Konferans VIII MÜKEMMELCİ KİŞİLİK



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ÖYKÜ NÜN GÜNLÜĞÜ GÜNLÜĞÜM

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΤΩ) ΣΕΛΙΔΕΣ

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

CÜMLE TÜRLERİ YÜKLEMİNİN TÜRÜNE GÖRE. Fiil Cümlesi. *Yüklemi çekimli fiil olan cümlelere denir.

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

Okul günüm. Anne-babalar ve çocuklar için için okula başlama rehberi. Niedersächsisches Kultusministerium

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

TEOG ÖNCESİ ÖĞRENCİLERİMİZE VE VELİLERİMİZE KÜÇÜK TAVSİYELER

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

kural tanımayan cafer Adı-Soyadı:...

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum»

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Akıllı Kral Süleyman

Duygu, düşüncelere bedenin içsel olarak karşılık vermesidir. Başka bir deyişle, beyne kalbin eşlik etmesidir.

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

ilkokul Yeşilcan la Zararsız Teknoloji

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

ÇEVREMİZ VE BİZ 1.park 2.büfe 3.okul 4.banka 5.otel 6.market 7.alışveriş merkezi 8.kafe 9.hastane 10.köprü 11.nehir 12.kafe 13.spor salonu 14.

YARATICI OKUMA DOSYASI. En sevdiğiniz tatil kitabını anlatan bir resim çiziniz.

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ANTİKA SANDALYE

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Elişa, Mucizeler Adamı

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Hani annemin en büyük yardımcısı olacaktım? Hani birlikte çok eğlenecektik? Kardeşime dokunmama bile izin vermiyor. Kucağıma almak da yasak.

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Transkript:

Konferans VIII MÜKEMMELCİ KİŞİLİK Hastamın biri dedi ki hocam, şu grubun karşısına geçip de şöyle terini rahat rahat siliyorsun ya, bana bunu öğret, tüm servetim senin olsun. En büyük korkusu birilerinin karşına geçtiğinde yüzünde ter belirtilerinin olması, terleyen insanın aşağılık, zavallı, adi birisi olduğuna dair kanaatleri olmasıdır. Şimdi onun kanaatine göre ben terlediğim için çok basit, adi sıradan bir insanım. Ama ben biraz şişkoluğumdan terliyorum. Biliyorum kilo vermem lazım. Tabi bunu şişmanlık falan diye de söyleyebilirdim ama birazda vurgu yapsın diye böyle ifade ediyorum. Evet, bugünkü konumuz mükemmelci insan tipi. sesim geliyor mu arkadaşlar? Geliyor. Daha önce bizim konuşmalarımıza iştirak eden arkadaşlar ellerini kaldırabilir mi? Evet, çoğu yeni arkadaş, durum onu gösteriyor. Siz kaldırmadınız elinizi, sizinle akraba olduk. Peki, kısa bir girişten sonra mükemmelci insana geleceğim. Yine bebeğe, bebek ve annesine gidiyorum. Bebek dünyaya geldiğinde boş bir sayfa gibidir. Ama birtakım potansiyelleri içinde barındıran. Zamanı geldiğinde epigenetik bir açılımla DNA sına yazılı potansiyellerle otomatik harekete geçen bir sistem. Nasıl yani, bir yaşına geldiği zaman ayağa kalkar, yürür, istesen de istemesen de. Uygun bir iletişim ortamı olduğu yerde konuşma yetisi orta-

ya çıkar. Belirli bir döneme geldiğinde emeklemeye başlar. Ergenliğe geldiğinde otomatik olarak her şeye isyan eder. Bunlar öğretilmez. Bunlar insanoğlunun doğasında olan şeylerdir. İşte böyle bir yaratık dünyaya geldiğinde hiçbir şeyi bilmiyor. Neyi bilmiyor? rengi bilmiyor, sesi bilmiyor, kokuyu bilmiyor. Beni ve ötekini bilmiyor. Yani ben nerede başlıyorum, nerede bitiyorum, o nerede başlıyor nerede bitiyor. Bunların hepsi okyanussal coşku diye ifade edilen kaotik bir ortam, hercü merc içerisinde ben ve ötekinin sınırlarının olmadığı bir dünya. Bu süreç yavaş yavaş bakıcı ve anne sayesinde bir entegrasyona gider. Annenin içinde doğmaya başlayan, altıncı aydan itibaren kendisinin anneden ayrı bir varlık olduğunu hissetmeye başlar. Bunun ilk hareketlerini anne göğsünde emzirirken veya göğsünde yatarken çocuk kafasını geriye doğru atmasıyla başlar. Ben farklı bir şeyim, senden farklı bir şeyim. İşte, bu bir yaşına kadar süren ve daha sonrada detaylarıyla üç yaşına kadar tamamlanan bireyselleşme ve özerkleşme sürecidir. Anneden bağımsız bir birey olma sürecidir. Gün be gün, saat be saat o çocuğun ruhunda inanılmaz faaliyetler olur. Aynen bir hücrenin mitoz bölünmesi gibi ruhsal yapı. Anneden ayrışırken kendi dünyasını, nesne tasarımlarını içeri alacak bir varlık oluşacaktır. Kendi sınırlarını keşfedecektir. Günün birinde elini keşfeder, eliyle öbür eliyle oynar. İnanılmaz güzel bir oyuncaktır. Kendisi için dokunanda, dokunulanda kendisidir. Günün birinde alttan bir şey kalkar, o onun ayağıdır ama haberi yoktur. Eliyle ayağını tutar, yeni bir oyuncak bulmuştur. Onunla oynar, bakar, o da onun parçasıdır. Ama birtakım civardaki eşyalara dokunduğu za258 HALK KONFERANSLARI

man, dokunulanın kendisi olmadığını fark eder. Bu süreçte vücuduna giydirilmiş olan deri sayesinde sınırlarının nerde başladığını ve bittiğini görür. Vücudunun sınırlarını keşfeder. İşte, ben olma kavramı, diğerlerinden, ötekinden ayrılma kavramı, ben olma kavramını yakaladıktan sonra ben oldum. Ama benlik çok zor bir şey. Yani birey olmak, ben olmak çok zor bir şey. Evet, sınırlarımı keşfettim ama dünyada bir sürü şey var. Önce bunları anlamlandırmam lazım. Masa nedir? sandalye nedir? gök nedir? yer nedir? canlı nedir? cansız nedir? Bunları ayırt edebilmem için etrafımda olup biteni gözlemlemem lazım. Beş duyu dediğimiz duyuyla, introvizyon dediğimiz içe alımlarla sistemde neyin ne olduğunu, eşyaların yerli yerine gelir. Bu da çok uzun bir süreç, inanılmaz bir süreç. Bunu şöyle diyebilirsiniz. Grafikerler, çizgi filim yapanlar, animasyon yapanlar her bir kareyi tek tek yapmak zorundadır. İşte dünyadaki her bir nesnenin ne olduğunu insan beyni tek tek algılamak, anlamlandırmak, hafıza kayıtlarına almak zorundadır. Bu süreç tamamlandıktan sonra eşyanın yani, tüm nesnelerin ne olduğu ile ilişkili zihinsel haritamızda mevcuttur. Bu sefer üçüncü basamak gelir. En önemli basamak. Bu eşyayla ben nasıl bir ilişki içine gireceğim, nasıl iletişim içine gireceğim. İşte burada kaos başlıyor. Bir eşya ile çok çeşitli iletişim içine girilebilir. Neden gireceğim,nasıl gireceğim. Şimdi, şu sıradan bakalım, herkesin oturma şekli ve stili farklıdır. İşte, bedeniniz olan eşya ile iletişim şekli her birinizde farklıdır. Bu farklılığın arkasında zihinsel haritalarınız yatıyor. Hiçbir şey söylemeseniz de sizin oturuş sitiliniz sizin hakkınızda çok şey söylüyor. Bir kimyasal denklemin bir kısmını gördükten son- Mükemmelci Kişilik 259

ra redoksun diğer alanlarını doldurmak gibi bir şey. Şimdi, işte burada çocuk, nesneyle yani eşya ile iletişim şeklini ne yapacak? Bir sandalye, basit bir şey gördü. Bir sandalye, bu sandalye ne işe yarar, ne işe yarayabilir? Bu sandalye yenilir mi? Yenilip yenilmediğini bilmiyoruz. İçilir mi onu da bilemiyoruz. Çiş mi yapılır onu da bilmiyor, kaka mı yapılır onu da bilmiyor. Bunun üzerinde uyunur mu onu da bilmiyoruz. Bu sandalye onun için bilinmez bir boyut. Düşün ki, evin içinde yüzlerce eşya var, her biri inanılmaz kaos yarata. Çocuğun nasıl davranacağını bilemediği, namütenahi, sonsuz alternatifler barındıran eşyalardır. İşte bu kaostan kurtulmanın tek bir yolu vardır. Bu sandalyeyle anne -baba ne yapıyor. Bunu yiyor mu? bunun üzerine çiş, kaka mı yapıyor? bunun üzerinde uyuyor mu, yoksa bunun üzerinde oturuyor mu? Anne-baba bunun üzerinde oturuyor. Masayı nasıl kullanıyorlar. Masa da yemek yiyorlar, ders çalışıyorlar bir takım ihtiyaçlarını gideriyorlar. Klozette ne yapıyorlar, çiş yapıyorlar. İşte her bir eşyanın ne işe yaradığı ve nasıl kullanıldığı ile ilgili kaotik ortamdan kurtulmanın tek yolu anne -baba veya oradaki bakıcılar eşya ile nasıl iletişim içine giriyor onu kopyalayacağız. Farkında olmadan, inanılmaz bir çalışmayla, on saat kayıt yaparsın hep yaptığın kayıtları on- on beş saat uykudaki rüyayla yerine yerleştirmeye çalışırsın. Peki, bu sandalye de oturulacak ama ne kadar oturulacak, ne zaman oturulacak, hangi şiddette oturulacak? Bu sefer başlar, sandalyeye ne vakit oturulacak, sandalyeye ye kalmadığı vakit oturulacak, yemek süresince oturulacak. Ne oldu, detaylar geliyor. Işte, bizde anne- babanın eşya ile ilişki kurma şekline kişilik örüntüleri diyoruz. Bugün tıpta belirlenmiş on iki tane kul- 260 HALK KONFERANSLARI

var var, kişilik örüntüsü olarak bunlardan bir veya bir kaçına sahibiz. Yoksa başka türlü hayatın kaosundan kurtulmamız mümkün değil. Bu sandalyeye nasıl davranacağımızı bilelim ki hayata devam edelim. Bu sandalye masa, koltuk, ev, kapı, bahçe, şehir ne oldu, her yer kaos aslında. Nasıl davranacağımızla ilgili kısma gelelim. Nedir? Bu on iki tane kişilik örüntüsü; bir tanesi mükemmellikçi kişilik örüntüsü, Nedenselliğini açıklayacağım. Bunlar psikiyatride A,B,C, kümesi diye ayrılıyor. A kümesinde; şüpheci kişilik, paranoid kişilik anne- baba her şeyden şüpheleniyor. Çocukta şüphelenir, şüpheci kişilik geliştirir. Şizoid kimlik, annebaba yalnız yaşamayı tercih ediyor. Bir etkinlikten hoşlanamıyor, kimse eve gelmiyor, kimseye de gitmekten hoşlanmıyorlar. Eşya ilişkilerini de öyle görüyor ve öğreniyor. Doğrunun o olduğunu zannediyor. Şizotipal kişilik, hem reel dünyanın, fiziki varlığın ötesinde metafizik bir takım kavramların işlendiği bir e v ortamında aman nazar değmesin, aman büyü yapılmasın, aman ufolar gelmesin, aman cinler, periler saldırmasın diye habire garip garip ritüeller yapılıyor. Çocuk, bunun sandalye olduğunu görüyor ama bir de bu sandalyenin arkasında göremediği, duyamadığı, işitemediği sandalyeye hükümran olan, sandalyeye etkin olan varlıklarla ilgili birtakım göremediği, duyamadığı varlıklar olduğu şeklinde, anne baba buna böyle yaklaşıyor. Sandalyeyi zaman zaman kutsuyorlar. Sandalye figürümüz olsun, herhangi bir canlı, herhangi bir anıt, herhangi bir değer. Bu zarar verici varlıklardan korunmak için ne yapıyoruz? Tılsım yapıyoruz. İşte, evimizin içine boncuklar, mavi boncuklar, at kafaları, kuru at kafaları koyuyoruz. BunMükemmelci Kişilik 261

ları benim annemde yaptı. Un tütsülerdi, biraz tombik bir çocuktum, nazar değmesin diye her gün un tütsülerdi. Ceplerime üniversiteye giderken bir kısmından sarımsak kabuğu, bir kısmından çörek otu çıkardı. Anne bu neyin nesi sen koy onarlı koy derdi. Nedir demek annem onları koymamış olsaydı muhtemelen başıma çok büyük belalar gelecekti onlar sayesinde kurtulduk. Konfirme oldu sistem. Böyle bir ortamda şizotipal kişilik yapısı gelişiyor yani, mevcut fiziki yasaların ötesinde birtakım kontrol edilemeyen yasaların bulunduğuna olan inanç. B kümesinde ne var? Anti sosyal kişilik bozuklukları. İşte, gazete haberlerinde, mafya dizilerinde rahatlıkla adam öldüre, hiçbir vicdani sıkıntı duymayan, her şeyi hak ettiğine inanan, yasalarla başı dertte olan insan tipi. Bunların vicdan ve süper egolarının gelişmelerinde problemler var. Bunlar yine aile ortamından kaynaklanıyor. Sabah akşam, anne-baba bu sandalyeyi döverse, sandalye hata yapınca bacağına sıkarsa çocukta ileride, günün birinde birilerinin bacağına sıkıyor. Narsistik kişilik bozukluğu; kendini özel, kutsanmış hisseden, değerli hisseden bir yapı, daha önceki toplantıda bahsettik. Her yerde özel olduğunu ve her zaman bunu hak ettiğine inanan yapı. Özünde değersizlik çekirdeği vardır. Kendisine tapınan, kendisini seven insanın temelinde, öz kaynağında değersizlik ve yetersizlik duyguları vardır. Onun için hep değerli olduğunu ispata yükümlüdür. İspat etmek zorundadır, onunda tek yolu öbürlerinin her an hayranlığını hissetmek mecburiyetindedir. Öbürlerinin takdirini almak mecburiyetindedir. 262 HALK KONFERANSLARI

Borderline, B grubunda üçüncü kişilik yapısı; bir iyi, bir kötüdür. B Kümesinin dördüncüsü, histriyonik kişilik yapısı. Bu da yüzeysel davranan, kahkahadan bir anda kırılan, bir iki dakika sonra olduğu yerde ağlayabilen, hemen ardından tekrar kahkahalara boğulan, hemen ardında gülebilen ağlayabilen, gelgitleri olan, sizinle on dakikada çok dost olur, ay bir daha ayrılmayalım der, bir arkasını döner sizi unutur. Bu da histriyonik yapı. Sık sık ayılıp, bayılan hanım arkadaşlarda var. C kümesinde bağımlı kişilik yapısı, çekimser kişilik yapı ve mükemmelci kişilik yapısı diye üç kişilik yapısı var. Bugünkü konumuz mükemmelci kişilik yapısı. Bağımlı nedir? Birisine bağımlı olarak hayatını sürdüren, yalnız başına hayatını sürdürme imkânı yoktur, hep birilerinin gölgesine girmek durumundadır. Birisinin onayı olmadan iş yapamaz. Bu ne demektir? Bu süper okul birincisidir, doktordur, mühendistir hatta hâkimdir, hatta hatta genel müdürdür ama mutlaka birisine bağımlıdır. Ya anneye bağımlıdır, ya anne yerine ikame ettiği birisinin gölgesindedir. Bağlandığı insan kendinden çokta zayıf olabilir ruhsal olarak önemli değil, yeter ki son kararı o vermesin, birilerine bağlansın. Sizden akıllıdır. Sizi kıyafet mağazasına götürür, bunu alayım der ama kafasında birisine okeyletecek, onu ya al, çok yakışmış, o zaman alır, onu kendi başına alamaz. Tanırsınız, böyle tipler vardır etrafınızda. Başka bir şeyde almaz, kendi beğendiğini alacak ama mutlaka onaylatacak. Çekimser kişilik, mağazanın önüne gelir, fakat bir türlü içeri giremez, utanır, çekinir garibim. Oradan garson veyahut tezgâhtar buyurun abla veya abi dediği zaman kayar. Ah Mükemmelci Kişilik 263

böyle mağazadan içeri girse de kimse onlarla ilgilenmese, şöyle rahat rahat mağazada konfeksiyonlara baksa. Tabi, insanlarda, tezgâhtarlarda anlamıyor, bunların kişilik örüntülerini bilmiyorla. Hizmet etmek için yanına yaklaşıyor, ağabeyciğim bir ihtiyacın var mı, yardımcı olabilir miyim? Bu ona ağır gelir, o mağazayı terk eder. Son kişilik yapısı mükemmelci kişilik yapısı. Yani bugünkü konumuz. Mükemmelci insanın anne -babası bu sandalyeye nasıl davranıyor ki, çocuk mükemmelci oluyor. Mükemmelci anne babanın sandalyeye davranış tarzı, siz kafanızdan sandalye deyin, kitap deyin, defter deyin, masa deyin. Yemek yapması, makarna pişirme şekli, börek pişirme şekli, eve giriş şekli, elektrikleri açma- kapama düzeni bunların hepsini diyebilirsiniz. Bunların her biri, bir sandalyedir. Sandalye masaya konurken ayakları masaya paralel olacak, iki tane sağ ve sol ayağının masaya uzaklığı on bir santim olacaktır. Sandalyenin üzerine konan örtü veya minder sandalyenin tam ortasına konacak. Sandalyenin arasındaki yarımşar santim olan boşluğu eşit olarak dağıtılacak. Sandalyenin üzerinde kesinlikle toz parçası bulunmayacak. Ola ki, misafirlerin haşarı çocukları sandalyenin bir kenarındaki cilayı veya boyayı hafifçe vurup da çatlatmışsa, mutlaka her iş güç bırakılacak, o gün ona uygun cila boya yaptırılıp, sandalye eski haline getirilecektir. Sandalye her gün aynı konumda bulunacaktır. Diğer sandalyelerin uzaklıkları eşit olacaktır, bütün sandalyelerin masa etrafındaki yerleşimi eşit bir şekilde olacaktır. Şimdi, böyle bir aile düşünün ki, ben sadece sandalyeyi anlattım. Tuzluğun yerini konuşmadım, kavanozun yerini konuşmadım, buzdolabında raflara yerleştirilmiş olan gıda 264 HALK KONFERANSLARI

maddelerinin yerlerini hiç konuşmadım. Ama hepsi sandalye gibidir. Bu arkadaşımız neyi öğrendi ki mükemmel olmayı mükemmelliğin inanılmaz güzel bir şey olduğunu öğrenir. Peki, bu delikanlımız, bu kızımız bebeklik döneminde iki yaş civarında, anne babanın sandalyeye nasıl davrandığını gözlemleyecek, gözlemlediği için sandalyenin nasıl muameleye tabi tutulacağını öğrenecek ve sandalyeyle nasıl bir iletişim kurulacağını net bir şekilde kafasında netleştirecek. Çünkü sandalyeyle yüz kere, bin kere farklı iletişim şekli kurulabilir. Bu ne demektir? İki kardeş arasındaki ilişki, annebaba arasındaki ilişki her şeyi etkilemiş olacak. Kardeş, abla, ağabey, baba eve geldiği zaman içeri girecek, zile üç kere basacak, içeriden kapı açılacak, ayakkabılar çıkarılacak, orada ikisi kuzeye yönlendirilmiş olan terlikler giyilecek, sakin adımlarla içeri girilecek, sağa dönülecek, iyi akşamlar babacım, oğlum iyi akşamlar, annecim iyi akşamlar, iyi akşamlar oğlum şeklinde seremoniler tamamlanacak, evet yemek hazır, buyurun denecek. Herkes kendi sandalyesine usulünce çekilip, yemeğe oturacak, sol elini atacaklar, sağ elini atacaklar, bıçak- çatal işlemleri, makarnaya nasıl yanaşılacağı sosun ne şekilde ekileceği. Arkadaşlar gülmeyelim, bir arkadaşımız makarnayı haşlama sitilindeki hata yüzünden kocası tarafından terk edildi. Kocası dedi ki, makarna böyle haşlanmaz, hadi haşlandın makarnanın suyunun doğru alınması, o süzgeçte bu şekilde yapılmaz. Boşandılar. Ben erkek halimle senin hayatını kolaylaştırmak için makarnanın nasıl süzüleceğini sana anlatıyorum ama sen bildiğini okuyorsun. Bu hayat çekilmez, sen beni anlamıyorsun, sen beni sevmiyorsun, ben senin için neler düşünüyorum, makarnanın suyu- Mükemmelci Kişilik 265

nun nasıl süzüleceğine kadar düşünüyorum ama sen oralarda değilsin. O pırlanta gibi hanımı boşadı. Neden? Makarnayı onun istediği gibi süzmediği için. Şimdi, bu çocuklar anneden, babadan sandalyenin, makarnanın, kavanozun, buzdolabının yerleştirilmesini eğer bir abi, abla varsa onun yazıyı nasıl yazacağını, kalemi nasıl tutacağını, kalemi nasıl eskitmeyeceğini, defterlerini nasıl bozmayacağını ve yıpratmayacağını, kitapları açarken yarım şekilde açması gerektiğini, tam açılırsa cildin kırılacağını ve yıllar sonra o çocukların kitaplarını açtığında sahaftan yeni alınmış kitaplar gibi olacağını ve asla tam açılmamış olacağını, defterlerin harika bir şekilde matbaadan çıkmış gibi düzgün yazı içerisinde olacağını görürsünüz. Bu şimdi, güzel bir şey mi, hoş bir şey mi? Burada ne oluyor arkadaşlar. Hikâyenin birde öbür tarafı, bu arkadaşlarımız başımıza genel müdür olacaklar, bu arkadaşlarımız her şeyi mükemmel yaparlar. Çünkü mükemmel yapamadıkları zaman gece uyuyamazlar. Onları sıkıntı basar, çocukla anne arasında bir iktidar mücadelesi başlar. Birey olmakla beraber bir yaşından sonra çocuk yürümeye başlar. Anne der ki, elini tutayım düşersin, hayır elimi tutma ben yalnız başıma yürüyeceğim. Sen yemek yiyemezsin, ben yedireceğim, hayır ben yiyeceğim. Aslında anneye şu mesajı veriyor; anne bırak artık ben birey oldum, içimdeki ruhum kabardı, kendi eylemlerim kendim yapacağım ki hayatta yalnız başıma, ayaklarımın üstünde durabileyim. Ne demek kaşığı alıp da o çocuğun üzerine başına yemeği dökmesi, o güzelim sandalyeyi yemekle kirletmesi, o güzelim masayı kirletmesi aman tanrım inanılır gibi değil. Ne yapacak, anne baba çocuğu zaptu rapt altına alacak, çocuğu kontrol altına alacak. 266 HALK KONFERANSLARI

Kurallara uymaya mahkum edecek. Çünkü çocuk bağımsız, annesinin bu kurallarına uymayıp, sandalyeyle kafasına göre hareket ederse annenin dünyası dağılacak. Bildiği sistem budur. O zaman bu çocuk yola getirilmelidir. Nasıl yola getirilir? Bu çocuk cezalandırılarak. Bu cezalandırma sistemi karşısında çocuk özgürlüğünü mü yakalayacak, yoksa cezadan dolayı özgürlüğünden vaz mı geçecek? İki tane yol vardır. Özgür olmanın yolu annenin dediğinin tersine hareket etmek, özerk davranışlarda bulunmak, birey olmaktır. Bunun bedeli ceza ödemektir, azarlanmaktır, dövülmektir, kızılmaktır. En ağırı da annenin sevgisinden mahrum bırakılmaktır. Annenin dediğine uyduğu zaman, sandalyeye anne gibi muamele ettiğinde bunun bedeli birey olmaktan vazgeçmektir. Özgürlükten vazgeçmektir. Kuralların mahkûmu olmaktır. Bu çelişki içerisinde anne ile çocuk arasında inanılmaz bir kavga başlar. Çocuğun son kalesi anne, çocuğa her istediğini yaptırı. Çünkü çocuk zayıftır, çocuk acizdir. Çocuğun fiziki kapasitesi anne ile kavga edebilecek güçte değildir. Çocuk mahkum olur, annenin dediği gibi hareket etmeye başlar ve kurallara uyar. Çünkü uymadığı zaman cezalandırılır. Nedir? Mesela anne diyor ki, bugün sana almış olduğum mavi kazağı giydireceğim, çocuk kırmızıyı giyeceğim diyor, kırmızıyı almış çekmeceden geçirmiş kafasına bir buçuk yaşında, iki yaşında, üç yaşında giymeye çalışıyor. Anne ne yaptı? Kırmızı günü değil, bugün ne günü mavi günü, kırmızıyı cırt çıkardı, tak geçirdi maviyi. Çocuk bunun karşısında ne yapabilir? Hiçbir şey. Çünkü fiziki gücü sınırlı. Fakat annenin yenildiği bir iki yer var. Çocuk orada bağımsızlık mücadelesine devam eder. Bu tuvalet alışkanlığıdır. Aslan evladım, Mükemmelci Kişilik 267

kaplan evladım, kızım,oğlum çişini kakanı bundan sonra tuvalete yapacaksın, lazımlığa yapacaksın. Çocuk bekler, yapmaz. Anne ile inatlaşacak, özerkleşecek. Kırmızıyı çıkardı, maviyi giydirdi ya, o kakayı alıp klozetin içine veya lazımlığın içine koyacak. Doğru mu? Doğru. Bekliyor, anne içindeki kakayı alıp oraya koyamıyor. Anne yalvarıyor, aslan oğlum, kaplan oğlum, aslan kızım, kaplan kızım. Aman tanrım anne ilk defa onun iradesine mahkûm olduğunu görüyor. O ne zaman isterse kakasını açarsa, kakası dışarı çıkıyor. Kakasını açmadığı müddetçe anne içine girip o kakayı alamıyor. Tutuyor. Çocuk bundan İnanılmaz keyif alır. İşte, bu anal karakter dediğimiz karakter yapısını oluşturuyor. Bu insanlar daha sonraki hayatlarında mükemmeliyetçi kişilik yapısıyla hep kakalarını tutarlar, genellikle kabız olurlar. Kaka dediğimiz şeyin arkasında başka neleri tutarlar. Parayı tutarlar, bilgiyi tutarlar, kıyafeti tutarlar, eski eşyaları tutarlar, eski kitapları tutarlar her şey onların kakalarıdır. Hiç dışarı vermezler ve atamazlar. Vergi dairesine gittim, eski bir vergi borcum çıkmış, yurt dışına çıkacağım on yıl önce ödediğim bir taksit ödenmemiş. Tamam, ödeyeyim, halledeyim dedim. Orada evrakları hazırladılar, müdür beye imzalatacaksın dediler. Anadolu nun bir ilinde doktor olarak çalıştım. Vergi dairesine kapıyı vurdum, önümü ilikledim, içeri girdim, bekliyorum. Şöyle bir baktım, spor toto oynuyor, gazetenin arkasında onunla uğraşıyor. Bir daha baktı. Ben duruyorum, kurbanlık koç. Elimde evrak, o evraka imza atacak. Acilen uçağa yetişip, İstanbul a döneceğim. Tık yok. Beş dakika geçti, on dakika geçti, on beş dakika geçti. O imzayı vermiyor bana. Anal karakter, orada beni bekletecek. Devlet dairelerinde çok 268 HALK KONFERANSLARI

görürsünüz. Bizim toplumumuzun maalesef büyük kesiminde var. Bende bekledim, on beş, yirmi dakika bekledikten sonra vardık, efendim lütfeder misiniz bir imzanızı, bu kaka kelimesini kullanmak ayıp, psikiyatri de rahat kullanıyoruz Tabi, orada arkadaşımız epeyce tuttuktan sonra ben evrakı götürdüm koydum, evrak tekemmül etmişti ve imzasıyla şereflendirdi. Teşekkür ettim. Ben de istediğimi almıştım. Dedi ne iş yapıyorsun? Doktorum. Ha falan, ne doktorusun psikiyatristim. Efendim, buyurun isminiz nedir dedi. Tahir ÖZAKKAŞ: Sizi tanıyorum, televizyonlarda falan gördüm. Lütfen bir çayımı içer misiniz? Tabi orada sistem değişti. Şimdi vaktim kısıtlı dedim, inşallah bir başka gelişimizde, dedik ayrıldık. Şimdi burada elindeki güç ve kudreti tutmak anal karakterin temel özelliğidir. Veremezler, verdiklerinde yüreklerinden bir parça kopar. İktidarları gider. Annelerinin karşısındaki direnmeleri hayatın her anında direnmeye dönüşür. Bana imzasını vermiş olması içindeki iradenin yok edilmesidir. Orada yeteri kadar beni bekletti, kendisinin benden üstün olduğunu hissetti, ondan sonra lütfettiler o imzayı verdiler. Bunun gibi o karakter yapısı çocuk, tarafından anne ile kavga esnasında tutulur, fakat anne bu çocuğu aşırı cezalandırır. Kakasını zamanında belirli bir yere vermemesi karşında sevgisini esirgeyerek, ceza verir. Bazı anneler geçmişte çok yaparlardı, maşayla çocuğun poposunu yakarlar, kibritle tutuştururlar. Bu korkudan dolayı çocuk teslim olur. Son iktidar kalesi de gitmiştir. Der ki, bundan sonra şunu öğrendim ki kesinlikle kurallara uyacağım. Benim için hayatta önemli olan kurallara uymaktır, gerisi hikâyedir. Evet, bu arkadaşımız artık sadece kural koliktir, kurallara Mükemmelci Kişilik 269

uyarlar, kuralların fonksiyonelliği onlar için önemli değildir. Çünkü kurallara uymazlarsa annelerinin cezalandırdığı gibi her an onlara ceza gelir. Dağ başında, kırmızı ışıkta bir buçuk saat bekleyebilirler. Kurallar onu gerektirmektedir. Evet, bu kişilik yapısı daha sonra ki hayatında sevilebilmek, annenin sevgisini alabilmek, ceza görmemek adına mükemmelci kuralcı insan olurlar. Bu insanların sekiz tane maddesi vardır. Her toplumda yüzde sekiz, yüzde on civarında görülür. Aramızda şu an yirmi, otuz kişinin bu kişilik örünütüsünde olduğunu düşünüyorum. Onlar genellikle benim gibi geç kalmazlar. Onlar saatini ayarlamışlardır. Geç kalanlara bozuk atarlar. Bana da atmışlardır, teşekkür ediyorum onlara. Sekiz maddeyi sayalım.birinci madde, mükemmelcidir. İkinci madde, bu insanlar ayrıntıcıdır. Şimdi bu insanlar doğrucu davuttur, vicdanlarının sesini aşırı dinlerler. Dördüncü madde, bu insanlar kural koliktir, iş koliktirler, çalışmaya çok düşkündürler. O kadar çok çalışırlar ki, arkadaşlarından ve dostluklarından yoksun kalırlar, eve bol bol iş getirirler. Beşinci madde eski eşyalarını atamazlar, biriktirirler. İlkokul defterlerini getir dersin, getirirler. Eski kıyafetleri ağzına kadar tıkalıdır. Bunlar genellikle balkonları olur, istiflenmiş malzeme ile doludur. Bazen binalara bakarım şöyle, bazı balkonlarda koli koli, koli hiç açılmayacak, o koliler onunla birlikte mezara gidecek. Ama onlar hep tutulur, tavan araları doludur, bodrumları doludur. Bahçeleri varsa bahçeleri doludur. Altıncı madde; Bu insanlar ekip başı olacaklar. Bir işte çalışırken lider olacaklar,organizasyon şefi olacaklar veyahutta kendi kafasına uygun bir ekiple çalışırlar, onun haricinde çalışmazlar. Çok duygusuz olurlar. Yedinci madde 270 HALK KONFERANSLARI

arkadaşlar katır gibi inatçıdırlar. Bu katır ve inatçılığın nerden geldiğini anladık değil mi? O anneyle çocuk arasındaki kaka hikâyesinden ve bizim sayın müdürümüzün imza hikâyesinden. Sekizinci madde, bu insanlar para harcayamazlar. Gelir düzeylerine uygun gider yapamazlar. Çünkü para ileride olabilecek felaketler için bugünden biriktirilmesi gereken bir meta olarak görülür. Bu sekiz maddeden dört tanesi sizlerde varsa bu kişilik örüntüsü içersindesiniz. Artık teşhisinizi kendiniz koyun. Evet, epey gülen arkadaş olduğuna göre baya sayı var demek ki. Şimdi, bu arkadaşlarımız ilkokulda böyle, ilkokuların önüne gidin, pırıl pırıl yakalıkları, bembeyaz ütülenmiş önlükleri, eğer kızlarımızsa saçları kurdelalanmış, eşit ve simetrik şekilde taranmış saçlarıyla hiç çamur izi olmayan pabuçlarıyla tek tek basarak okula giderler. Delikanlılarda aynı şekilde, yüz tane öğrencinin içerisinde beş altısı bu şekilde okula gider. İstikbalin obsesifkompulsif kişilik yapısı arkadaşlarımız, bize bir zaman uğrayacaklardır. Bu arkadaşlarımız okula gider gitmez, okula nasıl girileceğini, sıraya nasıl dizileneceğinin kuralarını hemen öğrenerek o kuralarla uymak için hazırdırlar. Hangi kurallara uyayım diye sorarlar. Öğretmenler bu çocukları inanılmaz sever. Bunlar hemen okul başkanı, sınıf başkanı olur. Öğretmenler taltif eder, ödüllendirir. Ödüllendirildikçe öğretmene yalvarır, yeni kurallar ver öğretmenim. Hangi ödevleri nasıl yapayım, hangi kitapları nasıl bitireyim. Yaptıkça daha çocuk keyif alır, keyif aldıkça öğretmen yeni kurallar verir. Çocuğun asla bireysel gelişimi, kendi özgürlüğü ve özerliği ile tercih ettiği bir alan yoktur. Sadece ötekinin gözüne bakarak ne yapması gerektiğini söylemesini bekler. Mükemmelci Kişilik 271

Hep kurallara uya. Tabi böyle bir çocuk okul birincisi olur. Burada kuralar vardır. Kurallar dolayısıyla bu çocukların duyguları olamaz, olmamalıdır. Duygular onlara yasaktır. Onlar gülemezler, onlar heyecanlanamazlar, onlar sevinemezler, onlar coşku duymazlar, onlar basit insanların, adi insanların işidir. Bizler kurallara uygun olarak disiplinli bir şekilde yapmamız gerekenleri yapmalıyız. Evet, yaparlar, okulu dereceyle bitirirler, ödül törenlerine çağırılırlar. Orada da kurallar hep devam eder. Bilmiş çocuk olur, bunlar hep büyümüşte küçülmüş dersiniz, ya ukala tipler. Daha sonra ortaokul yıllarında da kurallar devam eder. On iki,on üç yaşına geldiği zaman bir dalga gelir, ergenlik dalgası dediğimiz dalga. Ergenlik dalgasında bir şans tanınır onlara, bağımsızlaşma ve özgürleşme, her türlü kurala isyan etme şansı. Bu içten gelen derin bir dalgadır. Eğer, bu dalganın sesini dinlerde eyleme geçerse, özerk olma şansları vardır. Yok, başlarındaki ebeveynleri, öğretmenleri, idarecileri onun bu tip ufak ufak, isyankâr girişimlerini daha büyük bir darbe ile bastırırda o çocuğun bireyselleşme ihtiyaçlarını köreltirlerse, çocuk ikinci harekâtında da başarısız olur. Kuralara uyan, kural kolik bir çocuk olarak topluma kazandırılır. Artık onun yapması gereken hedefler vardır, kurallar vardır. Artık o makarnanın nasıl süzüleceği ile ilgilenecektir. Çok önemlidir, evdeki eşyaların hangi dizaynla dizayn edeceğinize dikkat edecektir. Müziğin hangi koltuktan, hangi süre ile dinleneceğini ayarlayacaktır. Volümün hangi şiddet derecesinde olması gerektiğini konuşacaktır. Sinemaya giderken, bir film izlerken hangi koltuklara oturulması gerektiğini, o koltuklarda film hangi açıdan görüleceğini, seslerin nasıl yapılaca- 272 HALK KONFERANSLARI

ğını, etraftaki insanların nasıl susturulacağı ile ilgilenecektir. Asla bir filmin, duygusal atmosferine giremeyecektir. İnsanlarla ilişkilerinde, duygusal bir atmosferi yakalayamayacaktır. İşte, bu arkadaşımız ergenliği geçirecek, üniversite yıllarına gelecek, üniversite yıllarında ailesinin, annesinn, babasını ve toplumun önermiş olduğu bu dönem inşaat mühendisi önemlidir. Bizim gençlik dönemimizde bir dönem vardı, herkes inşaat mühendisi olurdu. Sonra açıkta kaldılar. Teoride işte böyle sezon sezon ihtiyaçlar olur, o ihtiyaçlar beş yıl sonra karşılanır ve enflasyon olur. Soğan, patates üretimde de olur biliyorsunuz. Bir sene soğan çok para eder, bütün çiftçiler soğan eker. Ertesi sene herkes iflas eder. O sene patates para eder. Herkes patates eker, ertesi sene kimse soğan ekmez, soğan yükselir, patates ekenler batar. Bunu fark edenler de tersini yaparlar. Para kazanırlar. Doktor olmak, eğer o dönemde çok revaçtaysa, kuralara göre doktor olmalıdır. Eğer bilgisayar programcısı veya bilgisayar mühendisi olmak revaçta ise bilgisayar mühendisi olurlar. Ama kendilerinin ne istediğiyle ilgili bireysel tercihleri yoktur. İşte, bu arkadaşlarımız hayatı yaşarlar. Her şey mükemmel gitmektedir, her şey sistem içindedir. Bu arkadaşlarımızın hayatta en önemli bildiği şey kontrol duygusudur. Kontrol etmek, her şey onların kontrolünde olmalıdır. İşte mükemmelcilikleri ve ayrıntıcılıkları buradan gelir. Çünkü bir şey kontrol dışına çıkarsa, içeride hortlamaya hazır olan özgürleşme ve bireyleşme duyguları her şeyi istila edip, sistemi tamamen değiştirebilir. Onun için her şey kontrol edilmelidir. Kontrol edildiği müddetçe problem yoktur. Mükemmelci Kişilik 273

Bu hastalar bu kontrol duygusunu ve kişilik örgütlenmesini, kontrol duygularını abartırlarsa obsesif-kompulsif dediğimiz hastalığa dönüşür. Bu ayrı bir bozukluk. Şurada bıçak vardır, meyve bıçağı, orada çocuğu gezmektedir,iki yaşında, üç yaşında,beş yaşında. Zihnini de kontrol etek zorundadır. Nasıl masayı,sandalyeyi kontrol ediyorsa bu arkadaşlarımız, zihninden bir fikir fırlıyor geliyor, ya bıçakla çocuğumu kesersem". Buyur buradan yak. Keser miyim keserim. Böyle bir düşünce geldi, ne yapacağız şimdi. Bıçak burada, elim burada, çocuk orada bu el bu bıçağı alırda çocuğu keserse. Birçok annede durum bu. Anne panikler. Çünkü bu düşünceleri kontrol etmek durumundadır. Anne ne yapabilir, bıçakları saklar. Evdeki bütün bıçakları alır, ulaşamayacağı en yüksek dolabın üstüne koyar. Akşam eve bey gelir, meyve yiyecek bir bıçak getirsene,şey ya onu ısırsana, kabuklu yemek şifadır, iyidir, ben onları yıkadım. Yok, getir bir tane. Bilmez ki bıçakları ta mutfağın en üst dolabına sakladığını. Ola ki bıçakları alırda çocuklarımı keserim diye. Gider, koyar bir merdiven veya tabureye çıkar, oradan bir tane bıçak alır, getirir, gözü bıçaktadır. İşi bitse de hemen götürse yerine koysa. Bu tabii ayrı bir hikayeye giriyor. Şimdi bu arkadaşlarımız, okul birincisi oldu. İş yerlerine gidip, çalışmaya başladılar. İş yerlerinde beklenen nedir? Çok çalışmak, çok üretmek, kuralarla uymak. Bu arkadaşlarımız ne yaparlar? Kurallara uyarlar. Patronları tarafından, müdürleri tarafından çok sevilirler. Binbaşı gelmiş ya buraya, niye nöbete gönderiyorsunuz insanları demiş. Nereye efendim? Haritayı göstermiş, bak demiş burada tepenin başında bir nöbet yeri var. Şunu anladık, cephanelik şura, benzinlik şura, garnizonun bulunduğu yer 274 HALK KONFERANSLARI

şura, lojmanların bulunduğu yer şura. Bu tepede ne var demiş. Ne stratejik önemi varda buraya nöbete koyuyorsunuz. Devir almış, yeni devralmış garnizonu, orayı inceliyor nöbet listesine bakıyor. Efendim buraya nöbet konmuş, buraya nöbete gidiyorlar. Oğlum niye buraya nöbete gidiyorlar, bunun mantığı ne? Bilmiyoruz efendim emrettiler gidiyoruz biz. İki saat orada nöbet tutuluyor şaki şak, iki saatte bir nöbet değişiyor, devriye geziyor, nöbet yerlerini değiştiriyor. Açın demiş, şu nöbet emrini kim koymuş. Böyle geriye doğru gidiyor, on yıl öncesine varıyor. On yıldır orada nöbet tutuluyor, niye tutulmuş, kim vermiş bu emri, albay, bilmem kim vermiş, ne diye vermiş efendim. Gece devriye yaparken orada arabası bozulmuş albayın, oradan kaldıramamışlar. Sabaha kadar aracın başına bir şey gelmesin diye, sabaha kadar nöbet emri koymuş. Fakat nöbet emri unutulmuş, kalıcı hale gelmiş, on yıldır orada nöbet tutuluyor. İşte mükemmelci insanın hayata bakış tarzı, kurallara uymak üzerinedir. Sağlıklı insan, normal insanın hayata bakış tarzın da kurallar fonksiyonel midir? Bu kural benim hayatımı kolaylaştırıyor mu? Bu kural bana nasıl işe yarıyor. Bunu inceler eğer bir insan yaşamında her anında her diliminde kıyafetinden yemesine, içmesine, yatmasına kadar her şeyi sorgulayamıyorsa yani yaptığım iş bana fonksiyonel mi? Benim hayatımı kolaylaştırıyor mu? Benim hayatıma kalite katıyor mu? Benim estetik zevklerimi tatmin ediyor mu? diye sormuyorsa, o insan kurallara mahkûm zavallı bir köledir. Şimdi, örnekler yerine otursun diye, yine kendimden örnekler vereceğim, ukalalık olarak nitelendirmeyin. Ben Anadolu çocuğuyum, şehirliyim ama Kayseriliyim. Aranızda Kayserili Mükemmelci Kişilik 275

var mı? Bir tane hemşerim çıktı, bir tanede de oradan çıktı. Bizim bir salonumuz olur, evlerimiz büyüktür. Kayseri de, yerlisi varlıklıdır. İki yüz metre karelik daire de, altmış yetmiş metre kare salon olur. Çok güzel dizayn edilmiş. İşte koltukları, mobilyaları. Biz o salona giremeyiz. Niye giremeyiz? O salona misafirler alınır. Misafirler ne zaman gelir, bayramdan bayrama gelirler. Ayda bir toplanırlar, bir de dünür için gelinir. O dönemlerde kilitli olan o kapılar açılır, o misafirler oturur ve giderler. Biz hep uzaktan, müze seyreder gibi uzaktan seyrettik. Tabi, ailenin imkânları fena değil, o misafir odasına büfeler alınır, hepinizin evinde vardır. Anadoluda her evde vardır. Efendim büfeler ne işe yarar, bizim evimizde büfe vardı. Asla kullanmadığımız birkaç kristal bardak, birkaç fincan, sağdan soldan ve yurtdışından hediye olarak getirilmiş. Ne bileyim işte, garip bir takım figürler. Bir ömür boyu onları seyrettik. Ama ahdettim, ulan dedim. Eğer, kendi evim olursa salondan dışarı çıkarsam, namerdim. Cevizden masamız vardı, asla kullanamadık. Mutfaktaki adi formika masada yedik.o ceviz masada babam rahmetli de yemedi, annemde yemedi daha rahmetli olmadı ama. Tabi ben evlendim, kendi evimi kurdum. Hanıma dedim ki, hanım salondan başka yerde yaşamayacağız. En güzel yerlerde biz yaşayacağız. En güzel eşyayı biz kullanacağız, misafire de artarsa bir miktarını vereceğiz. Tabi burada biraz taklitçiliğimiz, toplum olarak taklitçiliğimiz geliyor. Fransız kültüründen gelen büfe sistem, onların antik eşyalarını koymuş olduğu sistem, bizim dünyamızda ancak birkaç kristal, birkaç fincanlık hale dönüşmüştür. Tabi, şimdi kullanılmayan bir sisteme dönüşmüş. Bben de evimde salonuma rahat koltuğumu 276 HALK KONFERANSLARI