ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ RAPORU 2009 DÜNYADA İNSAN HAKLARININ DURUMU



Benzer belgeler
TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI Rapor tarihi:11/02/2016 Yıl 2015 YILI (OCAK-ARALIK) HS6 ve Ülkeye göre dış ticaret

İthalat Miktar Kg. İthalat Miktar m2

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

TÜİK VERİLERİNE GÖRE ESKİŞEHİR'İN SON 5 YILDA YAPTIĞI İHRACATIN ÜLKELERE GÖRE DAĞILIMI (ABD DOLARI) Ülke

UMUMA HUSUSİ HİZMET DİPLOMATİK A.B.D Vize Var Vize Var Vize Var Vize Var. AFGANİSTAN Vize Var Vize Var Vize Var Vize Var

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat İthalat Ulke adı

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI. İthalat Miktar Kg. İthalat Miktar m2

Vize Rejim Tablosu YEŞİL (HUSUSİ) PASAPORT. Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün) Vize Yok (90 gün)

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

2015 YILI OCAK EYLÜL DÖNEMİ EV TEKSTİLİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

MÜCEVHER İHRACATÇILARI BİRLİĞİ MAL GRUBU ÜLKE RAPORU (TÜRKİYE GENELİ) - (KÜMÜLATİF)

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI

Rapor tarihi:13/06/ HS6 ve Ülkeye göre dış ticaret. İhracat Miktar 1. İhracat Miktar 2. Yıl HS6 HS6 adı Ulke Ulke adı Ölçü adı

MÜCEVHER İHRACATÇILARI BİRLİĞİ MAL GRUBU ÜLKE RAPORU (TÜRKİYE GENELİ) - (KÜMÜLATİF)

TÜRKİYE DEKİ YABANCI ÜLKE TEMSİLCİLİKLERİ

1/11. TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU DIŞ TİCARET İSTATİSTİKLERİ VERİ TABANI Rapor tarih 30/03/2018 Yıl 01 Ocak - 28 Subat 2018

UFRS 16 KİRALAMA STANDARDI, ŞİRKETİNİZE ETKİSİ

Uludağ Hazır Giyim Ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği İhracat Raporu (Ağustos / Ocak-Ağustos 2017)

Kaba doğum hızı (%) Kaba ölüm hızı (%)

A.ERDAL SARGUTAN EK TABLOLAR. Ek 1. Ek 1: Ek Tablolar 3123

Çocukların emzirilme durumuna göre dağılımı ( *) Ek besinlerle birlikte anne sütü alanlar

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TOPLAM

2013-Aralık Un İhracat Rakamları

TOPLAM

TOPLAM

TOPLAM

TOPLAM

TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU

İÇİNDEKİLER Yılları Yassı Ürünler İthalat Rakamları Yılları Yassı Ürünler İhracat Rakamları

TOPLAM

İlkokul kayıt oranı. 100 kiși bașına (2001) telefonu internet olanlar kullananlar

İSTANBUL MADEN İHRACATÇILARI BİRLİĞİ MAL GRUBU ÜLKE RAPORU (TÜRKİYE GENELİ)

TOPLAM

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI TÜRK TEKNİK MÜŞAVİRLİK HİZMETLERİ SEKTÖRÜ

TOPLAM

TOPLAM

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TOPLAM

Günde 1 dolardan az kazanan nüfus % si Yıllık enflasyon. oranı (%)

TOPLAM

KURU MEYVE RAPOR (EGE)

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

2017 YILI İLK İKİ ÇEYREK İŞLENMİŞ MERMER VE TRAVERTEN DIŞ TİCARET VERİLERİ

TOPLAM

TOPLAM

Bilgi için: Güloya SEVİNÇ Unvanı: Bilgisayar İşletmeni Tel No: 0(322) /2

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

İÇİNDEKİLER GİRİŞ... 1

Yurtdışı temsilciliklerimiz - RUSYA. Seyahat Rehberi. Son güncelleme: esky.com.tr 2. Guide_homepage

TABLO 1. TEMEL GÖSTERGELER

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, DÜNYADA VE TÜRKİYE DE İNSANİ YOKSULLUK

ÜLKE NORMAL PASAPORT HUSUSİ VE HİZMET PASAPORTU DİPLOMATİK PASAPORT ABD Vize gerekiyor Vize gerekiyor Vize gerekiyor Afganistan Vize gerekiyor Vize

2013-Haziran Un İhracat Rakamları

2017 YILI İLK İKİ ÇEYREK BLOK MERMER TRAVERTEN DIŞ TİCARET VERİLERİ

TR33 Bölgesi nin Üretim Yapısının ve Düzeyinin Tespiti ve Analizi. Ek 5: Uluslararası Koşulların Analizi

YABANCI TERÖRİST BİLGİ NOTU TUTUKLU GAZETECİLER. Bilgi Notu

2013-Aralık Un İhracat Rakamları

Yurtdışı temsilciliklerimiz - AVUSTURYA

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI

Dünya ekmek, makarna ve bisküvi sanayi ile bu sanayiye hizmet veren makine sanayinin güvenilir bilgi kaynağı ve iletişim mecrası olmayı hedefleyen

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ Mevlana Değişim Programı Birimi HUKUK FAKÜLTESİ DEKANLIĞINA

ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

C.Can Aktan (Ed.), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

Yurtdışı temsilciliklerimiz - HOLLANDA

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

Yurtdışı temsilciliklerimiz - İRAN. Seyahat Rehberi. Son güncelleme: esky.com.tr 2. Guide_homepage

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

YÜRÜRLÜKTE BULUNAN ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME ANLAŞMALARI. ( tarihi İtibariyle) Yayımlandığı Resmi Gazete

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

2019 MART DIŞ TİCARET RAPORU

EK Bromoklorodiflorometan Bromotriflorometan Dibromotetrafloroetanlar EK 2

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

Yurtdışı temsilciliklerimiz - AZERBAYCAN

Yurtdışı temsilciliklerimiz - BULGARİSTAN

Türk vatandaşlarının tabi olduğu vize uygulamaları

Türkiye den Vize İstemeyen Ülkeler - Vizesiz Ülkeler Haritası 2017

2019 ŞUBAT DIŞ TİCARET RAPORU

MERNİS KODU ADI AKTİF 9775 KORE DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ Aktif 9776 RUSYA FED. / ALTAY CUMHURİYETİ Aktif 9777 RUSYA FED. / ADIGE CUMHURİYETİ Aktif

Yurtdışı temsilciliklerimiz - FRANSA. Seyahat Rehberi. Son güncelleme: esky.com.tr 2. Guide_homepage

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Uluslararası Kredi Hareketliliği Kapsamında Hareketlilik Gerçekleştirilebilecek Ülkeler:

9. Dubai Uluslararası Gayrimenkul ve Emlak Fuarı (İPS) en yeni projemiz olan Dubai Sustainable City yi duyurmak için mükkemmel ve en doğru ortamdi.

HALI SEKTÖRÜ. Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

MEDYA KİT. Makarna, Bisküvi ve Ekmek Sanayinin Uluslararası Nitelikteki Tek Bilgi Kaynağı.

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

ÖZET yılı Ağustos Ayında 2014 yılı Ağustos Ayına Göre:

International Cartographic Association-ICA

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, DÜNYADA VE TÜRKİYE DE İNSANİ GELİŞME

RAKAMLARLA DÜNYA TARIMI

Türkiye İle Yabancı Ülkeler Arasında Kültür, Eğitim, Bilim, Basın-Yayın, Gençlik Ve Spor Alanlarında Mevcut İşbirliği Anlaşmaları

Yetișkinler arası prevalansın % 1 den fazla olduğu ülkelerde gebe kadınlar (15-24 yaș) arasındaki medyan HIV prevalansı. diğer

HALI SEKTÖRÜ. Mart Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Transkript:

09 ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ RAPORU 2009 DÜNYADA İNSAN HAKLARININ DURUMU

09

İlk kez 2009 yılında Uluslararası Af Örgütü tarafından yayınlanmıştır. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Abdülhakhamid Cad. No:30/5 Talimhane Beyoğlu İstanbul Türkiye Copyright Uluslararası Af Örgütü Yayınları 2009 Indeks: POL 10/001/2009 ISBN: 978-9944-0204-3-5 Bu kitabın bir katalog kaydı İngiliz Kütüphanesi British Library de bulunmaktadır. Orijinal Dili: İngilizce Fotoğraflar: Tüm rapor boyunca kullanılan fotoğrafların başlık ve bilgileri mevcuttur. Punto Baskı Çözümleri Tic. Ltd. Şti. İstanbul Türkiye Tüm hakları saklıdır. Bu yayının hiçbir bölümü yayıncıların izni alınmadan yeniden üretilemez, bir bilgi sisteminde saklanamaz ya da elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt ve/veya benzeri yöntemler yoluyla hiçbir biçimde yayınlanamaz. www.amnesty.org.tr 09 ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ RAPORU 2009 DÜNYADA İNSAN HAKLARININ DURUMU Bu rapor Ocak 2008 Aralık 2008 dönemini kapsamaktadır.

Private GİRİŞ BÜTÜN İNSANLAR ÖZGÜR, ONUR VE HAKLAR BAKIMINDAN EŞİT DOĞARLAR. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 1948 Aralık 2008 tarihinde Mayotte deki (Fransa nın denizaşırı bir toprağı) Pamandzi göçmen gözaltı merkezindeki aşırı kalabalık. BM İnsan Hakları Komisyonu Fransız gözaltı merkezlerindeki koşullardan endişe duyduklarını belirtti. Uluslararası Af Örgütü 2009 raporu, 157 ülke ve bölgenin 2008 yılındaki insan hakları durumunu belgeliyor. Rapor, hukukun bir gerçekliğe dönüşmesini sağlayacak gelişmeleri engelleyen sistematik ayrımcılığı ve güvensizlik ortamını ortaya çıkarıyor. Çok önemli bir biçimde, bu rapor devletlerin saygı duyacakları hakları kendi elleriyle seçmeye, diğerlerini ise bastırmaya devam ettiğini gözler önüne seriyor. Rapor, 2008 yılının önemli olaylarının ve insan hakları gündemini ağırlıklı olarak işgal eden eğilimlerin altını çizen beş bölgesel genel açıklamayla başlıyor. Bu çalışmanın kalbi insan haklarının Afganistan dan Zimbabve ye kadar ülke ülke incelenmesinden oluşuyor. Her bir madde o ülkedeki insan hakları durumunun özetleyen bir bölümle başlıyor. Daha sonra Uluslararası Af Örgütü nün çeşitli konular hakkındaki endişelerini anlatıyor ve bireysel davalar da uygun olduğu zaman ön plana çıkarılıyor. Eğer bir ülkenin raporunda bir madde ele alınmamışsa, bu Uluslararası Af Örgütü nün söz konusu ülkede bu kategorideki insan hakları ihlallerinin gerçekleşmediğini savunduğu anlamına gelmez. Aynı şekilde, belirli bir ülke veya bölgenin raporunun yer almaması, Uluslararası Af Örgütü nün 2008 yılında söz konusu bölge veya ülkedeki insan hakları ihlalleri konusunda endişe taşımadığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Özellikle maddelerin uzunluğu, Uluslararası Af Örgütü nün ülkeler hakkındaki endişelerinin genişliği ve derinliğinin karşılaştırılması için herhangi bir temel teşkil edemez.

8 Şubat 2008 de Batı Darfur un kontrolünü yeniden ele geçirmek amacıyla Sudan ordusu tarafından bombalanan ve yakılan Abu Suruj köyünden geri kalanlara genel bir bakış. Bölgedeki saldırılar yaklaşık 30,000 kişinin yerinden edilmesine sebep oldu. ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ Uluslararası Af Örgütü, uluslararası alanda tanınmış insan haklarına saygı gösterilmesi ve bu hakların korunması konusunda çalışan insanların oluşturduğu dünya çapında bir harekettir. Vizyonu, her insanın İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi tarafından kabul edilen insan haklarına ve diğer tüm uluslararası insan hakları standartlarına erişebilmesini sağlamaktır. Uluslararası Af Örgütü nün misyonu araştırmalar yürüterek medeni, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik tüm insan hakları ihlallerine karşı harekete geçmek ve bu ihlalleri son erdirmektir. İfade ve toplanma özgürlüğünden fiziksel ve zihinsel bütünlüğe, ayrımcılığın önlenmesinden barınma hakkına kadar bütün bu haklar ayrılmaz bir bütündür. Uluslararası Af Örgütü nün gelirleri temel olarak üyeliklere ve bağışlara dayanmaktadır. Hükümetlerden araştırmalar ve insan hakları ihlalleri için yürütülen kampanyalar için hiçbir fon talep veya kabul edilmemektedir. Uluslararası Af Örgütü her hangi bir hükümetten, siyasi ideolojiden, ekonomik çıkar veya dinden bağımsızdır. Lynsey Addario Uluslararası Af Örgütü, temel politika kararları her iki yılda bir düzenlenen Uluslararası Konsey toplantılarında ulusal bölümlerin temsilcileri tarafından alınan demokratik bir harekettir. Alınan kararların yürürlüğe konulması için Konsey tarafından seçilen Uluslararası Yürütme Kurulu, Soledad García Muñoz (Arjantin- Başkan Yardımcısı), Deborah Smith (Kanada - İng), Pietro Antonioli (İtalya), Lilian Gonçalves-Ho Kang You (Hollanda), Vanushi Rajanayagam Walters (Yeni Zelanda), Christine Pamp (İsveç), Levent Korkut (Türkiye), Peter Pack (İngiltere - Başkan), Imran Riffat (ABD Seçilmiş Yönetici Üye), David Stamps (ABD Uluslararası Sayman) ve Tjalling J. S. Tiemstra (Hollanda Seçilmiş Yönetici Üye) tarafından oluşmaktadır. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Irene Khan dır (Bangladeş).

İÇİNDEKİLER YILLIK RAPOR 2009 BÖLÜM 1 Bölgesel genel bakışlar/15 Afrika/17 Asya-Pasifik/27 Avrupa ve Orta Asya/37 Kuzey ve Güney Amerika/47 Orta Doğu ve Kuzey Afrika/57 BÖLÜM 2 Afganistan/71 Almanya/74 Amerika Birleşik Devletleri/76 Angola/80 Arjantin/83 Arnavutluk/84 Avustralya/86 Avusturya/87 Azerbaycan/88 Bahamalar/90 Bahreyn/91 Bangladeş/92 Belarus/94 Belçika/96 Benin/97 Birleşik Arap Emirlikleri/98 Birleşik Krallık/99 Bolivya/103 Bosna Hersek/105 Brezilya/108 Bulgaristan/112 Burkina Faso/114 Burundi/115 Cezayir/118 Çad/121 Çek Cumhuriyeti/124 Çin/126 Danimarka/130 Demokratik Kongo Cumhuriyeti/131 Doğu Timor/135 Dominik Cumhuriyeti/136 Ekvador/137 Ekvator Ginesi/139 El Salvador/141 Endonezya/142 Eritre/144 Ermenistan/46 Estonya/148 Etiyopya/149 Fas/Batı Sahra/152 Fiji/155 Fildişi Sahili/156 Filipinler/157 Filistin Yönetimi/159 Finlandiya/162 Fransa/163 Gambiya/165 Gana/167 Gine/168 Gine-Bissau/170 Guatemala/171 Güney Afrika/172 Gürcistan/176 Haiti/178 Hırvatistan/179 Hindistan/182 Hollanda/185 Honduras/186 Irak/188 İran/192 İrlanda/196 İspanya/198 İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları/201 İsveç/205 İsviçre/206 İtalya/207 Jamaika/210 Japonya/212 Kamboçya/213 Kamerun/215 Kanada/218 Karadağ/219 Katar/221 Kazakistan/222 Kenya/223 Kıbrıs/227 Kırgızistan/228 Kolombiya/229 Kongo (Cumhuriyeti)/233 Kore (Cumhuriyeti)/235 Kore (Demokratik Halk Cumhuriyeti)/237 Kuveyt/238 Küba/239 Laos/241 Letonya/242 Liberya/243 Libya/245 Litvanya/248 Lübnan/249 Macaristan/251 Makedonya/253 Malavi/255 Maldivler/256 Malezya/256 Mali/259 Malta/260 Meksika/260 Mısır/264 Moğolistan/268 Moldova/269 Moritanya/271 Mozambik/273 Myanmar/274 Namibya/277 Nepal/278 Nijer/280 Nijerya/281 Nikaragua/285 Orta Afrika Cumhuriyeti/286 Özbekistan/289 Pakistan/292 Papua Yeni Gine/295 Paraguay/296 Peru/298 Polonya/299 Portekiz/301 Porto Riko/302 Romanya/302 Ruanda/305 Rusya Federasyonu/307 Saint Kitts ve Nevis/312 Senegal/312 Sırbistan/314 Sierra Leone/318 Singapur/321 Slovakya/322 Slovenya/324 Solomon Adaları/325 Somali/326 Sri Lanka/329 Sudan/332 Surinam/335 Suriye/336 Suudi Arabistan/339 Svaziland/343 Şili/344 Tacikistan/346 Tanzanya/347 Tayland/348 Tayvan/350 Togo/351 Tonga/352 Trinidad ve Tobago/352 Tunus/353 Türkiye/356 Türkmenistan/360 Uganda/361 Ukrayna/364 Umman/366 Uruguay/367 Ürdün/368 Venezuela/370 Vietnam/372 Yemen/373 Yeni Zelanda/376 Yunanistan/377 Zimbabve/380 BÖLÜM 3 Seçilmiş uluslararası ve bölgesel insan hakları sözleşmeleri /389 Bölgesel insan hakları sözleşmeleri/390 Uluslararası insan hakları sözleşmeleri/396 BÖLÜM 4 Uluslararası Af Örgütü İletişim Bilgileri/416 Yardım etmek istiyorum/420 Dizin/422

ÜLKE BİLGİLERİ Bu rapor içindeki her bir ülke bilgisi üzerindeki kutuda yer alan bilgiler aşağıdaki kaynaklardan alınmıştır: Bütün Ortalama Yaşam Süresi Beklentisi ve Yetişkin Okur Yazarlık Oranı verileri Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı nın (BMKP) İnsani Gelişme Endeksine aittir. http://hdr.undp.org/en/media/hdr_20072008_en_indicator_tables.pdf adresinden bu verilere erişilebilir. Mevcut olan en güncel sayılar Doğumda Ortalama Yaşam Süresi (2005) ve Yetişkin Okur Yazarlık oranıdır (1995-2005 yılları arasındaki 15 yaş ve üzeri yüzdesi). Aksi belirtilmediği takdirde ulusal okur yazarlık oranlarına dair bilgiler 1995 ve 2005 yılları arasında yapılan nüfus sayımına ya da anketlere dayanmaktadır. Daha fazla bilgi için BMKP internet sitesine ya da www.uis.unesco.org adresine bakınız. BMKP nin yüksek insani gelişmişlik aralığında değerlendirilen bazı ülkeler, BMKP tarafından İnsani Gelişme Endeksi hesaplarken yüzde 99 okur yazarlık oranına sahip varsayılmıştır. Söz konusu durumlarda Yetişkin Okur Yazarlık Oranı verisi kaldırılmıştır. Tüm Nüfus ve 5 yaş altı ölüm oranı rakamları 2008 yılı için geçerlidir ve BM Nüfus Fonu nun Demokratik, Sosyal ve Ekonomik Göstergeleri nden alınmıştır. www.unfpa.org/swp/2008/presskit/docs/en_indicators-sowp08.pdf adresinden bu verilere erişilebilir. Nüfusa dair rakamlar yalnızca tanımladığımız durumlardan etkilenen insan sayısına tekabül etmektedir. Uluslararası Af Örgütü bu rakamların sınırlamalarını kabul eder ve tartışmalı bölgeler veya belirli nüfus topluluklarının dahil edilmesi ya da hariç tutulması gibi sorunlarda taraf tutmaz. Bu rapordaki bazı ülkelerde yukarıda belirtilen kategorilerin bazıları veya tümü eksik olabilir. Bu eksiklikler BM listelerinde bu verilerin mevcut olmaması gibi çeşitli nedenlerden dolayıdır. Bu rakamlar baskı öncesinde elde bulunan en son rakamlardır ve yalnızca belirtilen amaçlar içindir. Verilerdeki yöntem ve zamanlama farklılıklarına bağlı olarak, ülkeler arasında yapılan karşılaştırmalar dikkatle yürütülmelidir. BU RAPORDA KULLANILAN KISALTMALAR: AB Avrupa Birliği ASEAN Güneydoğu Asya Uluslar Birliği AU Afrika Birliği Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi Avrupa İşkenceyi ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı Veya Onur Kırıcı Muamele ve Cezayı Önleme Komitesi BM Birleşmiş Milletler BM Göçmen İşçi Sözleşmesi Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme BM Irkçılığa Karşı Sözleşme Her Türlü Irkçılık ve Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına dair Uluslararası Sözleşme BM Irkçılık Özel Raportörü Güncel ırkçılık biçimleri, ırk ayrımcılığı, zenofobi ve benzer hoşgörüsüzlükler konusunda Özel Raportör BM İşkenceye Karşı Sözleşme İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşme BM Kadın Sözleşmesi Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına dair Uluslararası Sözleşme BM Mülteci Sözleşmesi Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin BM Sözleşmesi BM Yerli Halklar Özel Raportörü Yerli halkların insan hakları durumu ve temel özgürlükleri konusunda Özel Raportör ECOWAS Batı Afrika Ekonomik Topluluğu ICRC Uluslararası Kızıl Haç Komitesi ILO Uluslararası Çalışma Örgütü NATO Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü OAS Amerikan Devletleri Örgütü OSCE / AGİT Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı STK Sivil Toplum Kuruluşu BMMYK, BM Mülteci Dairesi BM Mülteciler Yüksek Komiserliği UNICEF BM Çocuk Fonu WHO Dünya Sağlık Örgütü 13 Nisan 2008 tarihinde Kaliforniya daki Huntington Sahili nde bir kovalamadan sonra polis şüpheliye karşı şok cihazı (Taser) kullanıyor. 2001 yılından bu yana ABD de 346 kişi polis tarafından elektrikli şok cihazı (Taser) kullanılması sonucu öldü. 2008 J. Les Gainous - Tüm hakları saklıdır

09 ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ RAPORU 2009 ÖNSÖZ

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ RAPORU 2009 Uluslararası Af Örgütü SADECE EKONOMİK KRİZ YOK, BİR DE İNSAN HAKLARI KRİZİ VAR Irene Khan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Irene Khan Şili nin Chiu-Chiu Şehrinde. Bir Atacameño Yerli lideri bölgedeki bakır madenciliği nedeniyle ortaya çıkan su kesintisi ve kirlilik yüzünden yerel Yerli toplulukların topraklarına ve geçim kaynaklarına verdiği zararı gösterirken. Eylül 2008 de 2015 yılı itibariyle yoksulluğu azaltmak için kabul edilen uluslararası hedefler olan Milenyum Gelişim Hedefleri (MDG) üzerine yapılan Birleşmiş Milletler (BM) zirvesine katılmak amacıyla New York taydım. Delegeler arka arkaya açlığı yok etmekten, çocukların ve hamile kadınların önlenebilir ölümlerini önlemekten, temiz su ve sağlık hizmetleri sağlamaktan, kız çocuklarının eğitimi için daha fazla fon ihtiyacından bahsettiler. Milyarlarca insanın hayatı ve onuru tehlikede olmasına rağmen, maddi ihtiyacı karşılamak için sadece sınırlı bir niyet söz konusuydu. BM binasından ayrıldığımda, borsa durumunu gösteren şeritlerin Manhattan ın diğer yakasından gelen farklı bir hikayeyi anlattığını görebiliyordum. Konu, Wall Street deki en büyük yatırım bankalarından birinin batmasıydı. Bu, dünyanın dikkatinin ve kaynaklarının gerçekte nereye odaklandığını belirten bir simgeydi. Zengin ve güçlü hükümetler acilen, önceden bulunanlardan çok daha fazla kaynak buldular. Başarısız olan bankalara yüksek miktarlarda yardımda bulundular ve yıllarca kötü gitmesine izin verilmiş ve şimdi batmış ekonomiler için canlandırma paketleri sundular. 1

2008 sonu itibariyle, birkaç kişinin hırsını tatmin etmek üzere çoğunluğun süründüğü, açgözlülük ve yoksunluk olarak ikiye bölünmüş dünyamız kendi içine çöküyor. İklim değişikliğinde olduğu gibi, küresel ekonomik durgunlukla ilgili de aynı durum geçerli: zenginler zarar verici faaliyetlerin çoğundan sorumlu, fakat en kötü sonuçları zaten mağdur olan yoksullar yaşıyorlar. Kimse ekonomik durgunluğun ağır etkilerinden kaçınamazken, zengin ülkelerdeki sorun, yoksul ülkelerde gelişen çöküşlerle karşılaştırıldığında hiçbir şey. Çin deki göçmen işçilerden, Demokratik Kongo Cumhuriyeti nde (DKC) bulunan Katanga daki madencilere kadar kendilerini yoksulluktan umutsuzca kurtarmaya çalışan insanlar bu yükü ağır bir şekilde hissediyorlar. Dünya Bankası son on yılın tüm kazanımlarının kaybedildiğini, geçen yıl gıda krizinden etkilenen 150 milyon insanın üzerine, bu yıl 53 milyon kişinin daha yoksullukla karşı karşıya olacağını açıkladı. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verileri 18 ila 51 milyon kişinin bu yıl içinde işlerini kaybedebileceğini öngörüyor. Hızla yükselen gıda fiyatları daha fazla açlık ve hastalığa, zorla tahliyelere ve daha fazla evsizliğe, yoksulluğa yol açıyor. Son yılların sefahatinin insan hakları üzerindeki tam etkisini tahmin etmek için çok erken olsa da, ekonomik krizin insan hakları açısından maliyetinin ve sonuçlarının resmi daha da karartacağı açık. Hükümetler sadece ekonomik ve mali denetiminden piyasa güçleri yararına feragat etmedi. Ayrıca insanların haklarını, yaşamlarını ve geçim kaynaklarını korumakla ilgili de sonsuz bir zafiyet gösterdiler. Milyarlarca insan güvensizlik, adaletsizlik ve aşağılamalar sonucu mağdur oluyor. Bu bir insan hakları krizidir. Kriz, gıda, iş, temiz su, arazi ve barınma yokluğu ve aynı zamanda artan eşitsizlik, güvensizlik, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, şiddet ve baskı nedeniyle oluşuyor. Bütün bu sorunlar birlikte, uluslararası işbirliğine, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayanan küresel çözümleri gerektiren küresel bir kriz oluşturuyor. Maalesef güçlü hükümetler dünya krizini geniş çapta göz ardı ederek kendi ülkelerindeki dar mali ve ekonomik sonuçlara odaklanıyor. Uluslararası koşulları düşündükleri zamansa, bunu sadece finans ve ekonomi ile sınırlandırıyor ve böylece geçmişin yanlışlarını yeniden tekrarlıyorlar. Dünyanın, başka tür bir liderliğe, politikaya ve ekonomiye ve az sayıdaki ayrıcalıklılar için değil herkes için uygun bir çözüme ihtiyacı var. Ülkeleri dar ulusal çıkardan çok taraflı işbirliğine yöneltecek bir liderliğe ihtiyacımız var. Ancak bu sayede çözümler kapsayıcı, kapsamlı, sürdürülebilir ve insan haklarına saygılı olabilir. En çok dışlananlar üzerinden finansal zenginleşme beklentilerine dayalı hükümetler ve şirketler arasındaki ittifaklar dağıtılmalı. İnsan hakları ihlali yapan hükümetleri hesap vermekten koruyan yarara dayalı ittifaklar artık sonlandırılmalı. Eşitsizliğin birçok yüzü Birçok uzman ekonomik büyüme sayesinde yoksulluktan kurtarılan milyonlarca kişiye işaret ediyor. Fakat gerçek şu ki, çok daha fazla kişi geride bırakıldı. Üstelik son ekonomik krizin gösterdiği üzere kazanımlar çok küçük ve insan hakları maliyetleri çok büyük. Kuralsız küreselleşmenin ezici gücü dünyayı son yıllarda büyüme çılgınlığına sürüklerken, insan hakları sıklıkla arka plana itildi. Sonuçlar açık: artan eşitsizlik, yoksunluk, yabancılaşma ve güvensizlik. Durumu protesto eden insanların sesleri kaba kuvvetle ve cezasız bir şekilde bastırıldı. Durumdan sorumlu olan hükümetler, büyük şirketler, uluslararası piyasa ve finans kuruluşları ise büyük oranda serbestçe ve hesap vermeden ilerlediler. Uluslararası toplumun çözemediği veya çözmeye isteksiz olduğu amansız anlaşmazlıklar nedeniyle zaten küresel çapta yaşanan güvensizliğe ek olarak politik çalkantı ve şiddetin artacağına dair işaretler bulunuyor. Başka bir deyişle: eşitsizlik, adaletsizlik ve güven yokluğuna dayalı bir barut fıçısının üzerinde oturuyoruz ve fıçı patlamak üzere. Afrika nın birçok bölümünde desteklenen ekonomik büyümeye rağmen, milyonlarca insan yoksulluk seviyesinin altında, temel ihtiyaçlarına erişmeye çalışıyor. Latin Amerika, ulusal ekonomilerinin etkileyici büyümesine rağmen sağlık hizmeti, temiz su, eğitim ve yeterli barınma hakları yadsınmış kırsalda ve şehirlerde yerli ve diğer dışlanmış toplumlarla olasılıkla dünyadaki en eşitsiz ülkeleri barındırıyor. Çin de çiftçiler ve göçmen işçilerle varlıklı şehirli sınıflar arasındaki hayat standartları farkı gittikçe açılırken, Hindistan Asya nın etkin gücü olarak gelişiyor. Fakat şehirli yoksulların veya kırsal alanlardaki dışlanmış toplulukların yoksunluğunu daha henüz ele almaya çalışıyor. Dünya nüfusunun çoğunluğu bugün şehirlerde yaşıyor. Bu insanların en az bir milyarı ise hayatlarını varoşlarda sürdürüyor. Yani, üç şehirliden biri asgari temel hizmetlerle ya da hiçbir hizmet olmadan, güvensizliğin, şiddetin ve zorla tahliyenin günlük tehdidi ile yetersiz barınma koşullarında yaşıyor. Kenya nın Nairobi şehrinde nüfusun yüzde altmışı varoşlarda yaşıyor, bunlardan bir milyonu da Afrika nın en büyük varoş bölgesi olan Kibera da. Bir örnek daha verirsek, 150 bin kadar Kamboçyalı toprak anlaşmazlıkları, toprak gaspları, tarım DÜNYANIN, BAŞKA BİR TÜR LİDERLİĞE, POLİTİKAYA VE EKONOMİYE VE AZ SAYIDAKİ AYRICALIKLILAR İÇİN DEĞİL HERKES İÇİN UYGUN BİR ÇÖZÜME İHTİYACI VAR. 2 3

sınai ve şehirsel yeniden gelişim projeleri sonucu zorla tahliye riski ile karşı karşıya yaşıyor. Küreselleşmenin yan ürünü olan eşitsizlik sadece gelişmekte olan ülkelerde yaşayanlarla sınırlı değil. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı nın (OECD) Ekim 2008 raporunun gösterdiği gibi, sanayileşmiş ülkelerde de son on yıllarda ekonomik gelişim yoksullardan çok zenginlerin çıkarına olmuştur. Dünyanın en zengin ülkesi olan ABD, sabit yoksulluk ve artan gelir eşitsizliği açısından 30 OECD ye üye ülke arasında 27inci sıradadır. Brezilya da bulunan Rio de Janiero nun varoşlarındaki (favelas) şehirli yoksuldan Avrupa ülkelerindeki Roman topluluklarına kadar, kirli gerçek açıkça ortadadır: insanlar, devletlerin, şirketlerin ve özel sektörün de desteğiyle birçok kişinin ayrımcı, yabancılaştıran, yoksun bırakan açık ve örtülü politikalar sebebiyle yoksullar. Dünya çapında yoksulların çoğunun kadın, göçmen, etnik ve dini azınlıklar olması yalnız tesadüf değildir. Acil doğum hizmetinde asgari harcamaların yapılması, çocuk doğuracak yaşta yüz binlerce kadının hayatını koruyabilecek olsa da, doğum sırasında ölümlerin çağımızın en yaygın ölüm nedenlerinden biri olmaya devam etmesi kader değildir. İnsanları topraklarından ve doğal kaynaklardan yoksun bırakma ve yoksullaştırma konusunda şirket ve devlet arasındaki danışıklı dövüşün açık bir örneği de Yerli Toplulukların durumudur. Bolivya da, Chaco bölgesinde yaşayan çok sayıda Yerli Guarani ailesi Amerika Ülkeleri İnsan Hakları Komisyonu nun (Inter-American Commission on Human Rights) köleliğe benzer esaret olarak tanımladığı şekilde yaşıyor. Ağustos ayındaki Brezilya ziyaretini takiben, Yerli Halklar BM Özel Raportörü, ülkedeki Yerli Halklara karşı politikaların oluşturulması süreci, hizmetlerin sağlanması ve adaletin yönetimiyle ilgili ısrarlı ayrımcılığı eleştirdi. Güvensizliğin birçok şekli Yoksulluk içinde yaşayan ve insan hakları ihlallerine maruz kalan insanların sayısındaki artış, birkaç faktörün, ekonomik durgunluk yaşanan bir ortamda buluşması sebebiyle ortaya çıkıyor. İlk olarak, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası tarafından on yıl öncesine kadar öncülük edilen Yapısal Uyum Politikaları, hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkelerde sosyal güvenlik ağlarını yok olma noktasına getirdi. Yapısal Uyum Politikaları, ülkeler içerisinde pazar ekonomisini destekleyecek ve ulusal pazarları uluslararası ticarete açacak koşullar yaratmak üzere tasarlanmıştı. Bu politikalar, hükümetlerin pazar yararına ekonomik ve sosyal haklardaki yükümlülüklerini kaldırdıkları, küçük devlet modelinin desteklenmesine öncülük etti. Ekonomik serbestiyi teşvik etmenin yanı sıra yapısal uyum politikaları, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini, işişçi ilişkileriyle ilgili yasaların ortadan kalkmasını ve sosyal güvenlik ağlarının zayıflamasını da destekledi. Eğitim ve sağlık gibi alanlarda Dünya Bankası ve IMF tarafından desteklenen ücretli sistem, genellikle bu hizmetlere en ağır yoksulluk koşullarında yaşayanların erişimini imkansız kıldı. Şimdi paramparça olmuş ekonomi ve artan işsizlikle birlikte birçok insan, yalnızca gelir kaybı ile değil aynı zamanda, zor zamanlarda onları destekleyecek güvenlik ağına sahip olmayan bir sosyal güvenlik sistemiyle karşı karşıya kaldı. İkinci olarak, küresel gıda güvensizliği, aciliyetine rağmen uluslararası toplum tarafından yeterli dikkati görmüyor. Gıda ve Tarım Örgütü ne (FAO) göre yaklaşık bir milyar insan açlık ve kötü beslenme mağduru. Tarımda onlarca yıldır süren yetersiz yatırım ve fiyat indirimini teşvik eden ticari politikalar sonucu yerel çiftçiler zor durumdalar. Bu sebeplerin yanında, kuraklık ve toprağın verimsizleşmesine neden olan iklim değişikliği, artan nüfusun baskısı, artan enerji masrafları ve etanol, biyo-dizel gibi biyolojik yakıtlara yönelim sonucunda oluşan gıda kıtlığı nedeniyle açlıkta önemli bir yükseliş oldu. Eşitsizlik adalet sisteminin içine kadar uzanıyor. Pazar ekonomisini güçlendirmek ve yabancı şirketlerle özel sektör tarafından gerçekleştirilecek yatırımları teşvik etme çabası içindeki uluslararası mali kuruluşlar, gelişmekte olan pek çok ülkede ticari sektörde yasal değişikliklerin gerçekleşmesi için fon sağladılar. Fakat yoksul insanların haklarını savunmalarını, hükümetler ya da şirketler tarafından gerçekleştirilen ihlaller için mahkemelerde çözüm aramalarını sağlamak üzere benzer bir çaba bulunmuyor. Yoksulların Hukuki Güçlendirilmesi Üzerine BM Komisyonu na göre dünya nüfusunun üçte ikisine yakını adalete anlamlı sayılabilir bir erişime sahip değil. Birçok yerde gıda krizi, ayrımcılık ve gıda dağıtımının siyasi araç olarak kullanılması, en çok ihtiyaç duyulan insani yardımların engellenmesi, çiftçiliğe devam edebilme olasılığını yok eden güvensiz ortam ve silahlı çatışmalar ya da insanların gıda üretmek ve almak için ihtiyaçları olan kaynaklara erişimlerinin engellenmesiyle ağırlaştırıldı. 2008 yıl sonu itibariyle beş milyon insanın gıda yardımına ihtiyaç duyduğu Zimbabve de hükümet gıdayı politik muhaliflerine karşı silah olarak kullandı. Kuzey Kore de gıda yardımı yetkililer tarafından, insanlara baskı yapmak ve insanları aç bırakmak için kasten kısıtlandı. Sudanlı silahlı güçler tarafından yürütülen Kavrulmuş Yeryüzü kontrgerilla 4 5

harekatının taktikleri ve hükümet destekli Janjawid milisleri, Darfur'daki insanların hayatlarını kaybetmelerine neden olmasının yanısıra; geçim kaynaklarından da yoksun bıraktı. Kuzey Sri Lanka daki çatışma ile köşeye sıkışan yerinden edilmiş siviller, LTTE silahlı milisleri insanların bölgeden ayrılmasına izin vermediğinden ve Sri Lanka silahlı güçleri de yardım örgütlerine tam erişim vermediğinden, gıda ve diğer insani yardımlardan yoksun kaldı. 2008 yılında gıdaya erişim hakkının en kabul edilemez şekilde çiğnenmesine dair örneklerden birisi de, Nargis Kasırgası sonrasında hayatta kalan 2.4 milyon insanın acilen ihtiyaç duydukları uluslararası yardıma üç hafta boyunca geçit vermeyi reddeden Myanmar hükümetiydi. Üstelik hükümet kendi kaynaklarını, referandumun kendisinden bile daha kusurlu olan bir anayasayla ilgili referandumu teşvik etmek için harcadı. Gittikçe pahalılaşan gıda fiyatlarına ek olarak, ihracat güdümlü ekonomilerin yavaşlaması, ekonomik korumacılık fikrinin ortaya atılmasına ve yüz binlerce göçmen veya yabancının işten çıkarılmasına sebep oldu. Deniz aşırı geliştirme yardımının tüm dünyada sağladığı fonların birkaç katı olan yıllık 200 milyar dolar, yabancı işçiler tarafından memleketlerine yollanıyor. Bangladeş, Filipinler, Kenya ve Meksika gibi bir dizi düşük ve orta gelirli ülke için bu önemli bir gelir kaynağı. Azalan işçi havaleleri, bu hükümetler için daha az gelir ve böylece temel gıda ve hizmetlere harcanabilecek daha az nakit anlamına geliyor. Ayrıca, bazı ülkelerde işçi ihtiyacındaki düşüş, köylerde aşırı politikalar ve şiddetin desteklenmesini sağlayacak daha fazla hayal kırıklığına uğramış, kızgın gençleri atıl bırakıyor. Aynı zamanda, işgücü piyasası küçüldükçe göç etme baskısı artıyor, göç alan ülkelerse insanları dışarıda tutmak için daha da sert yöntemlere başvuruyor. 2008 Haziran ında, Kanarya Adaları Tenerife de, isimsiz mezarların İspanya ya girmek isteyen Afrikalı göçmenlerin başarısız uğraşına sessiz tanıklık yaptığı kamu mezarlığını ziyaret ettim. Yalnız 2008 yılında, yolda boğulan sayısız insanın haricinde 67 bin kişi Akdeniz den Avrupa ya tehlikeli yolları göze alarak geçti. Başaranları kimlikleri olmadan, istismar ve suistimale açık, üstelik 2008 Yasadışı Göçmenlerin İadesi üzerine Avrupa Birliği (AB) Yönergesi sonucu, öncesinde uzun süreli gözaltı süreçleri geçirecekleri sınır dışı işlemleri de dahil belirsiz bir gelecek bekliyor. İspanya gibi bazı AB üyesi ülkeler göçmenleri iade edebilmek ve daha ilk aşamada çıkışlarını durdurmak için Afrika ülkeleri ile karşılıklı anlaşmalar imzaladılar. Moritanya dan izinsiz ayrılmak suç olmadığı ve yakalanan kişilerin ülkeden ayrılma niyeti kanıtlanmış olmadığı halde, Moritanya gibi ülkeler bu anlaşmaları, keyfi tutuklama, standart altı koşullarda alı koyma ve herhangi bir yasal başvuru yolu olmaksızın çok sayıda yabancıyı sınır dışı etmek üzere izin olarak görüyor. Daha çok insan, gittikçe belirsizleşen koşullarda yaşamaya itildikçe sosyal gerilim de artıyor. 2008 yılının ırkçılık ve yabancı düşmanlığı açısından en ağır olaylarından biri Mayıs ayında Güney Afrika da meydana geldi. On binlerce insan komşu Zimbabve deki politik şiddete ve yoksunluğa karşı sığınma aramak için ülkeye girmeye devam ederken bile 60 kişi öldürüldü, 600 kişi yaralandı ve on binlerce kişi yerlerinden edildi. Her ne kadar resmi soruşturmalar saldırıların nedenlerini belirlememiş olsa da, saldırıların yabancı düşmanlığı ve yolsuzluk ile kötüleşen iş, barınma ve sosyal hizmetler rekabeti sebebiyle gerçekleştiği düşünülüyor. Ekonomik gelişme politik istikrara bağlı olsa da, küresel ekonomiyi canlandırmak için teşvik paketleri oluşturmaya çabalayan dünya liderleri, büyük insan hakları ihlalleri yaşanan, yoksulluğu yerleşik hale getiren ve bölgesel istikrarı tehlikeye atan dünya çapındaki amansız çatışmaları göz ardı etmeye devam ettiler. Askeri saldırılar ile ablukaya alınan ve yıpratılan Gazze deki ekonomik ve sosyal koşullar dehşet verici durumda. İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları ndaki çatışmanın politik ve ekonomik sonuçları bölgenin çok ötesinde etkilere sahip. İnsanların ihtiyacı olan su ve gıda üretim kapasitesi üzerinde artan baskının, devam eden savaşların hem nedeni hem de sonucu olduğu Darfur ve Somali deki çatışmalar kırılgan bir ekosisteme sahip bu toprakları tehlikeye sokuyor. Ortaya çıkan büyük göç küresel ekonomik krizin ek sonuçları ile başa çıkmak zorunda olan komşu ülkelerde çok ağır baskı oluşturuyor. Demokratik Kongo Cumhuriyeti nin doğusunda, açgözlülük, yolsuzluk ve ekonomik çıkarlar insanları yoksullaştırmak ve onları sürekli şiddet döngüsüne tutsak etmek için sanki bölgesel güç politikaları ile rekabet ediyorlar. Engin doğal zenginliği olan bir ülke, gerileyen yeniden yapılanma çalışmalarını ve ekonomik daralma sonucunda iyileştirme çabalarıyla yabancı yatırımların düştüğünü görüyor. Afganistan da, yaygın tehlikeli ortam, insanların gıdaya, sağlık hizmetlerine ve özellikle kadın ve kız çocuklarının eğitime erişimini kısıtladı. Güvensizlik ortamı zaten hükümetin insan haklarını 6 7

desteklemediği, yoksulluk ve genç işsizliğine çözüm üretmediği Pakistan a sızarak, ülkeyi aşırı şiddetin sarmalına sürükledi. Ekonomik krizden çıkarılacak bir ders varsa, o da ulusal sınırların bizi zarardan korumadığıdır. Dünyanın en ağır çatışmaları ve aşırılık yanlısı şiddetin artan tehdidine insan haklarına daha fazla saygı yoluyla çözümler bulmak küresel ekonomiyi ayağa kaldırmak üzere gerekli büyük resmin bir bölümü. Ekonomik durgunluktan baskıya Bir yandan artan yoksulluk ve umut vaat etmeyen ekonomik ve sosyal koşulların politik istikrarsızlığa ve kitlesel şiddete yol açabileceği büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Öte yandan da, özellikle otoriter karakterli, zayıflamış hükümetlerin ekonomik durgunlukla birlikte daha büyük bir baskı altında kalması sonucu, hükümetlerin muhaliflerin, ekonomik planları eleştirenlerin ve yolsuzlukları gözler önüne serenlerin üzerine sert bir şekilde gittiğine tanık olabiliriz. 2008 yılında, 2009 yılının sonrasında neler olabileceğine dair bir kanıya vardık. İnsanlar artan gıda fiyatlarını ve sert ekonomik koşulları protesto etmek için caddelere döküldüğünde, birçok ülkede barışçıl protestolar dahi sert bir şekilde bastırıldı. Tunus ta grev ve protestolar iki ölüm, birçok yaralanma ve eylemi düzenlediği iddia edilen 200 den fazla insanın adli takibatına, bazılarının uzun süreli hapis cezalarına mahkum edilmelerine sebep olacak bir güçle bastırıldı. Zimbabve de, muhalifler, insan hakları aktivistleri ve sendikacılar saldırıya uğradı, kaçırıldı, tutuklandı ve katilleri tarafından cezalandırılma korkusu olmadan öldürüldüler. Kamerun da şiddetli gösteriler sırasında 100 kadar protestocu vurularak öldürüldü ve çok daha fazlası da hapsedildi. Ekonomik baskı ve politik gerilim dönemlerinde açıklık ve anlayış ihtiyacı daha da artıyor. Ancak bu sayede tatminsizlik ve mutsuzluk yapıcı diyalog ve çözüm arayışına yönlendirilebilir. Fakat bu koşullarda birçok ülkede sivil toplum alanı açık olarak küçülüyor. İnsan hakları aktivistleri, gazeteciler, avukatlar, sendikacılar ve diğer sivil toplum liderleri baskı altında tutulup, tehdit ediliyor, saldırıların hedefi olup, haksız sebeplerle soruşturmalara konu ediliyor veya dünyanın hemen her bölgesinde cezasız bir şekilde öldürülüyor. Hükümetler politikalarının eleştirilmesini engellemeye çalıştıkça medya sansürünün de artması muhtemel. Bu, gazetecilerin zaten birçok ülkede karşı karşıya oldukları tehditlerin artmasına neden olacak. 2006 dan beri 14 gazetecinin öldürüldüğü Sri Lanka, en kötü sicillerden birine sahip. İran internette ifade özgürlüğüne yönelik baskıları sıkılaştırdı, Mısır ve Suriye blog yazarlarını mahkûm etti. Çin, Pekin Olimpiyatları na doğru medya kontrolünü gevşetti, fakat hemen sonrasında internet siteleri engelleme ve başka tür sansür uygulamalarını kapsayan eski alışkanlıklarına geri döndü. Malezya hükümeti seçimlere doğru eleştirilerden korkarak iki saygın muhalif gazeteyi kapattı. Açık pazar her seferinde açık toplumların oluşmasına yol açmıyor. Yüksek petrol ve gaz fiyatlarından elde ettiği ekonomik güçle Rusya hükümeti son yıllarda artan şekilde milliyetçi ve otoriter bir pozisyon benimsedi, aktif olarak ifade özgürlüğünü zayıflatmaya ve hükümeti eleştirenlere saldırmaya çalıştı. Rus ekonomisi, düşen petrol fiyatları ve artan enflasyon ile kötüye gidip sosyal huzursuzluk yayıldıkça, otoriter eğilimler daha da fazla telaffuz edilir hale geldi. Çin, resmi politikalarını ve uygulamalarına dair eleştirileri sert bir şekilde bastırmaya devam ediyor. Sonuç olarak, SARS/kuş gribi korkusu veya birkaç yıl önceki HIV/AIDS salgını ve süt tozuyla üretilen ürünlerinde melamin bulunmasıyla ilgili skandalın gösterdiği gibi, olaylar daha fazla saklanamayacak hale gelene ve hasar ortaya çıkana kadar resmi yolsuzluk ve kurumsal kötü uygulamalar durdurulamıyor. Çin hükümeti, suçlu bulunanların kamuoyunda gayet iyi bilinen infazları ile olaylara tepki gösterdi. Ancak Çin deki kurumsal ve resmi davranışları değiştirmek için gerçekleştirilen bu sert cezaların ya hiç etkisi olmadı ya da çok az etkisi oldu. Hükümet ve şirketlerin işlerini daha iyi yapmaları için şeffaflık talep etmek üzere güçlendirilmiş, bilgi sahibi vatandaşlık daha iyi bir teminattır. Hükümetlerin ekonomiyi canlandırmaya çalıştığı zamanlarda özgürlük, bastırılması değil teşvik edilmesi gereken bir değerdir. Yeni tip liderlik Yoksunluk, eşitsizlik, adaletsizlik, güven yokuluğu ve baskı yoksulluğun özellikleridir. Bunlar, açıkça insan hakları sorunlarıdır. Üstelik yalnızca ekonomik önlemler alarak çözülemezler. Güçlü siyasi niyet, insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün kapsayıcı çerçevesi içerisinde politik, ekonomik, sosyal ve çevresel konuları birleştiren kapsamlı karşılığa ihtiyaç duyarlar. Ortak hareket edecek yeni bir tip liderlik gereklidir. Ekonomik küreselleşme jeopolitik güçte bir değişim ve dünya liderliğini talep eden, ülkelerin G-20 olarak yeniden şekillenmesiyle sonuçlandı. G-20'NİN KÜRESEL DEĞERLERİ KABUL ETMESİ VE ÜYELERİNİN İNSAN HAKLARI ÜZERİNE KENDİ KARANLIK GEÇMİŞLERİ VE ÇİFTE STANDARTLARI İLE YÜZLEŞMESİ GEREKİYOR. 8 9

Küresel Güneyin hızlı gelişen ekonomilerinden Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika nın yanı sıra Rusya, ABD ve önde gelen batı ekonomilerinden oluşan G-20 bugün dünyadaki politik gücün ve ekonomik etkinin daha kesin bir temsilcisi olmayı istiyor. Durum bu olabilir. Ancak, gerçekten küresel liderliğe sahip olabilmesi için G-20 nin küresel değerleri kabul etmesi ve üyelerinin insan hakları üzerine kendi karanlık geçmişleri ve çifte standartları ile yüzleşmesi gerekiyor. G-20 hükümetlerinin uluslararası toplumun onayladığı uluslararası insan hakları standartlarını destekleme yükümlülüğü bulunuyor. Aksi takdirde, etkinliklerinin yanı sıra kendi güvenilirliklerini ve meşruiyetlerini de azaltmış oluyorlar. G-20 nin hedefi küresel ekonomik krizden bir çıkış yolu bulmak. Aynı zamanda çabalarının yoksulluk içinde yaşayan insanların yararına olacağını söylüyorlar. Fakat ekonomik iyileşme insan haklarıyla ilgili güçlü bir odak içermezse ne sürdürülebilir ne de adil olacak. Yeni ABD Yönetiminin George W. Bush yönetimi ile karşılaştırıldığında insan hakları üzerine önemli ölçüde farklı hareket ettiği bir gerçek. Görevi devraldıktan sonra ilk 48 saat içerisinde, ABD nin BM İnsan Hakları Komisyonu na seçilmesini amaçlamak gibi, Başkan Barack Obama nın, Guantánamo esir kampını bir yıl içersinde kapatmak, işkenceyi kesin surette kınamak ve CIA tarafından gerçekleştirilen gizli gözaltıları sonlandırmakla ilgili kararları takdire değerdir. Yine de yönetimin İsrail ve Çin gibi ülkelere de, İran ve Sudan örneklerinde olduğu gibi insan haklarını desteklemek için net ve güçlü çağrılarda bulunacağını söylemek için çok erken. Avrupa Birliği insan haklarına bağlılığı konusunda kararsız davranıyor. AB ülkeleri ölüm cezası, ifade özgürlüğü ve insan hakları savunucularının korunması gibi konularda doğru davranışlar sergiliyorlar. Ancak birçok AB üyesi ülke, mültecilerin korunması ve sınırları içersinde ırkçılığın ve ayrımcılığın yok edilmesiyle ilgili ya da terör şüphelilerinin yasa dışı transferi için CIA ile gizlice anlaşmak gibi konularda uluslararası standartları yaşama geçirmekte daha az istekliler. Brezilya ve Meksika uluslararası alanda insan haklarının güçlü destekçileri olmakla beraber, maalesef birçok zaman kendi sınırları içerisinde ülkeleri dışında tavsiye ettiklerini uygulamıyorlar. Güney Afrika, politik zulüm ve seçimle ilgili manipülasyonu sonlandırmak üzere Zimbabve hükümeti üzerinde oluşan uluslararası baskıyı sürekli olarak engelledi. Suudi Arabistan binlerce terör şüphelisini mahkemeye çıkarmaksızın alıkoyuyor, politik muhalifleri hapsediyor ve göçmen işçilerle kadınların haklarını şiddetle kısıtlıyor. Çin son derece kusurlu bir ceza sistemine sahip. Eleştirileri susturmak için ceza niteliğinde idari gözaltı kullanmakla birlikte dünyada en fazla ölüm cezası infaz eden ülke konumunda. Rusya hükümeti, Rusya nın Kuzey Kafkaslar bölgelerinde cezasız bir şekilde keyfi gözaltıya, işkence ve diğer kötü muameleye ve yargısız infazlara geçit veriyor, durumu eleştirmeye kalkanları da tehdit ediyor. Kendi davranışları ile bir örnek oluşturmak dünyanın zirvesindeki masanın çevresinde oturanların sorumluluğu. G-20 üyeleri için tüm insan haklarının, ekonomik, sosyal ve kültürel hakların, siyasi ve medeni hakların eşit derecede önemli olduğu konusunda açık bir mesaj göndermek iyi bir başlangıç olacak. ABD uzun zamandır ekonomik ve sosyal hakların geçerliliğini kabul etmiyor ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ne taraf değil. Diğer yandan Çin, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi ne taraf devlet olmayı kabul etmiyor. İki hükümet ilgili anlaşmalara hemen taraf olmalılar. Tüm G-20 üyeleri BM Genel Kurulu tarafından Aralık 2008 de benimsenen Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi nin Seçmeli Protokolü nü onaylamalı. Ancak uluslararası anlaşmaları imzalamak yapılması gerekenlerle ilgili sadece bir adım. Değişim için yeni imkânlar Ekonomik durum ile daha da şiddetli hissedilen küresel yoksulluk insan hakları değişimi için ateşli bir platform oluşturdu. Aynı zamanda ekonomik kriz sistemi değiştirmek için imkânları yaratan bir mantık değişimini tetikledi. Geçtiğimiz yirmi yılda Devlet, pazar yararına, ekonomik büyümenin her şeyi çözebileceği inancıyla insan haklarıyla ilgili görevlerinden geri durmakta veya sorumluluğunu reddetmekteydi. Fakat sadece ekonomik büyümenin her şeyi çözmeyeceğinin anlaşılmasıyla devletler konumlarını radikal olarak değiştiriyor. Yeni bir küresel mali yapı ve Devletin daha güçlü bir role sahip olacağı bir uluslararası yönetişim sistemi tartışılıyor. Bu, aynı zamanda devletin sosyal perspektifini kazanmasını sağlayarak, son yirmi yıldır uluslararası politikaları oluşturan mantıktan daha insan hakları yanlısı bir model tasarlaması için bir imkân yaratıyor. Ekonomik ve sosyal haklar dâhil olmak üzere insan haklarına saygı, hakları koruma ve yerine getirebilme işlevleri açısından uluslararası mali kurumların rolünü radikal olarak yeniden düşünme imkânını oluşturuyor. HÜKÜMETLER EKONOMİK BÜYÜMEYE YATIRIM YAPTIKLARI KADAR İNSAN HAKLARINA DA YATIRIM YAPMALILAR. 10 11

Hükümetler ekonomik büyümeye yatırım yaptıkları kadar ciddi olarak insan haklarına yatırım yapmalılar. Sağlık ve eğitim imkânlarını desteklemeli, genişletmeli, ayrımcılığı sonlandırmalı, kadınları güçlendirmeli, kurumları insan hakları ihlallerine karşı sorumlu tutabilmek için evrensel standartlar ve etkili sistemler belirlemeli, hukukun üstünlüğüne saygı duyulan, sosyal uyumun güçlü olduğu, yolsuzluklara son verildiği ve hükümetlerin sorumlu tutulabileceği açık toplumlar oluşturmalılar. Ekonomik kriz zengin ülkeler için kalkınma yardımlarını kesmek üzere mazeret olamaz. Ekonomik daralma döneminde bazı yoksul ülkeleri desteklemek, sağlık, eğitim, hijyen ve barınma üzerine ana hizmetleri sağlamak için çok daha önemli. Hükümetler ölümcül çatışmaları çözmek için birlikte çalışmalı. Aradaki bağı dikkate alarak, bir krize odaklanmak için diğer krizle ilgilenmemek her ikisinin de şiddetlenmesiyle sonuçlanacak. ortasına taşıyacak ve hayatlarını etkileyen kararlarda aktif olarak yer almaları için ısrarcı olacağız. Uluslararası Af Örgütü yaklaşık elli yıl önce düşünce mahkûmlarının serbest bırakılmasına dair bir çağrı ile vücut buldu. Bugün, yoksulluk mahkumları, kendi hayatlarına şekil verebilsinler diye onurumuzu istiyoruz. Dünya çapında milyonlarca üye, destekçi ve ortağımızla başarılı olacağımızdan eminim. YOKSULLUK MAHKUMLARININ KENDİ HAYATLARINI DEĞİŞTİREBİLMELERİ İÇİN ONURUMUZU İSTİYORUZ. Hükümetler bu imkânları insan haklarını güçlendirmek için kullanacaklar mı? Şirketler ve uluslararası finans kurumları insan hakları sorumluluklarını kabul edecek ve buna göre hareket edecekler mi? Şimdiye kadar uluslararası toplum tarafından önerilen tespit ve tedavilerde insan hakları çok az yer aldı. Tarih, köleliğin kaldırılması veya kadınların eşit haklara sahip olması gibi büyük değişimleri yaratan mücadelelerin devletlerin isteğiyle başlamadığını, sıradan insanların çaba ve isteklerinin bu hareketleri var ettiğini gösteriyor. Uluslararası adalet mekanizmaları yaratmak, silah ticaretini kontrol altına almak, ölüm cezasını ve kadınlara yönelik şiddeti sona erdirmek ya da küresel yoksulluk ve iklim değişikliğini uluslararası gündemin konusu haline getirmekle ilgili ne kadar başarılı olacağımız dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca aktivistin enerjisine, yaratıcılığına ve inadına bağlı. Siyasi liderlere sorunları çözmek üzere baskı oluşturmak için insanların gücüne güvenmeliyiz. Bu nedenle, Uluslararası Af Örgütü 2009 da birçok yerel, ulusal ve uluslararası ortakla birlikte yeni bir kampanya başlatıyor. Onurunu İste! sloganıyla, yoksulluğu yaratan ve derinleştiren insan hakları ihlalleriyle ilgili ulusal ve uluslararası aktörlerin sorumluluklarını üstlenmelerini sağlamak amacıyla insanları harekete geçireceğiz. Ayrımcı kanunları, politikaları, uygulamaları sorgulayacak, insanları yoksullaştıran ve yoksul kalmalarına sebep olan etmenlerin üstesinden gelmek için belirli önlemler talep edeceğiz. Yoksulluğu sonlandırmak üzere yoksulluğu yaşayan insanların seslerini tartışmanın 12 13

09 ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ RAPORU 2009 BÖLÜM BİR: BÖLGESEL GENEL BAKIŞLAR

Uluslararası Af Örgütü AFRİKA Kırmızı bereli askerler Gine nin başkenti Conakry den 300 kilometre kuzeye, Boké yakınında Khoréra ya gittiler. Kasabada Karamba Dramé isimli bir gençlik liderini arıyorlardı. Bulduklarında, askerlerden biri Karamba Dramé i vurdu. Karamba Dramé 31 Ekim 2008 tarihinde hastaneye ulaşamadan öldü. Afrika da birçok ülkede olduğu gibi Gine nin nüfusu yıl içinde artan gıda ve eşya fiyatlarından ağır şekilde etkilendi. Gösteriler meydana geldi ve yetkililer Karamba Dramé nin bu protestoları organize edenlerden biri olduğuna inanıyordu. Bu nedenle onu öldürdüler. Afrika da 2008 yılına damgasını vuran gıda krizi, zaten yoksulluk içinde yaşayan, desteğe ihtiyaç duyan topluluklar üzerinde büyük etki yarattı. Kıtanın tamamında insanlar vahim sosyal ve ekonomik duruma ve hayat pahalılığının hızla artmasına karşı gösteriler düzenlediler. Bazı gösteriler özel mülkiyet ve kamu mülkiyeti tahribatına neden olacak şekilde şiddetlenirken yetkililer genellikle aşırı güç kullanarak protestoları bastırdı. Güvenlik güçleri, gıda hakkı dahil olmak üzere yeterli yaşam standardına sahip olma haklarını talep eden çok sayıda kişiyi yaraladı ve öldürdü. Protestocular keyfi olarak tutuklandı ve gözaltına alındı. Bazıları gözaltında kötü muameleye maruz kaldı veya adil olmayan yargılamalar sonrasında hapis cezasına mahkum edildiler. Genellikle, protestolara karşılık verme sırasında işlenen insan hakları ihlallerinden sorumlu olan güvenlik güçleri mensuplarını tespit etmek için hiçbir soruşturma yürütülmedi. BÖLGESEL GENEL BAKIŞ AFRİKA Kenya da Nairobi çevresindeki Kibera varoş mahallesi bir milyondan fazla kişiye ev sahipliği yapıyor. Pek çok Afrika ülkesinde hızlı şehirleşme ve yaygın yoksulluk birçok insanın yeterli barınma imkânı olmadığından varoşlarda yaşaması ile sonuçlanıyor. Yoksunluk Geçmiş yıllarda Afrika da birçok ülkedeki sürekli ekonomik büyümeye rağmen bölge genelinde milyonlarca insan temel ihtiyaçlardan yoksun kalmaya devam etti. İnsanlar, günlük ihtiyaçlarını karşılama konusunda siyasi baskı, susturulma ve güçsüzleştirilme çabaları ile daha da ciddileşen büyük sorunlarla karşılaştılar. Böylesi bir baskıya rağmen, kötü sosyal ve ekonomik durumu ve hayat pahalılığındaki ciddi artışı protesto eden göstericiler Benin, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Gine Cumhuriyeti, Kamerun, Mali, Mozambik, Senegal, Somali ve Zimbabve dahil olmak üzere birçok ülkede sokaklara döküldü. Bazen kendileri de şiddet içeren gösteriler, devlet tarafından genellikle daha da fazla şiddet ile karşılandı. Şubat ayı sonlarında Kamerun da güvenlik güçleri çeşitli kasabalarda artan 17

hayat pahalılığına ve düşük ücretlere yönelik şiddetli protestolara yapılan müdahalede 100 e yakın kişiyi öldürdü. Öldürülenlerden bazıları açıkça yakın mesafeden kafalarından vurulmuştu. Mozambik te polis, Şubat ayında ulaşım masraflarındaki artışı protesto eden insanlara yönelik hakiki mühimmatın kullanıldığı müdahalede üç kişiyi öldürdü ve 30 kişiyi yaraladı. Mali de temel eşya fiyatlarındaki artışlara ve ülkenin kuzey batısında Lere deki su kaynaklarını özelleştirme planına karşı yürüyüşler düzenlendi. Kasım ayında güvenlik güçleri göstericilere ateş açtığında en az altı kişi yaralandı, bu kişilerden biri daha sonra hastanede öldü. Burkina Faso da, Ouagadougou ve Bobo- Dioulasso da artan hayat pahalılığına karşı yapılan ve şiddetlenen gösterilerden sonra güvenlik güçleri yüzlerce kişiyi tutukladı. Tutuklananların en az 80 i avukata erişim hakkına sahip olmaksızın hapis cezasına mahkum edildi. Zimbabve de ekonomik ve sosyal altyapıdaki şiddetli zayıflamayı protesto eden yüzlerce aktivist tutuklandı ve suçlama olmaksızın gözaltına alındı. Birçok gösteri polis tarafından çoğu kez aşırı güç kullanımı ile dağıtıldı. Yılsonunda BM nin yaklaşık beş milyon kişinin gıda yardımına ihtiyaç duyduğunu belirlemiş olmasına rağmen hükümet gıdaya erişimi kendi siyasi çıkarları için kullanmaya devam etti. Çoğunlukla kırsal bölgelerde olmak üzere binlerce insan devlet destekli siyasi şiddet sonucu yerlerinden edildi ve gıda stoklarına, arazilerine ve diğer geçim yollarına erişimleri engellendi. Binlerce insan ailelerinin yaşamlarını iyileştirmeyi umarak diğer ülkelere göç etmeye devam etti. Çoğu çaresizlik içinde yaşamlarını zalim kaçakçıların ellerine bırakarak denize açıldı. Aden Körfezi üzerinden Yemen e ulaşmak için Afrika Boynuzu ndan ayrılan yüzlerce kişi yolda öldü. Avrupa ya gitmeye çalıştıklarına inanılan yüzlerce göçmen Moritanya da keyfi olarak tutuklandı ve gözaltına alındı. Çoğu, insanlık dışı koşullar altında gözaltına alındı ve kötü muameleye maruz kaldı, daha sonra da sınır dışı kararına karşı çıkamadan, sıklıkla geldikleri ülkeler dışındaki ülkelere yollanmak üzere sınır dışı edildi. Birçok Afrika ülkesinde hızlı kentleşme ve yaygın yoksulluk birçok insanın yeterli barınağa sahip olamamasına ve çoğu kez varoşlarda yaşamasına yol açtı. Bu kişiler, yetkililer tarafından zorla tahliye edilme riski altındalar ve varoşlarda yaşarken de su ve altyapı hizmetleri de dahil olmak üzere temel hizmetlere erişime sahip değiller. Nijerya daki Lagos şehrinde birçok insan yargı süreci olmaksızın zorla tahliye edildi ve daha sonra tazminat veya alternatif barınak alamadı. Çad da 2008 yılı başlarındaki olağanüstü hal sırasında çıkarılan bir Başkanlık kararı uyarınca N Djamena da hükümet arazisi üzerine izinsiz yapıldığı kabul edilen binlerce ev yıkıldı. Binlerce kişi evsiz kaldı ve alternatif barınma bulmaya çalışmak zorunda kaldı. Kenya da hükümet, Nairobi Nehri ne yakın olan kaçak yerleşkelerde yaşayanların bölgeyi terk etmesi gerektiğini duyurduktan sonra nehre yakın yaşayan yüzlerce aile zorla tahliye edilme tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Birçok ülkede cezaevi koşulları çoğu kez aşırı kalabalığa bağlı olarak uluslararası standartların oldukça altında kaldı. Her zamanki gibi bu durumdan en kötü etkilenenler, gözaltında iken temel ihtiyaçlarını karşılayacak kaynaklardan yoksun olan yoksul ailelere mensup mahkumlar oldu. Güvensizlik ortamı Bazı Afrika ülkelerindeki silahlı çatışma ve güvensizlik ortamı yüz binlerce kişiyi sınırların ötesinde uluslararası koruma veya kendi ülkelerinde güvenli bir yer aramak üzere evlerini terk etmeye zorladı. Kıtayı etkileyen en kötü silahlı çatışmaların bazılarında hükümet güçleri ve silahlı gruplar toplumların itibarını ve fiziksel bütünlüğünü tamamen hiçe saydı. Siviller rutin olarak çatışma taraflarınca saldırıların hedefi oldu; tecavüz ve diğer cinsel şiddet şekilleri yaygın olarak devam etti; çocuklar çoğu kez çatışmalarda savaşçı olarak kullanıldı ve insani yardım çalışanları hedef alındı. Bu silahlı çatışmalar kapsamında işlenen suçlardan uluslararası hukuk karşısında sorumlu olanlar neredeyse hiç hesap vermek zorunda kalmadı. 2008 yılı boyunca BM nin Afrika daki rolü ve bölgesel barışı koruma misyonları arttı, fakat sivil nüfusun korunması açısından önemli bir etki yaratamadı. Bu tamamen olmasa da kısmen yetersiz kaynaklar nedeniyleydi. BM ve Afrika Birliği gibi bölgesel organlar Sudan (Darfur), Çad, Somali ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti (Kuzey Kivu) ndeki silahlı çatışmaların çözümünde zayıf bir ilerleme gösterdi. Küçük silahların yaygınlaşması silahlı çatışmaların sürmesinde ve insan hakları ihlallerinin yaygınlığında önemli bir faktör olarak kaldı. BM silah ambargoları etkili olmadı. Uluslararası toplum Somali kıyılarındaki korsanlık ile savaşmak ve ticari çıkarlarını korumak için eşsiz bir kaynak seferberliği başlattı. Ancak, uluslararası toplum BM ambargosuna rağmen, Somali ye silah akışını durdurmak için benzer bir çaba göstermedi. Aynı şekilde, ne çatışmanın tüm taraflarınca gerçekleştirilen yaygın uluslararası insancıl hukuk ihlallerini durdurmak için, ne de suçluları uluslararası hukuk altında sorumlu tutmak için etkin olarak harekete geçti. Yüz binlerce kişi Somali deki çatışmanın sonucunda yakın zamanda yerlerinden edildi. Başkent Mogadişu ve çevresindeki çatışmalar, Ocak 2007 den bu yana 16,000 sivilin ölümüne ve kaydedilmemiş sayıda yaralanmalara neden oldu. Geçici Federal BÖLGESEL GENEL BAKIŞ AFRİKA BİZİ İKİ KERE FELAKET VURDU. İLK ÖNCE ŞEHRİMİZE SALDIRILDIKLARI İÇİN KAÇMAK ZORUNDA KALDIK. ŞİMDİ DE GERİ DÖNECEK HİÇBİR YERİMİZ YOK ÇÜNKÜ HÜKÜMET EVLERİMİZİ YIKTI. FELAKET HİÇ SONA ERECEK Mİ? Çadlı bir mülteci, Maltam mülteci kampı, Kamerun, Mayıs 2008. 18 19

Hükümet güney merkez Somali boyunca otoritesini kabul ettiremedi ve mevkilerini silahlı muhalif gruplara kaybetti. İnsani yardım örgütleri, ihtiyaç sahibi tahmini 3.2 milyon kişiye yönelik acil durum yardımları konusunda yalnızca sınırlı erişime sahipti. Gazeteciler ve insan hakları savunucularının yanı sıra insani yardım çalışanları da çoğu kez siyasi ve cezai nedenlerle hedef alındı. Kongo Demokratik Cumhuriyeti nin doğusundaki silahlı çatışma 2008 yılının ikinci yarısında tekrar alevlendi. Çatışmanın tarafları, sivillerin öldürülmesi ve kaçırılması, tecavüz ve diğer cinsel şiddet vakaları ile çocukların silahlı güç olarak kullanılması dahil olmak üzere sayısız insan hakları ihlalleri gerçekleştirdi. Yüz binlerce kişi çatışmalardan kaçtı. Darfur daki silahlı çatışma görünürde hiçbir siyasi çözüm olmaksızın yıl boyunca yoğunlaştı. Tecavüz, yağmacılık ve köylerin yıkılmasının yanı sıra sivillere yönelik saldırılar da devam etti. Milyonlarca kişi ülke içinde yerinden edilmiş bir halde kaldı ve insani yardım örgütleri, genel güvensizlik ortamı ve insani yardım konvoylarına yapılan saldırılar nedeniyle çoğu kez ihtiyaç sahiplerine ulaşamadılar. Sonuç olarak binlerce kişi acil yardımların ulaşamadığı bölgelerde kaldı. Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin yerleştiği kamplardakiler de dahil olmak üzere insanlar şiddete karşı korunmadan yoksundu. Ağustos ayındaki bir örnekte, yetkililer Güney Darfur daki Kalma kampınının etrafını sardılar, ateş açtılar ve iddialara göre kampı bombalayıp 47 kişiyi öldürdüler. Adalet ve Eşitlik Hareketi (JEM) isimli silahlı muhalif grup Mayıs ayında başkent Hartum civarlarındaki Omdurman a karşı bir saldırı başlattı. Saldırının sonucunda Sudanlı yetkililer Darfurlu olduğu düşünülen kişilere zulüm uyguladı. Yüzlerce kişi keyfi olarak tutuklandı ve gözaltına alındı, çoğu işkence veya diğer kötü muamelelere maruz kaldı. Ayrıca yargısız infaz vakalarının olduğu da bildirildi. Güney Sudan daki Abyei de de Sudan ordusu ile Sudan Halk Özgürlük Hareketi (SPLM) güçleri arasında bir çatışma çıktı; şehir yıkıma uğradı, 50,000 kişi yerinden edildi ve Kuzey ve Güney Sudan arasındaki Kapsamlı Barış Anlaşması nda yeni gerginlikler oluştu. Çad ve Sudan arasındaki gerginlikler, 2008 yılında, özellikle Şubat ayı başında Çad silahlı muhalif gruplarının başkent N Djamena ya saldırmasından sonra yeniden arttı. İki günlük yoğun çatışma sonrasında Çad hükümet güçleri saldırıyı püskürttü. Sonrasında, hükümet olağan üstü hal ilan etti ve çeşitli muhalefet üyelerini tutukladı, bu kişilerden biri zorla kaybedilmeye maruz kaldı. Ayrıca saldırıdan hemen sonra yargısız infazlar gerçekleştirildiği bildirildi. Tahminlere göre 50,000 kişi N Djamena daki şidetten kaçtı ve komşu Kamerun a sığındı. Silahlı çatışmalar 2008 yılında bölgedeki yaygın güvensizlik ortamının tek kaynağı değildi. Birçok ülkede seçimler sonrasında oluşan siyasi şiddet de görüldü. Kenya da 30 Aralık 2007 seçimlerinin ardından siyasi temelli etnik şiddet ve polis cinayetleri sonucu 1,000 den fazla kişi öldü. Yüz binlerce kişi bölgelerini terk etti ve bazıları Uganda gibi komşu ülkelere kaçtı. Zimbabve de ikinci tur başkanlık seçimlerinin öncesi ve sonrasında devlet destekli siyasi şiddet sonucunda en az 180 kişi öldürüldü ve binlerce kişi yaralandı. Çoğu, başta Güney Afrika olmak üzere komşu ülkelere kaçmaya devam etti. Kenya ve Zimbabve deki şiddet ve güvensizlik ortamı, binlerce insanın evine, gıda stoklarına, arazilerine ve diğer gelir kaynaklarına erişimini kaybetmesine yol açarak, insanların yalnızca fiziksel güvenliği değil, geçim sağlama olanaklarını da etkiledi. Yüzbinlerce kişi siyasi şiddet yüzünden temel ihtiyaçları için insani yardıma bağımlı hale geldi. Mayıs ayında Güney Afrika da yabancı düşmanlığından kaynaklanan saldırılardan kaçan on binlerce kişi, evlerinden uzaklaşmak zorunda kaldıkları ve tüm varlıklarını kaybettikleri için insani yardıma bağımlı hale geldi. Birçok ilde, insanların çoğu kez aynı toplumda yaşayan kişiler tarafından dövülmesi, cinsel saldırılara uğraması ve öldürülmesi sonucu 60 tan fazla kişi öldürüldü ve 600 den fazla kişi yaralandı. Görünen uyruğu, etnik kökeni veya göçmen konumu nedeniyle hedef alınan bireylere yönelik bu yabancı düşmanlığı kaynaklı saldırılar, kısmen Güney Afrikalıların halen yaşadığı yoksunluk nedeniyle tetiklendi. Resmi soruşturmalar failleri adalet önüne çıkarmadı veya şiddetin nedenlerini açıklığa kavuşturmadı. Dışlanma Afrika toplumlarındaki birçok grup korunmadan veya maruz kaldıkları ihlaller için tazminat mekanizmalarından dışlanmayla ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaya devam etti. Örneğin Uganda da, ülkenin kuzeyindeki silahlı çatışmalar sırasında sayısız insan hakkı ihlaline maruz kalan mağdurlar fiziksel zarar gördü ve kimsesiz kaldılar; çoğu kez de herhangi bir tazminat mekanizmasının dışında tutuldular. Afrika genelinde, insanlar yoksulluklarının durumu daha da kötüleştirmesiyle cinsiyetleri nedeniyle veya HIV oldukları için aileleri ve toplumları içerisinde ayrımcılığa maruz kaldı. Örneğin 5.7 milyon kişinin HIV ile yaşadığı Güney Afrika da, kırsal kesimde yaşayan yoksul kadınlar, HIV ve AIDS e yönelik sağlık hizmetlerine erişimde, sağlık tesisleri ile aralarındaki uzak mesafelere ve ulaşım masraflarına bağlı olarak engellerle karşılaşmaya devam etti. Toplum içinde damgalanma BÖLGESEL GENEL BAKIŞ AFRİKA GENÇ BİR FARDC ASKERİ EVİMİZE GELDİĞİNDE BEN EVDEYDİM BANA TECAVÜZ ETTİ DAHA SONRA CEZA OLARAK KIRBAÇLANDIĞINI ÖĞRENDİM, AMA ASKER HALA KAMPTA VE BEN HER GÜN ONU GÖRÜYORUM. ONU GÖRDÜĞÜMDE, BENİMLE ŞAKALAŞMAYA ÇALIŞIYOR. BENİ KORKUTUYOR. ÇOK GERGİN VE SİNİRLİ HİSSEDİYORUM. ŞİKAYETTE BULUNMAK İSTİYORUM, AMA BİR ASKERE BEN NE YAPABİLİRİM Kİ? Beni bölgesinde, Kuzey Kivu, DKC, yaşayan 56 yaşında dul bir çiftçi olan Venantine 25 Ocak 2008 günü tecavüze uğradı. 20 21

ve şiddet de dahil olmak üzere cinsiyet temelli ayrımcılık, kadınların kendilerini HIV enfeksiyonuna karşı koruma ve sağlık hizmeti veya destek arama imkanlarını etkiledi. Çeşitli toplumlarda kadınlar, adetler ve geleneksel uygulamalar yüzünden de ayrımcılığa uğradı. Örneğin Namibya daki belirli etnik grupların adetleri, özellikle evlilik ve veraset konularında olmak üzere kadın ve kız çocuklarına yönelik ayrımcılık uyguluyor. Çeşitli ülkelerde, özellikle Tanzanya da albino insanları, ayinlerle ilgili olduğu düşünülen cinayetlerle öldürüldü. Her ne kadar Tanzanya hükümeti cinayetleri ifşa etse de, 2008 yılında birçok kişinin tutuklanmasına rağmen hiç kimse bunlarla bağlantılı olarak yargılanmadı. İnsanlar, aralarında Kamerun, Gambiya, Nijerya, Ruanda, Senegal ve Uganda nın da bulunduğu bazı ülkelerde (görünen) cinsel eğilimleri nedeniyle zulme uğradı. Çeşitli ülkelerde eşcinsel ilişki suç teşkil etti. Birçok Afrika ülkesinde adli sistem bağımsızlıktan yoksundu. Buna ek olarak adalet sistemi, cezai davaların görülmesinde aşırı gecikmelere yol açacak ölçüde çoğunlukla yetersiz kaynaklı, zayıf donanımlı ve yetersiz kadroluydu. Mali kaynaklara erişim imkanı az olanlar için cezai adalet sistemini tartışmak bir kabus halini alabiliyor. Örneğin Nijerya da, yoksul olanlar, kabul edilebilir bir zaman içerisinde adil yargılamaya erişim aşamasında sayısız engelle karşılaştı. Yasal yardım sağlamak için bazı çabalar gösterilmiş olsa da, avukata ihtiyacı olan ancak masrafını karşılamayanlar için, ölüm cezası içeren davalarda bile yeterli yasal temsil sağlanamadı. 2008 yılında Nijerya da infazlarını bekleyen yaklaşık 700 kişinin tek ortak noktası yoksul olmalarıydı. Bununla birlikte, bir dönüm noktası kararında Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), yetkililerin köleliğe yönelik mevcut kanunları uygulamadıkları nedeniyle Nijer Hükümeti nin on yıldır aile içi ve cinsel kölelik altında tutulan bir kadına tazminat ödemesini hükmetti. Sesini duyuramayanlar Hükümetler gerekçe olmasızın ifade, örgütlenme ve barışçıl toplanma özgürlüğü hakkını kısıtlamaya devam etti. Buna rağmen, genelde birbirleriyle ortak çalışan ve git gide daha güçlü bir hal alan sivil toplumlar ve bağımsız medya, hükümetlerin bilgiyi kontrol etme çabalarına karşı çıktı. Yasal mevzuat ve diğer kanun şekilleri çoğu kez sivil toplum ve medyanın çalışmalarını sınırlandırmak için kullanıldı. Etiyopya da yetkililer insan hakları faaliyetlerini suç kapsamına alan ve yetkililere sivil toplum örgütleri üzerinde aşırı kontrol sağlayan bir yasa tasarısı hazırladı. Svaziland da, kabul edilemeyecek şekilde geniş bir terörizm tanımına sahip olan yeni Terörizmi Durdurma yasası, sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri üzerinde dondurucu bir etki yarattı ve ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma ve örgütlenme haklarını ihlal etti. Çad da basın özgürlüğünü sınırlamaya yönelik bir başkanlık kararı olağanüstü hal kaldırıldıktan sonra da geçerli kaldı. Sudan da özel medya organları üzerindeki denetim güçlendirildi. Ruanda da yabancı gazeteciler de dahil olmak üzere bağımsız medya çalışanlarının çalışma alanları sınırlı kaldı. Lesotho da sınırlayıcı yayın düzenlemeleri ve suç teşkil eden iftira, tahrik ve benzeri suçların kullanımı bireysel medya çalışanlarına ve ifade özgürlüğüne zarar vermeye devam etti. Kenya da meclis bir medya yasa tasarısı geçirdi, Uganda da da yetkililer yönetmeliği tasarlıyordu; bu yasalar basın özgürlüğünü daha da kısıtlayacak nitelikteydi. Nijer de hükümet, basında ülkenin kuzeyindeki çatışmalara dair haberler yayınlanmasına yönelik medya yasağı koydu ve gazetecilerin söz konusu bölgelere seyahat etmesini yasakladı. Angola, Çad, Ekvator Ginesi, Gambiya, Kamerun, Nijer, Nijerya, Senegal, Sudan, Tanzanya ve Togo dahil olmak üzere birçok ülkede yayınladıkları haberler yetkililer tarafından onaylanmayan medya organları askıya alındı. Gazeteciler sadece mesleklerini ifa ettikleri için rutin olarak tutuklandı ve bazen cezai suçlarla itham edildi. Burkina Faso, Burundi, Çad, Ekvator Ginesi, Etiyopya, Gambiya, Moritanya, Kamerun, Kongo Cumhuriyeti, Svaziland ve Zimbabve de siyasi muhalifler keyfi olarak tutuklandı ve gözaltına alındı. Bazı davalarda siyasi muhalefet üyeleri zorla kaybedilmelere maruz kaldı veya yasadışı bir şekilde öldürüldü. Eritre gibi diğer ülkelerde de ifade özgürlüğü ve sivil toplum mevcut değildi, ayrıca siyasi muhalefete yer yoktu. İnsan hakları savunucuları birçok ülkede risk altında kaldı, çoğu kez taciz edildi ve bazen başkalarının haklarının yanı sıra kendi haklarını korudukları için de tutuklandı. Gazeteciler ve insan hakları aktivistleri güvenlik riskleri nedeniyle ülkelerinden sürekli kaçmak zorunda kaldı. Zimbabve de sayısız insan hakları aktivisti, sendika temsilcileri ve siyasi muhalefet üyeleri tutuklandı. Bazıları, hükümet güvenlik güçleri ve yetkililer için çalışan devlet dışı aktörler tarafından zorla kaçırıldı ve öldürüldü. Çad, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, ve Sudan da da insan hakları savunucuları tutuklandı. Bazı durumlarda gözaltına alınanlar işkence gördü veya kötü muameleye maruz kaldı. Birçok ülkede sivil toplum örgütleri kapatıldı veya yetkililer tarafından kapatılmakla tehdit edildi. BÖLGESEL GENEL BAKIŞ AFRİKA ZARARLAR İÇİN TAZMİNAT İSTİYORUM. BANA SALDIRANLARLA KONUŞMAK VE NEDEN DÖVÜLDÜĞÜMÜ ONLARDAN DUYMAK İSTİYORUM. AYRICA ONLARIN ADALET ÖNÜNE ÇIKARILMASINI İSTİYORUM. Lyn, 86 yaşında siyasi şiddet mağduru bir kadın, Zimbabve, Ağustos 2008. 22 23