YENİ TÜRKİYE YE DOĞRU. Kırılamayan / Çatlatılamayan Ampul Ve Bir Değerlendirme



Benzer belgeler
Ampulün Hikâyesi. Giriş

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

5.SINIF SOSYAL BİLGİLER GERÇEKLEŞEN DÜŞLER TESTİ. Teknoloji ve sanayinin hızla gelişmesi, çevre sorunlarının artmasına sebep olmuştur.

12. ÜNİTE IŞIK KONULAR 1. IŞIK VE IŞIK KAYNAKLARI 7. IŞIK ŞİDDETİ, TAYİNİ VE AYDINLATMA BİRİMLERİ 9. ÖZET 10. DEĞERLENDİRME SORULARI

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

Cumhuriyet Halk Partisi

SES DALGALARı Dalgalar genel olarak, mekanik ve elektromanyetik dalgalar olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Elektromanyetik dalgalar, yayılmak için bi

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Doğuştan Gelen Haklarımız Sadece insan olduğumuz için doğuştan kazandığımız ve tüm dünyada kabul gören yani evrensel olan haklarımız vardır.

Sensörler Öğr. Gör. Erhan CEMÜNAL Thomas Alva Edison


5. SINIF FEN BİLİMLERİ IŞIĞIN VE SESİN YAYILMASI TESTİ A) 3 B) 4 C) 5 D) 6

DAVRANIŞ BİLİMLERİ DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN İNCELENDİĞİ SİSTEMLER

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Öğr.Gör.Alkan AKSOY. Hazırlayan: Öğr.Gör. Alkan AKSOY -Sürmene

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

AYDINLATMA SİSTEMLERİ. İbrahim Kolancı Enerji Yöneticisi

ELEKTRİK-ELEKTRONİK MÜHENDİSLİĞİ Elektrik ve Elektronik Ölçmeler Laboratuvarı Deney Adı: Sensörler. Deney 5: Sensörler. Deneyin Amacı: A.

ŞEKİL KAVRAMI TEMA ÇALIŞMALARIMIZ KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI SES KAVRAMI ÖZEL BİLGİ İLKÖĞRETİM OKULU ANASINIFI

RENK İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

Yenişimdir Sözü Girişimdir Yönü İnsandır Özü:

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

LAZER CĐHAZI : (1 ) lazer ortamı (2) maddeye verilen enerji (ışık), (3) ayna, (4) yarı geçirgen ayna, (5) dışarı çıkan lazer ışını

ZAMBAK 7.Sınıf Din Kültürü Konu Başlıkları

<<<< Geri ELEKTRİK AKIMI

HADDİNİ BİLMEMEK YA DA İSTİDRAC

Ders seçimi; öğrencilerin ilgi, yetenek ve yaşamdan beklentilerinin değerlendirilmesini gerektiren zor bir süreçtir.

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

Bölüm 8: Atomun Elektron Yapısı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ETKİNLİKLERİ

12. SINIF KONU ANLATIMLI

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

Bir$kere$güneşi$görmüş$ olan$düşmez$dara$

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Yaz l Bas n n Gelece i

MÜSİAD VİZYONER 15 Basın Toplantısı , Feriye Lokantası Değerli Basın Mensupları,

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

SES. Meydana gelişi Yayılması Özellikleri Yalıtımı Kaydı

Bu haftaki yazımıza geçmişten bir medya kazasıyla giriyoruz Yıl 1983

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

GÜNEŞİN ELEKTROMANYETİK SPEKTRUMU

1. IŞIK BİLGİSİ ve YANSIMA

Harici Fotoelektrik etki ve Planck sabiti deney seti

Elektromanyetik Işıma Electromagnetic Radiation (EMR)

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Not: Bu yazımızın video versiyonunu aşağıdan izleyebilirsiniz. Ya da okumaya devam edebilirsiniz

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

NOKTALAMA İŞARETLERİ MUSTAFA NAZIM ÖZGEN

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Yıldızlara gidemeyiz; sadece onlardan gelen ışınımı teleskopların yardımıyla gözleyebilir ve çözümleyebiliriz.

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

SEDAŞ DÜNYA ÇOCUK GÜNÜNÜ KUTLADI

Değerli basın emekçileri

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

Sınıf Yönetimi etkinlikleri

KİTAP VE OKUMA SEVGİSİ ÜZERİNE HAZIRLAYAN: FERİDUN ESER GEYVE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ FELSEFE ÖĞRETMENİ

TEMALARIMIZ UZAY VE GEZEGENLER DÜNYA GÖKYÜZÜ İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ HAFTASI YERLİ MALLARI VE TUTUM HAFTASI YENİ YIL

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

TEMEİ, ESER II II II

ÖZEL SAMANYOLU LİSELERİ

KOCAELİ BÖLGESİ SOKAK AYDINLATMALARINDA LED ARMATÜR KULLANIMININ ENERJİ VERİMLİLİĞİ VE MALİYETİNE ETKİSİ

10. SINIF KONU ANLATIMLI. 3. ÜNİTE: DALGALAR 3. Konu SES DALGALARI ETKİNLİK ve TEST ÇÖZÜMLERİ

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

POLARİZE MİKROSKOP ÇAĞRI KOCABIYIK

DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

İşte Marpoll'ün Son Anketi

Cumhuriyet Halk Partisi

Editör Reyhan KAYA. Dil Uzmaný Rabia Eda ÖZDEMÝR. Görsel Tasarýmcý Özlem KAYMAZ. Program Geliþtirme Uzmaný Nihal AHÝOÐLU

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Şu davranışçılar da sadist midir, anlamadım gitti yahu!!! Biri zavallı köpekleri et,et diye inletir, biri de kedileri kafese kapatır.

Yazılım Ekonomisi ve Özgür Yazılım. Bora Güngören 26 Ağustos 2006

2KiloMavi de. Misafir Yazarlık. Eylül kilomavi.wordpress.com

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

GELECEĞİN EVİ. Elifcan AYAZ

Türkiye nin Yeni Anayasa Arayışı: TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Tecrübesi

Yahya Kemal Beyatlı 100. Yıl İlkokulu Gazetesi. Okulumuzdan Haberler

MADDE VE IŞIK saydam maddeler yarı saydam maddeler saydam olmayan

Elektromanyetik Dalgalar. Test 1 in Çözümleri

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

Örnek Tarot Okuması

Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız ve Değerli Konuklar,

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

UFUK ÜNİVERSİTESİ NDE AKADEMİK YIL AÇILIŞI HEYECANI

Transkript:

Kırılamayan / Çatlatılamayan Ampul Ve Bir Değerlendirme Geçmişte, 29 Ekim, Cumhûriyet imizin ilân târihi... Her sene olduğu gibi 29 Ekim de bu mutlu günün 78. Yıl Dönümü nü yine kutladık... Ama hangi yüzle! Bu yıl da gönüllerimiz yine buruk! 1 diyerek giriş yapmış; Bize bırakılan bu emâneti Çağdaş Uygarlık Seviyesi ne çıkaramadık da onun için... Çaldık, çırptık, hortumladık, yüzümüz kızarmadı da onun için! Milletimize fakr-u zarûret i revâ gördük de onun için! diyerek çok çok hayıfsınmış; Bunlardan utanmayanlara ne demeli bilemiyorum diyerek de Tütkiyemiz in içinde bulunduğu kötü durumlardan örnekler vermiştim. Yazıyı, Cumhûriyet mizin okullarında memleketimizin Çağdaş Medeniyet Seviyesi ne çıkarılması emeli, beyinlerimize âdetâ kazındığı ve yıllarca bütün siyâsilerden bunları işittiğimiz hâlde, sonuçta ELDE VAR SIFIR Bu ne rezâlet! diyerek sürdürmüş, sonra: Yok mu, söylediklerini gerçekleştirecek bir insan, bir lider, bir vatan evlâdı? şeklindeki hasret ve ümitsizlik cümleriyle sonlandırmıştım. 12 yıl içinde yüzlerce kırma ve çatlatılma bâdireleri ile karşılaşan ampulün mânevî birleştiriciliği ve timsâli altında, Memleketimiz de ekonomi, eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşme, benzeri gelişmeleri ya da Türkiyemiz in uluslararası îtibârının yükselmesi gibi hususlara imzâ atmasını ikinci plânda değerlendirebilirsiniz. Ama birinci plânda yapılan bir değerlendirme olarak bu Yeni Türkiye de: Gerek içerdeki ve gerekse dışardaki hâinler ve düşmanlar tarafından beslenen yüzlerce suikast ve öldürülme tehditlerini aşarak, inancımıza göre samîmi Kültürel (Dinî) sadâkati nedeniyle aşırtılarak, yalnızca halkımızın %50 den fazlasının teveccühünü kazanan bir Öncü Neferi nin, hapishâneden Cumhurreisliğine yükselmesi bile, Pozitif düşünmemiz için yeterli bir ipucu olarak alınamaz mı, dersiniz? Giriş Kul bunalmayınca hızır yetişmez. Atasözü Cumhûriyetimizin 78. yılında Konuşa Konuşa Elde Var Sıfır 2 başlıklı bir değerlendirme yapmıştım. 1 Temiz, M., Konuşa Konuşa Elde Var Sıfır, Düşünme Zamanı, Cumhûriyetimizin 78. Yılında Bir Değerlendirme, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://gayalo.net/dosyalar/konuşa%20konuşa%20elde%20var%20sıfır.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/konuşa%20konuşa%20elde%20var%20sıfır.doc YA DA http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/konuşa%20konuşa%20elde%20var%20sıfır.htm, YA DA http://mtemiz.com/bilim/konuşa%20konuşa%20elde%20var%20sıfır.htm En Son Erişim Târihi: 5.01.2013. 2 Temiz, M., Konuşa Konuşa Elde Var Sıfır, Düşünme Zamanı, Cumhûriyetimizin 78. Yılında Bir Değerlendirme, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://gayalo.net/dosyalar/konuşa%20konuşa%20elde%20var%20sıfır.pdf YA DA http://gayalo.net/dosyalar/konuşa%20konuşa%20elde%20var%20sıfır.doc YA DA http://mtemiz.pau.edu.tr/bilim/konuşa%20konuşa%20elde%20var%20sıfır.htm, YA DA http://mtemiz.com/bilim/konuşa%20konuşa%20elde%20var%20sıfır.htm En Son Erişim Târihi: 5.01.2013.

2 29 Ekim, Cumhûriyet imizin ilân târihi... Her sene olduğu gibi 29 Ekim de bu mutlu günün 78. Yıl Dönümü nü yine kutladık... Ama hangi yüzle! Bu yıl da gönüllerimiz yine buruk! diyerek giriş yapmış; Bize bırakılan bu emâneti Çağdaş Uygarlık Seviyesi ne çıkaramadık da onun için... Çaldık, çırptık, hortumladık, yüzümüz kızarmadı da onun için! Milletimize fakr-u zarûret i revâ gördük de onun için! diyerek çok çok hayıfsınmış; Bunlardan utanmayanlara ne demeli bilemiyorum diyerek de Tütkiyemiz in içinde bulunduğu kötü durumlardan örnekler vermiştim: Örneklerde: Milletin efendisi olan köylüye bir bakınız! Çöplüklerden ekmek kırıntıları toplayan karınları aç asîl insanlara bir bakınız! Hayatlarını bu Millet ve Memleket e hizmetle geçiren fakat banka kuyruklarında kaybeden hizmet ve görev emektarlarına bir bakınız! Semt pazarlarında pazarcılık yapan şefkat ile dolu öğretmenlere bir bakınız! Çocuklarına bir simit ya da bir balon alamayacak kadar fakirleştirilmiş insanların kahırlarından giriştikleri intihar serüvenlerine bir bakınız! Hayatta en hakîki mürşit ilimdir. vecizesini düstur edinerek Türk gençlerini ilimle irfanla donatıp Memleketimiz i Muâsır medeniyet seviyesine çıkarmak için canla başla gayret sarf eden fakat gelirleri geçim sınırının dahî altına düşen üniversite öğretim üyelerinin haysiyet ve îtibarlarının nasıl sıfırlandığına bir bakınız! Okuyarak memleketine hizmet etmek azmi içinde yanıp tutuşan fakat fakirlik, yoksulluk ve geçim darlığı yüzünden, bin bir güçlüklerle okuma hakkını kazandıkları üniversitelerden kayıtlarını sildirmek zorunda kalan öğrencilere bir bakınız! Memleketimize hizmet etsinler diye bu fakir Milletin paraları ile yetiştirilmiş yüzlerce beyin gücünün yurtlarını terk ederek ileri ülkelere akın akın gidişlerini âdetâ teşvik eden bir sistemin kurbanı olduğumuza bir bakınız! Bakınız! Bakınız! Bakınız! dedikten sona: Neden böyle olduk? sorusu için de aşağıdaki tespitleri yapmıştım: Millet fakr-u zarûret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Memleketin dâhilinde iktidara sâhip olanlar gaflet, delâlet ve hattâ hıyânet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sâhipleri şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsi emelleriyle tevhidedebilirler uyarısını,

3 mâruz bıraktıkları geçim derdinin şok etkisiyle, halkımıza unutturmaya çalıştılar da onun için... Bir memlekette ki, ilim ve sanattan ziyâde paraya îtibar olunursa; bilinmelidir ki o memlekette keseler şişmiş, fakat kafalar boşalmıştır diyen Büyük Frederick in sözü gereğince, eğitim, öğretim, ilim ve teknoloji, bir avuç azınlığın eğlence ve para hırsının gölgesinde kaldı da onun için... Memleket sathındaki, geçmişe göre izâfî, gelişmeleri, sırf geri kalmış ülkelerle karşılaştırarak, Milletimizi kandırdılar da onun için... Şahsî çıkar hesaplarını daha kolay yürütebilmeleri için, insanlarımızı ve işlerini sınıflara ayırarak birlik ve berâberliğimizi zayıflattılar da onun için... Yağcı ve pohpohçuları, karakterli, dürüst, çalışkan ve işlerinin ehli olan insanlara tercih ettiler de onun için... Adâlet mülkün temelidir gerçeğini ayaklar altına alarak, haklarını alamayan insanlarımızı küstürerek, onların hizmet aşklarını söndürdüler de onun için... Daha bunlara benzer binlercesinden dolayı... Yazıyı: Cumhûriyet mizin okullarında memleketimizin Çağdaş Medeniyet Seviyesi ne çıkarılması emeli, beyinlerimize âdetâ kazındığı ve yıllarca bütün siyâsilerden bunları işittiğimiz hâlde, sonuçta ELDE VAR SIFIR. Bu ne rezâlet! Suçlu kim? Suçlu benim! Suçlu sensin! Kimse suçluyu kendi dışında aramasın! Atalarımız bu kutsal emânetleri bir kişiye mi bıraktı? Çocukluğumuz bitti! Gençliğimiz bitti! Nihâyet sona doğru yaklaşıyoruz. Korkarım gözümüz açık gidecek! Lâf olarak sözlerimiz hâlâ çok güzel! Çağdaşlık, lâiklik, demokrâsi, insan hakları v.s... Fakat bir arpa boyu ilerleyemiyoruz! Geriliyoruz, geriliyoruz... Ne dehşetli bir manzara ki, bu hızımızı kesmezsek Afrika yamyamlarını da geride bırakacağız. Ne yazık! Ne yazık! Milletimiz in refah ve mutluluğunu göremeden bu zillet içinde göçüp gideceğiz!

4 Bundan sonra da gerçekleşmeyen lâfları bilmem ne uğruna tekrar tekrar dinleyecek miyiz? Yok mu, söylediklerini gerçekleştirecek bir insan, bir lider, bir vatan evlâdı? şeklindeki hasret ve ümitsizlik cümleriyle sonlandırmıştım. Esen Ümit Rüzgârları Çok şükür, Yeni Türkiye kavramı ile ümitlerimizin yeniden kıpırdamaya başladığını hissediyorum. Bir atasözümümüz var, Kul bunalmayınca hızır yetişmez diye O ümitsizliğimizin dibe vurduğu o sıralarda teknolojik bir eleman olan AMPUL, birden bire TÜRKİYE gündemine girmişti. Çünkü AMPUL ü sembol kabul eden bir parti kurulmuştu. Türkiyemiz için, adı ADALET VE KALKINMA PARTİSİ olan, bu partinin, kurıluşundan yaklaşık 12 yıl sonra bir HIZIR gibi, yetiştiğini / yetiştirildiğini ancak bugün değerlendirendirebiliyoruz. O zamanlar, Ampulün Hikâyesi adı ile ele almış olduğum bu yazıda, hiç olmazsa teknolojik bir eleman olan AMPUL ü tanıtmış olurum diye düşünmüştüm. Geçmişin üzerimizde bıraktığı karamsarlığın etkisinden dolayı olacak ki, hasretimizi bu ampul üzerinden dile getirerek ümitsizliğimizi tâze tutmaya da ayrıca gayret sarfetmiştim: Burada bendeniz, yalnızca yazıyı tekrarlamak istiyorum. Ama o zamanki ampul üzerinden dile getirmiş olduğum hasret ve temennilerimin, KIRILMAYAN / ÇATLAMAYAN / ÇATLATILAMAYAN AMPUL ün sembolü altında kümelenen gayretli vatansever insanlar nezdinde, ne derece gerçekleşmiş olduğuna siz okuyucularım karar verirseniz daha gerçekçi olur, diye düşünüyorum. Giriş AMPULÜN HİKÂYESİ Genellikle Dünyâ da insanların çoğu futbol, basketbol gibi heyecan verici günlük konulara daha çok ilgi duymakta, bilimsel konuları daha sıkıcı ve garip karşılamaktadırlar. Meşhur bilim yazarlarından bir tânesi: Yanımda oturanlarla bir ilişki kurmak istediğim zaman hemen futboldan ve benzeri konulardan bahsederim. Eğer yanımdakilerin benimle ilgilerini kesmek istiyorsam konuşmayı hemen bilimsel konulara getiririm. O zaman, affedersiniz diyerek yavaş yavaş benden uzaklaşırlar diyor.

5 Biz eğitim ve bilimle uğraşan kimselerin vazîfelerinden bir tânesi de bilimi geniş halk kitlelerine sevdirerek toplumda bilimsel düşünme seviyesinin yükselmesini sağlamaktır. Bu görev, bilime âit konuların halk nazârında popüler konular hâline geldiği anlarda daha kolay olmaktadır. Bu sırada böyle bir fırsatın doğduğunu görüyoruz. Teknolojik bir eleman olan AMPUL birden bire TÜRKİYE gündemine girmiş bulunuyor. Bunu bir fırsat bilerek, ampulün sâyesinde târihî ve teknik bâzı konuları, daha da câzip şekilde süsleyerek, halkımızın dikkatlerine sunmayı bir görev kabûl ediyorum. İnsanoğlunun bir özelliği vardır: Bir insan, bildiğini ne kadar çok insanla paylaşırsa, o kadar çok mutlu olur. Bu bakımdan, yeni kurulan bir partinin ampulü amblem olarak seçmesi benim için kaçırılamaz bir fırsat olmuştur. Ampulün sâyesinde, bâzı konuları insanlarla paylaşacağım. Zerre kadar bile katkım olursa, bu benim için yeterli olacaktır. Ampulün siyâset sahnesine gireceği hiç aklınıza gelir miydi? Şimdiye kadar sâdece maddî ve fizikî karanlıkları aydınlatan ampul, bundan böyle acabâ çeşitli şekillerde şartlanmış kafaların içlerinin aydınlanmasına da sebep olabilecek mi? Bunun çok zor olacağını düşünüyorum. Memleketimin selâmeti için yanılmış olmamı çok isterdim! Görüyorsunuz, daha şimdiden, koca koca insanlar olarak bilinenler tarafından bile, ne yakıştırmalar, ne câhilce yorumlar yapılıyor. Yapılan tartışmaların ekseriyâ bilimsellikten çok uzaklarda ve gülünç olduğu görülmektedir. Teknik terimlerle yakıştırma ve benzetme yapanların bu terimlerin teknik tanım ve fizikî yorumlarını da bilmelidirler ki, tartışmalar daha mantıkî ve daha seviyeli olsun. Bu hususta da bir katkı sağlayabilirsem ne mutlu bana! Ampul Yeni kurulan ADÂLET ve KALKINMA partisinin amblemi olarak seçilen AMPUL, adâlet ve kalkınmayı ne derece temsil edebilir? Ya da soruyu şöyle de sorabiliriz. Seçilen ampul, adı geçen siyâsi partiyi temsil husûsunda isâbetli olmuş mudur? Bunun cevâbını, ampulü tanıdıktan sonra, elbette halk verecektir. Bu yazının amacı ampulü tanıtmanın ötesine geçemez ve geçmemeli de Ancak, onun kişilerin beyinlerinde, kıssadan hisse misâli, iz eden ibretli çağrışımları müstesnâ ADÂLET ve KALKINMA PARTİSİ nin adındaki ADÂLET kelimesi, daha çok soyut kavramlara; kalkınma ise, bilim ve teknoloji ve bunların halka kazandırdığı katma değerler gibi kavramlara çağrışım yapabilir. En azından ampulün bunlarla yakın bir ilişkisi kurulabilmelidir. Bu, ampulü tanıdıktan sonra net olarak ortaya çıkabilir.

6 Edison Ampul dendiği zaman ilk akla gelen Amerikalı Edison olmaktadır. Ampul ve ışığını gören hemen herkes ilkin onu hatırlar, bilhassâ, eskiden gaz yağı ile aydınlananların ve idâre lâmbası ya da çıra ışığında geceleyip de ampule yetişenlerin, onun verdiği ışığın mutluluğu altında: Edison cennetlik mi, değil mi? tartışmalarına bir çoklarımız şâhit olmuş ya da hâlâ olmaktadır. Neden? Çünkü ampulü bulan Edison da onun için... Bu yüzden, hemen herkes Edison u bilir. Ampul ile Edison un eşleşmesi, ampulün târihî hikâyesini gündeme getirmektedir. Thomas Alva Edison, 1847 yılında doğmuş, 1931 yılında ölmüştür. 7 yaşında okula başlamış ama anlayışı yavaş gerekçesiyle okuldan atılmıştır. Edison un insanlığa hizmeti ortada olduğuna göre, bu olaydan şunu da öğreniyoruz: Öğretmenlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Edison, okuldan atılmasa da, eğer tahsil görmüş olsaydı, kim bilir daha nasıl olurdu? Anlayışı kıt gerekçesiyle Edison u okuldan atan öğretmenler, eğer onun buluşlarına yetişebilmişlerse, onun ampulü ile aydınlandıkları zaman, acabâ, gene aynı fikirleri taşıyorlar mıydı bilemiyoruz? Edison kendi gayretleriyle okuma yazma öğrenmiş, 12 yaşında iken Detroit ile Port Huron arasındaki demir yolu hattında çalışmaya başlamıştır. Bu sırada teknik yayınlara ilgi duyan Edison, boş vakitlerini bu yönde değerlendirmiş ve bilinen makinelerin geliştirilmesi için büyük bir gayret sarf etmiş, kısa sürede çok başarılara damgasını vurmuştur. Bu başarılarından bir tânesi de ampulü bulmasıdır. İnsanlar, 7 patent sâhibi Edison u daha çok ampul ve ışık ile hatırlarlar. Çünkü karanlığı tanımayan yoktur. Tabiî olarak, karanlıkları yok eden bir cihazın bulunuşu, elbette bunun mûcidini akıllara nakşedecek ve bütün insanların sevgi ve ilgisini çekecektir. Kitaplarda Edison un kafasının bilimsel konularla ne derece meşgul olduğunu vurgulamak için, şöyle bir olaydan da bahsederler. Bilindiği gibi Edison ampul ile aydınlatmayı elde etmek için binlerce deney yapar ve her defâsında başka bir başarısızlıkla karşılaşır. Gezerken, otururken, hattâ çocuklarıyla eğlenirken bile hep kafasında ampul deneyleri vardır. Aslında bu özellik, kendini bir konuya veren herkes için geçerlidir. Yeter ki, insan kendi konusuna yoğun olarak eğilmiş olabilsin. Kendimden biliyorum, doktora yaptığım sıralarda yolda giderken dahî aklım hep formüllerle haşir-neşir oluyordu. Şimdi de pek farklı değil ya!

7 İşte yine kendi konusu ile kafası dolu olarak düşünceler içinde bulunduğu bir gün, Edison evinde çocuklar ve hanımıyla yemeğini yedikten sonra, masada çalışmasını sürdürüyordu. Çocuklar da etrâfında oynuyor ve ara sıra gürültü ve patırtı da ediyorlardı. Bu durumu gören hanımının, çocukların babalarının çalışmasına engel olmamaları için, sarf ettiği bir kelime, Edison un ufkunun birden bire açılmasına sebep olmuştur. Hanımı çocuklara: Susun boş kafalılar demişti. Bu sözleri işiten Edison, birden bire irkilip sonra düşündükten sonra, Boş ha! deyip Deneyi bir de ampulün havasını boşaltarak yapayım kararını alır ve işte o zaman ampulün ışık huzmelerinin kesintisiz olarak her tarafı aydınlattığını sevinç içinde seyreder. Ampulü partilerine sembol yapan siyâsilerin, ampulün temsil ettiği aydınlığın bir yorumu olarak, güzel fikir ve düşünceleri insanlara aşılıyabilmeleri, ancak onların örnek insanî davranışlarını kendilerine birer meleke hâline getirmelerine bağlı olduğu unutulmamalıdır. Bu melekelerin başında, Millet ve Memleket çıkarlarının parti ve şahsî çıkarlardan üstün olduğunu kabûl etmeleri gelir. Ayrıca bunların, Milletimiz in temel mânevî karakteri olarak, sövene karşı dilsiz, vurana karşı elsiz olmaları da ayrı bir husustur. Bu deyimden kastimiz, insanların her türlü tenkitlerine olumlu yaklaşılmasını vurgulamak ve sabırlı olmaktır. Millet e hizmet aşkı ve insan sevgisi, bunların verdiği ıstırâbı söndürebilmelidir. Eğer Memleket ve Millet hizmetleri birer ibâdet aşkı ile yapılamıyor ve bahsedilen yukarıdaki davranışlar birer meleke olarak sindirilemiyorsa, way, onların, Millet ve Memleket in hâline! Ampulün Mâcerâsı Elektrikle aydınlatma 1808 yılında Humphrey Davy nin ark ışığı ile başlamıştır. İlk enkandesan ampul, bu târihten 70 yıl sonra İngiliz Joseph Swan tarafından geliştirilmiş ve nihâyet 1879 yılında Edison un buluşları ile birleştirilerek pratik bir ışık kaynağı olarak insanlığın hizmetine girmiştir. İngilizce si ampule olarak yazılan ve Türkçe de ampul olarak anılan bu elektrik aygıtına, bâzen ışık kaynağı denmesi, onun ışık vermesi sebebiyledir. Ampul basit olarak bir cam muhafaza ve onun içindeki fitilden ibârettir. Fitilin oksitlenmemesi için cam muhafazanın havası boşaltılır.

8 Fitil ampulün en önemli kısmıdır. Fitilin geliştirilmesiyle ampulün ışık verimi gittikçe artırılmaktadır. Bu nedenle, zamanla çeşitli ampul tipleri meydana gelmiştir. 1891 yılında Paris Dünyâ Sergisi ile Avrupa ya giren ampulün ilk önemli yeniliği Hollanda da Philips Gloelampen-fabrieken firması, Edison un kullandığı bambu fitili yerine, püskürtme yöntemi ile elde edilen kömür fitili kullanmak sûretiyle, yapmıştır. Daha sonra, 1893 yılında ampulde fitil olarak osmiyum ve 1904 yılında volfram telinin kullanılmasına geçilmiş ve her merhâlede ışık verimi biraz daha artmıştır. 1912 yılından itibâren enkandesan ampule ilâve olarak içi gazla doldurulmuş yeni tip ampuller geliştirilmiştir. 1933 yılında enkandesan ampulün fitili kıvrımlı olarak yapılmış, verim daha da artırılmıştır. Ayrıca, Fransız Andre Claude un buluşları ile cıva buharlı ampul piyasaya girmiştir. Bu gün piyasada ampulün, enkandesan ampulden başka, fleoresan ampul, SL ampul gibi çeşitli tipleri bulunmaktadır. Görüldüğü gibi, ampulün içinde, bâzı sözde basın (medya) mensuplarının keşfettikleri (!), gerçekten sarık veyâ rahle gibi nesneler yoktur; ampulün tamâmı teknik parçalardan ibârettir. Bu benzetmeler, insana onların teknik ve sosyal konularda câhil ya da gözlerinde şaşı hastalığı na sâhip olabileceklerini hatırlatıyor. Eskiler bu göz hastalarını dönen değirmen taşına baktırarak tedâvi ederlermiş Bugün bu değirmen taşlarını bulmak mümkün olur mu bilemem? Tabiî, bugün daha modern tedâvi yöntemleri muhakkak vardır. Ama bu hastalar, karakterleri îcâbı illâ da eskiye özlem duyarak bu değirmen taşlarını isterlerse ne yapacağız? Çünkü bunların nasıl davranacağı belli olmuyor. Böyle kıymetli ve önemli görevler (!) yapan bu hasta arkadaşlara hayırseverlerin yardımcı olmaları ne kadar güzel olur. İhmal etmemeli! Bilhassâ böyle meslekleri seçen vatan ve milletini sevenlerin güzel birer eğitim alarak gerçekten aydınlanmış, bilgili ve dürüst olmalarını ve 21. yüzyılda yazdıkları böyle yazılarla Millet ve Memleketimiz i dünyâ önünde böyle gülünç durumlara düşürmemelerini arzû ediyoruz. Bâzı Matematik Tanımlar Bilim adamları, bütün bilimlerde olduğu gibi, bâzı fiziksel büyüklükleri tanımlayarak onları kontrol etmek sûretiyle, ışığın aydınlatmasından faydalanmasını da başarabilmişlerdir. Yazıda adı geçen parti kurulup ampulü parti amblemi olarak seçtikleri sırada bâzı sözde basın (medya) mensupları gazetelerinde ampulün içinde, her nasılsa, rahle ve sarık gibi dinî semboller gördüklerini yazmışlardı.

9 Fitil, ampulün ışık yayan bir elemanıdır. Bu, bir ışık yayan kaynaktır. Bu kaynağın ışığının ölçülmesi gerekir. Işık ölçümü bilimine fotometri denir. Fotometride pratik olarak 3 büyüklük vardır. Bunlar, kaynaktan gelen ışığın Işık Şiddeti, kaynağın yaydığı ışığın Işık Akısı ve Aydınlatma olarak sınıflandırılabilir. Bunların, standart bir büyüklüğe göre tanımlanması gerekir. Kabûl edilen standart ışık şiddetine (büyüklüğe) Mum (M) denir.1 Mum luk aydınlanmanın târifi şudur: Plâtinin ergime sıcaklığında (1773 C o ) bulunan siyah bir cismin bir santimetre karelik yüzeyinin kendisine dik bir doğrultuda verdiği ışık şiddetinin 1/60 ına 1 Mum denir. Bu tanım, standart bir büyüklük olarak alınır. Diğer bir büyüklük de Işık Akısı dır. Işık akısı, görünen ışığın akış hızıdır. Bunun birimine Lümen (L) denir: 1 Lümen (L), 1 M luk ışık şiddetindeki bir kaynağın 1 metre (m) uzaklıktaki 1m 2 lik bir yüzeye dik olarak gönderdiği ışık miktarıdır. 1 m (metre) yarıçaplı bir kürenin yüzeyinin 4 metrekare (m 2 ) ettiği bilinmektedir. Buna göre, 1 m yarıçaplı bir kürenin merkezine 1 mum (M) şiddetinde bir ışık kaynağı konursa, bütün küre yüzeyine 4 L lik bir ışık akısı gelir. Eğer kürenin merkezine I M şiddetinde bir ışık kaynağı konursa, o zaman toplam ışık akısı, 4 IL olur. Işık akısı F ile gösterilebilir: O zaman bu, F 4 L Mum xi Mum 4 I L (1) olarak formalize olur. Aydınlatma (E) ışık akısına bağlı olarak tanımlanır. Bunun birimi Lüks tür. Birim yüzeye düşen ışık akısına aydınlatma denir. Aydınlatma, A yüz ölçümünü ifâde etmek üzere, E=F/A (2)

10 formülü ile gösterilebilir. Buna göre 1m 2 lik bir yüzeye düşen ışık akısı 1 L ise, bu yüzeyin aydınlatması 1 Lüks olur. Eşitlik (2) ile verilen aydınlatma 2 E=F/A= 4 I / 4 s =I/s 2 (3) formülüne dönüşür. Burada s, merkezinde bulunan I şiddetindeki ışık kaynağı tarafından 2 aydınlatılan 4 s lik küresel alan yüzeyinin ideal yarıçapını gösterir. Eğer ışık kaynağı bulunduğu yüzey normali ile bir açısı yaparsa, o zaman F=Icos /s 2 (4) olur. Lambaların ışık verimleri Verim=F/P (5) formülü ile hesaplanabilir. Burada P, ampulü besleyen elektrik gücünü gösterir ve birimine vat (watt-w) denir. Buna göre verimin boyutu Lümen/vat (L/W) olur. Edison un bambu teli, kömür fitili ile değiştirildiği zaman elde edilen verim 3 L/W olmuştur. Daha sonra fitil olarak, 1893-1904 yılları arasında, osmiyum ve wolfram telleri kullanıldığında ampul verimi 8 L/W a çıkmıştır. Argon gazı ile kullanıldığında 12 L/W olan lâmba verimi, 1933 yılında fitilin çift kıvrımlı yapılmasıyla, 14 L/W a ulaşmıştır. Verim, Fleoresan lâmbalarda 1930-1980 yılları arasında 40 L/W tan 90 L/W a çıkmıştır. 1933 te başlayan basınçlı cıva buharlı lâmbalarda verim, 40 L/W tan 55 L/W ta, 1968 de geliştirilen yüksek basınçlı sodyumlu deşarj lâmbalarında 95 L/W olan verim, 125 L/W ta ve 1933 te çıkan düşük basınçlı sodyum deşarj lâmbalarında 55 L/W tan 200 L/W a çıkmıştır. Görüldüğü gibi ampulün verimi, ilk başlangıçtan beri durmadan artarak büyümüş ve büyümektedir. Cumhûriyet devrinde Memleketimiz i idâre etmek için başımıza geçenlerin, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak ve onu geçmek için çalışmaları gerekiyordu. Çağdaş medeniyet seviyesini geçmeyi bir yana bırakalım, Atatürk ten sonra, şimdiye kadar gelen bütün yöneticilerin çabalarının sonucunda Milletimiz, âdetâ bir Dünyâ dilencisi hâline getirilmeye çalışılmış bulunmaktadır. Ahlâkî seviyemiz (düzeyimiz) yaralanmış,

11 böylece dünyâ yelpâzesinde (göstergesinde) yolsuzluk ve hortumculukta 4. sıraya yükselmiş duruma düşürülmüş bulunmaktayız. Ey vah Memleketimiz e! Yazık oldu Milletimiz e! Bu Millet buna mı lâyıktı? Ey ampulü partilerine sembol yapan yeni parti kurucuları! Ampulün seyrindeki gelişmeyi, Memleketimiz in gelişmesine teşmil ediniz! Bizler, ampul sembolünden gelen bu çağrışımların gerçekleşmesini bekliyoruz. Bunu yapabilirseniz, şimdiden Ne mutlu size! Ne mutlu Türk Ulusu na! diye peşinen haykırıyorum. Ampul Ne Diyor? Ampulün bir parti amblemi olarak seçilmesi, siyâsilere şu mesajı vermelidir. Ampulün hedefi aydınlatma olduğuna göre, parti lider(ler)inin hedefinde de, geleceğin aydın olması için, evrensel değerlerin elde edilmesi olmalıdır. Hedef ve geleceğin aydınlanması ancak ilim ile olur. İlim, peygamberlerin tek mîrâsı ve evrensel bir fikrî aydınlanma kaynağıdır. İlim ile elde edilen sonuçlar, ampul aydınlığı içinde görülen ve yapılan işlere benzer. Aydın ortamlarda bunların yapılması esnâsında meydana gelen hatâ ve noksanlar, karanlık ortamlarda yapılan hatâlı işlere göre, son derece az olur. Ampul şeffaflık demektir. Demek oluyor ki, ilmin zıddı olan câhillik karanlığın bir başka yüzüdür, kapalı kapılar arkasında entrika çevirmek demektir. Onun için ampulü sembol olarak seçenler, câhillik, bilgisizlik ve câhillerden yüz çevirmelidirler ve şeffaf olmalıdırlar. Nasıl ampulün aydınlatması elde edilene kadar bir takım bilimsel tanımlar yapılmış ve sonra da bir takım standartlar geliştirilmiş ise, bunlara benzer olarak, liderlerin karakterleri de, başta kendi öz Kültürümüz olmak üzere, evrensel insan karakterlerine ve insânî değer yargılarına uygun düşmeli ve bunların işlerinde prensip sâhibi olmaları gerekmelidir. Bu mânevî değerlerin ifâdesi, bu liderlerin nefislerine hâkim olmalarıyla ölçülebilir. Ampul parçalarının aydınlatmada ne derece etkin olduğu bilindiğine ve bu parçaların daha uygun parçalarla değiştirilerek verimin yükseltilmesi sağlandığına göre, lider kadrosunun da Memleket in her köşesinde iş verimini artırması ve Memleket in çağdaş Bu yazının yazıldığı sırada yolsuzlukta dünyâ 4.sü olmuştuk. Âyet meali.

12 medeniyet seviyesine çıkarılması için insanlar arasından liyâkatli kimselerin seçilmesi lâzımdır. Cumhûriyet kurulduğundan bu yana gelen çoğu yöneticilerimizin bu bahsedilen ölçülerde olmadığını, son yıllarda ayyuka çıkan hortumlamalarla insanlarımızı sefil ve Memleketimiz i Dünyâ önünde para dilenen dilenci seviyesine düşürmelerinden, artık kolayca görüyoruz. Ağzımızın sütle yanması sebebiyle, ayranı şimdi üfleyerek içiyoruz. Ampulün hikâyesi, onu parti amblemi seçenlere, bir uyarı olsun diye de ele alınmıştır. Yoksa kimse, hikâye peşinde değildir. Ampulün ışığından faydalanmak için onun her bir parçası ne kadar titizlikle seçilmiş ise, idâreye tâlip olanlar da titizlikle seçilmelidir. Seçimin temelinde ehliyet ve liyâkat olmalıdır. Fatih Sultan Mehmet in top yapmak için Macar topçusuna görev vermesinin temelindeki gerçek, o kişinin topçuluk husûsunda ehliyet sâhibi oluşudur. Ampul üzerinde çalışanlar nasıl samîmi olarak gayret göstermişlerse, ampulü sembol kabul edenler de Millete hizmet husûsunda samîmi olmalıdırlar. Şimdiye kadar bizi idâre edenlerin çoğu gösterdikleri kötü idâreleriyle bizlerin, hattâ bu iktidar sâhipleri şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsi emelleriyle tevhit edebilirler uyarısını istemeye istemeye hatırlamamıza sebep olmuşlardır. Bunlar, Millet ve Memleket işlerinden daha önemli gördükleri bir takım şahsî çıkar, grup ve parti menfaatlerinin peşine düştükleri için, tavşana kaç, tazıya tut mantığıyla hareket ederek, Memleketimiz i beş sente muhtaç hâle düşürmüşlerdir. Cumhûriyetimiz in ilk yıllarında bir dolar yaklaşık 1 Türk lirası iken bu gün 1 600 000 T.L. değil midir? Memleketimiz, bırakınız çağdaş medeniyet seviyesine yetişmeyi, Dünyâ da yolsuzlukta 4. sırayı almıştır. Büyümesi durmuş, gerilemesi %11 olmuştur. Dikkat ediyor musunuz ampulün gelişme sürecindeki verimi gittikçe artmıştır. Ampulü sembol kabûl edenler, Memleketimiz in her bir köşesindeki faâliyetlerde ele alınan işleri bir adım daha ileri götürürlerse, ancak bir ümit ışığı belirebilir. Liderlerin fiziksel bünyeleri ampulün, ruhları ise ışığın çağrıştırdığı bir yapıda olmalıdır. Işık Cisimlerin gölgeleri incelendiğinde bunların keskin kenarlarının olmaması, ışığın dalga özelliği taşıdığının ipuçlarını verir. Çünkü katı bir engelin kenârını sıyırarak geçen ışık, bilime âit ifâdeyle konuşmak gerekirse, kırınıma uğrayarak hafifçe engelin arkasına doğru yayılır. Ayrıca ışıkta gözlenen girişim özelliği de dalga yapısının bir sonucudur.

13 Işık, değişen dalga boyu uzunluklarının gözün retina tabakasındaki algılama olayıdır. Bu tabaka her dalga boyunu değişik bir şekilde duyar. Algılanan bu değişikliklere renk diyoruz. İnsanın gözü, görünen ışığın içindeki ana dalga boyları olan kırmızı, turuncu, pembe sarı, yeşil, mâvi, lâcivert, mor renklerinin karışımını beyaz olarak algılamaktadır. Bu 7 rengin dalga boyu sahâsı 0.4-0.75 µm (4000 A o -7500 A o ) arasıdır. Bu sahâya karşı düşen frekans aralığı, 2.5x10 14-4.3x10 14 Hz dir. Evrendeki frekans spektrumunun 10 Hz ile 10 25 Hz gibi büyük bir sahâyı kapladığı düşünülürse, insanoğlunun evrende algıladığı sahânın küçüklüğü ortaya çıkar. İnsan gözü tarafından algılanan bu kısım, evrendeki frekans spektrumunun 0.0015 i civârındadır. İnsanın 10 14 Hz civârında küçük bir sahâyı algılaması, bunun dışındaki renk cümbüşlerinden mahrum olması, insanlara Küçük dağları ben yarattım küstahlığına kapılmadan her an haddini aşmamasının uyarısını vermektedir. Bugün, Memleketimiz Dünyâ nın en büyük zenginlik potansiyeline sâhip olduğu halde, Milletimiz e fakr-u zarûretin revâ görülmesinin, hazînesinin yağma edilmesinin, yolsuzlukta dünyâda 4. sıraya getirilmesinin temel sebeplerinden bir tânesi de, yurdun her tarafındaki idârî kademelerin çoğundaki yöneticilerin, o makamlara işlerinin ehli olarak değil de, çeşitli entrikalarla gelmiş olmaları ve dolayısıyla oturdukları koltukları dolduramamaları, Küçük dağları ben yarattım küstahlığı neticesi olarak, hadlerini bilememeleri ve bu yüzden ADÂLET kavramını zaâfa uğratmaları, zulmü şahsî menfaatlerin bir vâsıtası saymalarıdır. ADÂLET mülkün temelidir diyen Gâzi Mustafa Kemal in sözleri ile Her iyiliğin kaynağı ADÂLETtir. Âdil olmayan kişinin elinden çıkan iş kötü olur diyen cihan Pâdişâhı Kânûnî Sultan Süleyman ın ADÂLET görüşleri aynı noktada birleşmektedir. Nitekim bugün Millet olarak içinde bulunduğumuz şu perişanlık ve fakirlik, Memleketimiz in kaderini 40-50 yıl ellerinde bulunduran kişi ve zihniyetlerin, ADÂLET dışı uygulamalarının bir sonucu olsa gerektir. Öyle ki, bu kişilerin ADÂLET dışı uygulamaları, Memleket in hayrı için yapılmış işlerin bereketini de silmiş süpürmüş ve Memleketimiz in bir enkaz hâline dönüşünü engelleyememiş bulunmaktadır. Demek ki, bir idâreci bâzen dürüst bâzen yamuk; bâzen âdil, bâzen zâlim olamaz; her zaman âdil, dürüst olmalı ve faydalı iş yapmalıdır. Her davranışın ilerisi için çimlenmeye hazır bir çekirdek olduğunu, ileride filizlenmeye hazır bir potansiyel Gâzi Mustafa Kemal, İslâm Kültürü ne son derece hâkimdi ve bütün icraatlarında bu Kültür ün izleri vardır. Bu söz gibi, Gâzi Mustafa Kemal in, İstikbâl göklerdedir. sözü de Peygamberimiz (SAV) in Sizin rızkınız göklerdedir. hadîsinden ilhamla söylenmiştir/(atatürk ün Kur an Kültürü-Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman Kasapoğlu, 6. Baskı, İstanbul, İlgi Yayınları, 2006).

14 kazandığını unutmamalıdır. Çünkü adâletsiz olarak yapılan işler, eksinin artıyı yok edişi gibi, faydalı işlerin etkisini de ortadan kaldırmaktadır. Şu söz de yine Kânûnî Sultan Süleyman a âittir: Büyük devletler, büyük adamların eseri ise, büyük adamlar da Âdil denilen Yüce Kudret in eseridir. Milletimizin şanssızlığı, Memleketimiz in potansiyel zenginliğini harekete getirecek iyi, samîmi ve âdil idârecilere sâhip olamayışıdır. 10 Hz-10 25 Hz arasındaki trilyonlarca rengi değil de sâdece 10 14 Hz civârındaki 7 rengi görebilen insan için asıl olan, trilyonlarca renk güzelliklerinin temâşasının verdiği çılgınlıkları yaşamaktansa, bu akıl almaz güzelliklere göre kendisine tanınan imkânların ilham ettiği haddini ve kendini tanımasının verdiği olgunluğu yakalamaktır. Bu olgunluk herkesin hedefi olmakla berâber, liderliğe ve halkın hizmetine soyunanlar için kaçınılmazdır. Asıl liderlik burada belli olur. Işığın bir de parçacık (partikül) karakteri vardır. Bir yüzeye çarpan ışığın, enerji aktararak, çarptığı yüzey elektronlarını harekete getirmesi, onun parçacık karakteri ile açıklanabilmektedir. Tıpkı, yağmur damlaları gibi... Işık parçacıklarına bilimde foton denmektedir. Her bir foton, ışığın enerjisini taşıyan birer enerji yumağıdır. Fotonun enerjisi, E=hf şeklinde, ışığın f frekansı ile doğru orantılıdır. Burada h Planck Sâbiti dir. Işık, enerjisini elektronlara fotonlar vâsıtasıyla aktarmaktadır. Bir yüzeye çarpan fotonlar, eğer o yüzey tarafından tamâmen emiliyorlarsa, o yüzeye p=hf/c momentum ve tamâmen yansıtılıyorlarsa, p=2hf/c momentum büyüklüğünü uygular. Işığın bu iki karakteri 1920 li yıllarda Kuantum Mekaniği adı ile anılan bilim dalını doğurmuştur. Radyo dalgalarının incelenmesi, daha ziyâde ışığın dalga modeli ile ve ultra viole ve x ışınlarının incelenmesi ise, tânecik modeli ile açıklanmaya uygun düşmektedir. Görünen ışık tayfında ise, hem tânecik ve hem de dalga karakteri hâkimdir. Işığın hızı, meşhur Einstein kütle-enerji formülünde E=mc 2 ile vazgeçilmez evrensel bir sâbiti meydana getirir. Mutlak boşlukta c ile gösterilen ışık hızı, mutlak boşluğun diğer birer evrensel sâbiti olan dielektrik sâbiti ve manyetik geçirgenlik sâbitinin c=1/(μ o ε o ) 1/2 şeklindeki bir ilişkisi sonucuna da sâhiptir. Evrenin tasarımında hep birlikte bulunan bu sâbitler arasındaki bu özelliğe bakarak, yöneticilerin birbirleri arasındaki kardeşlikten doğan birlik, berâberlik ve kenetlenmeyi tesis etmeleri gerektiğini anlıyoruz. Işık deyip geçmemelidir. Hizmet için yola çıkanlar, Amerikalı bir bilim yazarının yazdığı bir kitabına verdiği Beauty of Light-Işığın Güzelliği sözcüğünün çağrışımlarını taşımalıdırlar. Ampulü, sembol olarak seçmek, onun ürünü olan ışık gibi aydınlatıcı, ışık

15 gibi sıcak, ışık gibi renkli, ışık gibi yumuşak, ışık gibi kıvrak, ışık gibi alternatifli olmaya namzet olmak demektir. Umutlarımızın gerçekleşip gerçekleşmediğini görmek için sabırla bekleyeceğiz. Sonuç O ümitsizlik günlerinden bu güne kadar çok sular aktı. Birçok gelişmelere, gözlemlere şâhit olduk: Ey V a a h (!) Bir İmam Hatipli Türkiye Cumhûriyeti nin Başbakanı, Ardından Bir Başörtülü Mazlum Türkiye Cumhûriyeti nin First Lady si Olm u u ş! 3 adlı yazımın Zulüm başlığı altında bakınız dikkatleri nelere çekmişim: Kim olursa olsun, ister kâfir, ister ateist ve isterse Müslüman olsun, zülme uğrayan ile Allâhü Teâlâ arasındaki perdeler kalkar, O,zulme uğrayanların duâlarını kabul eder. Biliyorsunuz, Memleketimiz de yıllarca bir imam hatipli ve başörtüsü düşmanlığı sürüyordu, hâlâ da kısmen sürüyor ya... Bu düşmanlık ve aşağılama çok yakın geçmişte o dereceye varmıştı ki, hakâretlerin dozu insanlık sınırlarını çok çok aşmıştı. Öyle ki, imam hatipliler ve başörtülüler, kelimenin tam anlamıyla mazlum durumuna düşmüşlerdi. Mazlumluk, öyle bir mâğdurluk olmalı ki, İslâm da kötü sözün söylenmesi yasak olmasına rağmen, bu husus mazluma yasaklanmamıştır. Allah (CC), zâlime bu dünyâda belli bir süre tanıdığı hâlde, mazlumu himâyesinde bulundurur, onun duâsını kabul eder, bu Dünyâ da olmasa bile, Kıyâmet Günü hakkını zâlimden alır. Mazlumun duâsı ile Allah (CC) arasında perde kalkar. Kim bilir, kim ya da kimler, nasıl duâ ettiler ki, o vicdansızlara bir ibret olsun diye Allah (CC) bir imam hatipliyi Türkiye Cumhûriyeti nin Başbakanı, derken ardından, öğrenciyken tam anlamıyla başörtüsü mâğduru olmuş, bir hanımı da first lady si yapmasın mı? Ey madalyonun arka yüzünü görüp düşünmek istemeyenler! Şaşırdınız, değil mi? O hâlde şimdi size düşen, başlarınızı iki ellerinizin arasına alıp şaşkın şaşkın düşünmek Başka bir çıkar yolunuz yok, artık! Ancak pişman olur da Allah a (CC) dönerseniz, ancak o konu için bir şeyler söylemek mümkün değil Çünkü Allah tan (CC) ümit kesilmez. Bütün bu olaylarda kalpleri, gözleri ve kulakları olduğu halde olup bitenlerden ibret almayan gâfiller için hava-cıva, ders alarak düşünenler için ise büyük ibretler vardır. Olaylara hava-cıva yorumu ile katılanların başları üzerinde yük olan gözlerinden 3 Temiz, M., Ey V a a h (!).. Bir İmam Hatipli Türkiye Cumhûriyeti nin Başbakanı, Ardından Bir Başörtülü Mazlum Türkiye Cumhûriyeti nin First Lady si Olm u uş!, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mtemiz.com/bilim/ey%20vah!...pdf YA DA http://mtemiz.com/bilim/ey%20vah!...doc, En Son Erişim Târihi: 25.10.2013.

16 başka kulaklarının ve kalplerinin de kendilerine düşmanlık etmeyeceklerini kim söyleyebilir? Bir gözki onun olmaya ibret nazârında Ol düşmanıdır sâhibinin baş üzerinde Gerçekten bu ibretlik gelişmelerle ve sabırla 12 yıl bekledik, her şeyi çok iyi gördük 12 yıl içinde yüzlerce kırma ve çatlatılma bâdireleri ile karşılaşan ampulün mânevî birleştiriciliği ve timsâli altında, Memleketimiz de ekonomi, eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşme, benzeri gelişmeleri ya da Türkiyemiz in uluslararası îtibârının yükselmesi gibi hususlara imzâ atmasını ikinci plânda değerlendirebilirsiniz. Ama birinci plânda yapılan bir değerlendirme olarak bu Yeni Türkiye de: Gerek içerdeki ve gerekse dışardaki hâinler ve düşmanlar tarafından beslenen yüzlerce suikast ve öldürülme tehditlerini aşarak, inancımıza göre samîmi Kültürel (Dinî) sadâkati nedeniyle aşırtılarak, yalnızca halkımızın %50 den fazlasının teveccühünü kazanan bir Öncü Neferi nin, hapishâneden Cumhurreisliğine yükselmesi bile, Pozitif düşünmemiz için yeterli bir ipucu olarak alınamaz mı, dersiniz?