Zeynep Kotan, Eski Yüksekokul Müdürlerimizden Prof.Dr. Selami Gözenç Hocamızla Spor Üzerine KonuĢtuk.



Benzer belgeler
OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

STRES ATMAYA GELDİLER, DENİZ TEMİZLİĞİ YAPTILAR

Herkes için Futbol Turnuvaları Disiplin Kılavuzu

T.C. YAŞAR ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sağlık Kültür Spor Müdürlüğü. Sayı : /10/2017 Konu : Öğrenci Spor Turnuvaları

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Bodrum Sutopu Takımı, Başkan Kocadon u ziyaret etti

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

Yalıkavak Spor İlk Maçını Kaybetti.

YAŞAR ÜNİVERSİTESİ FAKÜLTELER/ YÜKSEKOKULLAR ARASI SPOR TURNUVALARI

YIL BOYUNCA 185 FARKLI ÜNİVERSİTE 40 FARKLI BRANŞTA 20 BİN SPORCUNUN MÜCADELESİNE SAHNE OLAN

HOLLANDALI ENGELLİ FUTBOLCULAR BODRUM DA DOSTLUK MAÇI YAPTI

BASKETBOLCU KULLANILAN ARAÇ, GEREÇ VE EKİPMAN ANKARA. A /I

ERZURUM BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI SPOR ÖDÜL YÖNETMELİĞİ

T.C. KARABÜK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR BİLİMLERİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ İKİNCİ BÖLÜM

2019 REKTÖRLÜK KUPASI FUTBOL (ERKEK) TURNUVASI PERSONEL BAŞVURU FORMU

OKULUMUZUN SPORTİF BAŞARILARI

BİMEKS B.B.Bodrumspor a Teknoloji Sponsoru Oldu

TRABZONSPOR RESMİ DERGİSİ

REKTÖRLÜK KUPASI SALON FUTBOLU (ERKEK) TURNUVASI BAŞVURU FORMU

T.C MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI SPOR ÖDÜL YÖNETMELİĞİ

T.C. ÖMER HALİSDEMİR ÜNİVERSİTESİ BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR YÜKSEKOKULU ANTRENÖRLÜK EĞİTİMİ BÖLÜMÜ STAJ RAPORU KİMLİK FORMU(Tablo 3)

ERGOJENİK YARDIM. Yunancada Ergon = İŞ Genon = ÜRETMEK anlamına gelir.

T.C DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI

Karakaya: İnanmayanlar ile Bizim İşimiz Yok

T.C DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KÜLTÜR VE SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI

İKİNCİ TAKIMLA LİGLERE KATILIM UYGULAMA ESASLARI

TÜRKİYE GENELİNDE YAPILAN ÖĞRENCİLERİMİZ TÜRKİYE 1.Sİ OLDULAR

Sayın Başkan, Amacımız; kulüplerimizin daha dikkatli ve temkinli olmalarına yardımcı olmaktır.

TÜRKİYE BUZ HOKEYİ FEDERASYONU

Türkiye Atletizm Federasyonu

BODRUM BASKET KIRÇİÇEKLERİ SEZONA, MERHABA DEDİ

SPONSORLUK FIRSATLARI SEZONU

3. Müsabakada takımlar sahaya 7 kişi çıkamaması durumunda sahaya en az 6 kişi ile çıkabilirler. Bu sayının altında takım sahaya çıkması durumunda

FIRAT ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ

Gümüşlükspor Futbol Okulu açıldı

TÜRKİYE BUZ HOKEYİ FEDERASYONU

MARMARA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜK KUPASI BASKETBOL BRANŞI GENEL KURALLAR

Duygusal ve sosyal becerilere sahip Genç profesyoneller

MASA GÖREVLİLERİ YÖNERGESİ

EGE ÜNİVERSİTESİ ÜNİVERSİTELERARASI SPOR MÜSABAKALARI

UYG 100 ÜNİVERSİTE YAŞAMINA GİRİŞ IUL 100 INTRODUCTION TO UNIVERSITY LIFE DERSİ

TÜRKĠYE DAĞCILIK FEDERASYONU ÖDÜL TALĠMATI. BĠRĠNCĠ BÖLÜM Genel Hükümler. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Yeteneğini Keşfet! Kış Spor Okulları Başlıyor! TED MERSİN KOLEJİ SPOR KULÜBÜ

HENTBOL FEDERASYONU GENÇLER LİGİ MÜSABAKALRI

KIBRIS TÜRK FUTBOL FEDERASYONU SEZONU U21 SÜPER LİG STATÜSÜ

BJK İnönü Stadı'nda BJK 3 FB 2

KIBRIS TÜRK FUTBOL FEDERASYONU SEZONU U21 BÖLGESEL 1'inci LİG STATÜSÜ

FUTBOL BRANŞ AÇIKLAMALAR

SOSYALLEŞEBİLEN ÖĞRENCİNİN İLETİŞİMİ DE GÜÇLÜ OLUYOR

ÖĞRETĠM YILI BEDEN EĞĠTĠMĠ VE SPOR YÜKSEKOKULU ANTRENÖRLÜK EĞĠTĠMĠ BÖLÜMÜ SPOR GEÇMĠġĠ ĠÇĠN ĠSTENEN BELGELER

Sigaranın Vücudumuza Zararları

2. YUSUF ALKAN FUTBOL TURNUVASI KURALLARI ve KATILIM FORMU

KIBRIS TÜRK FUTBOL FEDERASYONU SEZONU U21 BÖLGESEL 1'inci LİG STATÜSÜ

TÜRKİYE BUZ HOKEYİ FEDERASYONU

Eğitim öğretim yılında açılan BTSO Celal Sönmez Spor Lisesi bu yıl 9. mezunlarını verecektir. Okulumuz kurulduğu ilk yılda 48 öğrenciyle

TÜRKİYE BASKETBOL FEDERASYONU EĞİTİM KURULU

TÜRK TOPLUMUNDA FUTBOL ALGISI ARAŞTIRMASI. Futbol, Fanatizm, Şiddet

TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU HALI SAHA LİGİ STATÜSÜ

TÜRKİYE ÜNİVERSİTE SPORLARI FEDERASYONU

TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU HALI SAHA LİGİ STATÜSÜ

13.ANGORA KUPASI FUTBOL FİKSTÜRÜ

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Pazartesi İzmir Basın Gündem

TÜRKİYE BUZ HOKEYİ FEDERASYONU

ENKA NIN BAŞARISI, TÜRKİYE NİN BAŞARISIDIR.

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?


TÜRKİYE BASKETBOL FEDERASYONU EĞİTİM KURULU ANTRENÖRLÜK DENEYİMİ UYGULAMA ESASLARI PROGRAMI. Bölüm I

YAŞAR ÜNİVERSİTESİ ŞİRKETLER ARASI BASKETBOL LİGİ

Kampın iyi bir. Kendimi İspatlamak İstiyorum

GENÇLİK VE SPOR MÜDÜRLÜĞÜ

T.C. ORDU BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİ HUKUK KOMİSYONU RAPORU

BOZOK ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 10.SPOR ŞENLİKLERİ PROGRAMI ( NİSAN 2017 )

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

Özel gereksinimli çocuklar

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

TÜRKİYE GOLF FEDERASYONU YILLARI FAALİYET RAPORU

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Habere göre. Quaresma sözü ortalığı karıştırdı

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ ADEM ÇELİK SPOR OYUNLARI YÖNERGESİ

DEV ADAMLAR SPOR KULÜBÜ

T.C KARABÜK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ EĞİTMEN, ANTRENÖRLERİN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI YÖNERGESİ

VOLEYBOLCU A-GÖREVLER

SEZONU ZİRAAT TÜRKİYE KUPASI MÜSABAKALARI STATÜSÜ

Bornova Belediye Başkanı Atilla Olgun, Bornova'nın sporda birçok ilke imza atan, değerli bir. PTT Kadınlar Türkiye Kupası Basın Toplantısı Yapıldı!

Karşılaşmay. Kartal finalde: 78-62

TÜRKİYE TENİS FEDERASYONU DOĞU KULÜPLERİ ARASI TAKIM ŞAMPİYONASI TALİMATI

FUTBOL SEZONU AMATÖR SPOR KULÜPLERİ BİLGİ FORMU, YETKİLİ BELGESİ VE İMZA SİRKÜLERİ. Kulübün Adı : Kulübün Adresi :

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

TÜRKİYE BUZ HOKEYİ FEDERASYONU

e) Disiplin Kurulu: İşbu talimat hükümlerine göre disiplin cezası verme hususunda yetkili kılınmış olan kurulu,

Başvuru Tarihleri Temmuz 2013

TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU HALI SAHA LİGİ STATÜSÜ

HENTBOLDA HEDEF YIL 2020

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

BEDEN EĞİTİMİ BÖLÜM BÜLTENİ

@BaltasBilgievi

17 EYLÜL ÜNIVERSITESINDE SPOR KULÜBÜ KURULDU

Transkript:

Editörden Zeynep Kotan, Eski Yüksekokul Müdürlerimizden Prof.Dr. Selami Gözenç Hocamızla Spor Üzerine KonuĢtuk. ġeniz Parlakkılıç, Tango Bir AĢktır Konuk Yazar ArĢ. Gör. Osman AteĢ in Karete Sporu Üzerine Yazısı BaĢak Kaya nın Doping Üzere Yrd. Doç.Dr. Ġlker Yücesir le Röpörtajı Tanju Alili, YozlaĢan Ahlaki Değerler Üzerine

SPORLA ĠÇĠÇE OLMAK Öncelikle ikinci sayımızla aranızda olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Bundan böyle İstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu bülteni üç ayda bir beğeninize sunulacaktır. Henüz ikinci sayımız olmasına karşın birinci sayımızda olduğu gibi yine ilginizi çekecek konulardan oluşan bir bülten hazırlamaya çalıştık. Spordan, sanata, eğitim öğretimden, değerli hocalarımızla yapılan röportajlar ve daha birçok konu ile farklı ve güzel, yüksek okulumuza yakışır bir bülten olduğu inancındayız. Tabi ki bu konuda en büyük emek yine değerli öğrencilerimizindir. Beden eğitimi spor yüksekokulu öğrencisi her zaman farklı ve ayrıcalıklı olmuştur. Bunun en güzel kanıtı öğrencilerimizin kendilerine verilen her işi başarıyla yerine getirmeleridir. Bende huzurlarınızda bültene emek veren sevgili öğrencilerimize teşekkür ediyorum. Son olarak yüksekokulumuzla ilgili önemli bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren antrenörlük ve spor yöneticiliği bölümlerinin kontenjanlarını birleştirmiş ve bölüm tercihi yapılmaksızın öğrenci alması ve bu öğrencilere iki yıllık temel eğitimden sonra bölüm tercihi imkânı verilmesi üniversitemizin 35. Senato toplantısında oy birliğiyle kabul edilmiştir. Bu sevindirici haber yüksekokul müdürümüz Prof. Dr. Bülent Bayraktar tarafından bizlere tebliğ edilmiştir. Başta rektör hocamız Prof. Dr. Yunus Söylet olmak üzere, üniversitemizin değerli senato üyelerine çabalarımızın ve emeklerimizin karşılığını bulması açısından bizlerden desteklerini esirgemedikleri için saygıyla şükranlarımızı gönderiyoruz. Üç ay sonra üçüncü sayımızda yine dopdolu konularla aranızda olmak ümidiyle. Saygılarımızla Dr. Bora ÇavuĢoğlu

DEĞERLĠ BĠR YAġAMIN ĠKLĠMLERĠNE KONUKLUK... ( COĞRAFYA'DAN SPORA DEĞĠNEN BĠR HAYAT VE PROF. DR. SELAMĠ GÖZENÇ'ĠN ĠPEKYOLU ) Röportaj: Zeynep Kotan Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu bünyesinde hazırlanan bültenimizin ikinci sayısında, okulumuzun çok değerli müdürlerinden biri olan sevgili hocamız Prof. Dr. Selami GÖZENÇ ile samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Coğrafyacı kimliğini, iklimler ve coğrafyalar arası dolaşırken nasıl Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokuluna müdür olarak atandığını, dününü bugününü kısacası hayatını öğrencilere ve eğitime adayan bir değerin yaşamında ne gibi süreçlerden geçtiğini konuşarak, örnek kimliğini sizlerle de paylaşmak istedik. Z. Kotan: Coğrafyacı olduğunuzu biliyoruz. Neden Ġstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu müdürlüğüne getirildiniz? Bu süreci paylaģır mısınız? S. Gözenç: Edebiyat fakültesinin coğrafya bölümündeyken spor birliğine üyeydim. Spora ilgim hep vardı. Okulun yapım aşamasındayken de Turgay Hoca( Turgay Atasü) ve Kemal Hoca yla( Kemal Alemdaroğlu) görüşüyorduk. Hepimiz spor birliğinin yönetim bünyesindeydik. Okul binası yapılırken de birçok insan katkıda bulunup elinden geleni yaptı. Kaya Çilingiroğlu da destekliyordu. Okul açıldıktan sonra kurucusu olan Turgay Hoca bir süre müdürlük yapabildi. Turgay hoca başka bir bölümde de derslere giriyordu. Bunun üzerine o müdürlükten ayrıldı. Kemal Hoca nın ve Turgay Hoca nın isteğiyle müdürlüğe ben getirildim. Spor birliği yönetiminde bulunan ve okulun kurulma sürecini bilen biri olarak bu görev bana verildi. Ben bundan önce de İ.Ü. Deniz Bilimleri Enstitüsü ne atanmıştım. Süreç böyle gelişti.

Z. Kotan: Spora ilginiz olduğundan bahsettiniz. Sporculuk geçmiģiniz var mı? S. Gözenç: Evet. İzmir'de yaşarken Göztepe Genç Takım ın kalecisiydim. Daha sonra İstanbul'a geldim üniversite için. Üniversite birinci sınıftayken de Kasımpaşa'da oynadım. Ama okulla futbolu aynı anda yürütemeyeceğimi anlayınca bırakmak durumunda kaldım. Z. Kotan: Ġ. Ü. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'na müdür olduktan sonra katkılarınız ne oldu okula hocam? S. Gözenç: Sadece benim katkım diyemem, okula Turgay Hoca ile birlikte her konuda katkıda bulunduk. Yapılan binanın yetersiz olduğunu düşünüp, diğer çalışma arkadaşlarımızla bir proje hazırladık ve Rektörlüğe gönderdik. Bunun dışında Üniversite takımımıza da çok değer veriyorduk. Vefa'da çalışmaları yapıyorlardı ve amacımız Türkiye'nin sınırlarını aşıp Avrupa şampiyonalarına gidebilmelerini sağlamaktı ki o kadar da başarılıydık. Çok iyi sporcular yetiştirdik ve hepsini ismen büyük olan takımlara yolladık.

Z. Kotan: Okulda Tesis Yetersizliği Türkiye'deki spor algısına da atıfta bulunmuyor mu sizce? S. Gözenç: Tabii, kesinlikle öyle genel bir ilgisizlik söz konusu. Aslında alan müsait ve her türlü imkân mevcut. Değerli müdürler geldi bugüne dek ve hepsi ortak heyecanı paylaştı bizim gibi ama tekrarlıyorum müdür tek başına bir şey yapamıyor. Spora yatırım ve katkı yok. Türkiye'nin başta gelen takımlarındaki yöneticiler paraları ile orada var. Akademik bilgi yok. Sadece sonuç ile ilgileniyorlar. Böyle olunca da spor konuşulmuyor sadece sonuç konuşuluyor. Taraftara gelince onlarda karşılaşmalara sadece tuttukları takımın sonuç olarak ne yaptığı ile ilgileniyor. Spordan keyif almak diye bir şey yok. Hırvatistan maçı için hangi sahada oynatsak diye problem yaşanıyor daha yeni. Düşünülüp yapılmıyor hiçbir stat. Örneğin boşa giden bir Olimpiyat Stadı var. Ve yeni yapılan Türk Telekom Arena. O da problemli. Gereken hassasiyet yok. Sporcu da yetiştiremiyoruz ki biz. Varsa da başarılı kimse o da farklı ülkelerden aldıklarımız oluyor. Seksen milyona yaklaştığımız şu ülkeden sporcu çıkaramıyoruz. Millet üç milyonla tarih yazıyor. Şöyle bir durumda var; antrenörler sporcu keşfi yapamıyor, uğraşmıyorlar. Özellikle İstanbul'da bu durum çok fazla. Doğudan Kars'tan bir antrenör, sporcu keşfedebiliyorken İstanbul'da hepten bir boş vermişlik söz konusu. Liseyi bitirmiş gençten sporcu yaratmak zordur. Önceden keşfetmeli ve o bilinçle henüz uygunluğu çok daha fazlayken bir takım donanımlar yüklenmelidir. Okullarda boş ders gibi beden eğitimi. Z. Kotan: Bizim politikamız günü kurtarma Ģeklinde mi sizce? Ġlerleme kaydedemeyiģimizin neden bu olabilir mi? S. Gözenç: Kesinlikle öyle. Sonrayı düşünmüyorlar. Başarılı olamıyoruz. Yatırım yok, tesisleşme yok. Ama gene de umutluyum ben gençlerden. Tabii antrenörlere daha çok görev düşüyor. Günü kurtarmak yerine uzun vadede düşünmek gerek.

Z. Kotan: Yakın zamanda ortaya çıkarılan Ģike olayı hakkında ne düģünüyorsunuz? S. Gözenç: Çok olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Aslında bu ne kadar sonuç odaklığı olunduğunu da kanıtlıyor. Spora ticari bakılma durumu yani. Spordan keyif alma kültürü yok. Bunun ortaya çıkarılması çok iyi oldu eğer yapıldıysa tabii. En azından yapıldıysa da artık çekinecekleri bir durum olacak ki kendi yöneticileri bile o takımların açıklama yaptı. Şike yapıldıysa cezalarını çeksinler. diye. Ortak payda da birleşmek. Bu da çok önemli bir durum. Z. Kotan: ġikeden konuģmuģken, seyirci cezası verilen maçlara kadın ve çocukların gitmesini nasıl karģıladınız? S. Gözenç: Erkeklerin gittiği maça kadınlar gitti ve diledikleri gibi bağırdılar. Böyle etkinlikler olmalı. Kadınların gitmesini son derece olumlu karşılıyorum. Hatta bugünlerde aynı şeyi basketbol maçları için de yapmayı planlıyorlar. Önceden kadınların eşleri, babaları, abileri giderdi şimdi onlar da rahatça gidebilecek. Sporun içinde olacaklar hoş görüntüler oluşmuştu. Z. Kotan: Peki hocam, özel okullarda beden eğitimi bölümlerinin açılması hakkında ne düģünüyorsunuz? Yatırımlar sayesinde sporcu çıkarmamız mümkün olabilir mi böylece? S. Gözenç: Kendi bünyelerinde barındıracakları büyük tesisler açıyorlar. Bunlar olumlu gelişmeler. Benim şu anda bulunduğum okulda da böyle bir çalışma yürütülüyor. Maddi imkânlar spor için çok önemlidir. Bu yüzden donanımlı spor insanları yetişeceğini düşünüyorum. Ama sporcu yetiştirmek zor olabilir. Çünkü üniversiteye başlayan genç, yetişkin olmuş oluyor. 20 yaşından sonra sporcu yetiştirmek oldukça zor. Genel olarak karşı çıktığım herhangi biri durum yok açılması gerektiğini düşünüyorum. Z. Kotan: Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokullarına öğrenci olarak ne tür özelliklere aranmalıdır? Sadece sporcular mı tercih edilmelidir sizce? S. Gözenç: Ben yüzde elli sporcu, yüzde elli spora ilgi duyan ve tabii yetenekleri de olan gençlerden seçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadece sporcular girmeli, spor kökenli olmalı diye bir şey söz konusu olmamalı. Zaten spor bölümü çıkışlılarda sadece ismen spor çıkışlı oluyor. O okullarda hiçbir aktivite yok. Bir de muhakkak mülakat yapılması gerektiğini

düşünüyorum ki benim müdürlüğüm sırasında sizin okulunuzda da mülakat vardı. Mülakat önemlidir. İletişime geçilmeli ve beklentiler konuşulmalı. Okula girecek öğrenciyi tanıyarak amacını sorarak okulla ilgili yönlendirme yapılmalı. Z. Kotan: Ġ. Ü. Beden Eğitimi ve Yüksekokulu öğrencilerine önerileriniz var mı? Aynı zamanda okulumuzu hep bir adım öteye götürebilmek adına üniversitemizin tüm mensuplarına ulaģmasını istediğiniz öneri ya da beklentiniz. S. Gözenç: İlk söyleyeceğim binanızın yenilenmesi ile ilgili olacak. Alan mevcut. Umarım duyarlı olabilirler, bu yeniliği onaylama yetkisine sahip kişiler. Çünkü müdürler istiyorlar ve çaba gösteriyor. Ama bir yerden sonra onlardan da çıkıyor mesele. Öğrencilere gelince çok çalışsınlar. İyi antrenörler olsunlar. İyi yöneticiler olup sporda dürüstlüğü sağlasınlar. Derslere özen gösterip, disiplinli olmak şart. Onlar bu ülkeye sporcu kazandıracaklar. Görevleri çok büyük. Kimse koltuğunda oturmasın. Faaliyetler düzenlenmeli, çeşitli geziler yapılmalı, çocukların ufkunu açmalılar. Bizler fakülteler arası birçok faaliyet yapardık. Biz koltuğumuzda oturmuyorduk bu önemli. Z. Kotan: Çok kıymetli zamanınızı ve hayatınızı paylaģtığınız için sonsuz teģekkürler ediyorum hocam tüm Ġ. Ü Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu adına. ( Hocamızın odasının baģköģesinde, hala Ġstanbul Üniversitesi Spor Birliği bayrağı duruyor.) Bu vefaların en büyüğü olmakla birlikte bize ne kadar çok sahip çıkıldığının da kanıtıdır. Başka bir üniversitede çalışıyor olmasına rağmen bizim üniversitenin bayrağı odasını süslüyor. Bizler de verilen bu değere sahip çıkmalı ve gereken özeni göstermeliyiz. Vefaysa vefa... Öğrencilerini o kadar çok düşünüyor ve önemsiyor ki okulunun bulunduğu yere öğrenciler daha rahat ulaşsın diye metrobüs durağı yapılmasını sağlamış ve durumu gazeteden gördüğüm kadarıyla basında tepkisiz kalmamış bu fedakârlığa.) S. Gözenç: Ben teşekkür ederim. Selamlarımı ve sevgilerimi iletin. Başarılar.

Sık sık gündeme gelen ve sporda etik kavramını ortadan kaldırmakla birlikte pek çok zararı olan bir konudur doping. Günümüzün en büyük sorunlarından biri olan doping konusunu merak ettik ve Yrd. Doç. Dr. Ġlker Yücesir e sorduk; Röportaj: BaĢak Kaya DOPĠNG ÖLDÜRÜR MÜ? Doping nedir? Doping spor dünyasında önemli bir sorundur. Bugünkü anlamıyla bundan 3.000 yıl öncede bugün doping dediğimiz maddelerinin kullanıldığını görüyoruz. Bugün Doping Dünya Dopingle Mücadele Kurumu olan WADA (World Anti- Doping Agency) tarafından belirlenen 8 kural ihlalinin gerçekleşmesidir. Bunlardan herhangi biri gerçekleşirse doping yapılmış sayılır. Bu 8 kuraldan biraz bahseder misiniz? Bu 8 kuralın içinde yasaklanmış bir maddenin kullanılması, bunun vücutta bulunması, kullanılmasa bile kullanılmaya teşebbüs edilmesi, sporcuların yıl içinde arandıklarında bulunacakları ve müsabaka dışı kontrol için nerede oldukları ve ulaşılacakları adresleri bildirmeleri de bir kural olarak vardır. Mesela bu kuralı ihlal etmek de bu 8 maddeden biridir.

Teşvik etmek, desteklemek, yol göstermek doping suçu içinde yer alır. Yani yapmak değil ama sporcuya yapmasını söylemek, zorlamak hatta kararsız birini cesaretlendirmek de doping suçu kapsamında yer alır. Bu yasaklı maddeler nelerdir? Yasaklı maddeler saymakla bitmez. Daha doğru bir ifade ile yasaklı maddeler belli başlıları hariç akılda tutulmaz, tutmak da gerekmez. Bir yasaklı maddeler listesi var. WADA her yıl 1 yıl geçerli olmak üzere bir liste yayınlar. Mesela 2012 nin listesi ilan edilmiş durumda ama 1 Ocak tan itibaren geçerli olacak. Temel madde grupları sınıflanmıştır ve onları söylemek genel olarak yeterli olur diye düşünüyorum. Anabolik androjenik yani kas yapımını geliştiren steroid maddeler. Yine bir başka steroid madde, glukokortikoidler de yasaktır. Etkileri ve kullanım amaçları çok farklıdır, dolayısı ile yasaklanma şekilleri de farklıdır. Mesela glukokortikoid steroidler müsabaka içinde yasakken anabolik androjenik steroidler tüm zamanlarda yasaktır. Yani, böyle bir mantıkla gidersek önce şunu söylemek lazım. Hem müsabaka anında hem de hayatın normal akışı içinde herhangi bir anda yapılan kontrolde yasak olan maddeler var. Başta anabolik andrejonik steroidler. Bir de normal hayat içinde vücutta bulunmasında sakınca olmayan ama yarışma sırasında bulunduğunda yasak sayılan ve ceza gerektiren maddeler var. Örnek vermek gerekirse sık da karşılaşılabilir bir durum olduğu için söylüyorum, bazı soğuk algınlığı ilaçları bu gruptadır. Yani bir atletizm müsabakasına hazırlanan bir sporcu yarışmadan ayrı bir zamanda, hazırlık aşamasında soğuk algınlığı için bu ilaçları kullanabilirken müsabaka döneminde kullanması ceza almasına neden olabilir. Uyarıcılar da önemli bir gruptur. Nefes açıcı maddeler diyeceğimiz grup, astım ilaçları bir başka gruptur. Gittikçe bu konudaki düzenlemeler gelişiyor, değişiyor bugün itibarı ile bunların sistematik kullanımı yani nefes yoluyla değil de hap olarak kullanımı yasaktır. Bir diğer grup hormonlar. Sadece anabolik androjenik steroid hormonlar değil, bunların yapılmasını sağlayan veya benzer etki gösteren maddeler diye özetleyebiliriz bunları. Bunun gibi büyüme hormonu var veya büyüme hormonunu etkileyen maddeler var. İnsülin gibi hormonlarda yine yasaklar listesindedir. Bir de başka bir grup/sınıf var. Bu da genel olarak bazı branşlarda yasak olan maddeler gibi. Örneğin alkol futbolda yasak değil ama araba sporlarında, dalgıçlıkta yasak.

O halde Ģeker hastası biri spor yapamaz mı? Yapar. Bu listedeki maddelerin herhangi birinin eğer tedavi amaçlı kullanılması gerekiyorsa bunun doktor raporu ile tam gelişmiş bir uzman raporuyla belgelenmesi gerekir. O belgelerle başvuru yapılması sonucunda izin alınır ve kullanılır. Ceza almaması için bu başvurunun tam ve zamanında, kontrolden önce sonuçlanacak biçimde yapılmış olması gerekir. Acil durumlar olabilir. Mesela acil bir tedavi gerekiyordu. Yasaklı madde kullanıldı. Bunun belgesi ve gerekçesiyle yine yetkili kuruma, kim o branşta doping kontrollerini yürütüyorsa kuruma başvurarak izin almak söz konusudur. Şeker hastaları ve astım hastaları da böyledir. Ama astım eskiden büyük sorundu. Şimdi gittikçe astım hastası sporcular lehine işlerini, hayatlarını kolaylaştıracak değişiklikler yapıldı. Onun dışında da listedeki ilaçların yanlışlıkla, farkına varmadan alınmaları söz konusu oluyor. Ama kurallar bunu da kabul etmiyor. Çünkü kural koyucular doping kontrolü yapılan bir ligde ve o seviyedeki sporcunun bu kurallardan haberdar olması ve gerektirdiği tedbirleri alması gerektiğini düşünüyorlar. Bunun yasak olduğunu bilmiyordum cümlesi bir mazeret değildir. Bu tarz alınma ihtimali olan maddelerin önemli kısmının yasak olduğu bilinir. Soğuk algınlığı ilaçları gibi. Hepsi değil gerçi bir kısmı ama grup olarak böyledir. Piyasada sık karşılaşılıp, yani bir anlamda yanlışlıkla alınma olasılığı yüksek olup, performans artırdığı için yasaklanmış ama performans arttırma niyetiyle kullanılmamış maddelerden iki yıldan daha düşük cezalar alma ihtimali var. Ancak disiplin işlemleri yürürken bu savunmanın geçerli olabilmesi, yani kanıtlanması için ciddi kurallar var. Ama bunlar da dâhil olmak üzere keyif verici maddeler dışında gerçekten bir hastalık durumu olmazsa kullanılmayı gerektirecek herhangi bir madde yasaklılar listesinde yok. Bir başka ifade ile Yasaklılar Listesindeki bir maddeyi doktor tavsiyesi, reçetesi olmadan kullanmak mümkün değildir. Pratikten bahsetmiyorum tabii ama teorik olarak bu böyledir. Ancak iş izin alarak bir tedaviyi uygulamaya geldiğinde doktor reçetesi tek başına yeterli değildir. O hastalık için bu maddenin kullanılmasının elzem olduğu, başka alternatif tedavilerin hastalığın iyileşmesinde yeterli olmadığı gibi durumların belgelenmesi gerekiyor. Bu yapıldığında da hangi yasaklı madde olursa olsun kullanımı için izin almak mümkün.

Doping kontrolü kimlere yapılır? Bir takımdaki her sporcuya yapılır mı? Takım sporlarında genelde bu sayı ikidir. Sayı artabilir, azabilir. Bunun kaç kişi olacağı kurallarda açık olarak yazılıdır. Turnuvaysa turnuva statüsünde yazılıdır. Ligse lig statüsünde yazılıdır. Kim olacakları yine bütün dünyada geçerli kurallar ve standartlar gereği kura ile belirlenir. Ama kontrol yapma yetkilisi ismen sporcu belirleme yetkisine de sahiptir. Bireysel sporlarda yani atletizm, yüzme, bisiklet gibi madalyayla sonuçlanan turnuvalarda yine o turnuvanın kuralları gereği derece alanlara kontrol yapılabilir. Bunun amacı kötü niyetlilerin kendilerini o derecelerden sakınarak bir yandan da doping yapmalarını önlemektir. Örneğin bir ön turnuvada dopingli olduğu için yeterli dereceyi koşmayıp kendini saklayıp 5. Olan birinin yakalanabilmesini sağlamak içinde sıklıkla sadece derece alanlardan değil dereceye girmeyenler arasından da rastgele veya ismen seçilip kontrol yapılabilir. Bu kontrollerin esas amacı caydırmaktır. Madalya gibi ödülle biten bireysel sporlarda dereceye girenlerin kontrolü şarttır, kuraldır. Çünkü madalyanın bir başka sporcuya devri söz konusudur. Rekorların tanınması için yine kontrol şarttır. Yeterli zaman içinde kontrol edilemediği için tescil edilemeyen rekorlar da var. Peki, yasaklı bir maddenin vücuttan atılması ne kadar sürer? Her maddenin vücutta yarattığı etki farklı olduğu gibi vücuttan atılma süreleri de farklıdır. Hatta aynı etkiyi yapan iki farklı maddenin veya aynı amaçla doping için kullanılan maddelerin de atılma süreleri birbirinden farklıdır. Dolayısıyla böyle bir genelleme yapmak çok mümkün değildir. Saatler içinde atılanlar olduğu gibi aylar sonra bulunanlar da vardır. Yasaklı maddelerin bazılarının yakalanması bazen çok zordur ancak kurallar ona göre düzenlenmiş durumda. Bazılarında dediğim gibi kullanıldıktan çok sonra yakalanması mümkün. Kötü niyetli sporcular hangi maddeyi nasıl kullanacağını bu bilgiye sahip uzmanlardan yardım alarak yapıyorlar, ama onlara tavsiyemiz pek de emin olmamaları... Kan dopinginden de biraz bahseder misiniz? Kan dopingi bir kişinin kendi kanının alınıp saklanıp veya bir başkasının kanının yarışmaya yakın bir zamanda verilmesidir. Bugün hala yapılması mümkün bir dopingtir. Bir de kanın kullanma amacı olan oksijen transferi, oksijenin kanda taşınması, dokulara iletilmesi, kanda daha fazla oksijen taşınmasının sağlanmasına hizmet edecek bir takım maddeler var. Suni ilaçlar diyeceğimiz maddelerdir bunlar. Bunlarda yine kan dopingi içinde sayılıyor. Bir de vücutta kan yapımını arttıracak yani zaman içinde kan yapımını arttırıp dolayısıyla oksijen taşımayı arttıran maddeler var. Bunlar dayanıklılık sporlarında özellikle etkili olan maddelerdir. Bunların hepsi kan dopingi kapsamında. Kendi kanının anlaşılmasında bazı yöntemler var ama en zoru kendi kanının verilmesi halinde bunun yakalanmasıdır. Hatta kanı

da olduğu gibi değil sadece oksijen taşıyan hücreleri veriliyor. Anlık olarak oksijen kullanım kapasitesini arttırıp dolayısıyla da vücut oksijeni ATP üretiminde kullandığı için performansın arttırması söz konusu. Ancak; doping kontrolünde yeni başlayan uygulamalar, özellikle kan analizleri burada bahsettiğimiz zorlukları azaltan ve doping yapanların yakalanmasını sağlayan son birkaç yılda giderek yaygınlaşan uygulamalar. Ergojenik maddeler nelerdir ve bunlar hangi hallerde doping sayılır? Burada aslında bir ayrıma gitmek lazım ama bu kolay bir ayrım değil. Besin destekleri var. Vitaminler, mineraller, protein tozları, karbonhidrat tozları, bir kısım yağlar vb. Bunlar besin desteğidir. Bunlar normalde yediğimiz içtiğimiz besinlerde var olan maddeler. Bir de yenmeyen ya da doğal beslenme içinde özel alışkanlığı olan kişiler dışında kullanılmayan veya bir şekilde suni olarak üretilmiş olanları vardır. Bir yörede sık kullanılan bir yaprağın tozu, ağacın kökü gibi veya bunların özütleri gibi. Normal beslenme yolunda hiç bulunmayan az önce sözünü ettiğimiz proteinler gibi değil, vücutta bir takım etkiler yaratan veya yarattığı sanılan maddelerin kullanılmasıdır. Bu konu çok derin bir konu aslında. Burada uyarmak lazım. Bunların doğal bir ağaçtan, bitkiden elde edilmesi serbest olmaları anlamına gelmez. Böyle bitkilerden elde edilen çok ciddi ilaçlar var. Kalp ilacı dijital böyle bir ilaçtır. Çok sık verilen bir örnek olduğu için bende onu veriyorum. Örneğin efedrin böyledir, Efedra diğer adı ile Ma huang bitkisi özütü bu madde doping maddesidir. Bu bitkinin ürünleri piyasada yasak olduğu söylenmeden satılıyor ve bunları kullanan pek çok kişi var. Şimdi böyle baktığımızda suni olsun doğal olsun bir kısım doping kapsamındaki maddelerin ergojenik destek maddesi ürünü olarak satılması söz konusu. Bunlar tabii ki performansı arttırıyorlar. Ama işe yarayan maddeler zaten doping sayılıyor. Bir maddenin doping sayılmasının temel kurallarından bir tanesi performansı arttırmasıdır. Performansı önemli ölçüde arttırıp arttırmadığından sonraki kriter de tehlikeli olup olmadığıdır. Eğer yasaklı maddeler listesinde var olan bir maddeyse kullanacağımız ergojenik yardım o anlamda performansı arttırır ve fayda sağlar. Ama bunun dışında o listede değilse performansı arttırmıyor demektir. Öyleyse niçin kullandığımıza bakmak lazım. Performansı arttırsın diye kullanıyorsak hiçbir anlamı yok. Çünkü bilimsel olarak performansı arttırdığı kanıtlanmamış bir maddeyi kullanıyoruz demektir. Para israfıdır.

Daha önemlisi hekimlik açısından bakıldığında vücutta bir işe yaramayan herhangi bir faydası olmayan bir maddenin vücuda alınıp lüzumsuz ek bir metabolizma yükü yaratması demektir. Karaciğerimizi, böbreğimizi başta bu organlar olmak üzere bütün vücudumuzu lüzumsuz yere işgal etmesi ve yorması demektir, gereksizdir. Vitaminler var, onlar lazım değil mi? Lazım. Doğru beslenen sağlıklı, akıllı, dengeli ve bilinçli beslenen bir sporcunun dışarıdan vitaminlerde dâhil olmak üzere herhangi bir destek almasına gerek yoktur. Eğer vitamin, mineral ve suyun dışarıdan alınmasını gerektiren şekilde eksiklikleri varsa alınmalıdır ve bunda bir sakınca yoktur. Sporcuyu normal performans düzeyinde tutmaya yarayacak bu anlamda faydalı olabilecek maddelerdir bunlar. Ama bunların dışındakilerin performans arttırıcı faydası varsa dediğim gibi doping sayılır. Doping değilse faydası yoktur. Öyleyse her şekilde yarışmacı sporcuların ergojenik destek ürünü kullanmasına karşı bir duruşumuz var. Doping kullanımının maddi ve manevi zararları nelerdir? Yakalanmaktan bahsediyorsak zaten ciddi ağır cezaları var. Maddenin özelliğine bağlıdır. Hukuken disiplin kurulları çok sıkıdır bu konuda. Kolay bir şey değil bu. Hukuken indirmeye imkan varsa, daha önceki bir sorunuzda böyle maddelerden bahsetmiştik, bu indirimin alınması da çok zordur, belli maddeler de tartışmasızdır. Örneğin anabolik steroidler bu gruptadır. 2 yıl ilk ceza ondan sonrası 8 yıl ondan sonrası da hayat boyu spordan mendir. Şimdi böyle olunca spor yapamamak, yarışamamak, toplumda kötü bir nam salmak vs. gibi manevi kısmıyla birlikte maddi olarak da sonuçlar doğurur. Bugün spor büyük bir sektör. Profesyonel sporcular için çok önemli kayıplar söz konusu. Hiçbir şey değilse sezon kaybı olur ve beraberinde gelir kaybı söz konusu olur. Belki o dönemde kaybedilen bir olimpiyat madalyası olabilir. 4 sene sonra o kariyerde kalabilmek çok az sayıda sporcunun yapabileceği bir şeydir çünkü; 2-3 olimpiyatta madalya almak... Dünyada aynı seviyede kalıp hatta hep gelişerek yeni yetişenleri de geçecek gibi kalmak her sporcunun başarabileceği bir şey değildir. Dolayısıyla böyle birtakım maddi kayıplar söz konusudur. Öbür taraftan sağlık açısından bakarsak ki bu daha geniş bir kitleyi ilgilendiren bir sorun. Yaptığını bilmeden yapan veya dopingin bu anlamda etkilerini bilmeden yapan çok geniş bir grup olduğunu biliyoruz biz. Bu açıdan da dopingle mücadelenin 1. kuralı eğitimdir. Kontrollerden daha ön planda ve önemli görülür. Uluslararası alanda da Türkiye de de böyledir. Ölümcül zararları olabilir. Dopingi bir sorun olarak görüp bunu spor dünyasının fark edip, önlem almak, bununla baş etmek ve bunun engellemesi gerek diye düşünülmeye başlanmasının 2 sebebi var. Birincisi bahisler. Bu kulağa biraz fazla maddi geliyor ama adaletsizliğin maddi sonuçları gözüyle bakmak gerek. Bu konu bundan 150 yıl kadar önce ciddi ciddi sıkıntı olmaya başlamıştır. Ve ikincisi; bu bahis ve paranın dışında çok daha önemli ve insani sonuçların ortaya çıkmasıdır; Ölümler Ölümleri ikinci sıraya koymuyoruz, yanlış anlaşılmasın, zararın zirvesi olduğu için en son söyledim

Doping öldürür mü? Doping öldürür. Dopinge bağlı ölümler var. Bir takım felsefi ve etik tartışmalar var bu konuda, her koyun kendi bacağından asılır, bugün ilaçların yan etkileri çok azaldı vb; ama bugün o çok gelişmiş ve olumsuz etkileri azaltılmış ilaçların bile öldürücü olanları var, öldürücü olma potansiyelleri var. Bunu kullanıp da ölmedik işte zarar vermiyor diye düşünmek de çok yanlış. Yıllar geçip yıllar önce kullandığı doping maddesinin etkisinden zarar gördüğünü de insanlar fark etmeyebilir. Bence bir de böyle bir sürece giriyoruz. Çünkü en çok 20 li 30 lu yaşlarda spor yapılıyor. Ondan sonra 50 yaşında karşılaştığınız bir prostat kanserinin, akciğer kanserinin bunlarla bağlantılı olduğunu ilişkilendirmek güç. O noktada yapacak fazla bir şey de yok zaten. Bu ve buna benzer uzun dönem etkilerini, böbrek, karaciğer başta olmak üzere organ hasarlarının, 60-70 li yaşlarda ortaya çıkan karaciğer yetmezliklerinin, bundan 40-50 sene önce kullanılmış ilaçlarla ilişkisini bulmak zordur. Kronik etkiler dediğimiz bu etkileri ispatlamak da zordur. Ama bizim elimizde bilgilerimiz dahilinde bunların olabilirliğini bize gösteren ve geçmiş yıllardan bugün yaşlanmış bazıları çok şöhretli sporculardan gördüğümüz ve doping maddeleriyle ilişkilendirebileceğimiz, kanıtlanmasa bile bunu ciddi biçimde düşündüren, şüphe ettiren önemli sayıda vaka var. Bir de net bildiklerimiz var. Bu ilaç yapar denmiş ve onu yapmış. Doping sporda bir kısım ani ölüm lerin sebebi olabiliyor. Dediğimiz gibi yani dopingle mücadele başladığında bundan yıllar önce ölüm vakaları bunu tetiklemiş. Bugün o anlamda ölüm biraz daha az gözüküyor ama yine sporcularda görülen ani ölümlerin içinde dopingin yeri mutlaka var ve ilişkilendirilenler var. Bazı ergojenik destek maddeleriyle ilişkilendirilenler de var; ve yine tekrarlamakta fayda var bu maddelerin önemli bir kısmının uzun dönemde ortaya çıkacak zararlı etkileri de mutlaka var. TeĢekkürler

Konumuz KARATE yse Davranış bozukluğu gösteren çocuk ve ergenlere, gerek saldırgan davranışlarını uygun bir şekilde kontrol edebilmeleri, gerekse disiplin kazanabilmeleri açısından karate gibi mücadele sporlarına katılmaları önerilmektedir. Karate motor özellikler diye adlandırdığımız kuvvet, sürat, esneklik, dayanıklılık ve koordinasyon gibi özellikleri simetrik olarak geliştirme özelliğine sahip nadir spor dallarından biridir. Temel olarak reaksiyon sürati, patlayıcı güç, esneklik, sürat, kuvvet, dayanıklılık gibi motor özellikler karate sporcusunun başarısını etkilemektedir. Uygulanacak antrenman modelleri bu kriterler göz önüne alınarak planlanmalıdır. Ülkemizde performans sporcusu yetiştiren antrenörler bu konularda çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Sporcuların genel olarak Beden Eğitimi Spor Yüksekokullarının eğitimleri vasıtasıyla bu bilgilerden haberdar olmasına karşılık antrenörlerin aynı yardımları alamaması sorunun temelini oluşturmaktadır. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokullarında spor pedagojisi, branşa özgü özel antrenman modelleri ve fonksiyonel antrenman eğitimi alarak mezun olan antrenörler sayesinde çocukların temel motorik özellikleri geliştirilip, sportif performans açısından daha başarılı, spor ahlakının ne olduğunu bilen bireyler yetiştirilmektedir. Ülkemizi uluslararası arenada gerek sportif başarı anlamında gerekse fairplay çerçevesinde daha iyi temsil edebilen sporcuları yetiştirebilmek için Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokullarından mezun antrenörlerin iş başında olması gerekmektedir. Karate branşında yarışma/müsabaka ana hedef olmasa da ülkemiz son 20 yıldır Avrupa ve Dünya Şampiyonlarında dereceler elde eden çok değerli sporcular yetiştirmiştir. Bireysel sporlar arasında Avrupa-Dünya Şampiyonalarında en çok madalya kazandıran branşlar arasında yer alan Karate Milli Takımımız Büyük Erkekler olarak 2004 yılı Avrupa 3.lüğü, 2006, 2009, 2010 yılları Avrupa Şampiyonluğu, 2008 yılı Dünya Şampiyonluğu başarısına imza atmıştır. Öğretim Görevlisi eski milli sporcu Dr. Aytekin Soykan ın girişimleri sayesinde karate, Türkiye de ilk olarak 1994 yılında seçmeli, 1997 yılında ise uzmanlık dersi olarak Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu nda verilmeye başlanmıştır. İstanbul Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu muzda farklı branşlarda seçmeli ve uzmanlık dersleri verildiği gibi 2012-2013 eğitim-öğretim yılından itibaren karate derslerimizin de müfredatımızda yer alacağı düşünülmektedir ArĢ. Gör. Osman AteĢ

YOZLAġAN AHLAKĠ DEĞERLER Belli bir mesaj yüklenen taraftarlar, beklenen sonuç alınamadığında kendi takımlarından bile hınç çıkarmaya başlıyor. Günümüz insanı artık hem kendine hem emeğe hem de içinde bulunduğu kültüre yabancılaşmaya başlıyor. Yabancılaşmanın var olduğu yerde saldırganlığı beklemek her zaman mümkün Spora şiddet yakışmıyor Son yıllarda spor müsabakalarında, özellikle de futbol karşılaşmalarında yaşanan şiddet olayları, sporun, sevgi, barış ve kardeşlik gibi evrensel değerlerini, birleştirici ve bütünleştirici özellikleri üzerinde olumsuz etki oluşturuyor. Spordaki şiddet unsurunun en önemli etkilerinden biri spor kültürünün yeterince özümsenmiyor olmasıdır. Taraftarların heyecanla gerginliği karıştırması, performans hedefi yerine sonuç hedefini tercih etmesi şiddet unsurunu öne çıkarıyor. İnsanların sadece galibiyete şartlandığı, centilmenlik ve ahlaki değerlerin ne yazık ki yozlaştığı spor kamuoyunda, ifade biçimi saldırganlık ve şiddet olarak kendini gösteriyor. Sportif müsabakaların üstlendiği misyonlardan birisi de, müsabakalar kullanılarak kişi veya toplumların kendilerini ifade etmeleri, seslerini duyurabilmeleri, kızgınlıklarını veya sevinçlerini yaşamalarıdır. Ülkemizde ise son yıllarda spor kaynaklı şiddet olaylarında bir artış görülüyor. Süper ligden amatör liglere, sade bir futbol taraftarından kulüp yöneticisine kadar spor holiganizmi saha içi ve dışındaki olumsuz etkisini giderek daha da çok hissettiriyor. Ülkemizde spor sahalarında görülen şiddetin başlıca sebepleri spor kamuoyunca şöyle görülüyor; EKONOMĠK VE SOSYAL HAYATTAKĠ SORUNLAR Gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve farklı kesimler arasında derinleşen uçurum bireysel anlamda sorunlara yol açmakta özellikle toplumun alt kesimlerini oluşturan kitlelerde kin, öfke birikimi yaratıyor. Sportif alanlar ise bu kitleler için deşarj olabilme imkânı sağlıyor. Her ne kadar yanlışta olsa toplumun büyük bir kesimi stadyumları rahatça bağırılan, küfür edinilebilen, istenildiği gibi davranarak stres atılabilen dokunulmaz yerler olarak algılıyor ve hatta sade futbol sevgisi için maç izlemeye gelen kişiler tribünlerin tiyatro, sinema olmadığı eleştirisine maruz kalıyorlar.

YERLEġMĠġ SPOR KÜLTÜRÜNÜN EKSĠKLĠĞĠ Ülkemizde maalesef ki spor sevgisinden bahsetmek mümkün değildir. Toplumun büyük bir kısmı sadece futbolla özelliklede üç büyük futbol takımıyla ilgilenmekte buna rağmen futbol maçlarına olan katılım derbi maçlar dışında düşük seviyelerde kalıyor. Gerçektende futbolu sadece bir oyun olarak sevdiğimiz söylenemez eğer öyle olsaydı futbolun üç neticeli bir oyun olduğu unutulup başarı sadece galibiyete endekslenmez ve dolayısı ile de kazanma şansları yüksek olan üç büyük kulübün dışında diğer kulüplerde yeterli taraftar desteği alabilirdi STADYUMLARIN YETERSĠZLĠĞĠ Maalesef ki memleketimizde ki stadyumların birçoğu UEFA standartlarının altında olup, mimari açıdan zayıf olduğu gibi, giriş çıkış kapı sayılarının azlığı, stat içerisindeki donanımların (kafeterya, tuvalet vs.) yetersizliği ve temizlik konusundaki yetersizliklerle 21. yüzyılın çağdaş toplumuna yakışmıyor. Özellikle tel örgüler ve demir parmaklıklar insanlara kafese atılmış duygusu verdiği gibi tribünlerdeki gerilimi artırıcı rol oynamakta, taraftarlar tel örgünün arkasında dokunulmaz olduklarını varsayıp istedikleri gibi davranmaktadır. ETKĠSĠZ GÜVENLĠK ÖNLEMLERĠ Sportif olayları yönetmedeki otorite boşluğu ve alınan etkisiz önlemlerde şiddet olaylarının artmasına sebep olmaktadır. Polis her maç öncesi stadyumlardaki yerini alıyor hatta bazen bu rakam abartılarak 3 4 bin kişiyi bile buluyor ise de meydana gelen olayları önlemede yetersiz kalınıyor. Bazen de polis sert ve katı tutumu ile şiddetin baş sorumlusu oluyorlar. Abartılmış polis sayısı, polis köpeklerin kullanılması taraftar üzerinde provakatif etkiye sebep olduğu gibi kimi zamanda sorumlu kişiler görevlerinden ziyade maç izlemekle meşgul oluyor. Aynı zamanda özellikle Anadolu da siyasi baskınında etkisiyle polis misafir takım seyircilerine karşı daha sert bir tutum izlemektedir. HAKEMLER Türkiye de yapılması en zor mesleklerin başında hakemlik gelmektedir. Futbolcu, teknik ekip ve yöneticiler tarafından alınan mağlubiyetlerin ilk sorumlusu olarak hakemler gösterilmektedir. Tarafgirlikleri hep tartışma konusu olmakla birlikte verdikleri kararlar ile televizyonlarda saatlerce yargılanıyorlar, yanlı veya yansız yönetimleriyle futbol sahalarında görülen şiddete büyük etki ediyorlar. Burada toplumsal tarafgirliğimiz dolayısıyla yapılan kimi haksız eleştirilerin yanında hakemlerinde kendilerinde olan güven eksikliği, sporcu

üzerindeki otorite yetersizliği, iyi yetiştirilmemelerinden dolayı Dünya klasmanında olan hakem sayımızın oldukça az olması da yatmaktadır. KULÜP YÖNETĠCĠLERĠ Ülkemiz de kulüp yöneticisi olmak ekonomik ve sosyal açıdan birçok olanağı beraberinde getiriyor. Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak kulüp yöneticileri genelde toplum tarafından tanınır, bu kişiler yer yer futbolculardan daha fazla televizyonlarda yer alırlar. Kulüp yöneticilerinin taraflı, kışkırtıcı açıklamaları olumsuz etkilere yol açtığı gibi, yöneticilerin taraftar guruplarıyla karşılıklı menfaate dayanan ilişkileri, taraftar guruplarına bedava bilet dağıtımı, deplasman maçları için otobüs ayarlanması, yabancı maddelerin sahaya sokulmasının kolaylaştırılması gibi maddi ve manevi anlamda yardımları futbol sahalarında görülen şiddetin temel sebeplerinden birini oluşturmaktadır. MEDYA Medya kulüpler arası rekabeti körükleyerek, kulüp yöneticilerinin, futbolcuların demeçlerini tahrik kar bir havaya sokup hakemleri, futbol federasyonunu ya da rakip kulübü suçlayan bu açıklamaları ustalıkla büyütüyor, şiddeti kışkırtıcı ve saldırganlığı tahrik edici yayınlar yapılıyor. Genellikle büyük kulüplerin söz sahibi olduğu diğerlerinin ise teferruat olarak görüldüğü futbol medyasında tiraj ve reyting uğruna yer yer milliyetçiliği kışkırtan, rakip takım futbolcu ve yöneticilerini rencide eden yayınlar yapılmaktadır. Maç görüntülerinin dahi yayınlanmadığı birçok televizyon kanalında ise futbolcular ve hakem kararları üzerine saatlerce konuşulmakta genellikle dört büyük kulübün temsil edildiği bu programlarda reyting uğruna basit kavgalar çıkartılmaktadır. Belli bir mesaj yüklenen taraftarlar, beklenen sonuç alınamadığında kendi takımlarından bile hınç çıkarmaya başlıyorlar. Günümüz insanı artık hem kendine hem emeğe hem de içinde bulunduğu kültüre yabancılaşmaya başlıyor. Yabancılaşmanın var olduğu yerde saldırganlığı beklemek her zaman mümkün Fakat unutmamak gerekir ki sosyal ve ekonomik koşullarda yaşanan problemler yoğun şekilde devam ettiği müddetçe ülkemizde spor alanlarında görülen şiddetin önüne geçmekte zorlaşacaktır. Şiddetle mücadeleyi sadece spor sahalarında değil toplumun tüm kesimlerinde yapmak gerekir ki bununda yolu vatandaşlara sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan refah seviyesi daha yüksek bir hayat sunabilmekten geçiyor. Tanju Alili

TANGO... İki bedenin nirvanası... Tinsel keyif... Ruh ve bedenin kusursuz uyumu... Böyle birçok harf yanyana getirilerek kelimeleri oluşturabilir belki ama tangoyu anlatmak için yetersiz kalacaktır, tüm bu kelimeler... Çünkü bana kalırsa tam bir tanımı yok tangonun. Hissi var yalnızca. Bunu da anlatmaya kelimeler kifayetsiz, kalemim yetersiz kalıyor. Kaldı ki biz tangoyu ne olarak tanımlarsak tanımlayalım tango hep kendisi gibi kalacak... Böyle başlamak istedim yazıma. Çünkü devamında bu muhteşem hisler dünyasında belki de aradığınız şeyi bulmanıza yardımcı olmaya çalışacağım. Aranılan şey Ne derseniz? Tıpkı bir denizcinin mavisi, şairin şiiri ve benim içinde tango diye örnekleyebilirim. Ama öncelikle tangonun tarihinden haberdar olalım. Arjantin in milli dansı 19. yüzyıl ın sonlarına doğru Buenos Aires ve Montevideo (Uruguay ın başkenti) dolaylarında başladı. Tango kelimesi dans ile ilintili olarak ilk kez 1890 larda kullanılmaya başladı. İlk başlarda bu bölgede yapılan danslardan sadece bir tanesiyken, kısa zamanda popüler olarak sokaklarda, sahnelerde yerini aldı ve kentin kenar mahallelerinde binlerce Avrupalı göçmenin bulunduğu varoşlara kadar yayıldı. İlk yılların tangosu "tango criollo" veya "basit tango" olarak bilinmekle beraber, günümüzde Amerikan ve uluslararası tango stilleri, Fin tangosu, Çin tangosu gibi çeşitli türler gelişmiştir. Ancak orijinal tango, doğduğu toprakların adıyla, "Arjantin tangosu" olarak anılmaktadır Türkiye nin tango ile tanışması Cumhuriyet in kabulünden hemen sonraya rastlar. Medeni hayatta batıya yönelik yenilemelerin arasında dans da gelmektedir. Fakat Arjantin tango uzun yıllar Türk insanı tarafından benimsenmemiştir. Günümüzde ise Türkiye'de tangonun hatrı sayılır bir camiası var aslında pek bilinmese de ve bu camianın klişeleşmiş cümleleri var elbette ki. Bunlar arasında benim ilk dikkatimi çeken cümle şu olmuştu ''yürüyebilen herkes tango yapabilir...'' Dikkatimi çekmiş ancak içine girememişim elbette ki o zaman cümlenin. Şuan içimde tango tutkusuyla aynı cümleyi yorumladığımda anlıyorum ki '' sadece yürüyerek zevk alabileceğin bir danstır tango. Ruhun ve bedenin müzikle birleştiği o ince noktadır.'' '' Tango, yetenekli bir süvari ile soylu bir kısrağın dansıdır. Ne hızlı koşmak için bir kırbaca ne de bir engeli aşmak için dizginleri sertçe germeye ihtiyaç duyulur''. İşte tam da bu yönüyle hayata benzetiyorum ben onu (tangoyu). Hayat attığımız adımlardan ibarettir ya; ilerleriz, geri döneriz, yerimizde sayarız. Bu şekilde adımlardaki anlamı hissederek gerektiğinde küçük, gerektiğinde kocaman bir adım atarız bu dansı yaparken; ilerleriz, geri döneriz, yerimizde sayarız. Tam da yaşamın içinde olduğu gibi kadın ile erkek baş başa ve karşı karşıyadır. İletişimin doruklarındadırlar. Aralarındaki o sessiz kavgayı görünenin aksine, bedenlerine değil yalnızca kalplerine dokunarak sürdürmeye çalışırlar.