Küçük Adam Ne Oldu Sana Hans Fallada Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

ŞAHISLAR: Anne:Zişan, Baba:Orhan, Abla:Fehiman, Abla:Güzin, Abi:Osman, Küçük Kardeş:Fikret

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

tellidetay.wordpress.com

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

AYLA ÇINAROĞLU KİM DEMİŞ NİYE DEMİŞ

Kadınların Çalışma Deneyimleri

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

AVUKAT Skeç-Komedi Tiyatro Metni

AYLA ÇINAROĞLU HOŞ GELDİN ESİN PERİSİ

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ZİNCİR. LEVENT: Ama efendim. ALİ: Aması falan yok, topla masanı.

(Baba sahnede dolaşarak kendi kendine düşünüp birtakım hesaplar yaparken İbiş sahneye gelir.

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Mustafa GÜZELGÖZ

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

MACERA AKADEMİSİ. Anneciğim ve Babacığım,

MODERN BARBARLAR. Bu kısım hikayenin ortasından alınmıştır. (86 sayfalık hikayenin 52'inci sayfası)

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Bir Ayakkabı Hikayesi - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Kırmızı Şemsiye. Şiirler: Mavisel Yener. Öyküler: Aytül Akal. Resimler: Saadet Ceylan. Resimler: Ayda Kantar

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Kahraman Kit Misafirlikte

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör.

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Söyle, üzmesinler onu. Ele güne muhtaç olmasın. Hâlâ sigara. Çünkü gücüm var biraz daha.

EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri)

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

MADEN İŞÇİSİYLE EV Lİ:

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Kızım, evde köpek. bu köpeği eve? dedi. annesi. Zaten hep beni suçlarsın! dedi Cimcime. Mıyk! diye sızlandı köpek. Hemen gidecek bu köpek!

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

ISBN :

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ OCAK

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

meslek seçmişim kendime! Her gün dolaş dur! Masa başında çalışmaktan beter sıkıntıları var bu işin; yolculukların çilesi de işin cabası: Değiştirilen

KİŞİLER SOFİ: SES: IŞIK: EFE: DENİZ:

Transkript:

Küçük Adam Ne Oldu Sana Hans Fallada Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu BİRİNCİ PERDE SAHNE 1 (Sahnenin sol yanı nokta aydınlatma. Kadın Hastalıkları Doktor Muayenehanesi bekleme bölümü, iki sandalyede Emma ve Pinneberg Arkada insandan sus yapan hemşire.) EMMA: Prensim, gelmemiz şart mıydı sanki! PINNEBERG: Uğurum, tabiî ki Bizler de bilinçli davranmazsak ayaktakımından ne farkımız kalır. Her yerde bas bas bağırıyorlar doğum kontrolünün önemini. Ekonomik kriz malum, bir kazaya kurban olmamızı istemezsin değil mi? EMMA: Keşke danışabileceğim birisi olsaydı. O zaman gelmek zorunda kalmazdık. PINNEBERG: Hem öyle bile olsa, bir kadın için uygun olan yöntemin başka bir kadında problemlere yol açabileceğini duymuştum. Sana zarar gelmesini istemem. Nasıl olsa sigortamızda var, en doğrusunu yaptığımızdan emin olalım. EMMA: Ya evet sigortam var ama sanırım bugünden sonra olmayacak. Sabahın 6 sından beri buradayız. Öğlene kadar izin almıştım saat 2 oldu. Bugünden sonra işimin olacağını sanmıyorum. PINNEBERG: Tamam uğurum artık olan oldu. Benim durumum farklı mı sanıyorsun? Bugün izin alabilmek için tam 3 haftadır uğraştım. Pazar mesaisi yapmak kaydı ile o da. EMMA: Fena mı mesai parası alırsın. PINNEBERG: Saçmalama ben işçi değilim ki mesai parası alayım. EMMA: Ya nesin? Patron mu? Tüm Pazar gününü çalışarak geçireceksin ve beş para almayacaksın öyle mi? PINNEBERG: Uğurum uzatma! Nasılda toysun, bizim pozisyonumuz daha farklı oluyor EMMA: Bu Pazar günü görüşemeyeceğiz anlamına da geliyor hem. Tam 2 hafta seni göremeyeceğim PINNEBERG: Ama bu sağlığın ve geleceğimiz için. Hamile kalman ne korkunç bir şey olurdu düşünsene EMMA: Ya evet öyle olurdu. Haklısın galiba (Doktorun gelmesiyle toparlanırlar. ) DOKTOR: Belgelerinizi alayım. Sen git hazırlan. (ardından seslenir) Şikayetin ne? PINNEBERG: Şikayeti yok efendim. DOKTOR: Niye geldiniz o halde? PINNEBERG: Şey efendim. Biz korunmak istiyoruz da. Bu konuda 1

DOKTOR: Bunun için mi buraya geldiniz? Size bu konudan daha önce bahseden kimse olmadı mı? Haplar, kondom falan (sessizlik) Oooo bunlarla da uğraşırsak artık PINNEBERG: Bakın efendim, ben bir firmanın evrak işlerline bakıyorum. Bunun için bir doktor önerisinin en doğru olduğunu okumuştum bi (Işık Pinneberg in sözünü keser. Sahnenin sağ yanı nokta aydınlatma yanar. Emma hazırlanmış sandalyenin üzerinde, tutuğu bir örtü var. Yanlarda iki oyuncu ayaklarını kaldırıyor. doktor eldivenlerini giyiyor.) DOKTOR: Üst tarafını çıkarmana gerek yoktu. Kaldır ayaklarını şöyle. Kaç yıldır evlisiniz? EMMA: Şey Henüz evli değiliz ama en kısa zamanda DOKTOR: Tamam kalkabilirsin. ( Eldivenleri çıkarıp atar Sağ aydınlatma söner, sol yanarpinneberg bekliyor) Doğum kontrolü için geç kalmışsınız bayım. (Emma gelir) Karınız 2 aylık hamile. PINNEBERG: Nasıl olur? (Pinneberg bundan sonra şok halinde tepkisizleşir. İrade Emma dadır) DOKTOR: İstenmeyen gebeliklerde kürtajı öneriyoruz. Bunun için muayenehanemde size seve seve hizmet verebilirim. EMMA: Sigorta? DOKTOR: Hanımefendi sigorta böyle keyfi şeyleri karşılamıyor. Aslında bu muayene bile fazla ama neyse size bir sorun çıkarmasınlar diye enfeksiyon olarak yazıyorum. (Elindeki dosyaya notlar alır. Dosyayı muayene sahnesinde Emma nın yanındaki oyunculardan alacak) Dediğim gibi fiyatta size bir şeyler yapabilirim. EMMA: Ne kadar? DOKTOR: Sizin için 2500. EMMA: Kalsın! DOKTOR: Bir kez daha düşünün bu devirde çocuk hem evli bile değilsiniz düğün EMMA: Kalsın dedim! DOKTOR: (Kâğıtlarını uzatır.doktor ışıktan çıkar) Sıradaki! EMMA: (Pinneberg in yerinden hala kalkamadığını görür.kolundan sahne orta önüne doğru çeker.) Prensim! Prensim! Prensim hadi! Küçük adam ne oldu sana? Küçük adam ne yaparsın? Ufkun kararırsa birden, Efkar sararsa her yanı, Mutluluk hayal olursa, Ağlamak gelirse içinden At sıkıntıyı bir yana Karabulutlar dağılıp, Yeni umutlar doğarsa Elbet güzel olur yarın. 2

Neymiş demek ki: Düzelt kravatını sen Moralini bozma sakın Düzelecek vaziyetler Seni de düşünecekler! PINNEBERG: Evlenelim mi? EMMA: Evet prensim evlenelim! SAHNE 2 (Emma ların evi. İşçi evi. Ortada yemek masası ve 4 sandalye. Solda tüpte yemek pişiyor ve bir sandalye daha. Anne yemek hazırlığında bir yandan da yama yapıyor. Emma girer, Pinneberg ardındadır.) EMMA: Anne! ANNE: Ne arıyorsun bu saatte evde? Sabahta gün ışımadan çıkmış gitmişsin hırsız gibi. Neler oluyor? EMMA: Anne, bu arkadaşım. İkimiz evlenmek istiyoruz. ANNE: (Donup kalır, arkasını dönüp boş çamaşır selesini alıp Emma ya uzatır.) Git çamaşırları topla getir, yağmur yağdı yağacak! (İşine döner. Emma Pinneberg i oturtur, seleyi alıp çıkar.) PINNEBERG: Şeyy efendim, bu biraz ani oldu biliyorum ama ANNE: Kızımın duygularıyla oynamaya utanmadın mı? PINNEBERG: Onunla evlenmek istiyorum efendim. ANNE: Anlamadım sanıyorsun ha! İki aydır bekliyorum ben, bana bir şey söyler ya da o adamı alır gelir diyorum kendi kendime. Açmış gözü mü bekliyorum, ne sandın? İyi kızdır o. Bildiğin kızlardan değildir, tamam mı? Hep güler yüzlüdür. Hiç kötü laf çıkmamıştır ağzından. Ama siz onu kullanıyorsunuz! PINNEBERG: Hayır sandığınız gibi değil! ANNE: Öyle öyle. İki aydır çamaşırlarını saklıyor benden. Niye? Bunu nasıl yapabilirsiniz ona? PINNEBERG: Gençlikten işte! Bağışlayın efendim. ANNE: Gençlik ha! Bu kadar kolay! Kullandınız kızımı! PINNEBERG: Yoo, resmi işlemler biter bitmez evleneceğiz. ANNE: Evleneceğiz! Neyle? Neyin var? Evlenecek imkânın var mı bakalım? PINNEBERG: Temiz bir işim var efendim. İyi bir firmada evrak işlerine bakıyorum. Muhasebe, yazışmalar falan ANNE: Kalem efendisi desene! PINNEBERG: Efendim? ANNE: Fabrikada falan çalışsaydın hiç değilse. Ne geçiyor eline? 3

PINNEBERG: 700 ANNE: Net mi? PINNEBERG: Hayır kesiliyor. ANNE: İşte bu harika! Eşek kuyruğu gibi, ne uzar ne kısalırsınız. Kızımın sefil bir hayatı olacak! PINNEBERG: Efendim ücretimin bir süre sonra artacağını sanıyorum. ANNE: Tabi tabi bu ekonomik krizde, azalmasın da Çeyiz meyiz bekleme ha! Evde ne var ki kıza ne verelim. Amele takımıyız biz, öyle adetler yoktur bizde. Kendisi birkaç parça çamaşır, birkaç kuruş koyabildiyse kenara ne ala. PINNEBERG: Hiç gereği yok efendim! (Sevinmiştir) ANNE: Hıh. Gereği yokmuş. (Gene delikanlıya bakar, zoraki şıklığını süzer) Seninde bir şeyin yok gibi. Görünüşe göre tutumluda değilsin. Böyle giyinen birinin para mı kalır elinde? (Emma elinde çamaşır dolu seleyle girer. Pinneberg koşarak selenin bir ucundan tutar Anne bu abartılı nezakete karşın seleyi ikisinin elinden de çeker alır. Emma ve Pinneberg birbirleriyle ilgilenmekte. Emma ya) sofrayı hazırla, müstakbel kocana da bir tabak koy. (Babanın geldiğini gören Anne gidip kulağına bir şeyler söyler. Baba ceketini asar masaya oturur.yemek servisi başlamıştır) PINNEBERG: Merhaba efendim. Adım BABA: Demek kızımla evlenmek istiyorsunuz delikanlı! Oturun! İyi düşündünüz mü bakalım? PINNEBERG: Neyi efendim? ANNE: Nerde kaldı bu oğlan? Yemek kaynadı kaynadı soğudu. BABA: Toplantısı var. Patron diyormuş ki iş yoktu kaç hafta çalışmadınız, şimdi onların yerine mesaili çalışacaksınız Ama fazla mesaiyi çift kat ücretlendirmeye yanaşmıyormuş. ANNE: O nasıl işmiş öyle? BABA: Çalışılmayan günlerin yerine sayılıp normal yevmiye gibi ücretlendirileceğini duyurmuş Personel müdürü. ANNE: Sen neden gitmedin toplantıya? BABA: Bir şey olacağımı var. Bundan sonra böyle işte, esnek çalışma diyorlar. Bugün gelme yarın gel, istedikleri gibi. Söyledik yıllardır. Buna hazırlanıyorlar diye, duyan olmadı. Şimdi başlarına geleni çeksinler. (Pinneberg e) Sen de arada bir mesai yapıyorsundur değil mi? PINNEBERG: (Gururla) Evet sık sık. BABA: Karşılığını veriyorlar mı? PINNEBERG: (Bozulur) Hayır mesai için ödeme yapılmıyor, pozisyonum gereği. Ama patronum diyor ki maaşlara en kısa zamanda BABA: Onların dediklerini ben yıllardır dinliyorum delikanlı. Bunlara karnım tok artık. Asıl mesele ne yaptıkları. Haftalık çalışma saatinizi yazan bir sözleşmeniz var mı delikanlı? PINNEBERG: Galiba bir şey imzalamıştım. ANNE: Galiba dindarların işidir delikanlı, işçinin değil. İnanç itikat karnını doyurmaz. (Emma ya) Gördün mü? Onun için diyorum ki amele olsa daha iyiydi. Bizimkiler mesai yaptı mı ücretini de alır hiç değilse. (Baba ya) Bunlar için de aynı kanunlar yok mu? Ödemesiz fazla mesai yaptırılamaz falan diye 4

BABA: Var tabi, bizimki gibi ANNE: Ama kağıt üstünde. Eee, kağıt üstündeki hakkını bile almayan bir damatla ne yapayım ben? (Pinneberg öfkeyle kalkar) Otur. (Pinneberg yavaşça oturur. Emma'ya bakar, o ilgilenmiyor) Birlik olamıyorsunuz da ondan. Teşkilatlı değilsiniz efendi. Aranızda birlik beraberlik yok. Bu yüzden sizi tek tek burnunuzdan tutup bildikleri gibi oynatıyorlar. PINNEBERG: Bizim de var efendim, birlik olmasa da yardımlaşma (Emma telaşla bakar) BABA: Nasıl şey o, söyle hele söyle... PINNEBERG: (Pot kırdığını anlar, ama çaresiz) Sandık, yardımlaşma sandığı. BABA: (Öksürük tutacak kadar güler) Tutun beni tutun, bizim damat efendinin teşkilatına bak. Neydi o ne? Sendika değil de sandık! Neydi ne? Birlik değil de yardımlaşma. Patronlarla yardımlaşma PINNEBERG: Bir dakika efendim, müsaade edin, neden patronlarla olsun, aidatımız maaşımızdan kesiliyor. BABA: İyi ya, sizden kesip onlar kullanıyor. Başka neye yarıyor? Kız aferin sana, turnayı gözünden vurmuşsun. Ah bu kalem efendileri ah! Temiz kıyafet, masa, dolap, kalemlik, çekmece, takvim verdin mi, bir de kendilerini işçilerin üstünde sayarlar. PINNEBERG: Ben saymam. BABA: Sayarsınız, çok gördük. Hem de niye? Daha düzgün kılık kıyafet giyersiniz, iş başında kravat takarsınız diye. Ödemesiz mesai yaparsınız diye. Grev, asla yapmazsınız diye. Grevdekilerin bile grevini kırarsınız diye. (Pinneberg kalkar) Oturun! PINNEBERG: (Oturmaz) Mesele yalnız para değildir ama efendim. Biz her şeyi sizin gibi düşünmüyoruz. Bizim ihtiyaçlarımız da farklı. BABA: Farklı, farklı, farklı. Ucu aynı kapıya çıkmıyor mu? Sizin yaptığınız iş değil mi? Niye bizim gibi düşünmüyormuşsunuz? İş kıza gelince ihtiyaçlarınız farklı değil ama değil mi? PINNEBERG: Ne gibi, ben. ANNE: Bırak çocukla eğlenmeyi artık. KARL: (Girer) İyi akşamlar! ANNE: Nerde kaldın hemen gel, yemek buz gibi oldu. Nasıl geçti toplantı. KARL: Olumlu, yarından itibaren iki kat ücretlendirilmeyen mesailer ile ilgili bildiriler dağıtmaya başlayacağız. Akşam evlere de gidip anlatmak gerek diyor bizim ihtiyar, bildiriyle olmaz yalnız. Bu akşam birkaç eve uğrayacağız. (Baba söylenenleri umursamaz tavırdayken Karl seslenir) Sana da mücadeleye küsülmez, çıksın gelsin toplantılara diye haber gönderdi. Yarın akşam bekliyorlar baba, tamam mı? (Baba umursamaz, Karl, Pinneberg i fark eder) Ne o misafirimiz mi var? ANNE: Kardeşinin müstakbel kocası KARL: (dostça elini sıkar) Ha, merhaba. (Pinneberg'in elini sıkarken, ıslak olan öbür elini de yakasına değer şekilde omzuna koyunca yaka kirlenir, Pinneberg çekinir ama fark ettirmemeye çalışır. Karl anlamıştır, gülümser.) Kız, ameleleri beğenemedin galiba da, bir BABA: (Hemen atılır, anneye) Hah! Demedim mi işte, bak Karl da öyle diyor gördün mü? KARL: (Birden ciddileşir) Ben sana başka bir şey dedim baba! (Baba sertçe başka yöne döner) 5

Hem ben zihni açık bir beyaz yakalıyı, kendini eve kapayıp, vazgeçmiş bir işçiye yeğlerim. ANNE: (Baba sertçe Karl a yönelir. Anne araya girer) Kesin artık tamam bu iş. Hadi Karl yemeğini ye! (Anne ve Emma sofrayı toparlamaya başlamıştır. Baba kalkar ceketini alır) Nereye? BABA: Dolaşacağım biraz. (çıkar. perde kapanır. ışık söner. Işık yandığında Emma ve Pinneberg sahne önünde oturmuş, çekirdek çitliyor.) PINNEBERG: Şey olsa diyorum. Bizim evimiz şöyle şirin Bir kere aydınlık olmalı, bembeyaz perdeler Her şey, her şey bembeyaz EMMA: Biliyorum prensim biliyorum. Bizim evi görünce Haklısın. PINNEBERG: Yok sakın öyle anlama, onu demek istemedim. EMMA: Öyle öyle, niye saklayacakmışsın. Annem hep azarlar, suratı asıktır, öyle işte yalan mı, gündüz iş, gece ev, eldeki parayla idare etmekten başka şey düşünemez. Ağabeyimle babam tartışırlar. Ağabeyim geç kalır, başına bir şey geldi mi diye korkar durursun. Ama içlerine katılmak da istemezsin. Ağabeyim gibi de olamam ki, bir tezgahtar kızın elinden ne gelir? Öyle işte. Bizim ev böyle, mahalle böyle, koca şehrin çoğu böyle, iş böyle, dünya böyle... PINNEBERG: Yok yok, geçecek, hepsi geçecek. Benim oraya bir gidelim. Yakın da hem buraya. EMMA: Ne yapacakmışım burayı? Evlendikten sonra da buraya muhtaç olacaksak. Biz dememiş miydik, diye başlasınlar bir de değil mi? Kadın yerine bile koymadılar ki beni? Ağabeyim herp der ki biraz güzel olsaymışım. PINNEBERG: Güzel de söz mü? Hem nasıl güzelsin. Hem de uğurum değil misin sen benim, nasıl güzel olmazmışsın! EMMA: Baksana prens, bana ilk güzel diyen sensin ha. Durmadan içini döken biri olmak istemem. Bak bir yanlışım olursa yüzüme söyle ha. Tamam mı? Ben de hiç bir şey saklamayacağım senden. Hiç kavga etmeyelim biz tamam mı? Hiç ama! İstiyorum ki böyle nasıl mutlu olalım, öyle işte. Sırf senle ikimiz. Ha sonra da oğlanla beraber üçümüz. PINNEBERG: Ya kız olursa? EMMA: Yok oğlan olacak, bak da gör. Böyle adam gibi bir oğlancık. (Sarılırlar) PINNEBERG: Haa, yüzük? Yüzük alacak mıyız? EMMA: Tabii ya. Söyle hemen, mat mı parlak mı seversin? PINNEBERG: Mat. EMMA: Ben de, ben de. Zevklerimiz öyle benziyor ki ne güzel. Kaçadır onlar? PINNEBERG: Bilmem. 150? EMMA: O kadar mı? PINNEBERG: Almasak? EMMA: Kaplama da olsa almamız lazım. Hadi parmak ölçümüze bakalım (İplik koparıp parmak ölçüsü almağa çalışırken Pinneberg kızın elini öper. Bu sırada kapı aralığından anne kafasını uzatır) ANNE: (Perdenin ortasından kafasını uzatır) Yatmayacak mısınız hala? (Pinneberg çekilir) Üç saat sonra işe gidilecek. EMMA: Tamam anne. 6

ANNE: Ağabeyin sabaha karşı gelecekmiş, siz beraber kalabilirsiniz. Söyle, bizim lafımıza aldırmasın, dilimiz böyledir ama kapımız açıktır hep, bilmez belki söyle ona. (Çıkar) PINNEBERG: Ben rahatsız etmiş olmayayım! EMMA: Prensim, kusura bakma ama, bizimkilerin hakkı var galiba, sende gerçekten biraz (duraklar) burjuvalık var. Nereye gidebileceksin bu saatte? PINNEBERG: Lafa bak. Ben annene babana karşı ayıp olmasın diye. Hem pijama da almadım yanıma. EMMA: İyi, sen bilirsin. Benim bütün gün ayakta durmaktan ayaklarıma kara su indi. Ben yatıyorum. (Perde açılır, yatak görünür, Emma çarşafı sermeye başlar) PINNEBERG: Yatmaya? Ben demi geleyim yani? EMMA: (Yatağı hazırlar) Sen bilirsin dedim ya. Ama eğer istemiyorsan gelme tabii. PINNEBERG: (Emma ya yardıma gider. Kurlaşırlar) İstemez olur muyum hiç. Tüh! Bendeki kafaya bak! (Dalar içeri) EMMA: (İteler ve yatağa uzanır.) Birkaç saat sonra iş var. PINNEBERG: (Yatağa oturmuş Emma nın saçlarını okşuyor) Evlenince çalışmazsın. (Kız garip bakar) Yani orada kolay kolay iş bulunmaz. Çocuk da olacak hem. (Konuyu değiştirir) Sahi orada müstakil ev bulabilir miyiz ki. Küçük yer sanmam. EMMA: Pansiyon buluruz ne olmuş. Aile yanında bir oda. Bulunmaz mı? PINNEBERG: Tamam. Ev eşyası da gerekmez o zaman. EMMA: Ama eşyalı oda iyice pahalıdır değil mi? PINNEBERG: Dur bir hesap yapalım ha. (Cebinden kağıt kalem çıkarır) EMMA: Hadi bir hesaplayalım. (Elini kurular) Önce kesintiler. PINNEBERG: Öyle, onun hiç çaresi yok. Vergi, işsizlik, sağlık sigortası, sandık; 100 EMMA: Orası küçük yerse yol masrafı olmaz değil mi? PINNEBERG: Neyseki yok. EMMA: Demek ki tek maaşla 600 kalıyor. Kira ne tutar? PINNEBERG: (Hesabına müdahale edilmesine bozulmuş gibi) Bilmem, eşyalı oda... Mutfak şart 150 den aşağı bulunmaz EMMA: 200 de sen ona. 300 kalır. Yiyeceğe ne gider ki? PINNEBERG: Onu da sen hesapla bakalım. EMMA: Annem 4 kişi için günlük 14 ün altına indiremiyorum der hep. PINNEBERG: İkimiz için ayda 210 demek ki. EMMA: Kalır 90 (Susar) PINNEBERG: 90 EMMA: Bununla daha ısınacağız, ocak yanacak, elektrik, arada elbise, çamaşır, haa ayakkabı tabi, kap kacak da lazım olur arada. 7

PINNEBERG: Ee, arada bir sinemaya gitmez miyiz? Ha sigara, sigarasız olur mu? EMMA: Biraz da köşeye koymak şart. PINNEBERG: (Hesabı bırakmıştır) Şart tabii. En az ayda 50 artırmak gerek. EMMA: 75 PINNEBERG: 75 EMMA: Hii! Doğacak oğlanı hepten unuttuk iyi mi? PINNEBERG: Bir çocuk kaça patlar ki? EMMA: Bilmem. (Sessizlik) Baştan hesaplayalım. PINNEBERG: 5 lik sigara içmek şart mı, üçlük sigaralar daha bile güzel. Televizyon da alırız ha? EMMA: Tabii. Oğlan yüzünden ça1ışamadığım zaman sen işteyken evde yalnız başına, televizyon lazım. Ama hemen şart değil. Ooo daha nelerimiz olacak. Ama her şeyi kendi imkanlarımızla yapa1ım olmaz mı, kimseye minnetimiz olmasın. PINNEBERG: Bak, babam çok sıkı namuslu bir memurmuş. Satır kelime sektirmezmiş. Bir kanundan, bir de en çok neden korkarmış biliyor musun, borçtan! Ya dermiş ölürsem de gelip şuna şuna borcu vardı derlerse! EMMA: Öldü mü? PINNEBERG: Evet, ben küçükken. EMMA: Sahi prens, sen hiç sizinkilerden söz etmedin? PINNEBERG: Edip de ne olacak? Annem hala metropolde, ama başka biriyle. Mektup bile yazmıyorum. Karanlık işler dönüyor orada. Bana göre değil. EMMA: (Duygulanır) Demek öyle. Sen bilirsin. Sen üzülme de. (Sessizlik) PINNEBERG: (Birden sıçrar kaleme sarılır) Saç tıraşı da var! Hadi baştan hesaplayalım. Önce vergi... Prensin sen benim Uğurumsun sen benim Yoksulmuşuz kime ne Kalplerimiz birleşsin Benle sen, senle ben Herkes boğuşadursun Bırakmam prensimi Bırakmam uğurumu Kalbimiz temiz olsun Benle sen, senle ben Ayıramaz hiç bir şey Kem göz bakana zarar Sen benimsin, ben senin 8

Dünya durana kadar Benle sen, senle ben Mutluyuz ikimiz (Şarkının son dizelerini Emma tek başına söyler. Pinneberg yatakta kıvrılıp uyumuştur. Şarkının bitmesiyle Emma Pinneberg i fark eder ve tam yatağa yönelmişken Karl seyircilerin arasından gelir. Emma da sahne önüne çıkar. Perde kapanır.) KARL: Emma! EMMA: Gelmeyeceksin diye sana yatak hazırlamadım. Ama hemen KARL: Hayır, Gideceğim. Işığı görünce seninle konuşmaya geldim. EMMA: Kötü bir şey yok ya. KARL: Bak, biliyorum bugüne kadar sana ağabeylik yapamadım. Şimdi söyleyeceklerimi ciddiye bile almazsan da sana kızacak değilim. EMMA: Ağabey! KARL: Söylediklerimi iyi dinle. Biraz ağabeylik damarım tuttu işte. Yanlış anlama yakıştıramamış da değilim ama emin misin? İyi düşündün mü güzel kardeşim? Dur hemen söyleme! Bir düşün! Bugüne kadar çok güzel bir hayatımız olmasa da birlikteydik ama senin için bu olmayacak artık. Bir an bile kendini yalnız hissedersen, biz buradayız ve bizler o kadar çoğuz ki güzel kardeşim. EMMA: Güzel mi? KARL: Tabi ya hem de dünyanın en güzeli! (Sarılırlar, Emma ağlamaklı) Umarım doğru bir karar vermişsindir ama unutma, herkes hata yapar. Önemli olan yanlışta olduğunu fark edebilmektir. Aklını, bilincini sakın kaybetme kardeşim. Hayatın sana bellettikleri sana doğru yolu gösterecektir. Öğrendiklerine ihanet etme olur mu? (Kapıya yönelir) EMMA: Ağabey! Kendine dikkat et! KARL: Sen de! (Karl geri döner koşarak gelir ve sarılırlar. Takip ışığı söner.) SAHNE 3 (Emma ve Pinneberg in evinin yolu. Seyircilerin gerisinden Pinneberg in sesi gelir ardında Emma) PINNEBERG: Uğurum sen dur biraz dinlen ben geleceğim yanına. (Elinde valizlerle perde önüne sahneye çıkar. Valizleri bırakır koşarak Emma nın yanına gider.) Ver o elindekileri hamile bir kadının bu kadar eşya taşıması hiç doğru değil. (O eşyaları da sahneye çıkarır koyar. Emma geriden yorgun argın gelir) EMMA: Prensim bu civarda hiç ev yok. Yanlış yolda olmayalım. PINNEBERG: (görülmekten tedirgin) Şehrin biraz dışında olduğunu söylemiştim. Ama görsen her yanı yemyeşil. EMMA: Müstakil değil demiştin. PINNEBERG: (aceleci) Evet, apartman. Biz en üst katta oturacağız. Manzarası süper. EMMA: Prensim çok yoruldum azcık dinlenelim mi? PINNEBERG: (isteksiz) Az kalmıştı ama oturalım şuraya istersen. 9

EMMA: (Oturur, yüzüğüne bakar) Yüzük ne hoş duruyor. PINNEBERG: (Sarılırlar. Yüzüklü parmakları birleşir. Bakarlar) Uğurum, sana birşey söyleyeceğim, ama şimdi mi söylesem EMMA: Şimdi söyle! Benden bir şey saklama. Buna şimdiden başlarsak, sonra yalan da söyler diğer insanlar gibi davranmaya başlarız. PINNEBERG: Peki uğurum, fakat anlatması epey zor. Öyle ahmakça öyle saçma ki! Kızma ama. EMMA: Söyle prensim, artık sana hiç kızmayacağım, uysal olacağım. PINNEBERG: Bizim evlendiğimizi burada kimse bilmemeli. EMMA: Nerden çıktı o? PINNEBERG: Yoksa işimden olurum. EMMA: O nasıl şey? (Kızgın sıyrılır) Hani hiç bir şey gizlemeyecektik birbirimizden? PINNEBERG: Hani hiç kızmayacaktın bana? Dinle bak. Sen çalışma demem, yüzük almasak mı demem, hep bu yüzden. EMMA: Şehrin dışında bu terkedilmiş daireyi tutman! PINNEBERG: Bak, şimdi ben daha önce bir mağazasında baş tezgahtardım ya, bu şimdiki patron da hep oradan giyinirdi, beni tanırdı, takdir ederdi, tamam mı? EMMA: (Kalkmaya yeltenir) Hayır! PINNEBERG: Dur sabret dinle. Bu odun herif, buğday gübre filan alıp satıyor ya, köylüleri kazıklaması gerek. Bunun için hep onlarla içiyor sonra da çamurlaşıyor, elbiselerle yerde. Gene gelip mağazadan elbise alıyor habire EMMA: Bana ne odunun elbisesinden! PINNEBERG: Dinleyecek misin? İflas miflas denip mağaza kapanıverdi, anlayamadık, ama açıkta kaldık tabi. Aslında patron mağazayı iflas etti diye duyurup daha büyük bir yer açmış şehirde. Bunu çok sonra duydum. Neyse, tam işsiz kaldım derken bu şimdiki patronun eleman aradığını duydum. Önce oralı olmadım. Birinci sınıf tezgahtarlığa yükselmişim, herkes beni tanıyor, ne zaman kendi işim olacak diye düşünüyorum tam, buğday çuvalının altına girip hamlık mı yapacağım dedim Bir daha belimi doğrultamam, değil kendi işine atlamak, iş sahiplerinin içine bile çıkamam bir daha dedim. Sonra öğrendim ki büro için evrak işlerini yapacak birini arıyormuş. Görüşmeye gittim. O da biliyor tabi beni. Senin gibi işe sahip olacak dürüst biri lazım bana dedi. Daha önce çalışanlar baya kazık atmışlar buna. Müthiş sevindim tabi. EMMA: Sevin sevin, dinlemiyorum artık. PINNEBERG: Şşş! Dinle dinle! İşe başlarken bir sözleşme imzalattı bana. Bir sürü tazminatsız işten atılmayla ilgili madde var. Hepsini kabul ettiğine dair imzalıyorsun. Sözleşmede ki maddelerden birine bile uymazsan seni istediği gibi kapı dışarı edebiliyor. Eee tabi o zaman temiz bir iş bulmanın sevinciyle imzayı atıverdim. Açıkçası hiç biri de uyamayacağım şeylermiş gibi gelmemişti. EMMA: Yoksa? PINNEBERG: Evet, şimdi istersen dinleme. En az 5 yıl evlenemem. Üçüncü yıla yılbaşında gireceğim daha. EMMA: En az 3 yıl gizlenecek miyiz? Evlenmenin nesi kötü? 10

PINNEBERG: Seninle iş ciddileştikten sonra bunu anlayabilmek için iş arkadaşlarıma sordum çaktırmadan. Evliliğin mesaiye kalma isteksizliğine yol açması, işi yüz üstü bırakıp gitme ihtimali ve haliyle evlilikle birlikte artan nüfus için maaş zammının daha sık gündeme gelme durumu gibi nedenleri varmış. Yani sadece işinle evlenmeni istiyor EMMA: Bu çok korkunç! İnsanlık dışı, çok acımasız! Söyleyecek başka bir şey bulamıyorum. Nasıl özel hayatına bile müdahale edebilirler? PINNEBERG: Uğurum! Bu krizde işsiz kalmamağa bakmalı, ne olursa olsun. EMMA: İşsiz kalmamalı prensim! Kriz var! PINNEBERG: Hadi Uğurum, kimseler görmeden artık evimize gidelim! EMMA: Evimize Prensim! (Sarılırlar) PINNEBERG: Uğurum! Perde açılır! Dünya evi ne güzel söz Her küçük insanın rüyası Hazır sabah kahvaltısı Gömlekler beyaz kolalı Uğurum İşte sana şirin bir ev Altın anahtarlı kapı Prensim işte sana doğan güneş Mutluluğun ilk adımı EMMA: İçiçe duvarlar, isli camlar, dar sokaklar arasında yaşamaktan kurtuldum. Hayat burada. Tut elimden prensim. Şatomuza giriyoruz! PINNEBERG: Bak uğurum, işte evimiz göründü! EMMA: (Döner, adımını atarken görür ve donar) Bu da ne? (Işık) SAHNE 5 PİNNEBERG İŞ YERİ LAUTERBACH: (Marş söyleyerek seyircilerin arasından girer. Işık açıldığında Pinneberg masada çalışıyor. Lauterbach marşla sahneye girer) Dünkü bayraklı yürüyüş muhteşemdi. Bugünden sonra artık şu çapulcu takımı (Schulz un yerini gösterir), vatanseverlere küçük bir grup diyemeyecek. Kurtuluş ruhuyla yeniden yükseliyoruz! Milli beraberlik, ulusal bütünlük için eylemlerimiz sürecek. Karanlığa karşı bir mumda sen yak! Çapulcular görsünler bakalım. Bundan sonra rozetlerimizde olacak. Birbirimizi tanıyamayacak kadar çoğuz. Fakat bu rozetler sayesinde bir arada olma ruhunu yaşayabileceğiz. Çok şahane be! Bak şimdi, mesela bir tartışmada gördün ki rozet var yakada hemen anlıyorsun ki karşıdaki rejim düşmanı, çağ dışı bir zihniyet. Görsün bölücüler, gericiler, din ve rejim istismarcıları. Harika bir birliktelik değil mi? PINNEBERG: Harikadır. Büyük yükleme bugün değil mi? LAUTERBACIH: Ha? PINNEBERG: Şu tahıl yüklemesi? 11

LAUTERBACH: Ha, evet bugün herhalde. Bu yürüyüşlerle de yetinmemeli. Herhangi bir büyük tehlikeye karşı yeraltı yani gizli anlıyor musun? örgütü şart. Yarın öbür gün bunların iyice çoğaldığını düşünsene Biz hazırlıklı olmalıyız. Parlak üniforma, yıldızlı (Marşı söylemeye başlar) Sol sağ sol sağ Yürüyoruz aydınlığa Karanlık kafalara Bir balyoz da sen salla Sol sağ sol sağ SCHULZ (Girer) Şuna bak! Dünyadan haberin yok be! (Pinneberg e) Sen de buna uyuyor musun? Vah vah! LAUTERBACH: Biz ciddi işlerin adamıyız, senin gibi tarihi 500 yıl önceden takip etmiyoruz. SCHULZ: Bak, haberiniz yok işte, dün neler oldu. LAUTERBACH: Neler olmuş? SCHULZ: Patronun bankacılarla toplantısı vardı dün. LAUTERBACH: Ha? Yok, canım, o bir kere dün odasından hiç çıkmadı. SCHULZ: Evet, çünkü onlar buraya geldi. LAUTERBACH: Niye gelmişler? SCHULZ: Haberi yokmuş küt diye gelmişler. Kredi borçları çoğalıyormuş ödenmedikçe. Bir de yeni kredi başvurusu varmış, onun olmayacağı kesin zaten. Ciddi bir uyarı almış anlayacağınız. LAUTERBACH: Ee ne olacağı beklenirdi ki zaten, sizin iktidarınız ülkeyi uçuruma götürüyor. Bu vatanın insanları ikinci sınıf vatandaş ama elin adamına milletin her şeyi satılıyor. (Pinneberg e) yarın öbür gün bizim dilimizi konuşmayan patronların olursa hiç şaşırma. SCHULZ: (Bozulmuştur) Bu ne hırs bu ne öfke. Herkes istediğini düşünmekte, yaşamakta serbest değil mi? Kimin doğru olduğu bu dünyada anlaşılamazsa, öbür dünya Tanrı herkese hakikatın ne olduğunu gösterir. LAUTHERBACH: Öbür dünya diye diye bu dünyada korkutup her şeye razı ettiğiniz o insanlardan değilim ben. SCHULZ: Siz bir grup elit kendinizi üstün tutuyorsunuz ama Tanrı katında herkes eşittir. Saldırganlaşmayalım lütfen tırmalamaktan tırnaklarının manikürü bozulacak. LAUTERBACH: (Üstüne yürür) Gösteririm şimdi sana manikürü PATRON: Bunlar da benim büromun elemanları ha! İş güç kalmadı mı? Sizin yüzünüzden batıyor burası. Rasyonalizasyon! Reorganizasyon! Bu ekonomik krizde her yer yapıyor, ben de yapacağım. Maliyetleri iyice azaltmak gerek. Hanginizi atayım işten, deyin bakalım. Üç tembelin yaptığı işi iki çalışkan haydi haydi yapar. Eee (Pinnebeg e) ne diyorsun? Son giren ilk çıkar mesela ha? Şimdi dut yemiş bülbüle dönersiniz tabi. (Lauterbach a) Senin çıkışını vereyim mi ha? (Schulz a) Ya sen? SCHULZ: (Biraz horozlanarak) Ben bir şey mi yaptım? PATRON: (Çekinir, oradan uzaklaşır) Yazık yazık. Üçünüzden birini çıkaracağım, öbür ikinize de göz açtırmayacağım, görün bakalım. Sizler gibisi sokakta sürüyle. Gümrüğe gidilip yarın ki 12

yüklemenin işlemleri yapılacak, hızlandırmak lazım yoksa yükleme yatar. (Lautherbach a) Sizin elemanlar mı vardı gümrükte ha? SCHULZ: Onların devri bitti. Ben yardımcı olayım! PATRON: O halde siz limana gidin. (Lautherbach a) Kilere git, beş ton un çuvallara dolacak! Öyle süslü püslü dolanmak yok. Biraz da hamallık yap! (Lautherbach sallana sallana giderken Pinneberg makineyi kucaklar) Dur! PINNEBERG : (Kucağında yazı makinesiyle öyle durur) Buyrun efendim! PATRON: Saman işini yazacaksın değil mi? Tır için nakliye parası yatmış mıydı? PINNEBERG: Tamamdır efendim, bir imza kaldı. Birazdan gidip halledeceğim. PATRON: Öğleden sonra hepiniz hazır olun, yarınki yüklemenin mallarını ayarlayacağız. Bundan böyle çuvallar kapanırken de başında durulacak. Hatta tartma, taşıma işlerine de bakacaksınız. Rasyonalizasyon! PINNEBERG: Olur efendim. PATRON: Sen benim yerimde olsan kimi atardın? PINNEBERG: Valla ne diyeyim efendim? Arkadaşlar için bir şey diyemem. PATRON: Peki ya kendin için? PINNEBERG: Kendim için mi, yani nasıl desem? PATRON: Nasıl desemmiş, korkak herif. (Çıkarken) Ayın son günü öğlen on iki'ye kadar içinizden birini çıkaracağım. Kim demiş Firmam batıyor diye. SAHNE 6 (Perde kapanır. Sahne önünde Emma elinde yarı dolu bir torba alış verişte. Pinneberg etrafı kollayarak yaklaşır.) PINNEBERG: Akşama ne yemek var bayan? (Kız şaşırır döner) Şşş! Öğlen arasındayız. Çaktırma sakın. EMMA: Hep böyle mi görüşeceğiz biz? PINNEBERG: Pazar günü nöbetim yok. Uzaklara gideriz ha, söz, yüzüklerimizi de gerine gerine takarız! EMMA: Söz ama tamam mı? (Bir an Pinneberg e doğru yönelir. Sonra hatırlar ve hızlıca sırtını döner.) Ne o prensim, sapsarısın, bu kadar korkacak ne var, kimse görmüyor işte. PINNEBERG: Olan oldu bugün. Patron olacak odun herif bugün açık açık söyledi. Üçümüzden birini çıkaracakmış, ayın son günü pazartesi on ikiye kadar. EMMA: Olamaz! PINNEBERG: Düşündüm de, diyorum ki, gitsem ona durumu açsam bir güzel, desem ki ben evliyim, evli insan sokağa atılır mı, hangi vicdan kabul eder, desem ha! EMMA: Bu kadar işsizi hangi vicdan sokağa attı? PINNEBERG: Niye canım, bizim Patron odundur filan ama iyi insandır, pek ince düşünmez yalnız, ona iyice anlatmak gerek. Bakın bir de çocuğumuz olacak, üç vatandaşı birden aç mı bırakmak 13

istiyorsunuz, dedim mi... EMMA: Onun da umurundaydı. PINNEBERG: Senle de hiç konuşulmuyor canım. EMMA: Baksana prens, sen hakikaten biraz babam ve ağabeyimin dediği gibi. İşverene içini dökmekten ne hayır gelir? PINNEBERG: Sen de aynen babanın kızısın yani. EMMA: Bak. (Elde olmadan bakışırlar ) Yok yani bakma da dinle. Ben senin yerinde olsam ne yaparım biliyor musun? Patronla değil, öbür iki arkadaşınla konuşurum. Onlar için de aynı şey geçerli değil mi? PINNEBERG: Evet. EMMA: Eee, üçünüz bir olursanız, üçünüzü birden atamayacağından hiçbirinizi atamaz. PINNEBERG: Bu fena fikir değil yahu. Aklıma yattı. Boşuna mı diyorum sen benim uğurumsun diye. Umarım kalleşlik yapmazlar. EMMA: Yapmazlar, yapmazlar. İş arkadaşları birbirine niye kalleşlik yapsın? PINNEBERG: Birileri geliyor, hadi (Tüyer) EMMA : (Pinneberg'in gittiğini fark etmeden sürdürür) Yok yok her şey iyi olacak. Niye kötü olalım hem? Ne suçumuz var? Çalışmaksa çalışkanız. Tasarrufsa bizden tutumlusu yok. Kötü ruhlu insanlar hiç değiliz. Bir de oğlumuz olacak. Onu da seviyoruz. Niye kötü gitsin halimiz? Niye? Niye yani? (Işık) SAHNE 7 (İş yeri çuvallar, üç çalışan bir yandan çuval taşıyor, bir yandan da ellerinde kalem kağıt çuval tartıp, çeki listesi tutuyor. İrrasyonel bir çalışma kaosu oluşturulacak) PATRON: Rasyonalizasyon! O kadar! Kapatılan her 10 çuvaldan birini kontrol edeceğim. (Taşıyanlardan birine toslar. Herkes birbirine toslamakta) Hadi çabuk! (Kantara ve ardından Schulz a bakar) Hani çuvalın darası? Çuval iki kilo değil üç kilo çeker efendiler. (Schulz ters ters bakınca geri çekilir) Dikkat edelim. Fazla buğday hediye edecek halimiz var mı? (Lautherbach a ) Doğru tart kontrol edeceğim ha! (Bir çuval taşırken açılı verir) Kim bağladı bunu? Bir çuvalı doğru dürüst bağlatamıyorsunuz, hanım evlatları! (Pinneberg e) Öyle fazla fazla tartmak yok, silme gibi olacak, elin alışmadı mı hala? (Lautherbach a) Aptal aptal bakma, işine gelmiyorsa buyur kapı açık! (Schulz a) Kaç çuval oldu? SCHULZ: Yirmi üç. PATRON: Böyle yavaş olmaz. Büro elemanlarım gayretli olmazsa işçilere ne diyeyim? Bütün çuvallar bitmeden şuradan şuraya gitmek yok. İş bitene kadar mola da yok! PINNEBERG: (Kulise doğru kaygılıca) On çuvaldan birisi buraya unutmayın. Biraz çabuk! (sessizce) Çabuk yoksa gece yarısına kadar buradayız. KUBE: (Getirdiği çuvalı bırakır ve Pinneberg e) Dört bin dokuz yüz! PATRON: Ne, Dört bin dokuz yüz mü? Beşbin kilo diye aldık bu partiyi? Buraya getirene kadar yüz kilo ne oldu? Yüz kilo nereye gitti? Yeniden tarttırırım ha! 14

KUBE: Buğday bu. Sıcaktan kendini çeker. Zaten ambara geldiğinde adamakıllı yaştı. PATRON: Ben ha, bana yaş buğday kazıklayacak köylü anasından doğamaz! Yalan. Çoluk çocuğuna götürdün değil mi? Kendini çekmiş diyor bir de. Çalınmış belli. Hepiniz buğday faresi gibi. KUBE: Bana bak efendi. Bu yaşa gelmişim hırsız yerine koyamaz beni kimse! Haram ekmeğe el sürmem ben! Bizim birliğe şikayet edeceğim seni, sendikaya da. Hırsız demek neymiş görürüz bakalım. PATRON: Ne dedim ki ben? Hırsız dedim mi? Sana hırsız dedim mi? Fareler çalıyor dedim, oraya buraya niye kapan koyuyoruz? Bu hırsız mahlukiara bir ilaç daha serpelim ha? KUBE: Burada herkesin önünde dedin efendi. Buğdayı sen çaldın, çoluk çocuğuna götürdün dedin. PATRON: Hiç de demedim. Ben sana hiç böyle bir şey demedim. (Lautherbach a) Siz söyleyin ben ona hırsız filan dedim mi? LAUTHERBACH: Ben bir şey duymadım efendim. PATRON: Duy duy bak. Siz, (Pinneberg i işaret eder) siz bir şey duydunuz mu? PINNEBERG: (Ulana sıkıla) Ben, yok, yok, hayır, bir şey... PATRON: İşte bak. Hep iftira edersin zaten. Sendika temsilcisi olmakla böyle mi yapılır? Öbür işçileri de zehirliyorsun, yazık. KUBE: Uzatmağa gerek yok efendi. Bilen biliyor. Sen yolunu biliyorsan ben de biliyorum. Kimseden korkum yok benim. PATRON: Sen artık hepten ihtiyarladın, ne dediğini ne yaptığını bilmiyorsun. Ben hep senin iyiliğini düşünüyorum oysa yazık. (Pinneberg e) Benim büroya bir çıkmam gerek. Siz nezaret edeceksiniz işe. Dikkat edin, iş yetişecek, mola yok. Buradaki işin sorumluluğu size ait. KUBE: (saate bakar, kulise doğru seslenir) Mola! PINNEBERG : (Telaşla ) Gözünü seveyim yapma, mola yok dedi gitti, gördün. KUBE: Bizim toplu sözleşme böyle bey, onun keyfine göre değil. PINNEBERG: Ama beni sorumlu bıraktı, kabak benim başıma patlayacak; ne olur. KUBE: Bana ne, bana hırsız fare dediği zaman senin kulağın duydu mu? PINNEBERG: Ah benim durumumu bilsen baba, bir bilsen! KUBE: Biliyorum Bey, biliyorum. Herkes sizin gibi düşünüp, sizin gibi yapsaydı, patron efendiler hepimizi zincire vurur bir lokma ekmek uğruna kırbaçla çalıştırırdı. Eeh, daha gençsin, daha çok yaşayacaksın umarım, çok görürsün böyle, efendilerin kıçına girmekle nereye varıldığını. KUBE: (Kulise) Mola, mola, haydi! (Pinneberg e) Memur Beyler devam etsin isterlerse. (Çıkar) PINNEBERG: Bu işin sonu tatsız. LAUTHERBACH: Tatsız ne, sonu yok bu işin, yok. PINNEBERG: Bir şey de yapamıyoruz ama baksana. İşçilerin yanında ne hale düştük. Onların aklı daha iyi. SCHULZ: Ne demek? LAUTHERBACH: Ne yapalım diyorsun yani? 15

PINNEBERG: Ne yapacağız. Üçümüze de demedi mi, birinizi atacağım diye. Kalanlara da göz açtırmayacağım dedi, yani aynı hesap. SCHULZ: Öyle mi? Sen çok şey biliyorsun! Söyle ne yapalım, neymiş işçilerin aklı yani? PINNEBERG: Bir karar verelim. (İşçileri gösterir) Bunlar neye dayanıyor, birliklerine. Biz de üçümüz birlik olalım. Birimizin çıkışını verdi mi, öbür ikimiz de işi bırakacağımızı söyleriz. Üçümüzü birden atacak hali yok ya. Bak işçilerin hepsi durunca yaşlıya bir şey yapabildi mi? SCHULZ: (Sinsice) Anladım, şimdi anladım. PINNEBERG : İyi Öyleyse, sen razı mısın? LAUTHERBACH: (Diğer ikisine bakar, sinsice) Ben varım. KUBE: Mola tamam. Memur beyler hazırsa devam edebiliriz. PINNEBERG: Söz mü? LAUTHERBACH: (sessizce) Söz. PINNEBERG : (Schulz a) Ya sen? SCHULZ: (Yarım ağız) Tabii tabii. (Işık.) Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında Kriz var kriz var, bunalım var Demek ki ne yapmalı Paradan at üç sıfır Artsın öyle fiyatlar İşçi fazla at gitsin Hayatta başarılar Hayatta başarılar Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında Kriz var kriz var, bunalım var Of bunaldık, bir daha! Paradan at üç sıfır Artsın öyle fiyatlar İşçi fazla at gitsin Hayatta başarılar Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında SAHNE 8 16

(Yükleme sonrası büro. Yalnız Pinneberg var çalışıyor) PATRON: Yarın pazar nöbetini sen tutacaksın. PINNEBERG: Ama benim sıram değil. PATRON: O izin istedi. PINNEBERG: Aman efendim mümkün değil. Olsa memnuniyetle tutarım bilirsiniz. PATRON: Bak, miting var dedi anlıyor musun? İzin verdim bir kere. Bakarsın bir darbe olur yeniden bunlar başa geçer. Arayı açamam anladın mı? PINNEBERG: Ya PATRON: Onunla da konuştum. Ev toplantımız var dedi. Zaten hassas olan ekonomik dengelerimi riske atamam. Sen tarafsızsın! Senin öyle hiçbir işin yok. Niye itiraz ediyorsun? PINNEBERG: Gerçekten mümkün değil efendim. Yoksa istemez miyim? PATRON: Ben kendim mi kalayım yani? PINNEBERG: Hayır ama bir çare bulunamaz mı diyorum acaba? PATRON: Bulunur elbette. Firmam çaresiz mi demek istiyorsun? Oysa ben seni düşündüm, onun için senin kalmanı istedim. Sense beni hayal kırıklığına uğrattın. Çok yazık. Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında Kriz var kriz var, bunalım var İşsizlik pahalılık Konjonktür enflasyon Milletçe fedakarlık Kriz bunalım derken Bilançoya bir baktık Bu yıl iki misli kar Hayret şu işe bak sen Nerden geldi bu karlar Kime gitti bu karlar? Kim kazandı bu işten? Aman kimse sormasın Aman kimse duymasın! Ekonomi tıkırında Ekonomi tıkırında. SAHNE 9 (Sahne önü. Pinneberg ile Emma Pazar gezintisinde. Tavandan sarkan bir salıncak kullanılabilir.) 17

PINNEBERG: Her yer göz alabildiğine orman, su, dağ EMMA: Mis gibi mantar kokuyor. Giderken toplayalım mı? PINNEBERG: Ama uğurum ya zehirli olanlardansa EMMA: Annem olsa hemen anlardı. Aaa prensim bak uçurtmalara PINNEBERG: Şu tepenin arkasından uçuruyorlar. EMMA: Ama nasıl oluyor da bu kadar havalanıyor. PINNEBERG: Uçurtmanın orantılı yapılması çok önemli. En önemlisi de kuyruk kuyruk olmadan hayatta uçmaz. EMMA: Nasıl yani o kuyruk mu uçuruyor? PINNEBERG: Tek başına olmasa da evet EMMA: Ah, bugün hiç bitmese. (Pineberg in elini tutup yüzükleri güneşe doğru uzatır) Tut güneşe inadına parlasın, şöyle, tam şöyle, hah! LAUTHERBACH: Ooo ne yapıyorsun burada? Sen nöbette olmalıydın? PINNEBERG: (Aceleyle elini çeker) Asıl senin nöbetindi bugün. Hani gösteriniz vardı? Çok alçaksın. LAUTHERBACH: (Biraz bozulmuştur) Erken bitti (pis pis gülerek üste çıkar) Yengeyle tanıştırmayacak mısın? EMMA: (Çekingen) Merhaba! LAUTHERBACH: Sözleşmeyi unutmuşsun galiba dostum. PINNEBERG: Bunun sözleşmeyle bir ilgisi yok. Biz sadece LAUTHERBACH: Yüzüklerde parlıyor Altın olmalı! (gülerek çıkar) PINNEBERG: Eyvah, bitti bu iş. Tam da yarın ayın son günü. On ikiye kadar, bitti bu iş. EMMA: Çok kötü oldu? Ama neden bitsin? Belki de söylemez! PINNEBERG: Ne biçim sırıtıyordu giderken görmedin mi? EMMA: Yok yok söyleyemez sende mitingin yalan olduğunu söylersin Patrona diye korkar. PINNEBERG: Umarım Uğurum benim! (Işık) SAHNE 10 (Büro. Pinneberg en düzgün giyimiyle masasına geçmiş iş başında. Lauterbach girer. Kafası gözü sarılı, mitinge gitmiş izlenimi vermektedir. Hiç bir şey demez.) PINNEBERG: Günayd... Aa! Ne oldu, geçmiş olsun? (Ses yok) Haa, dünkü gösteriniz (alaycı)... (Lauterbach çok ters bakar) Halbuki dün hiç bir şeyin yoktu. Ama üzülme biz arkadaşız. Üstelik Patron anlamasın diye senin işlerini de ben yaparım. PATRON: (Girer ve doğru Pinneberg'e ) Eveet Bayım. Sizin işinizi başkasına verdim bugün, 11'e kadar bitirip dönecek. Siz bu köşelerde heder oluyorsunuz. Güzelim pazar günlerinden sonra, bu şıklıkla, size göre iş değil burası, değil mi efendim? İşte böyle... (Lauterbach'ı görür.) Gene mi? 18

Kilere filan git bari, kaybol böyle görünme sakın müşteriye.(lauterbach çıkar) Tuu! (Ne yapacağını bilemez, bakmaksızın Pinneberg'e buyurur) Yılbaşından bu yana yapılan yüklemelerin hesaplarını çıkar, üç aylık mahsubunu yap, saman teslimatını iyi kontrol et, yine çavdar yerine yulaf samanı kazıklamasın herifler! Hadi durma! PINNEBERG: (fırlar) baş üstüne efendim! O yüklemelerde ben bulunmadım ama tüm detaylarını biliyorum. PATRON: Iyi, iyi. İşini biliyorsun tamam, ne demek istiyorsun yani? Off! (Çıkar) PINNEBERG: (Yalnız. Gözleri sevinçle parlar) Uğurum, uğurum! Sıyırdık, yaşasın, bir ay daha sıyırdık! (Dosyaları alır) Bu iş en az üç günlük. 12'ye kadar beni atmak istese böyle işi niye versin? (Dosyaları açarken) Oğlum, sen de korkma! Seni de gördü, gizlemek yok, işsizlikten korkma kurtulduk oğluşum... Eveet, yılbaşından bu yana ilk yükleme (Düşünür) Demek ki burasına geldi, mitinginden de gösterisinden de başkanından da dedi adamcağız eee haklı böyle de işe gelinir mi, işine, zinde, taze, verimli geleceksin... (Birden aklına gelir) Hii, Ben hıyar kafa, ah hıyar kafa, birimizi atarsa hepimiz çıkalım diye ben dedim. Ben kendi ağzımla, yuh aptal kafa! Tuu. Üçümüzü birden atamazmış, bok atamaz, nesine minnet, işsiz dolu. Ne güzel sıyırmıştık... (Ortalıkta dolanır) Ne yani beni atsa onlar sözlerinde duracaklar mıydı sanki. Laf. (Rahatlar gibi olur. Yerine oturacakken ) Olmaz. Böyle rezilliğin utancı yeter. Ah uğurum şuracıkta bir görünüversen, gene sana bir soruversem. Ulan onun kafası ne güzel işliyor be, hiç böyle karıştırmıyor, dosdoğru bakıp söylüyor. PATRON: (Ani girer. Pinneberg irkilir) Bayım! PINNEBERG: Buyrun efendim! Yılbaşından bu yana tam 30 yükleme yapılmış ve PATRON: En ciddi, en iş bilen, en çalışkan elemanımsın. PINNEBERG: Teveccüh PATRON: Ama yazık ki seni işten atmak zorundayım... PINNEBERG: (Donar) Efendim? Ne sebeple? PATRON: Ne sebeple? (Duraklar) Sanki bilmiyor! Seni çıkarıyorum işten o kadar! PINNEBERG: Efendim yapmayın. Evliyim ve çocuğum olacak PATRON: Hah tamam işte. Yani, demek ki, karınla ve doğacak çocuğunla gezmeğe çıkmak için Pazar nöbetini kabul etmediğinden. Sözleşmede ki evlilikle ilgili maddeye uymadığından.(çıkar) İşte bu madde senin gibi bir kadın görüverince firma çıkarlarını bir yana itiveren sorumsuzlar için konmuştu. PINNEBERG: (İçeri giren Schulz a yönelir) Hah, iyi ki geldin! Beni işten attı. Ne sözleşmiştik? Sözünü hatırlıyorsun değil mi? Üçümüzü birden işten atamaz. (Patron arkasındadır) PATRON: (Schulzla işaretleşir) Demek bu da doğruymuş. Aferin bayım, bir bu eksikti, işçilerin aklı ha! PINNEBERG: (Schulz'a döner) Söyledin demek? İt oğlu it! LAUTHERBACH: (Girer) Sen de bizi aldatmışsın ama, evlenmişsin bizden saklamışsın. Değil mi efendim? PINNEBERG: (Lauterbach'a saldırmak ister) O mor gözüne gerçek bir yumruk istiyorsun sen! PATRON: (Sakin araya girer) Dışarı bayım, bitti bu iş, ihbarsız, tazminatsız. (Pinneberg kravatını 19

düzelterek hırsla çıkar) Hadi işinizin başına sizde. Onu gönderdik ama muhasebeyi kim yapacak ha? Şu hale bak! (Çıkar) LAUTHERBACH: Gözümü morartacakmış. Kızıl kancıklar! SCHULZ: Bize yaptığı oyundan belliydi komünist olduğu. Pis düzen düşmanı! SAHNE 11 (Emma ve Pinneberg daha önce kır sahnesinde kullanılan salıncakta. Birbirlerinden adreslerini gizledikleri mektuplar yazıyorlar.) Kücük adam ne oldu sana Küçük adam ne yaparsın Utkun kararırsa birden Efkar basarsa her yanı Mutluluk hayal olursa Ağlamak gelirse içinden Sıkıntı gider mi bir yana Açar mı kara bulutlar Yeni umutlar doğar mı? Güzel olabilir mi yarın Sen bu kafada gidersen. (Pinneberg kafasını diker kravatını düzeltir) İnadım inat de bakalım Düzelt kravatını da Kafanı düzeltme sakın Senin yerin başka ama İşsizlerin yeri parklar Ah bu çarkı kırık dünya. EMMA: Sen kime yazıyorsun? PINNEBERG: Ben mi? Hiç, daha eski patronumun firmasına. Yeni bir yer açtığını duydum demiştim ya başvuru için Sen? EMMA: Ben kime yazsam diye düşünüyorum. PİNNEBERG: Deminden beri yazıyorsun ama. (Bakışırlar, gülümserler.) Bu günle otuz dokuz. EMMA: Gün saymayı bırak. Tek biz değiliz. Her geçen gün yenileri ekleniyor işsizlere. Krizi de bahane ediyorlar. Herkes olağan karşılıyor. İşsizler ordusu diyorlar ya işte bu doğru. PINNEBERG: (Gülümser) Bu kadar savunmasız ordu olur mu? EMMA: Hiçte savunmasız değiliz aslında. Ben biliyorum kimlerle hareket etmemiz gerektiğini 20