Letya Alan Lezan. Letya. Alan Lezan Frankfurt am Main - Newroz 2011



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Letya Alan Lezan Frankfurt am Main - Newroz 2011


O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Qandil dağı da öylesine bir çınardı.

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız?


> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir.

manzaraadalar.com.tr

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

Sevda Üzerine Mektup

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Sevgi Başman. Resimleyen: Sevgi İçigen

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

10SORUDA AİLE SİGORTASI

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Pırıl pırıl güneşli bir günde, içini sımsıcak saran bir mutlulukla. Cadde de yürüyordu. Yüzü gülümseyen. insanların kullandığı yoldan;

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Sevgili dostum, Can dostum,

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Esrarengiz Olaylar. Dangg Dongg Dangg

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Perşembe İzmir Gündemi

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Transkript:

2

Letya Alan Lezan Frankfurt am Main - Newroz 2011 Herstellung und Verlag: epubli GmbH, Berlin, www.epubli.de ISBN: 978-3-86931-734-2 Kapaktaki resim: Leyla Qasım (1952-1974) 3

1 İ nsanı heybetiyle büyüleyen, bereketiyle yaşatan o dağlara bakınca huzura boğan, çocuk sevincini yaşatan garip bir toprak olduğu fark edilirdi Kürdistan toprağıydı bu! Bir anne şefkatiyle bağrına basmıştı çocuklarını. Otantik bir sessizlikte büyüyen dumanı ve kehribar üzüm suyu gibi akan sularıyla ihenete karşı kucaklamıştı onları. On binlerin geçişini, kanlı yenilgilere şahit olmuş bir çınar Qandil dağı da öylesine bir çınardı. Letya, beş yıldan bu yana bu çınarın altındaydı ve her yaprağını, her dalını, her mevsimini tanıyordu, biliyordu. Qandil dağının eteğinde onlarca köy kasaba vardı ve Letya hergün oralara gidip geliyordu. Yollarını, koyaklarını, sularını, insanlarını avucunun içi gibi tanıyordu. Özgürlük aşkıyla, yanan yüreğiyle yürüdükçe rüzgar savuruyordu saçlarını Kendini özgürleştirmişti ve o özgürlüğü ile partiye katılmıştı. Kendisinin özgürlüğü koca bir ulusun özgürlüğüyle eş anlamdaydı... Öyle düşünüyordu! Oturduğu yerden gök yüzünde saydamlaşan yıldızlara baktı. 4

Aklında geçen tek bir şey vardı o an da; buradan çekip gitmek! Özgür olarak katıldığı partiden özgür olarak ayrılamıyordu, bu durum onu korkunç geriyor; İhanetle suçlanmak duygusu içini kemirip duruyordu. Partiden ayrılanlar hayin diye vurulması, onu hepten ürkütüyordu. Oysa partinin özgürlük için savaştığını düşünerek katılmıştı. Özgürlük için savaşan bir partiye özgür iradeleriyle katılanlar aynı özgür iradeleriyle ayrılamıyorlardı! Korkunç bir durumdu, kabul edilmesi mümkün değildi. Letya son kararını verdi: İsterse beni yakalayıp öldürsünler, dedi kendi kendine ve ardından kendine ait eşyalarını sırt çantasına yerleştirdikten sonra nöbet tuttuğu mağaradan dışarıya çıktı. Gece çok sakindi. Ormandan baygın, baygın çicek kokuları geliyordu. Şafak çökmüş, otlar, ağaç yaprakları çiyden ıslak, ıslaktı. Yakındaki bir leylak ağacından bir bülbül şarkı söyler gibi ötüp duruyordu. Parlak, masmavi gökyüzü üstüne abanmış gibiydi. Taşlar güneşin ışığında bir elmas gibi parlıyordu. Letya nın düşünmeye zamanı artık yoktu. Kararını vermişti. O Türklerin demokrasisi için değil, Kürtlerin özgürlügü ve bağımsızlığı için dağa çıkmıştı. Ülkesine ihanet eden o değil, tam tersine Kürdistan ın özgürlüğünden ve bağımsızlığından vaz- 5

geçen partinin kendisiydi. Oysa bu dava da bizim sadece hukuksal değil, aynı zamanda doğal hakkımız var, insani hakkımız var; sağduyu ve vicdandan kaynaklanan hakkımız var, diye düşünüyordu. Bu haklı davadan kim vazgeçerse geçsin -Letya şehit düşen arkadaşlarının ölü bedenleri üzerinde yüzlerce kez ant işmişti- O vazgeçmiyecekti. 2 Örgüt Prusya tipi örgütlenmeye gitmiş beşer-altışar kişilik gerilla grupları oluşturmuştu. Bu gerilla gruplarından biri de Zilan ismindeki Letya nın 6 kişilik kadın grubuydu. Her gruptakiler gibi onlarda gündüzleri yatıyor, geceleri de dağları geziyor, köylere gidiyor, düşmana saldırıyor, eylem yapıyordu. Birden Letya arkasından bir ses duydu Dilan saçlarını okşayarak yüzünde bir gülümsemeyle son derece sakin bir şekilde mağaranın ağzındaki büyük taşa, dışarıda görünmeyecek şekilde oturuyordu ve sessizce el sallayarak Yolun açık olsun! dedi. Letya onu görünce hüzünlendi, nerdeyse ağlıyacaktı ama Git! dedi, kendi kendisine. Geriye dönüş yok artık. Bir an geriye dönüp Dilan ı bağrına basıp kucaklayarak vedalaşmak istedi ama sonra Hayır! dedi, bu çok 6

tehlikeli, diğer arkadaşlar uyanabilir ve ormanların derinliğine dalıp gözden kaybolup gitti. Üç saat sonra Letya kendisini dağın eteğindeki bir çeşmede buldu. Suyun akışına bakarken bir takım karmakarışık düşüncelere kapıldı. Oldukça yorgundu ve saat 8:00 e geliyordu. Çesmedeki su taze, sade, pırıl, pırıl ve berraktı. Tadına doyum olmuyordu. Esintisiz ve sıcak bir gündü, ortalık sıcaklıktan cayır cayır yanıyordu. Günün ilk saatlerin de gittikce kararan bulutlar gökyüzün de kümeleniyor, sanki fırtınaya hazırlanıyorlardı. Letya, çok yorgundu, çünkü bütün gece yatmamış, dağları gezmişti. Yatmaktan korkuyordu. Gerilla gündüzleri dolaşmadığından Letya ormanda yinede saklana saklana durmadan yol alıyor, gecenin zifiri karanlığını bekliyordu. Zaten ondan sonra Dilan ın nöbet sırası vardı. Kamplarda 24 saat nöbet tutuluyordu. Gerillalar ortalama olarak 5-6 saat yatıyordu. Bu da onlara yetiyordu. Dışarıda gündüzleri dolaşmak yasaktı, çünkü Türk askerleri gerillayı hep takip ediliyorlardı. Letya, Dilan ın kendisini ihbar etmeyeceğini biliyordu. Nöbet iki saat sürüyordu. Onun için Letya nın zaman kaybetmeye hiç isteği yoktu. Onlardan ne kadar çok uzaklaşırsa o kadar iyiydi. Letya, yürüyünce hemen her dakikada geride biraktığı yola bakardı. Görünürler de kimsecikler yoktu. Bir saat daha yürüdükten sonra bulutlar dağılmaya başladı, 7

yerlerini masmavi, duru, parlak bir göğe bıraktı. Yalnızca uzaktan gürlemeler geliyordu. Ondan çok uzaklarda tarlalardan yükselen tozla karışmış yağmur yüklü kapkara bir bulutlar yığınını şimşeğin çaktığı ışınları ve gür sesiyle birlikte zor görüyordu. Hewler, Qandil e 648 km uzaklıktaydı. Bunu internet üzeri ögrenmişti. Letya, öyle hızlı yürüyordu ki saatte dört-beş kilometre geride bırakıyordu. Eğer böyle devam ederse 8-9 günde Hewler de olacaktı. Letya nın kız kardeşi Afşan Letya yı bundan bir yıl önce Hewler de ziyaret ettiğinde Letya nın gerillaya katılmadan önce biriktirtiği parasını ve Alman pasaportunun bir bankada depolamıştılar. Letya, Alman vatandaşı olduğu için yurt dışına çıkmasında herhangi bir sorunu yoktu. Zaten gerilladan kaçısını uzun süredir planladığı için Hewler e geldiğinde kız kardeşine telefon edecek ve kendisini Frankfurt Havalimanı nda alacaktı. Eğer Afşan ve annesi olmasaydı Letya Güney Kürdistan da kalacaktı ama hem sevdigi Afşan ve annesi yüzünden hem de Almanya ya bağlı oldugu için ne de olsa Frankfurt ta doğmuş büyümüştü, aynı zamanda bir Almandı- Almanya ya tekrar yerleşmeye karar verdi. Anadili Kürtçe ydi ama Almanca en iyi konustuğu dildi. Başka da her Dersimli gibi asimile olmuş Türkçe biliyor, bir de 8

Almanya da gittiği Ortaokul da ögrenmiş olduğu biraz ingilizcesi vardı. Anne ve babası iyi Kürtçe biliyorlardı ama çocuklarıyla hep Türkçe konuşuyorlardı. Letya, babasından adeta iğreniyordu, çünkü babası biz Kürt değil, biz Horosan dan gelmiş Dersim e yerleşmiş, Kürtler icinde Kürtce öğrenmiş Türkleriz diyordu ve Kürtlerden adeta nefret ediyordu. Hele kızının evlenmeyip, çoluk çocuğa karışamamasını ve gerillaya gitmesini hiç içine sindiremiyordu. Letya ise bunu araştırmış, bu saçma teorinin Türkler tarafından bulunmuş bir uydurma olduğunu belgeleriyle ispatlıyordu. Letya nın araştırmalarına göre bütün sülalesi diğer Dersim liler gibi Kürt oğlu Kürt tü. Dersim Kürt Alevileri genel olarak ilerici ve aydın olarak bilinirler ama Letya nın babası biz Müslümanız, Hz. Ali nin takipçilariyiz diyen, hiçte Dersimliler de rastlanmayan bir gericiydi. Hz. Ali Camii de Sunniler tarafından arkadan bıçakla vurularak namaz esnasında öldürülür. Bir rivayete göre o gün Hz. Ali vasiyatnamesin de benim yolumda gidenler bundan böyle Camii ye gitmesinler demiş. Babasının anlattığına göre o günden itibaren Aleviler ne Camii ye gittiler, ne de Kilise ye. Onlar sadece Allah a kalbinde inandılar ama Müslüman olduğunu da inkâr etmediler. Aslında Letya ya göre babasının Müslümanlığa ve Türklüğe sarılmasının tek nedeni birçok Kürt gibi gerçek 9

inançtan değil, korkudandı, çünkü Türkiye, Iran, Irak ve Suriye de Kürt olmak herkesin kârı değildi. Bu ülkeler de Kürt olmak işkence, acı ve zulüm demekti. Letya ise İslam ın Alevilikle hiç bir ilişkisinin olmadığını savunuyor, çünkü Alevilik İslam dan binlerce yıl eskiydi. Alevilik; Ezidilik, Zerdüştlük, Mazdekizm, Maniseizm gibi dinlerden etkilenmiş olmasına rağmen kendi başına bir dindir. Belki de bu adı geçen dinler Alevilikten etkilendiler şimdilik bilemiyoruz ama Zerdüstlüğün, Mazdekizm, Maniseizm in bir çok adet ve töreleri halen Kürdistan da görmek mümkündür. Aslında Kürt Alevileri İslam ın kılıcından korktuklarından bölgede yaşamak için Biz Müslümanız! demişler ve Şii lerin Hz. Ali ye taptıkları gibi sonra da Camii ye gitmesinler diye Biz Alevi ve Müslümanız! demişler. Kur an sonradan Dersim e yerleştirilmiştir ve islam tipik bir Arap dini ve kültürüydü. Bilindigi gibi Kur an bundan 100 yıl evveli Dersim in ve Alevi Kürtlerin yaşadığı Kürdistan ın hiçbir yerinde yoktu. Letya yı özünde dinler, milliyetler felan ilgilendirmiyordu. O zaten insanları inancında, kılık kiyafetinde, düşüncelerinde, milliyetinde, cinselliğinde tümden özgür olmasından yanaydı. Kürt olması aslında bir tesadüftü. Fakat din ideolojiside insanı zihinsel sömürmesi, insanları bencilleştiriyor, köleleştiriyordu. O ise yaşamı değiştirmek, haksızlığa, sömürüye ve baskıya 10

karşı çıkmak için dağa çıkmıştı. Eğer Kürt Alevileri Hz. Ali ye inanıyorlardıysa o zaman Hz. Ali her kimki aslını inkâr ediyorsa haramzadedir! demişti. O zaman; benim babam aslını inkâr ettigi icin bir haramzadedir! diyordu, çünkü aslında o Hz. Ali ye bile inanmıyordu. Hz. Ali ki, baskıya zulme karşı başkaldırmış, sömürülenin, zayıfın, horlananın yanında yer almıştı. Bütün Peygamberler de Marx gibi birer Don Kişot, birer devrimciydiler. Aralarındaki fark birilerin Allah a inandığı, diğerlerinin inanmadığıydı. Bu da insancıldı. Tanrı varsa neden insanları üçe-dörde bölüyor, birbirleriyle savaştırıyor, bize bu kadar acı çektiriyor diyordu? Tanrı neden insan haklarını ortadan kaldırıyor, baskı, zulme, kötülüklere izin veriyor? Letya bir kosmopolit, bir enternasyonalist ve bir devrimciydi. Onun yeri yurdu aslında yoktu. O dünyanın bir vatandaşıydı ama Kürtlerin bölgesinin zenginliği sömürgecilerin iştahını kabartmış, Kürdistan ı onlar bu nedenle işgal etmiş, Kürtler Kürt olduklarından acımasız bir baskı ve zulüme tabi tutulmuştu. Buna karşı olmak icin tabii devrimci olmak şart değil, insan olmak yeterliydi. Letya vicdani, ahlakı olan, hak ve hukuka inanan bir insandı. O bir insanın kalkıp başka bir insanın en doğal hakkı olan dil ve kültür gibi olguların yasaklanmasını, ülkelerini işgal etmelerini, onları sömürmesini, ezilmesini, acı çektirmesini, hak aradıkları için idam ve işkence edilmesini, doğal olarak 11

var olan 40 milyonluk bir halkın varlığının inkâr edilmesini bir türlü kabullenemiyordu. Nasıl olurda bir insan binlerce yıl yaşadığı ülkesinde kendi dilini konuşmasın, kültürünü yaşamasın, zenginlik içinde bunca yoksulluk yaşasın? Bu gerçeği hangi vicdanlı ve onurlu bir insan bu dünyada kabul edebilirdi? Dokuzuncu gün büyük zorluklar içerisin de Hewler e vardığında saat 15:00 e geliyordu. Hewler in sokakları insanlardan ve sıcaklıktan kaynıyordu. İlkin bankaya gitti pasaportunu ve parasını aldı. Ondan sonra bir Restorant ta aceleden bir şeyler atıştırdı, elbiselerini bir mağazada tanınmayacak şekilde değiştirdi, uzun bir elbise giydi ve yüzü görünmeyecek şekilde eşarp ile kapattıktan sonra Havalimanı na gitti. Her şey planladığı gibiydi. Frankfurt a ucak 17:25 te kalkıyordu. Daha sonra kız kardeşi Afşan ı aradı ve ondan sonra biletini alır almaz kadınların tuvaletine girdi ve orada elini yüzünü yıkadı. Havalimanı nda birkaç saat bekledikten sonra uçağa bindi ve uçakta kimseyle konuşmadı. Sadece yattı. Zaten yorgunluktan ölüyordu. Frankfurt Havalimanı nda Afşan onu bekliyordu. Letya son olarak Afsan ı Hewler de bundan bir yıl önce görmüştü. Letya, Afşan ı gördüğünde sanki yeniden doğdu. Sonra üzüntülere boğuldu, çünkü Kürdistan ı terketmek hiçte öyle kolay değildi. Hewler de uçağa 12

bindigin de çok kararsızdı. Gitsem mi, gitmesem mi? Güney Kürdistan da birkaç milisten başka kimseyi tanımıyordu. Eğer Kürdistan da kalacaksa onun yeri dağlardı. Sefil, fakir fukara halka bakıp acı çekmek istemiyordu. Savaşmaktan başka elinde başka bir şey de gelmiyordu. Mesleğini yarıda kesmiş, beş sene gerilla olmuş, dağlarda yaşamış, savaşmıştı. Kürdistan da ezilen ve horlananlar ordusuna katılıp vicdan azabı çekmektense belki Almanya da yine okuluna devam edebilir, bir iş güç sahibi olabilirdi. Gerillada 15-20 sene kalanlar vardı. Çogunun yaşı gelmiş 60 lara dayanmıştı. Bunlar eğer silahı bırakırlarsa topluma nasıl entegre veya rehabilite olacaklardı? Ne meslek, ne emeklilik ne de başka bir şey? Çoğu bu nedenle partinin yön değiştirmesine, bağımsızlıktan vazgeçmesine karşı olmalarına ragmen partiyi terkedemiyorlardı. Terk edipte ne yapacaklardı? Bir insanı inacından vazgeçirmek, köleliğe, ezilmişliğe davet etmek, birkaç kuruşa muhtaç etmek o kadar basit miydi? Onların dağlarda parası pulu, şan-şöhreti yoktu ama onurlu bir yaşam sürdürüyorlardı. Çünkü onlar tamamiylen özgürdü. Letya, tüm bunları düşününce çıldırası geliyordu. Bazen bir bomba olup İstanbul veya Ankara nın en işlek olan bir polis karakolu veya askeri kışlasının içinde patlatarak bütün kinini düşmana kusmak istiyordu ama 13

sagduyuya gerçek yolundan yürüyen çocuklar Gorki nin dediği gibi; her şeye karşı sevgi beslerler. Yeni bir dünya oluştururlar. Onları harekete geçiren, ruhların ateşi ve yüreklerin derinliğidir. Bize hayatı sunan çocukların tüm dünyaya karşı duydukları, bu tarifi imkansız sevgidir Letya zaten başından beri böylesi intihar eylemlerin bir katliam olacağını bildiginden bu tür eylemler kedisine yabancı geliyordu çünkü o yaşamı seviyor, iyi ve güzel bir dünya ve yaşam için mücadele ettiği için yaşaması gerektiğinin bilincindeydi. 3 Frankfurt Havalimanı nın önünde Afşan arabasıyla Letya yı bekliyordu. Afşan Frankfurt dışında herkesten uzak bir yerde bir otelde Letya ya tek kişilik bir oda ayarlamıştı. Odaya gelir gelmez Letya kendisini yorgunluktan hemen yatağa bıraktı. Afşan ın ertesi gün çalışması gerekiyordu. Letya nın Frankfurt ta geldiğinden Afşan'dan başka hiçbir kimsenin haberi yoktu. Letya, dengeye önem veren insanlardandı. Bir konu hakkında olayları ölçmeden, tartmadan, denge kur- 14

madan karar vermezdi. İlişkilerinde de dengeye önem verdiği için güçlü adalet duygularına sahip birisiydi. Haksızlığa hiç tahammül etmez ve herkese adil davranmaya calışırdı. Kolay sinirlenmez, genelde nazik, fakat ısrar ve zorlanmaktan hiç hoşlanmazdı. Bunu Afşan da iyi biliyordu. Letya, bazen bu gibi durumlarla karşılaştığın da sabır ve nezaketlerini yitirebilirdi. İyi bir konuşmacıdır, sakin ve yumuşak sözler ile dinleyenleri etkileyebilen birisidir. Afşan ise aşırı meraklı olduğundan başkalarının hayatına girmekten çekinmezdi. İkisinin ortak yönü; hayatlarındaki her şeyin güzel olmasını isterler ve arkadaşlarının sahip olduğu güzel şeyleri kıskanıp onlara ulaşmak için her türlü yollara başvurabilirlerdi. Onlarda her şey var, biz de neden yok! diyebilen bir mizaca sahiptiler. Letya, yalnız kalmaktan hoşlanmaz, dostluğa büyük önem verirdi. Onun için denge ve uyum arkadaş seçiminde de önemliydi. Son derece bonkördü, gerçek arkadaşlıklar için sadece para değil, ölüme bile gözlerini kırpmadan giden bir kadındı. Yeni şeyler ögrenmekten hoşlandığı için çabuk ögrenir ve bu sayede de işlerinde başarılı olurdu. Letya, aynı zamanda cazibeli ve estetikti. Bu tip insanlar girdikleri her ortam da hemen fark edilirler. Çekici ve büyüleyicidirler. Kendilerine has tarzları vardır. Bu yüzden örneğin modayı takip etmek yerine 15

kendilerine yakışanı tercih ederler. Ne var ki Afşan nın fiziksel yapısı çok güçlü olmasına karşın, güçlü sayılmaz ve hastalıklara karşı dirençsizdi. Letya ise tam Afşan ın tersi hem bedenen, hem de ruhen cok güçlü bir kadındı. Afşan, Letya dan iki yaş küçüktü. Zaten çocukluğu beraber geçirdiğinden ablasını kendisi gibi iyi tanıyordu. Bunlar arası ilişki kardeşler arası ilişkiden çok, bir derin arkadaşlıktı. Afşan ın en çok güvendigi ve sevdigi arkadaşı Letya ydı. Ertesi gün Afşan, Letya yı ziyarete geldiğinde, kendisine Frankfurt u terketmesini başka bir şehire veya ülkeye gitmesini söyledi. Letya, derin düşündükten sonra Neresi sence en uygunu? diye sordu. Afşan hiç düşünmeden: Bilbao! dedi. Letya bunu duyunca hafiften gülümsedi. İyi fikir! dedi: Ama ben eğer şehirlerde yasıyacaksam o zaman o şehir daha büyük olmalıdır! Ben metropolleri seviyorum. Bir semtini degiştirdiğin de sanki şehiri tümden değiştiriyormuşsun gibi büyük bir şehir olmalı, denize daldığın bir denizaltı gemisi gibi istediğin zaman denizin üstüne çıkarsın, istediğin zaman da milyon- 16

larca insanlar arasında dalıp kaybolacağın büyük şehirlerde yaşamak isterim! dedi. Afşan sakince; O zaman New York en iyisidir! dedi. Letya gülümseyerek: Yok, yok olmaz! Ben New York ta ayakta duramam. Orada neyle ve nasıl geçineceğim? Ömürboyu sen bana yardım edecek değilsin ya? Hele bir yerde bir meslek falan ögreniyim de, sonra New York, L.A. den hayal ederiz değil mi? Sonra kahkahalarlan güldüler İkisi zaten şaka yapıyorlardı. Qandil neresi, New York neresi? Hani olmayacakta değildi ama Berlin en uygun şehirdi. Berlin de Letya nın hem dil problemi olmaz, hem de okulunu devam etmek için burs alma ihtimali vardı. İki kardeş gece geç saatlere kadar oturdular, anlattılar, şakalaştılar, güldüler, eğlendiler Letya nın annesi için de olsa Letya nın Almanya da kalması en doğrusuydu. Altı ayda bir hiç olmazsa onu ziyarete gelir, annesinin fazla üzülmesine neden olmazdı. Letya nın politize olması 14 yaşında, 7. Sınıfta, 1992 de başlar. Ajna adında, Karslı bir Kürt kızı okulda politik 17

ve ekonomi dersinde Kürtler üzerine bir çalışma hazırlar ve sunar. Letya bu çalışmadan çok etkilenir, Ajna ile arkadaş olur ve o günden sonra babasından korktuğu için Kürtleri gizlice takip eder ve Kürtler üzeri bilgisini derinleştirir. Bir yandan evde babasının baskısı, diğer yandan okulda, dışarıda ve izine giderken hep kendisine Kürt üm demekten korkması Letya yı oldukca düşündürür. Letya, Kürtleri araştırdıkça, onlar üzeri zulüm ve baskıyı gördükçe içindeki direniş duyguları git gide gelişmeye başlar. Anne ve babası aslında güzel Kürtçe konuşuyorlardı. Hele köydeki ninesi ve dedesi bir tek kelime Türkçe bilmiyorlardı. Peki bunlar, diyordu kendi kendisine, neden kendilerine Kürt demekten korkuyor, Kürtlüğünü yaşamıyor, Kürtlüklerinden utanıyor, korkuyorlardı? Kürt olmak neden bir şuc teşkil ediyordu? Kürtçe Türklerin işgali altında olan Kürdistan da neden yasaktı? Bir halkın en doğal hakkı olan dili ve kültürü nasıl, ne hakla yasaklanırdı? 40 milyonluk bir halkın varlığı nasıl inkâr edilirdi? Letya, gerillaya gitmeden önce 1996 yılında, yani 17 yaşında, satıcı olarak meslek yapmak için Frankfurt ta, Neckermann a girmişti. Oraya abeysini gerillada kaybeden Karslı Ajna nın teklifi üzerine girmişti. Ajna, politik ve aktiftir. Letya ya bolca kitap ve dergiler getirirdi. Letya, ailesinden gizlice zamanı oldukça 18

derneğe gider ama kendini gizlemekten de bıkkındır; ailesine, hele babasına laf geçirecek halde değildir. Letya, öyle bir durumdadır ki, neredeyse Kürtlere karşı bu haksızlığı gören ve bir şey yapmayan herkesten nefret etmekteteydi. Hele babasından, Türklerden, Arap ve Farslardan adeta iğrenmekteydi. Bunlar diyordu, Kürtlerden ne istiyorlar? Kürtlerin de dünyadaki diğer halklar gibi bu güneşin altında özgürce yaşama hakkı yok mudur? Tüm bu nedenelerden dolayı Letya için Kürtlerin tek kurtuluş yolu direnişti. 1997 ilkbaharın da Letya, Ajna ile birlikte gerillaya katılır. Ajna 2,5 yıl sonra, 22 yaşında, Zagroslar da şehit düşer. Ajna nın ölümü Letya yı çok fena etkiler, fakat Letya direnmekten ve savaşmaktan başka bir çaresi yoktu. Ölen bir Ajna mıydı? Ne yiğitler toprağa düştü o dağlarda Ajna onlardan sadece bir tanesiydi. Ertesi gün, Cumartesi, Letya güneşle birlikte uyandı. Otelin bahçesine çıktı, bir kahve içti. Yeni doğan güneş yaprakları yemyeşil olan ihlamur ağacının arasında parça, parça ışıldıyordu. Sağ tarafında bazı güller kurumuş, kararmıştı. Duru, soğuk gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu. Gökyüzü masmaviydi. Letya, bu güzel atmosferi terketmek üzereyken Afşan kapıda göründü. İkisi sanki ilk olarak yıllar sonra yeni 19

görüşüyorlarmış gibi birbirlerine doğru koşup kucaklaşıp doyasıya öpüştüler. Bir ülke için bir kral, bir teenager icin bir idol neydiyse, Afşan içinde Letya oydu. Letya beş sene Kalaşnikofa sevgilisi gibi sarılmış, dağlarda yaşamış bir direnişçi, bir savaşcıydı. O ailesine ve sömürgeciliğe karşı direnmiş, düşman öldürmüş, evi barkı, malı mülkü, özel yaşamını terk etmiş, özgürlük için savaşmış bir savaşcıydı ve savaşıyordu. O gerçek bir kahramandı. Ve bu kahramanın Afşan ın ablası olması Afşan ı oldukça mutlu ediyor, gururlandırıyordu, çünkü Afşan da Letya daki bu cesaret ve direniş azmi yoktu. Afşan, Letya ya yardım etmek için can atıyor ve ona yardım edince de bir o kadar mutlu oluyor, elinden gelen her şeyi yapıyordu. Yukarı çıktılar. Afşan Berlin e biletini almıştı. Tren her saatte bir vardı. Aceleye gerek yoktu. Saat 9:45 te Frankfurt Tren İstasyonu na geldiler. Tren sanki bir onları bekliyordu. İkisi kardeşçe vedalaştıktan sonra Letya, gözü yaşlı yine vedelaşmak zorunda kaldı. Letya nın vedalaşıpta bir daha hiç görmediği, ölüp giden o kadar çok arkadaşı vardı ki. Vedalaşmayı hiç sevmiyor, hatta bazen çok korkuyordu. Kondüktör düdüğü çaldı. Tren ın kapıları kapandı. Letya nın Berlin e tren yolculuğu başladı. 20

Bye bye Afşan! Bye bye benim canım ciğerim! dedi. Afşan görünmeyene kadar el salladı. Afşan, Letya ya Tren de yer ayırmak için kendisine sormuştu ama Letya: Hayır! Sevmedigin herhangi birinin yanına zorunlu oturmaktansa ayakta giderim daha iyi demişti. Ve ileriye doğru yavaş yavaş giderken birbirine karşı duran üç boş koltuk buldu, sırt çantasını çıkardı rafa yerleştirdi ve kendisini koltuğa yığdı. Yanın da bir iki kitap ve Afsan ın almış olduğu dergi ve gazeteler vardı. Onları okumak istedi ama canı ilkin su istedi. Su içtikten sonra tuvalete gitti ve camdan dışarıya bakarak dağları, ormanları izledi, sanki Qandil deydi. Kassel a kadar yolculuk sakin geçti. Kassel da Tren e kadınlı/erkekli birçok kişi bindiler. Bunlardan biri 23-24 yaşlarında genç bir delikanlıydı. Biraz hippi tipliydi. Öğrenci olduğu her yönüyle belli olan bu Alman genç, karşısındaki koltuğa oturmak için Letya ya: Özür dilerim, koltuk boş mu? diye sordu. Evet, boş! dedi Letya hafif gülümseyerek tekrar camdan dışarıya baktı. 21

Adam sırt çantasını rafa yerleştirdikten sonra elinde dizüstü Compüteri ve Ipotuyla kendisini koltuga salıverdi. O an Letya nın ilgisi dağılmış olacak ki, tekrar adama bir göz attı. Adam nazikçe gülümsedi. Letya yı erkekler zaten fazla ilgilendirmiyordu. Dağa çıkmasıyla birlikte dadınsı duygularını dondurmuştu. Aslında zoraki bastırılmıştı. Bilindigi gibi partide aşk ve cinsel ilişkiler tamamen yasaktı. Normal ve aklı başında bir insan bunu anlamaz ama bu maalesef bilinen bir gerçekti. Dünyada en doğal olgu olan sevgi ve aşkın yasak olduğu bir yerde özgürlük ve bağımsızlık için savaşmak yetmezmiş gibi bir de parti içerisinde partiye karşı savaşmayı artık kimse kaldıramıyordu. Bu nedenle partideki çoğu kişiler bu tür şeylere artık göz yumuyor; sömürgecilere karşı savaştığımız yeter diyorlardı. Karşı çıkanlar ise ajan olarak damgalanıyor, ya hapise atılıyordu ya da işkence edilerek öldürülüyorlardı. Partide herkes Başkan ın söylediklerinden başka hiçbir şeyi savunmayacak, onun kulu kölesi olacaktı. Tüm bunlar Letya ve onun gibi birçok insanı çıldırtıyorduysa da düşmana karşı olan kininden dolayı kimse sesini çıkarmıyordu. Letya, tren den dışarı bakınca tüm bunlar üzerine düşündü ve ışığın gölgesinde adamı izliyordu. Acaba diyordu; 'bu adam şimdi ne düşünüyor? Acaba onun 22

ne gibi problemleri var?' Sonra yüzünü kitabına çevirdi, okuyormuş gibi diğer sayfayı arkaya çevirdi. 4 Tren bir salyangoz gibi sessizce ve yavaşça hareket edip yolculuğa devam ederken Letya nın bir gözü kitapta bir gözüde camdan karşısındaki adamı gözlüyor ve Qadil i düşünüyordu. Qandil neresi Almanya neresi diye düşünürken adam birden elindeki kitabı ben de okudum! Garcia Lorca gerçekten harika! dedi. O an da Letya geldiği sayfadaki şiiri Almanca sesli okudu: Dinle çocuğum ıssızlığı. Dalgalanan ıssızlığı, Vadilerin kaydığı ıssızlığı, Yankıların olduğu ıssızlığı, Alınları toprağa eğilten ıssızlığı! Adam teşekkür etti ve Garcia Lorca yı okuduğuna göre onu seviyorsun değil mi? diye Letya ya dikkatlice sordu. 23

Letya göz kirpiklerini kapatıp açarak evet! dedi ve nazikce hafiften gülümsedi. Adam: Benim en sevdigim şair Pablo Neruda dır ama şairleri, sanatçıları kıyaslamanın doğru olmadığını düşünüyorum, çünkü herkes kendisine göre güzel ve iyidir! dedi. Letya sesini çıkarmadı, ilkin camdan dışarı, sonra tekrar ona baktı ve aniden: Yolculuk nereye? diye adama sordu. Adam: Berlin e gidiyorum. Kassel da bir arkadaşı ziyarete gelmiştim. Letya: Ben de Berlin e gidiyorum! Adım Letya! Tanıştığımıza memnun oldum! Adam: Marc! dedi. Devamla, ben de memnun oldum. Ögrenci misin? diye sordu. 24

Letya: Hayır! Meslek yapmak istiyorum ama bakalım yer bulmak sandığımdan da zor. Benim Berlin de ilkin ev aramam lazım. Ben aslen Frankfurt luyum. Berlin e yeni taşınıyorum. Marc: A ha! Öyle mi? Ben iki senedir üç kişilik ortak bir konutta kalıyorum. Gerçekten çok güzel. Arkadaşlar ile çok iyi anlaşıyoruz. Benim tanıdığım iki kadının oturduğu ortak bir konutta boş bir oda vardı. İstersen sana Ophelia nın telefon numarasını vereyim bir danış ona. Eğer oda halen boşsa onlara sen de katılırsın. Ophelia ve Miyu gerçekten çok iyi insandırlar. Letya: Tamam! Neden olmasın? dedi ve telefon defterini Marc a uzattı. Ve kendi kendisine iyi! Şansım yaver giderse oda aramaktan kurtulurum Zaten kendi başına bir oda bulmak öyle basit olmayacaktı. Marc, edebiyat okuyordu ve politik bilgisi de az değildi. Tren de zaman çok hızlı geçti. İkisi çok iyi 25

anlaştılar. Berlin e yaklaştığında Marc peki bugün yatacak yerin var mı? diye Letya ya doştça sordu. Letya: Hayır! Ama kendime bugünlük bir pansiyon bulurum herhalde. Marc: Belki sana komik gelecek ama doğrusu senden insan olarak çok hoşlandım. İstersen bu gece bizde de kalabilirsin. Letya çok teşekkür etti ve; olmaz! Ben kendi halime bakarım artık. Marc: İstersen ortak Konut Santralı vardır. Orada kendine bir iki haftalığına ya ortak konutta, ya da tek oda bir yer de bulabilirsin. Çünkü pansiyonlar oldukça pahalıdır. Ayrıca, Berlin de ev bulmak aylarını alabilir. Biz İstasyon da inince ben senin için Ortak Konut Santralı nın telefon numarasını internette bulabilirim. Letya, bu iyi insana nasıl teşekkür edeceğini bilemiyordu. İyi! dedi, zaten birkaç dakika sonra istasyondayız. 26

İstasyona geldiklerin de bir internet kafeye gittiler. Orada sözkonusu telefonları aldılar. Sonra bir kafede bir şeyler içtiler, telefonlarını/maillarini birbirlerine verdiler. Marc, Berlin de Letya nın kontağa geçtiği ilk insandı. Letya sevincinden uçuyordu, hem iyi bir insan tanımış, hem de belki yarından itibaren bir odası olacaktı. İşler yolundaydı. Marc gittikten sonra Letya hemen telefon klübesine gitti ve Ophelia ya telefon etti. Saat 15:00 e geliyordu ve kimse evde yoktu ama bir telesekreter vardı. Letya iyi! dedi kedi kendisine. En iyisi ben Berlin i biraz gezeyim akşama Ophelia yı yine ararım Marc, Letya ya tren de Berlin hakkında birçok şey anlatmıştı: Kulüpleri, Tiyatro ve Sinemaları, Kafe, Restoran ve semtleri. Berlin in nüfusu 4 milyona yaklaşıyordu. Avrupa da gece hayatının en enteresan olduğu bir şehirdi. Letya Bahnhof Zoo da bindi metroya ve Friedrichshain e doğru yol aldı. Çünkü Ophelia ve Miyu Friedrichshain da oturuyorlardı. Marc ın anlattığına göre Berlin çok enteresan tarihi bir şehirdi. 27

1933 Nazi faşistleri Almanya da iktidara geliyorlar ve Yahudilerin her şeyini yasaklıyorlar. Aynı yıl Berlin Üniversitesi nin önündeki alanda 20 binin üstünde kitap yakıyorlar. Bu kitapların içinde Alman olmayan ruh! denilen Heinrich ve Thomas Mann, Arthur Schnitzler, Kurt Tucholsky, Max Brod, Arnold Zweig, Lion Feuchtwanger gibi yazarların kitapları da vardı. 1 Eylül 1939 yılında ikinci dünya savaşı başlıyor. 18 Ekim 1934 te Yahudileri topluca sınırdışı etmeler, 9/10 Kasım 1938 de Reichskristallnacht dedikleri Yahudilere karşı yakma ve yıkma savaşı başlıyor. Birçok Synagog un yanın da Yahudi işyerleri ve evleri de yakılıp yıkılıyor. 1943-45 yılları arasında Berlin havadan bombalanarak yerle bir ediliyor ve 2 Mayıs 1945 te Naziler savaşı kaybediyorlar ve geriye tahrip edilmiş şehirler, ölen 50 milyon insan ve çekilen büyük acılar kalıyor. Berlin in nüfusu 1939 da 4,3 milyondu ama bu sayı 1945 te 2,8 milyona düşüyor. Her üç evin biri yıkılıyor, gaz ambarlarında 60 binin üstünde Yahudi zehirlenerek öldürülüyor, inanılmaz büyük acılar çekiliyor. 1948 de Berlin; Ruslar, Amerikalılar, Fransızlar ve İngilizler arasında dörde bölünüyor ve Berlin küçük bir adayı andırıyor. Batı Berlin etrafı Doğu Almanlar tarafından yapılmış emperyalizme karşı duvarla çevrilidir. Amerikalılar bu adayı yıllarca hava yoluyla 28

destekliyorlar. Doğu Berlin, Doğu Almanya nın, Bonn da, Batı Almanya nın başkenti oluyor ve Almanya Doğu (sosyalist) ve Batı (kapitalist) olmak üzere iki devletle yönetiliyor. Letya tüm bunları okulda da ögrenmişti ama Marc ın sade, yalın ve tane, tane açıklaması başkaydı. Acaba diyordu Letya tüm bunlara rağmen faşistlerin Almanya da bir daha iktidara gelme şansı varmıydı? Biz göçmenlerin sonu da Yahudiler gibi olur muydu? Marc a göre Almanlar okulda çocuklarını artık öyle eğitiyorlardıki bir daha da böyle şeyler olmasın ama ekonomik krizler derinleşir insanlar yine aç susuz, evsiz barksız kalırsa her şey yine mümkündü. Fakat yaşadığımız Uzay, İletişim Çağı nda Almanya global dünyaya öyle entegre olmuş ki, Naziler gibi faşistlerin artık öyle şansının olmadığını düşünüyordu. Ayrıca şimdiki göçmenlerin ve Yahudilerin konumu başkaydı. Yahudilerin gideceği bir ülkesi yoktu. Ama göçmenlerin her an yine geri gidebilecekleri bir ülkeleri vardı. Bu nedenle göçmenler Yahudiler ile kıyaslanmaz diyordu. Letya tüm bunları zekâlı bir Alman edebiyat öğrencisinden duyması kendisini bayağı rahatlatmıştı. 29

Doğu Almanya 7 Ekim 1949 da kurulmuş ve 4 Kasım 1989 da yıkılmıştı. Almanya böylelikle 40 yıl bölünmüştü. Doğu lular artık Rusça öğrenen cahil, fakir, ingilizce bilmeyen, tekniksel geri olan Cahil Ossi (Doğulu) Batılı lar ise arogant, zengin ve tekniksel ilerlemiş Bilgili Wessi ydi (Batılı). Marc, 'biz 40 yıl içerisinde birbirimize çok yabancılaştık' dediğinde Letya sözünü kesmiş ve 'Kürtler'de 1923 te Lozan antlaşmasıyla beş parçaya bölündüler. Almanlar 40 yıl bölündü herkes ona karşıydı ve bu karşı çıkma elbette doğruydu tabii. Ama Kürtler 87 yıldır bölünmüş, parçalanmış hiç kimsenin umrunda bile degil. Ne garip bir dünya değil mi?' demişti. Marc ise: Bence bu Kürtlerin politik bir güç olmadığından kaynaklanıyor. Ayrıca, Batı hep kendi çıkarlarına göre hareket ettiğinden dolayı Batı daki ülkelerin Kürtlerin kurtuluşun da hiçbir çıkarları yoktur. Ancak Kürtler kendi aralarında barışır bölgede politik bir güç olurlarsa, belki ondan sonra Batı onlara gereken ilgiyi gösterir, diye eklemişti. Kürdistan ın bölünüp parçalanarak farklı siyasi birimlerin egemenliğin de tutulması elbette tarihi bir haksızlıktı, insanlığa karşı işlenen bir suçtu. Gercekten 30