Gençlik Dergisi. Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. YIL: 1 SAYI: 5 OCAK-ŞUBAT 2008 İKİ AYDA BİR YAYIMLANIR ÜCRETSİZDİR

Benzer belgeler
Türkiye Milli Eğitim Sisteminin Yasal Dayanakları. 2. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar. 3. Milli Eğitim Şuraları. 4.

Matematik Öğretimi. Ne? 1

Her Okulun Bir Projesi Var

OSMANCIK KAYMAKMLIĞI NENAHTUN ORTAOKULU MÜDÜRLÜĞÜ AİLEM OKULDA PROJESİ

AÇIK SİSTEM. Sistemler, çevrelerinden girdiler alarak ve çevrelerine çıktılar sunarak yaşamlarını sürdürürler. Bu durum, sisteme; özelliği kazandırır.

İlköğretim Fen ve Teknoloji Öğretim Programı. Fen ve Teknoloji Program ve Planlama Dersi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ ve OKUL YÖNETİMİ. 8. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

Atatürk Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü Öğretim Üyesi

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Sevgili dostum, Can dostum,

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

EĞĠTĠMĠN EKONOMĠK TEMELLERĠ

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI BAŞLANGIÇ

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Y.Selçuk TÜRKOĞLU Bursa Milletvekili Aday Adayı. Biz Bir Ekibiz Ekibimiz Milletimiz

6. TEMA ETKİN VATANDAŞLIK


Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Bu metin Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunca 10 Mayıs 1933 tarih ve 101 sayılı karar ile öğrenci andı olarak uygulamaya başlanmıştır.

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

Kültür Nedir? Dil - Kültür İlişkisi

MUĞLA GAZETECİLER CEMİYETİNDE GÖREV GENÇLERİN

KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA ANADOLU LİSESİ PANSİYONU BİLGİLENDİRME DOSYASI

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Kütahya Gazeteciler Cemiyeti Ziyareti:

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

T.C. NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ. Fen Edebiyat Fakültesi Dekanlığı İLGİLİ MAKAMA

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

AGRT DEN TARİHİMİ ÖĞRENİYOR, TABİATI SEVİYORUM SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

TEMEİ, ESER II II II

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Çocuklarınıza interneti yasaklamayın; yaptıklarını takip edin. 12 Ocak 2014 Pazar günü, İELEV Eğitim Kurumları Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF T.C. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU PLANI VE KAZANIM TESTLERİ

TSM ÇOCUK KOROSU KONSER PROGRAMI

Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz. 1. Dini hizmetler. 2. Sağlık hizmetleri. 3. Eğitim ve öğretim hizmetleri

DERS: EĞİTİM YÖNETİMİ

1 İSMAİL GASPIRALI HER YIL BİR BÜYÜK TÜRK BİLGİ ŞÖLENLERİ. Mehmet Saray

2. BÖLÜM EĞİTİMİN AMAÇLARI VE HUKUKSAL TEMELLERİ Öğrenci bu bölümü öğrendiğinde; 1. Eğitimde amaçları öğrenir, 2. Okulun amaç ve işlevlerini kavrar,

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 8. SINIF TÜRKİYE CUMHURİYETİ İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Böylesine anlamlı ve sevinçli bir günde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye İş Bankası adına sizleri kutluyorum.

Türkiye de azınlık olmak Anket Çalışması

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Karacan Düzce'de

Türkiye Cezasızlık Araştırması. Mart 2015

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

3- Hareketimizin; Ankara'da Musab bin Umeyr Derneği dışında hiçbir grup, dernek, cemaat ya da örgütle bir bağlantısı bulunmamaktadır.

MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI

Devletin Şefleri Cumhurbaşkanları

KADIKÖY ANADOLU LİSESİ

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Harf üzerine ÎÇDEM. Numara

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

İNSANİ DEĞERLER HAREKETİ

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

EĞİTİMİN İŞLEVLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

DTİK TÜRK GİRİŞİMCİLER KURULTAYI. Açış Konuşması. Ömer Cihad Vardan, DEİK Başkanı. 26 Mart 2016, İstanbul

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

Asya Hun Devleti (Büyük Hun Devleti) Orta Asya da bilinen ilk teşkilatlı Türk devleti Hunlar tarafından kurulmuştur. Hunların ilk oturdukları yer

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

BÜYÜK OLMAK BÜYÜK DAVRANMAKLA OLUR!

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Özlemle Anıyoruz. Robot Kulübü * Ahşap Boyama * Ebru Sanatı * Hayat Güzeldir * Gizli Gelen Davetiye. Bu Hafta Neler Oldu?

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

BAĞIMSIZ BİREY SAĞLIKLI TOPLUM STRATEJİK EYLEM PLANI

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Bu kitabın sahibi:...

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

3984 sayılı kanunda şeref ve haysiyet

Çocuk ve Gençlik Romanları Yazarı Tokatlı Hemşerimiz İbrahim Ünsal Uçar İyi yazar olmak isteyen bir gencin 100 roman okuyup bir roman yazması lazım

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Bülent Ecevit Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN

ÇANTA VE KIRTASİYELER ONİKİŞUBAT TAN

Bölge Uzmanı Nihai Form

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

Transkript:

Bilgiyurdu Gençlik Dergisi YIL: 1 SAYI: 5 OCAK-ŞUBAT 2008 İKİ AYDA BİR YAYIMLANIR ÜCRETSİZDİR Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz.

2 Bilgi Yurdu / Sayı 5 / Ocak-Şubat 2008 İÇİNDEKİLER İçindekiler Mustafa ÖZTÜRK TÜRK MİLLİYETÇİSİ OLMAK HEM HAKKIMIZ, HEM GÖREVİMİZ... 3 Hakan BOZDOĞAN TÜRK EĞİTİMİNİN KARAMSAR TABLOSU... 5 İbrahim GÜNGÖR PSİKOLOJİK SAVAŞ ve PROPAGANDA (3)... 6 BİLGİYURDU GENÇLİK DERGİSİ YIL:1 SAYI:5 OCAK-ŞUBAT 2008 İKİ AYDA BİR ÇIKAR ÜCRETSİZDİR. SAHİBİ: Bilgiyurdu Gençlik Eğitim ve Kültür Derneği Adına Dernek Başkanı Mustafa Öztürk YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ: Mustafa İlhan YAZIŞMA ADRESİ: Sahabiye Mahallesi Otağ Sokağı Kamer Apt. A Blok Nu:4/3 Kocasinan Kayseri TELEFON: (352) 232 32 67 WEB: www.bilgiyurdu.org.tr E-POSTA: bilgiyurdu@hotmail.com GRAFİK TASARIM: BİLGE GRAFİK / (352) 232 29 05 bilgegrafik@superonline.com BASKI: ORKA MATBAACILIK SAN. TİC. LTD. ŞTİ. OSB 43. CAD. NO:11 KAYSERİ (352) 322 17 00 Yazılar yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez. Yazılarda kısaltma yapılabilir. Hukuki sorumluluk yazarlara aittir. Yrd. Doç.Dr. A.Vehbi ECER MİLLET VE MİLLÎ KÜLTÜR OLUŞUMUNDA TARİHİN GÜCÜ... 8 Yusuf BİLTEKİN RUSLARIN TÜRKLERE KARŞI POLİTİKALARI... 9 ŞİİRLER... 10 Röportaj HASAN SAMİ BOLAK'LA GÖRÜŞME... 11 Prof.Dr. Şuayip KARAKAŞ DİL ve EDEBİYAT... 14 Yavuz Sezer OĞUZHAN TARİH ŞUURU... 17 Dr. Rasim DENİZ HACILARLI MESTİ VE TEMENNAİ... 18 Mustafa İLHAN İZMİR'İN DAĞLARINDA ÇİÇEKLER AÇAR... 21 Yunus Emre ÖZKAN BAYRAK ŞAİRİMİZ ARİF NİHAT ASYA... 22 Mustafa Aykut AKŞİT TERÖRLE MÜCADELENİN SONU GELDİ Mİ?... 24 Osman KARABABA KENDİNİ UNUTMAK... 26 Ahmet ALTAY EĞLENCE KÜLTÜRÜMÜZ ve ESKİ TÜRK DÜĞÜNLERİ... 27

Bilgi Yurdu / Sayı 5 / Ocak-Şubat 2008 3 Mustafa ÖZTÜRK TÜRK MİLLİYETÇİSİ OLMAK HEM HAKKIMIZ, HEM GÖREVİMİZ Türk milliyetçiliği, Türk milletini millî ve manevi değerleriyle beraber, ebediyete kadar yaşatma ve yüceltme ülküsüdür. Kendisini bu ülküye adayan kişilere de Türk milliyetçisi denir. Milliyetçi olmak, fertler için hem bir hak hem de bir vazifedir. Bir haktır; çünkü, fert kimlik ve kişiliğini milli toplum içinde kazanır, o toplumun ayrılmaz parçası olur. Bir balığın suda hayat buluşu gibi, fertler de doğup büyüdükleri toplumun değerleriyle yaşarlar. Dilden tutun da, âdet ve geleneklere, mimiklere kadar şahsiyetimiz, yaşadığımız cemiyetin eseridir. Öyleyse bu cemiyet, öz değerleriyle korunmalıdır. Fertler, kendilerine kimlik, kişilik, dil, her çeşit sosyal davranış kazandıran millî toplumu koruma ve devam ettirme hakkına sahiptirler. Milliyetçilik, aynı zamanda, bir vazifedir. Tarih boyunca devletler ve milletler arasında sürüp gelen savaşta yok olmamanın değişmez şartı, güçlü olmaktır. Güçlü bir millî varlığa sahip olmayan toplumlar, yok olup gitmişlerdir. Kaderde kuvvetlilerin esaretine düşmek de vardır. Güçlü bir millî varlık oluşturmak ve bu milli varlık içinde yaşamak, ferdin kendisini güvende hissetmesinin yegane yoludur. Güçlü millî varlık, yani güçlü millet ne demektir? Fertler arasında dil duygu, millî kültür beraberliği bulunan ve ortak değerlerini dünya durdukça yaşatan; Milli ve güçlü bir devlete, caydırıcı bir silahlı kuvvetlere sahip bulunan; Kendisine yeter bir ekonomisi olan millete, güçlü millet denir. Bunları gerçekleştirmek, ülkesinde onuruyla yaşamak isteyen her ferdin görevidir. Milliyetçilik, devlet kuran bir fikir ve ideolojidir. Hangi devleti ele alırsanız alın, temelinde kurucu milletin milliyetçiliği olduğunu görürsünüz. Türk istiklâl savaşına başlarken, Mustafa Kemal in hedefi, tam bağımsız, çağdaş ve milli egemenliğe dayanan bir Türk devleti kurmaktı. Tam bağımsız, çağdaş ve milli egemenliğe dayanan milli devlet, milliyetçiliğin temel hedefleridir. Mustafa Kemal in 19. yüzyılın sonlarından itibaren hızlı gelişen Türkçülük akımından çok etkilendiği anlaşılmaktadır. Türk milliyetçiliği meşrû, yani yasalara, bilime ve dünya gerçeklerine uygun bir fikir sistemidir. Türkiye Cumhuriyeti ni kuran bir fikir sistemi olduğu için Anayasa da da doğal olarak yerini almıştır.1982 Anayasası nın Başlangıç bölümünde, Atatürk ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve değiştirilemez 2 inci maddede Atatürk milliyetçiliğine bağlı ifadeleri mevcuttur. Türk milliyetçiliğinin yanlış yorumlarına fırsat vermemek düşüncesiyle Atatürk milliyetçiliği denilmiştir. Burada kastedilenin Atatürk ün Türk milliyetçiliği yorumu olduğu gayet açıktır. Zira Atatürk, Türk milliyetçisi olduğunu, konuşmalarında defalarca söylemiş, icraatıyla da ispat etmiştir. Bazı kişiler, eylem şöyle dursun, milliyetçiliğin söylemine bile karşıdırlar. Onlara göre, Türk üz, Türk milliyetçisiyiz. dememiz, bazılarının da, Biz de Kürt üz, Kürtçüyüz. demelerine yol açıyormuş. Bu görüşe katılmak mümkün değil. Çünkü, devletin kuruluşunda Müslüman olan bütün unsurlar Türk kabul edilmiş, devlet Türk kavramını esas almıştır. Bu husus, anayasalarımızda da hukuki olarak mevcuttur. Devlet, Kürt ü, Çerkes i, Arap ı Türk adı altında birleştirmiş, hepsine aynı hakları vermiş ve aralarında ayrılık gözetmemiştir. Yüzyıllardır bir arada yaşayan, ortak değerleri farklılıklarından daha çok olan insanlar ayrılmayı değil daha çok kaynaşmayı düşünmelidirler. Bu nedenlerle, kürtçülük ve benzeri hareketler, bölücülük sayılmaktadır. Bu yüzden meşrû da değildirler. Devletimizin kurucusu ulu önder Atatürk ün şu sözleri, bu konuya nasıl yaklaşmamız gerektiğini bizlere göstermektedir: Bugünkü Türk milleti siyasal ve sosyal camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkeslik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır. Fakat geçmişin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aleti gerici beyinsizden başka, hiçbir millet ferdi üzerinde kederden başka bir tesir meydana getirmemiştir. Çünkü bu millet fertleri de genel Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün ülkemizi sarsan bölücülük, ülke şartlarının bir sonucu değil, emperyalizmin çıkar hesaplarının sonucudur. Meselâ ABD, Büyük Ortadoğu Projesi adını verdiği projeden vazgeçse, Türkiye de bölücü tehdit diye bir şey kalmaz. Batı emperyalizmi bugün, sadece Türkiye yi değil, bütün doğu milletlerini, Müslüman toplumları da tehdit ediyor. Pakistan ı iç kargaşaya sürükleyen, Irak ı işgal eden, Afganistan ı bir sorunlar yumağı yapan, Türkiye nin başına PKK terörünü bela eden Batı emperyalizmidir. Dün Osmanlı Devletini parçalayan ve Sevr i dayatan da Batı emperyalizmi idi. Bu yüzden, Türk milliyetçiliği anti emperyalist bir harekettir. Türk milliyetçileri zaman zaman ırkçı olmakla itham edilmişlerdir. Ancak ırkçı değildirler. Irkçılık, milliyetinden dolayı, başka bir topluma zulmetmektir ve bir insanlık suçudur; İslamiyetçe de yasaklanmıştır. Samimi bir şekilde islamiyeti benimseyen Türkler, ırkçılık yapmadılar ve ırkçılığı övmediler. Çünkü Türk kültürü ve Türk ün hayat felsefesinde hakka, adalete sonsuz bir saygı vardır.

4 Bilgi Yurdu / Sayı 5 / Ocak-Şubat 2008 Milletler kendi milliyetçiliklerine sarılarak kendi bağımsız devletlerini kurmuş ve kalkınmışlardır. Milliyetçilik, pek çok ülkede kalkınmanın motor gücü işlevini görmüştür. Dış tehditlere karşı güçlü olma, daha onurlu ve insanca yaşama, milletdaşlarıyla bir arada hayat sürme isteği topluma dinamizm vermiş ve kalkınmayı sağlamıştır. Almanya, Fransa, Japonya ve İtalya nın kalkınmasında milliyetçiliğin müsbet etkileri apaçık görülmektedir. Türkler, genellikle devletlerin sıkıntılı dönemlerinde tebası olan yabancılardan çok kötülükler gördü. Osmanlı Devletinin çöküş ve dağılma yıllarında Ermeniler, Rumlar, Araplar dış tahriklerle Türklere etmedik kötülük bırakmadılar. Bunlar herkes gibi Türk milliyetçilerini çok etkiledi, bir güvensizlik ortamı yarattı. Türk ün yegane dostu Türk tür. sözü buradan çıktı. Ancak uygulamada görüyoruz ki devletin tüm yönetim kadrolarında, kendisini etnik olarak Türk saymayanlar neredeyse çoğunluğu teşkil ediyorlar. Demek ki Cumhuriyet döneminde bile ırkçılık güdülmemiştir. Milliyetçilik, Vatanım ruy-i zemin, milletim nev-i beşer anlayışını reddeder. Enternasyonalist bir fikir sistemi değildir. Belli bir sınıf ve zümreye de dayanmaz, millet i esas alır. Türk milliyetçiliği de Türk milleti gerçeğine dayanır. Türk milletini yok sayan, küçük gören anlayışlar, Türk milliyetçiliği ile asla bağdaşmaz. Örneğin, Türkiyeli kavramı, Türk milletini ifade edemez. Çünkü, Türkiyeli sözü, Türk milletini anlatmaya veya kapsamaya yetmez; yalnızca Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarını kapsar. Oysa Türk milleti kavramı, tarihi ve sosyolojik boyuta sahiptir ve Türkiye dışındaki Türkleri de içine almaktadır. Batı ülkelerinde çoğu fikirler gibi milliyetçilik de saldırgandır. Nazizm ve Faşizm böyledir. Bunlara bakarak Türk milliyetçiliğini suçlamak asla doğru değildir. Türk milliyetçiliği, hiçbir zaman saldırgan veya emperyalist olmamıştır. Tarihi boyunca Çin,Rus ve Batı emperyalizmine karşı millî varlığını korumak mecburiyetinde kalan bir millet, nasıl emperyalist olsun? Türk milliyetçiliği, genellikle buhran ve felaket devirlerinde, kendi vatan ve bağımsızlığını korumak düşüncesinden doğmuştur. Kendisine yönelen büyük bir tehdit karşısında, can havliyle ayağa kalkmıştır. İstiklal savaşımızdaki kuva-yi millîye hareketi böyledir. Türk milliyetçiliğini saldırgan olmakla suçlayanlar, bizim emperyalizme teslim olmamızı isteyenlerdir. Türk milliyetçiliği kendine özgü bir milliyetçiliktir: Halkçı, gelişmeci (inkılapçı), toplumcu, bilimcidir. Sözde değil özde cumhuriyetçi ve demokrattır. Türk halkının en etkin biçimde yönetime katılmasını, ağırlığını koymasını ister. Türk milletinin her alanda söz sahibi ve mutlu olması esas amaçtır. Milletler kendi milliyetçiliklerine sarılarak kendi bağımsız devletlerini kurmuş ve kalkınmışlardır. Milliyetçilik, pek çok ülkede kalkınmanın motor gücü işlevini görmüştür. Dış tehditlere karşı güçlü olma, daha onurlu ve insanca yaşama, milletdaşlarıyla bir arada hayat sürme isteği topluma dinamizm vermiş ve kalkınmayı sağlamıştır. Almanya, Fransa, Japonya ve İtalya nın kalkınmasında milliyetçiliğin müsbet etkileri apaçık görülmektedir. Milliyetçilik, büyük ve hayati bir davadır. Bu sebeple milliyetçi olmak, kolay değildir. Çünkü, ortada millet için yapılan bir mücadele ve bu uğraşın getirdiği zorluk ve sıkıntılar bulunur. Milletini gerçekten sevenler, ancak bu zorluk ve sıkıntıları göze alıp onlara katlanırlar. İlteriş Kutlug Kağan, Çin devletine karşı istiklâl savaşını altı kişiyle dağa çıkarak başlattı; ölesiye bitesiye savaştı. Kaşgarlı Mahmut, meşhur sözlüğünü yazmak için Türk illerini birer birer gezdi, gecesini gündüzüne kattı. Ziya Gökalp kısa ömrüne, çağını değiştiren eserleri sığdırdı; hapislerde yattı, sürgünlerde vatan özlemi çekti. Mustafa Kemal, cepheden cepheye koştu, defalarca ölümle burun buruna geldi. Gandi, kendine has metodlarla, koca Britanya imparatorluğunu dize getirerek Hindistan devletini tarihe yazdı. Bu büyük milliyetçiler, hayatlarında rahat yüzü görmediler ama kendi milletlerine rahat ve huzur getirdiler. Bu yüzden milyonlarca kişi onları hayırla anıyor. Bu büyük şahsiyetlerin biyografilerini okursanız, hiçbirinin de kendi çıkar ve ihtiraslarını öne çıkarmadıklarını, şahsi bir kavganın tarafı olmadıklarını görürsünüz. Onlar mensubu olmaktan gurur duydukları ve içinden çıktıkları milleti için yaşayıp ölmüşlerdir. Atatürk, hiçbir zaman, Türkiye yi ben kurtardım. Ben şu işleri yaptım. dememiş, bütün başarıların Türk milletine ait olduğunu, ısrarla tekrarlamıştır. Hun başbuğu Atila da unvan ve asaletini soran yabancılara, asil bir milletin evladı olduğunu söylemekle yetinmiştir. Bir de adsız kahramanlar var. Onlar da milletlerine sesiz sedasız hizmet eden, makam ve mevkide gözü olmayanlardır. Onların tanınmaya ihtiyaçları yoktur. Millete hizmet etmenin, millî vazifeleri en güzel şekilde yapmanın verdiği mutluluk onlara yetmektedir. Türk milliyetçisi olmak, millî şuur kazanılarak gerçekleşecek bir haldir. Millî şuur kazanabilmek için de Türk milletini, tarihi, coğrafyası, milli kültürü ve sorunlarıyla tanımak ve sevmek gerekir. Bir Türk genci, milletinin zaferlerini, ıztırap dolu yıllarını, destanlarını, medeniyete katkılarını; türkü, şarkı ve marşlarını, sanatını tanımıyorsa, milletini nasıl sevecek ve nasıl millî şuur kazanacaktır? Bu görev, öncelikle devlete, Millî Eğitim Kurumuna düşer. Ancak, Millî Eğitim teşkilatı, Millî Eğitim Temel Kanunu nu unutmuş, Avrupa Birliği nin talimatlarını uygulamakla meşgüldür. Demek ki yaşayan Türk milliyetçilerinin yapacak çok işleri vardır.

Bilgi Yurdu / Sayı 5 / Ocak-Şubat 2008 5 TÜRK EĞİTİMİNİN KARAMSAR TABLOSU Hakan BOZDOĞAN Eğitim, toplumların medeniyet seviyelerini en iyi gösteren unsurlar arasında yer almaktadır. Eğitimin tanımına baktığımızda bu durumu en iyi şekilde anlamaktayız. Eğitim, bireyin kendi yaşantıları yoluyla kendi davranışlarında meydana getirdiği kalıcı ve istendik davranış değişikliği edinme sürecidir. Eğitimde asıl olan davranış değişikliğidir.bu değişiklik iyi ve olumlu davranışları ifade etmektedir. Eğitimle hedeflenen davranış değişikliklerini en iyi şekilde Milli Eğitim Temel Kanunun genel amaçları belirlemektedir. Buna göre; 1. (Değişik bent: 16/06/1983-2842/1 md.) Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek; 2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek; 3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak; Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmak hedeflenmiştir. Türk Milli Eğitim Temel Kanunu nda vurgulanan amaçlar, eğitimle sağlanması gereken unsurları en iyi şekilde belirtmiş oluyor. Ancak eğitimi yönlendirecek ve nesillere ulaştıracak kişiler öğretmenlerdir. Öğretmenler, eğitim faaliyetlerinden birinci derecede sorumlu kişilerdir. Yetişecek olan yeni nesillerin sağlıklı bir kişiliğe sahip, öz güven duygusunu kazanmış olmaları öğretmenlerin de öz güvenlerini kazanmalarına bağlıdır. Öğretmenlerin maddi ve manevi sıkıntıları, yetişecek yeni nesillerde de karamsarlığa sebep olmaktadır. Bu gün bir öğretmenin toplum içerisinde ezik olmasına neden teşkil eden faktörler ortadan kaldırılmalıdır. Öğretmenler, kendisinden iki kat Ülkeler Göreve yeni başlayan öğretmenin maaşı (Dolar) En yüksek derecedeki öğretmenin maaşı (Dolar) Avusturya 27.094 53.938 Çek Cumhuriyeti 18.654 29.078 Danimarka 34.517 38.911 İngiltere 29.992 43.835 Fransa 23.212 46.071 Almanya 40.125 52.062 Yunanistan 25.823 37.772 İrlanda 28.198 52.930 Japonya 25.593 61.054 Kore 30.183 82.915 Lüksemburg 49.219 100.314 Hollanda 32.195 46.734 Norveç 31.382 39.044 Portekiz 19.704 50.634 İskoçya 30.213 48.205 İspanya 31.847 46.623 İsveç 26.234 35.750 İsviçre 40.657 63.899 İzlanda 24.134 31.925 Türkiye 9.517 11.558

6 Bilgi Yurdu / Sayı 5 / Ocak-Şubat 2008 fazla ücret alan ilkokul mezunu işçilerden daha mı değersizdir. Öğretmenlerin içinde bulundukları sıkıntıları anlamak için Türk Eğitim Sen tarafından yapılan kamuoyu yoklamasından ortaya çıkan çarpıcı sonuçlara bakmakta yarar vardır. Buna göre; * Öğretmenlerin yüzde 72.4 ü geçinemiyor, yüzde 53 ü kendisini alt gelir grubunda görüyor. * Öğretmenlerin yüzde 8 i borçları nedeniyle intihara teşebbüs etmiş ya da intihar etmeyi düşünmüş. * Öğretmenlerin yüzde 93.1 i ek ders ücretlerinin yeterli olmadığı görüşünde, yüzde 91.3 ü de maaşından birikim yapamıyor * Öğretmenlerin yüzde 90 ı öğretmenlik mesleğinin saygınlığını koruyamadığı görüşünde * Öğretmenlerin yüzde 36 sı öğretmenlik mesleğini seçtiği için pişman * Öğretmenlerin yüzde 83.1 i 1000-1500 ytl arasında ücret almaktadır * Öğretmenlerin yüzde 23.5 i ek iş yapıyor, yüzde 89.6 sı borçla yaşıyor * Öğretmenlerin yüzde 58.3 ü kirada oturuyor * Öğretmenlerin yüzde 72.7 si çocuğunun öğretmen olmasını istemiyor (belki de en acı tablo) Bu tabloya rağmen, Dünya Bankası, Türkiye'de öğretmen maaşlarının yüksek olduğunu söyledi. Sayın ME Bakanı Hüseyin Çelik de aynı görüşte. Gülelim mi, ağlayalım mı? Hiç şüphesiz ki, ülkelerin gelişmişlik derecesi eğitime verdikleri önemle ölçülebilir. Madem ki öğretmenler eğitimin dinamik gücünü oluşturuyorlar, o halde devletlerin öğretmenlere verdikleri önem de eğitime verdikleri önemin göstergesidir. İşte bazı ülkelerdeki öğretmenlerin durumu: Atatürk ün Yeni nesiller, sizin eseriniz olacak. dediği öğretmenlere gereken önem verilmelidir. Bu ülkeyi istiladan koruyacak en büyük silah eğitim silahıdır. Yoksa bizim geri kalmışlığımız bir alın yazısı değildir. İbrahim GÜNGÖR Bilim ve Düşünce PSİKOLOJİK SAVAŞ ve PROPAGANDA (3) Psikolojik Savaş ve Propaganda adlı yazımızın bir ve ikinci bölümünden sonra üçüncü ve son bölümü ile bu konuyu bitiriyoruz. İlk iki bölümde ağırlıklı olarak psikolojik savaş, çeşitleri ve hedefleri üzerinde durmuştuk. Bu yazımızda ise ağırlıklı olarak propaganda konusunu açıklamaya çalışacağız. Psikolojik savaşın saldırı ve savunma silahı propaganda, eğitim ve kışkırtmadır. Cephanesi ise söz, yazı, resim, broşür ve e- posta şeklindeki bilgidir. Bu savaş tarzının amacı, insanları ikna etmek ve onları değiştirmektir. Yöntemi ise beyin yıkamaktır. Propaganda Nedir? Oxford Sözlüğü, propaganda kelimesini, bir fikre veya harekete taraftar kazındırmak amacı ile düzenlenen programların bütünü olarak tarif etmektedir. Propaganda kelimesi, Latince propagare kökünden gelmektedir. Bu, yeni fidanlar elde etmek için toprağı ekmek anlamındadır. İlk olarak Roma Katolik Kilisesi tarafından sosyolojik manada kullanılmış ve fikirlerin yayılması deyiminde ifadesini bulmuştur. Propaganda, bir topluluğun düşüncelerini, duygularını, davranışlarını, tavır ve hareketlerini etki altında tutmak ve onları değiştirmek amacıyla yayınlanan bilgi, belge, doktrin ve görüşlerdir. Propagandanın amacı, propagandayı yapana doğrudan veya dolaylı fayda sağlamasıdır. Bununla birlikte propaganda ile hasım grubunu ekonomik ve politik yalnızlığa itmek amaçlanır. Bir savaşta nihai zafer, düşmanın yenilgiyi kabulüne bağlıdır. Yenilgiyi kabul etmeyen düşman, ileride tekrar sorun oluşturacaktır. Düşmanın moral gücü olan maneviyatının çökmesi ancak psikolojik savaş yöntemi olan propaganda ile mümkündür. Propagandanın esasını, insanın psikolojik yapısının incelenerek hassasiyetlerinin tespiti oluşturur. İhtiyaçlar manzumesi olan insanoğlu maddi ve manevi ihtiyaçlarla şekillenir. Kişilik ve davranış geliştirir. O halde ilk ve en önemli husus insan ihtiyaçlarını, diğer bir deyişle kişisel hassasiyetleri tespit etmektir. İhtiyaçları belirleyen çevre, insanın sosyal bir varlık olması yönüyle önem kazanır. Fiziksel, sosyal ve psikolojik çevre, bir taraftan insan ihtiyaçlarını belirlerken, diğer taraftan onu etki altında bulundurur. Bu arada suni tarzda oluşturulan algılama hataları ile bireyler fikir ve ideolojilerin savunucuları haline getirilirler. Propaganda Analizi Propaganda çözümlemesi sistematik bir biçimde yapılır. Yani kaynak, araç, içerik, toplum ve etki analizleri ile yapılır. 1. Kaynak Analizi: Propagandayı yayınlayan kaynak hakkında yapılan ayrıntılı incelemeyi ifade etmektedir. Kaynağın analizinde, karşı taraf veya tarafların propaganda teşkilatları ile teşkilat içindeki kişiler ve bunların durumları incelenir. 2. Araç Analizi: Propagandada kullanılan kitle iletişim araçlarının analizini ifade etmektedir. Propagandada kullanılan aracın neden seçildiğini, karşı tarafın yayın araçlarının neler olduğunun tespiti konularını araştırır.

Bilgi Yurdu / Sayı 5 / Ocak-Şubat 2008 7 3. İçerik Analizi: Kaynağın gücü ve hedeflerini belirtmek için propaganda beyanatlarının analizini ve değerlendirilmesini kapsar. Propagandanın sunduğu mesajları değerlendirmek, onu bu harekete sevk eden sebep ve şartları incelemek, kullanılan tekniği ve elde edilmek istenen amacı meydana çıkarmak için yapılan bu analizde hem yapılacak karşı propaganda için esaslar elde edilmiş, hem de karşı tarafın bizim hakkımızda bildiklerine dair geniş bir malumat sağlanmış olur. 4. Toplum Analizi: Propagandanın hitap ettiği grup veya sınıfın ortaya çıkarılmasıdır. 5. Etki Analizi: Karşı tarafın ne sonuç beklediği ve neler elde ettiği incelenerek, propaganda mekanizmasının bizim hakkımızda elde edebilmiş olduğu bilginin derecesi, hedef olan dinleyicilerle irtibat ve temasın derecesi, çalışma sistemi ile yeterliliği, kişilerin ehliyet derecesi ile bizim çalışmalarımıza kaynaklık edecek, yol gösterecek esaslar ortaya çıkarılır. Bu analiz bir taraftan karşı tarafı tanıtırken, diğer taraftan da kendi eksikliklerimizi meydana çıkararak sonraki faaliyetlerimizin daha etkili bir şekilde yürütülmesine yardım edebilecek bilgiler verir. Propagandanın cephanesi söz ve kelimelerdir demiştik. Burada hatırlamamız gereken Goethe nin çok güzel sözü vardır. Goethe, En güçlü silah, zamanı gelmiş fikirdir der. Propaganda yönetimi demek gelişigüzel sarf edilen sözler değildir. Üzerinde çok uzun düşünülmüş, zamanı ve zemini iyi hesaplanmış, şekil ve ölçüsü doğru belirlenmiş ve hedef kitlesi tayin edilmiş bir faaliyettir. Bu nedenle sosyal bilimler vasıtasıyla veriler elde etmek gerekir. Propaganda Türleri: Propagandanın bazı türleri vardır. Her türün belirli bir yöntemi ve tekniği bulunmaktadır. Bunlar; 1. Beyaz Propaganda: Açık bir biçimde yapılan bir propagandadır. Kaynağı bellidir, kendisini tanıtmak ister. Beyaz propaganda açık ve şeffaftır, burada doğruluğa önem verilir. Yalan kullanılırsa geri teper, güveni sarsar. O nedenle gerçekler üzerine kurulması çok önemlidir. En büyük kazanımı, karşı tarafın fikirlerini çürütür, taraftarlarını azaltır. Doğru, açık ve şeffaf propaganda kitlelerde güven uyandırır. Beyaz propagandanın zayıf tarafı yayılma menzilinin sınırlı olmasıdır. Serbestçe dolaşamaz, karşı taraf hemen karşı propaganda imkânlarını hemen devreye sokarsa bu durum tehdit ve bozulmayla sonuçlanabilir. Yapılan propaganda hakkında toplumda şüphe uyanıyorsa silah geri tepmiş olur, böylece güven azalır. Beyaz propagandanın malzemesi haberlerdir. Hasım tarafın hatalarını, su-i istimallerini malzeme olarak kullanır. Bu malzemenin ne zaman, ne şekilde, nasıl ve hangi ölçüde kullanılacağı planlanmalıdır. Burada süreklilik önemlidir, sürekli aynı türde haberler yapılması mümkün olduğunda etkinin artacağı da görülecektir. 2. Gri Propaganda: Psikolojik savaşın önemli propaganda unsurlarından birisi olan gri propaganda bulanık bir propagandadır. Burada kaynak belli değildir, doğruluğu kanıtlanamaz. Yalan veya iftira olduğun da kesin değildir. Gri propagandanın ana malzemesi rivayetler dir. Çalışma tarzı beyaz propaganda gibi sınırlı değildir. Güçlü yönü, muhatap tarafından iyi kabul görmesidir. İnsan üzerinde propaganda hissi doğurmaz. Propagandayı çıkaranlar belirsiz olduğu için, gri propagandada en heyecanlı konular kullanılabilir. Burada önemli olan doğru bir olaya on tane yalan sokulup muhatabı küçük ve gülünç duruma düşürmek amaçlanır. Senaryo iyi yazılmışsa rivayetler dilden dile dolaşır. Batı dünyasının Sovyet Rusya ile ilgili çıkardığı hikâyeler ve fıkralar önemli bir etki yapmıştır. Bizde de bu tür propaganda çalışmaları yapılmıştır, yapılmaktadır. Devleti gülünç ve küçük duruma düşürücü haber ve fıkralar bu kapsamda değerlendirilebilir. 3. Kara Propaganda: Bu propaganda türünde kaynak bellidir ama sanki başka kaynaktan çıkıyormuş gibi gösterilir. Kara propaganda yönteminde hile, entrika, yalan, iftira, fitne, sinsilik ve sahte delil serbesttir. Gizlilik esastır, gerçekleri değiştirmeyi, inançları sarsmayı ve kamu düzenini bozmayı, karıştırmayı amaçlar. Kaynağı anlaşıldığı zaman etkisi olmaz, geri teper. Düşmanlık duygularının artmasına neden olur. Bunun için iç düşmana karşı kullanılmaz. Kara propagandanın malzemesi yalan, iftira, her türlü sahte delil vs.dir. Var olmayan her şeyi varmış gibi gösterir. Kara propagandada nifak sokup ortalığı karıştırmak için çok kullanılan bir yöntemdir. Kara propagandada kaynak kesinlikle gizlidir. Her ne sebeple olursa olsun kaynak ortaya çıktığında her türlü sorumluluk reddedilecek şekilde önceden hazırlıklı olunur. Kaynak gizli kaldıkça yalanlar, rivayetler, şayialar, dedikodular verimli sonuçlar verir. Kara propagandada amaç, muhatap insanları ruhsal çöküntüye götürmektir. Bu yöntemi uygulayanlar hiçbir ahlaki ve vicdani sorumluluk duygusu tanımazlar. Akla gelebilecek her şeyi hedef olarak ele alırlar. İstenen çıkara hizmet eden her şey kara propagandada malzeme olarak kullanılabilir. 4. Silahlı Propaganda: Terör örgütlerinin (PKK) kullandığı bir yöntemdir. Kendilerinin var olduklarını, etkili olduklarını kanıtlamak için kullanırlar. Medyanın zaafından yararlanırlar, medya ne kadar çok gündeme getirirse kitleler üzerinde o kadar etkili olurlar. Etnik kökenli terör eylemleri de kendi kimliklerini göstermek, tükenmediklerini kanıtlamak için şiddeti yöntem olarak seçerler. Bu nedenle bu modelin seçimi sık rastlanan bir olgudur. Kendi etnik gruplarını silahlı propagandaya ikna etmek için verilmediği düşünülen kültürel hakları malzeme olarak kullanırlar. Bu hak mağduriyeti propagandası sürekli yapılarak, silahlanmanın tek çıkar yol olduğu konusunda toplulukları ikna etmeye çalışırlar. Silahlı propaganda ile halkı ve devlet otoritesini bıktırmak amaçlanır. Bu genellikle, mutsuz, eğitimsiz, hak arama yöntemi olarak şiddeti kültürel bir inanç sistemi olarak benimsemiş alt kültür gruplarının tarzıdır. Bitmediklerini göstermek için uçak kaçırma, bombalama yapma, köy basma, yol kesme gibi eylemler yaparlar. 5. Karma Propaganda: Bazı çıkar grupları birbiriyle örtüştüğünde silahlı, açık, bulanık ve gizli propagandalar beraber kullanılabilir. Propagandaya maruz kalacak muhatabın durumu ve tutumu göz önüne alınarak ve ileri teknoloji kullanılarak planlanmış propaganda örneklerine günümüzde sıkça rastlanmaktadır. Sürekli bir biçimde psikolojik savaş ve propaganda altında tutulan devletimiz ve milletimiz ancak konu hakkında bilgi sahibi olursa kendini koruyacak tedbirleri alabilir. Bu nedenle her türlü yayının amacının ve içeriğinin iyi anlaşılması, çözümlenmesi gerekmektedir. Türk milleti her zamankinden daha uyanık ve bilinçli olmak zorundadır. Bu noktada yararlı olmayı ümit eder, saygı ve sevgilerimi sunarım. Kaynakça 1. Çeşme, Ahmet. (2005). Psikolojik Harekât ve PKK (Kansız Mücadelenin Kanlı Yüzü). IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul. 2. Tarhan, Nevzat. (2002). Psikolojik Savaş (Gri Propaganda). (ikinci baskı). Timaş Yayınları, İstanbul.

8 Bilgi Yurdu / Sayı 5 / Ocak-Şubat 2008 MİLLET VE MİLLÎ KÜLTÜR OLUŞUMUNDA TARİHİN GÜCÜ Yrd. Doç.Dr. A.Vehbi ECER Erciyes Ü. Emekli Öğr. Üyesi Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. Mustafa Kemal Atatürk Tarih de dil ve edebiyat gibi milletin bütün fertlerinin bilmesi, benimsemesi, koruması ve geliştirmesi gereken kültür hazinelerinden biridir. Prof. Dr. Mehmet Kaplan. Tarih bir tevatür, kuru bilgiler yumağı değil, ruh veren belgedir. Prof. Dr. Mustafa Kafalı. Tarih toplulukların yaşayışlarını, kültür ve medeniyet alanındaki gelişmelerini, siyasi olaylara dayandığı sosyal sebeplerini ve elde edilen sonuçlarını günümüze aktaran bir bilim dalıdır. Her toplum kendinden önceki toplumların medenî ve kültürel donanımlarının mirasçısıdır. Zira insan tarihî varlıktır. Doğduğu zaman her şeyi yeniden icat etme durumunda olmayan belki de tek canlıdır. Doğduğu zaman, içinde bulunduğu toplumda kültürün elemanları olan ve toplum hayatını düzenleyen dil, din, ahlak, hukuk, örf-âdet, sanat gibi kültür değerlerini hazır bulur. Önce onları taklit eder, sonra öğrenir, yaşamına geçirir ve geliştirmeye çalışır. İnsanın mutlu olması tarihin derinliklerinden süzülüp gelen bu kültür elemanlarına uyum sağlaması, benimsemesi ile mümkündür. Prof. Remzi Oğuz Arık İdeal ve İdeoloji adlı (İstanbul 1969, 73) kitabında tarih ile mutluluk ilişkisini şöyle bir cümleyle özetler: İnsanlığın saadeti tarihi bilen ve sevene bağlanıyor, reddedene değil Toplumlar geçmişteki tarih içindeki başarı veya felaketlerini öğrenmekle heyecan duyarlar ve milliyet duyguları canlanır. İnsanlar atalarının geçmişteki parlak dönemlerini, başarılarını hatırladıkları zaman gurur duyarlar, iftihar ederler. Felaketli ve ıstıraplı geçen karanlık dönemleri için ise üzülürler. Tarihte geçirilen bu felaketler, ıstıraplar, haksızlıklar ve müşterek yaşantılar insanları daha çok birbirine yaklaştırır, millî hislerini güçlendirir. Tarihî gerçeklerden biri milletlerin uğradıkları zulüm ve haksızlıklar ile istiklallerini kazanmak ve korumak için yaptıkları mücadelelerin, fedakârlıkların insanları milletlerinin kahramanlarına, millî kültürlerine, dillerine, dinlerine, geleneklerine, vatanlarına hürmet ve bağlılık uyandırmasıdır. Ord. Prof. Maksudî Arsal bu konuya şu cümlelerle işaret eder: Milletlerin tarihte geçirdikleri felaketler, maruz kaldıkları cebir, zulüm ve haksızlıklar, istiklallerini korumak için yaptıkları mücadele ve fedakârlıklar, onların millî hissini gevşeten, sarsan bir âmil (etken, sebep) olmak şöyle dursun, bilakis bu hissi kuvvetlendiren, derinleştiren en büyük âmildir. Polanyalılar ve Yahudiler bunun güzel birer misalidirler (1) Prof. Dr. Mehmet Kaplan da milletlerin yaşadıkları tarihe göre değişip, gelişip, yıkılacağına işaret eder, milletin bulunduğu duruma tarihî bir oluşum sonucunda ulaştığını açıklar: Milletler tarihlerini bilmek suretiyle millî şuura sahip olurlar (2) diye yazar. Daha sonra tarihin gençlere öğretilmesi gerektiğini vurgulayan M. Kaplan, milletlerin tarihini bilmeyen nesillerin yabancıların etkisinde kalarak köleleşebileceklerine şöyle işaret eder: Milletlerinin tarihini bilmeyen nesiller, içlerinde milletlerine karşı canlı bir ilgi ve sorumluluk duygusu da hissetmezler. Böylelerinin yabancı tesirlere kapılması ve yabancılara köle olması çok kolaydır (3) Mustafa Kemal Atatürk de tarihin gençler üzerindeki etkisine işaretle, tarih öğretiminin gerekliliğini şöyle anlatır: Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır... Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, bütün Türk çocuklarının kendileri için lazım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabilecektir. Bu tarihten Türk çocukları istiklal fikrini kazanacaklar, büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler. Kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir (4) Tarih millî kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlar ve bizzat kendisi de anlattığı milletin kültürüdür. Tarihin pratik faydalarını tarihî dost ve düşmanı tanıtması, millî kültürün kaynaklarının ve kendisinin ortaya çıkarılması, milletlerarası konularda millî davaları savunma imkânı vermesi, geçmişten ders alarak hızlı atılımlar yapabilmesi, dünya kültür ve medeniyetine hangi ölçüde katkıda bulunulduğunun bilinmesi, yeni kuşaklara güven duygusu vermesi şeklinde özetleyebiliriz (5). Tarih, bizzat kendisi kültür elemanıdır ve kültür aktarıcısıdır. Milletlerin tarihi, o milletin millî kültürünü aktarır, benimsediği takdirde millî kültürü canlı tutar. Prof. Dr. Orhan Türkdoğan ın ifadeleriyle Millî kültürün canlı olduğu alanlarda milliyet duygusu da güç kazanmaktadır (6). Ancak Millî kültürün zayıflaması (da) sosyal yapının direncini ve dayanma gücünü azaltır (7). Milliyet duygusu millî tarihe verilen önem oranında kuvvetlenir. Millî tarih kişilerde millî şuuru uyandırır. Şuur bilmek, farkına varmak anlamına gelir. Milletinin tarihini bilmeyen millî şuuru kazanamaz ve milliyetçi de olamaz. Bu bakımdan Prof. Dr. Mehmet Kaplan ın dediği gibi: Tarih bilgisi fertlerle millet arasında derin bağlantılar kurar. Fert milletin, millet tarihin içinde yer alır ve manâ kazanır. Ferdî benliği sosyal benlikten ayırmaya imkân yoktur. Bundan dolayı fertler de hayatlarının manasını milletlerinin tarihi içinde bulurlar (8) Tarih içinde birlikte yaşama deneyimleri yani tarihî birliktelik farklı etnik gruplarının yakınlaşmalarına ve ortak kültür oluşturmalarına zemin hazırlamıştır. Tarih bilincinin ve tarihin bize kazandırdığı kültürün gücü konusunda Türk tarihinden örnek veren Prof. Dr. Halil İnalcık şunları yazar: Bugün önemli olan gerçek, Cumhuriyet Türkiye sinde çeşitli menşe den çeşitli inançta gruplar yaşamakta ve bunlar düşüncelerini özgürce tartışabilmektedir. Rus ordularının Kuzey Karadeniz, Balkanlar ve Kafkaslara her girişinde, 1783 ten beri birbiri ardından gelen göçlerle Anadolu bugün, imparatorluğun