AĞUSTOS-EYLÜL- 2009 SAYI 2009-6

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

FAALİYET RAPORU KATILIMCILAR MALZEME BİLGİSİ VARIŞ SÜRELERİ. Erciyes Şeytan Rampası Rotası. Faaliyet Adı

Kamp Malzemeleri: Çadır, uyku tulumu, mat, ocak, yemek takımı vs.

FAALİYET RAPORU. Karasay kuzeydoğu yüzünden doğu sırtı Faaliyetin Tarihi Yeri Aladağlar Süresi Türü Alpin Güzergâh

Iron Butt Reports - 09 July 2011

SÜPHAN YAZ KLASİK ZİRVE TIRMANIŞI FAALİYET RAPORU

Eğirdir-Kovada-Yazılıkanyon (21-22 Haziran 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı

9-11 Aralık 2016 Erciyes Dağı Kış Tırmanışı Faaliyeti Raporu Hazırlayan: Katılımcılar: Amaç: Hava Durumu: Ay durumu: Kamp Malzemeleri:

Kat Edilen Yol 17,2km Alınan İrtifa 900m zirve yürüyüşü, 900m öncesi, toplam 1800m Katılımcılar 1 Sinan KUTLUTAN 2 Derya ATÇEKEN.

7. dönem çalışma raporu SOSYAL ETKİNLİKLER. EMO Kocaeli Şubesi

FAALİYET RAPORU. 2 Murat Yıldırım 6 Günay Aydos. 3 Bora Akdeniz 7 Burcu Karabulut. 4 Mehmet Karaalp 8 Turgay Türkoğlu

FAALİYET RAPORU. kış yürüyüş ve kampçılık malzemeleri. 1 tam dry ip, çeşitli boylarda buz vidaları ve sikkeler. 3K, kişisel emniyet alma malzemeleri

Yıldızbaşı Zirve Faaliyeti Raporu

Aladağlar-Güzeller (3461m) ve Alaca (3588 m) Zirveleri (10-11 Ekim 2015)

22-27 EYLÜL 2014 FİNLANDİYA GEZİMİZ 22,09,2014 PAZARTESİ - BULUŞMA VE PISA SALI - ALVAR AALTO SAĞLIK VE SPOR FAKÜLTESİ

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Tırmanılan Rotada -Genel zorluk: TD -Yükseklik : m -Hedeflenen ve Harcanan Zaman : 6 saat, 6 saat 50 dk -Kazanılan ve kaybedilen yükseklik : 400 m

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

VAN & DOĞUBEYAZIT GEZİSİ / Mayıs 2019 / 2 gece 3 gün

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Dedegöl Zirvesi (2998 m) (23-24 mayıs 2009)

FAALİYET RAPORU. ~400 mt. Katılımcılar 1 Ayşe Ceyda Akçınar 5 Kaan Meriç. 2 Demet Yolcu 6 Emrah Kırdök. 3 Cüneyt Avcı 7 Bora Akdeniz

KDK Güney Doğu Yüzü Klasik Baca Rotası Faaliyet Raporu

SENDİKALAR VE DİĞER DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİYLE İLİŞKİLER EYLEM VE ETKİNLİKLER

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

FAALİYET RAPORU. Kamp Yeri: Enlem:41, Boylam: 33, Zirve : Enlem:41, Boylam: 33, Hedeflenen Zaman Harcanan Zaman 7.

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

FAALİYET RAPORU. EMLER-HÜRTEPE-ADSIZ2 FAALİYETİ Yeri. Faaliyet Tarihi ağustos 2014 Süresi 2 gün. Türü. Güzergah.

FAALİYET RAPORU DEDEGÖL YAZ ZİRVE TIRMANIŞI-1 Isparta- Klasik Dağ Faaliyetin Tarihi Mayıs 2017 Yeri

Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz.

FAALİYET RAPORU. Kaldı Sivrisi Süper Kulvar. Türü. Tarih Yeri Aladağlar / Niğde Süresi Güzergâh

ALADAĞLAR FAALİYET RAPORU

KASIM 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

ALADAĞLAR - Kaldı Doğu Sırtı (3723m.)

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

Eber Gölü (Bolvadin-Afyonkarahisar) (10-11 Mayıs 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı,

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Önemli olan varmak değil, yolda olmaktır.

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

TEMMUZ 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI

AĞUSTOS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

FAALİYET RAPORU. İstanbul - Eğirdir - Melikler Yaylası Kamp alanı- Dedegöl Dağı Zirve - Aynı Yoldan Dönüş. Alınan İrtifa

YEDİTEPE DAĞCILIK VE DOĞA SPORLARI KULÜBÜ KAZ DAĞLARI FAALİYET TIRMANIŞ RAPORU

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

GÜZELLİK KRALİÇESİ ERCİYES

16 ŞUBAT 2011 CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ÇETİN SOYSAL IN DİNLEMELERLE İLGİLİ BASIN AÇIKLAMASI

Beşiktaş Gazetesi. Günlük web Gazetesi Salkım Söğüt Saç

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız


Uludağ Trans (12-13 Haziran 2010)

Tur Danışmanımız: Ali Canip Olgunlu

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ GAZETECİLİK ANABİLİM DALI GENEL GAZETECİLİK BİLİM DALI

KASIM 2011 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

DAG Eznevit Güney Klasik Yaz Zirve Tırmanışı Faaliyet Raporu. Eznevit Güney Klasik Zirve Tırmanışı

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Karakayalar (Eskişehir) Faaliyet Raporu Faaliyet adı: Karakayalar- Eskişehir KAMP YERİ: Karakayalar Akasya Koruluğu TARİHİ : 05 Kasım 06 Kasım 2016

ÇANKIRI-ILGAZ (19-20 Şubat 2011)

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

FETHİYE- LİKYA YOLU GEZİ PROGRAMI

Cumhuriyet Halk Partisi

Kastamonu (24-25 Ekim 2009) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Şiddete Karşı Kadın Buluşması 2

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Parlar saçların güneşin rengini bana taşıyarak diye yazıvermişim birden.

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Kazma, Krampon, 30m yarım ip, kısa buz vidası, birkaç çeşit sikke ve yeterince perlon ve pursik. Kullanılan

Antik Medeniyetlerin İzinde GAP Turu

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Gençlerin Doğu Ekspresi keyfinde usulsüzlük iddiası

FAALİYET RAPORU. İt oturumu tırmanış Faaliyetin Tarihi 21/07/2014 Yeri Aladağlar Süresi Güzergâh Kat Edilen Alınan İrtifa Katılımcılar 1

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ

YTDOSK FAALİYET RAPORU

PHUKET 29 OCAK 05 ŞUBAT

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

1985 YILI EGE ÜNİVERSİTESİ ECZACILIK FAKÜLTESİ MEZUNLARI ESKİŞEHİR BULUŞMASI TEMMUZ 2013

Süha Derbent Organizasyonu ile Uganda da Dağ Gorilleri Yürüyüşü

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Saffet Emre Tonguç eşliğinde AMALFİ ( Positano & Ravello & Sorrento & Capri & Pompeii & Napoli )

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

FAALİYET RAPORU. Erciyes Kuzey Buzul Rotası

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

OCAK 2018 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Bodrumlu seçmenden yoğun katılım

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ. Human Rights Association. Komeleya Mafén Mirovan MARDİN ŞUBESİ. 13.Mart Mah.karaman Apt. Kat1/2 Yenişehir MARDİN

Trans Terapi ve Dayanışma Grubu Toplantılarının Yedincisi Gerçekleşti. SPoD CHP Beyoğlu Belediyesi Başkan Aday Adayı Gülseren Onanç ile görüştü

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM (NKP) ETKİNLİKLERİ

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Datça da bir Yaz. Gün batımında Datça Limanı

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

Transkript:

AĞUSTOS-EYLÜL- 2009 SAYI 2009-6 Mülkiyeliler Birliği, 12 Eylül le kendisi açısından hesaplaşmanın bir adımı olarak darbe koşulları nedeniyle Siyasal Bilgiler Fakültesi ni bitirememiş Siyasal lıları şimdi kucaklamaktadır. Fakültelerinden koparılan arkadaşlarımızı dönemin mağduru değil, onur umuz kabul ediyorz. MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ 1

İÇİNDEKİLER mülkiye den...3 150. YIL AĞRI DAĞI TIRMANIŞI...5 MEKTEB-İ MÜLKIYE İÇIN AĞRI DAĞINA TIRMANDIK...11 GÜLE GÜLE AYDIN AĞABEY...14 AYDIN SEFERBAY...15 12 EYLÜL HUKUSUZLUĞU SANIK SANDALYESİNDE...16 USANMADAN USLANMADAN FOTOĞRAF SERGİSİ...18 ANKARA EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ BASIN AÇIKLAMASI...20 ONURUNUZ...22 MÜLKİYE ONUR YÜRÜYÜŞÜ...23 ONUR ÜYELİĞI TÖRENI...26 12 EYLÜLÜ LANETLEME MİTİNGİ YAPILDI...31 şubelerden...32 İZMİR ŞUBESİI...32 İSTANBUL ŞUBESİ...35 üyelerden...36 SIRRI SÜREYYA ÖNDER LE SİNEMANIN DÜNÜ/BUGÜNÜ ÜZERİNE...36 çeviriler...39 HONDURAS TAKİ DARBECİ KATLİAMCILAR...39 HONDURAS DENEYİMİ...41 ABD SAVAŞ PLANLARINI LATİN AMERİKA YA ODAKLAŞTIRIYOR!...43 konuk yazarlar...52 LATİN AMERİKA DA İNŞA HALİNDE BİR DİNAMİK...52 EMPERYALİZM VE YENİ DÜNYA DÜZENİ!...59 mülkiyeli sanatçılar...60 ZEYNEP KAVLAK...60 HÜMEYRA KUTBAY...60! ankara tarihinden...61 OSMANLILAR DÖNEMNİNDE ANKARA...62 hatırlatma defteri...64 6-7 EYLÜL OLAYLARI SAVAŞSIZ BİR DÜNYA İÇİN...65 1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ...67 YILMAZ GÜNEY...68 SALVADOR ALLENDE...70 VICTOR JARA...72 mülkiye den duyurular...73 MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ E-KİTAPLIK (KÜTÜPHANE) OLUŞTURULDU...74 kitap tanıtımı...75 TÜRKİYE KISA İKTİSAT TARİHİ...75 ALPASLAN IŞIKLI YA ARMAĞAN...76 E-Bülten Mülkiyeliler Birliğinin Yayın Organıdır. Mehmet Özer tarafından hazırlanmaktır.

mülkiye den YENİ BİR SAYIYLA MERHABA İki aylık bir aradan sonra yine oldukça dolu bir sayıyla karşınızdayız. Bültenimize, öncelikle yine, ulaşabildiğimiz ya da bize ulaştırılan camiamızdan haber, duyuru ya da etkinlikleri aldık. Bu aydan itibaren tekrar bir hareketlilik başlayacağı için katkılarınızı daha fazla bekliyoruz. Elbette katkılarınız bu bölümle sınırlı kalmasın; bildiğiniz gibi güncel olan ya da olmayan konularla ilgili yazıların yer aldığı bölümlerimizde, önceliği kendi üyelerimize veriyoruz. Hatırlatma Defteri miz de artık sürekli hale gelen bölümlerimizden birisi oldu. Bu konuda da bizlere destek verirseniz daha eksiksiz hale gelebiliriz. Gündem başlıklarımıza gelince; bu sayımızda ana dosyamız elbette 12 Eylül. ABD de planlanan ve yerli/yabancı işbirlikçileri vasıtasıyla emir-komuta zinciri içerisinde ve doğrudan ABD den gelen emirle uygulamaya sokulan, ülkemizi bütün yaşam alanlarıyla yerle bir edip, planlı bir şekilde tamamen sermaye endeksli neoliberal tarzda ve ABD ye daha da ılımlı şekilde yeniden organize eden 12 Eylül Faşist Darbesi nin üzerinden 29 yıl geçti. Fakat yasa ve kurallarıyla, organ ve örgütlenmeleriyle bugünümüzü belirlemeye devam eden 12 Eylül le ilgili hesap halen sorul(a)madı. Bu nedenle 12 Eylül, dünün değil bugünün bir sorunudur. Ülkemizin üzerinden silindir gibi geçen ve ülkemizi kana boğan süreci farklı yanlarından ele alan yazıları ve Yönetim Kurulumuzun açıklamasını bültenimiz içerisinde bulacaksınız. 1 hafta sürecek olan ve içinde Mülkiyeliler Birliği nin de yer aldığı Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri nin organize ettiği, Faşist Darbenin 29. Yılı Protesto Etkinlikleri programı, 4 Eylülde Birliğimizin bahçesinde düzenlenen bir basın toplantısı ile duyuruldu. Basın toplantısı öncesi bahçede, kaldırılmadan mutlaka görmemiz gereken Usanmadan, Uslanmadan fotoğraf sergisinin açılışı yapıldı. Fotoğraf sergisi Mülkiyeli sanatçı Mehmet Özer tarafından hazırlandı.12 Eylül de mitinge kadar bir dizi farklı eylem gerçekleştirildi. Fakat bizim için önemli olan ve içinde yer aldığımız eylem, 12 Eylül de Mülkiyeliler Birliği nden okulumuza kadar yapılan Onur Yürüyüşü oldu. Düzenlenen bu yürüyüş sonrasında, 12 Eylül ile camiamız ve okulumuz açısından hesaplaşmanın bir adımı olarak, darbe koşulları nedeniyle okulumuzu bitirememiş Siyasal lıların Mülkiyeliler Birliği Onur Üyeliği ne kabul törenleri yapıldı. Gündemin diğer bir konusu, Dünya Barış Günü idi. Belki de içeriği net olarak binmeyen ve söylenmeyen (belki tam program henüz gelmemiştir) açılım mesaileri nedeniyle, bu barış günü ülkemizde başka bir havada kutlandı. İkinci Dünya Savaşı diye adlandırılan İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı, 1 Eylül 1939 günü Nazilerin Polonya yı işgaliyle başlamıştı. Ardında 52 milyon ölü, milyonlarca yaralı, sakat ve yerle bir edilmiş kentler, acı ve gözyaşı bırakarak Mayıs 1945 de son buldu. İnsanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ve kirli savaşlarından birinin başladığı gün, yani 1 Eylül, bütün insanlığa ders olması için BM tarafından Dünya Barış Günü olarak kabul edildi. Fakat akan kan ve gözyaşı tarihin hiçbir döneminde sona ermediği gibi, bu savaş sonrasında da dinmedi; 2.Dünya Savaşı ndan bu yana meydana gelen 250 den fazla savaşta da toplam 23 milyondan fazla kişi öldü. Savaşın en büyük mağdurları her zaman çocuklar oluyor; 1990 yılından bu yana 2 milyondan fazla çocuk savaş ve savaşın yarattığı şiddet nedeniyle öldürüldü, 4 5 milyon çocuk yaralandı, 12 milyon çocuk evsiz ya da ailesiz kaldı ve bunların arasında bizim çocuklarımız da var. Yapılan araştırmalar, tarih boyunca erken ölümlerin en önemli nedenlerinin salgın bulaşıcı hastalıklar ve savaş olduğunu ortaya koymuş. Aslında bu ikisini birbirinden ayrı düşünmek de imkansızdır. Çünkü hastalıklar, savaş ve çatışma dönemlerinde inanılmaz artış göstermektedir. Unutmayalım, savaş sadece hedefteki halklara değil, aynı zamanda tüm insanlığa da uygulanmış bir şiddettir. Bugün yine küresel finans sermayesinin kendi yarattığı ve tüm dünyayı içine çektiği krizden çıkabilmek için 3

çıkardığı savaşlarla boğuşuyoruz ve daha büyük savaş tehditleri altında yaşıyoruz. Bu nedenle bugün her zamankinden daha fazla olmak üzere, insanlığın acil problemi, adil ve herkes için eşit şartlarda barıştır. İnsanlığın kaybettiği en önemli anlardan birisi, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı nın sonlarına doğru 6 ve 9 Ağustos 1945 tarihlerinde HİROŞİMA ve NAGAZAKİ ye nükleer bombaların atıldığı anlardır. Yaklaşık yüz bin insan, gözleri kör eden parlaklıktaki patlamanın ilk etkisiyle oluşan ve saate 1800 km hızla ilerleyen 300.000 santigrat derece sıcaklığındaki alev fırtınasında anında yok oldu. Fakat ilk anda ölenler daha şanslıydı; çünkü patlamalardan kısa süre sonra başlayan ve şehirlerin üzerine bir hafta boyunca şiddetli yağmurlarla birlikte yağan radyoaktif serpintiler, 2 ay içerisinde yüz binden fazla insanın daha büyük acılarla ölümüne neden olacaktı. Rakamlar tam olarak bilinememekle beraber, ilk beş yıl içinde bombaların yarattığı tahribat ve sonradan ortaya çıkan etkiler nedeniyle 250.000 den fazla insanın hayatını kaybettiği, on binlercesinin de sakat kaldığı tahmin ediliyor. Daha sonraki dönemde değişik şekillerde pişmanlığını ifade eden Albert Einstein başta olmak üzere, birçok ünlü bilim insanı bu bombaların yapımı ve bitirilmesi için nasıl ikna edildi; bombaların atılacağı şehirler nasıl seçildi ve savaş boyunca bu bombalar atılana kadar buralar neden hiç bombalanmadı; canlı insanlar üzerinde yapılan bu korkunç deneye hangi caniler nasıl karar verdiler; Japonya zaten teslim olmaya hazırken, bombalama süreci neden öne alındı ve daha birçok kritik soru ayrı ayrı ya da birlikte düzinelerce kitaba konu oldular. Fakat en önemli nokta, tüm dünya artık dehşet içerisindeydi, çünkü insanoğlu artık gezegeni imha edebilecek teknolojiye ulaşmıştı. Birliğimizin Çankaya Belediyesi ile birlikte 1 Eylül Dünya Barış günü nedeniyle Konur Sokak ta düzenlediği Yeryüzüne Barış Sözümüz Var adlı fotoğraf ve şiir sergisi büyük ilgi gördü. Sergi arkadaşımız Mehmet Özer tarafından hazırlandı. Diğer bir gündemimiz ise ülkemizde 6-7 Eylül olayları diye anılan, 1955 yılındaki azınlıklara yönelik planlı saldırılardı. Dışişleri yetkilileri Londra da Kıbrıs Türklerine yapılan baskılarla ilgili temaslarına devam ederken, Atatürk ün Selanik teki evinde bir bomba patlamasıyla ilgili yalan haber, önce 6 Eylül 1955 günü saat 13.00 haberlerinde radyoda yayımlandı. Atamızın evi bombalandı manşetiyle ikinci baskı yapan DP yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi ise, tirajı 20 bin civarında olduğu halde o güne özel 290.000 adet basılarak, yeni kurulmuş olan Kıbrıs Türk tür Derneği üyelerince bütün İstanbul da satılmaya/ dağıtılmaya ve halkı bu yalan haber üzerinden azınlıklara karşı galeyana getirmek üzere kullanılmıştı. İki gün süren İstanbul ve İzmir deki gösteriler, Rumlara yönelik bir tahrip, linç ve yağma hareketine dönüştü. Şişli de başlayan saldırılar, büyüyen kalabalıklarla Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu na sıçradı, ardından da gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte Rumların, Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkânlarına saldırılarak yağmaya başlandı. Emniyet in pasif bir tutum sergilediği bu saldırılarda, yönlendirici durumdaki 20-30 kişilik organize birlikler sürekli hareket halindeydi. Saldırılarda aralarında kilise ve havraların da bulunduğu 5.000 den fazla taşınmaz tahrip edildi ve milyonlarca dolarlık mal sokaklara saçılıp, yağmalandı. Farklı etnik grupları barındıran Anadolu nun homojen hale getirilmesi, siyasi elit tarafından ulus-devletin vazgeçilmez şartı olarak görülüyordu. 1950 li yıllarda uygulanan milli politika ve 6-7 Eylül olayları da bu politikaların devamı olarak değerlendirilmelidir. Bu olaylar sonrasında hedefe uygun bir göç dalgası başlar ve birkaç ay içinde, büyük işyerlerinin önemli bir kısmı yok pahasına ya da bedavaya gayrimüslimlerden Müslümanlara devredilir. Büyük tahribata uğrayan birçok dükkan ise hiç açılmamak üzere kapanır. Türkiye deki birçok büyük sermaye grubunun ilk sermayelerini nereden ve nasıl edindiklerine iyi bakmak gerekir. Ülkemizde ve tüm dünyada herkesin eşit şartlarda ve insanca koşullarda, adil ve barış içinde yaşadığı, sistemin kar hırsı değil insan ihtiyaçları üzerine kurulduğu bir düzenin gerçeğe dönüşeceği inancıyla hoşçakalın. Yeni bir sayıda buluşmak dileğiyle A.Raif FALCIOĞLU 4

150. Yıl Ağrı Dağı Tırmanışı Mülkiye nin 150. Yıl Kutlama Etkinlikleri çerçevesinde programa alınan Ağrı Dağı tırmanışı faaliyetini 20-25 Temmuz 2009 tarihleri arasında gerçekleştirdik. Faaliyete İzmir den Kubilay Saygın Öztürk, Sunay Çatori ve Gönül İlhan, Ankara dan İsmail Hakkı Karakelle ve Emrah Denizhan katıldılar. Şimdi ise evlerimize döndük ve etkinliğe katılan arkadaşlar adına faaliyet raporunu yazma görevi bana düştü. Nasıl yazmalı diye epeyce düşündüm açıkçası. Dağcıların her etkinliklerinden sonra yazdıkları teknik raporlar gibi resmi ve sade bir dille faaliyet raporu yazmaktansa, bu sporla ilişkisi olmayan Mülkiyelilerin de keyifle okuyabilecekleri bir etkinlik hikayesi, bir günce yazmaya karar verdim. Beşimizin dağ hikayesi aşağıdaki gibi gerçekleşti. Biz bunları yaşarken keyif aldık. Umarım okurken aynı keyfi sizler de paylaşırsınız. Ağrı Dağı tırmanışı için İzmir ekibi olarak üç kişi 20 Temmuz Pazartesi sabahı 07:00 de Ankara ya uçtuk. Burada hem Van uçağına aktarma aldık hem de Ankara ekibini oluşturan iki arkadaşımızla buluştuk. 09:00 da Ankara dan kalkan Van uçağında Mülkiye Ağrı Tırmanış Takımı olarak 5 kişi birlikteydik. Heyecanlı ama keyifliydik. Zaten heyecan olmadan dağ faaliyeti de olmaz. Ben, Sunay, Gönül ve İsmail aynı yaşlardayız, 50 yi devirdik özetle. Emrah ise en gencimiz, daha yeni mezun, o hepimizin evladı gibi. Ama heyecan konusunda hepimiz eşitiz. 10:20 de Van F.Melen Havaalanı na indik. Biraz bekleyip bagajlarımızı aldıktan sonra sırt 5

çantalarımızı ve kendimizi, bizi beklemekte olan Yusuf un minibüsüne attık ve vakit geçirmeksizin Doğubeyazıt a doğru yola çıktık. Öğle yemeği molamızı 12:30 da Muradiye Şelaleleri nde verdik. Muhteşem bir şelale manzarası eşliğinde, acımı acı bir sac kavurma yedik, fotoğraflar çektik köpürüp uçan suya karşı ve tekrar yola çıktık. 13:55 de yol üzerindeki Somkaya köyüne ulaştığımızda uzaktan Ağrı Dağı ilk kez göründü bizlere. Heybetli, yekpare, çok büyük, yalnız, ürkütücü ve bol karlı görüntüsüyle tek kelimeyle büyüleyiciydi dağımız. Dağ gibi dağdı. Havanın durumu ise toplanmakta olan yoğun ve kara bulutlar nedeniyle son derece düşündürücüydü. Gerçi haftalık hava raporunu almıştık ama gök gürültülü, sağanak yağışlı diye ifade edilen hava durumu aşağısı için geçerliydi. Ya yukarısı? sorusu içimizden geçti ama hiçbirimiz sesli ifade edemedik. Zira izinler alınmış, hazırlıklar yapılmış ve işte dağa gelinmişti. Sonrasını dağ bilir, izin verirse çıkarız diye düşündük ve yola devam ettik. 14:40 da İsfahan Otel e indik. Bu otel çok uzun zamandır dağcıların tercih ettiği mütevazı bir oteldir Doğubeyazıt ta. Odalarımıza yerleştikten sonra ilk işimiz dağa gidecek minibüs ve dağda malzemelerimizi taşıyacak atları temin etmek oldu. Yoğun telefon görüşmeleri ve pazarlıklardan sonra bunu hallettik ve sonra da alışverişe çıkıp dağda ihtiyaç duyacağımız yiyecekleri satın aldık. Havanın bozmak üzere oluşunu dikkate alarak dağda planladığımızdan daha uzun bir süre kalabileceğimizi hesapladık ve yiyecek alımında biraz eli açık davrandık. Sonra hep birlikte akşam yemeğine gittik. Lokantanın terasından uzaktaki Ağrı Dağı nı seyrettik. Başına topladığı kapkara bulutlarla sanki bize olumlu bir mesaj vermiyormuş gibiydi. İyimser olmaya çalıştık ama dağ yüzünü asmıştı bir kez. Pek gülümseyecek gibi de görünmüyordu. Yemekten sonra otelimize döndük. Birer el tavla atıp eğlendik. Sonra da odamıza çıkıp çantalarımızı düzenledik ve erkenden yattık. 21 Temmuz Salı sabahı 07:00 de kalktık. Bizler otelin salonunda kahvaltı ederken minibüsümüz ve şoförü Nuri gelmişti bile. 08:35 de sırt çantalarımızı ve yiyecek torbalarımızı minibüse yükleyip yola çıktık. 09:30 da iki atla bekleyen Şükrü, Çevirmeköy den biraz ilerideki 2300 rakımdaki Meryemtepe nin hemen altında bizi karşıladı. Büyük sırt çantalarımızı ve yiyecek torbalarımızı atlara yükledik, küçük sırt çantalarımızı ise kendimiz yüklendik ve 09:50 de yola çıktık. Yol çok dik ve yorucu değildi ama kampa ulaşım mesafesi oldukça fazlaydı. Önce toprak yolu takip ederek yükseldik. Sonra yoldan ayrılıp patikaya girdik. Yaylaya çıkmış sürülerin ve yaylacıların arasından geçtik. Yaylacı çocuklara yanımızda getirdiğimiz hediyeleri dağıttık. Bazen durup sohbet ettik. 6

Uzun bir yolculuktan sonra yaklaşık onbeş km. kadar yürüyerek 14:00 de 3200 rakımdaki kampa vardık. Kampta bizleri elinde çay bardaklarıyla Barzani isimli köylü karşıladı. Kamp alpin bir çayır görünümünde hafif meyilli bir yamaçta yer alıyordu. Yakında bir büyük su kaynağı da vardı ama suyu biraz bulanıktı. Biraz dinlendikten sonra çadırlarımızı kurduk ve yerleştik. Kampta bizim ekipten başka bir İspanyol bir de Avusturyalı ekip vardı. İlerde göz mesafesinde iki kamp alanı daha görülüyordu. Kamplarda yerli dağcılardan ziyade yabancı dağcıların bulunduğunu öğrendik.18:00 de arkadaşlarımızla çorba ve makarnadan oluşan akşam yemeğimizi hazırlayıp yedik. Hepimizin sağlığı iyiydi. Sadece Sunay da yoğun başağrısı vardı. Ağrıkesici almamasını söyledim. Sebebi öğrenmeliyiz, irtifa mı sebep yoksa başka bir neden mi var? Tam yemek üzeri çay içmeye karar vermiştik ki yağmur başladı. Önce sakin ama sonra sağanak halinde yağdı yağmur ve bizleri çadırlarımıza çekilmeye zorladı. Erkenden çadırlarımızda uyku tulumlarımıza sığınıp dinlenmeye geçtik. Yağmur izin verdiği oranda da uyumaya çalıştık. Komşu ekipler ise ana kamp çadırına doluştular ve geç saatlere kadar epeyce gürültü yaptılar doğrusu. 7 22 Temmuz Çarşamba sabahı 05:00 de yağmur durdu nihayet. 07:00 de Emrah benim çadıra gelip kahvaltılık malzemeleri aldı. 07:30 da çay, peynir, fındık ezmesi, zeytin, pide ve sahanda sucuktan oluşan mükellef bir kahvaltı ile güne başladık. İştahlarımız genel olarak hiç de fena değildi. Dağda bu sağlıkla ilgili iyi bir belirtidir. Önceki planımıza göre Sunay ve Gönül bu kampta kalıp bizlerin zirveden dönüşünü bekleyeceklerdi. Ancak Sunay da yoğun başağrısı devam ediyor ve iştahsız. Kampta kalıp beklemek yerine Doğubeyazıt a dönme eğiliminde. Bu konuda öğlene kadar bekleyip karar vermesini istedim. Zira bu rakımda başağrısının getirdiği tehlike tehdidi kritik seviyede değil. Gönül gayet iyi, mümkün olursa 3200 rakımlı kampta biz dönene kadar beklemek niyetinde. Ancak Sunay dönüş kararı alırsa onu yalnız bırakmayacak tabii ki. İsmail, Emrah ve ben çadırlarımızı toplayıp hazırlandık. Sunay ve Gönül ile durum değerlendirmesi yapıp vedalaştık ve 09:20 de yola çıktık. Bu kez yolumuz dik ve yorucu ama mesafe düne göre daha kısa, sekiz km. kadar. Yol oldukça kalabalıktı. Hem dağdan inenler vardı, hem de bizim gibi çıkanlar. Bazı dostlarla da karşılaştık bu arada. Zirve yapamadan dönen epeyce insan vardı. Ya malzeme yetersizliğinden ya da hava koşullarının müsaade etmemesinden çıkamamışlardı ve dönüyorlardı. 13:00 de 4200 rakımlı kampa vardık. 4200 kampı daha kayalık, bir tepe üzerine kurulu ve dağın kar örtüsü buradan başlıyor.. Çadır yerleri sınırlı sayıda. Kampın hemen yanında meşhur Öküzderesi vadisi yer alıyor. Burası tam bir cadı kazanı gibi. Dağ tam bu noktada neredeyse eriyor, ufalanıyor. Kaya yapısı çok farklı, volkanik kayaçlar, kavrulmuş taşlar hakim. Sürekli taş patlaması ve yamaçlardan aşağı akması, düşmesi söz konusu. Dağ sanki tam bu noktadan ikiye ayrılacakmış gibi sürekli ufalanıyor. Eriyen karların oluşturduğu bir su kaynağı da var. Ama bu su hiç mineral ve vitamin içermiyor. Neredeyse saf su. O nedenle acı bir tadı var. İçince kanmak mümkün olmuyor. Kampta bize ayrılan yere çadırlarımızı kurduk. Çadırlar zemine tam oturmuyor. Hiç olmazsa bir yada iki köşeleri açıkta havada kalıyor. Bu noktalara taşlarla alttan destek yapsak da değişen bir şey olmadı. Çadırların sabitlemesini ve gerdirmelerini de iri kayalarla yaptık sadece. Zira çadır kazıklarının zemine çakılması imkansız. Çadırlarımıza yerleştikten sonra 3200 kampındaki arkadaşlarımızla haberleştik. Sunay ın sağlık sorunu devam ediyor. Demek ki aşağıya inmesi, 3200 rakımdan uzaklaşması lazım. Telefonlarımızı n sadece öğlen 12:00-12:30 ve akşam 20:00-20:30 arası açık kalmasını kararlaştırdık şarj sorunu nedeniyle. 3200 deki arkadaşlarımızla akşama haberleşeceğiz. Kampı dolaştık sonra, diğer dağcılarla tanıştık, sohbet ettik. Dün zirve denemesi yapan ama doluya yakalanınca geri dönenler olmuş. Yerlilerden ziyade yabancılar ağırlıkta ve çoğu tur şirketleriyle gelmişler buraya. Bir tek bizim ekip kendi inisiyatifi ve imkanlarıyla gelmiş. Tur şirketlerinin sabit mutfak çadırları ve aşçıları var. Ayrıca dağcıların kalacağı çadırları bile şirket elemanları kuruyor, hazırlıyorlar. Emrah bunlardan birinde arkadaşıyla karşılaştı ve yemeğe davet edildi. İsmail le ben de barbunya fasulye konservesi ve helva yedik akşam yemeğinde. Öğünlerimiz dağda günde ikiye indi. Ara öğünlerde kuru üzüm, incir atıştırıyoruz sadece. Akşam yemeğinden sonra hava yine bozdu. 17:20 de yoğun yağmur başladı sonra doluya çevirdi hava. Çadırlarımıza sığınıp uyku tulumlarımıza girdik. Yağış neredeyse bütün gece sürdü. Arada bir mola verdiği de oldu gerçi ama sanırım bu tarz değişimiyle ilgiliydi. Yağmurken durdu, dolu olarak başladı, derken

bir mola verip yine yağmura çevirdi. Memlekette her taraf neredeyse yanıyor, hava öylesine sıcak. Burası ve kuzey-doğu kıyılarında ise sel seli götürüyor. Küresel ısınmanın bir sonucu da bu. Sadece ısınma olmuyor, dengesiz ve mevsim anormali yoğun yağış da doğanın dengesinin nasıl bozulduğuna işaret. Gerçi biz zirve şansımızı engellediği, azalttığı için yağışla ilgiliyiz şu anda. Ama aşağıdaki köylüler tam da hasat zamanı ekinlerini ıslatan, sel olup akan yağışları hiç de iyi karşılamıyorlar. Gece saati gelince telefonlarımızı açtık ve aşağıdaki arkadaşlarımızla haberleştik. Şükrü onları köye indirmiş, minibüs de tam zamanında gelmiş ve İsfahan Otel e inmişler. Sunay ın sağlığı irtifa azaltınca düzelmiş. Gönül de iyi. İkisinin sağlık haberlerini alınca rahatladık. Artık onlar iyi ve emin yerdeler. Şimdi sadece dağı düşüneceğiz. İzmir den arkadaşlarla da haberleştim. İnternetten hava durumunu izliyor ve sık sık bana aktarıyorlar. Söyledikleri hep aynı: gökgürültülü, sağanak yağışlı! 23 Temmuz Perşembe sabahı 4200 kampı çok hareketlendi. 02:00, 03:00 ve 04:00 de zirve çıkışı için kalkan ekipler oldu. Bunun bir anlamı bizim uyuma şansımızın olmamasıydı. Diğer anlamı ise zirveyi deneyecek tur şirketlerinin rehberlerinin hava durumuyla ilgili daha somut haber alabildikleriydi. Demek ki hava düzelecekti artık. Sevindim açıkçası. Zirve umudum arttı. Keşke biz de aklimatizasyonumuzu tamamlamış olsaydık bu sabah. Ama bir yirmidört saate daha ihtiyacımız var. Erken davranırsak zirve için bu defa başka sorunlarla karşılaşabiliriz. Biz ekip olarak 07:00 de kalktık. Peynir, fındık ezmesi, pide, çay ve sahanda sucukla kahvaltımızı yaptık. Bu sabah hava gerçekten de fena değil, zirve bile görülüyor ara sıra. Hava bulutlu ama ara sıra açıyor. Zirvenin gözle görülebilmesi, psikolojik olarak çıkılabilirliğini de arttırıyor sanki. Daha mümkün görünüyor. Ben merak içinde sabah zirve için giden gruplardan iyi haberler bekliyorum. Zamanı da değerlendirmek gerek bir yandan, 09:00 da İsmail le krampon eğitimine başladık. 09:20 de de hazırlanıp üçümüz aklimatize tırmanışına geçtik. Kanımızdaki alyuvar-akyuvar dengesini değiştirmek zorundayız zira 4200 rakım ve sonrasında oksijen giderek azalıyor ve vücudumuzun bu ortama hazırlanması lazım. Bu nedenle gidiş-dönüş beş saatlik bir yükselme antrenmanı yapmayı planlamıştık. Fazla zorlanmadan 4600 rakıma kadar yükseldik. Elli dakikada yüz rakım yükselebiliyoruz. On dakika 8 da dinleniyoruz, oluyor bir saat. AKUT un her yüz rakımda bir diktiği işaret direkleri yol gösterici oldu. Ayrıca patika da oldukça belirgindi. Emrah çok zinde, mümkün olsa daha da yükselmek arzusunda. Ama bizim zirve çıkışı planımız yarına, o nedenle fazla yorulmamamız lazım. İsmail de uyum sağlamış görünüyor. Sorun yaşamayacak gibiyiz yüksek irtifada. 4600 rakımdan geriye kampa döndük. 4500 rakım sanki bir sınır gibi dağda karlı alanın erimekte olduğu kısım. Her adım attığımız yer sanki dere olmuş akıyor gibi. Ben bu dağı bu mevsimde ilk kez böyle sulu, sanki tepeden eteğe erir gibi gördüm. Yarın inişi geciktirmememiz lazım. Yerler donmuş ve sertken zirveye çıkıp, fazla erime olmadan inmemizde fayda var. Yoksa iyice sulu bir zeminde, dere yatağında yürür gibi ineceğiz bazı bölgeleri. 14:30 da 4200 kampına geri döndük. Sabah erkenden zirve çıkışı yapan gruplar da birer ikişer inmeye başladılar. Hemen hepsi zirve yapmışlardı ve hızla kampı boşaltıp 3200 kampına inmeye başladılar. Herkes daha fazla oksijene doğru iniyor, bu da son derece normal. Hava oldukça düzeldi, güneş bize gülümsüyor. Yarının da iyi olacağını umuyoruz. Kampta sadece iki çadırda Rus dağcılar, bir çadırda da Bulgar bir dağcı, at çalıştıran köylülerden beş kişi ve biz kaldık. 18:00 de bir çorba yapıp içtik. Sonra da Emrah mükemmel bir peynirli makarna yaptı bize. Neredeyse parmaklarımızı yiyecektik. Yemekten sonra çay da içtik. Bu arada hava kapamaya başladı ve güney istikametinden hızla gelen bir bulut hem havayı hem de içimizi kararttı. İran yönünden, doğudan gelen bir diğer kapkara bulut da bütün ümitlerimi bozdu attı kenara. Arkadaşlara bir şey demedim yarın için yine de.. Sabaha karşı 03:00 de uyanıp zirve çıkışı için gereken sıcak suları kaynatıp termoslarımızı hazırlamaya ve çantalarımızı uygun bir şekilde yerleştirmeye karar verip 19:00 da çadırlarımıza çekildik. Yarın zirveyi deneyecektik. İçim rahat değildi. Çadırda uyku tulumumum içinde beklerken 20:00 de şiddetli sağanak yağış başladı. Sanki yağmur günlerdir yağamamış da şimdi eksiğini gideriyormuş gibi bardaktan boşalırcasına yağıyordu. 24 Temmuz Cuma sabahı 03:00 de yağış doluya ve kara çevirdi. Bu durumda bizim sabah planımızı değiştirmemiz elzem hale geldi. Çadırdan çadıra seslenerek beklemeye karar verdik. 04:00 de gecegündüz dengesinin olduğu anda kalkıp İsmail ile Emrah ın çadırına gittim. Gerdirmeleri gevşemiş

ve çadırları biraz su almıştı. Birkaç gerdirme yapıp arkadaşlarla konuştum. İçimizde bu durumda morali en çok bozulan Emrah tı. Hava durumu nedeniyle bekleyeceğimizi söyledim. Bu arada epeyce de ıslandım. Tekrar çadırıma döndüm. 07:30 da yağmur azaldı ve nihayet dindi. Kalkıp kamp alanını gezdim. Güneyden gelen bulutlar iyice yükselmişlerdi, artık yakın tehlike olmaktan çıkmışlardı. İran yönünden gelen bulutlar da dağın zirvesine doğru yükselme eğilimindeydiler. Bu durum ilerleyen saatlerde havanın zirve için olumlu olabileceğine işaret ediyordu. Şüphesiz bu bir varsayımdı ve beklentilerimin tam tersi de olasıydı. Yine de bir gün önce düzelen havanın bugün tüm hesaplarımızı altüst etmesinden sonra belki bir umut ışığının parlama ihtimalinin bulunması bile içimi ısıttı. Hemen karar verip arkadaşlara ilettim. Hava durumu zirve çıkışına izin verebilirdi. Bu nedenle hazırlanıp hemen zirve çıkışına başlamaya, ancak hava durumu elverişsiz olursa ya da birden bozarsa, hangi rakımda dağın neresinde olursak olalım geri dönmeye karar verdim. Bu zor bir karardı. Zira bir gün daha geçirip hava durumunun uygun olmasını beklemek teorik olarak uygun ise de pratikte daha güçsüz, daha zayıf olacağımız için ciddi anlamda başarısızlık ihtimali çağrıştırıyordu. Bir gün daha beklediğimizde havanın daha iyi olmasının garantisi de yoktu. Son hazırlıklarımızı yapıp sularımızı kaynatıp hazırladık ve 08:45 de kamptan ayrıldık. Bu saat aslında zirve çıkışı için geç bir saattir ve ciddi riskler içermektedir. Ama daha iyi bir hava imkanını yakalama şansımız da kesin olmadığı için bunu denemek zorundaydık. Bizden önce iki Rus bir Bulgar dağcıdan oluşan üç kişilik bir ekip zirveye hareket ettiler. 4600 rakıma kadar dünden bildiğimiz kaya ve kar rotasından yükseldik. 4600 rakımdan sonra zeminde sadece kar vardı. Dün aşağıda yağmur-dolu olarak yağan yağış burada kar olarak inmişti. Bu durum şüphesiz bizler için iyiydi. Yumuşak karda krampon takmadan ve sadece baton kullanarak hızla ilerledik. En gencimiz Emrah 4700 rakıma kadar önümüzde ilerledi. Bu noktadan sonra ben öne geçtim. 4900 rakımda yoğun fırtına ve rüzgar başladı. Bir ara Emrah ın sıcak su ihtiyacı nedeniyle beklemek zorunda kaldık ve üşüdüğüm için polarımı giymek zorunda kaldım. 13:00 de İnönü tepesini yanlamasına çıkarken bizden önce zirve yapan Bulgar ve Rus ekibiyle karşılaştık. Onları tebrik edip yürüdük ve 5000 rakıma, Top Sahası denilen alana ulaştık. Bu noktada Nuh un gemisini aramak için tekrar Ağrı Dağı na gelmiş olan Amerikalı araştırmacılardan biri yolumuza çıkıp bizimle birkaç kelime konuştu. Sorduğu aşağıdan yemek ve yakıt getiren köylüleri görüp 9

görmediğimizdi. Kendisine olumsuz yanıt verip ilerlemeye devam ettik. Zirve için son çıkışa girdik. Burası oldukça diktir. Yer yer donmuş karla kaplı zeminde sadece batonlarımızla ilerledik. 13:56 da 5137 rakımlı zirveye ulaştım. Benden az sonra İsmail ve ondan sonra da Emrah zirveye ulaştılar. Her ikisini de sarılıp kutladım. Sonra Mülkiye flamasını çıkartarak fotoğraflar çektik. Zirve defteri maalesef yoktu, bir şeyler yazmak mümkün olmadı. Hava yoğun bulutlu ve çok sert rüzgarlıydı. Fazla oyalanmadan 14:15 de inişe geçtik. Ben, İsmail ve Emrah olmak üzere yoğun karda topuk vurarak hızla iniş yaptık. Emrah kendisini iyi hissetmediği için ve hızla bu rakımdan kurtulmak istediği için izin alıp öne geçti. İnönü Tepesinden biraz aşağıda Amerikalılara malzeme taşıyan dört köylüyle karşılaştık. Durup biraz sohbet ettik. 4800 rakımda Emrah ın pek de iyi görünmemesi, olduğu yerde öne arkaya sallanıyor oluşu nedeniyle uzun bir mola vererek sıcak sıvı aldık ve incir, kuru üzüm ile karnımızı doyurduk. İsmail de oldukça yorgun görünüyordu. 4600 rakımda kar bitip kayalık zeminden inmeye başladığımızda ise daha da dikkatli olmaya çalıştık. Dağ bu noktada dere olmuş akıyor gibiydi. Zemindeki taşlar suyla gevşemiş ve tehlikeliydi. Fazla sorun yaşamadan ve son etabında karla karışık yağmur altında 17:15 de 4200 kampına indim. Dağ buluta girdi iyice. Arkadaşları bekledim ve tekrar zirvelerini tebrik ederek çadırlara çekilip dinlenmemizi önerdim. Hiçbirimiz yemek lafı bile etmedik, zira çok yorulmuştuk. 17:50 de çadırlarımızda ve uyku tulumlarımızın içindeydik. Zirveye ulaşmış olmanın keyfi ile ama muazzam bir yorgunlukla dinlenmeye geçtik. Tek keyfimiz arkadaşlarımızdan, dostlarımızdan gelen tebrik telefonlarıydı. Yıldırım tehlikesi nedeniyle telefonlarımızı sadece kararlaştırdığımız saatlerde kullanıp, hemen hiç kimsenin kalmadığı dağda yağış sesleri içinde uykuya daldık. 25 Temmuz Cumartesi sabahı 07:00 de uyandık. Çadırlarımızın dışı, özellikle etekleri gece yağan kar ve dolunun donması sonucu buz tutmuştu. Hepimiz dünkü yorgunlukla iyice uyumuştuk. Kalktığımızda kampta bizden başka üç köylünün kaldığını gördük. Onlarla selamlaştık. Yükümüzü alacak at ile Şükrü nün aşağıdan geldiği görülüyordu. Hepimiz iyice dinlenmiş olarak çadırlarımızı sökmeye ve toparlanmaya başladık. Sadece İsmail in hazırladığı çayı içtik ve incir, kuru üzümle kahvaltımızı yaptık. Çadır ve diğer 10 ağırlıklarımızı ve çöp torbamızı da ata yükledikten sonra 09:30 da küçük sırt çantalarımızı yüklenerek inişe başladık. 3200 kampında mola vermedik. Sadece yaylacıların yanında bir mola verip, göçerlerin köpeklerinin müsaade ettiği kadarıyla çocuklarla ilgilendik. Sonra postumuzu kaptırmadan köpeklerin arasından sıyrılıp inmeye devam ettik. Yolda bir Hollandalı ve bir de İranlı grupla karşılaştık.onlara başarılar dileyip dağ hakkında merak ettikleri şeyleri cevaplamaya çalıştık. 13:30 da Meryemtepe nin altında bizi bekleyen minibüsümüze ulaştık. Nuri ve Barzani bizleri karşıladılar. Minibüsümüze sırt çantalarımızı ve diğer ağırlıklarımızı yükledikten sonra Şükrü yle vedalaşıp hemen hareket ettik. Yolda çok seyrek geçen minibüs için bekleyen köylüleri memnuniyetle aracımıza davet ettik. Onları şehirde uygun yerlerde bıraktıktan sonra 14:30 da tekrar İsfahan Otel e ulaştık. İlk işimiz lobide demli bir çay içmek oldu. Daha ilk yudumlarımızı almamıştık ki otelde bizi bekleyen Sunay ve Gönül de lobiye geldiler. Ekibimiz tekrar bir araya gelmişti. Üzerimize aldığımız sorumluluk da yerine getirilmişti. Dinlendikten sonra evlerimize dönüş yolculuğuna hazırlanmamıza engel kalmamıştı. Tabii ki takip eden günlerde Doğubeyazıt ın İshakpaşa Sarayı nı, Urartu Kalesi ni, Ahmedi Hani Cami-türbesi ni, çarşısını da gezdik. Van a ulaşınca ekip olarak ocakbaşında bir kutlama gecesi de yaptık. Ayrıca Van da Tuşpa Kalesi ni, eski Van ı, müzeyi, Edremit sahilini, Gevaş ı, Aktamar adasını ve meşhur kilisesini de gezdik. Ama bunlar hikayemizin dışındaki konular. O nedenle sadece anıp geçiyorum. Esas söylemek istediğim ise şu: Herkes 150. yıl için bir şeyler yaptı, yapıyor. Bizim de elimizden gelen buydu, yaptık. Mülkiye bayrağını Ağrı zirvesinde dalgalandırdık 150. yılda. Uzun süredir dağlardan ve zirvelerden uzak kalan Mülkiye camiasına 150. yıl nedeni ile bir hareketlilik kazandırdığımıza inanıyoruz. Bizler 150. yılda Mülkiye için 5137 rakıma Ağrı Dağı na çıktık, bizden sonraki kardeşlerimizden 6000, 7000, 8000 lik dağlar ve nihayetinde 8848 rakım, yani Everest bekliyoruz. Sevgi ve saygılarımızla, 150. Yıl Mülkiye Ağrı Tırmanış Takımı adına Kubilay Saygın Öztürk