kuyeta@kuyeta.org ISSN 2147-6349



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

DİDİM. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ölümünün 78. yılında Didim de anıldı

Bin Yıllık Musiki Kültürümüze Katkı Sunuyoruz. 14 Ocak 2014 Kürdilihicazkâr Faslı Beraber ve Solo Şarkılar Konseri

Şerif Kocadon için mevlit

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

1.TEOG Öncesi Test Çözüm Teknikleri ve Son 2 Haftayı Nasıl Değerlendirmeliyiz.

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

EMİN GEÇİN PROJELERİ ANLATTI

Fethiye den 7 Kooperatif Ulaşımda Dönüşüme Katıldı

ADA DA ŞENLİK VARDI. tatlandırdı. Etkinlik piknik havasında geçiyor

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

BEŞPARMAK DAĞLARI ŞENLENDİ

ÇOK AMAÇLI SALONUMUZA KAVUŞTUK OKUL MÜDÜRÜMÜZ TURGAY YOLCU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILINI DEĞERLENDİRDİ. Hazırlayan: MÜCAHİT KARAKUŞ Sayfa: 1

''Hepimiz Atatürk'üz''

Sanatçılara Desteğimiz Devam Ediyor Nisan 2014 Hamdi Öner Kişisel Resim Sergisi

ÇANTA VE KIRTASİYELER ONİKİŞUBAT TAN

ORTAOKUL VELİ TOPLANTISI YAPILDI

29 Ekim Cumhuriyet bayramı okulumuzun bahçesinde coşkuyla kutlandı.

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

Eşsiz bir manzarada doyumsuz lezzetler

Torba Cafe Plaj hizmete açıldı

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İçindekiler SAYIN VELİMİZ

Yaşam Boyu Öğrenme, Araştırma ve Uygulama Merkezi nin ilk şubesi Bodrum da

5. KARİYER GÜNLERİ GERÇEKLEŞTİ

ICMME-2017 Matematik ve Matematik Eğitimi Uluslararası Konferansı Şanlıurfa da Yapıldı

KÜLTÜR VE TURĐZM BAKANI Ertuğrul GÜNAY

ÇARŞI ESNAFININ BODRUM YOLCU LİMANINA TEŞEKKÜR ZİYARETİ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

HAVRAN BELEDİYEBAŞKANLIĞI 2016 YILI TEMMUZAYI FAALİYET RAPORU

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

Haftasonu Etütleri Başlıyor..

Türkiye Diyanet Vakfı Afyonkarahisar Sosyal Tesisi Yılı Faaliyet Raporu

TED İN AYDINLIK MEŞALESİNİ 50 YILDIR BÜYÜK BİR GURURLA TAŞIYAN OKULLARIMIZDA EĞİTİM ÖĞRETİM YILI BAŞLADI

"15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor.

Ünlü denizci Sadun Boro, Gökova da anıldı

"Nereden başlasam, nasıl anlatsam..."

Eylül 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

BİLİM MERKEZİ GEZİMİZ

Kumbahçe de otel inşaatında göçük meydana geldi

TOBB İLKOKULU E-BÜLTEN. Mart TOBB ilkokulu SAYI 3. Telefon: 0 (464) Faks: 0 (464) E-posta: @meb.k12.

ASLI DEGİRMEN NİN SIRASI BOŞ SINIFINDA HÜZÜN

KÜLTÜR VE SOSYAL IŞLER MÜDÜRLÜĞÜ FAALİYETLERİ HAZİRAN 2015

BAYRAM'DA TERCİH BODRUM VE ROMA. KOCADON: HAZIRIZ

EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI SOSYAL FAALİYET VE ÇALIŞMA TAKVİMİ

Şerafettin TUĞ Kaymakamı

Amiral Turgut Reis 449 nci ölüm yıl dönümünde anıldı

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL

GAZETECİ YAZAR BÜLENT AKKURT BODRUM DA DEFNEDİLDİ

HAVRAN BELEDİYEBAŞKANLIĞI 2016 YILI EKİMAYIFAALİYET RAPORU

BAŞKAN ÇİĞDEM DEMİRALP : ANKARA YA SÖZ VERDİK, BODRUM BELEDİYESİ Nİ ALACAĞIZ

Tüm Öğretmenlerimize ve öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz!

GAZ ANTEP KOLEJ VAKFI ÖZEL OKULLARI

Seyir Defteri 10. YIL ÖZEL SAYISI akyurt vakfı YAŞAMEVLERİ. Akyurt Vakfı tarafından 4 ayda bir yayımlanır. Aralık 2009 Sayı: 15

BTEC BİLGİLENDİRME TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİ

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Benimle Evlenir misin?

OKUL/KURUM ÇALIŞMA PLANI

Bodrum a gönül veren ünlüler Trafo da buluştu

Bodrum da bir ilk, kapalı kort hizmete girdi

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

İçindekiler CUMHURİYET BAYRAMI TÖRENİMİZ

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Haftalı NİSAN Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun!

NİSAN KONYA İLİ KONYA GENÇLİK MERKEZİ 2014 YILI 3 AYLIK (Nisan-Mayıs- Haziran) FAALİYET RAPORU

OKUL GEZİSİ ( 1 MAYIS - 4 MAYIS 2013)

A. KÜLTÜREL FAALİYETLER VE TANITMA ETKİNLİKLERİ : 10 Ocak 2009, Sivas 5. Birlik Aşuresi Günü kutlandı.

E-BÜLTEN. twiitter.com/edremitticaret

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

HAFTALIK VELİ BÜLTENİ 21 NİSAN 2017

Kuzey Hendeği nden Türk Sanat Müziği ezgileri yükseldi

BÜLTENİMİZDE NELER VAR?

4. Habib-i Neccar Hz. Anma Etkinlikleri

AYVALI ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ EĞTİM ÖĞRETİM YILI FAALİYET RAPORU

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

TED AİLESİ, ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMASI VE PLAKET TÖRENİ İÇİN DÜZENLENEN YEMEKTE BİR ARAYA GELDİ

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz? Nerelerde çalıştınız bugüne kadar?

Tekfen Filar Mini Resim Yarışması Sonuçlandı 2013 / 2014 SAYI: 19. Haftanın Bazı Başlıkları

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

2011 YILI FAALİYET RAPORU Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

ORGANLARI 5 KİŞİYE HAYAT VERDİ

HAFTALIK VELİ BÜLTENİ 16 HAZİRAN Tüm öğrencilerimize ve öğretmenlerimize sağlıkla geçirecekleri mutlu bir tatil diliyoruz.

MAMMA MIA. Lise İngilizce Drama Kulübü nden bir ilk daha

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

21. GAZİEMİR ULUSAL VE ULUSLARARASI ÇOCUK ŞENLİĞİ PROGRAMI

Bodrum-Kos arasındaki turizm ve ticaret işbirliği

Eğitim Öğretim Yılı Kütüphane Bülteni. Sayı:1 Nisan 2015

* * * Mevsim tatilini fırsat bilip, Cemre ile birlikte hem Yunan adaları turu yaptık, hem de Bodrum'd an Kekova 'ya kadar denizden dolaştık.

BURDUR VE ISPARTA OSB LERİ İÇİN ATIKSU ARITMA TESİSİ YAPIMI İLK ADIM ATILDI

İNSANLIĞIN SAVAŞI YENDİĞİ YER; ÇANAKKALE SAVAŞ ALANLARI PROJESİ (TR R5)

ERZURUM ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ 60.YIL KUTLAMALARI GELENEKSEL MEZUN ŞENLİKLERİ

Bodrum Yarımadası nın Başkanı Mehmet Kocadon

İZMİR ENTERNASYONAL FUARI 86. KEZ KAPILARINI AÇIYOR

BODRUM ŞUBAT AYINDA 6 ÜLKEDE TANITILDI

HAKAN ÇAVUŞOĞLU: YUNANİSTAN İÇİN ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HER ZAMAN HAZIRIZ" Cumartesi, 04 Kasım :31

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

AĞUSTOS 2012 PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE CUMA CUMARTESİ PAZAR

Transkript:

Kral ın yeri tercüman rehber Ali Aclan Hekimoğlu ve Mehmet Mumcu adlı Kuşadalı genç girişimciler tarafından, 25 Mayıs 1974 günü, Kütüphane Sokağı nın girişinde kale surlarına bitişik küçük bir işletme olarak kuruldu. 1975 yılında Mehmet Mumcu tarafından devralındı. Gece hayatında o kadar derin izler bıraktı ki, kısa zamanda pek çok ünlü sanatçının Kuşadası na geldiğinde uğramadan geçmediği bir mekân haline geldi ve Mehmet Mumcu ya Kral lakabını kazandırdı. Eğlencede sınır tanımaması, kaliteli mezeleri ve oryantal gösterileri ile yerli ve yabancıların uğrak yeri oldu. Kral Mehmet in gece hayatından çekilip mekânı kapattığı 1990 yılına kadar Kral ın Yeri ne uğramadıysan Kuşadası na gelmiş sayılmazsın özdeyişi hatıralarda önemli bir iz bıraktı. Kral ın Yeri nde uzun yıllar sahne alan Cahit Şenyaylar ve saz ekibi, Şuayip Sorulmaz ın ahenkli melodileri o atmosferi yaşayanların anıları ile günümüze kadar taşındı. Temennimiz Kral Mehmet in en kısa zamanda bu dönemi kayda geçirerek ölümsüzleştirmesidir. kuyeta@kuyeta.org YEREL TARİH DERGİSİ ÖZEL MUHAFAZA KUTULARI İÇİNDE Yerel Tarih Dergisi nin tüm sayıları özel muhafaza kutuları içinde satışa sunulmaktadır. Özel muhafaza kutusu ve eksik sayıları edinme adresi: Ege Mahallesi Uğur Apaydın Sokak No:6, Club Oliva Ergül Apartmanları B Blok, Daire 4 Kuşadası / AYDIN Tel: 0256 618 44 44 Faks: 0256 618 44 44 dahili:16 ISSN 2147-6349 G eç kalınmış da olsa Türkiye Turizm Tarihi nin yazımına başlandı. http://www.turkiyeturizmtarihi.org/ Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) kapsamında yürütülen ve Tarih Vakfı ile Ekin Grubu nun kurumsal desteğiyle gerçekleştirilen Türkiye Turizmi Sözlü Tarih Araştırmasına Adnan Menderes Üniversitesi Kuşadası Turizm Fakültesi de katkıda bulunuyor. Bu çalışma ile turizm tarihimizin önemli olayları, kişileri, kurumları sözlü tarih çalışması yolu ile günümüze ve gelecek kuşaklara aktarılacaktır. Kuşadası etabında görüşmeler 21 25 Mayıs tarihleri arasında Anadolu Üniversitesi ve Tarih Vakfı öncülüğünde gerçekleşti. İsimleri önceden tespit edilen yaklaşık 30 a yakın Kuşadalı turizmci ile video kayıtlı görüşmeler yapıldı. Yerel Tarih Gurubu, Tarih Vakfı projeler sorumlusu Gülay Kayacan ın koordinasyonunda Kuşadası turizm tarihi çalışmasına tam kadro katıldı ve turizm ile ilgili tüm bilgi-belge arşivini projenin kullanımına sundu. 1974 yılı Mayıs ayının önemli olayları, Mustafa Veli nin yorumları ile; Lüks gemiler limanımıza geliyor; uzun yıllar Kuşadası gece hayatına damgasını vuracak Kral ın yeri açılıyor; 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Kuşadası na geliyor. Anma etkinlikleri Mayıs ayında da yoğundu. Belediye başkanı Lütfi Suyolcu katledilişinin 19. yılında Kuşadası Belediyesi nin organizasyonunda ailesi ve dostları tarafından anıldı. Yerel Tarih Gurubumuzun değerli üyesi Tuğrul Kutucu aramızdan ayrılalı bir yıl oldu. Anıları taptaze, kadim dostu mahalle arkadaşı, Dr Ali Alkış ın anlatımı ile Tuğrul Kutucu yu hasretle, özlemle, rahmetle anıyoruz. Mahmut Ökçesiz in görselleri ve duygulu anlatımı ile Aydın Şehitliklerini tanımaya devam ediyoruz. Kuşadası Eğitim ve Gelişme Vakfı tarafından 18 yıldan beri aralıksız sürdürülen Sunullah Arısoy Şiir Ödülleri sahiplerini buldu. Tarihçi Ali Can, Efes Kazıları ile ilgili Osmanlı belgelerini özetlemeye devam ediyor. Arkeoloji ve tarih eğitimi alanlar bu belgeler ışığında daha kapsamlı bir çalışma yapabilirler. Napolyon Bonapart ın mareşali Auguste de Marmont un Kuşadası izlenimleri Gezginlerin Kaleminden Kuşadası nda Sedat Onar tarafından detay olarak aktarılıyor. Sokaklarımızın tarihini yayınlamaya devam ediyoruz. Fatma Kırlı, Yalçın Sokağın da gözlemlediği sünnet düğünlerini, cenaze törenlerini bize yeniden yaşatıyor. I.Caferli Çiçek Şenliğinin renkli görüntüler EKODOSD tan Al Haberi Köşemizde. Dr Ali Alkış ın Kuşçubaşı Eşref araştırmasında bu ay Almanya ve Arabistan seyahatleri anlatılıyor. Eğitimci Fevzi Gencer i anma toplantısı geçtiğimiz ay içinde düzenlenmişti. Eğitimci ve çok yönlü bu değerli sanatçıyı en yakın arkadaşı, meslektaşı Nail Topal ın anlatımı ile daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz. Ayın şiirleri Kuşadası nın 1970 li yıllarında eğlence mekânı olan Agora Meyhanesinin işletmecisi Şenol Şengü den. KUŞADASI YEREL TARİH ARAŞTIRMALARI GRUBU Adına Sahibi ve Sorumlu Müdür Ali Ergül Yayın Kurulu Ali Ergül, Müjgan Şavkay, Mustafa Veli, Belma Özgün, Dr. Ali Alkış, Dr. Ayşe Şerifoğlu, Mustafa Dinçoğlu, Av. Kaya Egel, Ali Hüseyin Torun, Sedat Onar, Yrd. Doç. Dr. Eralp Osman Çolakoğlu, Arif Çıkıcı, Özer Kayalı, Ata Şakrak, Ali Can Editör Nail Topal Grafik-Tasarım Nilüfer Saçar Nisa Hukuk Danışmanı Av.Nail Özazman Tercüme (İng-Frs) Duygu Sayra Ergül Redaksiyon; Nail Topal, Sedat Onar, Duygu Sayra Ergül, Alp Ergül İletişim Ege Mahallesi, Uğur Apaydın Sokak Club Oliva ERGÜL Apartmanları B Blok Kat:1 D:4 Kuşadası - AYDIN Tel: 0256 618 44 44 Ali Ergül: 0532 212 20 31 kuyeta@kuyeta.org www. kuyeta.org Dağıtım Pazarlama Ergül Turizm Gıda Maddeleri Ltd. Şti. Baskı Yeri Yeniyol Matbaası 1145/1 Sk. No: 50/A Yenişehir - İZMİR Tel: 0232 449 88 52 Faks: 458 62 86 yeniyolmat@hotmail.com Sayı 65 Yıl 7 1

Ben Buradayım Ey Tarih Mayıs 1974 te Kuşadası Mustafa Veli Mavi İnsan Ne yapacağını bilememe. Yağmursuz günler. Mikroplar. Bahar rüzgârları hastalıkları da getirdi. Nisan ayı. Yasaklar. İktidar memnun. Yerel seçimleri kazananlar memnun. Kanlı ay tutulması yaşandı. Beş yüz yılda bir oluyormuş. Ben görmedim. Ayaklarım ağrıyor. Doktor günde bir saat ayakta kalma vermişti. Yarım saatlik yürüyüş de dahil. Yine ayaklarım yerine ağzım yürüyor. Onunla konuş, bununla konuş. Tam olmayan şarkıların arasında şiir molaları veriyorum kısa kısa. Konuşamadım Kelimeleri unuttum Yokluğunda Küçük defterime yazıyorum hemen. Ondan sonra büyüyecek şiir. Daha cüce. Öylece duruyor. Yasaklar devam ediyor. Nisan ayında gündem Cumhurbaşkanlığı seçimiyle oyalanıyor. Ağustos ayında yapılacak. Halk ne ile uyutulacak? Paralel devlet var. Cumhurbaşkanı kim olacak? Fenerbahçe şampiyonluğa koşuyor. Kazanandan kime ne? Tweeter yetkilileri geldi, hükümetle masaya oturdular. İstenmeyen haberler buzlandı. Bana ne buzdan İnternetim yok. Bilgisayar aldım iki yıl önce. Küflendi. Teknoloji özürlüyüm. Kaç kişiye sordum Tweeter ı ve You Tube u öğrenemedim. Ama yasaklara karşıyım. Ağaçlar da susuzluğa karşı. Dudaksız Sayfalar Taverna yı Vurdu Devamı gelecek. Yolda yürürken yazdım. Ayaklarım ağrıyor. Ağrıyor ama yüreğimde mi ağrıyor? Kanatlı bulutlar uçtu Gölgenin nefesinden Gönlümde düğün yok Ağrılarım düşlerin gittiğinden. Düşler gitmez mi ki? Kim düşleriyle yaşayabiliyor? Sokak düşkünüyüm. O yüzden ayakkabılarım Kir tutmuyor. Bahar geldi galiba. Çarpıyor beni. Sokakta büyüyorum çocukluğum gibi. Mayıs 1974 çok aratacak mı sayfalarını? Rahat olmak istiyorum. Televizyonda haberleri bir saate indirdim. Yine de gündeme bakmam lazım. Nisan da böyleydi. Mayıs 1974 te neler oldu Kuşadası nda? 3 Mayıs 1974, Cuma. XI. EFES FESTİVALİNE KATILAN İRAN FOLKLOR EKİBİ GÜZELİŞ İN DAVETLİSİ OLARAK BUGÜN İLÇEMİZE GELİYOR. XI. Efes Festivaline katılan yabancı folklor ekiplerinin en kalabalığı olan 50 kişilik İran Devlet Bale ve Folklor Ekibi kaymakamımız İsmail Güzeliş in daveti üzerine bugün ilçemize gelecek ve iskele meydanında bir saat bale ve folklor gösterisi yapacaklardır. Kaymakam İsmail Güzeliş İran ekibini bu sene yapılacak Kuşadası Festivaline de davet edecektir. İran ile temaslarımız 2014 yılında Kuşadası nda da iyi gidiyor. Nisan ayında Kuşadası Otellerini İranlılar canlandırdı. Ve İranlılarla ilgili bir söylence: İranlı kadınlar uçakta tuvalete gidip siyah çarşaflarını çantalarına koyuyorlarmış. Kuşadası ndaki otellerine geldiklerinde de bikinileriyle havuza koşuyorlarmış. Otel personeli bu yüzden kadın müşterilerini tanıyamıyormuş. Bunlar İran dan mı geldi diye. Özgürlüklerine düşkünlük mü? Yoksa hakikaten doğru mu? Yoksa turizm geyiği mi? Yoksa bir şehir efsanesi mi? Ne olursa olsun. Kuşadası turizmi her türlü turiste muhtaç. Keşke Kutuplardan da turist gelse BAŞKAN KÜÇÜKYAĞCI ANKARA YA GİDİYOR. Belediye Başkanı Mercan Küçükyağcı, belediyecilik hakkında kurs almak üzere Belediyecilik Derneği tarafından Ankara ya davet edildi. 2

Bilgi önemli. Bilmek çok önemli. İşini bilmek daha da önemli. Sokakta yürümesini bilmek bile önemli. Köpeklere basmayınız yürürken FRANSIZ TATİL KÖYÜ AÇILIYOR Aslanburnu mevkiindeki Fransız Tatil Köyü 12 Mayıs ta hizmete açılıyor. Tatil Köyü yöneticileri bu yıl köyün daha geç kapanacağını ifade etmişler, Ada Sesi Gazetesinde yayınlanan ilan ile 1973 yılında tatil köyünde çalışanların mevsimlik işçilerin haklarını kaybetmemeleri için 7 Mayıs gününe kadar bizzat işyerine gelmeleri duyurulmuştur. Kuşadası sokakları parfüm kokacak. Bu yıl parfümcüler gelmedi. Yoksa gelmeyecekler mi? SERVİS VE MUTFAK KURSLARI AÇILDI Turizm ve Tanıtma Bakanlığınca açılan servis, içki hazırlama ve ticari mutfak dallarındaki kurslar Liman Motel de başlamıştır. 7 Mayıs 1974, Salı. GEÇEN CUMA GÜNÜ İLÇEMİZDE FOLKLOR GÖSTERİLERİ YAPAN İRAN FOLKLOR EKİBİ KAYMAKAM GÜZELİŞ İ İRAN A DAVET ETTİ. Ülkeler arasında sanat yolculuğu ne güzel bir yolculuktur. Birbirlerine bomba, kurşun atacaklarına buket atmaları ne güzeldir. Bakalım Güzeliş icabet edecek mi davete? XI. EFES FESTİVALİ SONA ERDİ Selçuk Belediye Başkanı Ahmet Ferahlı kapanış törenin de yaptığı konuşma da Amacımız gelecek yıl daha fazla katılım sağlanacağını ifade etmiştir. Darısı gelecek yıla ve Kuşadası na. Biz de isteriz sokaklarda Folklor(!) gösterilerinin Selçuk Belediye Başkanı Ahmet Ferahlı yapılmasını. HIDRELLEZ DOLAYISIYLA MESİRE YERLERİ DOLDU!.. Hıdrellez münasebetiyle havanında güzel olması nedeniyle piknik alanlarına çok sayıda ziyaretçi gelmiş ve gece Kuşadası sahili denize niyetlerini yazıp atan, Hızır İlyas a dileklerini ileten halkla doldu. Gecenin geç saatlerine kadar hıdrellez ateşi yakılıp eğlenildi. İlla da Kısmet Otelin girişindeki zeytinlik. Sökeli Yılmaz Bey in filmlerin çevrildiği güllerle bezeli villası. Bakla ki hiç sevmezdim. Annemin gözlerinde neden hüzün vardı? Yıllardır çözemedim. Hıdrellez olmasına rağmen sevinç yoktu gözlerinde rahmetlinin. Bahar sevinç getirmiyordu sokaklara Kalabalıklarda kavga mı vardı? Güller kavga olduğu için mi çabuk döküyordu taç yapraklarını? Papatyalar yağmur grisi miydi? 10 Mayıs 1974, Cuma. GAZETECİ HASAN TAHSİN İN HEYKELİNİ AÇACAK OLAN CUMHURBAŞKANIMIZ FAHRİ KORUTÜRK SALI GÜNÜ İLÇEMİZE GELECEK. Korutürk Selçuk ve Kuşadası nda turistik tetkikte bulunacak Cumhurbaşkanı. Sokak ta halkı selamladı mı? SAHİL YOLU VE CADDELER ASFALTLANMAYA BAŞLADI Kanalizasyon ve su şebekesi hafriyatı nedeni ile kazılan cadde ve bulvarların asfaltlanma çalışmasına Karayolları 2. Bölge Müdürlüğünce başlanmıştır. Sokaklar asfaltlanıyor. Sinema çıkışı asfalt kokusu. Sıcacık. Yorgana gerek yok. Uyusam. İzlediğim filmi tekrar görsem uyurken. Deniz çakıl taşlarını oynatsa yerlerinden. Sokak çakıl taşlarının sesiyle dolsa. Yıldızlar düşse asfalta. FRANCE YOLCULARI AYRILIK GÖZYAŞLARI DÖKTÜLER Dünyanın en lüks ve en büyük yolcu gemisi France Transatlantiği 1400 yolcu ile limanımıza gelmiştir. 12 saatten fazla limanımızda kalan gemi yolcuları yaklaşık 250.000 liralık alış veriş yaparak esnafın yüzünü güldürmüşlerdir. Tamamen yalan bir haber. Kim görmüş ağladıklarını ve niye ağlasınlar? Laf olsun sayfa dolsun. Gerçek olsa insanın tüyleri diken diken olup gözyaşlarını tutamaz ama haberi yazan da Kuşadası nın yalanından nasibini almış gibi geldi bana. Sokaklarda ağladı mı acaba France yolcuları gitti diye?.. 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk (1903-1987) 3

Ben Buradayım Ey Tarih 14 Mayıs 1974, Salı. BELEDİYE BAŞKANI MERCAN KÜÇÜKYAĞCI ANKARA DAN ÖNCEKİ GÜN DÖNDÜ Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk ün karşılanması töreninde bulunmak üzere belediye başkanı Ankara dan dönmüştür. Ayrıca Belediye çalışanlarının bağlı olduğu Genel İş Sendikası ile toplu iş sözleşmesi için görüşmelere başlanmış olup bu konuda belediye muhasebecisi Hüseyin Arın belediye adına görüşmeleri sürdürmektedir. İyi haberlerle gelmiş iyi başkan Küçükyağcı. Bu haberin altında kısa-kısa adı altında haberler var. Çok hoşuma gitti. Okuyalım sevgili okuyucu. KISA-KISA * Fransız Tatil Köyü Pazar günü kapılarını turistlere açtı. İlk kafilenin gelmesi ile şehirde canlılık görüldü * Asfaltlama çalışmaları sahil yolunda hızla devam ediyor. Daha sonra Kahramanlar Caddesine geçilecek. * Geçen hafta yağan yağmur çiftçiye bereket getirdi. * Hava şartları ve Fransa da yapılan seçimler turist gelişini olumsuz etkiledi. * Hava Şehitlerini Anma günü ilçemizde de kutlanacak. * Çok iyi. Az ama öz. Keşke her sayıda böyle bir köşe olsa. 28 Mayıs 1974, Salı. 27 MAYIS KUTLANIRKEN ERTELENEN 19 MAYIS GÖSTERİLERİ DE YAPILDI. Kötü hava şartları nedeniyle ertelenen 19 Mayıs törenleri dün yapılmıştır. Lise öğrencileri folklor ve jimnastik hareketleri ile izleyicilerin beğenisini toplamışlardır. Koşu ve değişik dallarda derece alanlara ödülleri Kaymakam İsmail Güzeliş, belediye Başkanı Mercan Küçükyağcı ve Lise Müdürü Secaattin Yılmaz tarafından verilmiştir. Okuyunca hüzünlendim. Yağmur dolayısıyla 19 Mayıs 5.5.1974 Yeni Asır Gazetesi Atilla Arslan Haberi törenleri iptal edilmiş. Beyaz atlet, siyah şort. SANAT TİYATROSU TEMSİL VERDİ Sanat Tiyatrosu geçtiğimiz cumartesi günü Kütüphane salonunda Orhan Kemal in 72. Koğuş eseri ile sezonu açtı. Seyircilerin büyük beğenisini kazan oyun, yaz boyunca başta Söke, Selçuk, Germencikte ve Tepeköy de de gösterime sunulacaktır. Sanatsız olmaz. Demek Tiyatro topluluğunun adı SANAT Tiyatrosu olmuş. Ne güzel. KISA-KISA Akşam Kız Sanat Okulunun her yıl düzenlediği yıl sonu sergisi 27-30 Mayıs tarihleri arasında açık kalacaktır. Sergide öğrenciler bir yıl boyunca üzerinde çalıştıkları dikiş ve nakış işlerini sergilemektedirler. KRALIN YERİ HİZMETE GİRDİ. Kralın Yeri cumartesi günü saat 20.30 da verilen bir 4

Kral Mehmet Müşterilerini Eğlendirirken kokteylle Çiçek Pasajında hizmete açılmıştır. Davetliler Kralın Yerini Kuşadası nın en orijinal ve en ucuz karın doyurulacak ve eğlenilecek yer olarak nitelendirmişlerdir. Kralın Yeri hizmete demek ki kırk yıl önce girmiş. Ne ünlüleri ağırladı yıllar boyu. Anıları sahibi Mehmet Mumcu Abi de. Yani Kral Mehmet te. Anlatmıyor. Bu arada 28 Mayıs benim doğum günüm. O yıl lise sondaydım. An yedi yaşıma basmışım. Amasya daydım. CAFE BULVAR AÇILDI Cafe Bulvar cumartesi günü saat 17.00 de seçkin bir davetli topluluğu ile sahilde hizmete girdi. 31 Mayıs 1974, Cuma. LİSE VE ORTAOKUL BUGÜN, MERKEZ İLKOKULLARI 4 HAZİRAN DA TATİLE GİRİYOR Yaz ayı tütün ayı. Şimdi tütün yok. Okullar Haziran ın ortasında kapanıyor. Çocuklar sokaklarda. TURİZM BAKANLIĞI VASIFLI PERSONEL İÇİN KURS AÇIYOR Turizm Bakanlığınca otel, lokanta ve eğlence yerleri için vasıflı personel yetiştirmek amacıyla kurs açılacaktır. Ankara, İstanbul ve İzmir de Otelcilik ve Eğitim Merkezlerinde açılacak kurs yatılı ve gündüzlü olmak üzere sekiz ay sürecektir. Giriş sınavları Ankara da yapılacak olan kursların müracaat süresi 5 Haziranda sona erecektir. Turizm Şefi Erdoğan İstanköylü nün verdiği bilgilere göre; isteklilerin kayıt kabul şartlarını ve diğer belgeleri Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, Bakanlık Bölge Müdürlükleri, Otelcilik ve Turizm Eğitim Merkezleri ile Turizm Bürolarından öğrenip, temin edebileceklerdir. Vasıflı personel. Keşke o yıllarda tatile giren öğrencilerde küçük yaşta bu kurslara katılsalardı. Biz çırak olmayı çok severdik. Herkes Turizm eğitimlisi olsaydı Kuşadası daha farklı olur muydu acaba? Ve Kuşadalılar da yurt dışına çok gitselerdi Efes e gitmeyen yurt dışına nasıl gitsin? Kapı önü sohbetlerinde turistler geçerken yaşlı kadınlar yemenileri ile kapatırlardı yüzlerini. Nerede Kuşadası hata yaptı? Turisti mi sevmedi, yoksa zeytini mi, tütünü mü, yoksa Kuşadası nı mı? Şehirde ne oluyordu? Sokakta ne vardı? KUR AN KURSU ÖĞRENCİLERİ DİPLOMALARINI ALDI Öğretim yılının sona ermesi ile Kur an kursunu bitiren öğrencilerin diploma töreni öncesinde yapılan din bilgisi bilgi yarışmasında Türkan Kürek birinci olmuş, Ayla Özazman ikinci, Ali Çizme üçüncü olmuşlardır. Derece alan ve kursu bitiren öğrencilere çeşitli ödüller ve hediyeler verilmiştir. Diploma töreninde yatsı namazından sonra öğrenciler tarafından mevlit ve Kuran ı Kerim okunup hatim duası yapılmıştır. Kurs bir aylık tatilden sonra ilkokulu bitirmiş olan öğrenciler için Temmuz ayından itibaren tekrar açılacaktır. Bitirenlere hayırlı olsun. Ben bitirememiştim. Dokuz yaşında verilmiştim Kur an Kursu na. Kader. Sokakta idi aklım. Ben hep sokak ı özledim. Haziran da sokaklarda şiir yazılıp, okunacak mı? Mustafa Veli nin Şiir Dostları on üç yaşında. On üç rakamı uğursuz gelmesin. Herkes yazsın. Özellikle kendilerini. Duygularını. Sevmelerini. Yalnızlıklarını. Siyaset yalanlarıyla kendi başında dursun. Hayat ın özellikle sokağın keşfedilecek çok güzel mevsimleri var!.. Sokak Kuşadası nı kaplasın. Asfaltta Türk Sineması, Yıldızlarda şarkılar, Yaz da insanlar olsun. İnsan gibi insanlar. Gözyaşları olan 5

Anma M. LÜTFİ SUYOLCU ÖLÜMÜNÜN 19. YILINDA ANILDI Kuşadası eski Belediye Başkanı M.Lütfi Suyolcu, ölümünün 19. yılında İbramaki Sanat Galerisi'nde düzenlenen törenle anıldı. Kuşadası Belediyesi tarafından düzenlenen anma etkinliğine kızı Çiğdem Suyolcu, Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı'nın eşi Nil Kayalı, Belediye Meclis Üyeleri Zekeriya Tünk, Zehra Arıcı Can, Canan Güler, Tufan Asrav, Kuşadası Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Tahsin Uğur, Kuşadası CHP Kadın Kolları Başkanı Diclehan Doyurur, Kadın Kolları Başkan Adayı Nimet Karatosun Tuğral, KEGEV Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Kamil Aköz ve kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı. 1977 1980 ve 1989 1994 yılları arasında iki dönem Belediye Başkanlığı yapan M. Lütfi Suyolcu, 16 Mayıs 1995 günü evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmişti. Programın başlangıcında açılış konuşması yapan merhum Lütfi Suyolcu'nun kızı Çiğdem Suyolcu 19. kez toplandık babam için. Bu anma etkinliğini ilk 13 yılını biz ailecek yaptık. Daha sonra eski Belediye Başkanı Esat Altungün döneminde kendisinin isteği ile belediyeye bıraktık. Şimdi de yeni başkanımız Özer Kayalı nın döneminde bunun devam etmesi çok sevindirici. Bu etkinliği devam ettirmek zorunda değillerdi. Bu yüzden kendilerine çok teşekkür ediyorum. şeklinde konuştu. Suyolcu konuşmasına şu şekilde devam etti. Babamı kaybedeli tam 19 yıl oldu. Bu güzel duygular bende birikip duruyor. Gerçekten sevdiğim insanlara sevgimi daha fazla göstermeye başladım. İnsan sadece sevgi ile beslenir. Gerçekten sevdiğin zaman, gerçekten sevildiğin zaman bütün boşluklar doluyor. Bu biriken tüm güzel duyguları sevdiğim tüm güzel insanlara akıttım. Birilerini seviyor olabiliriz, ancak bunu gösteremediğimiz takdirde hiç önemi yok. Bu anma günleri her yıl çok keyifli oldu. Çünkü sadece babamın kalbinden yakaladığı insanlar katıldı. Çok keyif alıyorum böyle toplanarak. Birbirimizi görmüş oluyoruz. Ben çok mutluyum bu anma toplantısının devam etmesinden dolayı. Özer Abi ye bir kez daha teşekkür ediyorum. Demek ki önümüzdeki dört yılda bu anma etkinlikleri devam edecek. Zafer Hacısalihoğlu na fotoğraf desteğinden dolayı, Latif Sansür ve Nil Kayalı ya katkılarından dolayı çok teşekkür ederim. Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı nın katılamadığı programda Başkan adına Belediye Meclis üyesi Zekeriya Tünk konuştu. Tünk güzel insan Lütfi Suyolcu yu anma etkinliğine katıldığınız için sizleri kutluyorum. Başkanımız adına söz veriyorum görevimiz sürecinde bu etkinlik devam ettirilecektir. Emeği geçenleri kutluyorum. Merhum belediye başkanımız Lütfi Suyolcu nun ruhu şad olsun. Programın devamında Lütfi Suyolcu nun hayatından kareler içeren video gösterisi izleyenlere duygu dolu anlar yaşattı. Katılımcılar anılarını paylaştı. Etkinlik sonunda lokma dağıtıldı. M.Lütfi Suyolcu Çiğdem Suyolcu 6

Anma TUĞRUL KUTUCU NUN ARDINDAN Dr. Ali Akış 1 Mayıs bildiğiniz gibi işçi ve bahar bayramıdır. Biz geçen yıl 1 Mayısta bir can arkadaşımızı Tuğrul Kutucuyu kaybetmiştik. Onun ani ölümüne önce inanamamıştık. Ancak acı gerçek bayramı hüzne çevirmiş bütün arkadaşlarını gerçekle baş başa bırakmıştı. İstanbul da okuduğum yıllarda Tuğrul kardeşim, o büyük ve insanları yutan şehirde cumartesi veya pazar günleri de olsa buluştuğumuz, memleket hasretini giderdiğimiz bir kardeşimdi. O tarihlerde kendisi bahriye askeri, ben de askeri tıbbiye öğrencisiydim, İstanbul daki yalnızlığımız içinde memleket hasretini ve yalnızlığımızı giderdiğimiz bir sıla dostumdu. O günleri bugün gibi hatırlıyorum. Kuşadası ndaki baba evlerimiz bitişik olup onların penceresi bizim bahçeye bakardı. Babası Ahmet Efendi Amca ve eşi babamın saygı duyduğu insanlardı. Uzun yıllar yatalak olarak birisinin yardımına ihtiyaç duyarak yaşadı onun bu ihtiyacını Tuğrul un muhterem eşi Nurcuvan Hanım kardeşimiz hiç yüksünmeden tıpkı Tuğrul Kutucu nun faziletli davranış biçimi içinde, sanki bir kızı gibi karşıladı. Babam ve annem herkese Allah böyle bir gelin nasip etsin derlerdi. Mahallenin ailece en sakin ve saygıdeğer insanları olarak yıllarca komşuluk yaptık. İki oğulları da ayni aileye uygun, terbiyeli ve asil, meslek sahibi insanlar oldular. Her bayram eşi ile bizleri, yani anne ve babamı ziyaret ederler, bayram tebriklerini sunarlardı. Tıpkı bir evlat gibiydiler. Şimdi bakıyorum da mahallede o günlerden kimseler kalmadı. Hacı Rüstemlerden, Yasakların Zeki nin ailesinden, Aygırların Mehmet Abi nin sülalesinden, Cevriye Abladan ve eşinden, annemden babamdan, iki ablamdan ne ses ne de seda kaldı.. Hepsi göçüp gitti. Galiba sıra bizlere geldi diye düşünüyor insan. Tuğrul, bazı hususiyetleri ile de temayüz etmiş bir insandı. Kuşadası ile ilgili meseleler de konuşmacıları dikkatle dinler, ilerlemiş yaşına rağmen kulak verir takip eder, sorular sorar kendi görüşüne göre yanlışlar varsa düzeltir, kendi bildiklerini ilave eder, gereken yerlerde söz alır konuşurdu. Belediye meclis üyeliği yaptığı yıllarda belediye başkanı olan babamla aktif hizmetler görmüştü.. Ayrıca Kuşadası nda tertiplenen konferanslara mutlaka katılır, Yerel Tarih Dergisi başta olmak üzere bazı dergilere de yazılar yazardı. Kuşadası nda aktif olan Adaçev in ayda iki kez Derici Otelde düzenlediği toplantıların müdavimlerindendi. Tabakhaneler konusunda çok dertliydi. Varını yoğunu döktüğü iş yerini elinden almışlar, Kirazlı yolu üzerinde küçük bir yere nakledilmişlerdi. Yerlerinden uzaklaştırıldığında çok üzülmüştü. Bu satırları yazarken onu eski günlerde, önünde muşambadan önlüğü ile denizde derileri yıkarken ki halini görür gibi oluyorum. İnsanlar için önemli olan hususlardan biri öldükten sonra yaşayabilmektir. Bu da insanoğlunun hayatta iken oluşturduğu saygın kişilik ve bıraktığı eserlerle sağlanır. Tuğrul bunu başarmış insanlardan biridir. Nitekim bu satırları yazarken eski tabakhanelerin bulunduğu yerleri yeniden incelemek üzere ziyaret ettim. Onun ismini taşıyan binanın resmini çekerek yazıma ilave etmek istedim. Hilton oteli yanında bir felaket olmadığı takdirde Tuğrul ve arkadaşlarının anıları, aile fertlerinin gönlünde olduğu gibi bu eser içinde de yaşamaya devam edecektir. Tuğrul u ölüm yıldönümünde hasretle anarken, benden en yakın arkadaşı olduğumu belirterek bir yazı isteyen Sayın Ali Ergül Bey ile tabakhaneleri restore ederek Tuğrul Kutucu ve arkadaşlarını ebedileştiren, Kuşadası na kıymetli bir eser kazandıran Pine Bay Oteli sahiplerine, Tuğrul u unutmayan Adaçev üyelerine ve Kuşadası Yerel Tarih yöneticileri ve yazarlarına da sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim. Ayrıca muhterem Kutucu ailesi ve efradına rahmetli için yeniden baş sağlığı diler, Tuğrul a Allahtan rahmet iletmek isterim. Ruhun Şad Mekânın Cennet olsun aziz dostum. Tuğrul Kutucu ve Dr. Ali Alkış (Yerel Tarih Toplantısında) 7

Şehitliklerimiz - 3 ARAPLI GÖZPINAR ŞEHİTLİĞİ - II Mahmut Ökçesiz Kuşadası Kültürel ve Tarihi Mirası Koruma Derneği Başkanı Aydın merkez ilçeye bağlı 15 km uzaklıktaki Gözpınar (Araplı) köyü Yunan vahşetini en acı yaşayan köylerimizden biridir. Köyün uğradığı vahşet göz önünde bulundurularak dökülen gözyaşlarından dolayı Araplı olan ismi Gözpınar olarak değiştirilmiştir. Her işgal maalesef yerli işbirlikçilerini de yaratır. Yunan işbirlikçilerinden biri de o günlerde Sarı İmam lakaplı bir soysuzdu. Yunan işgal kuvvetleri komutanının sabah kahvaltısında taze petekli bal (1) isteğini yerine getirmek için Araplı ya gider. Köyde aradığı balı bulamaz ve geriye eli boş döndüğünden, durumu kurtarmak için köylülerin çeteleri beslediklerini ve balı çetelere verdiklerini söyler. Zaten bahane arayan Yunan komutanı bunun üzerine Araplı ya sefer düzenler. Köyü kuşatırlar. Erkeklerin köy meydanında toplanmasını emrederler. İleri gelenlerden 5 köylüyü ayaklarından bağlayarak köy odası önünde bulunan Pırnal ağacına asarlar (2). 12 kişiyi kurşunlayıp ve 1 kişiyi saman deposuna kapatıp yakarak öldürürler. Ele geçirdikleri köylülerden istedikleri yiyecekleri ve yakalayıp kestikleri oğlak ve danaların etlerini yerler ve kemiklerini ağaçlara astıkları canlı insanlara atarlar. Bu arada bir grup Yunan askeri 44 kişiyi urganla bağlayıp Derviş yeri denilen köy mezarlığının güneyindeki yere getirirler. Burada 44 kişiyi makineli ile tarayıp şehit ederler ve aşağı cesetleri atarlar. Bu mübarek şehitlerin cesetleri kurda-kuşa yem olur. (3) Yunan gittikten sonra kalan kadınlar burada ne kalmış ise gömerler ve başlarına yalın taşlardan birer şahide dikerler. Bu taşlar halen vardır ve yerler bellidir. Burası İzmir 2 nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 04.04.2001 tarih ve 9908 sayılı kararı ile tescil edilmiştir. Bu vahşetin canlı tanıklarından biri Pınar (Pınarlı ) ağacı ve o zaman 7 yaşında bir çocuk olan Cemile UGAN ninedir. Araplı da katliama uğrayan bu aziz şehitlerimizin ruhları şad ve mekânları cennet olsun. Bu makaleyi kaleme almamızda bize arşivleri ile yardımcı olan ve 2 3 yıl önce hakka yürüyen güzel insan, eski Aydın müze müdür yardımcısı, MUSTAFA KENAN ÖZKAN ın da ruhu şad ve durağı cennet olsun. 8 1. Etem Oruç, petekli Bal, Aydın, Aydın Bülteni, Yıl 3 sayı 28 Ekim 2006, sayfa 8 2. Hasan Fehmi Poyrazoğlu, Tarihimizin karanlıkta kalmış kanlı bir sayfası Araplı kıyımı, Ses gazetesi, 23 Nisan 2003 3. Sebahattin Burhan, Çete Ayşe-1, İstanbul 1999, sayfalar 175-199

Ödül Töreni SUNULLAH ARISOY ÖDÜL TÖRENİ Ey dilimin doyulmaz tadı Kavgamın tek silahı şiir! diyordu yaşamının son yıllarını Kuşadası nda geçiren Sunullah Arısoy. Ardından ekliyordu: Gide gide, gide gide bir uçsuza vardım. Vardım baktım ki şiir, daha uçsuzda. Onun saygın adını yaşatmak ve edebiyat dünyasına yeni soluklar kazandırmak amacıyla 1996 dan beri KEGEV tarafından ödüller verilmekte. On yılı aşkın süredir bu ödülün düzenleme kurulunda yer almak benim için büyük bir onur ve kazanımdır. Edebiyat dünyasının önemli kişilerini ağırlamak, onlara Kuşadası ve çevresini tanıtmak, sanatsal söyleşilerine katılmak çok zevkli ve heyecan verici. Ödüle katılımın her yıl niteliksel anlamda da yoğunlaşması, ulusal basında ve edebiyat dergilerinde yer alması edebiyat dünyasında kabul gördüğünün bir kanıtıdır. Bu durum, ilçemizin kültür sanat etkinlikleri ile anılması için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Her yıl mayısın ikinci hafta sonu bu ödüle ilişkin etkinlikler yapılır. Bu yıl 8 Mayıs Perşembe başlayan etkinliklerin ilki KEGEV Özel Ü.Naci Akdoğan Okullarındaydı. Konuklarla Sunullah Arısoy Kitaplığı gezildi. Hidayet Karakuş dördüncü sınıflarla Okuma ve Yazma çalışmaları yaparken Hakan Cem sekizinci sınıflara beş yüz yıllık geçmişi olan bir Japon şiiri türü haiku yu örneklerle tanıttı. Öğrenciler haiku yazma denemeleri yaptılar. Elbette bu günün en zevkli yanı öğrenciler, öğretmenler ve yöneticilerle okulun yemekhanesinde yenilen öğle yemeği idi. Daha sonra konuklarımızla Gazibeğendi, Güvercinada ve Tabakhaneleri de kapsayan bir şehir gezisi yaptık. 9 Mayıs ta Hakan Cem ve Ömür Özçetin yerel bir radyoda canlı yayına katılarak şiir ve yaşama ilişkin görüşlerini Kuşadalılarla paylaştılar. İbramaki Sanat Galerisindeki ödül töreni yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Törene Sunullah Arısoy un eşi Ülkü Arısoy, seçici kurul üyelerinden Hidayet Karakuş, Çiğdem Sezer, Halim Yazıcı; geçen yıl yitirdiğimiz Burhan Günel in eşi Nisa Günel, KEGEV Burhan Günel özel ödülünün sahibi Hilal Karahan; Sunullah Arısoy un dostlarından Ziya ve Belgin Gürel, Bülent Burgaç; AKKÖY Kütüphanesinin kurucusu ve AKKÖY Dergisinin genel yayın yönetmeni Güven Pamukçu da katıldı. Seçici Kurul üyelerinden Ahmet Özer ile Ayten Mutlu, 2013 şiir ödülü sahibi Ergül Çetin ise bu yılki törene gelemediler. Törende Elena kemanıyla, Olcay gitarıyla bir müzik dinletisi sundu önce. Sunucu olarak Aydın Valisinin kutlama iletisini, Sunullah Arısoy un Sabrın Gülü şiirini okudum; Hakan Cem le Ömür Özçetin in ödül kazanan şiir kitaplarından bölümler sundum. Seçici kurul adına konuşan Halim Yazıcı; kişilikleri, şiirleri çok örtüşen iki şairin ödül kazanmasından duyduğu sevinci belirtti. 2013 te yaşamını yitiren ve geçmiş yıllarda ödülün seçici kurul üyeliğini yapmış, Arısoy ailesinin dostlarından Mustafa Şerif Onaran anısına verilen ödülü, KEGEV Yönetim Kurulu Başkanı Şefik Sözer, Ömür Özçetin e sundu. Şair, DENEDİK DÜŞÜ adlı kitabıyla bu ödüle hak kazanmıştı. Sunullah Arısoy 2014 Şiir Ödülünü ÖLÜLER İÇİN KILAVUZ adlı kitabıyla kazanan Hakan Cem e ise ödülü Kuşadası Kaymakamı Muammer Aksoy ve Ülkü Arısoy tarafından verildi. Muammer Aksoy, ilçemizdeki sanat etkinliklerinin çoğalmasını dileyerek uzun bir süredir bu ödülün yaşamasını sağlayan KEGEV İ ve ona destek olanları övdü. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası viyolonsel sanatçısı olan Hakan Cem in sunduğu kısa bir dinletiden sonra Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı nın da katılımıyla kokteyl başladı. Aynı günün akşamı; KEGEV Yönetim Kurulu, Özel Ü.Naci Akdoğan Okullarından ve Belediyeden temsilciler, Arısoy ailesinin dostları ve sanatçılar belediye başkanı Özer Kayalı nın; şiirlerin okunduğu, şarkıların söylendiği samimi bir ortamda gerçekleştirilen yemek davetine katıldılar. Ertesi gün Ergül Kocamaz ın aydınlatıcı, zevkli yönderliği ve her anımızı belgeleyen fotoğraf sanatçısı dostumuz Oğuz Nusret Bilik eşliğinde Milet antik kenti ve müzesi gezildi. Ardından gidilen Akköy de Didim Belediye Başkanı M. Deniz Atabay ve meclis üyesi Hatice Gençay tarafından karşılanmak günün sürpriziydi. Hakan Cem ve Ömür Çetin e Sunullah Arısoy Sokağında Belediye Başkanı tarafından onur belgesi verildi. Burhan Günel Sokağı da ziyaret edildi hüzünle. Bahçeye kurulmuş sofralarda yenilen gözlemeler, içilen ayranlarla süren Akköy konukseverliği, ikram edilen sarmalarla doruk noktasına ulaştı. Hele küçük Azra nın şirinliği belleğimizden silinmeyecek. Akköy e gelip de Güven Pamukçu nun kitaplığı ziyaret edilmez mi? Her zamanki gizemli güzelliği, dağınık zenginliği, özgünlüğü, çiçekleri ve kedileriyle karşımızdaydı işte. Saatler, günler geçirilesi bu kitaplıktan çilek bahçesine gitme önerisiyle ayrılabildik. Konuklarımız bahçeden çilek koparıp yemenin tadına varırken onları bekleyenleri de unutmadılar. Koliler İstanbul a, İzmir e, Ankara ya götürülmek üzere dolduruldu. Sanırım bu yılki ödül, çilek kokusuyla anımsanacak. Dönüş, her zamanki gibi samimi ve hüzünlüydü. Gelecek yıl aramıza katılacak yeni yüzlerle buluşmak üzere vedalaşıldı. Yazılarında Kuşadası nı anlatacak ve koşa koşa yine gelecek dostlarımız o kadar çoğaldı ki! Bunu sağlayan; M. Sunullah Arısoy un saygın anısı, Ülkü Arısoy un zarif yönderliği, KEGEV yöneticileri ve bu etkinliklerde onlara hep destek olan Kuşadası Belediyesi, Ticaret Odası, oteller, lokantalar, sivil toplum örgütleri ve edebiyatseverlerdir. Tek kişilik bir ordu gibi çalışan KEGEV müdürü Şadiye Evgin in payını unutmamak gerek. Son söz yine Sunullah Arısoy un: Yeni baştan başlamaktır, her gün şiire durmak Yaşamak varsa, sevmek varsa. Haksızlık, zulüm dile gelirse şiirde Gözyaşları, acılar, mutsuzluklar tükenir evrende. Zerrin Bağçivan 9

Kuyeta Haber TURİZMİN BELLEĞİ KAYIT ALTINA ALINIYOR Kuşadası turizminin belleği kayıt altına alınıyor. Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) kapsamında yürütülen ve Tarih Vakfı ile Ekin Grubu nun kurumsal desteğiyle gerçekleştirilen Türkiye Turizmi Sözlü Tarih Araştırması kapsamında Kuşadası nda 3 gün süreyle sözlü tarih görüşmeleri yapıldı. Adnan Menderes Üniversitesi Kuşadası Turizm Fakültesi nin şehir merkezindeki binasında gerçekleştirilen görüşmelerde 24 Kuşadalı turizmci ve ilgili kaynak kişi ile 33 saatlik görüntü ve ses kayıtlı sözlü tarih görüşmeleri gerçekleştirildi. Prof. Dr. Nazmi Ozak, Yrd. Doç. Dr. H. Rafet Yüncü, Öğr. Gör. Osman Güldemir, Uzman Seher Geyik, Arş. Gör. Savaş Evren, Arş. Gör. Ece Doğantan ve Gülay Kayacan dan oluşan yedi kişilik araştırma ekibi üç günde 33 saat 20 dakikalık saatlik görüşme gerçekleştirdi. Kuşadası Sözlü Tarih Görüşmesi kapsamında görüşülenler Cahit Yimsek, Şinasi Hurda, Erdoğan İstanköylü, Ali Ergül, Alcan Kartoğlu, Halit Şakar, Kaptan Ayhan, Taylan Sağnak, Erol Erdem, Osman E. Çolakoğlu, Ferdi Uçargönül, Mehmet Üncu, Hatice Kavafoğlu, Gürbüz Arıkan, Müjgan Şavkay, Ayşe Serifoğlu, Nilgün Şirin, Vildan Koç, Ahmet Kireç, Rıdvan Kavi, Cemile Taka, Nadire Köken, Tacettin Özden ve Dr. Ömer Germen gibi Kuşadası turizminin geçmişini ve yakın tarihini bilen her alandan kaynak kişiler oldu. Proje koordinatörü Prof. Dr. Nazmi Kozak, Türk turizmcilerin belleklerini kayıt altına alma çalışmalarına geçtiğimiz Mayıs ayında başladıklarını, bugüne kadar 330 kişi ile yaklaşık 450 saatlik görüntü ve ses kayıtlı görüşmenin tamamlandığını söyledi. Prof. Dr. Kozak, şimdiye kadar Antalya, Alanya, Side, Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Didim, Uludağ ve Kapadokya turizmi ile ilgili onlarca kişi ile sözlü tarih görüşmesinin tamamlandığını, önümüzdeki aylarda Fethiye, Erdek, Akçakoca ve Nemrut Dağı olmak üzere, geriye kalan turizm merkezlerinde de görüşmelerin tamamlanmasını planlandığını belirtti. Yerel Tarih Gurubu üyesi Ali Ergül Tercüman Rehber Nilgün Şirin 10

Kuyeta Haber KUŞADASI TURİZM TARİHİ İÇİN YEREL TARİH GURUBU İLE GÖRÜŞTÜ Kuşadası Yerel Tarih Grubu Tarih Vakfı Projeler Koordinatörü Gülay Kayacan ile toplandı. Ali Fuat Bozkurt un Arvalya Çiftliği nde gerçekleşen toplantıya Ali Ergül, Mustafa Dinçoğlu, Turhan Kutucu, Mehmet Önder, Nail Topal, Belma Özgün, Mustafa Veli, Nurullah Kahraman, Ata Şakrak, Süleyman Arslantürk, Cihan Kızıltuğ, Eser Kubilay, Faik Akkuş, Rıza Türkşen, Selçuk tan Efemerist ve Yerel Tarih Dergisi yazarlarından Ali Can katıldı. Tarih Vakfı Projeler Koordinatörü Gülay Kayacan Türkiye Turizm tarihi ile ilgili bir kitap hazırladıklarını ve Kuşadası Turizm Tarihini araştırdığını belirterek, sözlü tarih ve trafik seslerinden insan seslerine kayıt yapmanın önemini anlattı. Gelecekte sözlü tarih konusunda bilgilendirme semineri verebileceklerini ve Tarih Vakfının çalışmalarına Kuşadası Yerel Tarih grubunun desteklerinden memnunluk duyduğunu vurguladı. Genel Yayın Yönetmeni Ali Ergül ; Gülay Kayacan nezdinde Tarih Vakfı nın Turizm Tarihi konusunda derleme yapmasını kutlayarak Kuşadası nın Amiral gemisi olarak ilk turizm hareketlerinin başladığı yılları anlattı. Ali Fuat Bozkurt Club Med den başlayarak deneyimlerini aktardı. Mehmet Önder Kampçılık günlerini anlatırken ilk tercüman Sümer Erdem, siyah kadife kaplı el arabasında hediyelik eşya satan Rıza Saraç, turizme gönül vermiş Şövalye kaymakam Özer Türk anıları Gülay Kayacan tarafından kaydedildi. Ali Fuat Bozkurt un Arvalya daki Çiftliğinde katılımcılar Kuşadası turizmi ile ilgili anılarını aktarmışlardı. Toplantı sonrasında Gülay Kayacan önümüzdeki günlerde diğer grup ve kişilerle, yabancı gelinlerle toplantıların süreceğini belirtti. Tarih Vakfı Proje Koordinatörü Gülay Kayacan Yerel Tarih Gurubu Kuşadası Turizm Tarihi ile ilgili Tarih Vakfı proje koordinatörü Gülay Kayacan ile sohbet ederken 11

Osmanlı Arşivinde Kuşadası-Selçuk efesacarlar@mynet.com OSMANLI ARŞİVLERİNDE EFES KAZILARI - 12 Ali Can Tarih Öğretmeni - Efemerist BEO, 1110 / 83249 Aydın sınırları içerisinde bulunan Ayaslug da [Selçuk, İzmir] eski eser kazısıyla görevli Profesör Bendorf ın kazı izin süresinin aynı şartlarla bir sene daha padişah kararıyla uzatıldığı hakkında Sadaret ten Hariciye, Dahiliye ve Maarif Nezaretlerine gönderilen yazı. (5 Nisan 314 / 17 Nisan 1898) 12

BEO, 1060 / 79444 Ayaslug da [Selçuk, İzmir] Avusturyalılar tarafından yapılan kazı çalışmalarında çıkarılan ve Avusturya İmparatoru için Viyana ya gönderilecek olan eski eserlerin nakline engel olunmaması gerektiği hakkında Sadaret ten Dahiliye, Rüsumat Emaneti ve Maarif ve Hariciye Nezaretlerine gönderilen yazı. (16 Kanun-ı Evvel 313 / 28 Aralık 1897) 13

Gezginlerin Kaleminden Kuşadası / 41 sedatonaranea@hotmail.com Tüm Avrupa daki soylularda olduğu gibi ismi oldukça uzun : Auguste Frédéric Louis Viesse de Marmont. Fransa tarihinin önemli simalarından ve ünlü Fransız Lider Napolyon Bonapart ın iktidardaki ilk yıllarında en saygı duyduğu Mareşallerinden biri. Ayrıca Fransızlara Fransa tarihinde yer almış 300 den fazla Fransız Mareşali arasında ilk 10 Mareşali sayın deseniz size ilk 10 Mareşal arasında ismi zikredilecek kadar sevilen biri Auguste de Marmont. Ragusa Dükü olarak da tanınmaktadır. Cesaretli ve atılgan bir yapıya sahip. Askeri sahadaki parlak kariyerinin yanında önemli bir devlet adamı ve gezgin. Savaşmaktan arta kalan zamanlarında devamlı gezmiş ve seyahat notlarını kitap haline getirmiştir. Ancak Fransa tarihindeki en önemli işlerinden birisi anılarını yazması olmuştur. Dokuz ciltlik Mareşal Marmont un Anıları adlı kitap bu gün bile Fransız subayları için bir başucu kitabı niteliğindedir. Sedat Onar Araştırmacı Kitabın Adı : Voyage en Hongrieen Transylvanie, dans la Russie méridionale, en Crimée et sur lesbords de la merd'azoff; à Constantinople et sur quelquesparties de l'asiemineure, en Syrie, en Palestine et en Égypte (Macar Transilvanyası, Güney Rusya, Kırım ve Azak Denizi Kıyısı, İstanbul ve Anadolu nun Bazı Bölgeleri ile Suriye, Filistin ve Mısır a Seyahat) Yazar : AugusteFrédéric Louis Viesse de Marmont Yayınevi : Wahlen, Brüksel Kitabın Basım Tarihi : 1857 Auguste Marmont NAPOLYON BONAPART IN EN SAYGI DUYDUĞU MAREŞAL AUGUSTE DE MARMONT UN KUŞADASI İZLENİMLERİ Auguste de Marmont 1774 yılında Fransa nın Châtillon-sur-Seine kentinde Fransız Devriminin ilkelerini benimsemiş bir subayın oğlu olarak doğmuştur. Askerliğinin ilk dönemlerinde bizzat Napolyon ile birlikte görev yapmıştır. Napolyon un güvenini kazandıktan sonra Fransız sömürge anlayışının uzanabildiği her yerde görev almıştır. İtalya ve Mısır daki savaşlara katılmıştır. Ancak Fransızlar tarafından tanınmasındaki en büyük etken İtalya topraklarında bulunan Ragusa Cumhuriyetini işgal ederek tarihe karışmasını sağlamak olmuştur. Böylece ismi ile birlikte anılacak Ragusa Dükü unvanını ömrünün sonuna kadar kullanma olanağı ortaya çıkmıştır. 1809 yılında Avusturya ile yaptığı savaşta Avusturya Ordusunu bozguna uğratmıştır. Bu savaşta taarruzuna biraz daha devam etmiş olsa idi bu gün Avusturya diye bir devlet olmayacaktı. Velhasıl hayatının büyük bir bölümünü savaşarak geçirmiştir. Katıldığı savaşlarda iki defa yaralanmıştır. Bizzat Napolyonun sağ kolu olarak Genel Valilik statüsüyle görev yapmıştır. Napolyon un kişisel ihtirasları, Fransa Devletinin emperyalist emelleri yüzünden 1813 ten itibaren Napolyon ile yolları ayrılmıştır. Savaşların anlamsız olduğunu ve savaşarak kalıcı sonuçlara ulaşılamayacağını düşünmüştür Savaştığı ülkelerle Napolyon dan gizli anlaşmalar yapmıştır. Bu nedenle Napolyon un en güvendiği adam durumundan vatanına ihanet eden asker konumuna düşürülmüştür. 1852 yılında Venedik te ölmüştür.. Mareşal Marmont un 1833 yılında başladığı geziler aslında ülkesi için de müthiş faydalı olmuştur. Gittiği her yerde o ülkenin devlet adamları ile görüşerek ülkesi adına tavizler koparmıştır. İstanbul a geldiğinde Padişah Abdülmecit ile görüşerek Osmanlı Devleti nin Fransa ve İngiltere nin yanında Ruslara karşı Kırım Savaşına girmesinde etkili olmuştur. Hatta Padişah Abdülmecit in Fransa ya gitmesini bile sağlayanın Mareşal Marmont olduğu belirtilmektedir. Mareşal gemi ile seyahat ettiği için Anadolu nun kıyı kesimlerini dolaşmış ve zaman zaman gemiden inerek atla kısa süreli seyahati esas almıştır. Kuşadası na da yelkenli gemi ile gelmiş, at yolculuğu yaparak Efes i gezmiş ve tekrar Kuşadası na dönerek yine gemi ile buradan ayrılmıştır. Mareşal Auguste de Marmont seyahatlerini anlatırken bölgenin tarihi ile ilgili bizlere bilgiler de aktarır. Aktardığı bilgilerin büyük bir çoğunluğu askeri tarih kapsamında değerlendirilebilecek, bölgenin askeri tarihi ve ibret alınacak hususları ile ilgilidir. Bize kısaca Kuşadası önlerinde düşman donanmasının dolaşmasına müsaade ederseniz yarın başınıza gelecekler sizi üzmesin mealinde bir ibret fotoğrafı sunmaktadır. Gelelim Napolyon un ünlü Mareşalinin anlattıklarına: Bu kıyılarda Türk donanması çeşitli zamanlarda büyük felaketler yaşadı.1770 yılında Osmanlı filosu, Sakız Adası İle Anadolu Yarımadası arasındaki kanalda çapa atmış beklerken Alexis Orloff komutasındaki bir Rus donanmasının bir anda göründü, Türk Komutanı gemilerinin güvenliği konusunda endişelendiği için gemilerini Sakız Adası nın karşı kıyılarındaki Asya Kitap Kapağı 14

Çeşme Limanı Choiseul - Gouffier - 1770 kesiminde bulunan Çeşme Limanı na çekti. Çeşme Limanı na geri çekilme aslında kolay bir çözüm yoluydu ancak savunma için dezavantajlı bir yerdi. Avantajlı olduğunu değerlendiren Rus Amiral durumu düşmanın insafına terk etmiş Türk Gemilerinin üzerine savaş gemilerini gönderdi. Osmanlı bahriyelileri ne kadar becerikli davranırsa davransın tümüyle imha olmaktan kurtulamadı. 1824 yılında da Sakız Adası önlerinde demirlemiş olan Türk Donanmasındaki Kaptan Paşa nın gemisine Amiral Canaris kendi gemileriyle var gücüyle ateş açtı. Kaptan Paşa nın gemisi isabet alarak yandı, ancak Kaptan Paşa başka bir tekneye atlayarak kaçtı. Türk Donanmasının amiral gemisi kısa süre sonra patlayarak battı. Böylece bu sahillerde yabancı donanmalara misafirperverlik yapmanın sonu bu toprakların sahibi Osmanlılar için bir felaket olmuştur. Bu topraklar hakkında yapılan projelerin birleştirilmesi, kaderci bir yapıya sahip ve daima kadere boyun eğen, her şeye kadir olan Allah ın kendilerine kayıtsız Auguste Marmont şartsız yardım edeceği inancı içinde olan Türklere karşı adeta sonun başlangıcı olmuştu. Oysa Tanrı hesaplama, öngörü ve cesaret sahiplerini korur. İlk baştan planladığımızın aksine Sakız Adası nda durmadık. Efes harabelerini ziyaret edeceğimiz için ScalaNuova ya ilerlemeye karar verdik. Antik Neapolis kenti üzerine inşa edilmiş olan küçük bir kent olan ScalaNuova aynı zamanda bir liman kentidir. Kentin Yunanca ve İtalyanca isimleri de aynı anlamdadır. Bu yerde müstelzim tarafından komuta edilen harap durumda bir kale bulunmaktadır. Kentte Türk nüfus yaşamaktadır. Ayrıca tüm Hıristiyan mezhepleri tarafından reddedilen ve doğuda pek sevilmeyen toplum durumundaki Yahudiler burada Türklerle iç içe yaşayan ayrıcalıklı konumdadır. Tekneden indikten kısa bir süre sonra buraya dört league mesafedeki Efes e gitmek için atlarımıza bindik. Cayster Nehrinin bize engel oluşturabileceğini düşünerek tepeler hattındaki yollardan Efes e gidecektik. Vadiyi kapatan bir duvarın önünden geçtik. Bu duvarın savunma amaçlı olarak tasarlandığını düşündük. Diğer seyyahların söylediği gibi Ayasuluk antik Efes değildir. Efes ten kesinlikle kolay ayırt edilebilecek durumda yakında bir yerdedir. Efes bir tarafı duvarlarla çevrili diğer tarafı dağa yaslanmış durumda adeta amfitiyatro şeklinde bir tepenin yamacına kurulmuştur. Efesliler için site devletlerinin kolaylıkla savunulabilir yerlerde kurulması geleneklerinin bir parçasıydı. Sicilya daki eski adıyla Agrigentum olan Girgenti kenti buna en güzel örnektir. Ayasuluk Efes in banliyösü durumundadır. Efes in önemi ve zenginliği bizim bu görüşümüzü haklı çıkarmaktadır. Efes orta boyutlu bir kent olmasına rağmen diğer kentleri kendine bağımlı kıldığı için diğer devletler arasında ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Dünyaca ünlü Diana Tapınağı Efes tedir. Bu tapınağın inşa masrafları Anadolu yarımadasında bulunan tüm site devletlerinin ortak katılımı ile karşılanmıştır. Seyyah Chandler bu tapınağı en küçük bir zorlukla karşılaşmadan tanıyabilmiştir. Ancak antik dönem tarihçilerinin bizlere aktardığı azametli tapınaktan şu an doğru dürüst bir şey kalmamıştır. Tapınağın kalıntılarından bazıları kentin karşısında ve bir tepenin yamacına dayanmış bataklık bölgededir. Mareşal Raguse buradan sonra Efes i anlatır. Seyyah Efes i gezdikten sonra tekneleri Kuşadası Limanında olduğu için tekrar Kuşadası na döner. Dönüş yolundan itibaren şöyle anlatır: Cayster (Küçük Menderes) Irmağı nın sağ kıyısını takip ederek Ege Denizine döküldüğü yere kadar devam ettik. Nehrin ağız kısmında büyük bir perişanlık içindeki balıkçıları gördük. Irmağın sığ olan bir yerinden karşı kıyıya geçerek akşam geç saatlerde ScalaNuova ya girdik. Bütün gün boyunca size belirttiğim fakir balıkçılar gibi Ayasuluk un fakir ve sefil durumdaki sakinleri dışında harabeler ve kalıntılar gibi cansız nesneleri görmüştük. 21 Ağustos ta Sisam a doğru yola çıktık. Eski dönemlerde İyonya milletvekillerinin toplandığı Mycale Dağının eteklerini Sisam dan ayıran dar boğazı geçtik. Sisam ın antik Saraos kentinin yakınındaki Colonni Limanına demirledik. Çeşme Deniz Savaşı Choiseul-Goiffier-1770 15

Nostalji YALÇIN SOKAKTAN ANILAR - II Fatma Kırlı Eğitimci Sünnet Töreni at üstünde Ahmet Kireç ve Kuşadalı arkadaşları Yerel Tarih Dergisinin Aralık sayısında Yalçın Sokak ile ilgili anılarım birçok kişiyi etkilemiş, özellikle orta yaşlılardan artık bunlar kalmadı diye ağlayanlar olmuş. Bu tepki beni cesaretlendirdi ve yazılarımı sürdürmeye karar verdim. Hayli ilginç olan sünnet düğünlerinden başlamak istiyorum. Sünnet düğünleri sokakta olurdu. Sünnetten bir hafta önce okuyucu ismi verilen kadın kapı kapı düğüne davet ederdi. Düğün günü herkes evindeki masa ve sandalyeyi evinin önüne çıkarır, sokak boyunca masalar kurulurdu. Sünnet çocukları mahalleli erkek ve çocuklarla ata bindirilip davul zurna ile şehirde gezdirirken her köşe başında durulur zeybek oynanırdı. Sokağa dönüldüğünde tüm sokağın kadınlarının yardım ettiği masalar düğün yemekleri ile donatılmış olurdu. Davullar zurnalar gün boyunca çalar yenilir, içilir erkekler rakı içip zeybek oynardı. Tüm sokak çoluk çocuk eğlenilirdi. Eğlence devam ederken çocuklar sünnet edilir yatağına yatırılırdı. Akşamüstü masalar toplanırdı. Sünnet çocuklarına hediyeleri o gün verilir acılarını biraz olsun unutturulmaya çalışılırdı. Dedeler, babalar genellikle en büyük hediyeyi alıdır. Bu çoğu zaman bir bisiklet bazen de bir kol saati olurdu. Komşular ise akrabalık derecesine göre sünnet yatağının yastığına nazar boncuklu altın maşallah veya çeyrek altın takarlardı. Zarf içinde para koyanlar da olurdu. Hediyelerin büyük bir kısmı okul ile ilgili sırt çantası, dolmakalem, çocuk küçük ise sevdiği bir oyuncak olurdu. Geçmişe bakıp düşündüğümde beni en çok etkileyen ve çok güzel bir adet olduğunu düşündüğüm sünnet kardeşliğidir. Sünnet sahibinin durumu iyi ise fakir çocuklardan bir ikisi aynı şekilde giydirilir yatakları hazırlanır atla dolaştırılır sünnetleri yapılırdı. Çocukların anne babaları da sünnet sahibiyle eşit bir şekilde düğünün sahibi olur. Çoğu zaman çocuklar hiçbir şeyi fark etmez sünnet kardeşim diye yataklarda birlikte yaramazlık yaparlardı. Çocuklukta en sevdiğim şeylerden biri de gelin bakma âdeti idi. Düğün törenlerini Mustafa Dinçoğlu Bey çok güzel anlattığı için ben sadece gelin bakmayı benim çocuk gözümden anlatacağım. Düğünden sonra gelin bir hafta boyunca gelinliği giydirilir makyajı yapılır bir odaya sandalyeye oturtulur mahalleli gelini seyretmeye gelirdi. Tabi ki çıkışta dedikodusu yorumları yapılırdı. Buna gelin bakmak ya da kızardı denirdi. Sokağımıza gelin geldiği zaman en çok kız çocukları sevinirdi bize eğlence çıkardı. Kız çocukları her ziyaretçiyle Sünnet Töreni at üstünde Mustafa Veli 16

Mehmet Torunoğlu cenaze töreni - 30 Ağustos 1950 beraber tekrar gider gelini seyreder şeker alırdı. En çok da hayal kurardık biz de bir gün gelin olup makyaj yapacağız diye. Çünkü gelin olmadan makyaj yasaktı. On yedi yaşımdayken Öğretmen Okulunda kızlar kaşlarımı aldı, tatilde eve gelince annem kıyameti kopardı sen süs mü yapıyorsun diye. Kendince gelin olunca fazla değişmeyeceğimi, komşuların güzel gelin olmuş demeyeceğini düşünüyordu. Boşuna üzülmüştü çünkü ben şehir dışında evlendim gelin bakmam da olmadı. Yalçın Sokakta çamaşır yıkamak da bir törendi. Çamaşır gününden önce soba veya ocaktaki küller toplanır içindeki odun artıkları ayıklanır ve suya konurdu. Buna kül kestirme denirdi. Kül sanırım suyun kirecini yumuşatıyordu. Eğer kül yeterli olmazsa komşudan istenirdi. Komşu komşunun külüne muhtaçtır sözü buradan geliyor olabilir. Çamaşır günü bahçeye ateş yakılır, kazanla su kaynatılır çamaşırlar küllü su ve sabunla yıkanırdı. Beyaz çamaşırlar en son durulama suyunda çivitlenirdi. Çivit hoş, mavi bir renk verirdi. Çamaşırlar da rastgele asılmaz renklerine ve boylarına göre bahçelerdeki çamaşır iplerine asılır ve tahta mandallar ile sabitlenirdi. Çünkü yıkanan, asılan çamaşırın dedikodusu da yapılırdı. Yalçın Sokağın en hüzünlü günleri cenazelerdi. Birisi vefat edince cenaze ev altı dediğimiz birinci katta ya da bahçede iki uzun tahtadan oluşan teneşirde yıkanır kefenlenirdi. Cenazenin camide salası verilir arkasından ayrıntılı bir şekilde vefat edenin kim olduğu minareden hoca tarafından anons edilirdi. Bu anonsları duyabilmek için çarşılarda herkes kulak kesilirdi. Cenaze törenine işi olmayan, tanısın tanımasın herkes katılırdı. Cenazeyi komşu erkekler evden alıp mezarlığa götürürken yolda gören herkes tabuta omuz verirdi. Bu önemli bir hemşerilik göstergesi idi. Mezarlığa kadınlar gitmezdi. O akşam toprak mevlidi denilen dualar okunurdu. Toprak mevlidine çağrı yapılmazdı herkes kendiliğinden cenaze evine giderdi. İlk Cuma ölenin helvası yapılır camide ve mahallede dağıtılırdı. Helvadan biraz bile olsa yenmesi gerekirdi. Her yiyen dua okurdu. Kırkında lokma dağıtılıp akşama mevlit okunur. Elli ikinci gününde de mevlit okunur. Tüm bu ritüellerde sokak halkı cenaze sahibine yardım eder ve destek olurdu. Yazıyı eğlenceli şekilde bitirmek gerek, Şimdi düşününce sokağın ne kadar özverili olduğunu bir kez daha anlıyorum. Televizyon misafirliği diye bir kavram vardı benim çocukluğumda. Televizyon ilk çıktığında sokakta maddi durumu iyi olan bir kaç aile televizyon alabildi. Tüm sokak sakinleri akşam oldu mu bu evlere toplanırdı çoluk çocuk, sedirler dolar, yerlere oturulurdu. Odada adım atacak yer kalmazdı. Kimse konuşmaz sessizce televizyon izlenirdi. Yayın sık sık kesilir, ekranda çıkan Necefli maşrapa, ibrik veya seramik vazo görüntülerine saatlerce bakar, yayının başlamasını beklerdik. İstiklal marşıyla yayın bitince evlere dağılırdık. TRT Açılış Sinyali TRT de Ariza Var Ekranı 17

Özel Araştırma Ben Teorisyen Değil Eylem Adamıyım... 1914 te patlayan 1. Dünya Harbi nde bilindiği üzere devletler iki guruba ayrılmıştı. Bir yanda başını İngiltere, Fransa ve Rusya nın çektiği itilaf devletleri ve bunlara eklenen Japonya ve Amerika ile önce Almaların tarafında görünüp kısa bir süre sonra yön değiştiren İtalya nın bulunduğu bir gurup (İtilaf devletleri) diğer tarafta ise Avusturya Macaristan, Almanya, Bulgaristan ve Osmanlıların da dahil olduğu diğer devletler gurubu vardır. Böylece bu savaş bir dünya harbine dönüşmüştü. Çanakkale de de gördüğümüz gibi sömürgeci devletler muharebelere sürdükleri Müslüman ülkelerden de önemli birlikler oluşturarak bu muharebelerde onlardan da istifade etmek ihtiyacını duymuşlardı.. Bu insanların, nereye niçin gittiğini bilmeyerek muharebelere katıldıklarını, memleketlerinden binlerce km uzaklıkta sakat kaldıklarını, hayatlarını kaybettiklerini, telef olduklarını biliyoruz. Politikacılar hariç bu harbi istemedikleri halde yüz binlerce hatta milyonlarca insan ölmüştür. Osmanlı için de ayni şeyler söz konusudur. Fanatik taraftarlar hariç, bunların hiç birinin harp istediğini söyleyemeyiz. Tüm bu insanları, bilmedikleri ülkelerde ateşe sürenler tüm bu ölenlerin sorumlusudur. Harp bir bakıma ölüm emri demektir. Bu emri verirken insanları birbirine düşman etmek için her türlü yolu denemişlerdir. Milyonlarca insanın öldüğü 1. Dünya Harbi bir Müslüman Hıristiyan harbi veya bir haçlı seferi olmamakla beraber her iki cepheyi yöneten politikacılar ve komutanlar maalesef dinden faydalanma, onu tüm vasıtalarını kullanarak veya istismar ederek harbi kazanma yollarını denemişlerdir. Tabii bunda Osmanlı nın ortaya attığı Panislamizm ve cihat çağrıları ve ona karşılık Almanların ve karşı cepheyi teşkil eden diğer devletlerin de bu sahada inanılmaz olayların içinde konu olan İslamı ve Müslümanları kullandıkları, yazılanlardan kolayca anlaşılmaktadır. Osmanlı padişahlığı bir hayal olan İslamı güçlendirmek için yalnız imparatorluk içinde değil imparatorluk dışında da özellikle İtilaf Devletleri idaresindeki devletlerin Müslümanların yoğun olduğu bölgelere, özel yetiştirilmiş ajanlar göndererek, bir taraftan gönüllü asker toplamaya diğer yandan İslam birliğine yönelik isyanlar çıkarmaya gayret göstermiştir Bu maksatla Fas, Cezayir, Trablus, Bingazi, Mısır, Kuzey Afrika, Osmanlı nın Arap eyaletleri, Orta Asya, Hindistan, Cava, Sumatra da adeta cirit atmışlar, büyük gayret sarf edilmiştir. Başarılı olunmuş mudur? Şüphesiz beklendiği ölçüde büyük değil. Özellikle İngilizler ve Fransızlar bundan endişe duyarak Müslümanların yoğun olduğu müstemlekelerinde önemli ölçüde Askeri birlikler bulundurma zorunluluğu duyarak cephelerini, kısmen de olsa zayıflatmışlarsa da kabul etmek gerekir ki karşı propagandalarda daha başarılı oldukları zaman içinde anlaşılmıştır diyebiliriz... Osmanlı nın resmen harbe giriş ilanı 1 Kasım 1914 tür.14 Kasım 1914 de Fetva emini Ali Haydar Efendi Fatih Camii nde fetvayı halka duyurmuştur. Fetvada 5 madde halinde sorular vardır ve sonunda: Ey mücahidin İslam, onlarla çarpışınız. Allah onları sizin ellerinizle azaplandırsın, aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, müminler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun. Bu savaşta canlarını mallarını kaybedenler Allah ın lütfuna ve peygamberin şefaatine mazhar olacaktır v. s Fetva okunduğu gün İstanbul da camilerde vaazlar verilmiş, mitingler yapılmış Pera Palas ın camları kırılmış Tanin ve Tasviri Efkâr gazetelerinde lehte makaleler yazılmıştır. Lehte kalemşorların başında Yunus Nadi gelmektedir. Basılan milyonlarca broşür yukarıda ismi geçen ülkelerde Teşkilat-ı Mahsusa ajanları tarafından dağıtılmıştır. Buna Almanlar da yardım etmiştir. (Bakınız Teşkilat-ı Mahsusa Philip H. Stoddart 3 baskı sayfa 28-30). Osmanlı Panislamizm felsefesi ve cihat ilanı ile ortaya çıkınca Almanya KUŞÇUBAŞI EŞREF SENCER 1883 1964 Dr. Ali Akış KUŞÇUBAŞI NIN ALMANYA VE ARABİSTAN GEZİSİ Bölüm - 12 bu duruma balıklama atlamış, bu konuda güya Osmanlı yı seviyorum görüntüsü ile hem para yardımları yapmış hem de İslam adına basılan bir kısım beyannameleri düşman safındaki Müslüman askerlere iletmede, denizaltı ve uçaklarını seferber etmiş ve fakat aslında Batı cephesinde rahat savaşmak, İngiliz ve Fransızların Afrika -Arabistan cephelerinde isyan çıkar diye çekinerek Hindistan ve diğer sömürgelerinde, asker bulundurmalarını sağlayarak, bunları Batı Cephesine aktarmalarını önlemek siyasetin gütmüş, bunda da kısmen başarılı olmuştur denilebilir. Almanya nın Bağdat- Medine Demiryolu inşaatını üstlenmesi de kendisinin, Kızıl Deniz e uzanma ve o orta Şarkta köprübaşı elde etme siyasetinin bir ürünüdür. Gördük ki Almanlar da bunu başaramamış. İngiltere ve Fransa öncelik almıştır. Bu yüzden Arabistan daki kabile ve aşiret reislerine oluk gibi altın para akmıştır. Casusluk ve karşı casusluk faaliyetleri bu bölgede o dönemde inanılmaz derecede artmıştır. Almanya nın bu bölgedeki gayretlerindeki amacının, İslam ı sevmek değil, Almanya nın menfaatlerinin ön planda tutulduğunu anlamamak için, insanın geri zekâlı olması gerekiyor. Ancak insafsızlık yapmadan bir gerçeği de ifade etmekte yarar vardır sanıyoruz. Osmanlı nın son çırpınışları acaba bir şeyler kurtarabilir miyiz düşüncesinden kaynaklanıyordu. Biliyorlardı ve girişimde de bulunmuşlardı ki bu, kaçınılmaz harpte birçok Osmanlı idarecisi İngilizler tarafında harbe girmek eğilimindeydi Ancak birçok girişim neticesiz kalmıştı. Onlar da zaten Osmanlı yı bu harpte yanlarına almak istemiyorlardı. Kurtlar avı yiyip bitirmeye karar vermişlerdi. Osmanlı hükümeti zaten harp kararını vermeden kendilerini harbin içinde bulmuştu. Bunda Almanya nın zorlamaları ve emrivakisi unutulmamalıdır. Enver Paşa nın kimseye danışmadan verdiği karara uymasalardı, Osmanlı harbin dışında kalabilir miydi? Hayır. Çünkü yok edilmek istenen parçalanmak istenen bir imparatorluk yani, Osmanlı İmparatorluğu vardı. Meşhur kurt kuzu hikâyesi gibi. Bu harpte Almanlar, Batı cephesinde müttefiklerin askeri birlikleri içinde Müslümanların önemli sayıda bulunduklarını sezince, ürettiği politikaların ürünü olarak, onların üzerinde etkili olmak için Müslüman mezarlığı, hatta Wunsdorf kampında cami bile yaptırmışlar ve hoparlörlerle karşı tarafa, propaganda ulaştırma, Müslüman askerlere yönelik propaganda malzemelerini uçaklarla atma, vaazlar vermek üzere din adamlarını da görevlendirme gibi girişimlerde bulunmuşlardır. Bu hususta Teşkilatı Mahsusa ile işbirliği yapmışlardır. Mevlevi taburları bile kurulmuş başına Mevlevi tarikatı şeyhi getirilmiştir. Bu propagandalarında dindar olduğu bilinen ve Müslümanlar nezdinde hürmet gören vaizler arasında Mehmet Akif Bey i ve Afrika nın kuzeyinde saygın bir adam olan Şeyh Salih el-tunusi yi bile; Almanya İmparatoru Wilhelm, bu maksatla Osmanlı hükümeti ile istişare ederek Almanya ya davet etmiştir. İngilizler de karşıt olarak Almanların İstanbul u işgal ettiklerini, halifeyi esir aldıklarını, Müslümanlığı ortadan kaldıracaklarını, Cihat ın uydurma Enver Paşa 18

olduğunu, propagandalarına ekledikleri bilinmektedir. Enver Paşa Almanların bu daveti üzerine bir heyet teşkil ettirmiş, kendilerine refakat etmek üzere iyi Almanca bilen bir Türk Kurmayı subayı ile iyi Türkçe bilen bir Alman kurmay subayını katarak Mehmet Akif, şeyh Salih El Sunusi ve Kuşçubaşı Eşref Sencer Bey den oluşan bir heyeti trenle Almanya ya göndermiştir. Almanya da büyük bir hüsnü kabul gören bu heyet Feld Mareşal Hindenborg tarafından da kabul edilmiştir. M. Akif bu seyahatinde hem Almanya yı hem de cepheleri dolaşmış ve yukarıda ismini verdiğimiz camide verdiği vaazlar, karşı cephedeki Müslümanlara megafonlarla iletilmeye çalışılmıştır... Bize göre bu seyahat, Mehmet Akif in yaptığı propagandanın faydalı olup olmamasından çok, onun Doğu ile Batı arasındaki, özellikle Müslüman ülkeler arasındaki medeniyet farkını görmesine yardımcı olmuştur. Nitekim kendisinin : Niye bizim oraları burası gibi değil? diyerek üzüntülerini beyan ettiği söylenir..en büyük eseri olan Safahat ta Berlin mektupları,bölümünde bu üzüntüsünü belirtmeye çalışmıştır. Ayni üzüntüyü 1967 yılında Almanya ve Avrupa ya ilk defa gittiğimde, ben de duymuştum. Eminim ki bu gün bile birçok vatandaşımız ilk kez yurt dışına gittiğinde, Mehmet Akif Bey in kendine sorduğu bu soruyu kendi kendine sormaktadır. Mehmet Akif Bey bir kahvehanede ışıklara bakarak bakınız neler demiş: Bu kahve öyle mi? Lakin hakikaten hayret feza içinde feza Bir harim-i nura nur Ki, asümani kevriminde bir güneş manzur Ne selsebil-i ziyadır önümde cuşa gelen Ki, ruhu pak-i taşıp taşıp dökülen Liyale karşı o tufanı fecri görmelisin Hüda bilir şaşırırsın, donar kalır hissin Neden böbürleneyim ben de öyle oldum du Ziyanın ölçüsü aklımda, çünkü bir mumdu! Bizim hesap ile milyonlar oynuyor arada İdare kandili mikyası pek güdük burada, Gözüm kamaştı bidayette, döndü durdu baş Rezil olurdum eğer olmasaydı arkadaşım Ne bastığım yeri gördüm, ne gittiğim tarafı, Nasıl yıkılmayabildim, bu işte, en tuhafı? Vatan Şairi Mehmet Akif Ersoy (1873-1936) Akif neden duygulanmış da bunu şiire döndürmüştü. Çünkü o tarihte Müslüman ülkelerde ışık demek mum, kandil ve gaz yağı feneri demekti. Batıda ise elektrik her yanı gündüz gibi aydınlatıyordu. Bu farkı görmüştü. Mehmet Akif siyaseti ve politikacıları sevmez diye bilinmektedir. Onların yüzünden Balkan Harbi facia ve rezaletini, ordunun siyasete karışmasını, halkın birbirine düşmesini hakikati göremeyen idarecilere hep lanet edermiş. Bakınız bu düşüncesini Almanya dönüşü Balkanlardan geçerken ne kadar güzel anlatmış aşağıdaki şiirinde iki satırla : Üç beyinsiz kafanın derdine üç milyon halk Bak nasıl doğranıyor halk, baba, kabrinden kalk Aslında bu şiir uzundur. Buraya sadece bir mısrası alınmıştır. (Necid Çöllerinde Mehmet Akif sayfa 27) Alman gazeteleri bu seyahate önem vererek vaazları Almancaya çevrilmiş olmasına rağmen, sonucu biliyorsunuz. 1916 yılı başlarında, bilindiği üzere Arabistan da Hicaz Emiri Hüseyin ve oğulları, baş kaldırma gayretleri içinde idiler. Bunlar yani Şerif Hüseyin Paşa, oğulları Zeyd, Ali, Abdullah ve Faysal vasıtası ile bir taraftan İngilizlerle Lawrens aracılığı ile ve hatta Almanlarla işbirliği yapmaya kalkarak, yıkılmak üzere olan Osmanlı nın o bölgesinde bir Haşim i Krallığı kurmak niyetinde idiler. Osmanlı nın bu sıkıntılı günlerinde onları arkadan vuracak olan bu isyanın arkasında, İngilizlerin aktardığı altınlar ve Lawrens in parmağı ile İngiliz altınları olduğunu bütün dünya bilmektedir. Oraları avucunun içi gibi iyi bilen Kuşçubaşı, bu isyanın bastırılabilmesi için Necid çevresinde İbn-i Suud un ve İbn-i Reşit in hakim olduğu sahalarda, kuvvetler oluşturulabilirse, Şerif Hüseyin isyan bayrağını çektiğinde, onu arkadan vurarak durdurmanın ve onun kuvvetlerinin, Filistin cephesinde bulunan ve saldırmaya hazırlanan İngiliz Allenbi orduları ile birleşmesine mani olunabilineceğine inanıyordu ve bu fikrini Osmanlı komutanlarına açıkça anlatıyordu. Osmanlı kuvvetlerinin başı da böyle düşünüyordu. O tarihte Padişah Sultan Reşat Han dı ve böyle bir harekat son bir ümit olarak düşünülüyordu. Kuşçubaşı Eşref Bey bu konuyu Enver Paşa ile görüşmüş ve seniyeyi hümayun sağlanarak ve onun emriyle, 4 kişilik bir kafile ile yola çıkmaya karar verilmiştir..dört kişilik bu kafile Kuşçubaşı Eşref Sencer, Mehmet Akif, Enver Paşa nın başyaveri Mümtaz Bey ve Şerif Salih El Sunusi den oluşturulmuştu. Son ikisinin bu seyahate katılması Almanya seyahatindeki amaçlar istikametinde idi. Tabii bu seyahatte Sultan Reşat tarafından gönderilecek hediyeler, (Hediye-i seniyye) önemli idi. Sultan konuya verdiği önemi anlatmak için, onları huzuruna davet etmiştir. Zaten Sultan Reşat, Kuşçubaşı yı tanıyordu. Çünkü 2. Balkan Harbi nde, Bulgar generalinden harp ganimeti olarak aldığı Savof un atını, Sultan Reşat a hediye ettiğini hatırlayacaksınız (bakınız sayfa 41). Padişahın oralara gönderdiği hediyeler, bir miktar altın para, altın ve mine işlemeli saatler, murassa işlemeli kılıçlar, müzeyyen hançerler, ve Yavuz Sultan Selim in atının eğerinin aynısı olarak özel yapılmış iki eğer bulunuyordu. Bu eğerler Selanikli Abdi Usta tarafından yapılmış, Ermeni ustalarca işlenmiş altınlarla bezenmiş kıymetli eğerlerdir. Eşref Bey 1900 yılından beri Arap Yarımadası nı, çölde çöl, dağda dağ kurallarının geçerli olduğunu, oralarda yaşayanları ve emirlerini şeyhlerini, kısacası Osmanlı nın bu cadı kazanı olan toprak parçasını çok iyi tanıyordu. Suudlar a pek güvenmemekle beraber son çare gibi gördüğü bu görevi de hiçbir bir şey yapmamaktansa, bir şeyler yapmak iyidir düşüncesi ile benimsemişti. Eşref Bey bu seyahatinde Şam a vardığında bütün düşüncelerini, o bölgenin komutanı olan Cemal Paşa ya da anlatmış, Şerif Hüseyin e asla inanmamasını sebepleri ile izah ettiği halde, onu inandıramamıştı. Cemal Paşa verilen bu istihbarata rağmen : --- Onlar bana Kuran-ı Kerim üzerine el basarak Allah adına yemin ettiler, diyerek bu telkinlere inanmamıştır. Hatta bu söz üzerine Kuşçubaşı nın: --- Fitne uykudadır. Allah ın laneti, onu uyandıranın üstüne olsun diye cevap verdiğini, bazı kitaplarda görmek ve okumak mümkündür. Cemal Paşa ile Kudüs dönüşü görüştüklerini, bütün ayrıntıları ile yol arkadaşlarına anlatmıştır. Sonunda Kuşçubaşı haklı çıkacaktır. Tabii sonuç da ağır ve acı olacaktır; ama bütün Arabistan ve Suriye elimizden süzülüp gidecektir. Binlerce askerimizin mezarları ve o zengin petrol yatakları, İngiliz ve Fransızların elinde kalacaktır. Bu sözlerimizi bugün, Araplara inanarak hayal kurmaya çalışanlara da ithaf etmek isteriz.. Hediye-i Seniye yi götüren bu heyet İstanbul Haydarpaşa dan hareketle ve her biri ayrı istasyonlardan binerek, birbirini tamamlamış, büyük bir gizlilik içinde yol alırken Kuşçubaşı yol arkadaşlarına, Arabistan ve adı geçen liderler hakkında ayrıntılı bilgiler aktarmıştır. Şam da bir süre kalınmış, daha sonra Şerif Hüseyin in oğlu Faysal ın da bulunduğu bir kafile ile trenle Medine ye gidilmiştir... Orada Seyid Esat ın evinde misafir kalmışlardır. Medine den tekrar trenle Bir-i Nasip istasyonuna gelirler, orada memleketten gelen üç haber alırlar. Bunlar Kuşçubaşı nın yaşını doldurmamış oğlu Sençer in ölüm haberi, Mehmet Akif Bey in dünyaya gelen oğlunun (Tahir) doğumu ve Çanakkale Zaferi müjdesidir. Bu konu son günlerde TRT de bir seri yayın olarak da işlenmiştir. Yunus Nadi (1879-1945) 19