Kayıklı Şapka. İlginç Şapka. Güzel Şapka



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı.

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

OYUNCAK AYI. ayının adını Yumoş koydu. Halasına oturmaya. giderken Yumoş uda götürdü. Halasının kızı. Sorular: 1- Annesi Elvan a hangi hediyeyi aldı?

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

kanaryamın öyküsü Ayla Çınaroğlu Resimler: Yaprak Berkkan

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU YILDIZLAR SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU SINIFI ŞİRİNLER SINIFI MAYIS AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

Okul günüm. Anne-babalar ve çocuklar için için okula başlama rehberi. Niedersächsisches Kultusministerium

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 2 YAŞ MİNİK ARILAR SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK


ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

Elvan & Emrah PEKŞEN

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 5-6 YAŞ GRUBU YILDIZLAR SINIFI AYLIK PROGRAMI.,ellerim parmakları, sar makarayı tekerlemelerini

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

GÜZELLER GÜZELİ BAYAN COONEY

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

ARI GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

DEMET İN PAMUK DEDESİ İLE AŞÇI NİNESİ

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU CİVCİVLER SINIFI MAYIS AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI. Tekerlemeler: Arabam Geliyor, El El Emek tekerlemelerini öğreniyorum.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

ISBN :

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Selin A.: Yağmur yağdığında neden gökkuşağı çıkar? Gülsu Naz Ş.: Neden sonbaharda yapraklar çok dökülür? Emre T.: Yapraklar neden sararır?

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 3 YAŞ ŞİRİNLER SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

Söyleyiniz. 1- Çağdaş caddeye neden koştu? 2- Kazadan sonra Çağdaş a kim yardım etti? Sözcük Sayısı : 56

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

OKU, ANLA, CEVAPLA! 2. Minnoş un fiziksel özellikleri nelerdir?

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

Transkript:

Kayıklı Şapka İşte bu şapkanın sahibi, beyaz saçlı ve fakir bir adam. Evet, şapkayı takan adam yaşlı ve saçları azıcık Einstein ın saçlarına benziyor. Yetmiş beş yaşında ve balıkçı. Deniz kıyısına yakın eski bir balıkçı kulübesinde oturuyor. Daha doğrusu oturuyorlar. Çünkü bir karısı ve bir de çocuğu var. Bu şapkayı takmaktan çok hoşlanıyor. Kayığına binip gezerken ya da balık tutarken takıyor şapkayı. Çünkü mesleğini belli etmek ve işi oyuna çevirmek hoşuna gidiyor. Bu arada çocuğu erkek ve biraz kaçamak yapıp babasının şapkasıyla gemicilik oynuyor. Bazen de babasının taklidini yaparak balıkçılık oynuyor. Onlar çok fakir olsalar bile çok mutlular. Balıkçı da çok eğlenceli bir adam. Ayda Albayrak Atatürk İO / 4-D / İstanbul İlginç Şapka Merhaba! Ben bir şapkayım, Pazarda satılıyorum. Ama beni hiç kimse almadı. Bir de ben çok ilgincim. Beni satanın ismi İsmail. Bir gün bir kişi geldi. Bana baktı. Fiyatımı sordu. Fiyatım 5000 TL idi. Adama pahalı geldi. Almadı. Bir saat sonra ışıklar kapandı. Çok üzüldüm. Sonra İsmail beni evine götürdü. Fiyatımı indirmeyi düşündü. İyi para kazanmak için almıştı beni. Sabah oldu. Yine satılmak üzere tezgâhtaydım. İlginç giysili bir kadın geldi tezgâha. Eşine hediye alacağını söyledi. Eliyle beni işaret etti. Beğendiğini söyledi. Eşinin mesleğinin kaptanlık olduğunu anlattı. Yakışacağını söyleyerek beni satın aldı. Çok sevindim. Beni hediye olarak verdiğinde eşi de çok mutlu oldu. İnsanları mutlu etmekten hoşlanıyorum. Emre Köymen ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulu / 2-B / Ödemiş / İzmir Güzel Şapka Ben bir şapkayım. Benim güzel bir sahibim var. Değişik birisi ama güzel. Benim sahibim 22 yaşında ve bir mimar. Biz Antalya da oturuyoruz. Beni hep başına takıyor. Çünkü beni çok seviyor. Bir gün ne gördüm biliyor musunuz? Bir adam gördüm. Sahibim ve ben, adamı hiç beğenmedik. Kötü bir adama benziyordu. Yanına hiç yaklaşmadık. Adam bize Korktunuz mu korkaklar? dedi. Sahibim adama çok sinirlendi ve Git başımdan dedi. Tartışmaya başladılar. Bu arada sahibim beni düşürdü. Sonra beni bulamadı. Çok üzüldü, ağlamaya başladı. Yaptığı hatayı anladı ve bir daha birisiyle tartışmadı. Oğuz Yılmaz 2-B Sınıfı / Ödemiş / İzmir

Hayal Gücü Nanoçocuk, o gün arkadaşı Manya nın düzenlediği maskeli baloya gidecekti. Bu nedenle çok mutluydu. Her şey hazırdı; ancak baloya bir gün kala çok büyük bir sorun olduğunun farkına vardı. Adı üstünde bu maskeli bir baloydu. İlginç bir kostüme ihtiyacı vardı. Aslında Nanoçocuk un her zaman giydiği özel bir kıyafeti vardı ama baloya giyeceği kostüm daha ilgi çekici, güzel ve garip olmalıydı. Hemen tüm sorunlarına çare bulan arkadaşının yanına koştu. Bilim Çocuk Ocak sayısında İlginç Şapkalar vardı. Oradaki şapkalardan 1 numaralı olanını seçti. Arkadaşı Kiki nin de yardımıyla şapkayı tamamladı. Artık tek ihtiyacı olan bir kostümdü, onu bulmak da çok kolaydı. Çünkü Nanoçocuk un her zaman yedekte garip kıyafetleri vardı. Bu ise aklına yeni gelmişti. Hemencecik yarın olmuştu. Nanoçocuk, kostümünü giyip baloya yetişti. Galiba oradakilerden en garip ve en güzeli Nanoçocuk olmuştu. Baloda her şey güzel giderken Kasıksurat geldi ve her şeyi dağıttı. Kimse bunun sebebini anlayamamıştı. Kasıksurat, her şeyi sadece zevk için yaptığını açıklamıştı. Tam bir sihirbazlık yapacakken sihir dalgaları Nanoçocuk un şapkasındaki tele takılı kaldı. Şapka Kasıksurat ın bütün gücünü emdi. Fakat o vazgeçmedi. Ve diğer salonları da dağıtmak için yola koyuldu. Şapka teliyse gücü sayesinde Kasıksurat ı buldu. Kasıksurat ortaya kocaman bir deniz açtı. Ancak unuttuğu bir şey vardı. Nanoçocuk un deniz tecrübesi vardı. Şapka, elektromanyetik gücüyle Kasıksurat ın son güç damlasını da emdi. Böylece yarışmanın en iyisi Nanoçocuk seçildi. Şapka, şu anda Oyuncak Müzesi nde koruyucu şapka adı altında sergileniyor. Sema Acar Yalova İşte Şapkam Bu sapkanın sahibi yardımsever ve dürüst biri. Üstelik 20 yaşında ve bir geminin kaptanı. Bu kaptanın şapkasından başka kimsesi yok. Kaptan ne zaman gemiye binerse o zaman şapkasını takar. Bu şapkayı neden takıyor? diye soracak olursanız, amacı gemici olduğunu ispatlamak. Bazen onunla konuşup dertleşir. Şapkasıyla konuşmak onun içini rahatlatır. Kaptanın gittiği bölgelerde yaşayanlar da şapkasını çok beğenirler. Onlar da hep böyle bir şapkaya sahip olmak isterler. Kaptanın yanına gidip bu şapkadan kendilerine de yapmasını isterler. Kaptan da kabul eder. Kaptanın sayesinde herkesin bir şapkası olur. Şevval Beydilli Kazım Karabekir İO/4-A /İstanbul

Kül Kedisi Güzel bir evde iki çocuğuyla birlikte bir adam yaşar. Bu adam bir şapka koleksiyoncusudur. Otuz altı yaşına kadar bunu sürdürdü. Ta ki o güne kadar. O gün adam: - Balkabağını andıran, eski bir şapkanız var mı? Antikacı: - Var efendim, bu nasıl? Adam: - Harika, aradığım şapka bu, kızım bunu çok beğenecek. Artık o da benim gibi bir koleksiyoncu olabilir. Eve gidip kızına şapkayı verdi. Kızı: - Babacığım, külkedisinin şapkası gibi bunu partilerde takacağım, çok sevdim. O günden sonra da kızı otuz altı yaşına kadar şapka koleksiyonculuğu yaptı. İ. Efdal Aydoğdu İzmir Şapka Konseri Bir varmış, bir yokmuş. Ankara da yaşayan Zeynep Olgun 29 yaşındaymış. Zeynep Olgun un yaşadığı yerde, yani Ankara da Hepimizin öyküsü var. Ama şapkaların öyküsü yok! diyorlarmış. Herkes öykü yazmaya karar vermiş. Zeynep Olgun un öyküsü çok beğenilmiş. Öyküsünün adı, Şapka Konseri ymiş. Şapkası kabak şeklinde ve ışıklıymış. Şapkasını hep konsere giderken takıyormuş. Bir gün Zeynep Olgun a konser davetiyesi gelmiş. Zeynep Olgun konser şapkasını giymiş ve konsere gitmiş. Herkes Zeynep Olgun un şapkasını çok sevmiş. Herkes Zeynep Olgun dan şapka istemiş. Zeynep Olgun şapka konusunda ünlü olmuş. Ünlü olduktan sonra hep yeni şapkalar icat etmiş. Tuğçe Yaşar TOKİ İO / 3-B /Yozgat

Kabaktan Şapka Bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar bir ülkede bir adam yaşarmış. Bu adam, kabak satıcısıymış. Her sabah erkenden el arabasını alır. Kabaklarını içine koyar sokaklarda dolaşır, kabak satarmış. Yaz, kış demeden çalışırmış. Bir kış günü yine sabah erkenden yola koyumuş. Ama çok üşüyormuş, kulakları neredeyse donacakmış. Hemen eve gitmiş düşünmeye başlamış. Aklına kabaktan yapabileceği bir şey gelmiş. Hemen el arabasından bir kabak almış, içini boşaltmış. Eşinden bir bot, bir lamba, bir de kumaş istemiş. Kumaşla bir şapka oluşturmuş. Kabağı üzerine dikmiş. Botu kabağın üzerine yapıştırmış. Ampulü de şapkanın üzerine yapıştırmış. Ampulü takarak geceleri de önünü görebilecekmiş. Son olarak üçgenlerle süslemiş. Bir şey unuttuğunu fark etmiş. Hemen bir ad bulacakmış. Ve adını şapka koymuş. Artık dışarı çıktığında üşümeyecekmiş. Şapkasını takıp el arabasını alarak satışa devam etmiş. Hiç üşümüyormuş. Arkadaşları çok güzel bir şapka; Bunun adı ne? diye sürekli soruyorlarmış. Bu adam hayatını şapka yapmaya ve kabak satmaya adamış. Bu adam sayesinde dışarı çıktığımızda üşümüyoruz. Melike Saba Şen İbni-i Kemal İO / 4-A/ Tokat Şapkaların Öyküsü Olsa... Bu şapkayı takan çocuk altı yaşında. Adı Ayşegül. Elbise satarak geçiniyor. İstanbul da yaşıyor. Bu şapkayı yünlerden ve kumaşlardan yapmış. Şapkanın adı Kabak Çorbası. İçinde şeker, muz, çikolata var. Kabak Çorbası hem şapka gibi giyiliyor hem de içinden çorba içiliyor. Ayşegül şapkasını her yeni yıl gecesi takıyor. Şapkayı takınca her dileği gerçekleşiyor. Kaydırak, salıncak, civciv... Bir de her günün güzel geçmesini diliyor. Yeni yılda en büyük dileği ailesinin mutlu olması. Anne ve babasının çok parasının olması. Gözde Gürbüz Bahçelievler / Ankara

Kuşlu Şapka Bilim Çocuk dergisinde kuşlu bir şapka gördüm. Tam 36. sayfadaydı. O sayfaya baktıkça şu kuşlar ne şanslı diye düşünüyorum. Neden mi? Açıklayayım: Uçabiliyorlar, etrafın güzelliklerini görebiliyorlar ve güzel güzel ötüyorlar. Ağaçlarda yuvaları. Oyüzden o kuşlu şapkanın kıymeti ayrı. O şapkayı bu yüzden çoooook severim. Fatih Yılmaz Ödemiş / İzmir Güzel Şapka Merhaba arkadaşlar! Benim adım civcivli şapka. Çocuklar için yapıldım. Çocukları çok seviyorum. Onlar da beni seviyorlar. Beni gördüklerinde alıyorlar. Hele hele minikler. Bir gün beni bir erkek çocuk almaya geldi. Onunla beraber yürüyorduk ki yolda şapkanın bir civcivi düştü. Çocuk ağlamaya başladı. Annesi ağlama, evde baban yapar dedi. Eve gittik. Çocuğun babası evde yoktu. Çocuk yine ağlamaya başladı. Annesi sabırlı olmuyor diye kızdı. Annesi mutfağa gitti. Çocuk of baba gel artık dedi. Biraz bekledi. Yine of, pof demeye başladı. Ben, annemi üzüyorsun dedim. Şaştı kaldı. Sözüme devam ettim. Bir tek seninle konuşuyorum. Seni korkutmak istemedim. Sabredersen baban çabuk gelir ama sabretmezsen bu süre sana uzun gelir derken babası geldi. Çocuk babasının yanına koşarak tamir etmesini istedi. Babası tamir etti. Çocuk sabrettiği sürece hayatının kolaylaşacağını düşündü ve her zaman sabretti. Sude Çıngır Fatih Yılmaz / ODTÜ Koleji / Ödemiş / İzmir

Elif ve Kuşlu Şapka Elif, hayvansever biriydi. Kuşlarla çok ilgilenirdi. Nerede yaralı ya da karnı aç bir kuş görse yanına gidip kuşu alıp çiftliğine götürürdü. Bu nedenle herkes ona Kuşçu Elif derdi. Bir gün arkadaşı Sevda yı çiftliğine çağırdı. Sevda, Elif sana bir şey diyeceğim. Kuşları Koruma Derneği kurulacakmış. Duydun mu? dedi. Elif, Aaa, ne güzel, ne zaman açılacakmış? Sevda, Bilmiyorum Elif diye yanıt verdi. Sevda gittiğinde Elif bilgisayarını açıp yeni kurulan derneğin adresini ve telefon numarasını aldı. Telefonundan arayıp ne zaman kurulacağını öğrendi. İki gün sonra da derneğin yerine gitti. Derneğe kayıt oldu. Elif, burada yeni arkadaşlarla tanıştı. Elif in kuşlara olan ilgisinden dolayı onu başkan seçtiler. Ona, üstünde kuşlar bulunan bir şapka hediye ettiler. Ertesi gün insanların kuşları sevmeleri için bir kampanya düzenlemeye karar verdiler. Elif in şapkasını beğendikleri ve bu fikri söylediği için onu görevlendirdiler. Bu kampanyadan sonra herkes kuşları sevmeye başladı. Bu durumu öğrenen Elif çok mutlu oldu. Arkadaşı Sevda yı arayıp derneğin açıldığını haber verdiği için ona teşekkür etti. Buse Hürben 50. Yıl Ahmet Merter İO / 7-A / Merter / İstanbul Kuşlu Şapka Bir zamanlar Esma adında çok tatlı bir kız yaşarmış. Bu kız 13 yaşındaymış. Kitap okumaya, özellikle de Bilim Çocuk dergisini okumaya bayılıyormuş. İşte bu yüzden ailesi ona Bilim Çocuk Kuşu diyormuş. İşte yine çok güzel günlerden bir günmüş. Esma çok sevinçliymiş. Çünkü bugün ona şapka alınacakmış. Esma alışveriş merkezine girmiş. Tüm şapka dükkânlarını dolaşmış. Gözü birden üzerinde kuşlar ve bir de balık olan şapkaya takılıvermiş. Bu şapka çok değişikmiş. Esma hayvanlara meraklı olduğu için bu şapkayı seçmiş. İşte şapkanın öyküsü böyleymiş. Esma Avcı Kemal Rızvanoğlu İO / Konya Civcivi Olan Şapkanın Öyküsü Merhaba! Benim adım Ahmet. Ancak bütün çocuklar bana Çiftçi Amca der. Bana Çiftçi Amca demelerinin nedeniyse çiftçi olmamdır. Ben 72 yaşındayım. Düzce de yaşıyorum. Benim bir şapkam var. Bu şapkanın üzerinde bir ev ve evin üzerinde de üç civciv var. Beni bu şapkayı takma nedenim onu çok şık bulmam. Bu şapkayı genellikle yaz aylarında takıyorum. İnci Bayramiçli İstanbul

Esrarengiz Şapkalar Bizim sokaktaki tüm posta kutularına esrarengiz hediye paketleri konulmuştu. Hediye paketlerini biz çocuklar olarak bizim garaja topladık. Hediyeyi benim açmam gerektiğini anladım. Çünkü diğer çocuklar bomba olduğundan korkuyorlardı. Kutuyu açtığımda içinde ilginç ve esrarengiz şapkalar olduğunu gördüm. Benimkisinde üç civciv, bir güneş, bir ağaç ve bir yeşillikli alan, bir de balık vardı. Bu şapkalar güzeldi ama bunları bize kim hediye ediyordu? Bu esrarengiz olayı çözmem gerekiyor. Bu bir mesaj da olabilir! Ve Esrarengiz Şapkaların Şifresi Çözülüyor! Merhaba! Esrarengiz şapkaların ikinci haftası. Şifreyi çözemedik... Aniden aklıma bir şey geldi ve bağırdım! Buldum! Bubu, bu şapkayı üç ay önce takmıştı. Niçin mi? Bu civcivleri seven iyi kalpli bir çocuktur. Benden iki yaş küçük. Yani 8 yaşında. Arkadaşım sözümü kesti, Galiba Bubu bunları bizi doğum gününe çağırmak için yolladı. Evet! şifreyi çözdük! dedim. Neyse ki şifreyi çözebilmiştik... Müberra İklil Aşık Barbaros İO / 4-A / Yenimahalle / Ankara Hasan Amca nın Şapkası Hasan Amca, üzerinde çok sevdiği civcivlerinin resmi olan şapkayı sık sık takardı. Doğayı çok seven Hasan Amca, bahçesini çok iyi koruyordu. Hasan Amca, altmış üç yaşındaydı. Hem hayvanları hem de tarlası vardı. Kentin dışında, şırıl şırıl akan bir derenin kenarında, yeşillikler içinde küçük bir evde eşi Güler Teyze yle mutlu ve huzurlu bir hayat sürüyorlardı. Ama bazı insanların doğayı bilinçsizce katletmesi onları üzüyordu. Bu insanların yaptıklarını görmemek için de kentte yaşamıyorlardı. Sessiz ve şirin evlerinde mutluydular. Hasan Amca nın çok sevdiği şapka doğayı anlatıyordu. Civcivleri, balıkları, ağaçları temsil ediyordu. Hasan Amca bahçeyle uğraştığı sırada mutlaka bu şapkayı takardı. Çünkü bu şapka ile doğaya olan sevgisini anlatıyordu. Aynı zamanda bu şapka sayesinde güneşten korunuyordu. Hasan Amca bitkilerinin büyümesi için çok çalışıyordu ve yetiştirdiklerini kışın yerken çok mutlu oluyordu. O zaman da şapkasını takıyor ve Yaz sıcaklarında beni güneşten koruyan şapkamın yetişmiş sebze ve meyveleri yerken bizi görmeye hakkı var. diyordu. Hasan Amca bahçesiyle ilgili umutlu olduğunu anlatıyordu. Şapkası içinse Benim şapkam kişiliğimi yansıtıyor ve bana bahçemde çalışırken destek oluyor. Şapkamı çok seviyorum. diyor. Aslı Yücel Evrenosbey İO / 7-B / Tekirdağ

Ali nin Sihirli Şapkası Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde Ali adında bir çocuk varmış. Ali biraz kirli bir çocukmuş. Dışarıda oynayıp çamurlu ellerle eve girermiş. Bir gün hava çok güneşliymiş. Ali yine arkadaşlarıyla şapkasını takıp oynamaya başlamış. Üç tane kuş Ali nin yanına gidip ona: - Bizce annenin sözünden çıkma demişler. Ali onların sözlerini umursamıyormuş bile. Neyse günler peş peşe gelip geçmiş. Ali ellerini yıkamadığı için hastalanmış. Artık aşağı inemiyormuş. Hasta olunca kendi kendine ellerini yıkayacağına söz vermiş. Günlerden bir gün Ali masa başına oturup: Bir şey icat edeyim demiş. Evet! Bir şapka yapacağım ve hep başımda taşıyacağım. Bir sabunlu şapka. Şapkayı kısa sürede tamamlayıp başına takmış. Bu şapka sayesinde elleri kirlendiği zaman hemen ellerini yıkayıp hasta olmaktan kurtulacakmış. Evet dediği gibi olmuş. Ali oyundan sonra hemen elini yıkıyor ve artık hasta olmuyormuş. Bundan dolayı şapkasını havaya atarak yaşasın benim sihirli şapkam diye bağırmış. Suden Demirboğa Sincan Cumhuriyet İO / 3-D

Saatli Şapkanın Öyküsü Yıllar sonra ne olurdu sizce? Öykümüz böyle başlıyor. Yıllar sonra zamanın verimsiz geçtiği günlerdi. Yaşlılar hayatlarını ne kadar boş geçirdiklerini düşünüyorlardı. Ama iş işten geçmişti. Gelecek nesiller de tıpkı onlar gibiydi. Herkes zamanı boş geçirip ya uyuyor ya da boş işlerle ilgileniyordu. Çalışmaya, yeni şeyler öğrenmeye üşeniyorlardı. Bu duruma yaşlılar çok üzülüyordu. Yaşlılar bir şapka tasarladılar. Şapkaları bütün çocuklara dağıttılar. Bu şapkada bir saat vardı. Bu saat çocuklar zamanı verimsiz geçirdiğinde şapkadaki çanı çaldırıyordu. Sonrasında çocuklar zamanı verimli geçirmeye başlamışlardı. Çocuklar bir gün şapkaları bir sandığa koyup kaldırdılar. Eğer kendi çocukları da zamanlarını verimsiz geçirirlerse onlara da bu şapkaları takmaya karar verdiler. Z. Banu Abdulhakimoğulları Bahçelievler İO / 4-C / Zonguldak Çalar Saatli Şapka Bir gün, bir çocuk sabah okula gitmek için çalar saatini gece yatarken 07.30 a kurmuş. Ama sabah 8 olmasına rağmen çalar saat çalmamış. Saatin çalmama nedeniyse annesinin akşam çocuğun odasını toplarken yanlışlıkla masanın üzerinde duran çalar saati çöp kutusuna düşürmesiymiş. Saat çöpe düştüğü için çocuk tabii ki sabah uyanamamış. Birinci dersi kaçırsa da okula gitmiş. Eve geldiğinde bu sorunu çözmek için uzun uzun düşünmüş. Sonunda aklına çalar saatli şapka yapmak gelmiş. Bu fikrini babasına anlatmış ve onun da yardımlarıyla şapkayı yapmış. Artık çocuk okuluna vaktinde gidebiliyormuş. Amine Öztürk Emlak Kredi İO / 6-A / Aksaray

İlginç Şapka Bir varmış bir yokmuş. Ormanın birinde küçük bir kulübede yaşayan üç kardeş varmış. Bu üç kardeş bir gün ormana gezintiye çıkmışlar. Bir yandan gezip bir yandan çiçek topluyorlarmış. Kardeşlerden biri yürürken bir ağacın altında çok büyük, ama çamurla kaplı bir şapka görmüş. Hemen diğer kardeşlerini çağırmış. Kardeşleri bu şapkayı eve götürüp yıkayabileceklerini söylemiş. Hep birlikte evin yolunu tutmuşlar. Üç kardeş birlikte şapkayı bir güzel yıkamışlar. Şapka yıkanınca çok güzel olmuş. Ama şapkadan tık tık diye sesler geliyormuş. Meğer şapka bir çalar saatmiş. Uzun bir saati, tam ortasında da bir dairenin içinde bir çanı varmış. Bu şapkayı ömür boyu saklamışlar. Ama bir gün geçim sorunundan dolayı bu şapkayı satıp para kazanmaya karar vermişler. Bir eskiciye bu şapkayı satmışlar. Eskici bir gün yolda giderken bu şapkayı düşürmüş. Çok aramış ama bulamamış. Bir genç yolda yürürken şapkayı sahiplenmiş. Bu genç sürekli şapkanın saatiyle oynamış. Ama bir gün ne olduysa şapkanın saati bozulmuş. Çok üzülmüş. Halbuki saat hâlâ çalışıyormuş. O saati herhangi bir düğmeyle kapatmış. Genç saatin hiçbir değerinin kalmadığını düşünüp saati atmış. Tam attığı anda saat çok hızlı çalışmaya başlamış. Bunu gören genç çok sevinmiş. Şapkanın saatiyle bir daha oynamamış ve saatli şapkanın hikâyesi böylece bitmiş. Ezgi Katırcı Samsun Saatli Şapka Saatli şapkanın sahibi Alp Bey çok çalışkan bir bilim adamıdır. Alp Bey Ankara da yaşayan 26 yaşında bir gençtir. Alp Bey, işine çok düşkün olduğu için bazen saatine hiç bakmaz ve zamanın nasıl geçtiğini anlamadan geç saatlere kadar çalışır ve bu durum sonucunda uykusuz kalıp iş sırasında uyuyakalırdı. Bunun sonucunda tüm emekleri boşa giderdi. Bu yüzden Alp Bey saatli şapkayı icat etti. Çalışırken saatli şapkayı takardı. Çünkü bu şapkanın bir özelliği vardı. Alp Bey bu şapkayı taktığında şapka onun uykusunun geldiğini anlar ve uyumaması için beynine uyarı gönderirdi. Böylece Alp Bey in çalışma sırasında uyumasını önlerdi. Bununla da kalmaz ne zaman uyuması gerektiğini söyleyebilirdi. Ve uyuma zamanını anlardı. Günler geçti, aylar geçti, yıllar geçti Sonunda makinenin tamamlanmasına az kalmıştı ki saatli şapka bozuldu. Alp Bey ne yapacağını şaşırmıştı. Çünkü saatli şapkanın yedeğini yapmayı unutmuştu. Tekrar o şapkadan yapmak çok zamanını alabilir ya da şapkanın yapılışını unutmuş olabilirdi. Eğer şapkayı yapmazsa her an uyuyup 7 yılını çöpe atabilirdi. Alp Bey in aklına bir fikir geldi ve yatağına girip mışıl mışıl uyudu. Daha sonra yıllardır yapmadığı bir şeyi ilk defa yapıp elini yüzünü yıkayıp kahvaltısını edip işine devam etti. Artık Alp Bey işini daha iyi yapıyordu; çünkü uykusunu alabiliyordu. Birkaç ay sonra zaman makinesini tamamladı ve nanoteknolojiyi uygulayarak zaman makinesini küçülttü ve tekrar saatli şapkayı yaptı. Zaman makinesini ekledi ve ilk denemesini yapıp 20 yıl önceki çocukluğuna döndü. Eğlendiği, koştuğu, oynadığı, düştüğü günleri gördü. Gözleri dolmuştu çünkü 11 yıldır doğru düzgün insan yüzü görmemişti. Hiç gülmemişti, ağlamamıştı bunlar ona çok yabancı geliyordu artık. Otuz sekiz yaşındaydı ve hâlâ evlenip çocuk sahibi olmamıştı. Hedefine ulaşmıştı, neden çocuk sahibi olmasaydı ki? Patentini aldıktan sonra kendini sokaklara attı. Hayatı ve zamanı sokaklarda aradı. Sevim Hanım la tanıştı ve evlendi. Bir çocukları oldu ama Alp Bey bilimden vazgeçmedi. Boş zamanlarında tekrar saatli şapkayı tamir etmeye çalıştı ve başardı. Alp Bey in oğlu Alper büyüdü ve babasıyla saatli şapkayı takıp okul projeleri yapmaya başladılar... Mersin

Mavi Şapkanın Sırrı Ben şapkanın adını Mavi Şapka koydum. Bu şapkayı Yunus Emre adında bir arkadaşımız kullanıyordu. Yunus Emre, şapkayı bir dükkânda görüp hemen satın aldı. Şapkayı taktı ve arkadaşlarıyla buluşmaya gitti. Yunus Emre, yolda yürürken şapkasının üstünde bulunan zil çalmaya başladı. Sesi duyan Yunus Emre arkasına dönüp baktı ve araba geldiğini fark etti. Hemen arabanın önünden çekildi ve çarpılmaktan son anda kurtuldu. Arkadaşlarının yanına giden Yunus Emre arkadaşlarıyla konuşmaya başladı ve şapkanın üstünde bulunan zilin nasıl çaldığını anlayamadı. Yunus Emre arkadaşlarına saatin kaç olduğunu tam soracaktı ki şapkanın arkasından uzanan bir şey geldi. Yunus Emre bunun saat olduğunun farkına varmıştı. Yunus Emre bunun nasıl bir şapka olduğunu düşünüyordu. Yunus Emre eve doğru yürümeye başladı. Yunus Emre de her genç gibi enerjik bir çocuktu. Yunus Emre nin mutlu olmasının nedeni birini çok sevmesiydi. Bir gün Yunus Emre, kız arkadaşına Bir kafede buluşalım mı? dedi. Yunus Emre nin kız arkadaşı yani Ayşegül bu teklifi kabul etti. Yunus Emre aldığı mavi şapkayı kız arkadaşına hediye etmek istedi. Kız arkadaşıysa kabul etmedi. Bunun nedeni de şapkanın ona çok yakışmasıydı. Yunus Emre o zaman bir kereliğine şapkayı takmasını istedi. Ayşegül içinden bazı şeyler geçirdi. Şapkanın bir özelliği vardı. Düşünceleri kaydedebiliyordu. Şapkayı bir süre takıp çıkardı. Yunus Emre, şapkayı Ayşegül den alıp takınca bazı sesler duymaya başladı. Bu seslerin ilk önce nereden geldiğini anlayamadı. Sonra sadece kendisinin duyduğu bu seslerin şapkadan geldiğini anladı. Bu sesler Ayşegül e aitti ve kendisi için düşündüklerini söylüyordu. Bunları duyan Yunus Emre çok mutlu oldu. Yunus Emre Arıkan Ova Un İO / 7 B / Konya Sevim Hanım ın Şapkası Sevim Hanım, dakik olmayı severdi. Bundan dolayı randevu ve davetlere tam zamanında giderdi. Dikkat ettiği bir şey de giyimiydi. Bu görüşmelere çok uyumlu ve güzel giyinip giderdi. Bir gün Sevim Hanım ve arkadaşları bir eğlence düzenlemeye karar verdiler. Sevim Hanım günleri sayar oldu. Nihayet gerekli gün geldi. Tüm davetliler gelmiş olmasına rağmen Sevim Hanım yoktu. Arkadaşları dakikliğini bildikleri için telaşlanmışlardı. Hemen evine gittiler. Kapıyı çaldılar. Sevim Hanım kapıya doğru ilerledi. Birden aklına saat geldi. Eğlenceye geç kaldığını anladı. Kapıda arkadaşlarını görünce çok utandı ve üzüldü. Ertesi gün Sevim Hanım eşinin aldığı Bilim Çocuk dergisindeki şapka modellerini görünce aklına bir fikir geldi. Bir şapkaya minik bir çalar saat yerleştirdi. Bir de zil Saati gelince zil çalıyordu. Ama hiç zarif görünmüyordu. Bundan dolayı zilin üzerine üçgen kumaşlar dikti. Artık dakiklikten ödün vermeyecekti. İrem Nalbant Cumhuriyet İO / 6-D / Gemlik / Bursa

Zilli Çoban Şapkası Bir zamanlar bir çoban varmış. Zilli, saatli bir şapkası varmış bu çobanın. Zil sesi kuzularının dikkatini çekmek ve zamanı öğrenmek, şapkasındaki dikenlerse kurt gelirse kurtları korkutmak içinmiş. Çoban 54 yaşında, 48 seneden beri Hedeyli Köyü nde çobanlık yapıyormuş. Çobanlık yapmadan önce bir teknede çalışıyormuş. Patronu, balık tutamayınca onu kovmuş. Balıkçıdan çıktıktan sonra bir fırında çalışmaya başlamış. O gece fırını fareler basmış. Oradan da kovulmuş. Daha sonra bir sabun fabrikasına girmiş. Sabun yaparken onun sabunu öyle bir köpürmüş ki fabrikayı köpük basmış. Oradan da kovulunca çoban olmuş. Sahi unutmadan, bu adamın adı Mercan mış. Şapkasındaki zil çalınca herkes peşine takılırmış. Akşam olunca herkes kuzusunu ve koyunun alıp evine dönermiş. Bu çoban köyün neşesi olmuş. Anlaşılan o ki köyün Mercan Çoban a, Mercan Çoban ın da bu köye ihtiyacı varmış. Seçil Yüzak Zübeyde Hanım İO / 3-A Sanatseverin Şapkası Bu şapka insanların saat sorunu yaşamalarından esinlenerek üretilmiştir. Bu şapka ilginç görünse de çok rahat ve dekoratiftir. Bu şapka, daha çok saatlere ilgisi olanların dikkatini çeker. Zaten bu şapka bir saaatsever tarafından tasarlanmış olsa gerek. Ömer Mart İO / 5-B /Çanakkale İlginç Şapkalı Adam Bu adam, güzel bir evde yaşıyormuş. Bir de şapkası varmış. Çok ilginçmiş. Adam, zamana çok önem veriyormuş. Bu yüzden şapkasında zil ve saat varmış. İşe giderken şapkasını takmıyormuş. Çünkü işadamıymış. Bir gün işe gitmeden önce bir yere uğramış. Akşam saati ayarlamadığı için zil çalmamış. Adam, son anda geç kaldığını anlayıp gitmiş. Ama şapkayı kafasında unutmuş. Patron: Nerede kaldın? Ayrıca bu nasıl bir şapka? demiş. Adam: Kusura bakmayın, saati gece kursaydım, zil çalar haberim olurdu. Yaşlılık Unutmuşum. demiş. Patron: Şapkayı sen mi yaptın? Adam: Evet efendim. Patron: Tamam bir daha geç kalma. Ayrıca şapka sayesinde benden istediğini al demiş. Adam çok mutlu olmuş. Bu şapkadan bir sürü yapmış ve çok ünlü olmuş. Şeymanur Aksöz 10 yaş / Kayseri

Efsane Pınar ın bir şapkası vardı. Şapkasını arkadaşı Pınar a doğum gününde armağan etmişti. Pınar, şapkayı başından ayırmıyordu. Şapkanın adı Efsane ydi. Pınar, bir gün bu şapkayla bir efsane yaşayacağına inanıyordu. Pınar, şapkayı gözünün önünden ayırmıyordu. Yine bir sabah uyandı. Bir de ne görsün! Efsane ortada yoktu. Arkadaşlarını toplayıp Efsane yi aramaya çıktılar. Birçok değişik canlıyla karşılaştılar. Gözlem yaptılar. En sonunda Efsane nin çanının sesi duyuldu. O yöne doğru gittiler. Çok komik bir durumla karşılaştılar. Pınar ın kedisi Mırnav, Efsane nin çanıyla oynuyordu. Pınar ın dediği doğru çıktı. Şapka sayesinde, efsane olabilecek bir olay yaşamış oldu. Bu, Pınar ın hayatında yaşadığı en güzel gündü. Esranur Aygün Cemal Diker İO / 4-C/ İstanbul Minik Şapkacı Bir zamanlar çok uzak ülkelerde, henüz 12 yaşlarında tatlı mı tatlı, güzel mi güzel bir kız varmış. Bu kız şapka merakı olan bir kızmış. Şapkaları öyle çok severmiş ki kimin başında şapka görse hayranlıkla bakarmış. Bu kızın anne babası o çok küçükken ölmüş ve hayatta yalnızca dedesi kalmış. Dedesi de artık iyice yaşlanmış. Bu kızın şapka merakı iki yaşındayken başlamış. Çünkü dedesinin bir şapka dükkânı varmış. Kız küçük olduğundan dedesi onu her gün dükkâna götürürmüş. Bu yüzden şapkalar onun en büyük tutkusu olmuş. Kız, hep değişik şapkalar tasarlarmış. Şu yuvarlak, şu kare, şu renkli olsun diye. Bir gün öyle bir şapka düşünmüş ki üzerinde yuvarlak askısı olan, kenarında saati olan ve bir de askıya asılı zili olan bir şapka tasarlamış. Bu kız bunları düşünürken dedesi dükkânda değilmiş. Tam o sırada kapıdan kadife sesli, uzun boylu kıvırcık saçlı bir hanımefendi girmiş, ve Müşteri: - Kimse yok mu? Küçük kız: - Dedem bir yere kadar gitti, birazdan gelir belki, demiş. Ve başlamışlar ikisi muhabbet ertmeye. Uzun uzun konuşmuşlar. Tam o sırada kapıdan içeri dedesi girmiş ve müşteriye Hoş geldiniz! demiş. Ve müşteriye Nasıl bir şapka bakmıştınız? diye sormuş. Ardından müşteri: - Henüz düşünmedim, ama bir bakarım. Hoşuma gideni alırım. Küçük kız: - Benim size önerdiğim şapkaya bakmaya ne dersiniz? Ve hayalindeki şapkayı söylemiş ama gösterememiş, çünkü o bir hayalmiş. Küçük kız: - Dedeciğim müsaade et de bundan sonra müşterilere ben bakayım demiş. Dedesi onun iyi bir şapkasever olduğunu anlayarak teklifini kabul etmiş. Bu günden sonra dükkâna artık küçük kız bakmaya başlamış. Her gün yeni şapkalar tasarladığından ünü dört bir yana yayılmış. Herkes küçük kızda bu yaşta bu beceriyi gördükçe müşteriler hep oraya gelmeye başlamış. İşleri de çok iyi gidiyormuş. Dükkâna her giren onu takdir ediyormuş. Ve büyük bir azimle çalıştığından dükkânı en büyük, en özel ve en güzel dükkân haline gelmiş. Ve ünlüler, sanatçılar ve tüm insanlar bu dükkâna akın etmiş. Çiğdem Çınar Bartın Akçamescit İO / 7-A

Şapkaların Öyküsü Bu şapkayı büyük işadamları takar. Çünkü o adamların zamanlarını iyi kullanmaları gerekir. Yoksa hayatları düzensiz olur. Bu şapkayı takan kişiler 18 yaşında olabilirler. Bu şapkayı takan kişiler işadamıdır. Bu şapkayı takan kişiler Türkiye, Amerika ve Çin de yaşıyor olabilirler. Bu şapkayı takan kişiler bu şapkayı önümüzdeki yüzyıllarda kullanabilirler. Veya geçmiş yüzyıllarda kullanıyor olabilirler. Muhammed İhsan Koçak İstanbul Yeni Bir Şapka Bir zamanlar küçük bir kulübede yaşlı ve iyi kalpli bir şapkacı yaşarmış. Bu şapkacı, sabah olunca kalkamaz işine geç kalırmış. Her gece çalar saatini kursa bile uyanamazmış. Bir gün masasına oturup düşünmeye başlamış. Sabahları erken kalkması için ne yapabilirdi? Zaten çalar saat bir işine yaramıyordu. Düşündü, o bir şapkacıydı. Yatmadan önce başına takabileceği gir şapka yapabilirdi. Şapkaya takacağı titreyen alarmlı saat şapkanın üst bölümüne konan çanın gürültülü bir şekilde çalmasını sağlayabilirdi. Birkaç gün yapacağı şapka üzerinde çalıştı. Bir hafta sonra güzel şapkasını tamamlamıştı artık. Geriye tek bir sorun kalıyordu. Sorunsa şapkanın işe yarayıp yaramamasıydı. Akşam yatma vakti gelince şapkasını başına taktı ve Umarım işe yarar dedi. Sabah olunca yaşlı şapkacı acayip gürültülü bir çan sesi duydu. Kendi kendine Bu ne gürültü! Tüm uykumu kaçırdı diye yakındı. Tam o anda aklına yaptığı şapka geldi. Şapkası işe yaramış, şapkacının uyanmasını sağlamıştı. Şapkacı, şapkasını biraz süsledi, biraz düzeltti. Aklına muhteşem bir fikir gelmişti. Yaptığı şapkaları satabilir; böylece hem insanlara kolaylık sağlar hem de elde edeceği gelirle kendine güzel bir dükkân açabilirdi. Şapkaları satın alan insanlar artık uyanmakta zorluk çekmiyor, işe geç kalmıyorlardı. Şapkacı sonunda kendine güzel bir dükkân açtı. İçinden söyle dedi Evet! Şimdi sıra başka şapkalar yapıp insan hayatını kolaylaştırmada. İlkim Yağmur Ersem Özel Yüce İO / 5. Sınıf / Ankara Saatçinin Şapkası Zilli ve saatli şapkanın sahibi 30 yaşında ve zamanı iyi kullanan biri. Bu kişi İstanbul da yaşıyor. Mesleği saatçilik olduğu için şapkasına bu düzeneği kurmuş. Çok ünlü olan bu saatçi bu şapkasıyla ününe ün katmış. Şapka düzeneği saate ve zile bağlı olan tellerin hareket etmesiyle çalışıyor. Ayarlanan saat geldiği zaman teller geriliyor ve zil sallanıyor. Bu sayede belirlenen saatin kaç olduğu tahmin ediliyor. Burak Süha Yüksel

Şapkaların Öyküleri Olsun Bu şapkanın sahibi bir kız olabilir. Biraz süslü birisi olabilir. Benim tahminimce bu kişi 13 14 yaşlarında. İşleri saatle ilgili olabilir. Çünkü şapkada saat var. Bence gelişmiş bir yerde yaşıyorlar. Çünkü modern bir şapka. Şapkaları işe giderken ve davetlerde takabilirler. Şapkayı kolaylık olsun diye takabilirler. Örneğin, saate bakmaları gerektiğinde hemen bakabilirler. Burkay Bayazıt / Ankara Çalar Saatli Şapka nın Öyküsü Bir zamanlar çalar saatli şapkası olan bir adam varmış. Bu adam 38 yaşındaymış. Mesleği çiftçilik olduğu için erken kalkıyormuş. Yalnız bu adam erken kalkmayı pek sevmezmiş. Yani biraz uykucuymuş. Bu şapkayı da geceleri yatarken ve çiftçilik yaparken takarmış. Şapkanın saatini kurup uyanır veya saati geldiğinde tarladan evine dönermiş. Bir gün bu şapkayı takıp kasabaya inmiş. Kasabada bu şapkayı gören varlıklı insanlar çiftçinin etrafına toplanmış. Her taraftan Bu şapkayı bana sat, istediğin parayı veririm diye bağrışmalar başlamış. Çiftçi neye uğradığını şaşırmış. En çok parayı verene şapkayı satmış. Aldığı para da çok fazlaymış. Bu parayla geçinip gitmiş. Elif Ece Örnek Maltepe İO / 4-A / Ankara Güneş ve Şapkası Benim sahibimin adı Güneş. Güneş, 16 yaşında. Beni akşam yatarken takar. Çünkü saatim ve zilim sayesinde sabah onu uyandırırım. Güneş saatimi kurar ve o saate göre zilim çalar. Zilim çalınca Güneş uyanır. Sonra hazırlanıp okula gider. Yazın dışarda oynarken zilimi ve saatimi çıkarıp takar. Onu güneşten korumuş olurum. Elektrikler kesilince düğmeme basar; ben de ona ışık veririm. Bazen pilim biter ve görevlerimi yapamam. Buna çok üzüldüğümü gören Güneş yeni pil alır ve ben yeniden görevlerimi yaparım. Güneş in bir de beni temizleme görevi var. Farklı malzemeler kullanarak beni temizler. Güneş her görevini yerine getirir. Bu yüzden onu çok seviyorum. O da beni. Dicle Keçe ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları

Size Sahibimi Anlatayım Merhaba, ben bir şapkayım. Size kendimi tarif edeyim. Benim üst kısmımda çarkı andıran bir süs var. Ortadan da çan sallanıyor. Şapkamın üstündeki koyu mavi süsten bir saat çıkıyor. Çok şaşırdınız değil mi? Size biraz da sahibimi anlatayım. Sahibim kısa, şişman, ellili yaşlarda ve Ankara da yaşayan bir adam. Çok meşgul. Başını kaşıyacak vakti yok. Zaten beni hiç başından çıkarmaz veya masasının ucunda tutar. Çünkü, dediğim gibi meşgul ve her işini saatle yapar. 7 de kalkar, 8 de yemek yer vs... Bu program hiç şaşmaz. Çarkın ortasından sarkan sarı, şirin zil ise vakit gelince onu uyarır. Örneğin saat 7 olunca zil çalar. Çünkü sahibim kalkar. Şu an masanın ucunda duruyorum. Sahibim yine bir şeyler yazıyor, çiziyor. Çünkü o bir yazar! Ben ise tüm görkemimle masanın üstünde kuruluyorum. Sahibim beni alırken duymuştum, fiyatım çok yüksekmiş. Satıcı: Bu şapkayı giymek herkese nasip olmaz beyefendi! Kaçırırsanız çok üzülürsünüz. Tükeniyor zaten depoda kalmadı. diyordu. Sahibim ise : Fiyat yüksek olmasa burada bir dakika bile pazarlık yapmam. Haydi son fiyatı söyleyin. Ben meşgul bir insanım. demişti. Satıcı ise son fiyatı söyledi. Sahibim parayı çıkarıp verdi ve beni başına taktı. Ooohh, o tozlu raflardan kurtulmuştum. Herkes hayranlıkla bana bakıyordu. Bir kadın yanındakini dürtüp: Ben bu şapkayı almayı düşünüyordum. Baksana millet nasılda hızlı! diyordu. Ben de hemen gururlandım ve kumaştan yapılma bedenimi kabarttım. Herkes beni çok beğeniyordu. Tabii ben de buna çok seviniyordum. Sahibim bana gözünün içi gibi bakıyordu. El üstünde tutuluyordum. En çok da buna seviniyordum zaten. Sonuçta ben onun emektarıydım. Sahibim birazdan bir seyahate çıkacak. Benim üretildiğim yere gideceğiz. Yani İstanbul a. Çok heyecanlıyım, yaşasınn!!! Beni de götürecek tabii ki. Çünkü beni çok beğeniyor ve onun çok işine yarıyorum. Valizimizi aldık, gidiyoruz. Görüşürüz!!! Özge Kaymak Bursa Bay Sakar Geçkalan Size Bay Sakar Geçkalan ı tanıştırayım. O, otuz yaşlarında bir gazeteci ve falanca şehrin, falanca mahallesinde, falanca apartmanda yaşıyor. Onun yanından hiç ayrımadığı bir de şapkası var. Şapkası saatli ve çıngıraklı. Şapkasında saat olmasının nedeniyse neredeyse her röportajına gecikmesi. Şapkasındaki saat, vakit gelince onu uyarıyor yani kafasına vuruyor. Çıngırağın nedeniyse Bay Sakar Geçkalan ın, adı üzerinde sakar biri olması. Etrafındaki eşyalara, insanlara zarar vermemek için çıngırağın sesini duyanlar daha dikkatli oluyor. Bütün bu nedenlerden dolayı Bay Sakar Geçkalan şapkasından ayrılamıyor. Betül Eker Düzce

Saç Biti ile Şapka Saç bitimiz bütün akrabalarıyla birlikte Bayan Bitli nin saçlarında yaşardı. Saç biti ikinci sınıf öğrencisiydi ve 8 yaşındaydı. Bayan Bitli saçlarındaki bitlerin belli olmaması için bir şapka aldı. Şapka çok uzundu ve ucu sivriydi. Aynı zamanda da şapka dört katlıydı. Birinci katta okullar, ikinci katta mağazalar ve marketler vardı. Üçüncü katta mağaza ve marketlerdeki ürünlerin imal edildiği yerler yani fabrikalar vardı. En üst kat lunaparkların, konserlerin, havuzların olduğu bir eğlence merkeziydi. Bayan Bitli bu şapkayı aldıktan sonra her şey değişti. Öğrenci bitler harçlıklarına zam, yaşlı bitler de tekrar genç birer bit olmak istiyordu. O kadar çok fabrika vardı ki işsiz bit kalmamıştı. En üst katta iğne atsan yere düşmezdi. Çok eğlenceliydi dördüncü kat. Öğrenci bitler derslerle pek ilgilenmiyordu. Bizim küçük saç bitimiz de buna dahildi. Neyse ki yeni yasa geldi. Artık yaşlı genç bitler sadece bir defa gidiyordu eğlence merkezine. Ama kısa sürede hayat eski haline geri döndü. Herkes buna alıştı. Betül Eker Düzce Çocukların Gözdesi Olan Şapka Bu şapka tam çocukların gözdesi. Gördüğünüz evin içinde iki araba var. Arabalar merdivenden yukarı doğru çıkabiliyor. Pencerenin her birinde farklı sesler var. Hangisine bassanız ses çıkarıyor. Çocukların gözdesi demiştim ya işte 5-10 yaş arası çocuklar bunu takıyor. Bu şapkayı takanlar genellikle sıcak yerlerde oturan kişiler. Şapkayı da gündüz güneşten korunmak için takıyorlar. Bu çocuklar annelerine, babalarına yardım ediyorlar. Tarlada, bahçede, çiftlikte yani anne babalarının çalıştıkları yerlerde takıyorlar. İşte şapkanın özellikleri bunlar; şimdi de sizinkileri dinleyelim. Gülbin Demirezer İstanbul

Gamoz ve Arkadaşlarının Şapkası Bir varmış, bir yokmuş. Fransa da 28 yaşında bir doktor yaşarmış. Bu adamın ismi Gamoz muş. Gamoz, çok iyi kalpli ve dürüstmüş. Bir gün şapka satan bir mağazayı gezerken gözü kırmızı uçlu, ev şeklinde, yeşil ve koyu yeşil renkli bir şapkaya ilişmiş. Onu satın alıp evinin yolunu tutmuş. Gamoz bu şapkayı çok sevmiş. Bu şapkayı çok sevdiğinden onu özel günlerde takıyormuş. Şapkayı hiçbir zaman kaybetmemiş. Arkadaşları, Gamoz un şapkasını görünce çok şaşırıyorlarmış. Çünkü şapka çok garip görünüyormuş. Gamoz arkadaşlarına da aynı şapkadan alıp hediye etmiş. Arkadaşları bu hediyeye çok sevinmişler. Gamoz ve arkadaşları bu şapkaları çok uzun zaman takmışlar. Nadiye Nazlıcan Usta Trabzon Bina Şapka Köyün birinde bir çocuk varmış. Bu çocuğun bir şapkası varmış. Ama şapkası çok değişikmiş; çünkü üstünde bir bina varmış. Bu binanın iki yanında bir yol varmış. Üstünden arabalar geçermiş. Gören, çocuğun deli olduğunu sanırmış. Çocuk bilmese de Bina Şapka nın üstünde insanlar yaşarmış. Eeee o yüzden binanın iki yanında yol, yolun üstünde de araba varmış. Ama bu insanlar çok küçükmüş. Çocuk bir gün şapkasının üstünde insanların yaşadığını öğrenmiş. Küçük insanlar çok korkmuş, çocuk da çok şaşırmış. Ama çocuk küçük insanlara, küçük insanlar da çocuğa alışmış. Mutlu ve mesut yaşamışlar. Beyza Nur Atalay T. Emlak Bankası İO / 3-B / Ankara Uzun Ev Uzun bir apartmanda oturan bir adam varmış. En üst katta oturuyormuş. Apartmanda neredeyse herkesin arabası varmış. O yüzden apartmanda park edecek yer olmuyormuş. Adam bir gün bir plan düşünmüş. Apartmana bir yol yapsam da herkes arabasını eve kadar çıkarsa demiş ve dediğini yapmış. Aklına bir şey takılmış. Eğer ben bunu yaparsam yukarı çıkarken başlarına güneş geçebilir; en iyisi ben bir de şapka yapayım. demiş. Herkes bu planı görsün; aynı zamanda başlarına güneş geçmesin diye şapka yapayım ama şapkanın üzerinde planım olsun. demiş ve yapmış. Böylece hem insanların başına güneş geçmemiş hem de insanlar o şapkadan örnek alarak evler yapmışlar. Ege Açıköz

Şapkam Ev Oldu Sabah uyandığımda sahibim Seda yine arkadaşlarıma bağırıyordu: - Siz neden hep böylesiniz? Siz neden hep böyle düşersiniz? Hemen ardından mağazaya çok tatlı bir erkek çocuğu girdi. Annesine beni göstererek bir şeyler dedi; ama ben anlamadım. Sonra Seda: - Buyurun efendim. Size nasıl yardımcı olabilirim? diyerek söze girdi. Çocuğun annesi beni göstererek: - Ben şuradaki şapkayı istiyorum dedi. Seda da beni eline alarak: - Oh işte sonunda birinizden kurtuluyorum. dedi. Ama ben Seda ya hiç aldırmadım. Ne de olsa sonunda buradan kurtuluyordum. Seda beni çocuğa verirken yüzünde bir gülümseme vardı. Sonradan öğrendim, çocuğun adı Emre ymiş. Emre aslında çok iyi bir çocukmuş; ama bazen ailesini çok üzüyormuş. Neyse sonra Emreler in evine ulaştık. Annesi Emre ye çikolatalı süt getirdi. Ama Emre sadece süt istediğini söyledi. Ben Emre nin bu davranışına çok kızdım; ama söyleyemedim. Ne de olsa ben bir şapkaydım. Kendimi duysam bile sesimi başkalarına duyuramazdım. Eee tabii şapka arkadaşlarım hariç. Çünkü onlar da benim gibi. Ah, diyorum ki şu Emre ye birazcık saygılı davranmayı öğretsem. Bir an baktığımda Emre çoktan uyumuştu. Acaba hangi rüyaları görüyordu. Bunu çok merak ettim. O yüzden ben Emre nin rüyalarına girmeye karar verdim. Çalıştım, çalıştım, çalıştım; ama başaramadım. Sonra aklıma Şapkalar Perisi nin beni dünyaya indirmeden önce söylediği sözler geldi. Şapkalar Perisi o zaman bana: - Bak Curcuna cığım eğer sen birisinin düşüncelerini okuyup ona göre hareket etmek istersen o kişinin adını üç kere tekrarlaman gerek. Ama eğer içinden gelerek söylemezsen bunu yapamazsın. demişti. Ben de Şapkalar Perisi nin bu sözlerine uyarak en içten sesimle üç kere Emre, Emre, Emre diye tekrarladım ve birden kendimi Rüyalar Ülkesi nde buldum. Emre nin gördüğü bir sürü rüyanın içinden geçtim. En çok da Emre nin bebeklik rüyalarını beğendim. Gittim, gittim. Sonunda Emre nin şimdi gördüğü rüyanın kapısının önüne geldim. Ama kapı kapalıydı ve önünde iki tane nöbetçi vardı. Nöbetçilerden birine sordum: - Acaba bütün rüya kapıları açıkken bu niye kapalı? Nöbetçilerden çok garip bir cevap aldım: - Çünkü bu rüya hâlâ devam ediyor. dediler. Ben de çok şaşırdım. Sonra nöbetçilerden biri bana: - Hey sen, buraya çok mu girmek istiyorsun? diye sordu. Ben de: - Tabii ki istiyorum. Lütfen bana bunun bir yolunu gösterin. Yoksa meraktan öleceğim. dedim. Nöbetçiler de bana bunun sadece tek bir yolu olduğunu söylediler. Ben de bunun ne olduğunu sordum. Nöbetçiler de: - Bunun tek yolu, senin bize Emre yi çok sevdiğini göstermendir. dediler. Ben de Emre yi çok sevdiğimi ve ona saygılı davranmayı öğreteceğimi söyledim. Bu sözümden sonra nöbetçiler bana inanıp beni Emre nin rüyasının içine soktular. Emre, rüyasında kendisinin ev şeklinde bir şapkası olduğunu görüyordu. Bunu görünce hemen eve döndüm ve Şapkalar Perisi ni çağırdım. Ona beni alıp götürmesini, yerime de ev şeklinde bir şapka getirmesini istedim. Peri de beni çok sevdiği için bu isteğimi yerine getirdi. Emre sabah uyandığında başucunda rüyasındaki şapkayı görünce bağırmaya başladı: - Şapkam ev oldu. Şapkam ev oldu. Sonra bunu annesinin aldığını sandı. Bu yüzden bir daha annesine saygısızlık yapmadı. Arada sırada benimle birlikte çektirdiği fotoğraflara bakıp beni çok özlediğini söylüyordu. Ben de hem Emre nin istediği şapkayı ona verdiğim hem de Emre yi saygılı bir çocuk yaptığım için kendimle gurur duyuyordum. Sıla Gezgin Şht. Üst. Konuralp Özcan İO / 3-A / İzmir