HİKÂYELERLE DEĞERLER EĞİTİMİ Yayınevi sertifika no: 14452 ALİ ÇANKIRILI Yayın no: 313 HİKÂYELERLE DEĞERLER EĞİTİMİ Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: Zafer Yayınları İsbn: 978 975 261 196 2 1. Baskı: Eylül, 2015 Copyright Zafer Yayınları, 2015 Bu eserin tüm yayın hakları, 14452 sertifika numaralı, ZAFER BASIN YAYIN TURİZM VE BİLG.ÜRÜN SAN.TİC.LTD.ŞTİ. ye aittir. Eserde yer alan metin ve resimlerin ZAFER BASIN YAYIN TURİZM VE BİLG.ÜRÜN SAN.TİC.LTD.ŞTİ. nin önceden yazılı izni olmaksızın, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılması, yayınlanması ve depolanması yasaktır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun (FSEK)in, 21,22, ve 23. maddelerine göre bu eserin işleme,çoğaltma ve yayma hakkı 14452 sertifika numaralı ZAFER BASIN YAYIN TURİZM VE BİLG.ÜRÜN SAN.TİC.LTD.ŞTİ. tarafından, yazılı bir izinle 19891 sertifika numaralı Erkam Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş ye verilmiştir. Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Talatpaşa mah. İmrahor cad. Terasevler Sitesi No:1-A Kağıthane /İstanbul Tel: (0 212) 446 21 00 Faks: (0 212) 446 01 39 www.zafer.com / zafer@zafer.com twitter.com/zaferyayinlari - facebook.com/zaferyayinlari Baskı-cilt: Erkam Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş. İkitelli O.S.B. Mahallesi Atatürk Bulvarı Haseyad 1. Kısım No: 60/3-C Başakşehir - İstanbul Tel: (0212) 671 07 00 MATBAA SERTİFİKA NO: 19891
Pedagog Ali ÇANKIRILI: 1947 yılında Çankırı da doğdu. İlk ve ortaokulu Çankırı da, Liseyi Üsküdar Fen Lisesinde bitirdi. Gazi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra bir hocasının tavsiyesi üzerine psikoloji bölümüne devam etti ve mezun olduktan sonra Amerika da Alabama Üniversitesi nde Çocuk Psikolojisi ve Davranışları alanında pedagoji mastırı yaptı. Başarılı çalışmalarından dolayı kendisine Onursal Amerikan Vatandaşlığı belgesi verildi. Yurda döndükten sonra değişik kamu ve özel eğitim kurumlarında görev aldı, 1990 yılında kendi isteği ile emekli oldu. Gazete ve dergilere çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında makaleler yazan, Anne baba okullarında ders veren, yurt içinde ve yurt dışında seminerlere katılan Ali Çankırılı nın Batı klasiklerinden yaptığı çevirileri ve telif eserleri bulunmaktadır. Evli, 2 çocuk babasıdır. Torun Sevme Rehberi kitabının kahramanı Zeynep Zeren in dedesidir. Yazdığı Kitaplar: Çocuklarımız Mutsuz ve Başarısız Olmasın, Benim Sağlıklı Bebeğim, Kötü Çocuk Yoktur, Çocuğun Manevi Eğitimi, Oynuyorum Öğreniyorum, Okul Ailede Başlar, Anne Ben Nerden Geldim, Eve Kardeş Geldi, Çocuklara Söz Geçirme Sanatı, Çocuk Resimlerinin Dili, Evlilik Okulu. Ana Baba Okulu, Baba Olma Sanatı, Anne Olma Sanatı, Torun Sevme Rehberi, Ergenlik Çağı. alicankirili@gmail.com içindekiler Adalet... 11 Akıl Nimeti... 27 Allah a İman.... 47 Anneye Babaya ve Yaşlılara Saygı... 61 Arkadaşlık ve Dostluk.... 79 Duyarlılık... 89 Dürüstlük ve Samimiyet.... 113 Empati... 135 Helal Kazanç... 145 Hoşgörü ve İyimserlik.... 153 Kadere İman.... 169 Kanaat ve Şükür.... 187 Merhamet ve Şefkat... 205 Sabır-Sebat ve Ümit... 229 Sevgi... 251
Sır Saklamak... 273 Sorumluluk ve Çalışkanlık... 281 Tevazu... 299 Vefa... 319 Yardımlaşma ve Paylaşma.... 341 ÖNSÖZ Hikâye ve Masal Dinleyen Çocukta Ahlaki Değerler Gelişiyor Kısa hikâyeler ve masallar, çocuklarda ahlaki değerleri geliştirdiği gibi dil gelişimine de katkı sağlıyor. Kısa hikâye ve masal dinleyen çocukta vicdan ve adalet duygusunun geliştiğini belirten uzmanlar, ailelerin yatmadan önce çocuklarına kitap okumalarını tavsiye ediyor. Çocukluğun unutulmaz anıları arasında mutlaka bir büyüğünden masal ve hikâye dinleme yer alır. Şimdilerde, çocuklar masalları televizyon ve bilgisayarlardan dinliyorlar. Aileler, modern masal anlatıcılar olarak isimlendirdiğimiz iletişim araçlarına karşı dikkatli olmaları gerekiyor. Anne baba ile çocuk arasında
bağın güçlenmesini sağlayan en önemli araçlardan biri masallar ve kısa hikâyelerdir. Zengin kültür hazinelerimizden olan masallar ve kısa hikâyeler çocuğun bilinçaltı hafızasında derin izler bırakır. Araştırmalar, çocukla sohbet eden ve ona kitap okuyan anne babaların ve aile büyüklerinin çocuğa olumlu duygular ve beceriler kazandırdığını göstermektedir. İyi kurgulanmış masallarda ve hikayelerde kötüler er geç cezasını bulur, iyiler ise ödülünü alır. Çocuklarda düz mantık vardır, basit düzeyde muhakeme yapar ve masalın sonucundan örtülü ahlaki bir ders çıkarır. Çocuklar, dinleyici olmakla kalmaz, aynı zamanda birer anlatıcıdırlar. Sevdiği bir masalı veya hikâyeyi annesinden ve babasından defalarca anlatmasını isteyebilir. Arkadaşlarıyla evcilik oynarken sevdiği bu masalı anlatabilir. Klasik masallar günümüzde çizgi sinema, müzik ve diziler yoluyla evimize ulaşıyor. Görsel uyaranların zengin olduğu teknoloji dünyası çocuklar için çok cazip imkânlar sunsa da kitap okuyan bir annenin, babanın, dedenin ve ninenin yerini tutamaz. Çocuk masal okuyan anneye soru sorabilir, ama televizyona soramaz. Ekran karşısında uzun süre masal dinleyen ve çizgi film izleyen çocukların zihin ve dil gelişimi yönünden pasif kaldığı ve sessizleştiği unutulmamalı. Bu görsel cazibe karşısında bile hikâye ve masal kitapları her zaman değerini koruyacak ve çocuğun temiz duygu, düşünce ve inanç dünyasına katkı sağlamaya devam edecektir.
ADALET HİKÂYELERİ
Bağa Giren Koyunlar SÜLEYMAN Peygamber henüz on bir yaşlarında idi. Fakat öyle fevkalade bir zekâsı ve hüküm vermekte üstünlüğü vardı ki, babası Davut Peygamber, sık sık ona fikir danışır ve huzuruna gelen davalılar arasında hüküm verirken, oğlunun fikrini alırdı. Onların devirlerinden bir gündü. Koyun sürüsü olan bir adamın koyunları, adamcağızın haberi olmadan, bir başka kimsenin üzüm bağına girmiş ve bağa pek çok zarar vermişti. Bağ sahibi de, bu sürü sahibinden şikâyetçi olmuş ve birlikte Davut Peygamber in huzuruna çıkmışlardı. 13
HİKÂYELERLE DEĞERLER EĞİTİMİ HİKÂYELERLE DEĞERLER EĞİTİMİ Bağ sahibi dedi: Bu kimsenin koyunları benim bağıma girdi. Bağımda hiçbir şey bırakmadılar ki, ben ondan istifade edeyim! Davud Peygamber, bağ sahibini haklı buldu. Hükmünü verdi: Bu sürü, bağ sahibine verile! Git koyunları al, onlar senindir! Bağ sahibi ve koyunların sahibi, Davud Peygamber in huzurundan ayrılıp giderlerken, Hz. Süleyman a rast geldiler. Süleyman Peygamber, olan biteni öğrendikten sonra onlara sordu: Babam aranızda nasıl bir hüküm verdi? Bağcı dedi: Bu sürünün bana verilmesini emretti! Süleyman Peygamber dedi: Sizin aranızda bundan daha iyi bir hüküm verilebilirdi! Eğer aranızdaki davaya ben bakmış olsaydım, böyle hüküm vermezdim. Onlarda, Süleyman Peygamber in bu sözlerini gidip, Davud Peygamber e söylediler. Davud Peygamber, oğlunu çağırıp sordu: Sen onlar arasında benim kararımdan daha adaletli nasıl bir hüküm verirdin? Peygamberlik ve babalık hakkım için, bana bunu söyle! Süleyman Peygamber: Ey Allah ın Peygamberi! Bundan daha âdil bir hüküm verilebilirdin! dedi. Davud Peygamber sordu: Nasıl? Süleyman Peygamber cevap verdi: Sürüyü kuzularından, sütlerinden ve yünlerinden yararlanması için, bağ sahibine verirdim. Bağı da sürü sahibine! Böylece sürü sahibi, bağ eski hâline gelene kadar oranın ıslahına çalışır. Bağ eski hâline gelince de, bağı verir koyunlarını geri alırdı! Davud Peygamber: Hüküm senin verdiğin hükümdür dedi ve kararını buna göre değiştirdi. 14 15
HİKÂYELERLE DEĞERLER EĞİTİMİ Ey Oğul! Şeyh Edebali nin Osman Bey e Nasihati BEYSIN! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teâlâ yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkâr ve iradene sahip olasın! Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; 16 17
HİKÂYELERLE DEĞERLER EĞİTİMİ HİKÂYELERLE DEĞERLER EĞİTİMİ bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir. Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki âlime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar. İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laf la-maya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir! Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü zaman yok, süre az! Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez! Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın. Şeyh Edebali 18 19
HİKÂYELERLE DEĞERLER EĞİTİMİ Doktorun Yolunu Kesen Kimdi? İNANCIMIZA göre iyilik de, kötülük de sonunda yapana döner. Bu hikâyede de aynen böyle oldu. Saat dokuza birkaç dakika kala Dr. Van Eyck in telefonu çaldı. Ahizeyi kulağına dayayan doktor, telaşlı bir sesin şunları söylediğini duydu: Ben, Glens Falls hastanesinden Dr. Haydon. Az önce buraya beynine kurşun girmiş bir genç getirdiler. Fena halde kan kaybediyor, nabzı da gitgide hafifliyor. Dr. Van Eyck, biraz düşündükten sonra: Glens Falls tan yüz kilometre uzaktayım dedi. Başka bir doktor çağıramaz mısınız? Şehrimizde tek beyin cerrahı var, izne çıktığı için ona ulaşamıyoruz. Sizi çağırmamın bir sebebi yaralı gencin Albeny li, yani sizin hemşeriniz olması. Adı Arthur Cunnigham. Burada bir akrabasının evine misafir gelmiş. Bir tabancayı kurcalarken de kaza vuku bulmuş. Çaresiz kalan Dr. Van Eyck: Peki, geliyorum. Fakat gece yarısından evvel Glens Falls a varamam demek zorunda kaldı. Van Eyck in telefonu kapatacağı sırada, Dr. Haydon: Çocuğun ailesi fakir. Size bir ücret verebileceklerini zannetmem diye ekledi. Dr. Van Eyck: Zararı yok diye mırıldandı. Birkaç dakika sonra Albany den çıkan doktor, otomobiliyle Glens Falls a doğru hızla yol alırken, yolun ortasında kırmızı bir ışık görerek durdu. Arkasından, deri ceketli bir adam otomobilin kapısını açarak içeri girdi. Elindeki tabancanın namlusunu doktora çevirerek: Otomobili sürün diye emretti. Van Eyck tereddüt etti: Ben doktorum. Acilen bir hastaya çağrıldım dedi. Deri ceketli adam oralı olmadı. Şehirden iki kilometre kadar ötede doktora otomobilden inmesini söyledi. Arabanın direksiyonuna geçip oradan uzaklaştı. Dr. Van Eyck bir telefon bulup taksi ısmarlayın- 20 21