AHLÂK VE TÜRK LER. Prof. Dr. Mustafa TEMİZ. 1. Kültürümüzde Saygı, Hayâ ve Ahlâk



Benzer belgeler
tellidetay.wordpress.com

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

ALEXANDER RUSSEL WEBB-MUHAMMED

tellidetay.wordpress.com

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

5 Peygamberimiz in en çok bilinen dört ismi hangileridir? Muhammed, Mustafa, Mahmud, Ahmed.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Vatan istilacılarına isyan edenlerin kırık utangaç hali, benim için, ibadetle olanların sert ve dik tavırlarından iyidir.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Anlamı. Temel Bilgiler 1

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

Edeb Yahu! Edebli ve Hayalı Olmak

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Hazret-i Muhammed (S.A.V.) altı yaşındayken annesi vefat etti. Dedesi Abdül Muttalib çocuğu himayesine aldı, fakat iki sene sonra o, da öldü.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

DOMUZ ETİNİN HARAM KILINMASININ HİKMETİ

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

Hz Âmine, kocası Abdullah ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları ndan.

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

tellidetay.wordpress.com

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Özellikle uzman olduğumuz bir alanımız var. Umre ve hac

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

+ Eğer size yasaklanan (günah)ların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız.(4.

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Yeşaya Geleceği Görüyor

Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla HİCRİ-2 YAHUDİLERLE İLİŞKİLER KAYNUKAOĞULLARININ MEDİNEDEN ÇIKARTILMASI

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

2010 yılının son ayına girdiğimiz bu aylarda hıristiyan olan batı toplumunda olduğu gibi

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

HAÇLI SEFERLERİ TARİHİ 3.Ders. Dr. İsmail BAYTAK. HAÇLI SEFERLERİ Nedenleri ve Sonuçları

Skyros adasında Robert Brooke nin mezar taşındaki yazı

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

ISBN :

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ü Ölümünün 78. Yılında Saygı ve Minnetle Anıyoruz

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

Dinlerin Buluşma Noktası. Antakya

Üç kişi vardır ki, Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne onlara nazar eder, ne de onları günahlarından arındırır, onlara elim bir azap vardır:

İsra ve Miraç olayının, Mekke de artık çok yorulmuş olan Resulüllah için bir teselli ve ümitlendirme olduğunda da şüphe yoktur.

Dua edelim: I.Korintliler 1:30, Efesliler 2:10

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

CİHADA DENKTİR Evet, içinde savaş olmayan bir cihad var ki hac ve umredir Küçüğün, büyüğün, zayıfın, kadının cihadı hac ve umredir.

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Sevgili dostum, Can dostum,

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

İÇİNDEKİLER SÖZ BAŞI...5 MEHMET ÂKİF ERSOY UN HAYATI VE SAFAHAT...9 ÂSIM IN NESLİ MEHMET ÂKİF TE GENÇLİK... 17

Kazanım: : Vatanımız için mücadele eden insanların fedakarlıklarını öğrenerek vatanseverlik duygusunu artırır.

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

( Mesnevi den 8 şirli) r H i k â y ele

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Transkript:

AHLÂK VE TÜRK LER Şu Neidüğü Belirsiz Sivil İtaatsizlik de Neyin Nesi? Yoksa Bu Asîl Millet i O Kadar Aptal mı Zannettiler de İtaatsizlikten (Saygısızlıktan) Medet Bekliyorlar? Prof. Dr. Mustafa TEMİZ İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur. Hz. Muhammed (SAV ) 1. Kültürümüzde Saygı, Hayâ ve Ahlâk Her şeyde olduğu gibi, Milletimizin saygı ve ahlâka yatkınlığı başka milletlere göre daha kuvvetlidir. Bu gerçek, bütün milletler tarafından çok iyi biliniyor. Ahlâk çok geniştir ancak insanda ilkin onun tezâhürü saygı ve hayâ olarak belirir. Saygı ve hayânın her biri, sırasıyla, kısaca tanımlanabilir: Saygı, hakkına râzı olarak, Allah ın (CC) başkalarına vermiş olduğu nîmetleri içtenlikle kabul edip saymaktır. Hayâ ise, utanma, ar, nâmus ve Allah (CC) korkusundan dolayı günahlardan kaçınmaktır. Bir insanın, yapılması uygun olmayan ve hak etmediği bir duruma zorlanması ânında yüzünün kızarması, onda bulunan hayâ belirtisidir. Çünkü hayâ, îmanın kıymetini ve ahlâk miktârını belirleyen bir alâmettir. Bir de birini, utanmaz, şuursuz, alıp verdiğini umursamayan, bir vaziyette görürsen bil ki o da kendisini günah ve kötülükten alıkoyacak hayâdan mahrum ve hayâsız biridir. Yanlış anlamalara meydan vermemek için ilk önce yazının maksadının, Türk leri nesnel açıdan tanımak olduğunu ve aslâ ırkçılık yapmak olmadığını belirtmekte fayda vardır. Çünkü bir hatırlatma yapmak gerekirse, dinimizde ırkçılık yapmanın yasak olduğunu her Müslüman bilir. İÇİNDEKİLER: 1. Kültürümüzde Saygı, Hayâ ve Ahlâk, 2. İllâ Ahlâk!..- Ahlâk ve Terbiye nin Oğluyum, 3. Arap Âlimi İbni Haldun Bakınız Türk ler Hakkında Ne Diyor?, 4. Türk ler ve Ahlâk, 5. Biz Türk ler, 6. Amerika Birleşik Devletleri ni Bile Vergiye Bağlamıştık, 7. 'Siz Türk müsünüz?, 8. Buna Rağmen Bugün Avrupalılar Bizi Neden Sevmezler, 9. Peygamberimiz (SAV) in Dilinden Türk ler, 10. Sen Bundan Daha Değerli Bir Söz Söylemedin!.., 12. Saygı ve Ahlâkı En Güzel Öğrenenlerden Gazneli Mahmut, 12. Kur an a Gösterilen Saygı ve Altı Asırlık Bir Feyiz Kaynağı, 13. İlk Müslüman Türk Kimdi Biliyor musunuz?, 14. Sonuç. Bu yazı 21.10.2012 târihinde internete konmuştur. SAV kısaltması, Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem - Allah O na salât etsin. demektir. CC kısaltması, Celle Celâlühû - O nun şânı çok yücedir. demektir.

2 İslâm Müslümanlara hayâyı emretmiş ve onu İslâm'ın en bâriz, diğer dinlerden ayıran, en büyük fazîletlerinden biri olarak kabul etmiştir 1. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz: "Hayâ ile îman birbirini tamamlar, biri gidince diğeri de gider 2." buyurmuşlardır. Başka bir ifâdeyle, hayâ ile îman birbirinin varlık sebebidirler. Birinin olmadığı yerde diğeri de kendiliğinden ortadan kalkar. Günümüzde: Ahlâkını takınarak ve Allah'tan korkarak başını örtmek isteyenler, ikinci sınıf vatandaş sayılıp okuma ve resmî çalışma hakları elinden alınırken, toplumu ayakta tutan her türlü değere hayâsızca saldıranlar edip ve yazar sayılıyor. İnsanların hayâ duygusuna karşı saygısızlık, demokrasi ve insan hakları nâmına istismar edilmektedir. Başkalarının düşüncelerine saygılı, insanları kendi mertebelerinde görüp kabullenerek diyaloğu sağlayıcı bir anlayış olmadan, çağdaşlık hayaldir. Unutmamak lâzımdır ki hayânın her türlüsünü korumak, yaşamak ve yaşatmak isteyen ve kınayanın kınamasından çekinmeyen Müslüman a da büyük mükâfatlar vardır. Allah'ın Resûlü şöyle buyuruyor: "Hiçbir baba evlâdına güzel edepten (ahlâktan) daha değerli bir armağan ve daha önemli bir miras bırakamaz." Ve yine şöyle buyuruyor Efendimiz: Her dinin kendine göre bir ahlâkı vardır. İslâm'ın ahlâkı ise hayâ (utanma)dır." diyor. Mevlânâ ise: "Efendi!.. Anla ki, insanın tenindeki can ne ise edep de odur. İnsanların kalbindeki, göğsündeki nurlar edepten ibârettir. Ayağını İblis'in kafasına koymak, ona hâkim olmak istiyorsan gözünü aç!.. Buradan anla ki, şeytanı öldüren edeptir 3." Ashâb-ı Kirâm, örnek ahlâk ve hayâ duygusunu Peygamber (SAV) Efendimiz den almışlardır. Ebû Saîd el Hudrî: "Resûlullah hayâ bakımından kendi köşesinde oturan bir bâkireden daha utangaçtı. Hoşlanmadığı bir şeyi gördüğünde hoşnutsuzluğunu yüzünden anlardık." diyor. Ahlâk öyledir ki, kulu Allah a (CC) ancak sâlih amellerde ahlâka riâyet ulaştırabilir. Îmanın kemâli, ancak ahlâkla elde edilebilir. Âdâb (edebler) ve erkânı ayrıntı ve fazlalık gibi görmek ve hattâ hiçbir ölçüyle îzah edilemeyecek derecede adına sivil itaatsizlik adını 1 Anonim, Hayâ, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.mevlana.com/mevlana_dosyalar/muslumanahlaki/ahlak19.htm, En Son Erişim Târihi: 1.10.2012. 2 Hakîm. 3 Talay, A., Edebin Önemi ve Perişan Hâlimiz, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://visalyolcusuyuz.biz/index.php?option=com_content&view=article&id=336:edebin-onemi-ve-perisanhalimiz&catid=36:makaleler&itemid=41, En Son Erişim Târihi: 01.10.2012.

3 verdikleri yeni yeni davranışlar türetmek ve bunları da meşrû gibi algılatmaya çalışmak büyük bir noksanlık olduğu gibi, hiçbir samîmiyete sığmayan Kültürümüzün ahlâkî temellerini tahribe yönelik bilinçli davranışlardır. Bu davranışların, Kültürümüzün yozlaştırılması olarak düşünülmesi tek çıkar yoldur. Aksi halde sosyal bunalımlarla çalkalanan Milletimizin geleceği güven altına alınamaz. Âyette Allah ın (CC) kendisine yalvarırcasına duâ edilmesini istemesi, bir bakıma, ahlâka da işâret etmektedir. Büyük günahlardan kaçmak gerektiği gibi, küçük olanlarından da sakınmalıdır. Onun için söyleyen ne güzel söylemiş 4 Sen de bundan ders çıkar: Az günâhı az sanma, kime karşı ona bak!.. Az nîmeti az sanma, kimden gelmiş ona bak!.. Ey özünü insan bilen, Var ahlâk öğren ahlâk!.. Hayâ ahlâkın bir paçasıdır. Ahlâklı olan hayâlıdır da Hayâ îmandandır. Ahlâk bir tâc imiş nûr u hüdâdan, Giy ol tâcı emin ol her belâdan... Peygamberimiz (SAV) Efendimiz, Utanmak (hayâ) baştan sona kadar hayırdır. buyurmuşlardır. Bu kısmı Mevlanâ ın sözü ile sonlandıralım: "Ahlâk, aklın dıştan görünüşüdür..." 2. İllâ Ahlâk!..- Ahlâk ve Terbiyenin Oğluyum Emevî Devleti nde kısa fakat Asr ı Saâdet'e benzeyen bir idâre hayâtı ile herkesi mest eden Halîfe Ömer bin Abdülaziz, göreve ilk başladığında her taraftan akın akın heyetler gelmişti. Hicaz heyeti temsilcisinin başkanının on, on bir yaşlarında bir çocuk olduğunu görünce Halîfe, Sen çekil de yaşlı bir kimse gelsin!.. demiş, buna çocuğun beklenmeyen cevâbı şu olmuştur: "Allah, Emirü'l Mü'minîn'e yardım etsin ve idâresini kuvvetlendirsin!.. Kişi iki küçük parçası, kalbi ve dili ile insandır. Allah bir kuluna konuşma kâbiliyeti lütfetmişse, konuşmaya hak kazanmış demektir. A raf Sûresi, âyet 55 Rab binize yalvara yakara ve gizlice duâ edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez. 4 Talay, A., Edebin Önemi ve Perişan Hâlimiz, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://visalyolcusuyuz.biz/index.php?option=com_content&view=article&id=336:edebin-onemi-ve-perisanhalimiz&catid=36:makaleler&itemid=41, En Son Erişim Târihi: 01.10.2012.

4 Eğer iş tamâmıyla yaşlılara mahsus olsaydı, bu ümmet içinde sizden daha yaşlıların halîfeliğe gelmesi gerekirdi." Doğru söze ne demeli? Bundan çok duygulanan Halîfe, bunun üzerine, bu sözden bir ders almış ve nefsini suçlayan (yeren) bir şiir okumuştur. Bir başka yerde yine Ömer bin Abdülaziz bir çocuğa: "Sen kimin oğlusun?" deyince, çocuk "Ahlâk ve terbiyenin oğluyum efendim!.." diyerek yaşından beklenmeyen hakîmâne bir cevap vermiş ve Halîfe de buna: "Oh evlâdım, soyun ne güzel!.." diyerek güzel bir karşılık vermiş ve şu şiiri okumuştur: Kimin oğlu olursan ol, ahlâk öğrenmeğe bak!.. Gerçek yiğit 'ben buyum diyendir 5.' Ahlâk için ne mânalı beyitler söylenmiş bir bilseniz 6!.. Ehli diller arasında aradım kıldım talep Her hüner makbul imiş illâ edeb (ahlâk), illâ edeb (ahlâk)!.. * Setreder aybını insanın hep, Ne güzel elbise imiş sevb i ahlâk!.. * Ahlâk üzre olan fânî cihanda, Muzaffer oldu hem bunda hem anda * Ahlâktır tâc ı rabbânî, komazlar her başa ânı Olagör gayb i rûhânî, ahlâk gözle, ahlâk gözle!.. 3. Arap Âlimi İbni Haldun Bakınız Türk ler Hakkında Ne Diyor? İbn-i Haldun büyük İslâm Târihçisi, kırâat ve fıkıh âlimi, devlet adamı, sosyologdur. İsmi, Abdurrahmân bin Muhammed Hadramî, künyesi Ebû Zeyd, lakâbı Veliyyüddîn dir. İbni Haldun, Aslen Yemen in Hadramut şehrinden olduğu için Hadramî, âilesi Tunus a hicret etmeden önce Endülüs ün İşbiliyye şehrinde oturduklarından İşbilî isimleriyle de anılmaktadır; 1332 (H. 732) senesinde Tunus ta doğmuştur; 1406 (H. 808) senesinde Kâhire de vefât etmiştir. 5 Talay, A., Edebin Önemi ve Perişan Hâlimiz, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://visalyolcusuyuz.biz/index.php?option=com_content&view=article&id=336:edebin-onemi-ve-perisanhalimiz&catid=36:makaleler&itemid=41, En Son Erişim Târihi: 01.10.2012. 6 Talay, A., Edebin Önemi ve Perişan Hâlimiz, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://visalyolcusuyuz.biz/index.php?option=com_content&view=article&id=336:edebin-onemi-ve-perisanhalimiz&catid=36:makaleler&itemid=41, En Son Erişim Târihi: 01.10.2012. Dil, gönül demektir. sevb i edeb=edep elbisesi.

5 İbn-i Haldûn, bugün sosyoloji ilminin kurucusu olarak tanınmaktadır. Mukaddime kitabı, sosyoloji ilmi ile ilgili görüş ve düşünceler açısından bugün dahî çok meşhurdur. Bu kitap, yazdığı târih kitabının önsözü mâhiyetindedir ve iki cilttir. İbn-i Haldun yine, psikolojiyi târihe uygulayan ilk ilim adamıdır. Günümüze ulaşan tek eseri olan yedi ciltlik Kitâb-ul-İber, üç bölümden meydana gelmiştir. Birinci bölüm, Mukaddime dir. İkinci bölümde Araplar ın târihine ilâveten Sûriye, Pers, Yahûdî, Kıptî, Yemen, Roma, Türk ve Franklılar târihi; üçüncü bölümde ise Berberîler in ve güney Afrika daki Müslüman hânedânların târihi anlatılmaktadır. Eser, inceleme ve araştırma yönünden emsâlsizdir. Kitâb-ul-İber, bütün Avrupa târihçilerinin birçok konularda mürâcaat ettikleri ana kaynak olmuştur. Yedi cilt hâlinde Mısır da basılmıştır. Mukaddime sinde dâimâ nesnel ve tecrübeci bir hareket tarzını benimsemiştir. Eserinde genel Dünyâ Târihi ne yer verirken, özellikle Türk Târihi ne geniş bir bölüm ayırmış ve bu bölümde: "Bu Türk lerin Dünyâ daki milletlerin en büyüğü olduğunu ve beşer cinsleri arasından onlardan başka ayrıca büyük bir cinsin bulunmadığını bil!.." diyerek okuyucunun dikkatini çekmiştir 7. 4. Türk ler ve Ahlâk İslâmiyet, Türk lerin ruh ve karakter yapılarına çok uygundu. Onun için Türk ler, 9. yüzyılda İslâm la daha hemen ilk karşılaşmalarında İslâmiyet i kabul ederek Müslüman olmuşlardır. Cristobal de Villalon, XVI. yüzyıldaki Türk leri şöyle anlatıyor Ω : "Türk lerden daha fazîletli bir toplum görmedim. Oyuna ve eğlenceye vakitleri yoktur. Yemeklerini çabuk ve konuşmaksızın yerler. Yemek isteyen kim varsa; tanıdık, yabancı ayrılmaz, sofraya çağrılır. Askerler dâhil şehirde silah taşımak yasaktır. Düello bilmezler; dövüşmeyi medenî terbiyeden mahrûmiyet sayarlar. Arada kavga edenler çıkar fakat kavgayı devam ettirmeleri mümkün değildir; ilk görenler derhal müdâhale edip sustururlar. Zâten şehirlerde büyük sükûnet vardır. Kumar ve içkinin dinlerinde yasak olması, kavga çıkmamasının sebeplerindendir. Ama içki içen, esrar çeken Türk lere tesâdüf edilir; çoğu sosyal durumlarını bu sebeple kaybetmişlerdir. Karaborsa ve tefecilik günah ve meçhuldür 8. Belon şöyle diyor: 7 Manaz, Ü. N. ve Manaz,A., İbni Haldun, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=2626, En Son Erişim Târihi: 01.10.2012. Ω Avrupalılar Müslüman deyince çoğunlukla hep Türkleri anlamışlardır. Çünkü Haçlı Seferleri ne karşı İslâm ı Türkler savunmuştur. 8 Öztuna, Y., Türk Ahlakı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://web.itu.edu.tr/~bas/turmarorg/index.htm, En Son Erişim Târihi: 01.10.2012.

6 "Bundan başka şunu söylemek istiyorum ki, Türk ler bir şatoyu ya da kaleyi aldıkları zaman her şeyi ve resimleri buldukları gibi aynen bırakıyorlar, onları tahrip etmek gibi bir âdetleri asla yoktur. Bertrandon de la Broquière ise: "Türk ler iyi niyetli insanlardır. Birbirlerine bağlıdırlar. Birbirlerine iyilik yapmaktan hoşlanırlar. Bunları Tanrı'nın şerefi için yazıyorum; yoksa Türk lerin bizim îmanımızın dışında kaldıklarını biliyorum. Türk ler sözlerinin esiridirler. Ancak ölü bir Türk sözünü tutmayabilir. Samîmi ve sâdık insanlardır. demektedir. Busbecq nin sözlerine gelince: "Türk ler sokakta rastladıkları yazılı kâğıda ve güle basmazlar; yerden alıp bir duvarın üstüne veyâ dibine koyarlar. biçimindedir. Geoffroy: "Türk ler, kimseyi Türk usulünce yaşamaya zorlamazlar. Herkesin kendi mevzûatı ile yaşamasına müsaade eder ve izin verirler. şeklinde konuşurken, Villamont: İsteyen Türk, gerek Cumâ, gerekse bayram namazında, câmi içinde ya da avlusunda, cemaat ortasında, düşmanı kim ise ondan af diler. Affı yaş ve makamca küçük olan ister. Muhatabı, kesin şekilde ve cemaat önünde affettiğini söylemeye mecburdur. Sonra elini öptürür ve kucaklaşırlar. Bir kere barışmış olan iki düşman, eski anlaşmazlıklarından dolayı birbirlerine kötülük edemezler. Böyle bir şeye cesâret eden kişi, hem toplumla, hem Allah'la alay etmiş sayılır ve lânetlenir fenâ muamele görür, kendisine inanılmaz. demektedir 9. XVIII. asırda İsveç in İstanbul Büyükelçisi olan ve Osmanlı hakkında 7 ciltlik bir eser yazan D ohsson: Osmanlı Türk leri, umûmi ve ferdî ahlâklarının ciddiyetini, şerîatın iffet ve hayâ hükümlerine borçludurlar. demektedir 10. 5. Biz Türk ler Gördüğünüz gibi biz Türk ler, târih boyunca fazîletliydik, nâziktik, çok şefkatliydik, hayırseverdik, dürüsttük, îtibarlıydık, temizdik, çevre bilincimiz eşsizdi, harama el sürmezdik, medenî idik, doğruluk şiârımızdı, hırsızlık bilmezdik ve dünyâya örnektik. Fazîletliydik Çünkü kimsenin malına, mülküne göz dikmez, kimsenin nâmusuna yan gözle bakmazdık. 9 Öztuna, Y., Türk Ahlakı, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://web.itu.edu.tr/~bas/turmarorg/index.htm, En Son Erişim Târihi: 01.10.2012. 10 Kandemir, M.Y., Örneklerle İslâm Ahlâkı, sayfa 133, Nesil Yayınları, 2003, İstanbul.

7 Mütevâzıydık, kimseyi küçümsemezdik. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmezdik. Nâziktik!.. Edmondo de Amicis isimli Italyan gezgini, yine 1880'lerde Türk leri şöyle anlatıyordu: "İstanbul Türk halkı, Avrupa'nın en nâzik ve en kibar insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkahâ sesi nâdirattan işitilir. O kadar müsamahakârdırlar ki; ibâdet saatlerinde bile câmilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüğünüz kolaylığın çok fazlasını görürsünüz." Çok şefkatliydik!.. Elisee Recus'u 1880'lerde şöyle demişti: "Türk lerdeki iyilik duygusu hayvanları dahî kucaklamıştır. Birçok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılır... Türk lerle Rumların karışık olarak yaşadığı köylerde ise, bir evin hangi tarafa âit olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. Eğer evin bacasında leylekler yuva yapmışsa, bilin ki o ev bir Türk evidir." İslâm ve Türk düşmanı avukat Guer ise: "Türk şefkati hayvanlara bile şâmildir." dedikten sonra şu örneği veriyordu: "Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır. Bu adamlar sokak başlarında sâhipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar. Sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçık Müslüman lara bile rastlamak mümkündür... Birçokları da sırf azât etmek için kuşçulardan kuş satın alırlar. Bunu yapan bir Türk'e bir gün yaptığı işin neye yaradığını sordum. Küçümseyerek baktı ve şu cevâbı verdi: Allah'ın rızâsını tahsîle yarar." Hayırseverdik: Comte de Marsigli: "Yazın İstanbul'dan Sofya'ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş köylülerin yolculara bedâva ayran dağıttıklarına şâhit oldum. Fakat şunu da îtiraf etmeliyim ki, bu dindarâne hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. " diyordu. Dürüsttük!.. Bir zamanlar Londra Ticâret Odası'nın en görünür yerinde şu mealde bir tavsiye levhası asılıydı: "Türk lerle alışveriş et, yanılmazsın!.." Îtibarlıydık!..

8 Bir zamanlar Hollanda Ticâret Odası'nın toplantılarında oylar eşit çıkınca Osmanlılarla alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu. Temizdik Yere bile tükürmezdik. Hattâ, Osmanlı askerî teşkilatını Avrupa'ya tanıtmasıyla meşhur Comte de Marsigli, yere tükürmedikleri için atalarımızı şöyle eleştirmişti: "Türk ler hiç bir zaman yere tükürmezler. Dâimâ yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür." Çevre bilincimiz eşsizdi!.. Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu ağaçları sulatır, göçmen kuşlar için gerekli olan kuş yuvalarını evlerin saçak altlarında mîmâriye dâhil etmiştik. Harama el sürmezdik!.. Fransız muellif Motray, 1700 yıllarında bizi şöyle anlatıyordu: "Türk dükkânlarında hiç bir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar, hattâ bir kaç kere Beyoğlu'ndaki ikâmetgâhıma kadar gelmişlerdir." Medenî idik!... İngiliz sefiri Ser James Porter, 1740'larda şunları söylüyordu: "Gerek İstanbul'da, gerekse İmparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asâyiş, hiç bir tereddüde imkân bırakmayacak şekilde ispat etmektedir ki, Türk ler çok medenî insanlardır." Doğruluk şiârımızdı!.. Fransız generallerinden Comte de Bonneval, şöyle diyor: "Haksızlık, murabahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar, Türk ler arasında meçhuldür. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defâ Türk lerin doğruluklarına hayran kalır." Hırsızlık bilmezdik!.. Fransız yazar Dr. Brayer,1830' larda İstanbul'u şöyle dile getiriyordu: "Evlerin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umûmi ahlâka güvenilerek açık bırakıldığı İstanbul'da her sene âzamî beş-altı hırsızlık vakâsı görülür." Murabaha: a) Bir malı kâr ile satmak. b) Bir miktar ilâve ederek ödünç para alıp vermek. 3) Fâiz ile para alıp vermek. İnhisar: Bir iş ya da malın idâresinin bir kişiye, bir ele bırakılması. Bir elden idâre... Yalnız bir şeye veyâ bir şahsa hasrolunma. (Zihniyet-i inhisâr, hubb-u nefisten geliyor, sonra maraz oluyor, nizâ ondan çıkıyor.)

9 Ubicini Dr. Brayer'i ise bunu şöyle teyit ediyordu: "Bu muazzam pâyitahtta dükkâncılar, namaz saatlerinde dükkânlarını açık bırakıp câmiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basit bir mandalla kapatıldığı halde, senede dört hırsızlık vakâsı bile olmaz. Ahâlisi sırf Hıristiyan olan Galata ile Beyoğlu'nda ise hırsızlık ve cinâyet vakâları olmadan gün geçmez." Dünyâ ya örnektik!.. Türkiye Seyahatnâmesi'yle meşhur Du Loir'un 1650'lerde şöyle demiştir: "Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyâsetiyle medenî hayâtı, bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir 11." 6. Amerika Birleşik Devletleri ni Bile Vergiye Bağlamıştık İşte biz Türk ler öyleydik ki, bu meziyetlerimizle bir zamanlar Amerika Birleşik Devletleri ni bile vergiye bağlamıştık: Yıl, 1783... Avrupa standartlarına göre küçük de olsa, yeni bir denizci devlet olan ABD, denizlerde tek başına bayrak gezdirmeye başlar. Daha 25 Temmuz 1785'te, Atlantik'te Cadiz açıklarında, bu yeni bayrağı taşıyan ilk gemi Cezâyir açıklarında Osmanlı gemileri tarafindan ele geçirildi. Bu gemi, Boston limanına bağlı, Kaptan Isaak Stevens'in idâresindeki Maria idi. Arkasından, Philadelphia limanına bağlı, Kaptan O'Brien Dauphin'i ayni âkibete uğradı. 1793 Ekim ve Kasım aylarında 11 ABD gemisi daha Osmanlıların eline geçti. Kongre, 27 Mart 1794 yılında, Osmanlı denizcilerine karşı koyacak güçte savaş gemileri inşa edilmesi ya da satın alınması için, Başkan George Washington'a 700.000 altına yakın harcama yetkisi verdi. Böylece, Osmanlıların oluşturduğu deniz tehdidi sâyesinde, ABD donanmasının temelleri atılıyordu. 5 Eylül 1795'te ABD bu tehdide karşı bir anlaşma yapmayı kabul etti. Bu anlaşmaya göre ABD, Cezâyir'deki esirlerin iadesi ve gerek Atlantik'te, gerekse Akdeniz'de ABD sancağı taşıyan hiç bir tekneye dokunulmaması karşılığında, 642.000 altın ve yılda 12.000 Osmanlı altını (216.000 dolar) ödeyecekti. Dili Türkçe olan ve 22 maddeden oluşan anlaşmaya, Başkan George Washington ve Cezâyir Beylerbeyi Hasan Dayı imzâ koydular... Böylece ABD yıllık vergiye bağlanmış oldu. Bu, ABD'nin iki asrı aşkın târihinde, yabancı bir dille imzalanan tek anlaşma olduğu gibi, yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul eden tek Amerikan belgesidir... 11 Anonim, Neydik Ne Olduk?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sivaslilar.net/forum/showthread.php?t=14814, En Son Erişim Târihi: 02.10.2012.

10 ABD târihinde kendi dilinde olmayan tek uluslararası anlaşma Türkçe dir ve ABD târihinde vergi vermeyi kabul ettiği tek ülke Osmanlı İmparatorluğu dur... ABD başkanı George Washington, Osmanlı İmparatoru tarafından muhatap görülmemiş ve anlaşma Cezâyir Beylerbeyi tarafından imzalanmıştır. İşte bu sayıp döktüğümüz üstün meziyetlerimizle 200 yıl öncesine kadar biz buyduk 12 Böyle büyük bir millet en yüksek ahlâka da şüphesiz sâhip olmalıdır. 7. 'Siz Türk müsünüz? 13 Türk lerin Târihi ni anlamlandıran binlerce kahramanlık, insanlık ve şefkat örnekleri bitmez: 1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi`nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD`ye gitmiştim. Görev yaptığım hastânede başımdan geçen ilginç bir hâdiseyi şöyledir: Amerika`ya gittiğim ilk yıllar... New York`da Medical Center Hospital`da görev almıştım. Fakat vazîfem kan almak, kan vermek, serum takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi işler... Yeni gelmiş doktorlar hemen doğrudan hasta muâyenesine, tedâvisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum. Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam, tahmînen yetmiş beş yaşlarında 'kan vereceğim kolunuzu açar mısınız?' dedim. Adamcağız kanserdi ve aynı zamanda kansızdı. Kolunu açtım, baktım pazısında Türk bayrağı dövmesi var. Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim: 'Siz Türk müsünüz?' Kaşlarını yukarıya kaldırarak 'hayır' mânasına bir işâret yaptı. Ama ben hâlâ merak ediyorum. 'Peki, bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?' 'Aldırma öylesine bir şey işte.' dedi. Ben yine ısrarla: 'Fakat benim için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım...' Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı hâlinde sordu: 'Siz Türk müsünüz? 'Evet, Türk`üm. 12 Yale Ünıversıtesinde yayınlanan Türkçe belgesinden 13 Denktaş R., KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı, Yeniçag Gazetesi, 01.08.2005 (Bu yaşanmış hikâyeyi aktaran, sayın Dr. Ömer Musoglu 85 yaşındadır ve hâlen (2005) İstanbul Moda`da oturmaktadır).

11 İhtiyar gözlerime tanıdık bir göz arıyor gibi baktı. Anlatmaya başladı: 'Yıl 1915. Çanakkale diye bir yer var. Türkiye`de. Orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben, Avustralya Anzak larındandım. İngilizler bizi toplayıp dediler ki: 'Barbar Türk ler Hıristiyan dünyâsını yakıp yıkacaklar. Bütün dünyâ o barbarlara karşı cephe açmış durumda. Birlik olup üzerlerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir 14.' Biz de inandık sözlerine ve savaşmak isteyenler arasına katıldık. Beynimizi yıkayan İngiliz ler Türk lere karşı topladığı askerlerin tamâmını Çanakkale`ye sevk ediyormuş... Bizi gemilere doldurup Mısır`a getirdiler, orada birkaç ay tâlim gördük, sonra da bizi alıp Çanakkale`ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki, denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor, gökyüzünde havâî fişekler geceyi gündüze çeviriyordu. Her taarruzda bizden de Türk lerden de yüzlerce insan hayâtının baharlarında can veriyorlardı. Fakat biz hepimiz Türk lerdeki gayret ve cesâreti gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık. Peki, onlara bu cesâret ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki, İngilizlerin bize anlattığı gibi Türk ler barbarlıktan böyle saldırıyorlar: Meğer bu barbarlıktan değil, yüreklerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş Biz karaya çıktık. Taarruz edeceğiz, bizi püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz, bizi yine püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz... Derken, böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim... Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum. Nasıl korktuğumu anlatamam!.. İngilizler bize Türk leri barbar, vahşî kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli bakmıyorlar, yaralarımı sarmışlar. İyice kendime gelince bu defâ çantalarında bulunan yiyeceklerinden ikram ettiler bana İyi biliyorum ki, onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. Şok oldum doğrusu!.. Dedim ki kendi kendime: 'Bu adamlar isteseler beni şu anda öldürürler ama öldürmüyorlar, beni doyuruyorlar. Veyâhut isteseler önceden öldürebilirlerdi. Hâlbuki beni cephenin gerisine götürdüler.' 14 (Nakleden: KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf DENKTAŞ, Yeniçağ Gazetesi, 01.08.2005) ANZAKLI ÖMER!!!?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://mutimar.blogcu.com/anzakli-omer/483145, En Son Erişim Târihi: 02.10.2012.

12 Biz esirlere misâfir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla Yazıklar olsun bana!.. dedim. Böyle asîl insanlarla ben niye savaşıyorum, niye savaşmaya gelmişim? Bu İngiliz milleti ne yalancıymış, ne kadar Türk düşmanıymış!.. diyerek pişman oldum. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam diye düşündüm durdum günlerce Nihâyet bizi serbest bıraktılar. Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu Türk bayrağı dövmesini yaptırdım. Bu bayrağın esrârı bu işte...' Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti: 'Tâlihin cilvesine bakın ki, o zaman ölmek üzereyken yaralarımı iyileştirerek sıhhate kavuşmama çaba sarf eden Türk lerdi. Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarf eden bir Türk... Ne garip değil mi? Avustralya dan Amerika`ya gelirken bir Türk le böyle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Siz Türk ler gerçekten çok merhâmetli insanlarsınız!.. Bizi hep kandırmışlar, buna bütün kalbimle inanıyorum.' Bu sözlerin ardından nemli gözlerle 'Bana adınızı söyler misiniz?' dedi. 'Ömer' cevâbını verdim. Merakla tekrar sordu: 'Peki, niçin Ömer ismini vermişler sana?' -Babam Müslümanların ikinci halîfesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş... -Senin adın Müslüman adı mı? Ben, 'Evet, Müslüman adı.' deyince, yüzüme baktı, doğrulmak istedi. Onun yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: " 'Senin adın güzelmiş... Benim adım şimdiye kadar Josef Miller`, şimdiden sonra 'Anzaklı Ömer' olsun ' 'Olsun!..' dedim. -Peki hekim!.. Beni Müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu? Şaşırdım, nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti? Meğer o bunu hep düşünüyormuş da kimseyle konuşup soramadığı için gerçekleştirememiş... 'Tabiî' dedim, 'Müslüman olmak çok kolay.' Sonra kendisine îmânın ve İslâm`ın şartlarını anlattım, kabul etti. Hem kelime-i şehâdet getiriyor, hem de ağlıyordu. Mırıldandı: 'Siz Müslümanlar tesbih çekersiniz, bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih çekerek Tanrı`yı ansam olur mu?' Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnâsında Tanrı`yı zikretmeyi ihmal etmiyorlarmış... Sonrasında bir tesbih bularak kendisine getirdim.

13 Hasta yatağında tesbih çekiyor, biz de tedâvisiyle ilgileniyorduk. Bir gün yanına gittiğimde samîmi bir şekilde ricâ etti: Beni yalnız bırakma olur mu? -Ne gibi Ömer amca? -Ara sıra gel de bana İslâm`ı anlat!.. Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor. O günden sonra her gün yanına gittim, bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım. Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum, hastânenin genel hoparlöründen bir anons duydum: 'Doktor Ömer, lütfen, 217 numaralı odaya gelin!..' Hemen yukarı çıktım. Ömer amcanın odasına vardığımda, gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih, açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı, göğsünde îmânıyla koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum, kendisine kelime-i şehâdet söylettim, o şekilde kucağımda rûhunu teslim etti... Ne yalan söyleyeyim ağladım, ağladım... Türk olarak hasletlerimizi görüyorsunuz. Ne gariptir ki, bugün Türkiye mizde bu hasletlerin daha çok ilk plânda Türklüğü, güyâ, savunanlarda kaybolmuş olduğunu görüyoruz. 8. Buna Rağmen Bugün Avrupalılar Bizi Neden Sevmezler Bu sorunun cevâbını bir Alman dan öğrensek daha güzel olacak 15 : İstanbul Üniversitesi'nde öğretim üyesi Alman asıllı Prof. Naumark ile bir kısım talebesi, Boğaziçi nde geziye çıkarlar. Talebelerden biri Prof. Naumark'a şu soruyu sorar: Avrupa bizi neden sevmez hocam? Prof. Naumark şu cevâbı verir: 15 Avrupalılar Türk'leri Niçin Sevmez, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://forum.islamiyet.gen.tr/gundem/112272-avrupalilar-turkleri-neden-sevmez.html, En Son Erişim Târihi: 02.10.2012.

14 Çok samîmi olarak îtiraf edeyim ki, Avrupalı Türk leri sevmez ve sevmesi de mümkün değildir. Asırlardır kilisenin Türk ve İslâm düşmanlığı Hıristiyanların hücrelerine sinmiştir. Sebeplerine gelince: 1. Müslüman olduğunuz için sevmez. Ama faraza lâik şöyle dursun, Hıristiyan olsanız da size düşman olarak bakmaya devam eder. 2. Sizler farkında değilsiniz ama onlar şu gerçeğin farkındadırlar: Târih ten Türk çıkarılırsa târih kalmaz. Osmanlı arşivi tam olarak ortaya çıkarsa, bugünkü târihlerin yeniden yazılması gerekir. 3. Avrupa'nın pazarı idiniz. Şimdi Avrupa'yı pazar yapmaya başladınız. 4. En az 400 yıl Avrupa'da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz. 5. Selçuklular Anadolu'yu, Osmanlılar ise orta Avrupa ve Balkanlar ı Haçlı ordusuna mezar ettiler. 6. Sizi silâh ile yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hâkimiyet sağladılar. Önce ahlâkî değerlerinizi yıpratmaya başladılar. Giyiminizden yaşantınıza kadar... Sonra kendi içinizde sizi bölmeye başladılar. A-B-C-D gibi... 7. Selçuklu ve bilhassa Osmanlı, İslâmiyet uğruna her şeyini fedâ etmeseydiler, İslâmiyet bugün belki sâdece Hicaz'da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki Vehhâbiliği kuranlar da, İngiliz Dominyon Bakanlığı'nın adamlarıdır. Batı her yerde İslâmiyet'i, sapık inançlara yöneltti. Ama Osmanlı, Asr-ı Saadet'i devam ettirdi. 8. Kilise size kin kusmaktadır. Ve sebepleri yukarıdadır. 9. Ben Türkiye'ye geldiğimde 2 Üniversiteniz vardı, şimdi 119 üniversite var. Osmanlı zamanında ise her yerde bir medrese vardı târihinize bakın her medresede bilim eğitimi vardı. İlk denizaltıyı Osmanlı nın yaptığını çoğunuz bilmiyorsunuzdur belki de ama Avrupa bunu biliyor.. 10. Sizler, gerçek hüviyetinize döndüğünüz an Avrupa'nın refâhı ve medeniyeti yıkılır. Ama sizde bunun olması bu şartlarda çok zor. 11. Yine sizler, Avrupa'nın târihi düşmanısınız ve dâimâ düşman olarak kalacaksınız. 9. Peygamberimiz (SAV) in Dilinden Türk ler Peygamberimiz (SAV) Efendimiz demiştir ki: Anonim, İngiliz Casusunun İtirafları (Özet), Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.dinimizislam.com/detay.asp?aid=1657, En Son Erişim Târihi: 20.11.2012.

15 "Allah'ın Doğu da bir ordusu vardır. Onun adını TÜRK koymuştur. Kendisine baş kaldıranlardan işte onlar vâsıtasıyla intikam alır 16." "Türk ler size dokunmadığı, harp etmediği sürece, sakın siz de Türk lere dokunmayınız 17!.." "Sizler; Türk lerle çarpışmadıkça kıyâmet kopmayacaktır 18. Kaşgarlı Mahmut, Divanı Lügat-it Türk İsimli eserinde Buhara ve Nişâbur hadis imamlarından şu hadîs-i kutsiyi rivâyet etmektedir: Kostantiyye (İstanbul) mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır ve o asker ne güzel askerdir 19. Ulu ve aziz olan Allah diyor ki, Benim Türk ismini verdiğim ve Doğu da yerleştirdiğim bir takım askerim vardır ki, her hangi bir kavme karşı gazaba gelecek olursam o Türk askerimi işte o kavmin üstüne saldırtırım 20. Türk dilini öğreniniz, çünkü Türk lerin çok uzun sürecek bir hâkimiyetleri vardır 21. Benim ümmetimi öyle bir kavim sürüp kovalayacaktır ki; onların yüzleri yuvarlak ve enli, gözleri çekik ve küçük, çehreleri sanki üzeri derilerle kaplanmış kalkanlar gibidirler. Onlar üç defâ Arabistan yarımadasına kadar ilerleyeceklerdir. İlk istilâda onların önlerinden kaçanlar kurtulacaktır. İkinci istilâda hücuma uğrayanlardan bâzıları helâk olacak ve bâzıları da canlarını kurtaracaklardır. Üçüncü istilâda ise onların kökleri kesilecektir. İşte onlar Türk lerdir. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah a yemin ederim ki, Türk ler atlarını Müslüman mescitlerinin direklerine bağlayacaklardır 22. Türk ler size ilişmedikçe sizde onlara ilişmeyiniz. Çünkü milletimin mülkünü ve Allah ın ona olan ihsanını en evvel Kantura (Türk) nesli alacaktır 23. Başka bir rivâyette şöyle denmektedir: Türk ler sizlere dokunmadıkça siz de Türk lere dokunmayınız. Zirâ onlar çok sert ve haşin tabiatlı kimselerdir 24. Aynı hadis, Hz. Muâviye den şöyle nakledilmiştir: 16 Hadisi nakleden Kazvini el-kaşgarî Mahmud, Divanü'l-Lügat et-türk. 17 Neseî. 18 Buharî, Sâhih-i Müslim. 19 Buharî. 20 Kaşgarlı Mahmut, Divânı Lügat-it Türk. 21 Kaşgarlı Mahmut, Divânı Lügat-it Türk. 22 Ebû Davud. 23 İmam Taberânî. 24 El-Cüveynî.

16 Sakın onların üzerine süvâri birlikleri göndermeyiniz. Türk ler ve Habeşliler size dokunmadığı sürece siz de onlara dokunmayınız. İmam Taberânî Hz. Muâviye den şöyle nakletmiştir. İbni Zil Kelâ anlatıyor: Bir gün Muâviye nin yanındaydım. Ermeni ye vilâyetinin vâlisinden posta geldi. Muâviye vâlinin mektubunu okudu, hiddetlendi; sonra kâtiplerinden birini çağırdı ve ona vâlinin tahrîrâtına şöyle yaz, dedi. İdârendeki arâziye Türk lerin akın ve yağma ettiklerinden bunun üzerine arkalarından takip kuvvetlerini sevkettiğinden ve bu tâkipçilerin yağma edilen şeyleri onlardan istirdat etmiş olduklarından bahsediyorsun. Anan sana matem tutsun!.. Sakın bir daha öyle bir harekette bulunma!.. Türk leri kışkırtma ve onlardan hiç bir şey istirdat etme. Çünkü ben Resûlullah tan işittim. Buyurdu ki; Türk ler yavşan otu biten yerlere (Avrupa ya) kadar ilerleyeceklerdir. Hıfz, on kısma ayrılmıştır: Dokuzu Türk lerde, biri diğer insanlardadır 25. Hıfz kelimesini bâzı kimseler hafızlık, kavrama kabiliyeti olarak tercüme etmişler, bâzıları ise, Türk lerin muhafazakârlığını başka bir sözle dinini, milletini, vatanını, maddî ve mânevî değerlerini, örf ve âdetlerini, nâmusunu koruma duygusu olarak yorumlamışlardır. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz zamânında en güvenilir ve teknik çadır olarak Türk çadırı kullanılırdı. Taberî şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber Arap kabilelerin hücumu yılında (Hendek Savaşı nda) Medine nin etrâfında kazılmak istenen hendeğin sınırlarını çizdi... Biz hiçbir zaman bu sınırları aşmak istemiyorduk. Selman hendekten çıkarak Hz. Peygamber in bulunduğu yere geldi. Bu sırada O bir Türk çadırını kurmakla meşgul bulunuyordu. Ebû Sâid el-hudrî demiştir ki: Hz. Peygamber ramazanın ilk on gününde itikâfa girmiştir. Sonra ortasındaki on günde tentesi üzerinde hasır bulunan bir Türk çadırında itikâfa girmiştir 26. Resûlullah Efendimiz (SAV), bir gece rüyâsında peşine önce siyah bir koyunun, sonrada bir beyaz koyunun takıldığını görüyor. Sabahleyin mescide gelip namaz kıldırdıktan sonra sırf iltifat olsun diye bu rüyânın yorumunu Hz. Ebûbekir Sıdık (RA) a bırakıyor. Bu iltifata hem sevinen, hem de mahcup olan Ebûbekir (RA): Ey Allah ın Peygamberi!.. Peşinize ilk takılan siyah koyun Arapları, sonra takılan beyaz koyun beyaz bir ırkı temsil ediyor. Önce Araplar size inanıp peşinize takılacak, sonra da beyaz bir ırk İslâm a girip size uyacak 27... 25 Ramûz ul-ehâdis. 26 Müslim.

17 Âyete gelince: Ey îman edenler!.. Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücâhede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lutfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sâhibidir, her şeyi çok iyi bilendir 28. Elmalılı Hamdi Yazır, Ömer Nasuhî Bilmen ve Celâl Yıldırım başta olmak üzere birçok İslâm âlim ve mütefessirine göre bu âyet Türk leri işâret etmektedir 29. 10. Sen Bundan Daha Değerli Bir Söz Söylemedin!.. Türk ler Müslüman olmadan önce, Emevîler in Horasan vâlisi Cüneyd bin Abdurrahman, bir Türk hâkanı ile çarpışmak üzere ordularının başında harp düzeni almıştı. İki kumandan, bir ara, askerlerinin saflarından ayrılarak karşı karşıya gelirler. Cüneyd bin Abdurrahman, dinî emir gereğince, Türk Hâkanı na İslâm ı tebliğ etmiş olmalı ki, Türk Hâkanı, İslâm ı öğrenmek üzere bâzı sorular sormaya başlar: Nâmuslu bir insana zinâ isnâdeden kimselere karşı İslâm ın ne gibi cezâlar verdiğini öğrenmek isteyen hâkana Cüneyd, İslâm ın hükümlerini açıklamaya başlayınca, verilen her cevâbı mükemmel bulan hâkan, ancak yalancı, koğucu, ve sık sık yellenerek etrâfındakilere saygısızlık eden kimselere İslâm ın verdiği cezâyı hafif bulmuş ve bu konulardaki fikrini şöyle açıklamıştır: Bana göre, koğucu, insanların arasını tutuşturan kimsedir. Böyle bir insanı, hiçbir kimsenin göremeyeceği bir yere hapsederim. Açıktan açığa yellenenin kıçını dağlarım. Yalancıya gelince, sizin hırsızın elini kestiğiniz gibi, ben de onun yalan söyleyen âzâsını keserim. İnsanları güldürüp onları hafifmeşrepliğe alıştıran kimseyi ise, idârem altındaki yerlerden sürgün ederim. Böylece, tebaamın fikir ve zihniyetinin bozulmasına engel olurum. Hâkanın bu sözlerini dinledikten sonra Cüneyd bin Abdurrahman şöyle der: Siz bu hükümleri aklınıza ve kendi fikir ölçülerinize göre veriyorsunuz. Biz ise, Allah ın gönderdiği peygamberlerin bize bildirdikleri ilâhî hükümlere göre hareket ederiz. Allah her şeyin iç yüzünü, faydalısını, insanlara en uygun olanını daha iyi bilir. 27 Peygamber Efendimizin Türkler Hakkındaki Hadisleri!!!, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://forum.kanka.net/archive/index.php/t-328945.html, En Son Erişim Târihi: 02.10.2012. 28 Mâide Sûresi, âyet 54. 29 Anonim, Türk Milleti hakkında âyet ve hadisler, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.anadolutayfasi.net/turk-kulturu/4410-turk-milleti-hakkindaki-ayet-hadisler.html, En Son Erişim Târihi: 02.10.2012.

18 İslâm kumandanının bu sözleri, Türk Hâkanı nın o kadar hoşuna gider ki, Sen bundan daha değerli bir söz söylemedin!.. der. 11. Saygı ve Ahlâkı En Güzel Öğrenenlerden Gazneli Mahmut Yukarıdaki açıklamalar, Eski Türk lerin ne kadar sağlam ve İslâm a uygun bir ruh yapısına sâhip olduklarını bütün açıklığıyla göstermektedir. Bu aynı zamanda Türk lerin yaratılış sebebine ne kadar uygun bir donanım ve ruh yapısına sâhip olduklarının da başka bir örneğidir. Onun için Türk ler, 9. yüzyılda İslâm la daha hemen ilk karşılaşmalarında toptan Müslümanlığı kabul etmişlerdir. İlk Müslüman Türk hükümdarlarından biri Gazneli Mahmut idi. İslâm Târihi içinde öyle yüce Türk şahsiyetler gelmiştir ki, bugün onlara bizim hayâlimiz bile ulaşamıyor. Hele onların İslâm ve ahlâkına (ahlâkine) ne derece uyum sağladıklarını, Peygamberimiz (SAV) Efendimiz e gösterdikleri edep ve saygının derecesini bugün kitaplardan şaşkınlıkla okuyoruz. İlk Müslüman Türk devletlerinden Gazneliler Devleti nin, (M. S. 969-1187), ilk defâ sultan ünvânını alan hükümdârı Gazneli Mahmut İslâm edep ve saygısını en güzel öğrenenlerden biriydi. Gazneli Mahmut un Muhammed isimli bir hizmetçisi vardı. Sultan onu çok sevmekte ve ihtiyâcı olduğu zaman devamlı ismiyle hitap ederek çağırmaktaydı. Fakat bir gün onu çağırırken ismini söylemeden babasının ismini kullanarak çağırır. Fakat hizmetçi bu değişik çağırma üslûbundan endişeye kapılır, bir münâsebetini bularak sorar: Sultanım!.. Niçin beni ismimle çağırmadınız da babamın ismiyle çağırdınız? Siz Muhammed ismini çok sever ve hep o isimle çağırmayı tercih ederdiniz!.. Bunun üzerine Ulu Hükûmdar Gazneli Mahmut un ağzından, bizler için de güzel bir ölçü olabilecek olan şu ince ve nârin ifâdeler dökülür: Evlâdım endişelenme!.. Her gün sana Muhammed ismi ile hitap ediyordum. Doğru Zirâ, çağırdığım her defâsında abdestli bulunuyordum. O anda ise abdestim yoktu. O yüzden Muhammed ismini abdestsiz olarak söylemekten hayâ ettim. Onun için seni babanın ismi ile çağırdım. Ne güzel bir ahlâk!.. Bu kadar mı? İslâm Târihi nde daha binlercesi var Bu güzel ahlâk sâhipleri, bu hasletleri ile yaratılış sebeplerini tam mânâsı ile kavrayan insanlardır.

19 12. Kur an a Gösterilen Saygı ve Altı Asır Süren Feyiz ve Bereket Osman Gâzi, misâfir olduğu odada asılı duran Kur an a duyduğu edep ve saygıdan dolayı, ayaklarını uzatarak yatağa yatmamıştır. Kur an a gösterdiği bu saygı sebebiyle olmalı ki Allah (CC) onun kurduğu Osmanlı Devleti ni 6 asır payidar etmiş ve onun torunlarını da aynı ruhda dâim kılmıştır. Ertuğrul Bey'in üç oğlundan birisi olan Osman Bey, beyliğin başına geçtiğinde, 23 yaşındaydı. Şeyhi Edebâli'nin evinde misâfir olduğu bir sırada, onun yatmak için gösterilen odada, Kur'an ı Kerîm'i görünce, saygısından sabaha kadar yatağa yatmadığı ve geceyi uykusuz geçirdiği bildirilmektedir. Bu durumdan çok memnun kalan şeyhi Edebâli'nin, onu kızı ile evlendirmiş olduğu ve ona hayır duâ ettiği birçok kaynakta zikredilmektedir. Osmanlı Devleti nin yıkılış nedenlerinden birinin de son devirlerinde Osmanlı sultanlarının Avrupalılar gibi yaşama özentisi içine girerek eski atalarının ihlâslı yollarından ayrıldıklarına ilişkin görüşlerin de olduğunu burada belirtmekte fayda vardır. 13. İlk Müslüman Türk Kimdi Biliyor musunuz? İlk Türk İslâm a, Peygamberimiz (SAV) Efendimiz in İslâm ı tebliğ ettiği, milâdi 610 yılında girmiş ve İslâm dininin ilk şehidi olmuştur. Evet, bu Türk İslâm ın Mekke döneminde Peygamberimiz (SAV) Efendimiz in dâvetine evet demiş ve azılı İslâm düşmanı Ebû Cehil in çok ağır işkencelerine mâruz kalarak nihâyet onun bağrına sapladığı mızrakla şehit olmuştur. Bu ilk şehidimiz Sümeyye vâlidemizdir. Sümeyye nin Türk olduğunu, Türk olmayan fakat ilmî otoritesi dünyâya yayılmış olan, Prof. Dr. Muhammed Hamidullah söylemiştir. Hamidullah ın târihi kaynaklardan çıkarttığına göre Tâif te, el Haris bin Kalede isimli, tedâvide çok ünlü usta olan, bir doktor vardır. İran bölgesindeki vâliler bile tedâvi için ona gelmektedirler. O yıllarda İran bölgesi, Türk lerin yoğun olarak yaşadığı bir bölge olarak bilinmektedir. Sümeyye vâlidemiz Übülle Vâlisi nin yanında bulunmaktadır ve Pamuk adına sâhiptir. Zaman geçer Übülle vâlisi Tâif teki meşhur doktora tedâvi olur, bundan memnun kalır ve dolayısıyla Pamuk u Haris bin Kalede ye câriye olarak hediye eder. Tâif e gelen Pamuk Sümeyye ismini alır. Sümeyye birkaç defâ evlenir. Son evlendiği kişi Yemen li olan Yâsir (RA) tır. Yâsir den oğlu Hz. Ammar (RA) doğar. İslâm ın ilk yıllarında Mekke de kabîle, soy sop dayanışmasının ne kadar önemli olduğu bilinmektedir. İşte bu ırkçı ortamda Sümeyye Türk olduğu için, gariptir, zayıftır. Kocası Yasir Yemenli dir, o da zayıftır. Bu sebepten, Ebû Cehil gibileri bu âileyi her fırsatta tartaklamaktadır. Nihâyet, bu işkence Sümeyye vâlidemizin şehit olmasına kadar sürmüştür. Bunu duyan Peygamberimiz (SAV) Efendimiz in sözü şu olmuştur: Küfrün işi bitti!..

20 Çünkü şerefli bir Millet ten ilk şehit verilerek kutsal dâvânın ilk tohumu toprağa verilmişti. Düşün ki, sen işte böyle küfrün işinin bitirilişinde Allah ın (CC) seçtiği bu şerefli Millete mensupsun!.. Elhamdülillah de 30!.. 14. Sonuç Peygamberimiz (SAV) in Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim. sözü esas alındığında, evrendeki her şey, ahlâk konusuna indirgenebilir. Her nesnenin, her zerrenin, her yaratılmışın ahlâkı vardır. Ahlâk bozukluğu her şeyi fesada uğratır. Altı asılık Medeniyetimizin gelişim kaynağı hiç şüphe yok ki Allah ın (CC) ahlâkı, ile ahlâklanmış olan Milletimizin sağlam donanım ve ruh yapısıdır. O ruh yapısı ki, kaynağını İlâhî Ahlâk tan almıştır / almaktadır. Milletimizin her bir ferdinin uyanıklığı, ahlâkımızı öyle, dışarıdan sipariş edilmiş sivil itaatsizlik gibi, saçmalıklarla ortaya çıkanları, bir kıl parçası gibi savurup çöplüğe gömecek güçtedir. 30 Anonim, İlk Türk Ne Zaman Müslüman Oldu?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.haber10.com/haber/124384/, En Son Erişim Târihi: 02.10.2012. Serdengeçti, M. S., Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.irfanmektebi.com/yazidetay.php?anadergino=41&ailedergino=41&yaziid=1379&baslik=ben %20ancak%20g%C3%BCzel%20ahl%C3%A2k%C4%B1%20tamamlamak%20i%C3%A7in%20g%C3%B6n derildim, En Son Erişim Târihi: 03.10.2012. Anonim, Allah ın (cc) Ahlakı İle Ahlaklanmak Ne Demektir? Nasıl Olur?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.islamguzelahlaktir.com/allahin-ahlaki-ile-ahlaklanmak-ne-demektir-nasil-olur/, En Son Erişim Târihi: 03.10.2012. Anonim, Allah'ın (cc) ahlâkı ile ahlâklanmak ne demektir?, Alındığı İnternet Elektronik Adresi, http://www.sorusorcevapbul.com/soru-cevap/ahlak/allahin-cc-ahlki-ile-ahlklanmak-ne-demektir, En Son Erişim Târihi: 03.10.2012.