- şiirler - Yayın Tarihi: 21.5.2010 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir.
Acı Yatır patlıcanları Tuzlu suya Yatır ki, Acıları dinsin.
Alev Alev Bir Meskûn Yârim ateş topları! ikiz kardeşler tek yumurtadan omlet yapsam doyamam biliyorum oyununa gelemem kümes kaçkını tavukların cani bir et oburum hem iyice serpilsin beklerim civcivleri en çok kanatlarını severim çıtırdatarak yerim yine de uçamam gökyüzüne o sevdalardan nerden geldim diye sormam gelmişim bir kere gıdadır hem but kanat hem de göğüs içimde okumaz yazmaz bir kurtla gırtlak gırtlağa bal kıvamında uykulardan geçmişim meğer puf idi kandillerle sondan bir önceki baharlarda ateş topları! ikiz kardeşler tek yumurtadan çıkan civciv olsa hadi belki acırım yemem ten kokusunda buldum oysa kendimi bir anda acıkmıştım da hani sıkıldığım davetlerde ağzımda bir avuç fıstık kemirip dururken boyuna içtiğim sızdığım sustuğum pıstığım kustuğum acı su yetmez bana yârin boynu ille de yârin boynu altında kalsın düşmanın fırlatmam ona bunlar benim toplarım, alev alev bir meskûn yârim artı kutuplarda yalın ayak dolaşmak gibisiniz çok eksiden kalan güneşli bir günde kumsaldaki ayak izlerini izlemek durup dillenmeden sözleriniz sakin bir morg yolculuğu sırasında geldiniz bana siz henüz düşünüp uzmanlık alanınızı seçmemiştiniz bense tıbben ölü sayılırdım artık ama siz beni delirttiniz önceden tozu alınıp bir köşede unutulmuş fırtına önceden vıcık vıcık bir sabunun köpüğündeki yansıma yay gibi gerilmiş lâldim de anlatamam ateş topları işte toplama kampında bölme çarpma çıkartma bir elimin parmakları kadar cesaretli, hadi aynı sayıda ateş toplarına meydan okuyacak var mı yeryüzünde kontrgerilla
Auf İdersin Yağmurdan kaçıp açanın değil şemsiye geceyi gündüz niyetine sevenin bu su. Mutluluğu mutsuzluğun içinde umutta bilenlerle riyası salt feleğe sökenlerin. Elemterefiş kem gözlere kitsch Ahali! Yağdıkça yağmur çakacak şimşek 17 Nisan 2010
Baktı bi şair gibi baktı apaçık aydınlatarak bol bol baktı içinin bereketiyle sarılsıklam güneş sonra battı
Beyan-ı Aşk Deme aşkıma maşuk yok deme Allah aşkına Demem aşkıma maşuk 18 Nisan 2010
Bir İskemik Atak Masalı canevimden vurup kaçan hısmımmış kerata kanlı-bıçaklım, beni hasmım yetiştirmiş doktora develer tellâl pireler berber-iken, ben babamın bişeyini tıngır mıngır sallar-iken koskoca bi kimsesiz çocuklar yurdu yutmuş, başı bereli burma bıyıklı bi kurtmuş develer tellâl pireler berber-iken, ben babamın bişeyini tıngır mıngır sallar-iken babammışım misal, yâr hemşire Galena başucumda halelermiş âlim ola elleri develer tellâl pireler berber-iken, ben babamın bişeyini tıngır mıngır sallar-iken şişirmiş o yaren ki bi prezervatif sonda aydındır gecede ay ışığı ve yıldızlar develer tellâl pireler berber-iken, ben babamın bişeyini tıngır mıngır sallar-iken yarısı yenmiş misal, yarası arta kalmış adra-kadavra diğer eli öbür ayağı sair parmağıyla develer tellâl pireler berber-iken, ben babamın bişeyini tıngır mıngır sallar-iken 04/04/2009
Bir Kilise Dolusu Mum Gidişin bir kilise dolusu mum İçimde yankılanıyor yankılanıyorsun Ciğerimden sekip yüreğime değiyorsun Bambaşka zamanlarda neden yanımda yoktun Lanet okur anlayamazdım önceden ya şimdi biliyorum Açıldı artık gözlerim hilafsız bütün güzellikleri görebiliyorum Lanet okur anlayamazdım önceden ya şimdi biliyorum Bambaşka zamanlarda neden yanımda yoktun Ciğerimden sekip yüreğime değiyorsun İçimde yankılanıyor yankılanıyorsun Gidişin bir kilise dolusu mum
Cupido Kanun ise teller benim Cupido sol Cupido sol Ezgi ise bülbül benim Cupido sol Cupido sol Çarşı-pazar halvet olup Cupido sol Cupido sol Sofuya mey satalım mı Cupido sol Cupido sol Öteberi almış iken Cupido sol Cupido sol Aynı yerde yatalım mı Cupido sol Cupido sol Eğer izin çıkmaz ise Cupido sol Cupido sol İndragandi yapalım mı Cupido sol Cupido sol Baban evde aklı bizde Cupido sol Cupido sol Zile basıp kaçalım mı Cupido sol Cupido sol Do si-la sol do si-la sol Cupido Cupido Cupido sol...
Çakra Yazıtları 1. Çakra Dengelen-elim sarıl bana seçimimsin soyun, topraklanmak için boşlukta esip yere yüz sürelim: yeryüzü al, rengimiz kırmızı. 2. Çakra Sık bi parça al bacağımı tut kolumu göğsüne ıslatalım bunu iki çarpı iki dilim portakalla bak rengimiz turuncu 3. Çakra Üç dört parmak tırman değer miymiş çukurda kalmana hangi arada yuttun Ben içindeki cengaveri alnının çatısında ölüm öpücüğü ve gökkırpıyor güneş bak sarı(l) 4. Çakra Gömleğimi sıyırıyorum göğsümün ormanları yemyeşil suyu paylaşıyor ağaçları kökten kardeşçi ışığa uzanan elleri birbirine değiyor ne de senleniyor yapraklarım 5. Çakra Boğazımda yılan dolan kızgınlığım bir tencere üstünde amuttayım korkularım dalıyor ki süte göğün mavisi ayaklarımın altında
işte 6. Çakra: Yaralarımdan yararlan kabuklarında var şifa aslında biliyorsun seziyorum sen ki gece görüşlü dürbünsün hayalini kur ve vur gerçeğe dönüşsün 7. Çakra: Düşünüyorum da kafatasımda mor menekşeler vurulmuşum anadan üryan savaşa koşuyorum barışmaya
Çanak Çömlek Patladı Sen kazandın... Ben kepçe bu yarışta Seni dolduruşa getirip içini dışına çıkaran ben Bana içini döküp ansızın dışlayan sen -Çanak nasıl kepçeye bakarsa kaşık öyle çorbaya yanar
Çin'e Gittim Çin'e gittim keyfimden yanımda yüreğim ötemde dilim senin ağzından diye mi güzel bir merhaba bir aksiseda pirinç taneleri gözlerinde ne vakit güldüysen ben o vakit Çin'e gittim
Dâr-ı Dünya Kurtlu cevizini çıkarttı bir adam; geleceğini şaaak! diye kodu masaya. Geçmişini araladı bir kadın; anasına sövdü, babasına sövdü... Ayran ayran baktı bir adam, orasını sıktı, burasını sıktı... -Yoook, dedi bir adam, kurt olmadan ceviz hiç bi bok... -Yoook, dedi bir kadın, cevizi sıktı, kurdu tuttu, suya boğdu. Can olmayan ne ceviz ne de kurttu. Gelmişine geçtiler, sonra dönüp geçmişine geldiler.
Dil Ekler İki yıldız kaydı; Birini sana tuttum, Biri elimden kaçtı.
Double You Sen gittin ya şimdi günler net değil örümceğin ağına da takılmıyorum kaç zaman aynalara konuşuyorum bu ben miyim sahiden soldan ikinci belli mi oluyor yoksa yüzümden Sen gittin ya şimdi günler net değil gözlerimi ovalıyorum yok double you double you double you
Eller Kimsesiz bir yağlıboya tablosuna ağıt... Eller çıplak. Işığa sırtını dönmüş maskeli beşler; kardeşler. Bilmezler. Mesela sarışın, her an kapüşonluya dönebilir. Kendini ele verebilir. Yine de bakmaya cesaret edemeyebilir. Başparmak, kimi sorar? Beklenen gelir mi? Elindeki imkânları kullanmayı bilirse. Üstündekileri çıkartmazsan yenileri giyemezsin. Nereye koysam sizi? Ne yaparsam yapayım, gizleyemiyorum. Yalnızım. Yüreğim kaç parça bilmiyorum. Dağılmışım. Kocamanım. İnceciğim. Küçücüğüm. Gizlenmişim. Or-ta-da-yım Geriye ne kaldıysa birleştirmeli. Kollar küreklerin. Hangi yöne gitmeli? Kürek mahkumları mıyım? Ellerdeki nasırlar mıyım? Kırbaçlar mı? Önce yönümü bulmalıyım. Kaça satılırım diye korkmamalıyım. Hayatı çalmışların ganimet dolu gemilerine doğru yol alan korsanlar mıyım? Işığa sırtını dönemezsin. O gördü bak. Özünün ışık olduğunu biliyordu. Kendinden mi kaçıyorsun. Nereye kadar? Şubat sonlarının soğuk alaca karanlığında yeni kapatmış bir fırının sıcak duvarına sırtını yaslayıp bir sigara yak. Anlayacaksın. Koptu. Savrularak dağıldı gerçek. İki gözünle görsen inanmazdın. Sen, seni karaya çıkaran sandalla bir. Birdin. Birden bire koptun. Şimdi o sandala binip gitmek istemen bir tesadüf mü? Dönmek için can çekişmen. Biliyorsun. Bu yüzden kendini yabancı görüyorsun. Saklıyorsun. Bir varsın, bir yoksun. Uzak gibi mi görünüyor? Hâlbuki mutluluk... elini uzatsan. Bütün yollar avucunda. Her gün yollarımız kesişiyor. Birileri her gün sende yola çıkıyor. Her gün birilerinin yoluna çıkıyorsun. Hem... istediğin yöne gitmek elinde. Ve bil ki sen... tutunmak için hayata, el oluyorsun.
Engerek En gerek bana sen gibi dili keskin sok da önce direncimi sürtmeye git sonra samanlıkta sinsi...
Filim Adam Türklerin eski filimlerinden kaçma bi kadın iki dudağı titrek, iki dudağı çatlak duvarsız hapishane, günlerim seninle soy beni lime lime, didik didik et ah! Başımı sokacak damım yok Dağılın ülen! yeni yeni ısınıyorum vakte ihtiyacımız çok bükül ey zaman sizi bi yerlerinizden-nısırıyorum Türklerin eski filimlerinden kaçma bir kadın bahşeden sırlı dünyanın sahne gerçeğini siyah beyaz, iyi kötü, kötü de iyi alemin toz pembe pudralı esrarı elinde kadeh tutmaya zorlanan sen orospuluk nedir bilmeden Türklerin eski filimlerini izlemeye meyilli şiirleri makaslayan şair planları suya düşen bir öpüşme sahnesi yazmayı beceremeyen bön, halbuki Ürken Şoray, Filizakın bi de Ayşe Cik şön Düşük devirli plaktan akan kanun şeysiz sevin birbirinizi, der gibi çok filim adamsın be kuzum elinde 35 milimetrelik bir namlu patlayacak yer bulamıyorsun
Gecelerimin Yıldızları aklımı başımdan alıyorsun ki hiçbir şey ait olduğu yerde değil karnımda bu aşk mesela kuşlar gözlerinde uçuyor gök suya düşmüş yüzün aydınlatıyor yeri ellerinde biten güllerin dikenleri batıyor sensin bütün sözcükler mısralara dönüşen ve adamakıllı bir çocuk gülüşlerin de... yıldızlarından öpüyorum seni gir koynuna gecelerimin diye
Gecemoni Ezgiyen yüreklere... Serin gece Sessizliği yokluyor ay Denizin omurgasında bir el var Vuruyor hüznü rüzgâr kanunun tellerine Kayıveriyor bir kayık mehtaba ki Ayıyor sarhoş fener Gecenin sesi Kanun Sessizliği Ay
Gel Gel be arkadaş gel be.. şu hırsız şehrin 'benim' diyen hırsızına inat bir muhteşemlikle çalıp bu geceyi felekten satalım anasını dünyanın Venedikli esir tacirlerine.
Haiku I. Çisele güneş elbet geçer ayrılık - su kavuşur II. Günün mönüsü uçsuz bucaksız mavi - aç gözlülük fena III. Yerden kalktı toz buluttan karga düştü - rüzgâra bir gak! IV. Palazlanmış ya - atlayıverdi daldan çirkin suratlım
Işık Şefi her gece dağılsan da yer ve yıldızlara uyumlu bir ışık şefi eşliğinde seni gündüzün iliştirip göğsüme uzlaştırıyorum gözbebeğimle gökten düşen son zerreni düşün bir bak öldüğümde aslında sen beni uğurlamıyorsun gözü yaşlı el sallayan ben lime lime gömülen- sen toprağa 25/04/07 Zenith
İki Kardeş İki kardeş kulağım var, Dinlerim hep sözlerini. Görmek için duyduğumu, Kapatırım gözlerimi.
Kardeş Payı Arada teklif mi var, daldır kepçeyi denize, vapurlar sahile vursun. Çek rüzgârı içine, martılar göğsünde uçsun. Şu kum tanesini ver bre birazcık bende dursun. Al kardeşim ben yoruldum, bu çimen senin olsun. Bir mum yak bana ateşböceğinle, cebine yıldızlar dolsun.
Kızma Birader kızma bana birader boşboğazlık ederim nedenini bilmem ya yoktur hiç art niyetim boş bulunmak bazen hayata karşın benimki boş torba ile at tutulmaz yoksa bilirim boş gezenin boş kalfası ah şu lanet sözler yollarını gözlerim de dilimden düşeceklerin yine de boş gezmeği beleş çalışmağa yeğlerler
Koitus kulağıma üfürdüğün falazla savrulurdum da iki tepeli şehrin en ucunda tepelerinin dikilerek dillendirirdim bin yıllık bir yalan Bâbil' in Asma Bahçeleri ni dilimdir ıslayan o derin karanlık dışbükey bir yar ağarırdı yüküm ağrırdım kasılarak sürünerek inerdim yardan belim bükülerek kesilirdi soluğum tekrar tırmanarak tırmanarak inerek tırmanarak inerek bir taş atımlık yol kalana dek
Küresel Aşk Kim duyar şimdi beni, ne konuşur benimle? Yağmurlar sağır, mevsimler dilsiz artık.
Mistik mutlaka bir gün ama mutlaka makas alıp güneş o tazecik yanağından al bir bakış bırakır biricikliğinle senin ve içinde açan renk renk çiçeklerin nüktedan naaaber mistik! 28/4/2010
Ölü Ozan Masalı (Salla n Yuvarlan) Evvel zaman içindeydik aşkı gördük bomba sandık Ağlasa şu yürek diye doktor doktor dolaştırdık Karalayan kimdir bilmem renge ahenk şu dünyayı Paşam şöyle ağam böyle diyenler eyyam ağası Rezil olduk kendimize vezir sayıp elâlemi Vezir olduk en sonunda rezil ettik bu âlemi Zalim felek sandık biz hep bakamadık aynalara Var mı desen daha güzel hepsi pamuk tarlasında Olan oldu ula n'oldu, Ozan öldü ozan'öldü Olan oldu ula n'oldu, Ozan öldü ozan'öldü Çiçekler soluyor diye altın borsa tavan yaptı Ciğerciler yok ya artık ondan mı sigara zammı Nayloncular gelir idi eski giysi takasına Şimdi kalplerle kâğıtlar saha değiştokuşunda Aklın yolu birdir diye öncekini izliyoruz Bir ağızdan konuşurken kendimizi gizliyoruz Kendi düşen kendi kalkmaz çağırıyor dayısını Günkurusu derler bak ha kayısının iyisine Olan oldu ula n'oldu, Ozan öldü ozan'öldü Olan oldu ula n'oldu, Ozan öldü ozan'öldü Arkadaşlık uzun eşek sırtımdaki dostum mudur Sevdi diye hançer yiyen küfür etse suçlu mudur Köfte idi meşhur olan bir zamanlar eskilerde Ünlü bunlar anladık da ünsüzler çakarsa bir de Yürü desin Tanrı diye duraklarda esniyoruz Sağlam kafa sağlam vücut bir inme mi bekliyoruz Çok sevdik biz bu bedeni saman ile doldurucaz Kovalayıp yetişince zamanı tez durdurucaz Olan oldu ula n'oldu, Ozan öldü ozan'öldü Olan oldu ula n'oldu, Ozan öldü ozan'öldü Pandora'nın sandığını biz de sansak kötü müydü Umut diye açtık baktık kirli çamaşırlar çıktı Düzen buysa kabullenip sanal sanal bakmasana Format tutmaz fani dünya pencereyi bi açsana
Eskiden şiir yazardık şimdi şifre tuşluyoruz Kalem tutmaz olduk diye fareleri suçluyoruz Var mı diye yok mu diye soramadım kendisine Dize geldim gidiyorum sizde buyrun nefesine Olan oldu ula n'oldu, Ozan öldü ozan'öldü Olan oldu ula n'oldu, Ozan öldü ozan'öldü 2007
Serenat cama çık! bi torba dolusu kemiğim bak sokak kapısı önünde etlerimi sıyırmış itler bil ki telaşla eşelenip cenaze merasimi için acı acı inildeyerek beni toprağa verecekler küçükten büyüğe dizersin -ksilofon- kemiklerimi. cama çık.! cam açık...
Sizlenmeler I. Size yakınlaştıkça -martılar Eşliğinde yaklaşıyor vapur Sahile- sevinç kol geziyor İnsanlar arasında Nasıl da şensiniz ah! Hiç olmazlık etmeyin Böyle çok güzelsiniz. II. İstediğiniz şarkı olsun, Mırıldanırız gecenin içine; Boynumuzun borcu. Hem sonra aşka gelip Bazı bazı siz de Belki eşlik edersiniz; Etmez misiniz? III. Saçlarınızda kaçkın ışıltıları Yıldızların göz kırpan Uzanıp dokunsam Okşasam takımyıldızları -Geceden önce- Henüz dağılmadan Gökyüzüne Saçlarınızdan IV. Sandalın küreklerini ben çekerim, Siz seyrine dalarsınız denizin; Adaların, kıyılardaki evlerin Türküler yakarsınız insanları için. Ahenkle süzülür sandalımız suda, Biz sandalda, hüzün yüreğimizde Aheste.. V. Asma bahçelerini andıran Büyülü buğulu yan yana İki düş benzersiz O gözleriniz.
Sulu Temizleme Yağmurla diyorum Yıkandı gökyüzü Şimdi tertemiz Gökyüzü diyorum Yıkandı yağmurla Şimdi tertemiz Yağmur diyorum Yıkadı gökyüzünü Şimdi tertemiz
Unutsuz Fare Ne çare unutsuzluğa kapılan farenin aç biilaç, gere gere gerisini berisini duvardan destekli yaşaması. Elin tutunduğu tuzaklara aldanıp boyun eğmesi ve bir dirhem peyniri kursacığına hak görmeyip de yana yutkuna bakması, muhalif; Halil İbrahim sofrasına.
Uyuyan Güzel Bir bulut sessizliğiyle uyursun uyu Yanına ilişir de uyandırmaya kıyamam seni Dank eder kafama o vakit güller
Vampire State Otel odalarının yalnızlığına... Serilmeden önce bir Otel odasının yalnızlığına Serseri bir sivrisineğin peşine Takılıp, vızıldayarak Tatil beldesinin en temiz Ve de balık etinde En leziz yemeklerinden tatmak, Kanlanmak, Güzel şey! Haziran 1999 Bodrum
Anlam Ayan -Koyun gibi milletiz derlerdi Ben onu hep annemizin koynu sanırdım -Al şiirlerini ver sihirlerimi dedi Epopemin üstüne oturup kaldım -Sözüm yok yalnızlığa ama Bu aşk da buraya keder -Şu televizyonculara helal olsun çok kârarlı adamlar -Anladım ki yaşamaya meşgulüz -Çıkıp biraz dolaşalım diye yüreğime patik ördüm -Bir reklam bir reklama bre reklam sen önceden uç da Bodrum a reklam olmayalım, demiş -Damdan düşeni Beyoğlu nda hiçbir bara sokmazlar -Edepsiz derken edep yerleri yok anlamında mı -Varoluşçular hiç varoşlarda dolaşmış mı -Su uyur düşman uyumaz derler Ama bu taraf da o tarafa düşman O zaman sudan başkası uyuyamaz -Okumakla adam olunmaz dedik YÖK... anlatamadık -Aşkım bi piyanist şantör kafatasçıları değilse de çok kafa sazcıları var. -Lezzeti artsın diye bir gece önceden şaraba yatırın yüreğinizi -Yarim beni komplimanda bekliyormuş Ben rıhtımda martıları yemliyorum -Kimimiz garanti belgesi peşinde kimimiz taksit taksit yaşıyor -Sosyetik aşk bir hafta sürmüş verimli geçmiştir umarım
-Suçluyu aramakla geçiyorsa da ömür Soluklansak suçüstü -Aşk bir gecekondu Yıkım ekiplerine inat -Öküz üzümü gözlerinde yıllanmış bir yudum şarap -Nişanlandım... Kıpırdama vururuz, dediler -Gecekondumuz tek oda lâkin çok kanal -O da beni seviyor Her akşam güneşle batışırız -Yok, zar tutuyor bu felek Pul çalalım birlikte -Simge durumuna küçültmemeli aşkı Genişletmeli ufuk çizgisi boyunca -Sahipsiz yüreğim özgür Sahipsiz yüreğim üzgün -Gittin, tutan yok ellerimden Bu sensizlik elim bir durum -Şevke giderken Aşka geldi sevk -Sizin de yüreğiniz ezgidi mi -Sensizlik dile zarar yâr Bahçemde ahkâmsefaları -Seni seviyorum dedim Bir anlak dalgınlık işte -Kana susamış yar(a) Aşık yürekler (a) şikâr -Sevgilim bana küsmüş Kapımda muhakeme celbi -Sıkın canınızı bütün vitamini suyunda -Ticaret adamı vesselam;
Her gece koynunda başka bir kârı -Vatandaş ayrıntıda gizli müşteri velinimet -Hayvanlar neden düşünmüyor Çünkü suçsuzlar -Umut pınarından su serp sinema Siiinema, siiinema, siiinema -Yaşıyoruz yorum yamalak -Omuzlardan büyük bir yük kalktı Kişicell meleğiniz cebinizde -Doktor aşkından mıdır bu Mecnuni hizmet -Zengin sofrasında Halk Ekmek -Seçim yaklaşıyor; kimi seçeceğiz şimdi Seçim böyle işin içine...
Arkadaşım ile Öküz Bizde çok vardı, birini kapısına salıverdim. Dedilerdi ki: Derdi-üzüntüsü yokluğu. Ne güzel, bizde çoktu işte, gizliden birini ona veriverdim. Bi arabaya koşar da, neşesi bol bol yerine gelir; Bi daha da oynayalım, dedim mi susmazdı. Ama anlamamışlar, ben de utanıp deyiveremedim. Bizim öküzü getirtmişler geçen, özür diletmişler. Anan-baban biziz, yapma böyle şeyler demişler.
Bilge ve Fahişe Ne yedinse onu kusarsın, diyerek sırıttı herif salak salak. Elinin tersiyle sildi ağzını fahişe, sallana sallana yaklaştı, durdu. Adama baktı... yanağını okşadı. Bir kızdı adam... Ağzına geleni saydı; İçindeki bütün kini kustu ortaya.
Bir Ben Var -Güfte- Bütün bunlar hep niye, çıldırsam mı diye -sorma Karmaşaya lüzum yok topluluğun içinde -duyma Sorma-durma-duyma-bakma-kanma Bir ben var benden içeri Bir sen var kafatasım içeri Sana sarıldım işte karışamaz hiç kimse -bakma Sarımsaklasak da mı saklasak vampirlerle mi oynaşsak -a aa Sorma-durma-duyma-bakma-kanma Bir ben var benden içeri Bir sen var kafatasım içeri Var mı bi bıçak kesecek bıraktığın soluğu -yok ya Elin elimde gizli aşkın aşkıma sobe -anla Sorma-durma-duyma-bakma-kanma Bir ben var benden içeri Bir sen var kafatasım içeri Gideceksen bu sonbahar gözlerini yum da git -kalma Seçim senin hayat senin ele de aleme de -kanma Sorma-durma-duyma-bakma-kanma Bir ben var benden içeri Bir sen var kafatasım içeri
Boyuna Arıyor İnsan O boyun ki Tigre Nehri; kıyısında ağaçlar, yazlık evler... Bi düşe boğulmalı insan. Hiç gitmedim ama birinden öğrendim. Alışverişi bile nehrin üstünde yapıyorlar. Alışveriş bir nehrin üstünde yapılmalı. Kimsenin kimseye hakkı geçmez o zaman. Kanoyla gitmeli meselâ... Sonra, şu kızılderili kadının yanındaki kıza çilleri kıştan gizli, yaza saklı; sormalı, o gülüş nerden? Bir de şu çenesindeki ben nerden? Boyuna sevgi, boyuna aşk... Adına işli hüzün, Buenos Aires. Boyuna Arıyor insan. Hiç gitmedim ama birinden öğrendim. Bir kadın var ve bir de adam, akordeon dalgalanırken nasıl boğulmadan tek vücutlar ve aşk, bu fotoğraf. Yüksek ökçe bir entrada kalbin tam ortasına. Bu ses-tango... Yakında bir yerde sanki. Sevdiğinin gönlünden, biliyorsun da... Boyuna Arıyorsun; Ah, bu ses nerden? 4/Kasım/07
Bu Meret neşen bilir sevgili sakla yüreğinde, eskit içeceğin yıla - ya da dök beni, incecik bir yol bulup göbeğinden gövdeyi götürsün kanım yatırırsan bacaklarının arasına yatır neşen bilir sevgili yüreğim ittir can içre açılsın ağzım Alla Turconi tıngırdarken Taş Plak Meyhanesi nde kafaya dik sözlerimi biraz fazla kaçır kokana ikonlu, kırık aynalı helalarda kus beni yatırırsan bacaklarının arasına yatır bu gece göğsümde durduğu gibi durmuyor bu meret 29/02/08
Bütün Mumları Yakmalı dedim sana mumları yakma ağlarım -soluğunu duymadan yapamazdım geldim... -ama susmuyorsun ki! bu çiti buraya kim çekti allasen kaç kilometre daha dayanacaksın bakmaya üstünden -önemi yok söylenenlerin hem sensiz de olunur muymuş deme öyle deme ama lütfen yalan söylemektir konuşmak tekrar etmek tekrar etmek -duramıyorum işte sessiz, yanımda sen -varken kim engel olabilirdi sana bir sen -geldiğim gibi giderim de mani değil ki yürümeme elin diktiği gök-delen -bir yolunu bulursun zaten her zaman susuyorsun sen de, anlatmak için mi? kaldırmadan enkazı nasıl inşa edebiliriz panjurları kırmızı ya da her neyse işte bir ev bizim olan -gitmeyebilir misin, karmakarışığım korkuyorum sensizken -ben sadece sana susuyorum istediğiniz renkler hangisiyse seçiniz rengarenk evleriniz alı sizin alınız moru bizim morumuz durmadan boyayalım durmadan boyayalım -laf sanki söylediğin -ben ne diyorum? ilkin önce evvelâ iyice karıştırmalı yoksa vallah dünyada bulamazsın kıvamı -o senin dediğin başka bir şeydi sanki ayırt edebilirim fakat hayır söyleyemem -söylememe sebebin de vardır şimdi senin -oysa yaşamak ne mümkün mumları yakmadan koyulttuğunda yaşananlar geceyi kıvamına geldiğinde karanlık gözlerinizin bebekleri elbet büyüyecek göreceksiniz -yaktım bir kere... -sana dedim mumları yakma ağlarım
Chez Vous Evimiz (Bir Siyam kedisinin anısına, Kilisede yakılan mumun anısına, Beyoğlu'nda çalınan tangoların anısına, Çınaraltı'nda öpüşen iki ufaklığın anısına, Mavi bir elma şekerinin anısına, Bir kase sıcak şarap ve bir tutam tarçının anısına, Durduk yerde yanan İstavrit Kafe'nin anısına, Atlas'ın derinliklerindeki film biletlerinin anısına, Galata Kulesi'nin altındaki meleklerin anısına, Kavurup geçen bir yazın anısına, Yorumlanmadan yayımlanan üç şiirin anısına, Unutulan bazı unutulmaz günlerin anısına, Atılan tek bir kahkahanın, Ezgiyen bütün yüreklerin ve Beyoğlu'nun anısına; Bey kızının anısına...) Uslu bi çocuk gibi oturup beklemem Kapı çalınır mı kalbimden önce Kedimi de ne diye verdim Köpek gibi ısırsa da ısıraydı Kaçarsa kaçaydı Dönemezki şimdi Hiç Bi aralık buldum mu derhal sıvışırım Bahar yağmurlarından beri bu böyle Evden kaçıp duran kedi gibi huysuz, Yalnız... Biliyor musun Tanıştığımız gün kadarsın en çok Sırtında annenin hırkası hep Ve Saint Antuan daki biçare Mumlardan biri benim Ateş diye Yakınırsın belki Çekinirim Ama Dikilir yine de Bilirsin Gün gelir olduğum gibi dirilirim Beklemek belli, beklenmek ne mene... Gün olur bi şey Seni sorar Gün olur bi şey Beni sorar İçrek Adım adım ektiğin tohumlar filizlenmiş Yürüyor birbirlerinin ellerinde güllerle güller
Mevsimi geldi sevmenin sevilmenin Sevinmemek niye Seni gördüğüme yemin edebilirim Çilleri kıştan gizli yaza saklı... Kıpkızıl gülen bi çocuğun avucunda Bindiğin tramvayın kıçından sekip Atlas ın derinliklerine daldın Sanrım Hiç büyümüyor insan gidince Tanıştığımız gün kadarsın en çok Kolunda annenin çantası hep Ve Beyoğlu senin sesinden Seyyan Hanım Tangolar: Şimdi aşk mevsimidir, gönülde karar olmaz Çapkınlığın demidir, bir gülle bahar olmaz Yanmış bi İstavrit gibi olur içim dinledikçe kılçık kılçık Limon bile sıkılmadan üzerine Hiç sıkılmadan Yakılan Hiç yakınmadan cayır cayır yanan Ayrıca Çınaraltı nda İki duble sessizlik Bi ağaçla konuşması için kâfidir adamın Can kulağı ile dinlendiğinden eminse de Canı yanar anlattığınca Çünkü küçücük Duyduğu şey yanında kifayetsiz kalır Her sözcük Biliyor musun Tanıştığımız gün kadarsın en çok Elinde o mavi elma şekeri hep Ve çok şiir oluyorsun halen gülünce Uslu bi çocuk gibi oturup beklemem Gece aydınlanır mı yüreğimden önce Bilirim ağaç yanar Ağaç yanar orman kalır Çıkmazdayım Cezayir Çıkmazı nda sıcak şarap Chez Vous Evimiz Yanımda olaydın şimdi Yaza inat içer İçerlerdik Kedimi de ne diye verdim Köpek gibi ısırsa da ısıraydı Kaçarsa kaçaydı
Dönemezki şimdi Hiç 16 Nisan 2009
Gülünce -Güfte- Gülünce kapım çalar, koşar bakar, açar susar, demlenirim sen gelince. Çayım donar, akzambaklar dolar odam, sevince. Gülünce ağaçların budağında salınır o dudakların; vapurların ıslıkları çağırır hep içerimden çocukları Gülünce keyfe keder arınırım gözlerinin nemiyle; rüzgarlara bırakırken saçlarını bahçelerde. Gülünce kapım çalar, koşar bakar, açar susar, demlenirim sen gelince. Çayım donar, akzambaklar dolar odam sevince. Gülünce gökyüzünden kayar yıldızçiçekleri bedenime bak gör hani ne kalır ki tam buramda sen gidince.
Hıyararşi çıkart kız kıçından basmanı kalıplar gerek çünkü bana efendiyim efendisin efendi hani(m) iş dünyası hani(m) iş bi adım bi adım bi adım daha attığınca iste sandığınca art ağzımızdan soluklanan aygır, at hırs hırs ter döktüğümüz, sağrıda eğilt, karşısında eğilmek için ehlileşmek için yaptığımız iş sür alçağın üstüne üstünün denklemini üstünle göz gözeyken boz sakla ki umutları sonra rahat rahat kus
Işıkıyam -Güfte- Güllerin taç yaprağında parıldayan ışıkıyam. Günlerin o sarmaş dolaş çiylerinde ışıkıyam. Ufuklardan sezinlenen, renge duran ışıkıyam. Güne güneş, aşka ateş, yola yanık ışıkıyam. Sarı idim pembe sordum, Karanlıktan şemse doğdum; Loş gönlümde kandil buldum, Gaddar idim kuzu oldum. Tüllerin aralarından süzülür saf ışıkıyam. Durma gece yıldız yıldız, aya kardeş ışıkıyam. Eğil yürek tut yakamoz, mehtaba denk ışıkıyam. sanma söner ışık gökte, sonsuza dek ışıkıyam. Sarı idim pembe sordum, Karanlıktan şemse doğdum; Loş gönlümde kandil buldum, Gaddar idim kuzu oldum.
İsimsiz Şiir kimin bıraktığı yerden başladık ki hayata tiryakisiyizdir acı kahveden tüten dumanın çayın değilse de bahçelerdeki tahta masa üzerinde konuşlandırılmış çaydanlıkların ne vakit doldurulduk bu yükü hücre hücre neye yok çektilerse hepsinde vardık biz vardığımızda duraklara akşamlarda beklediğimiz kuş olup uçmuşsa da göğe gönlümüz ferah insanlarla evimize gittik
Maritmetik İstanbul'un en güzel kızlarına, vapurlarına... birinci martı ikinci martının üstünden geçer de ikinci martı birinci martıya titiz titiz seslenir salıncak kurup göklere rüzgârla salınmak ne güzeldir maviden maviye martıdan martıya yârenlik cup birinci martı cup ikinci martı cumburlop bugünlük bu kadar yeter bu serinlik
Merhametsiz -Güfte- Bu merhametsiz bu merhametsiz yürek gözünden sakınır ayrılığın yasını olsun Bu merhametsiz bu merhametsiz şafak ellerim kayıp gidiyor boşluğa yoksun Biraz keder biraz ümit, biraz hüzün biraz sevinç Bu merhametsiz bu merhametsiz gece filizleniyor yıldızlar karanlığa boy boy Bu merhametsiz bu merhametsiz zaman ayrılık, sen bizden de toysun Bunca vakit büyümemiş gözü yaşlı küçük çocuk Bu merhametsiz bu merhametsiz müzik kaç milyondu hücrelerim? Hepsine bir bir dolsun Bu merhametsiz bu merhametsiz sokak tanıdık bir yüz aratır durmadan usanmaz Her şey bir kere, her şey birden bire Bu merhametsiz bu merhametsiz kadının kollarında onsuz
Puta Dön ve Ağla Gerdan kıran ağaçlarına bürünürdük senin O yemyeşil arazi kahvenin her tonu Uzaktan dünya güzeli bir kaplumbağa kabuğu Üzerinde her bahar çil çil aydınlık çiçekler Sırtını ezerdik ki bizi omzunda dolaştırasın Unutmak mümkün mü bal-badem yüreklerin dallarından sarktığını avaz avaz Ceynine yandığını Seni unutmak şimdi acıları ağrıları çığlıkları Seni unutmak arkadaşlığı sevinci paylaşmayı Seni unutmak şimdi yalnızlığı özgürlüğü Seni unutmak iki gözü gözden çıkarmak Alıp veremediğimiz ne bilemiyorum samimiyetle Alış veriş merkezlerine dönüştüğümüz bundan mı Taş olur işte adam böyle senin toprağına işerse Bir kaplumbağanın evini yıkıp üstüne sanem dikerse Sana yaklaşırken yanında bir boyacı çocuk İnsanlar giriyor insanlar çıkıyor ağaçlar yok Küçük bir fidan dikmişler kemik atar gibi ya da gözün başın sadakası olsun diye belki Yanında bir boyacı çocuk elleriyle kapamış yüzünü kapkaradır şimdi pırıl pırıl o bakışların üzümü Sandukasına oturmuş utançtan mı bir şeye mi içerlemiş Ben bu kadar içten... ah, ömrümde bu kadar küfredercesine Ama titreye titreye ulan titreye titreye Puta girdim puttan çıktım ve o hâlâ ağlıyor
Sen'deki İstavrit Beyoğlu nda bir İstavrit, tek başına ve çok yanmış. Sacre Coeure e bakacakmış, acep nerde saklı bu kor. Yalan mı bir mezarlıkta ağladığı taş meleğin? Değil mi annesi doğuran, bir alev topu Paris in? Afrodit e vurulmasa belki tutuşmazdı da, şehrin göbeğinde bir kafe yanmasa -hiç olmazdı Paris. Fransızım, İtalyanım, İspanyolunum senin. Bil bakalım, Paris e mi gittin bana mı geldin sevgilim. Ay yüzünde gonca femin, al koynunda ak güllerin. Bi yaprağın bırak da gel, Seine nehrine benim için.
Tin Ercü Dünyanın tozunu aldığı belli kapkara bezi dayayıp ağzına gemileri çekti, fareler kaçtı; trenleri çekti, yolcular düştü. Götüren ne varsa burdan adamı bir anda hepsi içine üşüştü.
Umudun Türküsü -Güfte- Dardayım evimde darı yok, Göğsümde diyecek sözüm çok. Kardeşim ayrılık duymuyor, Elimden düşlerim tutuyor. Yâre uçurduğum kuş mudur? Kuşların kanadı yok mudur? Yangına üflemiş gitmeden, Alevler köz olmuş bilmiyor. Seni yüreğimde uyuttum, Korkuları neşeyle büyüttüm. Ah seni pamuklara sarsam, Sarsam da yaralara bassam. Kapılar açmak hep zor mudur, Geceler gündüzüme dost mudur. Ölen ölür kalanlar sağ mıdır, Aşkın bir çaresi yok mudur.
Var mısın Genişlemeye var mısın ufuk çizgisi boyunca Dünden güne sürüklenip gelişmeye Değişe değişe delişe delişe Delişmence Kabul mü Var mısın