= OKUMADA KOLAYLIK:= ( Konu başlığını tıklayınca o sayfa açılır. Tekrar başa dönmek için Ctrl+Home tuşlarına birlikte basılır) Konu Başlıkları:

Benzer belgeler
Sonra onların ardından bir başka kavim (insan kuşağı) yaratıp inşa ettik. 1

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

HAC SURESİ İniş Sırası: 103 Mushaf Sırası: 22 Medeni Sure 78 Ayettir. Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

Kur ân da Dua Ayetleri

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


ANKEBUT SÛRESİ Bismillâhirrahmânirrahîm Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla

Güzel Ahlâkı Kazanmak

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Hz. Peygamber'in ilk muhatapları olan Mekkelilerle mücadelesini anlatan Kur'ân'da tam

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

1. EÛZÜ ÖĞRENELİM ANLAMI. 1. Kovulmuş Şeytan dan Allah a sığınırım.

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Mekki ve Medeni Ayetler arasindaki fark...

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4.

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

kaza, hükmetmek, Terim anlamı ise kaza, yaratılması demektir.

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kur an 50/16 Kaf)

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

dinkulturuahlakbilgisi.com

ISLAM Kim, Îslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KUR AN DA AKIL ve BİLGİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Onu kendi haline bırakın, Allah'ın diyarında otlasın, sakın ona bir fenalık yapmayın.

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

KUR AN-I KERİM DE İSMİ GEÇEN HAYVANLAR. kuranimiz.net

Dua ve Sûre Kitapçığı

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

İLAHİ KİTAPLARA İNANÇ

Kur an da Sünnetullah

8. S. I. ÜNİTE TEST (40 SORU):

HADDİNİ BİLMEMEK YA DA İSTİDRAC

A RAF SÛRESİ Bismillâhirrahmânirrah im Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK SINAVI 26 KASIM 2014 Saat: 11.20

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK SINAVI 26 KASIM 2014 Saat: 11.20

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Azrail in Bir Adama Bakması

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

ÇAĞIN VEBASI: DÜNYEVİLEŞME(FANİYİ BAKİYE TERCİH) - Uzman Cemil Paslı Kişisel Sitesi Çarşamba, 28 Haziran :05

IMAN. Kalp ile tasdik, dil ile ikrar, rükûnleriyle amel etmektir.

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK SINAVI 26 KASIM 2014 Saat: 11.20

Ali imran 139. Gevşemeyin, hüzünlenmeyin! Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz, üstün olan sizlersiniz.

ŞUARA SÛRESİ Bismillâhirrahmânirrahîm Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE SABIR

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ TESTİ

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

YUNUS SÛRESİ Bismillâhirrahmânirrahîm Rahmân ve Rahîm Allah ın adıyla

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı.

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

Kur'ân'da, Rabbimiz Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını verdi (Hac 78), buyurmaktadır.

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Kur an-ı Kerim deki Temel Emirler ve Yasaklar

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası


Kur an ın Bazı Hikmetleri

Ashab'ul Uhdud kıssası - Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu

Peygamber ve Peygamberlere İman

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Transkript:

1 MUSİBETLER İMTİHAN İÇİNDİR! = OKUMADA KOLAYLIK:= ( Konu başlığını tıklayınca o sayfa açılır. Tekrar başa dönmek için Ctrl+Home tuşlarına birlikte basılır) Konu Başlıkları: İnsanın Dünya Yaşamındaki Konumu:... 1 Musibetin Tanımı:... 4 Musibetler İnsanın Başına Neden Gelir?... 5 1.Nuh Peygamber in tebliğ mücadelesi:... 5 2. Hûd Peygamberin tebliğ mücadelesi:... 6 3.Salih Peygamberin tebliğ mücadelesi:... 7 4. Lût Peygamberin tebliğ mücadelesi:... 8 5. Şuayb Peygamberin tebliğ mücadelesi:... 8 6.Musa ve Harun Peygamberlerin tebliğ mücadelesi:... 9 Musibetlerin Geliş Sebebi:... 11 Sadaka Musibetleri Önleye bilir mi?... 14 Sonuç:... 15 İnsanın Dünya Yaşamındaki Konumu: İnsanın başına gelen musibetlerin nedenini açıklamadan önce dünya yaşamındaki konumuna değinelim: İnsan buzdağına benzetilir. Genelde bizler insanı, buzdağının suyun yüzeyinde görünür kısmı olarak algılarız. Oysa ki, buzdağının suyun altında kalan kısmı daha heybetli ve de büyük parçasını oluşturur. Bu ne demektir? İnsanın gözle görünen fiziki yapısı yanında bir de görünmeyen ancak çeşitli aktiviteler sergileyip kendini belli eden manevi oluşumu da vardır. Bunlardan birisi de düşünüp karar verme yetisidir. İnsanı diğer canlılardan ayıran en belirgin ayrıntı da budur. Bu nedenle, düşünme sistemini oluşturan işlevlerin

2 bilinmesi insanı tanımamıza oldukça yardımcı olacaktır. İrdeleyip gerçekleri görmeye çalışalım: Düşünceler eyleme dönüşürken üç aşamadan geçer. Şöyle ki; -Birinci aşama, doğuş safhası, -İkinci aşama, düşünüp karar verme safhası, -Üçüncü aşama ise, alınan kararın uygulanması, yani eyleme dönüşme safhasıdır. Bunların ayrıntılarına değinerek konuya açıklık getirelim: Birinci aşama, her türlü bilgi veya haberin beyinde doğuşu ile başlar. Beyinde bilgi oluşunca insanın nefsi hemen devreye girip, yararlı- zararlı, iyikötü, helâl-haram gibi ayrıntılara bakmaksızın gerekli veya gereksiz bilgileri düşünme sistemine sokmaya çalışır. İşte, bu tür bilgileri düşünce sistemine sokan etken, insanın nefsidir. Bu bilgilerin bir bölümü, bilinçaltından çıkarılıp düşünme sistemine sevk edilirken bir bölümü de, hayal edilen kaynaklardan aktarılır veya kişinin her hangi bir istek ve gayreti olmadan kendiliğinden oluşur. Her halükârda bu bilgilerin düşünme sistemine sokulması, doğuş safhasını oluşturur. Yüce Rabbimizin konuya ilişkin bildirdiği de şöyledir: - Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız (50.Kaf Sûr/16). Genelde bilgilerin doğuş safhası, kişinin akıl ve iradesi dışında gelişmesi nedeniyle bu aşamadaki oluşumdan insan sorumlu tutulmaz. İkinci aşama, düşünce sistemine sokulan bilgiler üzerinde düşünmeyi yoğunlaştırıp eyleme dönüşmesi yönünde karar verme safhasıdır. Bu aşamada nefsin belirleyip önerdiği bilgi veya istekler akıl süzgecinden geçirilir; yararlızararlı, iyi veya kötü yönleri değişik alternatiflere göre değerlendirilip seçim yapılır. Eğer yapılması yönünde bir karar alınmış ise irade gücü ile uygulamaya konulur. İşte, insanın eylemlerinden sorumlu tutulduğu aşama da bu safhadır. İslâm fıkhı bunu Cüzi irade olarak tanımlamaktadır. Üçüncü aşama ise, alınan kararların eyleme dönüşme safhasıdır. Bu aşamada kişinin kendiliğinden oluşan herhangi bir etkinliği söz konusu değildir.

3 Yetki, tamamen Mutlak irade dir; yani yaratıcı Güç tedir. Diğer bir ifadeyle, bir işin gerçekleşmesi yönünde kişinin aldığı karar, Allah ın o fiili yaratmasıyla ancak eyleme dönüşür. Her ne kadar eylemi gerçekleştirenin kişinin kendisi olduğu görülse de, o işi yaptıranın Allah olduğu bilinmelidir. Örneğin, bir marangoz atölyesini göz önüne getirin. Takım tezgâhından geçen keresteler değişik işlem sonucu yeniden şekillenip mobilya durumuna getirilir. Yapılan işlemde, takım tezgâhı durduğu yerde kendi başına bu işlemi yapmıyor, ancak insanın planlayıp uygulaması sonucu ürün verebiliyor. Tıpkı bunun gibi, düşüncenin eyleme dönüşmesinde de, Allah ın o fiili yaratıp bizlere uygulatması sonucu eylem gerçekleşiyor. Konuya ilişkin Rabbimizin buyruğu da bu yöndedir: - De ki: "Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler" (10.Yunus Sûr/49). Üzerinde yaşadığımız dünya geçici olup insanlar için bir imtihan yeri olarak tanımlanır. İmtihandan amaç, kişinin düşünüp yapılmasına karar verdiği işlemlerinden dolayı sorumlu tutulması olgusudur. Geçici dünya yaşamının meşakkatli ve engebeli bir yapı olduğu dikkate alındığında insanoğlu için asıl yaşanacak yer, devamlılık arz eden ahret yurdudur. Bu yurdun da, huzur ve mutluluk vaat eden Cennet ile işkence ve ıstırap veren Cehennem olmak üzere iki ayrı yaşam mekânı vardır. Dünya yaşamında kişi -iyilik ve kötülük olarak- tercihini hangi yönde kullanırsa ahret yurdunda da onu Cennet veya Cehennem olarak karşısında bulur. Ulu Allah insanı en güzel biçimde yarattığını bildiriyor (95.Tin Sûr/4). Bu ne demektir? İnsanın, dünya düzeninin her türlü meşakkat ve yaşam mücadelesinin üstesinden gelebilecek yeterlilik ve yetenekte yaratılmış olmasıdır. Yaşamını sürdürebilmesi için de insana kol, bacak, el ve ayaklara ilâve beş duyu organı ve akıl verilmiştir. Bunlar sayesinde kişi günlük ihtiyaçlarını karşılar; ileriye dönük yapacağı işleri planlar ve uygulanması için de düşünüp karar verir. Günlük bu rutin faaliyetleri sürdüren insanın kendi başına buyruk olduğu; diğer bir ifadeyle yaşamın her aşamasında özgür olduğu anlamına gelmez. Esasen insan hiç de göründüğü gibi kendi başına buyruk

4 değildir. Dahası aciz bir yaşam faaliyeti sergiler. Bu nedenle de hayat boyu koruyucu meleğin desteğine ihtiyaç duyar. Ayeti kerimede; - Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın (86.Tarık Sûr/4). - Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır.(13. Rad Sûr/11) denilmektedir. Ayrıca, âlemlerin Rabbi olan yüce Allah, peygamberleri aracılığıyla bizlere ulaştırdığı- neyin yararlı, neyin zararlı; neyin sevap, neyin günah olduğunu belirleyen- ilâhi buyruklarıyla (kitaplarıyla) dünya yaşamının yol haritası çizmiş; ve de, bunlara uyulmasını istemiştir. Nitekim bu konuda Yüce Rabbimiz: - Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti (6.En am Sûr/153) diyerek hareket tarzımızı belirlemiştir. Böyle bir yönlendirici ve rehber eşliğinde doğru yolun istikametini belirleyen Rabbimizin uyarıları doğrultusunda düşünüp karar vermemiz gerekirken, buna karşın iblisin güdümündeki nefsin aşırı ve İlâhi olmayan isteklerini seçmemiz, ahret hayatında kendimizi ateşe atmak olacaktır. Musibetin Tanımı: Musibet, ansızın gelen felâket veya sıkıntı veren etkenler şeklinde tanımlanabilir. Bazı zaman da belâ veya azap olarak görülüp değişik isim altında insanoğlunu sıkıntılara sokar. Örneğin; Depremler, sel felaketleri, yıldırım düşmesi, deniz fırtınaları, yangınlar, kasırgalar, hortumlar, toprak kaymaları, çığ düşmesi, şiddetli soğuklar veya yakıcı sıcaklar, aşırı hava kirliliği, bulaşıcı hastalıklar, susuzluk, kıtlık, açlık tehlikesi, çölleşme gibi afetler yanında büyük savaşlar, iç çatışmalar, yoksulluklar, göçler, etnik arındırmalar, sürgünler, katliamlar, yakınlarının ölümü, vs. gibi.

5 Musibetler İnsanın Başına Neden Gelir? Yukarıda açıklandığı gibi insanoğlu aciz yaratılmış ve yaşam yolunda kendisini doğru seçime yönlendiren bir rehbere ihtiyaç duymuştur. Bu noksanlığı da Rabbimizin ilâhi buyruklarıyla (kitaplarıyla) giderilmeye çalışılmıştır. Bugünden geçmişe doğru bakıldığında her kavime, kendilerini uyaran ve Allah ın belirlediği dosdoğru yaşam yolunu gösteren peygamberlerin gönderildiği görülür. Ne var ki, gerçekleri görmek istemeyen putperest kavimler, kendi elleriyle yaptıkları putları veya hayali varlıkları Tanrı kabul etmişler, peygamberlerin davetlerine karşı direnip inkârcılık yolunu seçmişlerdir. Diğer ifadeyle, yaratan, var eden, şekil veren ve en leziz besinlerle besleyip yaşamalarını devam ettiren Allah ı inkâr edip peygamberlerle mücadeleye girişmişlerdir. Böylece, Allah ın belirlediği yaşam biçimini beğenmeyip atalarından miras kalan gayri insani örf ve adetlere sarılarak Yaratan Güç ün öfkesini üzerlerine çekmişler ve sonuçta da, gelecek nesillere ibret olması yönünden kendilerine isabet eden musibetlerle helâk edilmişlerdir. Konuya ilişkin Kur an-ı Kerimin bildirdiklerine göz atalım: 1.Nuh Peygamber in tebliğ mücadelesi: (7. Araf Sûr/ ) 59. Andolsun ki Nuh'u elçi olarak kavmine gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum. 60. Kavminden ileri gelenler dediler ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz! 61. Dedi ki: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapıklık yoktur; fakat ben, âlemlerin Rabbi tarafından gönderilmiş bir elçiyim. 62. Size Rabbimin vahiy ettiklerini duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum.

6 63. (Allah'ın azabından) sakınıp da rahmete nâil olmanız ümidiyle, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? 64. Onu yalanladılar, biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk! Çünkü onlar kör bir kavim idiler (7.Araf Sûr/59-64). 2. Hûd Peygamberin tebliğ mücadelesi: (7. Araf Sûr/ ) 65. Ad kavmine de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Hâla sakınmayacak mısınız? 66. Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz. 67. Ey kavmim! dedi, ben beyinsiz değilim; fakat ben âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir elçiyim. 68. Size Rabbimin vahiy ettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm. 69. Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz. 70. Dediler ki: Sen bize tek Allah'a kulluk etmemiz ve atalarımızın tapmakta olduklarını bırakmamız için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bizi tehdit ettiğini (azabı) bize getir. 71. (Hûd) dedi ki: "Üzerinize Rabbinizden bir azap ve bir hışım inmiştir. Haklarında Allah'ın hiçbir delil indirmediği, sadece sizin ve atalarınızın taktığı kuru isimler hususunda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse, şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!

7 72. Onu ve onunla beraber olanları rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayıp da iman etmeyenlerin kökünü kestik (7.Araf Sûr/65-72). (69. Hakka Sûr/6) + Âd kavmine gelince onlar da uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk edildi. 3.Salih Peygamberin tebliğ mücadelesi: (7. Araf Sûr/ ) 73. Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar. 74. Düşünün ki, (Allah) Âd kavminden sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın. 75. Kavminin ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, içlerinden zayıf görülen inananlara dediler ki: Siz Salih'in, Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz? Onlar da Şüphesiz biz onunla ne gönderilmişse ona inananlarız, dediler. 76. Büyüklük taslayanlar dediler ki: "Biz de sizin inandığınızı inkâr edenleriz. 77. Derken o dişi deveyi ayaklarını keserek öldürdüler ve Rablerinin emrinden dışarı çıktılar da: Ey Salih! Eğer sen gerçekten peygamberlerdensen bizi tehdit ettiğin azabı bize getir, dediler. 78. Bunun üzerine onları o (gürültülü) sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü dona kaldılar.

8 79. Salih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Andolsun ki, ben size Rabbimin vahiy ettiklerini tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz (7.Araf Sûr/73-79). 4. Lût Peygamberin tebliğ mücadelesi: (7. Araf Sûr/ ) 80. Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: "Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz? 81. Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz." 82. Kavminin cevabı: Onları (Lût'u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın; çünkü onlar fazla temizlenen insanlarmış! demelerinden başka bir şey olmadı. 83. Biz de onu ve karısından başka aile efradını kurtardık; çünkü karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi. 84. Ve üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Bak ki günahkârların sonu nasıl oldu! (7.Araf Sûr/80-84). 5. Şuayb Peygamberin tebliğ mücadelesi: (7. Araf Sûr/ ) 85. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir; artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır. 86. Tehdit ederek, inananları Allah yolundan alıkoyarak ve o yolu eğip bükmek isteyerek öyle her yolun başında oturmayın. Düşünün ki siz az idiniz de O sizi çoğalttı. Bakın ki, bozguncuların sonu nasıl olmuştur!

9 87. Eğer içinizden bir gurup benimle gönderilene inanır, bir gurup da inanmazsa, Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hakîmlerin en iyisidir. 88. Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki: "Ey Şuayb! Seni ve seninle beraber inananları memleketimizden kesinlikle çıkaracağız veya dinimize döneceksiniz" (Şuayb): İstemesek de mi? dedi. 89. Doğrusu Allah bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah dilemiş başka, yoksa ona geri dönmemiz bizim için olacak şey değildir. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz sadece Allah'a dayanırız. Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında adaletle hükmet! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın. 90. Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: Eğer Şuayb'e uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız. 91. Derken o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında diz üstü donakaldılar. 92. Şuayb'ı yalanlayanlar sanki yurtlarında hiç oturmamış gibiydiler. Asıl ziyana uğrayanlar Şuayb'ı yalanlayanların kendileridir. 93. (Şuayb), onlardan yüz çevirdi ve (içinden) dedi ki: "Ey kavmim! Ben size Rabbimin gönderdiği gerçekleri duyurdum ve size öğüt verdim. Artık kâfir bir kavme nasıl acırım.(7.araf Sûr/85-93) 6.Musa ve Harun Peygamberlerin tebliğ mücadelesi: (7. Araf Sûr/ ) 130. Andolsun ki, biz de Firavun'a uyanları ders alsınlar diye yıllarca kuraklık ve mahsul kıtlığı ile cezalandırdık. 133. Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşere, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular.

10 134. Azap üzerlerine çökünce, "Ey Musa! sana verdiği söz hürmetine, bizim için Rabbine dua et; eğer bizden azabı kaldırırsan, mutlaka sana inanacağız ve muhakkak İsrailoğullarını seninle göndereceğiz" dediler. 135. Biz, ulaşacakları bir müddete kadar onlardan azabı kaldırınca hemen sözlerinden dönüverdiler. 136. Biz de ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk (7.Araf Sûr/130-136). Geçmiş kavimlerin helâk edilişlerine ilişkin konuyu özetlersek; - Nuh Peygamberin kavmi, Allah ın ayetlerini yalanlayıp Peygambere karşı çıkmaları sonucu Nuh tufanı felâketiyle suda boğulmuşlardır. - Ad kavmi, kendilerine elçi olarak gönderilmiş Hûd Peygamberin davetine icabet etmemiş, çok tanrılı inancından dönmeyerek Allah ın ayetlerini yalanmaları sonucu uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk edilmişlerdir (69. Hakka Sûr/6). - Semûd kavmi, kendilerine elçi olarak gönderilen Salih Peygamberin, Allah a kulluk davetine uymamışlar ve Allah ın devesini keserek Peygambere karşı isyan etmişlerdir. Bunun üzerine onları o (gürültülü) sarsıntı yakalamış ve yurtlarında diz üstü dona kalmışlardır. - Lût Peygamberin kavmi, Peygamberin uyarılarına uymayıp yaptıkları çirkin fuhuştan vazgeçmeyince azap emri gelmiş ve üzerlerine taş yağmuru yağdırılarak helâk edilmişlerdir. - Medyen halkına elçi olarak Şuayb Peygamber gönderilmiştir. Medyen halkı da, Peygamberin, Allah a kulluk edin ve ölçüyü tam yapın davetine uymayarak karşı gelmişler ve bundan dolayı da şiddetli bir depremle yurtlarında diz üstü donakalmışlardır. - Firavun ve Mısır halkına elçi olarak Musa ve Harun Peygamberler birlikte gönderilmiştir. Peygamberlerin Allah a kulluk davetine uyulmamış ve ayetlerini yalanlamaları sonucu suda boğularak helâk edilmişlerdir.

11 Örneklerde görüldüğü gibi musibetlerin insanın başına gelmesi, geçerli bir nedene dayanıyor. Nedir, bu neden? -Yaratılış gerekçesi! Yani Allah insani, kendisine kulluk yapması için yaratmıştır. Kulluktan maksat ise, Allah ı büyük tanımak, O na ibadet yapmak, O nu hem sevmek hem de O ndan korkmak, O na itaat etmek, O nun emir ve yasaklarına harfiyen uymak, demektir. Konuya ilişkin Yüce Rabbim buyuruyor: - Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım (51.Zariyat Sûr/56). Mademki, insanın yaratılışından maksat Allah a kulluk olduğuna göre bu vecibenin yerine getirilmesi gerekir. Getirilmediği takdirde, Allah a karşı gelmenin bir bedeli olmalı; bedel de, dünya yaşamında musibetlerle, ahrette ise Cehennem azabıyla ödenmesidir. Musibetlerin Geliş Sebebi: Musibetlerin gelişi iki nedene dayanır: Birincisi, musibetler, kişi nefsine uyup Allah ın belirlediği doğru yoldan saparsa veya koyduğu sınırları aşarsa, belki yaptıklarına pişman olur da tekrar imana döner diye, başa gelir. Nitekim ayette; - İnkâr edenler var ya, onları dünya ve ahrette şiddetli bir azaba çarptıracağım; onların hiç yardımcıları da olmayacak(3.al-i İmran Sûr/56) - Andolsun, dönsünler diye biz onlara (ahretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın azabı elbette tattıracağız (32.Secde Sûr/21) denilmektedir. Diğer bir ayette de; -Onların (müşriklerin) başına (Bedir'de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud'da) sizin başınıza geldiğinde, "Bu nereden başımıza geldi?" dediniz, öyle mi? De ki: "O (musibet), kendinizdendir." Şüphesiz Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter (3.Al-i İmran Sûr/165) denilir.

12 Bilindiği gibi Uhud Savaşı, Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında 23 Mart 625 tarihinde Medine de yapılmıştı. Hz. Peygamberimiz harekât öncesi mücahitleri savaş nizamına sokup okçu grubu da Uhud tepesi üzerinde stratejik öneme haiz bir cepheye yerleştirir. Okçulara da, emri olmadan yerlerinden ayrılmamalarını tembihler. Savaşın ilk hamlesinde müşrikler bozulup kaçmaya başlarlar. Okçu grup bunu, ganimet toplamak fırsatı görüp Peygamberimizin emrini beklemeden yerlerinden ayrılırlar. Bu defa geri dönen müşrikler taarruza geçip Müslümanları yenerek savaşı kazanırlar. Ayeti kerime de bu olay anlatılırken, başa gelen musibetin kendi kusurlarından (Hz. Peygamber in emirlerine uymadıklarından) kaynaklandığı belirtilir. İkincisi, musibetler, sabır yönünden denenmek, yani imtihan için başa gelir. Kişi, muzdarip olduğu musibetlerin Allah tan geldiğini düşünerek tevekkül ve sabırla bu devreyi aşmaya çalışmalı ve Rabbine isyankâr söylemlerden de kaçınmalıdır. Ayrıca, -ferahlık hissetmek amacıyla olsa dahi- kesinlikle sıkıntıları başkalarına yakınmamaya da özen göstermelidir. Çünkü karşı taraf, gelen belâyı muhatabından uzaklaştıracak güce sahip değildir. Yani, kişiyi dinlemenin ötesinde hiçbir yararı da dokunmaz. Her ne kadar, başına musibet gelen kişi için yakın ve tanıdıkları: Acılarını paylaşır ve size de sabırlar dilerim şeklinde ki duygusal söylemleri bir temenniden öteye geçmez! - Peki, ne yapmalı? Mademki, musibeti takdir edip veren Allah olduğuna göre (64.Teğabün Sûr/11), öyleyse sıkıntı veren sorunu da Allah a arz etmeli ve yine yardım da O ndan beklenmelidir (9.Tövbe Sûr/51). Nasıl mı? Kıbleye döner diz çöküp eller yukarı kaldırılarak Felâk ve Nas sûreleri okunduktan sonra Ya Rabbi! Sana inandım, Sana dayandım ve Senden yardım diliyorum. Bilerek ve bilmeden işlediğim kusur ve günahlarıma pişman olup tövbe ettim. Tövbelerimi kabul et ve beni bağışla! Hakkımda hayırlı olanı nasip eyle! Her türlü musibetlerden uzak tut; sabrımı da arttır ve bana dayanma gücü ver! şeklinde veya benzeri dua edilmelidir. Böylece, sıkıntının verdiği stresten kurtulurken Tanrı katında sevabı bol bir ibadet yapmış olmanın da huzuru yaşanır. Ancak sabretmenin sevabını alabilmek için kişinin musibetle karşılaştığı ilk andaki tavrı- tepkisinin ne yönde olduğu önem taşır. Eğer kişi, musibetin Allah ın takdiri olduğunu düşünerek olayı sükunetle karşılayıp

13 tevekkül yolunu seçerse, imtihanı başarmış sayılır. Yok! İlk tepkinin verdiği şaşkınlığı üzerinden atıp kendini paniklemeden kurtaramazsa, dahası öfkelenme sonucu ağlayıp sızlayarak bu belâ nerden başıma geldi? tarzında nefsine uyup şikâyette bulunursa sınavı kaybetmiş olur. Tevekkül de, Allah ı büyük tanıyıp O na güvenmek, O na sığınmak; verenin de O, alanında O olduğu gerçeğine inanıp musibetten kurtuluş çaresini de yine O ndan beklemek, anlamında algılanmalıdır. Ayeti kerimede; - Andolsun biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! (2.Bakara Suresi/155) denilmektedir Konuya ilişkin Hz. Peygamber (s ) den nakledilen hadis de şöyledir: Enes (R.Anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (s),kabrin başında ağlayan bir kadının yanından geçti. -Allah tan kork ve sabret, dedi. Kadın, -Geç git; zira benim başıma gelen musibet senin başına gelmemiştir, dedi. Peygamberi tanımamıştı. Onun Peygamber olduğunu kadına söylediler; bunun üzerine kadın, Peygamberin kapısına geldi, kapıda kapıcıların bulunmadığını gördü ve: -Ben seni tanıyamadım, diye özür diledi. Peygamber Efendimiz de: -Asıl sabır,musibetin ilk anında olanıdır, buyurdu. (Riyazussalihin,Cilt:1,Sf: 64) Hz. Peygamberimizin diğer bir hadisinde; Ebu Said Hudri ile Ebu Hureyre (r.a.), Nebi (s) nin şöyle buyurduğunu anlatıyorlar: Müslüman a fenalık, hastalık, keder, hüzün, eza, iç sıkıntısı ârız olmaz, hatta vücuduna bir diken batırılmaz ancak Allah Teâlâ bu musibetlerden birisi sebebiyle o Müslüman ın suçlarını ve günahlarını örter, bastırır. (Buharı, Kitabu l Marza:1907) denilmektedir. Bu duyuru da, başa gelen musibetin, Müslüman ın günahlarına kefaret sayılması yönünden oldukça sevindirici ve moral verici bir haber olarak görülmelidir.

14 Sadaka Musibetleri Önleye bilir mi? İslâm toplumunda gelir dağılımındaki dengesizliği en aza indirmek maksadıyla zekât verilmesi zorunlu kılınmış ve sadaka da tavsiye edilmiştir. Zekâtta olduğu gibi sadaka için bir ölçü konulmamış, az-çok demeden kişilerin gönül hoşluğuyla vermeleri önerilmiştir. Böyle bir uygulama: bulunması, - Müminler arasında sosyal dayanışma ve saygınlığı geliştirmesi, - Kişilerin var olan cimrilik olgusunun bastırılıp harcamada orta yolun - Rızkı veren Allah a şükredilmesi, - Allah a bağlılık inancının üstün seviyeye çıkarılması, - Allah ın rızasını kazanmış olmanın mutluluğunun yaşanması, - İşlenmiş günahların bir kısmının bağışlanması, yönünden oldukça önem arz eder. Kur an da Yüce Rabbim buyuruyor: - Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir. (2.Bakara Sûr/271) Allah rızası gözetilerek verilen sadakalar için Hz. Peygamberimizin müjdesi de şöyledir: - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder." Tirmizi, Zekat 28, (664). - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Sadaka vermede acele edin. Çünkü belâ sadakanın önüne geçemez.'' {Rezin tahriç etmiştir. (Cami'u's-Sagir şerh-i Feyzu'I-Kadir'de mevcuttur) 3, 195} Sadaka vermenin önemini bilen Osmanlı dönemi Müslümanları, yalnız insanlara değil, yabanı hayvanlara da yardımlarını esirgemezler. Kurdukları

15 vakıflar sayesinde özellikle ağır kış şartlarında yiyecek bulamayan kuşlar için yem vererek, yırtıcı hayvanlar için de yaşlı hayvanlar kesilip etleri dağ eteklerine bırakılarak yardım yapıldığından söz edilir. Diğer bir yardımlaşma geleneği de muhtaç fakirler için fırınlarda askıda ekmek uygulamasıdır. Şöyle ki, fırından ekmek alan kişi, sadaka niyetiyle birkaç ekmek parası daha verip askıya asılmasını ister. Muhtaç olanda askıdan ekmeği alırken gönlü hoş olur ve sadaka sahibine dua etmeyi de ihmal etmez. Günümüz Türkiye sinde ise bazı dükkânlara Sadaka kutusu konulup bireysel olarak bu güzel yardımlaşma usulü devam ettirilmektedir. Ayrıca, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü (Fakir Fukara Fonu), Türk Kızılay ı ve sivil toplum kuruluşu dernekler tarafından sürdürülmektedir. İslâm toplumunda bir söz vardır; her hangi bir şekilde kaza geçiren veya felaketle yüzleşen kişiye gelen ziyaretçiler: - Geçmiş olsun! Verilmiş ve kabul edilmiş sadakan varmış, daha kötüsü de olabilirdi! Allah beterinden korusun! şeklinde moral verici duygularını ifade ederken sadakanın önemine de vurgu yaparlar. Sonuç: Hiç ölmeyecek gibi dünya yaşamına sıkı sıkı bağlanmak insanı yanıltır. Gerek insanoğlu ve gerek üzerinde yaşadığımız dünya gelip geçici; bugün var yarın yok olacağız. Yaptığımız işler de denetim altında; mahşer günü karşımıza çıkarılıp onlardan hesap sorulacaktır. Bu nedenle, devamlı imtihan geçirdiğimizi düşünerek başa gelen musibetleri sabırla aşmaya çalışmalıyız. Kendi kusurumuzdan kaynaklanan musibetler için de tövbe edip Allah tan bağışlanmasını dilemeliyiz. Günahlarımıza kefaret olacağı niyetiyle sadaka vermeyi devam ettirmeliyiz. Böylece Allah ın rızasını kazanmış ve hem de sevabımızı artırmış oluruz. Süleyman GÜNVER İZMİR,7 Mart 2016