Kadınların Emsalsiz görevi. Dü ünceniz genç kal



Benzer belgeler
Anlamı. Temel Bilgiler 1

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Hazret-i Muhammed (S.A.V.) altı yaşındayken annesi vefat etti. Dedesi Abdül Muttalib çocuğu himayesine aldı, fakat iki sene sonra o, da öldü.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HZ HATİCE İLE EVLİLİĞİ

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Azrail in Bir Adama Bakması

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Genç Kız ve Erkeklerin Evlilik Algısı

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Betül Erdoğan.

Question. Masumların (Allah ın selamı üzerlerine olsun) velayet hakkına sahip olduklarının delili Nedir?

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

D İ N H İ Z M E T L E R İ G E N E L M Ü D Ü R L Ü Ğ Ü AİLE VE

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

BEYANAT. Ahmed el Hasan (a.s)

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Dua ve Sûre Kitapçığı

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Eski Mısır Hukuku: Koca bazı şartlar altında birden fazla kadınla evlenebilirdi

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Tövbe ve Af Dileme-4

dinkulturuahlakbilgisi.com

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Gençlik Eğitim Programları 7. SINIF SİYER-İ NEBİ

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-4 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER NADİROĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

olduğunu fark etti. Takdir ettiği öğretmenleri gibi hatta onlardan bile iyi bir öğretmen olacaktı.

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

Lütfi ŞAHİN /

Mekke; Kabenin etrafında Öteller

Yazar= Soner DUMAN. Soru:

İsimleri ilk önce Berre idi, Zatı saadetleri ile evlendikten sonra ismini değiştirip Meymune koydular.

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.


Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Transkript:

Dü ünceniz genç kal DÜŞÜNCE & FİKİR DERGİSİ SAYI: 14 Kadınların Emsalsiz görevi Şiraz; Heyecan, aşk ve gazelin şehri... Hz. Peygamber in gözünden Hz. Hatice Lübnan a YEŞİLAY İnsan kaçakçılığı; Kadınların emsalsiz görevi Diyorlarki sen nesin azizem Yolculukta fotoğraf çekmek Anne ve islamdaki makamı YIL: 2 NİSAN / 2014

Editörden... Merhaba Baharın bereketi ve tüm canlıların hayata yönelik yenilenme mevsimi tabiat gereğince kendini gösterdiği şu günlerde, biz insanoğlu için de idraki anlamda derin bir mana taşıyor. Hayata yeniden başlamak ve bana göre en çok üzerinde durmamız gereken konu keşke lerdir. Geçmişte biriktirdiğimiz keşkelerin altında yatan nedenleri gözden geçirmekte yarar vardır. Bugün yağmur damlalarından bu nur katreleri düştü kalbe. Yazmak için sayfayı açtığımda ne yazacağım konusunda hiç bir tasarım yoktu. Ancak yağmur bahis olacağı kesindi. Çünkü sunu biliyoruz ki, hangi nimet elimizdeyse onun hikmetini bilmeli, şükrünü etmeliyiz. Yağmurda güneşi düşlemek bana doyumsuzluk ve şükürsüzlük gibi geliyor. Hayatta sunulan imkânlar, ortamlar, zaman için de bu böyle. Mevcut olanla şükredip, daha iyiye doğru gitmek mümince bir tavır, aksi bir durum; şükürsüzlük, nankörlük belki, -keşkelerle- başlayan cümleler; kader çizgisi geçtiği koordinata itiraz içeriyor. Bunları düşündüğümde ancak su noktada keşkeli cümleler kuruyorum: keşke daha çok şükreden bir kul olabilsem, keşke daha bilinçli, şuurlu, sonsuzluğa yönelebilsem, keşke, verme imkânım olsa da bütün dünyadaki aç, susuz, yetim, insanlara el uzatabilsem. Düşünce açlığından yoksun insanlara zihnimde aydınlık fikirlerimi yayabilsem, ilmim artsa, daha çok bilsem, bilsem ve bildiğimi yasasam ve yasatsam. Keşke... Keşke lerden uzak bir ömrün hakim kalma umuduyla güne başladığımız her zaman, bir şeyi ihmal ettiğimizi fark edemiyoruz. Ya da önemsemiyoruz. İşte önemsemediğimiz bu küçük nüans aslında bir çok olumsuzluğu, pişmanlıkları ve bunların devamında keşke leri getiriyor. Hayatın kıyısında yürüdüğümüz dünya hayatında bütün gerçekleri göz ardı etmemek gerekiyor. Bahar bir yenileme iklimidir. Bu nedenle insanın tüm benliğiyle kendini resetlemesi gerekiyor. Ya Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Âmin... Sözde kalın Editör

KÜNYE FİKİR VE DÜŞÜNCE DERGİSİ Yayın Süresi: Düşünceniz genç kalsın... NİSAN Yıl: 2 Sayı: 14 6/9 Ali Değirmenci Mesajın ve Risaletin ilk tanığı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü & Editör Aydın ALTAY Genel Yayın Yönetmeni Ferşid PİROUZNİA Haber Müdürü Mehmet GÜRHAN Tercüme Fatma BATKİTAR Fatma Zehra YÜCEL Dilek Çetin Kültür Sanat & Sinema Turgay CANDAN Sanat Yönetmeni Eyyüp Sultan SOYLU Dizgi & Tasarım ERS REKLAM İletişim info@7soz.com 10/11 12/13 14/17 Hz. Peygamber in gözünden Hz. Hatice İnsan Kaçakçılığı; Batı nın övündüğü yeni ticaret Kadınların emsalsiz görevi

İÇİNDEKİLER 18/19 Aydın ALTAY Diyorlarki sen nesin azizem 36/39 40/49 Ümmetin anası Hz. Hatice Mehmet GÜRHAN Bağımlılık nedir 20/21 Kadir AKARAS Hum göletinin dalgaları 50/51 52/55 Lübnan yeşilayı kuruyor Yolculukta fotoğraf çekmek 22/25 Komşuluk sizin için neyi ifade ediyor 56/57 Zehra ASUMAN Ve insan aldanmayı öğrendi 26/29 Musa AYDIN Anne ve islamdaki makamı 58/61 Doc. Dr. Jale ERTEN Mevsimsel ALLERJİK Saman nezlesi 30/31 Senem GÜMÜŞ Nisan çiçeği ne? 62/63 DYT. Şehnaz Çakır Erci Bahar ve sağlıklı beslenme 32/35 Şiraz Heyecan aşk ve gazelin şehri 64/65 Uzm. Dr. İlker SONMAZ Bahar ağrılarından kurtulmak mümkün mü

Ali DEĞİRMENCİ Mesajın ve Risaletin İlk Tanığı İslâm tarihi, Hz. Muhammed (s) in Yüce Allah tarafından elçi olarak seçilmesi ve vahiy almasıyla başlar. Tarihe ve topluma, iletilen bir bildirimle gerçekleşen bu müdahale ve mücadelede, 40 yaşındaki elçinin yanı başında onurlu ve vakarlı bir kadın yer almıştır. Hz. Muhammed (s) in Hira yolundaki azığını o hazırlamış, evdeki dinginlik ve güzelliği o besleyip büyütmüş, onun titreyen ellerini ilk önce o tutmuş, onun üstünü o örtmüş, onu uyandırıp donatarak davete o yollamış, onun yediği tekme tokatları ve küfürleri o savuşturmuş, onun yaralarını ağlayarak ilk önce o sarmış, onunla birlikte Kâbe ye ilk kez o yürümüş, onun mesajını kadınlara ve karşılaştıklarına ilk kez o ulaştırmış, onun gözyaşlarına o eşlik etmiş, onun dualarına ilk kez ellerini o kaldırmış, onun çağrısına yönelen köleleri, mahrum ve müstezafları ilk kez o doyurmuş, Mekke nin en zengin kadınıyken bütün varlığını harcayarak onunla birlikte karnına taşları ilk kez o bağlamış, bir yetim olarak başkalarının evinde büyüyen bir adamın içindeki yaraları ilk kez o görüp dinlemiş, tevhid mektebinde tertemiz bir çocuk olarak büyüyen Ali ye ilk kez o kol kanat germiş, zorba müşriklere onurlu ve başı dik bir şekilde haykıran ilk kadın o olmuş, dahası âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamberin ilk yâranı, yoldaşı ve bağlısı o olmuştur. İkinci bir Hira dır Hz. Hatice. Mektebin hazırlayıcısı, kurucusu ve aynı zamanda ilk hanım öğretmenidir. Bir peygamber eşi olmasının yanında, bir kadın ve Müslüman olarak da değerli ve örnekliği sürdürülebilir vasıflara sahiptir. İyi yetişmiş, akıllı, dünyayı tarazlayan bakışlara sahip, kendi hayatını biçimlendirip anlamlandırabilen biridir. Kararlı, onurlu ve kurucu bir özne olmayı; hak edilmiş bir bilinç ve sezgiyle gerçekleştirebilen ideal bir kadın, örnek bir kişiliktir. Kirli ve yozlaşmış Mekke ortamında kendisi olmayı başarmıştır. Ticaretle uğraşmış, kimseye yük olmamıştır. Dikkatli, donanımlı ve özgüven sahibidir. Kendisiyle evlenmek için can atan onca kibirli adamı reddetmesinin yanı sıra, izleyip güvendiği ve zamanla hayranlık ve sevgi duyduğu bir insana, itirazlara rağmen evlenme teklifini o götürmüştür. Ki tarih; o yetim, yoksul ve mahzun adamın çölün ortasındaki küçük bir 6 7SÖZ

evde büyüyüp çoğalan çığlık ve çağrısında, ona eşlik eden o güzel ve temiz simayı hâlâ örnek göstermekte ve adını saygıyla anmaktadır. KISA BİYOGRAFİSİ 556 yılında Mekke de doğduğu kabul edilmektedir. Birçok kaynakta, Kureyş eşrafından biri olarak kabul edilen babası Huveylid in, Ficar savaşından önce öldüğü rivayet edilmektedir. Annesi, Fâtıma bint Zâide dir. Hz. Hatice, üstün iffetinden dolayı, Müslüman olmadan evvel Tâhire lakabıyla anılmış, Kübrâ sıfatı ise Rasulullah ın en büyük hanımı olması nedeniyle sonraki dönemlerde kullanılmıştır. Hatice evlilik çağına gelince, amcasının oğlu Varaka b. Nevfel ile evlendirilmek istenmiş; fakat bu gerçekleşmemiştir. Hz. Muhammed (s) ile evlenmeden önce iki evlilik yapmıştır. İlk olarak Ebu Hâle Hind b. Zürâre et-temimî ile evlenmiş; bu evlilikten Hz. Peygamber (s) in şemailine dair rivayetiyle tanınan ve onun terbiyesinde yetişen Hind adlı oğlu ve bir de kızı olmuştur. Daha sonra Atik b. Âbid el-mahzumî ile evlenmiştir. İkinci kocasının ölümü üzerine, Kureyş in ileri gelenlerinden bazıları, Mekke nin en soylu, en zengin ve en güzel kadınlarından biri olan Hatice ile evlenmek istemiş; ancak o bunların hepsini geri çevirmiştir. Hatice, güvendiği kimselerle ortaklaşa ticaret yaparak hayatını sürdürmüştür. Bu esnada, tanıdıklarının önerisi üzerine, çevresinde üstün ahlâk sahibi ve güvenilir bir genç olarak tanınan Hz. Muhammed ile bir ortaklık anlaşması yapmış ve kölesi Meysere yi de hizmetine vererek Şam a gitmesini istemiştir. Dönüşte, Abdullah oğlu Muhammed in, hem başarılı bir tacir hem de dürüst ve doğru sözlü bir insan olduğuna karar vermiştir. Bu konuda kendi gözlemleri ve yorumlarıyla yetinmeyen Hatice, kölesi Meysereden de bu yeni ortağının ahlâkı ve davranışları hakkında ayrıntılı bilgi edinmiştir. Gözlemleri, izlenimleri ve soruşturmaları sonucunda, bu genç ve dürüst adama karşı hem bir hayranlık hem de içten içe bir sevgi duymaya başlayan Hatice; bir süre sonra ona evlenme teklif etmiş ve teklifinin kabul edilmesiyle büyük bir mutluluk duymuştur. NİSAN 2014 7

İleride, Allahın insanlar arasından seçtiği son elçi sıfatıyla tarihin akışını değiştirecek olan yirmi beş yaşındaki Muhammed, aldığı bu teklifi amcalarına götürmüş ve onların görüşünü de almak istemiştir. Ebu Talib ve kardeşleri bir toplantı yaparak evliliği uygun görmüş, 400 veya 500 dirhem (bazı kaynaklarda ise yirmi dişi deve) vererek, Hatice nin amcası Amr b. Esedin de katılımı ve tanıklığıyla, evliliğin gerçekleşmesine yardımcı olmuşlardır. Kimi kaynaklarda, Hatice nin babası Huveylid in bu evliliğe razı olmadığı, kızının Ebu Talib in çulsuz yetim iyle evlenmesinin kendilerini küçük düşüreceğini söylediği; bu nedenle merasimden önce içki içirilerek sarhoş edildiği, daha sonra da Hatice tarafından ikna edildiği rivayetleri de yer almaktadır. Bu evlilik sırasında Hatice nin kırk yaşında olduğu genelgeçer bir kabul haline gelmiş durumdadır. Fakat onun bu sırada otuz yedi hatta yirmi sekiz yaşında olduğunu ileri süren rivayetler de vardır ve bunlar İbn Sad ın Tabakat ında zikredilmektedir. Bu rivayetler yabana atılmamalıdır; zira hepsi de İslamiyet ten önce olmak üzere Haticenin bu evlilikten yedi çocuk sahibi oluşu gerçeğiyle daha çok bağdaştıkları görülmektedir. Hz. Muhammed ile Hatice nin ilk çocukları olan Kasım iki yaşında ölmüştür. Rasulullah, Ebu l Kasım künyesini onun adından almıştır. En büyük çocuklarının Zeynep olduğunu söyleyenler de vardır. Daha sonra Rukıyye, Ümmü Külsûm ve ileride Hz. Ali ile evlenecek olan Fâtıma doğmuştur. Çocuklarından Tayyib (Abdullah) ile Tâhir, nübüvvetten önce vefat etmiştir. Belazurî, İbn Abdülber, Mizzî gibi bazı kaynaklarda Abdullah, Tâhir ve Tayyib in aynı çocuk olduğu, İslâmiyet ten sonra doğduğu için bu çocuğun Tayyib ve Tâhir lakabıyla anıldığı kaydedilmektedir. İLK EŞ, İLK MÜSLÜMAN, İLK YOLDAŞ Hatice nin destek ve güveni, sahip olduğu itibar ve ekonomik güç, Hz. Muhammed in hayatında dünyevi bir sükûnete ve manevi bir arayışa olanak sağlamıştır. Risaletten önce Hz. Muhammed in Mekke den uzakta, özellikle Hira da tefekkür ve ibadet ettiği günlerde Hatice onunla hep meşgul olmuş, eve dönmesi geciktiği zamanlarda hizmetkârları aracılığıyla ona ulaşmıştır. Onun, Hz. Muhammed in hayatındaki en önemli rollerinden biri, peygamberlik geldiği zaman kendisine herkesten önce inanması ve onu bütün varlığıyla eşini desteklemesidir. Kaynaklarda, Hz. Muhammed in Hira mağarasında Cebrail le karşılaşması ve vahiy almasıyla ilgili aktarımlar farklı rivayetlerle işlen- 8 7SÖZ

se de hemen hemen tamamında Rasulullah ın Hatice ye yönelmesi ve şaşkınlığını hatta korkusunu onunla paylaşması benzer ifadelerle dile getirilmektedir. Hz. Hatice onu sakinleştirmeye çalışmış, güvenini ve inancını dile getirmiş, örnek alınacak bir eş ve yoldaş olgunluğuyla hareket etmiştir. Buhari ve Müslim başta olmak üzere birçok kaynakta geçen şu sözler, Hz. Hatice nin eminliğini ve yüceliğini gösterdiği kadar Hz. Muhammed in örnek kişiliğinin ve günlük hayat pratiğinin önemli ipuçlarını da barındırmaktadır: Yemin ederim ki Allah seni hiçbir zaman utandırıp üzmez. Çünkü sen akrabanı gözetirsin. Doğru konuşursun. İşini görmekten âciz kimselerin elinden tutarsın. Yoksulları kayırırsın. Misafirleri ağırlarsın. Haksızlığa uğrayan kimselere yardım edersin. İnsanların Rasulullah a vahyin mahiyetini ve ilk günlerde yaşadıklarını sorması muhtemeldir ve Kur an da da bu konuyla ilgili çok sayıda işaret söz konusudur. Yine muhtemeldir ki Allah ın şerefli elçisi, ilk günlerde evde konuşulup yaşananları da arkadaşlarıyla paylaşmış ve Hz. Hatice nin güzel ve huzur veren söz ve davranışlarından da söz etmiştir. Zamanla kimi değişmelere uğrama ihtimali olsa da Hz. Hatice nin tavrı ve özlü sözleri çağlarüstü güzelliklerle doludur. Güzel bir ahlâk üzere olan Rasulullah ı betimleyen bu sözler, sıradan bir siyer bilgisi olmasının ötesinde, ilk ve en büyük davetçinin yol azığını nelerin oluşturduğunu göstermesi açısından daima önemsenmeli ve güncelleştirilmelidir. Buhari nin Sahih inde, Hatice nin daha sonraki etkinliği hakkında da rivayetler yer almaktadır: Evdeki ilk teskin çabalarından sonra Hz. Peygamber (s) i alıp amcasının oğlu Varaka b. Nevfel e götürmüştür. İbranice bilen, Tevrat ve İncil i okuyabilen, daha önceleri Hıristiyanlığı kabul etmiş olan bu âlim, Rasulullah ı dinledikten sonra, ona görünen meleğin bütün peygamberlere vahiy getiren melek olduğunu söylemiştir. Hz. Hatice, Senin Allah ın resulü olduğuna şehadet ederim. diyerek Müslümanlığı kabul etmiştir. Yeryüzünde sadece üç Müslümanın bulunduğu İslamiyet in ilk günlerinde, Rasulullah ve Hz. Ali ile birlikte bazen Kâbe civarında, bazen de evinde ibadet etmiştir. Rasulullahın ilk eşi ve İslâm ın ilk inananı olan Hz. Hatice, müşriklerin zulüm ve zorbalıkları karşısında Hz. Muhammed (s) i hiç yalnız bırakmamıştır. Sıkıntılara onunla birlikte göğüs germiş, onunla birlikte sevinmiş, onun gözyaşlarına eşlik etmiş, onunla birlikte davette bulunmuştur. Mekkeli müşriklerin Müslümanlara boykot uygulayıp kuşattıkları sürede de Hz. Peygamber (s) ile birlikte üç yıl boyunca muhasaraya göğüs germiştir. Servetini onun davası uğrunda harcamaktan da asla geri durmamıştır. Hz. Hatice, kimi zaman hayatın getirdiği sıkıntılarla, kimi zaman da İslam düşmanlarının eziyetleriyle karşılaşan fakat daima örneklik ve mutlulukla pekişen yaklaşık yirmi beş yıllık bir evlilik hayatından sonra, hicretten üç yıl önce vefat etmiştir. Hz. Peygamber (s), onun vefatından üç gün önce amcası Ebu Talib i de kaybettiği için iki büyük destekçisini yitirmiştir. Amcasından sonra eşini de kaybeden Hz. Muhammed (s) in çok üzüldüğü, günlerce ağladığı ve bu yıla hüzün yılı dendiği, birçok kaynakta geçmektedir. Siyer ve tarih müellifleri; Hz. Peygamber (s)in, kendisinden sonra başka hanımlarla evlendiği halde Hz. Hatice yi hiçbir zaman unutmadığını, ilk eşinin fedakârlığını ve dostluğunu her fırsatta dile getirdiğini aktarmaktadırlar. Hatta bizzat Hz. Âişe nin kendi ağzından, onun Hz. Hatice yi kıskandığını, bu vefa duygusunu ve sevgiyi hazmedemediğini aktaran rivayetler bulunmaktadır. Hz. Hatice nin aleyhinde konuşulmasından rahatsız olan Rasulullah, Hz. Âişe nin kendisini ondan hayırlı görmesini tasvip etmemiş, davasına kimsenin inanmadığı günlerde onun yanı başında olduğunu, halkın kendisini yalanladığı sırada onun tasdik ettiğini, hiç kimsenin kendisine bir şey vermediği bir dönemde onun İslâm davasını bütün varlığıyla desteklediğini, üstelik diğer eşlerinden çocuğu olmadığı halde Allah ın kendisine ondan çocuk verdiğini söylemiştir. Onun, ümmetin en hayırlılarından olduğunu dile getiren Rasulullah, o hayatta iken bir başka kadınla evlenmemiştir. Hz. Hatice, hangi mezhep ve meşrebe bağlı olursa olsun bütün Müslümanlar tarafından sevilip sayılmış, Arap olan ve olmayan İslam toplumlarında Hatice adı kız çocukları için yaygın bir isim haline gelmiştir. NİSAN 2014 9

Hz. Peygamber in Gözünden Hatice Hatice, kadınlar içinde Hz. Muhammed in (s.a.a) davetine ilk inanan kimseydi. Onun kutsal hedefleri uğrunda sahip olduğu her şeyi feda etti. Bütün servetini Hz. Resulullah ın (s.a.a) önüne koydu ve şöyle dedi: Sahip olduğum her şey senin önünde ve senin emrindedir. Allah sözünün yücelmesi ve dininin yayılması uğruna bu malı dilediğin gibi kullan. Hz. Peygamber le birlikte Kureyş in işkencelerine, boykotuna, kuşatmasına katlandı. Kuşkusuz Hatice nin bu benzersiz ihlâsı, bu samimi imanı, bu içten sevgisi, Resulullah tan (s.a.a) gerekli karşılığı alacaktı. Hak ettiği sevgiyle, ihlâsla ve saygıyla karşılık görecekti. Resulullah (s.a.a) onu öylesine derin bir sevgiyle seviyordu ki, ona o denli vefa duygusuyla bağlıydı ki, bu sevgi Hatice nin ölümünden sonra da devam etti. Diğer eşlerinden hiç kimse Hatice nin yerini tutamadı. Nitekim Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ümmetimin kadınlarının en hayırlısı, Hatice bint-i Huveylid dir.[1] Aişe nin şöyle dediği rivayet edilir: Hz. Resulullah ın (s.a.a) yanında Hatice anıldığı zaman, onu övmekten ve onun için bağışlanma dilemekten üşenmezdi. Bir gün yine onu andı. Bu, kıskançlık duygularımın kabarmasına neden oldu. Dedim ki: Bir kocakarı değil miydi? Allah sana ondan 10 7SÖZ

mıştan bir evle müjdele.[3] Hz. Peygamber (s.a.a) ona derin bir saygı beslediği ve takdir ettiği için onun arkadaşlarına da saygı gösterir ve onlara ikramda bulunurdu. Nitekim Enes şöyle rivayet eder: Hz. Peygamber e bir hediye verildiği zaman şöyle derdi: Bu hediyeyi falan kadının evine götürün. O Hatice nin arkadaşıydı. Hatice onu severdi.[4] Rivayet edilir ki: Peygamber efendimiz (s.a.a) bir koyun kestiği zaman, Bunu Hatice nin arkadaşlarına gönderin. derdi. Aişe bunun sebebini sorduğunda ise, Ben, onun sevdiklerini severim. derdi. daha iyisini vermedi mi? Peygamber (s.a.a) bu sözümden dolayı o kadar öfkelendi ki, saçlarının ön tarafları titriyordu. Dedi ki: Allah a yemin ederim ki, ondan daha iyisi bana verilmiş değildir. İnsanların inkâr ettikleri bir zamanda o bana inandı, insanların beni yalanladıkları bir sırada o beni doğruladı. İnsanların beni her şeyden yoksun bıraktıkları bir sırada o sahip olduğu her şeyi benim için harcadı. Diğer eşlerim beni evlâttan yoksun bırakırken, Allah ondan bana evlât bahşetti. Aişe diyor ki: Bunun üzerine kendi kendime şöyle dedim: Allah a yemin ederim ki, bir daha onun hakkında kötü bir şey söylemeyeceğim. [2] Bir rivayette Cebrail in (a.s) Resulullah a (s.a.a) inip şöyle dediği yer alır: Yanına gelen Hatice dir. Rabbinin selâmını ona söyle. Onu cennette gürültüsü olmayan ve bitkinliğin yaşanmayacağı ka- Rivayet edilir ki: Bir gün, Hz. Peygamber (s.a.a) Aişe nin evinde bulunurken bir kadın gelir. Hz. Peygamber (s.a.a) bu kadını karşılar, onunla sıcak ve samimi bir şekilde ilgilenir. Bir an önce kadının ihtiyacını gidermeye çabalar. Aişe buna şaşırır. Resulullah (s.a.a) şöyle der: Bu kadın Hatice yaşarken bize gelip giderdi. Hatice, Allah katında yüce bir makama ve yüksek bir dereceye eriştikten sonra, Resulullah ın (s.a.a) takdir ve saygısını hak etmişti. Allah ona cennette yüksek bir derece bahşetti. Resulullah (s.a.a) onun cennetteki yerini açıklarken şöyle derdi: Cennet kadınlarının en üstünleri Hatice bint-i Huveylid, Fatıma bint-i Muhammed, Meryem bint-i İmran ve Firavun un karısı Asiye bint-i Mezahim dir.[5] ---------------------------------------------------- [1]-Tezkiretu l-havas, s.302, Necef basımı; Müsned-i İmam Ahmed, 1/143 [2]-Tezkirtu l-havas, s.303 [3]- age. [4]-Sefinetu l-bihar, 2/570, tahkikli baskı [5]-Zehairu l-ukba, Taberî, s.52; el-müstedrek, Hakim, 3/160, 185 NİSAN 2014 11

İnsan kaçakçılığı: Batı nın övündüğü yeni ticaret Bazı Batılı kaynaklar henüz 21 milyon kişinin köle olarak yaşadığını söylüyor. Uluslararsı İş Kurumu nun 2012 raporu bunu onaylıyor. Bu rapora göre, dünyadaki zorunlu işçilerin % 56 sı Asya-Pasifik Okyanusu bölgesinde bulunuyor ve bu 11 milyon 700 bin kişiyi kapsıyor. İkinci olarak % 17 ya da 3 milyon 700 bin işçi Afrika kıtasında köle olarak çalışıyor. Amerika da sonunda kanunsuz olarak ilan edilen kölelik döneminin zirvesinde toplam 4 milyon kişinin köle olarak yaşadığını dikkate alırsak, şu anki istatistikler 21. yüzyılda köle sayısının 5 kattan fazla arttığını gösteriyor. Son senelerdeki dünya ekonomik krizi, sadece modern köleliğin şiddetlenmesi için ortam hazırlamış ve istatistikleri yükseltmiştir. Bu rapor, bu kişilerin % 90 ının ya da 18 milyon 700 bin kişinin evlerde veya özel kuruluşlarda zorunlu olarak çalıştırıldığını ve bunların % 22 si veya 4,5 milyonunun cinsel istismara hedef olduğunu gösteriyor. Diğer taraftan bu kişilerin % 67 si veya 14 milyon 200 bin kişi ta- 12 7SÖZ

rım, inşaat veya endüstri işlerinde zorunlu olarak çalıştırılmakta. Zorunlu işçilerin en yoğun rastlandığı yer, Avrupa nın merkezi ve güneydoğusu. Burada her bin kişiden 4 kişi bu durumda. Modern kölelik kurbanlarının % 26 sını ya da 5,5 milyonunu 18 yaş altı çocuklar oluşturuyor. Bunların çoğu kız ve cinsel istismara hedef oluyorlar. Diğer gençler ise endüstri merkezlerinde çalışmaya zorlanıyor. Hatta 12 yaşındaki veya biraz daha büyük erkek çocuklar birçok bölgede çocuk asker olarak kullanılıyor. Bu durum batı ülkelerinde dikkat çekici oranda. İstatistiklere göre zorunlu işçilerin % 56 sı yani 11 milyon 800 bin kişi kendi ülkesinde kalıyor. Örneğin Hindistan, fakir vatandaşların birçoğunun zorunlu çalışmaya mecbur olduğu bir ülke ve çok sayıda kadın ve çocuk, çoğunlukla organize olmuş suç örgütleri tarafından idare edilen insan kaçağı ve fuhuş şebekelerine satılıyor. Modern köle ticareti veya insan kaçakçılığının yıllık 32 milyar dolar geliri olduğu tahmin ediliyor. Birçok kaynak, bu gelirin Birleşmiş Milletler in yıllık tahmini 32 milyar dolardan da daha fazla olduğunu söylüyor. Birleşmiş Milletler, en az 2,5 milyon insan kaçakçılığı kurbanının kendi iradeleri dışında kölelik ve zorla çalıştırmak için evlerinden başka yerlere taşındığını bildiriyor. İnsan kaçakçılığı kurbanlarının % 79 u, cinsel köleliğe hedef olan kadınlar ve küçük çocuklar. İnsan kaçakçılığı kurbanlarının % 15 ini çoğunlukla çok zor şartlarda çalışmaya zorlanan erkekler oluşturuyor. NİSAN 2014 13

Kadınların Emsalsiz görevi; Analık Kadınların en önemli ve fıtri görevlerinden biri analık görevidir. Batı dünyasında feminist hareketler ve kapitalist düzen kadınların bu rolünü zayıflatmaya ve hatta analık görevini tümüyle bu insanların yaşamından silmeye ve kadın hakları bahanesi ile sorgulamaya çalışılıyor ve analık görevinin kadınların ilerlemesi yolunda ciddi bir engel oluşturduğunu ileri sürülüyor. Buna karşın psikologlar, bir kadının yaşamında en mutlu anı, anne olduğu anlardan ibaret olduğunu belirtiyor. Kanadalı yazar William Gardner bir kadın için bir bebek doğurmak ve onu bir insan olarak yetiştirmekten daha muhteşem ve daha önemli bir şey söz konusu olmadığını vurguluyor. Öte yandan Batı nın kapitalist düzeni eşcinselliği yaygınlaştırarak analık görevini sorgulamaya ve renksizleştirmeye çalışıyor. Kuşkusuz eşcinsellik en büyük günahlardan biridir ve insan fıtratına aykırı bir ameldir. Eşcinsel inan kendi fıtratından ve doğasından uzaklaşmış olur. Hiç bir insan kendi hemcinsi ile mükemmel hale gelemez ve ancak karşıt cins- 14 7SÖZ

ten iki insan bir araya geldiği zaman bir birini tamamlayabilir. Gerçekte yüce Allah insanları karşıt cins olmaksızın eksik olacak şekilde yaratmıştır ve her insan ancak karşıt cinsten bir insanla bir araya gelince tamamlanmış olur. Kadın ve erkek hem fiziksel ve hem ruhsal açıdan bir birine bağımlıdır ve yan yana gelince bir birini tamamlayabilir ve evlat sahibi olabilir. İngiliz seyyah ve belgeselci David Huse, kadın ve erkeğin bir birinden farklı olduğunu ve görev ve sorumlulukları bir birine tamamladığını, tek cinsten oluşan bir toplumun hayal bile edilemeyeceğini belirtiyor. Bundan başka kadın ve erkek arasında izdivaç anlaşması, beşeriyetin bekasının güvencesidir ve böylesine kutsal bir anlaşma sayesinde beşeriyetin soyu devam eder. Çünkü dünyanın yaratılış gayesi insanların varlığı ve yetişmesi ve kemale ermesidir. İzdivaç kurumunda ayrıca insanlar fikri ve ruhi açıdan huzura kavuşur ve kemale ermek için uygun bir ortam bulur ve aynı zamanda ihtiyaçlarını da karşılar. Şehid üstad Murtaza Mutahhari, İslam da kadın hakları sistemi başlıklı kitabında şöyle diyor: aile kurmak, bir nevi başkalarının kaderine ilgi duymaktır. İzdivaç bireyin kendinden çıkması ve insan kişiliğini geliştirmesidir. İzdivaç ve aile kurma sayesinde elde edilen deneyimler ve yetişkinlik başka hiç bir yerde bulunamaz ve ancak ve ancak izdivaç ve aile kurma fiilleri ile elde edilebilir. Evet, biraz önce de belirtildiği üzere kadınların en önemli görevlerinden biri, analık görevidir. Anne olma şevki ve iyi evlatlar yetiştirmek, her kadının fıtratında yer alan bir duygudur. Kadın çocuğuna sunduğu sevgisi ile onu aşk ve sevgi ile yetiştirir ve topluma sağlıklı insanlar kazandırır ve ayrıca kendi fıtratında yer alan evlat sahibi olma isteğini da tatmin etmiş olur. Amerikalı yazar Tony Grant şöyle diyor: Ben biyolojik açıdan kadınlarda anne olma isteğini kesin bir istek olarak biliyorum. Anne olmak, kadın olmanın ayrılmaz bir parçasıdır. Gerçi günümüz kadınları biraz erkeksi özelliklerin üzerinde durmaya çalışıyor, ama yine de analık şevkini koruduğu ve her zamankinden daha çok bu şevki tatmin etmek istediği anlaşılıyor. Anneler çocuklarına karşı en narin duyguları besler ve bu özellik, yüce Allah ın kadınlara sunduğu en büyük hediyelerden biridir. İslam dininde analık görevine büyük saygı duyulur. Bu görev kadınlar için büyük bir onurdur. İslam inkılabı rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei bir kadının hangi bilgi ve bilim seviyesinde olursa olsun ifa edebileceği en önemli rolün analık görevi olduğunu beyan ediyor. Ayetullah Hamanei bu görevin bir NİSAN 2014 15

kadın için diğer tüm görevlerden daha önemli olduğunu, üstelik başka hiç kimse bu görevi yerine getiremeyeceğini vurguluyor. Rehber Hamanei ye göre sağlıklı, komplekssiz, neşeli, güçlü ve cesur insanlar ancak anaların kucağında yetişir ve anneler talim ve terbiye bakımından herkesten daha değerli ve daha yapıcıdır. Bir kadının yaşamında en hassas ve en güzel günleri gebelik ve daha sonra da emzirme dönemleridir. Gebelik döneminde anne kendi içinde bir insanı yetiştirir. Kadın bu dönemde bebeği ile duygusal bir bağ kurmaya başlar. Bilimsel araştırmalara göre annenin bu dönemde üstlendiği bakım görevi, bebeğin geleceğinde önemli rol ifa eder. Bebek doğduktan sonra annenin bebeği ile duygusal bağları emzirme fiili ile artarak devam eder. Anne sütü, bebeğin en doğal hakkı ve en mükemmel besinidir. Gebelik dönemi annenin doğum yapması ve emzirme fiillerinde büyük etkisi olduğundan İslam dini kadınlar için teşvik edici etkenlerden söz etmiştir. İslam peygamberinden (sav) bu bağlamda çok ilginç bir rivayette şöyle okumaktayız: Kadın gebe ve hamileyken, canı ile ve malı ile Allah yolunda cihad eden bir mücahit ve oruçlu ve geceleri ibadet eden bir insan konumundadır. Bir kadının doğum sırasında çektiği her sancı için mümin bir kulu serbest bırakma sevabı yazılır ve doğum yaptığı anda öyle bir sevap yazılır ki kadın, bu sevabın büyüklüğünü ve azametini idrak bile edemez. Kadın bebeğini emzirdiği vakit, bebeğin her emişi, İsmailoğullarından bir köle serbest bırakma sevabı yazılır ve kıyamet gününde kadının önünde öyle bir nur vardır ki bütün insanları hayrete düşürür. Kadın bebeği emzirdikten sonra ise 16 7SÖZ

Allah ın meleklerinden biri annenin yanına elini koyar ve şöyle der: Yaşamına yeniden başla ki Allah geçmişteki tüm günahlarını affetti. Anne sütü ile beslenen bebek, cismi ve ruhi açıdan herkesten daha sağlıklıdır ve büyüyünce de daha dengeli bir kişiliğe sahip olur. İslam dininde annenin bebeğine yönelik sevgi ifadesine de büyük önem verilmiştir. Nitekim Hz. Fatıma nın (sa) her bebeğini doğurduktan sonraki ilk günlerde o hazretin ninnileri ile bebeklerini eğittiği beyan edilir. Bebeği kucağına alan ve ninni söyleyen bir anne, aslında bebeğinin narin ruhunu en güzel ve en huzur verici bir şekilde beslemiş olur. Hz. Fatıma (sa) bebeğine ninni söylerken şöyle buyururdu: Hasan ım, baban Ali gibi ol ve haktan yana ol. Nimetleri bağışlayan Allah a kulluk et ve hatakar insanlarla dostluk etme. yeni yeni yöntemlerle bebeğini en güzel ahlaki ilkelerle tanıştırabilir. Hz. Fatıma (sa) sürekli sevgisi ile çocuklarını besler ve onları asla anne sevgisi ve şefkatinden mahrum bırakmazdı. Hz. Fatıma (sa) kendisi aç ve susuz kalır, ama evlatlarını aç ve susuz bırakmazdı. Hz. Fatıma (sa) evlatlarını kemale erecek şekilde yetiştirirken, onların bir birine karşı da sevgi ve saygı ile davranmalarını ve aile içinde davranışlarını düzenlemelerini öğretmeyi ihmal etmezdi. İşte bu yüzden İmam Hüseyin (sa) ağabeyi İmam Hasan a (sa) her zaman saygılı davranır ve kız kardeşi Hz. Zeyneb e (sa) fevkalade sevgi besler ve kendisinden yaşça daha küçük olduğu halde önünde ayağa kalkardı. Anne talim ve terbiye konusunda NİSAN 2014 17

Aydın Altay Diyorlar ki; sen nesin Azizem Diyorlar ki; sen ey söz söyleyip aşırıya giden divane! sınırları ihlal edip sinirleri bozmaktan keyif mi alırsın? Dedim ki; siz ey sınır ile sinirleri birbirine karıştıran ve ezberin dışında konuşulanları aşırılık sayan ezberciler! her bilen aynı şeyi bilmez, her bilinen de hakikat sayılmaz. ezberledikleriniz bir kanıdan öte bir şey değildir. ama benim bildiğim tek bir şeyin tek/bir/den aklettiğim hakikatlerdir. aşırılık aklınızın ötesinde olan şeylerdir, bilmez misiniz? Diyorlar ki; sen ey sözleriyle hüküm sürmeye çalışan divane! asırlardır doğru bilinenleri sen mi yanlış görürsün ki; böyle pervasızca sesini yükseltirsin? Dedim ki; siz ey kendisine ait olmayanla yetinen zavallılar! sözlerim kendi mihrabımda miraca yükselen bir sedadır. azizem ile her bulştuğumda yeniden şekileniyor kelimelerim. doğru ile yanlışı parmaklarıyla işaret edenlere kanıp aklıma ipotek koyanlara bir itirazın menifestosudur, bilmez misiniz? Diyorlar ki; sen ey herşeyi azizem ile ifşa emeye çalışan divane! bir nesne üzerinden yücelttiğin azize senin aşırılığın olur. aşırıya gidenin yolu helak ile kesişir, bilmez misin? Dedim ki; siz ey konuşulmayan sözleri ifşa diye algılayan, gözlerini hakikatten çeviren körler! bakıp da göremeyen gözlerinizle azize e giydirdiğiniz libas kirlidir. nazarınızda canlandırdığınız bütün cesetler tanrılaşıyor. 18 7SÖZ

oysa benim baktığım yerden cansız diye bildiğiniz her varlık can buluyor. Tefekkür makamında aşkı azizem de buldum, bilmez misiniz? sizin helak diye tabir ettiğiniz kesişen yollar, aslında hakkın tek noktada göründüğü yerdir. zira ölüm bir çoğu için helaktır, ancak ben ölümü yar ile buluşma merasiminin kutlu yürüyüşünün başlangıcı olduğunu öğrendim. bu divaneye görünen sırrı bilmez misiniz? Diyorlar ki; günün her saat inde azizem demekle geçiyor vaktin, başka bir kelime bilmez misin? Dedim ki; siz ey her şeyi kelimelerle anlamlandırmaya çalışan beyhudeler! halden yoksun lafazan nasipsizler. Bilseydiniz bütün varlıkların bir/leştiği bir alemi yaşadığımı, o alemi aziz kılan azizem olduğunu, o vakit bütün kelimelerin nasıl secde ettiğini görürdünüz... Diyorlar ki; be hey divane! put/laştırdığın azize yi kır gitsin. 24 saat e mesken eylediğin kıblegahından kurtul. Dedim ki; siz ey zamana ve makama kutsallık giydiren terzi kılıklı çıplaklar! manaya giydirdiğiniz eski bir libastan öte değil. Siz bilmez misiniz her inandığınız ve sevdiğiniz birer put olduğunu? hanginiz sevdiğinizi kırabilirsiniz? Zavallı terziler yama yapmaktan öldürdüğünüz vaktin hesabını nasıl vereceksiniz? Mesleğinize gözlerinizi feda ettiniz, ben azizem e kendimi feda etmişim çok mu? Diyorlar ki; be hey ömrünü bir nesneye vakfeden divane! bir dilber uğruna yok olunur mu? Dedim ki; siz ey nesnelerin yığınlarında kendini bulamayan kayıplar! gözlerimin tek noktayı gördüğünü bilseydiniz, hakkın nasıl bir yek olduğunu anlardınız. Bir dilberin kahkahasında şehvet arayan dünya ehl-i, o dilber dudak bükmüş gülüşüme, bedenim abad olmaz, bilmezmisiniz? Diyorlar ki; ey dünya ehlinden sıyrılıp giden divane; dön, rabbine dön... Dedim ki; siz ey aklını şekillerle bulandıran zavallılar! Rabbime bu kadar yaklaşmışken, sizin tarifinize nasıl döneyim? Diyorlar ki; sen ey sabahlara kadar inim inim inleyen yaralı kelebek! içindeki ateşten kurtul da canını kurtar, zira bu ateş seni yiyip bitirir... Dedim ki; ey ruhunu yitiren, ancak canını ateş denen nesneden sakındıran beyhudeler! yanan sadece tenimdir. Bu iniltilerim ise ateşten değil. Siz bilmez misiniz ben azizem ile halvet içreyim? Diyorlar ki; sen ey gönlünü nara, canını cehenneme atan günahkar! hem yanmaya razı, hem de bir dilberin dudak büküşünden şikayetçisin. Arşı inleten bu figanın kime? Dedim ki; ey mabud un görevine soyunan çaresiz! günah ile sevabın terazisini aklıyla tartan akılsız, canını cehenneme terk etmiş değilim, sizin can diye tanımladığınız canan ile bir/leşmiş, gönlüm ateşlere yanmış çok mu? gönlü yanmayan aşık ne büyük bir bedbahttır... Ve diyorum ki; Dilberin dudak büküşü nazındandır bilirim. uzaklaşması ise nankörlüğümden. arşı arşınlayıp yar ile buluştuğum demler benim miracımdır, seyrana durduğum bu demler figan değil, yar ile göz göze gelmenin gönlümde yükselen mukabelenin manifestosudur... Dün sana sarılırken gerdanında baharı gördüm, bir buseyle cemre gibi düştün bedenime ey yar... Azizm e boynum büküktür kayıptır bütün zamanlar. toprağa her ayak basışım ruhumu ferahlatır, vefasız bir alemin yitirdiği bir zere, altından kalkıp gülemiyorum... Azizem, iki kaşın arasından bir ömür yürüdüm, farkına varıp da bir solukluk ses vermedin bana... Azizem, yabana atılacak değilsin ki bir kenara atayım, dünya hayatındayız, kim servetinden vazgeçer? NİSAN 2014 19

Kadir AKARAS Hum Göleti nin Dalgaları Kumların üzerinden yavaşça süzülüp taşların arasından geçen hafif rüzgarın okşamasıyla, suyun yüzeyi titriyordu. Göletin kenarı, dalgaların vurmasıyla bir tazelik bulmuştu. Bazen de düşen bir yaprak, suyun hareketine kapılıyordu. Dağlar, saldıkları gölgeleriyle, tabiatın görkemini canlandırıyordu âdeta. İç içe geçmiş bol kıvrımlı dereler, çölün esrarengiz enginliğinde kayboluyordu. Ufukta küçük bir bulut parçası görünüyordu ve geniş kumsalların üzerinde kuşlar uçmaktaydı. Her yeri derin bir sessizlik almıştı. Gökyüzü de çölün sessizliğinin bir fotoğrafıydı. Varlığın terennümünden başka bir ses duyulmuyordu. Zaman heyecanlı bir olayın beklentisi içindeydi ve tabiat, kulağa hoş gelen bir melodiye kucak açmıştı... Hassas dakikalar geçti... Ses dalgaları boşluğu yarıp dağların derinliklerinde çınlayıp güneş ışınlarına karışarak göletin yüzeyine vurmaktaydı... Su titriyor ve ebediyete kadar uzanacak okşayıcı dalgalarını yükseltiyordu... Yükselen bu dalgalar çok geçmeden göletin sınırlarını aşacak, uçsuz bucaksız çöllerin sonlarına, yüksek dağların tepelerine, derin derelerin diplerine, sessiz kırların üzerine, mavi gökyüzünün kubbesine, meleklerin mekânı göklerin perdelerine, düşünce ve ruhların derinliklerine ve insanlık tarihinin geleceğine kadar ulaşacak; derin, yaygın ve kalıcı etkisini gösterecekti... O gün, o ıssız çölde, o kalabalık toplantıda söylenen temiz ve güzel sözler, hayat veren bir ruh gibi canlara işledi ve karanlıkları yaran bir nur gibi kalplere ışık saçtı. Sözler; eğitim ve öğretim tarihinin en parlak sözleri... İnsanlığın geleceğine önem veren, insanlık kervanı yolunu şaşırmasın diye didinen bir önderin aşk dolu kalbinden coşan sözler... Evrenin ve insanın ebedî saadetinin temellerini kendinde barındıran, vahiy semasından doğan nurlu sözler... Develerin mahfelerinden ve dağın eteklerinin sağlam taşlarından oluşan tabiî bir minberin üzerinden, çölün öğlen vaktinin berrak havasında, çölün sakinleştirici atmosferinde, düşüncelerin değişik olduğu bir ortamda, gafil beşere varlık hedefini hatırlatan, onu yaratılışın sır perdelerini aralamaya, kâinatın azameti üzerinde düşünmeye zorlayan, kentlerin sınırlı muhitinden eser olmayan, alışılmış yerleşim bölgelerinin kapı ve duvarlarından bir iz bulun- 20 7SÖZ