WOLFGANG SCHORLAU Mavi Liste
WOLFGANG SCHORLAU 1951 doğumlu. Ticaret yüksek okulunda okurken 68 öğrenci hareketine katıldı. Uzun yıllar sanayide yöneticilik yaptıktan sonra 50 yaşında yazarlığa başladı. Başka romanları ve siyasi denemeleri de vardır, fakat başarısını polisiye romanlarına borçludur. Özel dedektif Dengler in ilk macerası olan Mavi Liste yi (2003) 2015 e kadar yedi kitap daha izledi. Aralarında 2006 Almanya Polisiye Edebiyat Ödülü nün de yer aldığı birçok ödül kazandı. Stuttgart ta yaşıyor. Yazarın web sitesi: http://www.schorlau.de/ Die blaue Liste. Denglers erster Fall 2003, 2005 Verlag Kiepenheuer & Witsch, Köln Kitabın yayın hakları Onk Telif Hakları Ajansı aracılığıyla alınmıştır. İletişim Yayınları 2263 Dünya Edebiyatı 225 ISBN-13: 978-975-05-1883-6 2016 İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2016, İstanbul DİZİ YAYIN YÖNETMENİ Murat Belge YAYINA HAZIRLAYAN Tanıl Bora KAPAK Suat Aysu KAPAK FOTOĞRAFI Gerhard Richter, Telefondaki Adam, 1965 Gerhard Richter Images UYGULAMA Hüsnü Abbas DÜZELTİ Ebru Aydın BASKI ve CİLT Sena Ofset SERTİFİKA NO. 12064 Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi B Blok 6. Kat No. 4NB 7-9-11 Topkapı 34010 İstanbul Tel: 212.613 38 46 İletişim Yayınları SERTİFİKA NO. 10721 Binbirdirek Meydanı Sokak, İletişim Han 3, Fatih 34122 İstanbul Tel: 212.516 22 60-61-62 Faks: 212.516 12 58 e-mail: iletisim@iletisim.com.tr web: www.iletisim.com.tr
WOLFGANG SCHORLAU Mavi Liste Dengler in İlk Vakası Die blaue Liste Denglers erster Fall ÇEVİREN Hulki Demirel
David için
Egondan vazgeç, müziğini çal ve insanları sev. Luther Allison Yine de yazarın her şeyden önce korkması gereken, söyleyecek bir şeyi kalmadığında aniden yaratıcı oluvermesidir. Imre Kertész
İçindekiler Birinci Kısım...11 İkinci Kısım...195 SONSÖZ BULMAK VE YARATMAK...329 YARDIMLAR...335 TEŞEKKÜRLER...337
Birinci Kısım
Düsseldorf, 1 Nisan 1991 Başkan gece yarısına yarım saat kala birinci kattaki çalışma odasına girdi. Kendisini emniyette hissediyordu, nihayetinde Almanya nın en iyi korunan insanlarından biriydi. Evinin giriş kapısının önünde bir polis arabası duruyor, içinde, her yarım saatte bir evin etrafında devriyeye çıkan dört silahlı memur oturuyordu. Göreve gelmesinden kısa bir süre sonra evinin zemin katındaki pencerelere kurşun geçirmez camlar takılmıştı. Sabah yedide, Almanya Federal Polis Teşkilatı BKA nın 1 Bonn timinden silahlı korumalar zırhlı bir BMW ile evinden alıp Lohhausen Havaalanı na götüreceklerdi onu, Tegel Havaalanı na indiğinde de Berlin deki makamına kadar emniyetle ulaşmasını sağlamak için sivil polis araçlarından oluşan bir konvoy apronda bekliyor olacaktı. Ama Berlin deki bürosunda güvenlik önlemleri değiştirilmeden en yüksek düzeyde tutulurken Düsseldorf taki evinin güvenlik derecesinin en yüksek düzey olan bir den iki ye indirildiğinden kimse bahsetmemişti ona. Kimin kaleminden çıktığı hiçbir zaman belirlenemeyecek bu emirle kapının önünde nöbet tutan devriye arabasındaki polislerin talimatları da, res- 1 Bundeskriminalamt. (Kitaptaki dipnotların tamamı çeviren tarafından yazılmıştır.) 13
mî iş akışı çerçevesinde değiştirilmiş oluyordu: Bundan böyle başkanın evinin karşısındaki hobi bahçeleri kontrol edilmeyecekti. Küçük hobi bahçelerinden birindeki iki adam işte bu yüzden hiç rahatsız edilmemişti. Daha genç olan çapraz karşıdaki evi neredeyse hiç gözlerini ayırmadan dürbünle gözlüyor ve gözlemlerini diğer adama aktarıyordu. Donuk sarı saçları alabros kesilmiş, ince ama sırım gibi ikinci adam, o anda elindeki keskin nişancı tüfeğinin üzerindeki dürbünün montajını bir kere daha kontrol etmekle meşguldü. Başkan mavi deri kaplı, kallavi koltuğuna oturdu ve güçlü bir hareketle kendini çalışma masasına doğru çekti. Masa lambasını ve kitaplığın ahşap bir siperliğin arkasındaki ışığını yakan iki düğmeye karanlığa rağmen ulaştığında oda aydınlandı. Haftalardır sürekli olarak zihnini meşgul eden belge yine önündeydi. Metni o kadar sık okumuştu ki neredeyse ezbere biliyordu artık. Yoğun yazıyla dolu bir metindi bu ve mavi kâğıda basılmış altı sayfadan oluşuyordu. Metni kaleme alan şahıs, sunduğu kanıtların herhangi bir yazılı yorum yapmaya gerek bırakmayacağından eminmiş gibi ne sağ ne sol tarafında boşluk bırakmıştı. Arkasına yaslandı başkan, sağlam yapılı, uzun boylu bir adamdı, saçları alnından açılmaya başlamıştı. Herkesten gizleyerek Mavi Liste kod adını verdiği belge sağ elindeydi, düşünüyordu. Berlin deki Treuhand ın yönetim kurulu başkanlığı Detlef Karsten Rohwedder in üstlendiği üçüncü önemli görevdi. Uzun yıllar, Şansölye Helmut Schmidt in altında, ekonomi bakanlığının müsteşarı olarak çalışmış, sonra ciddi çabalar sonucu ikna edilerek kötü durumdaki Hoesch şirketler grubunun yönetim kurulu başkanlığına getirilmişti. Büyük çelik devinin kurtarılması ve tekrar sağlıklı çalışır hale gelmesini birkaç ay içerisinde başarmıştı, hem de bir tek işçinin işten çıkarılmasına gerek kalmadan. Helmut Kohl un onu Treuhand kurumunun yöneticiliğine atamasının nedeni siyasi tecrübesiyle beraber bu büyük başarısıydı da. 14
Demokratik Almanya Cumhuriyeti nin son hükümeti, devlet mülkiyetindeki üretime yönelik kurumların, yani kamu iktisadi teşekküllerinin (KİT) tamamını bir çatı altında birleştirmeye karar vermişti. Treuhandgesellschaft, Demokratik Almanya Cumhuriyeti nin bütün KİT lerini mülkiyetinde toplayan dev bir holding haline gelmişti. İki Almanya nın birleşmesinin hemen ardından Federal Alman hükümeti Rohwedder i bu süper holdingin başına geçirmişti. Başlarda Rohwedder in aklından geçen, Hoesch Holding in kurtarılması için uyguladığına benzer bir çözümdü. Hasta firmaları binlerce çalışanını kapı önüne koymadan sağlığına kavuşturmayı planlıyordu. İnançlı bir sosyal demokrattı ve mümkün olduğunca az çalışanla optimum işletme kârı yakalamak isteyen bazı yöneticilerin kırıp dökerek sonuca ulaşma yöntemlerinden hiç hazzetmiyordu. Rohwedder, bu tavrının kendisini de eleştiriye karşı korumasız bıraktığının farkındaydı. Treuhand ın yönetim kurulunda oturanlar arasında, Doğulu rakiplerini pazarlarını ele geçirmek için satın almak isteyen Batılı birçok firmanın temsilcileri de vardı. Bunlar Rohwedder in çizdiği rotanın Almanya nın doğusunda kendilerine yeni rakipler yaratacağından korkuyorlardı. Kimse, çizgisine muhalif olduğunu başkanın yüzüne söylemiyordu ama Rohwedder otoritesinin giderek azaldığını kesinlikle hissediyordu. Leipzig liler birkaç hafta önce, iki sene evvel Honecker i başlarından atmalarını sağlayan pazartesi gösterilerine tekrar başlamıştı. İnsanlar bu defa hayat şartlarının batı eyaletlerindeki seviyeye hızla eşitlenmesini talep ediyorlardı. Bu eylemler Bonn daki şansölyelikte bir dizi telaşlı faaliyete neden oldu. Bonn daki yüksek bürokratlardan neredeyse her gün, bu gösterilere karşı bir şeyler yapmasını isteyen telefonlar alıyordu. Bu insanlar geçmişte bir hükümeti düşürdüler, bizi de düşürmekten çekinmeyeceklerdir demişti bu bürokratlardan biri bir telefon görüşmesinde. Masasının üzerinde duran Mavi Liste başkanı bir kere daha derin düşüncelere sevk etti. Eğer bu belgenin önerilerine uyacaksa şimdi harekete geçmeliydi. Yönetim kurulunda hâlâ sö- 15
zünü dinletecek gücü vardı. Almanca öğretmeni bir zamanlar Shakespeare den şu alıntıyı yapardı sıkça: Cesaretin iyi tarafı ihtiyattır. Çok ustaca hareket etmek zorundaydı. Düşündüğü kurgunun geniş bir uygulamasını gerçekleştirebilmek için yönetim kurulunda çoğunluğu arkasına alamayacağının farkındaydı. Sektör temsilcileri ve şansölyelik bürokratlarıyla yaptığı nabız yoklaması konuşmaları, Mavi Liste nin öngördüğü programa karşı, Doğu daki firmaların yaşamasını sağlamanın tek yolu bu program olsa bile, kararlı bir muhalefet gösterileceğinin sinyallerini vermişti. Heyete bir deneme programını hayata geçirmeyi önerecekti: Az sayıda firmayla, belki sadece Mavi Liste de önerilen otuz işletmeyle, bir deneme yapmalıydı Treuhand, eğer başarılı olunursa, ki başkanın bundan zerre kadar şüphesi yoktu, denemenin kapsamı genişletebilirdi. Şimdi daha rahat bir nefes aldı. Bu şekilde hallolabilirdi sorun. Listeyi eline aldı, bir kere daha dikkatle okudu. Son sayfayı masaya bırakırken, binlerce çalışanı işsizlik ve göç etme mağduriyetinden kurtarabileceğinden bir kere daha emin olmuştu. Ama acele etmeliydi. Hiç vakit kaybetmeden, derhal, toplantı için karar taslağını dikte ettirmek istiyordu. Kafasının içinde ilk cümleleri bir araya getirirken küçük kayıt aygıtına bakındı ve aradığını, arkasındaki metal kitap rafında buldu. Ayağa kalktı, gülümsüyordu ve umutlu görünüyordu; Mavi Liste elinde kitaplığa doğru ilerledi ve bu sırada çalışma odasının penceresine sırtını dönmüş oldu. Suikastçılar, Rohwedder in evine mesafesi yüz metre kadar bile olmayan, etrafı tel örgüyle çevrili bir hobi bahçesinde saatlerdir bu ânı bekliyorlardı. Akşamüstü ortaya çıkmışlar, miskin adımlarla küçük bahçelerden oluşan yeşil alana gelmişlerdi. İki soğuk tutucu çantada birkaç kutu bira ve Borussia Dortmund maçını radyodan dinleme beklentisiyle donanmış, keyifli bir cumartesi geçirmek isteyen iki kişi izlenimi uyandırıyorlardı. Halbuki çantalarda bira değil, bir NATO keskin nişancı tüfeği ve havluya sarılmış dürbünü vardı. İki adamdan he- 16
nüz otuzunu geçmemiş görünen daha genci, olası ilkbahar yağmurlarına karşı korumak için PVC dosya poşetine yerleştirdiği eylemi üstlenme yazısını, kulübenin küçük terasından hiç konuşmadan içeri taşıdığı kamping sandalyesinin yanına bıraktı. Daha yaşlı ve daha sportmen görünen diğeri çantaları açmış ve tüfeği monte etmişti. Çok az konuşuyordu. Yazının konulduğu yeri kontrol etti. Yazıyı okumaması genç olanı rahatsız etti, metni beğenene kadar mektup bloğunun başında boşuna mı saatlerce oturup kafa patlatmıştı? Kamping sandalyesinin üzerinde hiç hareket etmeden büzüşmüş oturan daha yaşlı suikastçı şimdi de ona dürbünle başkanın evini gözleyip gördüklerini kendisine fısıldamasını emrediyordu. Ancak başkanın çalışma odasının ışığı yandığında harekete geçti sarı kafa, kamping sandalyesinin üzerine çıktı ve tüfeğin dürbününden karşıdaki eve baktı. Dürbündeki görüntünün grenli ışığı başkanla suikastçı arasında tuhaf bir mahremiyet oluşturmuştu. Rohwedder in gömleğinin çizgili dokusunu bile ayırt edebiliyor, elinde tuttuğu bir kâğıdı okurken alnındaki kırışıklıkların nasıl önce gerilip daha sonra tekrar gevşediğini görebiliyordu. Nişan hattının diğer ucundaki adam kitaplığa doğru yürümek üzere ayağa kalktığında, katili sırtındaki bir noktaya nişan aldı, tam bu noktaya nişan almasını öğretmişlerdi ona. Mermi başkanın nefes ve yemek borularını ve aortunu parçaladı, belkemiğini un ufak etti. Daha gövdesi yere çarpmadan ölmüştü adam. Sarı kafa kamping sandalyesinin üzerinde duruyordu hâlâ. Hassas dürbünden başkanın karısının koşarak odaya girişini takip etti, bir kere daha ateş ederek onu da kolundan vurdu. Kadın odadan kaçtıktan sonra silahı bir kere daha doğrultup nişan aldı ve bir mermi de kitaplığa yolladı. Ve ardından indi taburenin üzerinden. Genç suikastçı üç boş kovanı topladı, kamping sandalyesinin minderinin üstüne, düzenli bir şekilde yan yana dizdi. Artık önceden planladıkları yoldan suç mahallini terk edebilirlerdi. 17