KÖY. Yazan: Gürkan SARIDAŞ



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

DEĞERLER EĞİTİMİ SINIF İÇİ ETKİNLİK PLANI MAYIS-HAZİRAN AYI İŞLENEN DEĞER: AİLEMİZİ ARKADAŞLARIMIZI VE HAYVANLARI SEVMEK ARKADAŞ SEVGİSİ DOSTLUK

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

UYGULAMA 1 1. Aşama Şimdi bir öykü okuyacağım, bakalım bu öykü neler anlatıyor?

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Herkese Bangkok tan merhabalar,

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış


Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

ISBN :

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

tellidetay.wordpres.com

YAZAR:VOLKAN MESTANDOĞAN BETA YAYINEVİ

2.sınıf Hayat Bilgisi Konu Özetleri

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

Bu kısa Z Nesli tanımından sonra gelelim Torunum Ezgi nin okul macerasına.

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

ama yüreğe dokunanlar

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Aşağıdaki 5 cümlenin hepsine evet demiyorsanız, bu pdf dosyasını incelemek için gereken 3 dakikayı ayırmasanız da olur

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Bu kitabın sahibi:...

Söyleyiniz. 1- Çağdaş caddeye neden koştu? 2- Kazadan sonra Çağdaş a kim yardım etti? Sözcük Sayısı : 56

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

Otistik Çocuklar. Berkay AKYÜREK 7-B 2464

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör.

tellidetay.wordpress.com

tellidetay.wordpress.com

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Transkript:

KÖY Yazan: Gürkan SARIDAŞ @ Ekim 2009 1

Bilgisayar başında oturmuş heyecanla ekrana bakıyordu. Dün gecenin uykusuzluğu bastırmasına rağmen hala direniyordu. Gözleri yuvalarından fırlarcasına kenetlenmiş sağ elinin işaret parmağı ile klavyenin üzerindeki F5 tuşuna sabit aralıklarla basıyordu. Arada sırada ufff pufff gibi sesler çıkarsa da yerinde duramıyor adeta sandalyede zıplıyordu. O gün bütün hayatını değiştirecek olan kararı görecekti ekranda. Ailesi ise yan odada sıkıntılı bekleyişin işkence haline dönüşünü izliyordu. Annesi bir yandan dualar ediyor, babası ise oğlunun geleceğini düşünüyordu. Ya olmazsa? Kardeşi pek bir şeyin haberinde değil fakat abisinin gidebileceğini biliyordu. İnsanın gözlerinin önünden hayatının geçmesi vardır ya işte o şu an Kemal bunları yaşıyordu. Çocukluğu ile başlayan ve bugüne kadar olan her günü tek tek hatırlıyordu. İlk okula gidişi vardı hiç unutamadığı. O gün her ne kadar çok seviniyor gibi görünmeye çalışsa da okul denilen kavramın ne olduğunu öğrenmek bile istemiyordu. Ağlamamaya söz vermişti annesine fakat gözyaşları sürekli yanaklarından süzülüyordu. Sevinçliydi aslında ama anne sevgisi daha ağır basıyordu. Okulun kapısına geldiğinde annesi eğildi ve yanağına bir öpücük kondurdu. Bak oğlum ağlamak yok. Burada seni herkes çok sevecek ve inşallah okuyup adam olacaksın. İyi çalış derslerine tamam mı? dedi. İlk adımını attığında ise onun gibi birçok çocuk vardı orada fakat tek farkları onlar ağlıyordu. Günler ayları, aylar yılları kovaladı ve şuan aynı okul kavramına geri dönmeye hazırlanıyordu. TC Kimlik numarasını boşluğa yazıp Sorgula butonuna tıkladığında yeşil bir yazı görürse çok iyiydi fakat ya kırmızı bir yazı görürse? Duyguları o kadar karmaşık ve allak bullak olmuştu ki ne hissettiğini bilmiyordu. Zaten heyecandan bütün gece tavana bakmış ve kendine defalarca Ya olmazsa? diye sormuştu. Ve ekran açıldı. Personel Genel Müdürlüğünün sayfasında TC Kimlik numarasını isteyen bir sayfa ona bakıyordu. Başından aşağıya kaynar sular dökülmüş ve heyecanı gittikçe daha da artmaya başlamıştı. Kalp atışları koşan bir atın yere vuruşları gibi gittikçe hızlanıyor ve sertleşiyordu. 2

Elleri titreye titreye TC Kimlik numarasını girdi. Sorgula butonunun üzerine doğru fareyi hareket ettirdi. Butona tıkladığı anda bütün bilinmeyen sorular çözümlenecekti. Sorgula butonuna tıkla. O da ne. Sayfa açılmamıştı. Tekrar geri tuşuna tıkladı. Tekrar TC Kimlik numarasını girdi. Sanki yaratıcı tarafından o sayfayı görmesi istenmiyordu. Ümitsizliğe kapıldı. Evet olmadı dedi. Ümitsizce tekrar butona tıkladı. Gözlerini kapadı fakat açamıyordu. Karşısındaki tablonun ne olacağı konusunda bir fikri yoktu ve kalbi yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu. İşte bu benim sonum dedi ve gözlerini açtı. Karşısında bir Türkiye haritası ve bir kısmı kırmızıya boyanmış. Sol tarafta seçenekler altta ise yazılar vardı. Yazılara doğru gözlerini kaydırdı. Tercihlerinin üzerinde yeşil bir yazı ile Tekirdağ / Çorlu / Vakıflar İlköğretim Okulu na atamanız yapılmıştır. yazıyordu. Gözlerine inanamadı. Türkiye haritasına baktığında Tekirdağ ili kırmızı ile boyanmış bir şekilde duruyordu. Alttaki tercihlerine baktı ve 5. Tercihi kalın ibarelerle gösteriliyordu. Sevinçten içi içine sığmıyor ve bağırmak istiyor ama bağıramıyordu. Yüzü gülüyor fakat boğazında düğümlenen bir şey konuşmasını engelliyordu. Kalbi bu sefer daha da güçlü çarpmaya başladı. Büyük bir sevinçle yerinden kalktı ve Evvet diye bağırdı. Bilgisayar masasının başında dikilmiş sol elini yumruk yapmış bir şekilde tutarken aniden kapı açıldı. Önde babası arkasında annesi ve en arkada kardeşi haber bekleyen gözlerle kendisine bakıyordu. Babasının yüzü gülmeye meyilli, annesinin yüzü Allah ım sen büyüksün dercesine mutlu fakat hiçbir şeyden habersiz kardeşi ise anlamsız anlamsız bakıyordu. Atandım baba, atandım gidiyorum. diyerek babasının boynuna sarıldı. Babası ise öyle bir Oğlum diye seslenmişti ki altında yatan anlamı herkes gayet iyi biliyordu. Ailenin gurur kaynağı Kemal bir başarıya daha imza atmıştı. Aman Allah ım diyerek gelen annesi ise kucaklaşan baba ve oğla sarıldı. Kardeş ise sevinilecek bir olay yaşandığının farkına vararak abisinin bacağına sarıldı. Mutluluktan hepsi sarhoş olmuştu. Babası kafasını kaldırdı oğluna baktı ve Doğu değildir inşallah dedi. Hayır Tekirdağ-Çorlu diyerek cevap verdi oğlu. Dualarım kabul oldu 3

yarabbim diyerek konuya girdi annesi. Ağlamaklı olan ailenin tek istediği de buydu zaten. Şimdi sen gidiyor musun abi? dediğinde küçük kardeşine verecek cevap bulamadı Kemal. Eğildi sarıldı ve yanağına küçük bir öpücük kondurarak Evet dedi Senin gibi küçük çocuklara öğretmenlik yapmaya gidiyorum. Tekrar sarıldılar Kardeşi kendisini de götürmesini isteyecekti ki sonradan vazgeçti. Zaten kendi arkadaşları da güzeldi ve burada çok mutluydu. İşte o en güzel dakikalardan sonra bir hafta çabucak geçivermişti. Evden ayrılma vakti gelmiş çatmış bavullar hazırlanmış ve hüzünlü yüzler gülümsemek için kasılmak zorunda bırakılmıştı. Kapının önünde elini öperken babasının şöyle bir kocaman sarılmak ve hakkını helal et demek istese de kelimeler ağzından dökülemedi. Sarıldı, sarıldı, sarıldı Sırada annesi vardı. Gariban hüzünlü vefakar anası. Anacım ben gidiyorum ülkeme, vatanıma iyi insanlar yetiştirmeye gidiyorum kendine iyi bak anacım dedi. Sarıldı annesine ve gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Kardeşi ise ağlamaklı olarak baktı abisine ve onlara sakın vurma hepsine okumayı öğret abi dedi. Yanaklarından ve gözlerinden öptüğü kardeşine de sıkıca sarıldıktan sonra el sallayarak otogara doğru yol almaya başladı. 12 saatlik yolculuk boyunca düşünmek için iyi bir zamanı vardı Kemal in. Nasıl bir öğretmen olmalıydı? Nasıl bir eğitimci? Meslektaşları nasıldı acaba? Öğrencileri nasıl?... Sorular üstüne sorular geliyordu zihninin köşesinden, ortasına ortasına Yavaş yavaş gözleri ağırlaşmaya ve kapanmaya başladı. Koskoca 3 saat boyunca uyuyakalmıştı otobüste. İl milli eğitim müdürlüğüne oradan kaymakamlığa oradan da ilçe milli eğitim müdürlüğüne girdi. İşlemlerini tamamlamıştı fakat saat öğleden sonra 3 ü gösteriyordu ki bu da köy okulunun ders bitiş saatiydi. Okula gittiğinde kimseyi bulamayacaktı. Oysa o kadar çok istiyordu ki okula gidip öğrencileriyle tanışmayı. Artık pazartesi gitmesi gerekiyordu. İki günlük bir ara daha girmişti öğrencilerine kavuşmasına. Heyecan o kadar çok vardı ki yerinde duramıyor adeta hop oturuyor hop kalkıyordu. Öğrencilerine kavuşmak onların saçlarını okşamak bir şeyler öğretmek için hevesleniyor ve zamanın bu kadar yavaş geçtiğine inanamayıp deli divane oluyordu. 4

Artık gitme vakti gelmişti. Öğrencileri ile öğretmen arkadaşları ile ve yöneticileri ile tanışacak ve ülkesine katkıda bulunmanın verdiği hazla gülümseyecekti. Odasından çıktı ve dolmuş durağına doğru yol almaya başladı. Elinde çantası, güzel siyah bir takımı, beyaz gömleği, cilalanmış ve yeni boyanmış siyah ayakkabısı ve öğretmen olmanın verdiği gururla başı dik alnı açık emin adımlarla yürümesi onun bir öğretmen olduğunu ispatlıyordu. Kendi kendine Beni görenler iş bu adam öğretmen ve öğretmen dediğin bu şekilde olmalıdır demeli diyordu. Dolmuş geldiğinde etrafındaki kişilere öncelik tanıyarak en son bindi. İşte o an gelmişti. Herkese öğretmen olduğunu vurgulayacaktı. Takdir görecekti. Vakıflar köyü bir öğretmen alır mısın şoför bey? dedi. Şoför arkasına döndü şöyle yukarıdan aşağıya doğru bir süzdükten sonra Köyümüz bu kişi ile eğitilecek dercesine kafasını salladı ve Yeni mi atandınız köyümüze öğretmen bey? diye sordu. İşte o an öğretmenliğin ne demek olduğunu anlamış ve toplumdaki statüsünü koruma yolunda örnek adımlar atacağına söz vermişti. Evet dedi. Cuma günü atandım fakat işlerim yetişmedi bugüne nasip oldu okula gelmek. diyerek kibarca karşılık verdi. Yaklaşık 30 dakikalık bir yolculuğun ardından şoför yavaşladı ve Köyümüz okulu burası öğretmen bey inşallah çocuklarımızı ve köyümüzü seversiniz. Diyerek okulu gösterdi. İki katlı yeni yapılmış bir bina etrafında yeşilliklerle dolu bir yerdi. Çocuklar sevilmez mi? diyerek karşılık verdikten sonra teşekkür ederek ve iyi günler dileyerek dolmuştan indi. Okulun sürgülü kapısı karşısında önce durdu ve okula baktı. İçinden Evet Kemal sonunda beklediğin şey oldu. Hadi bakalım doktorlar, mühendisler, öğretmenler yetiştirmeye başla dedi. Yine kendinden emin adımlarla okulun büyük bahçesine girdi ve okula doğru yürümeye başladı. Okulun içine girdiğinde Kemal i büyük bir koridor karşıladı. Sol tarafında çok amaçlı salon 1-A sınıfı ve merdivenler, sağ tarafında ise öğretmenler odası, müdür odası ve 2-A sınıfı vardı. Etrafını bir kolaçan ettikten sonra öğretmenler odasına doğru yol yürümeye başladı. İçeriden öğretmen arkadaşlarının gülüşmeleri ve konuşmaları geliyordu. Acaba ne diyerek içeriye girmeliydi? Merhaba, ben öğretmen Kemal. mi yoksa Merhaba arkadaşlar, ben okula yeni atanan sınıf öğretmeni 5

Kemal mi? En iyisi içeriye girip direk Merhaba arkadaşlar demekti. Sade ve gösterişsiz. Zaten ileride Kemal in ne kadar başarılı olacağını göreceklerdi. Tamda kapının önünde bunları düşünürken birden kapı açıldı ve bütün kâğıtlar ortalığa saçıldı. Kapı Kemal e çarpmış fakat karşında gördükleri karşısında dona kalmıştı. Kapının diğer tarafında 1.80 boylarında, uzun kıvırcık sarı saçlı, mavi gözlü bir bayan duruyordu. O kadar kibar ve alımlıydı ki gözlerini ondan alamıyordu. Beyaz bir gömlek, pembe bir pantolon, pembe küpeleri, beyaz topuklu ayakkabıları ile göz kamaştırıyordu. Kemal o kadar yoğun duygu ve düşüncelere dalmıştı ki dış dünya ile bütün bağlarını kesmiş sadece onu izliyordu. Kemal bakıyor, karşısındaki mükemmel bayanın dudakları oynamasına rağmen hiçbir şey duymuyordu. Omzundaki elini hissettiğinde ise irkildi ve eline baktı. Karşısındaki hoş bayan Beyefendi iyi misiniz? Çok özür dilerim kapının arkasında olduğunuzu geç fark ettim diyordu. Kemal hemen kendine geldi ve Asıl ben özür dilerim kapının arkasında durmamalıydım dedi. Ortaklaşa yerden dağılan kağıtları topladılar. Bir yandan kâğıtları topluyor bir yandan da soru soruyordu. Birisini mi arıyorsunuz okulumuzda? Kemal in cevabını vermeye hazır olduğu soru işte buydu. Hayır, ben yeni atandım buraya, sınıf öğretmeni Kemal ben. İşte o an kafasını kaldırdı ve gülümseyerek Hocam hoş geldiniz o zaman. Bende yeni atandım bu okula Ayşegül ben. diyerek cevap verdi. İşte o an Kemal in de yüzü gülmeye başladı. Kağıtları topladıktan sonra öğretmenler odasına girdiler. Okul yeni açılmış olduğu için odada bulunan bütün öğretmenler yeni atanmış kişilerdi fakat içlerinden en geç gelen Kemal di. Hepsiyle tek tek tanıştı fakat gözü ve kulağı sürekli Ayşegül ün üzerindeydi. Sürekli onu izliyor gülmesine, konuşmasına ve sevimli hareketlerine hayran hayran bakıyordu. Her sınıftan bir şubeli küçük bir okuldu. 1. Sınıftan 8. Sınıfa kadar ve 12 öğretmen 1 müdürlü olan okul sıcak bir ortam gibi görünüyordu. İşte emekli olacağım okul diye düşündü Kemal. En kısa zamanda Ayşegül ile iletişimini sıklaştırmalı ve onu daha yakından tanımalıydı. O gün seminerleri bitesiye kadar bütün öğretmenlerle tanıştı ve yeni bir sene için gerekli olacak hazırlıklarını tamamlamaya başladı 6

Günler artık onun için geçmek bilmiyordu. Öğrencilerine kavuşmak için dört dönüyor fakat bir türlü gün gelip öğrenciler okula başlamıyordu. Daha okulların açılmasına koskoca altı gün vardı. Gün geçtikçe okulun işleri ile ilgileniyor, köylülerle tanışıyor, öğretmen arkadaşları ile ilişkilerini kuvvetlendiriyordu. Bir yandan seviniyor bir yandan üzülüyordu. Ailesinden ayrı geçen günler o kadar üzüntü veriyordu ki Oysa ki yeni kişiler yetiştirmek ve seneler sonra Öğretmenim beni tanıdınız mı? şeklinde başlayan diyaloglara ulaşmak için can atıyordu. O gün haftanın son günüydü ve gelecek hafta okullar açılıyordu. Geçirebilecekleri son rahat hafta sonuydu. Öğretmenler odasında bir sessizlik oluşmuş ve yorgunluk öğretmen odasından taşıyordu. Birden Kemal doğruldu ve Arkadaşlar hafta sonunu birlikte geçirmeye ne dersiniz? dedi. Bundan sonra zaten kolay kolay gezemeyiz. Öğrencilerle ilgilenmekten yorgun düşüp hafta sonu dinleniriz. Ayşegül okuduğu kitaptan kafasını kaldırdı ve Bugün duyduğum en iyi teklif. dedi. İşte bu Kemal in en çok duymak istediği sözlerdi. Diğer arkadaşları da katılınca güzel bir hafta sonu geçeceği şimdiden belli oldu. Cumartesi günü geldiğinde sabah kahvaltıdan sonra hemen buluştular. Buluşma noktasına ilk gelen Kemal di. Belki Ayşegül de erken gelir ve birkaç muhabbet ederiz düşüncesi vardı. Sabah güneşi o kadar güzeldi ki kahvaltı yapmak için gidilebilecek bir mekan güzel olurdu aslında. İşte düşüncesi gerçekleşti ve köşeyi dönen Ayşegül Kemal e doğru yaklaşmaya başladı. Kemal, Ayşegül ü hemen görmüş olsa da görmemiş gibi davranmaya çalıştı. Ayşegül de onu görür görmez gülmeye başlayıp el salladı. Günaydın dedi ilk Ayşegül ve o kadar güzel gülümsüyordu ki sanki Kemal i büyülüyordu. Günaydın Ayşegül hocam diyerek cevap verdi Kemal. Günün güzelliğinden, gidilecek yerlerden ve çevreden konuşuldu. Aslında sadece Ayşegül konuşuyordu ve Kemal onun gözlerinin içinden akıp gidiyordu. Sohbet etmek o kadar güzel ve akıcıydı ki hiç bitmesin istiyordu. Ara sıra aklına takılan birkaç soru da Ayşegül ün de aynı düşünceler içinde olup olmadığıydı. Bazen Ayşegül ün kendisine ilgi duymadığını düşünüyor ve çok üzülüyordu. Halbu ki bir de ilgi duyuyorsa işte o zaman dünyalar Kemal in olacaktı. Bunu öğrenmenin bir yolu vardı fakat bu yolu denemek için cesaretli olması gerekiyordu. Şu durumdayken Kemal in 7

cesaretlenecek bir durumu yoktu ve duygularından emin olasıya kadar bu konuyu biraz askıya almalıydı. Diğer arkadaşları da geldikten sonra otobüse binerek Tekirdağ a doğru yola çıktılar. Kırk dakikalık bir yolculuğun ardından Tekirdağ a vardılar. Tekirdağ da kahvaltı yapmak için en iyi mekan sahil kenarıydı. Ayşegül buranın İzmir e çok benzemesinden çok mutlu olduğunu söyledi. İzmir bir aşk kentiydi ve İzmir e karşı olan tutkusu Ayşegül ü İzmir e doğru çekiyordu. Kemal ise hayatındaki en güzel günleri geçiriyor ve aşkından dört köşe oluyordu. Zaman zaman konu öğretmenliğe geliyor ve mesleğe ilk defa başlayacak olan bu öğretmenler öğrencilere nasıl davranmaları gerektiğini tartışıyor en iyi eğitimi nasıl verebileceklerini düşünüyorlardı. Ayşegül birinci sınıfları almak istiyor fakat diğer arkadaşları Ayşegül kadar cesaretli davranamıyor ve ara sınıf alma taraftarı oluyorlardı. Köyden dışarıya giden ara sınıf öğrencileri de bu şekilde köydeki okula çekilecek ve öğrencilerin daha rahat eğitim almaları sağlanacaktı. Kahvaltıdan sonra sahil kenarı biraz dolaştılar ve Kemal ve Ayşegül sürekli yan yana dolaşıyor ve birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı buluyorlardı. Deniz kenarında kordon boyu yürür gibi yürüdüler. O kadar daldırmışlardı ki MEY fabrikasına geldiklerinin farkına bile varmadılar. Hemen MEY fabrikasının satış mağazasına girerek bir şişe Tekirdağ Rakısı aldılar. Sonra yürümeye devam ettiler ve Tekira ya girdiler. Tekira Tekirdağ ın en büyük alışveriş merkezlerindendi. Buraya girdiklerinde Kemal in aklına hemen Ayşegül e hediye almak geldi fakat nasıl bir tepki uyandıracağını bilemedi. Ayrıca bu fikrin oluşturduğu bir soru işareti daha vardı. Bir oyuncak mı alınmalıydı yoksa bir öğretmene hediye alırcasına bir kalem falan mı almalıydı. Düşünceler Kemal in kafasında sağa sola doğru dolaşırken Ayşegül birden bir mağazaya girdi ve bir kazak alarak Kemal e işaret etti. Kemal şok olmuştu. Ayşegül e bir hediye almak istiyor ve düşünüyorken Ayşegül ondan daha hızlı davranmıştı. Hemen Ayşegül ün yanına gitti ve sordu Bu ne? aldığı cevap ise onu havalara uçurmuştu. Sanaaaa Ne kadarda gerek yok, zahmet etme gibi kelimeleri tekrarlasa da Ayşegül ona bir kazak hediye etmişti. Kemal altta kalmamak için en kısa zamanda bir hediye almalıydı ona. 8

Biraz daha ilerledikleri zaman bir giyim dükkanı Kemal in gözüne çarptı ve Ayşegül ü zorla içeriye soktu. Kemal in aklında güzel bir hinlik vardı. Mağazada Ayşegül gitmek için dirense de Kemal kararlıydı. Kemal gayet şirin bir şekilde Hani 29 Ekim de Cumhuriyet Balosu olacak ya, işte o zaman birlikte Cumhuriyet Balosuna gideceğiz ya, işte o zaman bu boleroyu giyersin. Dediğinde Ayşegül kahkahaya boğuldu. Ay Kemal bir hoşsun gerçekten. Hem hediye alma inceliğinde bulunuyorsun hem de gece davetinde bulunuyorsun. İşte o an ikisi birden tekrar gülerek mağazadan çıktılar. Diğer arkadaşları ise şaşkınlık içinde onlara bakıyordu. Tekira yı dolaştıktan sonra çok yoruldukları için bir yere oturma kararı aldılar ve bir cafeye oturdular. Kemal hemen en sevdiği içecek olan kremalı çikolata söyledi, Ayşegül ise Bana da aynısından dedi. Diğer arkadaşları ise çay söyledi. Gerçekten çok güzel bir gün geçiriyorlardı ve Kemal çok mutluydu. Ayşegül ile ilgili tüm noktalara dikkat ediyor ve manalar çıkarmaya başlıyordu. Akşam olup otobüse bindiklerinde akşam saat sekiz sularıydı. İşte o an Kemal in içine bir sıkıntı çökmüştü. Bu gün bitmesiiiiiinnnnnn diye bağırmak istiyordu fakat yapamazdı. Çorlu ya gelip ayrılmak üzere olduklarında herkesin düşüncesi aynıydı. Herkes Çok güzel bir gündü arkadaşlar teşekkür ederim diyerek ayrıldı. En sona ilk başta olduğu gibi Ayşegül ile Kemal kaldı. İkisi de birbirinin gözlerine bakıyor ve bir şey söylemek isteyip söyleyemediklerini belli ediyorlardı. En sonunda ikisi de cesaretini toplayamayıp ayrıldılar. Kemal eve gidesiye kadar Ayşegül ü düşündü hatta yatasıya kadar... Hiç aklından çıkartamıyordu onu. Artık zaman gelmiş öğrencilerle tanışacağı zamana saatler kalmıştı. Sabah olduğunda çok etkileyici olmalı ve bir öğretmen olduğunu vurgulamalıydı. Sabah güneş ışığı yüzüne vurduğunda saat daha 7 bile olmamıştı. Halbu ki saatini 7 ye kurmuştu. Heyecanlıydı ve öğrencileriyle tanışacağı zamanı düşündükçe kalbi daha da çok çarpıyordu. Hemen yataktan kalktı. Dışarıya baktığında güneşin tüm neşesiyle kendisine gülümsediğini fark etti. Sevindi. Doğruca banyoya girdi. Traşını oldu. Duşunu aldı temizlendi. Islık çalarak evinde dolaşıyor sevinçten uçuyordu. Traş kolonyasını sürdü, yanan 9

yüzünü elleriyle havalandırarak ferahlattı. Kolonyanın etkisiyle gözlerini açamıyor aynada kendini yarım yamalak görüyordu. Mutfağa girdi, çayın altını ocağa koydu ve yine en sevdiği parçayı ıslık çalarak söylerken kahvaltısını hazırlamaya başladı. Önce zeytinyağı koydu bir tabağa üstüne birkaç zeytin, limon parçası ve biraz karabiber Hemen bir parça ekmek kopararak tadına baktı. Mükemmel Hemen ardından sofraya peynir, reçel, bal koydu. Çayın altı kaynamıştı ve hemen üzerine biraz kaçak çay koydu ve çaya sıcak su ekledi. Bir zaman sonra artık çay da hazırdı ve kahvaltı harika bir şekil almıştı. Kahvaltı sofrasını topladıktan sonra hemen giyinmeye başladı. Yatak odasındaki dolabı açtığında yüzü düştü. Acaba hangisini giymeliydi? Gülümsedi ve Bugün en yakışıklı günüm olmalı dedi. Özel günlerde giyilebilecek en iyi renk siyahtı ve Kemal de bugün öyle yapacak ve siyah renkli bir takım diyecekti. Hemen beyaz kol düğmeli gömleğini aldı ve üzerine giydi. Kol düğmelerini taktıktan sonra çoraplarını giymek için komedine yöneldi. Gri renk bir çorap giydi. Siyah renk Cruzzo marka takımını aldı ve kılıfından çıkardı. Takım parlıyor ve asalet temsil ediyordu. Önce pantolonunu giydi. Ardından güzel bir kravat takmak için sağına döndü. Renk renk, cıvıl cıvıl kravatları vardı. Hepside genç, dinamik ve enerji ifade ediyordu. İçlerinden en sevdiği renk olan kırmızıyı seçerek boynunda bağlamaya başladı. Bir yandan kravatını bağlıyor bir yandan da ayanda kendine gülümsüyordu. Öğrencilerine beğenilme çabasında olan bir öğretmen Giyindi, eline çantasını aldı ve parlamış ayakkabılarının topuklarına basa basa ilerliyordu. Gururlu ve dimdik. Yürürken bir yandan da ceketinin sol tarafındaki Atatürk rozetine bakıyor ve gururla gülümsüyordu. İşte o an içinden Atam senin çizdiğin yolda yürüyorum, yürüyeceğim sözlerini geçiriyordu. Köyün arabalarını beklemek için durağa geldi ve bir öğretmen edasıyla dikilmeye başladı. Etrafındakilerin dikkatini çekmek, beğeni almak ve İşte bu öğretmen dedirtmek için elinden geleni yapıyordu. Köyün arabası geldi ve arabaya binerken besmele çekmeyi unutmadı. Köye doğru yolculuk başlamıştı. Aslında sadece 12 km olan o kısacık yol dolmuşla 35 dakika sürüyordu. Koskoca 35 dakika. Boş koltukta o 35 10

dakikanın geçmesini heyecanla beklerken bir başka durakta bir yolcu bindi ve Kemal in yanına oturdu. Muhabbet etmeye başladılar. Diğer yolcunun Öğretmensiniz herhalde diye sorması Kemal i çok mutlu etmişti. Köyün ismini söylediğinde ise yolcunun yüzü biranda düştü ve İnşallah başarılı olursunuz öğretmenim dedi. Kemal şüphelenmişti fakat bir köy okulunda başarının düşük olması gayet normaldi fakat Kemal bunu çok kolay aşacaktı. O öğrencileri çok seviyor ve öğrencilerde onu sevecekti. İşte o koskoca 35 dakikalık yolculuk bitmiş ve köye gelmişlerdi. Okulun karşısında indi ve yolun karşısına geçmek için bekledi. Okula baktı gülümsedi. Derin bir nefes aldı ve ilk adımı attı. Çocukların çekinik ve meraklı bakışları etrafında dolaşmaya başlamıştı bile. Kendinden emin adımlarla okulun kapısından girdi ve geniş bahçenin ortasından okul binasına doğru yürümeye başladı. Öğrenciler tek tek geliyor ve Günaydın diyorlardı. Enteresan olan ise ortalıkta hiç kız öğrencinin olmamasıydı. Okul binasına girdiğinde o ilk günü hatırladı. Ayşegül ile karşılaşmalarını Öğretmenler odasına yöneldi ve kapıyı açıp içeriye girdi. Hemen hemen bütün öğretmen arkadaşları ve müdür oradaydı. Eğitim öğretim yılınız hayırlı olsun arkadaşlar, Günaydın dedi. Sizin de hocam. Günaydın şeklinde cevaplar aldı. Herkesin heyecanı yüzünden okunabiliyordu. Sevinç ve heyecan birleşmiş ve büyük bir coşku oluşturmuştu. Az sonra dışarıya çıkacaklar ve İstiklal Marşı nı okuyacaklardı. Tabi sonra Andımız. Yemin edeceklerdi namus ve şerefleri üzerlerine. İlk zilin çalması bile öğretmenlerin yüzlerindeki gülümsemeyi büyük bir heyecana bırakmasına neden oldu. Hepsinin kalbi küt küt atıyordu. Birbirlerine baktılar ve Haydi arkadaşlar öğrenciler bizleri bekler diyerek dışarıya çıktılar. Birinci sınıftan sekizinci sınıfa kadar tek tek sıra olmuşlardı. Her sınıftan bir şube vardı zaten. Okulun kapısından dışarıya çıktığında öğretmenlerin yüzlerinde bir şaşkınlı oluştu. Her biri sınıfının başına geçecekken şaşkın şaşkın öğrencilere bakıyor ve bu olaya bir anlam veremiyorlardı. Önce Kemal davrandı ve Bu ne demek şimdi dedi. Ayşegül de yine aynı şekilde şaşkınlıkla omuzlarını çekip 11

dudağını büktü. Diğer arkadaşları da aynı şekilde. Müdür ise durumu kabullenmiş bir şekilde bakıyordu. Müdür konuşmasını yapmak için Beni dinleyin der gibi öksürdü. Evet, yeni bir eğitim öğretim yılına başlıyoruz şeklindeki konuşmasına başladı. Konuşma bittikten sonra sıra İstiklal Marşı ndaydı. Öğrenciler Kemal in önünde sıra sıra dizilmiş Türk Bayrağına bakıyor ve hep bir ağızdan İstiklal Marşı nı söylüyordu. Kemal ise çok duygulanmıştı hatta gözleri doldu dolacak durumdaydı. Yıllardır bugünün hayalini kuruyordu. Andımız okunurken ise kendini tutamadı ve geriye dönüp cebinden çıkardığı mendili ile gözlerini sildi. Kendisi de and içmişti yıllarca ve bu andını yerine getirmesi gerekiyordu artık. Öğrenciler sıra ile içeriye girerken her veli yavaş yavaş çocuğundan ayrılıyordu. Kimi birinci sınır öğrencileri ise sınıfa girmemek için direniyor, annesinden ayrılmamak için ağlıyordu. Bütün öğrenciler içeriye girdikten sonra öğretmenler kafalarındaki anlamsızlığı ve gözlerindeki şaşkınlığı gidermek için müdür odasına girdiler. Müdür bütün öğretmenleri bir arada görünce şaşırdı ve gülümsedi. Buyrun arkadaşlar diyerek selamladı. Öğretmenlerden yine Kemal sözcü olarak söze başladı. Müdürüm biz gördüklerimiz karşısında çok şaşırdık. Hiçbir kız öğrenci yoktu. Oysa kayıtlarda kız öğrencilerin olduğu görünüyor. Biz buna bir anlam veremedik. Neden böyle? Müdür gayet sakin ve ben de bu soruyu ne zaman soracaksınız diye bekliyordum edalarında Evet arkadaşlar bu köyde kız öğrencileri nedense okutmuyorlar. dedi. Ayşegül ün şaşkınlığı sinire dönüşmüş bir şekilde Bu ne demek şimdi, kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz hocam. Böyle iş mi olur? diyerek tepkisini ortaya koydu. Aynı Ayşegül gibi diğer arkadaşları da aynı anda söylenmeye başladı. Bir gürültü ortalığa yayılınca müdür oturduğu koltuğundan kalkarak Öğretmenlerim bize göre kız erkek ayırımı yok. Bu durumu İlçe Milli Eğitime resmi yazı ile bildirdik ama elimizden gelen bir şey yok maalesef. Biz de aynı durumdan şikayetçiyiz. diyerek konunun değerlendirme ve inceleme içinde olduğunu bildirdi. Öğretmenler ikna olmamış bir şekilde fakat ilk günden büyük tepki vermemek düşüncesiyle odadan çıktılar. Öğretmen zilinin çalmasıyla herkes sınıfına girdi. 12

Bütün öğrenciler erkekti. Sınıfa girdiğinde bu burukluğu yüzünden atamamıştı. Öğretmen masasına yürüdü. Kitaplarını koydu, öğrencilere baktı. Hepsi şaşkın şaşkın ona bakıyordu. Gülümsedi. Böyle hayal etmiyordu ve bunu kabullenmeyecekti. Zaman bırakmak gerektiğini düşündü. Günaydın çocuklar Öğrenciler Sağol Öğretmen İyi Dersler Çocuklar tekrar Sağol dedi. Kemal in duymak istedikleri de buydu zaten. Buyrun oturabilirsiniz. Öğrenciler yerlerine oturmuş kitaplarını karıştırıyorlardı. Sıraların arasına girdi Kemal tek tek bütün öğrencilerine dokundu, okşadı. Duygulanmamak ve tekrar mendile ihtiyaç duymamak için kendini zor tutuyordu. Gülümsedi. Senin adın ne oğlum? dedi birisine. Ermiş, öğretmenim diyerek cevapladı. Tahtaya yürüdü. Büyük harflerle ve el yazısıyla tahtaya adını ve soyadını yazdı. Altına indi Sınıf Öğretmeni yazdı. İşte bunu yazabilmek o kadar çok büyük bir şeydi ki anlatılamazdı. Arkasına döndü. Ben sizin sınıf öğretmeninizim çocuklar dedi. Gülümsedi ve Hepinizi ben çok seveceğim, umarım siz de beni çok seversiniz dedi. Tam öğretmen masasına doğru gidiyordu ki Ermiş parmak kaldırdı. İlk parmak kaldıran öğrencisiydi onun ve ona ismi ile hitap etmek istiyordu. Söyle bakalım Ermiş dedi. Ermiş utangaç ve gülümsemeli bir ifade ile ayağa kalktı üzerini düzeltti ve öğretmeninin gözlerinin içine bakarak Ben sizi zaten çok sevdim öğretmenim dedi. İşte o an koşup sarılıp ermişi öpmek geldi içinden. Takdir edilmek, sevilmek, sayılmak Bir öğretmen başka ne isteyebilir ki? Derken öğrencilerin hepsine tek tek isimlerini sordu. En çok sevdikleri şeyleri, ilgilerini, düşündükleri mesleği hatta tuttukları takımları bile sordu. Onlar hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olursa onları daha iyi anlayabileceğini biliyordu. Sevincinden havada uçuyordu. Zil çaldı. Keşke çalmasaydı. Teneffüsünüzü almak istemem çocuklarım buyurun çıkabilirsiniz diyerek kapıyı gösterdi. Ama çocuklar dışarıya çıkmak yerine öğretmenlerinin yanına gelmişlerdi. Kimisi ceketinden, kimisi pantolonundan asılıyor öğretmenlerinden ayrılmak istemiyorlardı. Tek tek dokundu hepsine, tek tek okşadı. Sevdi sarıldı. Teneffüsün yarısı bu şekilde gitmişti. Sınıftan çıktı öğretmenler odasına yöneldi. Merdivenlerden inerken her gördüğü öğrencinin İyi teneffüsler öğretmenim demesine şaşırmıştı fakat hepsine büyük bir sevgiyle Teşekkürler oğlum sana da diyerek yanıt verdi. 13

Öğretmenler odasına indiğinde bütün öğretmen arkadaşlarının yüzünde aynı ifade vardı. Sevgi ile gülümsüyordu hepside. Tek tek birbirlerine nasıl geçti, neler yaptınız tarzında sorular soruyorlardı. Sevgiyle ve heyecanla. İşte okulun ilk günü unutulmaz ya Kemal de unutmayacaktı okulunun ilk gününü. 17 Eylül tarihini kazımıştı artık beynine. 17 Eylül tarihiyle birlikte öğretmenliğe başlamıştı. Her gün ayrı bir deneyim, ayrı bir tecrübeydi. Günler geçiyor, öğrenimde ilerleniyordu. Yavaş yavaş birinci sınıflar okumaya başlamış ortaokul öğrencileri ise deneme sınavları ile Seviye Belirleme Sınavına hazırlanmaya başlamışlardı. Ama yalnızca erkekler. Okulun açılışından iki ay geçmiş fakat hiçbir kız öğrenci okula uğramamıştı. Yazışmalar ve gayretler sonuç vermiyor, kız öğrenciler okula girmiyordu. Bu konuda oldukça sıkıntılı olan Kemal in kafasını sürekli kurcalıyordu. Sinirleniyor, anlam veremiyor, çaresizlik içinde dolanıyor fakat elinden bir şey gelmiyordu. Artık rüyalarına girmeye başlayan bir olaya bir son vermek için bir şeyler yapmaya karar verdi. Resmi yazışmalar ve çabalar bu olaya bir son veremeyecekti. Kız öğrenciler okulun bahçesine okuldan sonra oynamaya gelmelerine rağmen, okul saatleri içinde asla okula girmiyorlardı. Oldukça garip bir olay olmasına rağmen kimse bu olayla ilgilenmiyor, bu konuyu es geçiyorlardı. Çevredeki bütün kişiler bu olayı benimsemiş ve bu olayı konuşmaya değer bile görmüyorlardı. Bir sabah kalktı ve durağa giden yolda düşünmeye başladı. O bir öğretmendi, amacı ise öğrencileri okula toplamak ve onları eğitmekti. Bunu yapmak için ise büyük bir cesaret gerekiyordu fakat bu cesareti kendinde göremiyordu. Bu cesareti birlikte sağlayabilirler ve diğer öğretmen arkadaşları ile bir araya gelerek köyün kaderini değiştirebilirlerdir. Gülümsedi, karşıya baktı ve Evet dedi. Bunu yapabilirlerdi, çünkü hepsi birer öğretmendi ve hepsi eğitim gönüllüsüydü. Duraktan dolmuşa bindi ve okula gidesiye kadar planlar yaptı. Hatta bunu bir proje haline bile getirip Milli Eğitim Müdürlüğü nün desteğini bile alabilirdi. Büyük bir heyecanlar kız öğrencileri okula çekmek için planlar yapıyordu. Hatta yaptığı planları not alıyor değişik senaryolar üzerine planlar yaratıyordu. 14

Eğer kız öğrencilerin okula gelmesini engelleyen aileler ise onları ikna edecekti, eğer öğrenciler istemiyorsa öğrencilere okulun nasıl eğlenceli olduğunu gösterecekti. Ya töre bu işin içindeyse? O zaman da töreyi değiştirecekti. Başka senaryolarda gelmiyordu aslında aklına. Kız öğrencilerin okula gelmeme nedeni başka ne olabilirdi ki? Okula geldiğinde öğretmenler odasını atlayarak müdür odasına girdi. Müdür Kemal i heyecanla görünce şaşırdı. Hayırdır Kemal sabah sabah ne bu heyecan dedi. Kemal ise nereden başlayacağını bilmiyordu. Öncelikle sorunu paylaşarak detayları anlatmak istedi ve konuşmaya başladı. Müdür sadece sessiz sessiz dinliyordu ve arada onaylarcasına başını sallıyordu. Tam kırk dakikalık konuşmadan sonra müdür derin bir nefes aldı ve Kemal e yaklaşarak; Bak Kemal, olay tahmin ettiğinden de daha karmaşık. Bunun sonucuna ulaşmak ve bilmek istemezsin. Bu köy bunu kabullendi ve sende bunu kabullenmelisin. Başka çaresi yok. Bu köyde kızlar okuyamaz ve okuldan nefret ederler. Yani kısacası bu konu çoktan kapandı ve sen bunu açmamalısın. Üzüldü, boynunu eğdi ve sessizce odadan çıktı. Öğrencileri hemen etrafını sarmış ve soru yağmuruna tutmuştu. Öğretmenim derse neden gelmediniz?, Öğretmenim artık bizi sevmiyor musunuz? Öğretmenim bize kızdınız mı? gibi soruların hepsine tek cevap yeterliydi. Az sonra hep birlikte çarpma işlemi yapacağız bakalım sınıfın birincisi kim olacak? Bunu duyan öğrenciler hemen o büyük sevinçle sınıfa doğru koşmaya başladılar ve hep birbirleri ile yarışıyorlar ve hem öğrenip hem eğleniyorlardı. Her ne kadar öğrenciler sevinmiş olsa da kendisi üzgündü hatta kız öğrencilerinin de üzgün olduğuna emindi. Müdür ve dolayısıyla İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü desteği olmadan da bunu işi yapabilirdi. Belki. Öğretmenler odasına yöneldi. Kapıyı açtı fakat girmedi. İçerideki sesi dinledi. Herkes diğer konulardan konuşuyor fakat kimse bu konu üzerine gitmiyordu. Umutsuzca içeriye girdi. Konuyu açıp açmama konusunda kararsızdı. Umutları ve olasılıkları gittikçe düşüyor ve sorun hala çözümsüz bekliyordu. Bilgisayarın yanındaki döner sandalyeye oturdu internetten bir öğrenci resmi buldu ve arkadaşlarına dönerek Arkadaşlar şu resme bir bakar mısınız? diyerek seslendi. Bütün öğretmenler dönüp bilgisayarın ekranındaki resme baktılar. Fakat boş boş. Bu resimdeki öğrencilerden bizim öğrencilerin ne farkı var? diye sordu. Gelen cevaplar ise yine boştu. Zengin öğrenciler, 15

Zeki öğrenciler, Kentli öğrenciler, Güler yüzlü öğrenciler Bu boş cevaplar ise umutların bir bir sönmesinin cevaplarıydı. Durdu. Müdürün de verdiği olumsuz cevaplara da sinirlenen Kemal bağırarak Arkadaşlar kendinize gelin, uyanın. Bu resimdeki öğrenciler ile bizim öğrencilerimiz arasındaki tek fark resimde kız öğrenciler de var. Bizim okulumuzda ise kız öğrenci yok. Kız öğrencilerimiz okula gelmiyor, gelemiyor. Öğretmen arkadaşları bu sinirli ve yüksek sesli konuşmaya bir anlam verememişti. Bu konuşmayı anlayan ve anlam veren yüzündeki gülümsemeyi düşüren tek bir kişi vardı ve o da sessiz kalmayı seçti. Kemal in artık bütün umutları suya düşmüştü. Öğretmen gittiği yere yararlı olan ve orayı geliştiren kişiydi fakat Kemal hiçbir şey yapamıyordu. Üzüldü, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Ayağa kalktı, arkadaşlarına baktı ve Yazıklar olsun edasıyla tek tek hepsini süzdü. Sonrada başı önde eğerek yavaş adımlarla dışarıya doğru yürüdü. Normalde arkasından birisinin gelip Kemal bir saniye diyerek seslenmesi gerekiyordu fakat böyle bir şey de olmamıştı. Bahçeye çıktı yıkık binaya doğru yürüdü. Çevresindeki öğrencilerle konuşuyor fakat gereksiz ve boş cevaplar veriyordu sorulara. Geri döndü, ağaçlıklara doğru yürüdü. Okulun çevresini, evleri ve öğrencileri iyice gözlemledi. Öğrencilerin gözlerinin içine baktı, bir de okula. Kızlı erkekli öğrenciler düşündü okulun bahçesinde. Birden okul kapısının önünde duran ve okula özentiyle bakan kız çocuğu gözüne takıldı. İşte neden okula gelmediğini öğrenmesi için bir fırsat. Hemen hızlı adımlarla çocuğa doğru yürümeye başladı. Birden başka bir öğrenci Öğretmenim diye seslendi. Arkasına döndü fakat kimse yoktu. Tekrar kapıya baktığında ise kız çocuğu gitmişti. Etrafına bakındı. Kapıya doğru koştu fakat kimse yoktu. Karşıdaki bakkala yöneldi, içeriye uzandı baktı ama yine kimseyi göremedi. Sanırım hayal gördüm diye düşündü ve okula geri döndü. Okula doğru ilerlerken ders zili çaldı. Şimdi ders zamanıydı ve kız öğrencileri olmasa da yine de ders işlemeliydi. Derse girdi ve öğrencilerinin en sevdikleri oyunu yani çarpım tablosu yarışmasını yapmaya karar verdi ama bu sefer daha zoru yani iki basamaklı sayılarda zihinden çarpma. Artık hevesi kırılmış bir halde sadece derse girip çıkmakla yetiniyordu. Öğretmenlikten zevk almıyor ve öğrencilere ona muhtaç olanlara yararlı olamamaktan ızdırap çekiyordu. Günler o kadar yavaş ilerliyordu ki artık 16

öğretmenliği bırakmayı kafasına koymuştu. Yarıyıl tatili başlar başlamaz istifa dilekçesini verecek ve başka bir iş aramak için gazete ilanlarına bakacaktı. Müdürü ve öğretmen arkadaşları da bu durgunluğun farkındaydı ve Kemal i kendine bırakmak istemişlerdi. Çözümsüz bir sorun üzerine konuşmak anlamsızdı ve kendi kendine bu sıkıntıyı atlatmasını bekliyorlardı. Yarıyıl tatilinin bitmesine tam 66 gün kalmıştı. Gün saymaya bile başlamıştı artık Kemal. Askerliğinin bitmesini bekleyen bir er gibi ya da cezasının bitmesini bekleyen bir mahkûm. Zaman Kemal için yavaş yavaş geçse de artık yarıyıl tatiline bir hafta kalmıştı. Kararı kesinleşmiş ve hiçbir şekilde de geri dönmeyi düşünmemişti. Artık bu kararını meslektaşlarına da açmalıydı hatta müdürüne de. Öğretmenler odasına girdi ve kibar ve üzgün bir dille öğretmen arkadaşlarına durumu anlattı. Girdiği sıkıntı ve üzüntüyü. Diğer arkadaşları da aynı konudan şikayetçiydi fakat geçim sıkıntısının bu kadar zor olduğu bir ülkede istifa etme cesaretinde bulunamayacaklardı. Moralinizi bozduğum için özür dilerim arkadaşlar fakat artık kendime yediremiyorum. Kısa zamanda başka bir iş bulacağıma da inanıyorum. Kusura bakmayın yıllarca sizlerle birlikte çalışmak isterdim. diyerek son sözlerini de söylemiş oldu. Odadan çıkarak yan odada bulunan müdürün odasına girdi. Müdürün böyle bir konuşmayı beklediği ve bu konuşmaya karşılık ikna edici bir konuşma yapacağı belliydi fakat karar kesin ve geri dönülemezdi. Müdür hafif gülümseyerek Kemal i buyur etti. Koltuğa sessizce giden Kemal konuya nasıl gireceği konusunda kararsızdı. Sonuçta bu konuşma dakikalar sonra resmiyet kazanacak ve dilekçeyi imzalama ile öğretmenlik görevine son verecekti. Konuşmaya başlamak için kıvranırken müdür havadan sudan konuşuyordu. Şube öğretmenler kurulu, not çizelgeleri, kulüp dosyaları, rehberlik planları falan Derken aniden müdürün gözlerinin içine bakarak Ben istifa edeceğim hocam dedi. Müdür Kemal e baktı, gülümsedi. Duymazlıktan gelerek belgelere bakmaya devam ediyordu. Takdir ve 17

Teşekkür belgelerine bakarak Senin sınıftan kaç kişi Takdir Belgesi alır Kemal? diye sordu. Kemal şaşırdı ve Hocam ben istifa etmek istiyorum diyerek tekrarladı. İşte o an müdürde konuşmaya başladı. Bak oğlum, ben insanın gözüne bakarak ne olduğunu ve ne olacağını anlarım. Bu meslekte emekliliğim geldi artık. Bugüne kadar bir çok öğretmen gördüm. Kimisi dersine girmekle yetindi kimisi ise senin gibi dünyayı değiştirmeye çalıştı. Kim kazandı konusuna gelince derse giren öğretmen para kazandı diğeri ise insan kazandı. Şimdi gelelim senin konuna; sen dünyayı değiştirmeye çalışanlardansın fakat senin gücün şimdilik bu olaya yetmeyecek. Önümüzdeki tatilde biraz dinlen, kafanı dağıt, biraz daha düşün sonra yine konuşalım. Ben yeterince düşündüm diyeceksin ama düşünmedin. Bunun istifadan başka yolları da var. Onları düşün. diyerek konuşmasını bitirdi ve gözleri ile kapıyı işaret ederek müsaadesini istedi. Neye uğradığını şaşıran Kemal yavaşça yerinden kalkarak şaşkın ve üzüntülü bir şekilde odadan çıktı. Bahçeye çıkıp biraz hava almak istedi. Kapıya doğru yürümeye başladı. O büyük koridordaki öğrenci sesi bile ona büyük sevinç verirken bunlardan ayrılmak zor olacaktı. Bahçeye çıktı. Kuru bir ayaz Kemal i karşıladı. Tek tük öğrenciler bahçede dolaşıyor bir kaçı ise futbol oynuyordu. Okulun arkasına doğru yürüdü. Önlüğü rüzgarda dağılıyor ve toparlamak zorunda kalıyordu. Önlüğünün cebine ellerini sokarak hem dağılmasını engelledi hem de soğuktan biraz daha korundu. Dalgın dalgın yürürken birden karşısında iki ayak gördü. Durdu ve kafasın kaldırdı. Ayşegül karşısında durmuş öylece ona bakıyordu. Gülümsedi Ayşegül fakat Kemal ona karşılık veremedi. Ayşegül, Kemal in yanına geldi ve Seni anlıyorum. dedi. Söze başlamak için en uygun kelimeler bunlar olsa gerek diye düşündü. Aynı konudan muzdarip iki kişiyiz bu okulda. Bizden başka bu konuda düşünce geliştiren kişi yok sanırım. diyerek sözlerine devam etti. Kemal in artık en son istediği şey teselli olmaktı. Biraz sinirli biraz çaresiz Ayşegül e baktı ve Artık kimsenin nasihatlerine ihtiyacım yok. Çözüm üretecek kişilerle birlikte olmak istiyorum. Lütfen beni yalnız bırak dedi. 18

Her ne kadar buna Ayşegül ün canı sıkılsa da Kemal in geçirdiği zor günleri hatırlayarak alttan almaya karar verdi. Ayşegül, diğerleri gibi nasihate değil çözüm üretmeye geldiğini göstermek için İşte sana çözüm; karneleri dağıttıktan sonra 15 gün boyunca kız öğrencilerimizin evlerini dolaşalım tek tek ve aileleri ikna etmeye çalışalım. Birkaç kişinin bu inadını kırması bizim işimizi daha da kolaylaştıracaktır. dedi. Kemal in gözlerindeki ışıltı Ayşegül ü bile etkilemişti o an. Kemal, Ayşegül e sarılmak için hareket etse de öğrencilerin içinde bunu yapmamak için duraksadı. Zaten bunu yapabilecek cesaret de çok fazla yoktu kendinde. Doğru hemen bunu yapmalıyız. Sen köyü benden daha iyi tanıyorsun en azından diyerek sevindiğini belli etti. Karneleri dağıttıkları gün Ayşegül ile Kemal birbirlerine inançla bakıyorlardı. Öğrenciler ve öğretmenler o gün iki haftalık bir tatile girip dinleneceklerdi fakat Ayşegül ile Kemal için iş daha yeni başlıyordu. Cumartesi günü okulun bahçesinde buluştular. Okul sanki savaş sonrası sessizliğe gömülmüş bir yer gibiydi. Hele ki yıkık binaya bakıldığında daha net görülüyordu bu görüntü. Etrafta sadece birkaç erkek öğrenci vardı. Kemal, Ayşegül e işaret ederek yıkık binaya doğru yürümeye başladı. Gözlerini bu binadan ayırmadan yavaş adımlarla ilerliyordu. Kafasında ise çok belirgin bir soru vardı. Bu bina neden burada ve neden hiç kimse ilgilenmiyor? Okulun bahçesinde etrafında ağaç ve yeşillik olmayan tek bölge ise orasıydı. Kemal gittikçe yaklaşıyor, bir cevap arıyordu. Tam o sırada Kemal diye bağıran hatta çığlık atan bir genç kız sesi duydu. sesi çok genç hatta çocuksu geliyordu. Etrafına baktı. Bu ses Ayşegül den gelmemişti. Şaşırdı. Okulun arkasında bulunan bir evde yine o gizemli çocuğu gördü. Yine korkak ve çekinik bir ifadeyle Kemal i süzüyordu. Kemal koşmaya başladı. Kız hiç kıpırdamadan sürekli Kemal i süzüyordu. Kemal koştu, hızlandı. Kız hiç kıpırdamadan ona bakıyordu. Tam o sırada Ayşegül seslendi. Haydi başlayalım. Kemal durdu ve Ayşegül e baktı. Bekle dedi. Kızın olduğu yere doğru koşmaya başlamıştı ki kızın kaybolduğunu gördü. Durdu yere baktı, derin bir nefes aldı. Psikolojisi artık yavaş yavaş bozuluyordu.ayşegül e döndü. Elini kaldırdı ve Tama geliyorum diyerek ona doğru yürümeye başladı. 19

Umudu arayan umutsuzlar ordusu dedi Kemal gülümseyerek. Ayşegül ise sadece tebessüm etti. Çözümsüz bir matematik sorunu çözmek gibiydi bu. Okuldan çıkıp en aydın olarak bilinen çağdaş bir ailenin evine gittiler. Bahçeye girdiklerinde evin hanımı damdan çıkıyordu. Elindeki bakır ve sütü kenara bırakan kadına Merhaba dedi Ayşegül. Evin hanımı sütün üzerine bir tülbent örttükten sonra yanların geldi. Hoş geldiniz öğretmenlerim hayırdır bu tatil günü gelmişsiniz evime bir isteğiniz mi var? dedi. Kadının yüzüne bakıldığında Bulgar göçmeni olduğu anlaşılıyordu. Aslında evet öğrenci istiyoruz. dedi Kemal. Konuya böyle girmesi biraz abes olsa de en açıklayıcı tabir buydu Kemal için. Şimdi biraz zor öğrenci bulursun öğretmen bey diyerek alaycı bir tavırla güldü kadın. Ayşegül direk konuya girdi. Kız çocukları burada okula gitmiyor nedenini biliyor musunuz? dedi umutsuzca. Kadın birden ciddileşti. Bu sorunu çözebilecek kimse çıkmadı, çıkmazda dedi. Keman hemen ekledi Peki sorunu çözmemizde bize yardımcı olamaz mısınız? Kadın geriye döndü yavaş yavaş yürürken İşine bak sen öğretmen bey, git tatilini yap. dedi sinirli sinirli. Yerden süt bakırını alarak evine girdi. Eli boş bir şekilde evden çıktılar. Ne bir bilgi ne de bir ipucu hiçbir şey yoktu. Bütün gün köyün aydın kesimi olarak bilinen bütün evleri dolaştılar. Tek tek. Sabırlar inatla Ama nafile bütün kapılar yüzlerine kapanmıştı. Hatta öğretmenlerin evleri dolaştığı duyulunca bazı aileler dışarıya dahi çıkmamayı yeğlemişti. Evde yokuz numarası yapıyorlardı. Yorgun bitap düşmüşlerdi artık. Hava kararmaya başlamış ümitsizlik çökmüştü. Aydın kesim bunu yaparsa diğerleri kim bilir nasıl davranacaklardı? Ertesi gün diğer aileleri dolaşmak kararı alarak ayrıldılar. Kemal eve geldiğinde çok yorgundu. Direk üzerini değiştirdi ve meyveli bir soda açarak televizyonun karşısına geçti. Daha sodasının yarısına gelmemişti ki sızdı. Deliksiz bir uyku ta ki telefon çalıncaya kadar. Sabah olduğunda telefon sesiyle birlikte yerinden sıçradı. Gözlerini yarım açmış bir şekilde el yordamıyla telefonunu aradı. Efendim dediğinde ise karşısında sinirli ve bıkkın bir tonuyla Ayşegül vardı. İki saattir seni bekliyorum durakta. Ne zaman teşrif edecekler beyfendileri? diye sitem etti. Hemen ayıldı ve saatine baktı. 11:30. Saat 9 ile 9:30 arasında buluşma kararı 20