Bizim Dergi. 3 ayda bir yayınlanır. Temmuz 2009 Sayı 14. Bu yayın %100 geri dönüşüm kağıdına basılmıştır



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

T.C. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI TÜRK İRTİBAT HEYETİ BAŞKANLIĞI KOBLENZ / ALMANYA

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ


ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

ISBN :

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

T.C. BURDUR İL ÖZEL İDARESİ. İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü SÖZLEŞMELİ PERSONEL ALIM İLANI

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Tarih:. Yer:. Katılımcı numarası:... Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum tarihiniz:.. Yaşınız:.. Milliyetiniz:.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

3. Global SATELLITE SHOW HALİÇ KONGRE MERKEZİ STK, Kurum ve Kuruluşlarımızın Değerli Başkan ve Temsilcileri,

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

HASAN KABLI GÖREVE BAŞLADI, PERSONEL İSTİFA DİLEKÇESİ VERDİ

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü GÜNDÜZLÜ SAĞLIK MESLEK LİSELERİ BAŞVURU VE KAYIT- KABUL ŞARTLARI İLE İLGİLİ YÖNERGE

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

İsviçre Türk Kadınları Yardımlașma ve Dayanıșma Derneği Türkischer Frauenhilfsverein Schweiz. 27. Genel Kurul Toplantısı 24 Mart 2013

Kahraman Kit ve Akıllı Can. Technical Assistance for Promoting Registered Employment. Kayıtlı İstihdamın Teşviki için Teknik Destek Projesi

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Benimle Evlenir misin?

Sosyolinguistik Görüşme. 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum Tarihiniz:.. Yaşınız:. Milliyetiniz:.

10SORUDA AİLE SİGORTASI

Onceki izlenimdeki sevgi titresimleri sevgili Ugurcan'in izleniminde devam ediyor...

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor



TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

SÖĞÜT BELEDİYESİNE İLK DEFA ATANMAK ÜZERE MEMUR ALIM İLANI

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Menümüzü incelediniz mi?

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç


Çalışma hayatında barış egemen olmalı

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

TBMM BAŞKANLIĞI Uzman Yardımcılığı Aday Başvuru Formu

Sık Sorulan Sorular. TANDEM KÜLTÜR YÖNETİCİLERİ DEĞİŞİMİ Türkiye Avrupa Birliği (AB) Soru listesi:

ERASMUS BAHAR DÖNEMİ Accademia della Moda İtalya DİDEM ALTUNKILIÇ

AİLE & YETİŞTİRME KONULU SORU LİSTELERİ

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

Ali Tezel üstat Sosyal Güvenlik konusunda yapılan seminerlerde sunuma başlamadan önce katılımcılara şunu söyler;

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Orhan benim için şarkı yazardı

Herkese Bangkok tan merhabalar,

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

DOĞANHİSAR BELEDİYESİNE İLK DEFA ATANMAK ÜZERE MEMUR ALIM İLANI

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

ÜRÜN KATEGORİSİYLE İLGİLİ:

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

29 Ekim Cumhuriyet bayramı okulumuzun bahçesinde coşkuyla kutlandı.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

TANDEM - KÜLTÜR YÖNETİCİLERİ DEĞİŞİM PROGRAMI TÜRKİYE - AVRUPA BİRLİĞİ

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU NİSAN 2015

ÜMRANİYE BELEDİYE BAŞKANLIĞI ZABITA MEMURU ALIM İLANI. GİH Ortaöğretim kurumlarından (lise veya dengi okul) mezun olmak.

KFAR KAMA -AA- İsrail'in kuzeyinde, Aşağı Celile bölgesindeki köylerden biri olan Kfar Kama'da (Kama Köyü) 3 bin Çerkes yaşıyor.

ÇANKIRI-ILGAZ (19-20 Şubat 2011)

Kahraman Kit Misafirlikte

KOLOĞLU HOLDİNG A.Ş. tarafından eğitim- öğretim yılında üniversite öğrencilerine burs verilecektir.

Mutlu ve Başarılı Çocuk Nasıl Yetiştirilir?

Sevgili Medine Abla - O Artik Bir YIBO Öğretmeni

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

13 Mart 2009 Cuma, 12:20 GÜNCEL. A.A Nursel Gürdilek. İşitme engelli çocuklar için Türk-İsrail işbirliği

Özel Amerikan Robert Lisesi Eğitim Yılı. Çocuk İnceleme Merkezi Değerlendirme Anketi

Zengin Adam, Fakir Adam

Bunların takibini kolaylaştırmak için tüm haberlerin tek bir noktada eksiksiz ve güncel şekilde bir araya getirilmesi gerekiyordu.

Transkript:

3 ayda bir yayınlanır Temmuz 2009 Sayı 14 Bu yayın %100 geri dönüşüm kağıdına basılmıştır

-2- Sevgili Üyelerimiz, Öncellikle Derneğimizin kurucularından Sayın Hidayet Hanım'a ve ailesine, Sayın Kenan Aladağ'ın vefatından dolayı başsağlığı diler ve kendilerine sabır ve esenlik dileriz. 22 Mart da Olağan Genel Kurul Toplantımızda Derneğimizin başkanlığına seçildim. Biz ilk duyurumuza her ne kadar bu görevi başarıyla yürüteceğime inandığımızı yazmış olsak da, orada bulunanların arasındaki bir avuç insan dışında hiç kimse beni tanımıyordu. Anlayacağınız seçilmemin tek nedeni başka aday olmaması idi. Hayatım Nisan ayından itibaren hızla değişmeye başladı! Öncellikle olmayan zamanım tamamen tükenmekte. Bunun iyi yanı, bir çok güzel insanla tanışıyor olmam ama davetler, toplantılar ve yapılması gereken sınırsız işler ve projeler hızla birikmekte. Hergün hangisine önce el uzatsak diye yoğun bir şekilde öncelikler listesini belirlemeye çalışıyorum. Tüm bu olup bitenin içinde ilgimi çeken ve aynı zamanda beni bir hayli düşündüren bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Tanıdığım ve tanıştığım bir çok insan bana Derneğimizin ikinci maddesi olan amacımızı soruyor. Ben de kestirmeden açıklıyorum: Burada ve Türkiye'de yardıma muhtaç kadınların ve gençkızların, kız çocuklarının eğitimine... derken, anında lafım kesiliyor ve Ah, neden sadece Türkiye değil? Buradaki insanlara İsviçre Hükümeti bakıyor, siz Türkiye'ye el uzatın, hem karnı aç olan eğitimini sonra düşünsün canım gibi cevaplar alıyorum. Burada insanlara Devlet bakıyor! Eğitimini sonra düşünsün! Değerli üyelerimiz, hangisi olursa olsun neden bize bir devlet İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve baksın ki? Biz kendimize bakmaktan aciz miyiz? Ne biz el uzatan Dayanışma Derneği Adına Başkan bir toplumuz ne de biz aç kişileri doyuran bir Derneğiz! Eğitim Hacer Doğan dediğimiz şey sonraya bırakılır mı hiç? Eğitim değil miki bizleri +41 76 532 2056 yoksulluktan, yoksunluktan kurtaran TEK güvencemiz?! Yazı ve Yayın Kurulu Hacer Doğan Meltem Dirik Nauer Nevin Çetin Meister Selma Öztuna Zuhal Tetikaşar Özlem Gök Emine Yeğin Adnan Mirza Semra Fiz Arıkçı Editör Meltem Nauer Teknik Yayın Sorumlusu Tobias Nauer Fotoğraflar Elıfe Karadaş Tobias & Meltem Nauer Layout Scribus İletişim bizim.dergi@turk-frauenverein.ch www.turk-frauenverein.ch Yazışma Adresi Türkischer Frauenhilfsverein Schweiz Postfach 2461 8401 Winterthur Postcheck: 84-24141-4 Biz yardıma muhtaç insanlara sadece para vermiyoruz! Bizim konseptimiz Hilfe zur Selbsthilfe. Çünkü bunun bugüne kadar en etkili ve gerçekçi bir yardım şekli olduğu ispatlanmıştır. Bir kişiye hergün balık verme yerine, ona olta verip balık avlamayı öğretmek daha doğru olmaz mı?! Ve neden burada kimseye yardımda bulunmayalım? Annem bana herzaman der ki, "Etrafında yardıma muhtaç insanlar varken uzakta arama onları." Elbetteki elimizden geldiğince Anavatanımızda yaşayanları da desteklemek isteriz, ama öncelikle herkes "yerinde" güçlüdür ve biz de gücümüzü olduğumuz yerde göstermeliyiz diye düşünüyorum. Bunu başardığımız takdirde zaten Türkiye bundan yeterince yararlanacaktır. Bu Dernek 31 yıl önce İsviçre'de kurulmuş, ve burada da yapılacak o kadar çok iş varki! Gelin hep birlikte yapalım. Kendimizi herkese tanıtalım. Bir daha hiç kimse bize bu Dernek ne yapar diye sorma ihtiyacı hissetmesin. Herkesin beynine İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği nin adını kazıyalım! Saygılarımla Hacer DOĞAN Başkan kısa adı TFVS olan İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği nin Resmi Yayın Organıdır

-3- İÇİNDEKİLER HAZIRLAYAN BAŞYAZI DERNEK HABERLERİ VE DUYURULAR HacerDoğan... 2 Meltem Nauer...3 İÇİMİZDEN BİRİ Her Yaşam Başka Bir Gezegen Konuk Hacer Doğan SOSYAL SİGORTALAR SAYFA NO Meltem Nauer...12 Adnan Mirza...20 KÜLTÜR, SANAT, YAŞAM VE DÜŞÜNCE YAZILARI Sağlıklı Yaşam ve Yoga/Yemek Üzerine Meltem Nauer...22 Rolleri Değiştik Artık Semra Fiz Arıkçı...24 Özlü Sözler Emine Yeğin... 26 Şiirler Elife Karadaş...27 Püf Noktaları Meltem Nauer...28 Mizah-Karikatür...29 ÇOCUK DÜNYASI DERNEK HABERLERİ Hazırlayan Meltem Nauer Sevgili okurlar Derneğimizin 26. Genel Kurulu sonucunda yepyeni bir yönetim kurulu kadrosu oluştu biliyorsunuz. Nevin Meister arkadaşımız -ki o da öncesinde yönetim kurulunda sadece bir yıl süreyle görev yapmıştı- ve bendeniz -naçizane benim de yönetim kurulunda üç yıllık bir deneyimim vardı- ve dahi yedeklerden de derneğe yıllardır hizmet eden Zuhal Tetikaşar arkadaşımız hariç, beş yeni arkadaş asil ve yedek üye olarak yönetime girdi. Derneğimiz adına heyecan verici yeni bir oluşumdu bu.. İlk kurul toplantımız 1 Nisan Çarşamba günü başkanımız Hacer Doğan'ın evinde gerçekleştirildi. Bu sevimli tarihin! hepimize şans getirmesini diliyorduk ve o gün heyecan ve dernek adına birşeyler yapma isteği ile doluyduk. Konuşacak çok şey vardı ve herşeyden önce birbirimizi tanıyarak, kimin en verimli şekilde, nasıl çalışacağının ortaya çıkması gerekiyordu. Bugüne dek emek emek gelinen noktayı daha da ileriye taşımak çok önemliydi; Türk toplumu adına çok olumlu yeni adımlar atabilmek.. Hal böyle olunca toplantılar birbirini kovaladı. Bir düzen oturtulana kadar neredeyse her hafta toplanma ihtiyacı hissedildi ve bu derginin basımına kadar böylece sürüp gitti. Dergimizin basımı da 13 sayının ardından ilk kez bu hummalı uyum sürecinde gecikmek durumunda kaldı. Selma Öztuna, Aynur Acar...30 Başkanımız Hacer Doğan dernekte, kişilerden bağımsız bir mekanizma oturtulmasına çok önem veriyor. Harika bir şey tabii bu, kimin itirazı olabilir? Onun için planlama, hedef koyma ve işleyiş konularında yoğun çaba sarfediyor. Bu onun gerçekten yetenekli olduğu bir alan ve hepimiz onu takdir ve destekle izliyoruz. Bu arada 26. Genel Kurul'a katılımın, son yıllarda gerçekleşen en yüksek katılım olduğunu belirtmek gerekir. Birçok üyemiz Derneğini sahiplendi. Bu da hepimizi çok mutlu etti. İkram büfesi herzamanki gibi çok zengin ve büyük fedakarlıkla hazırlanmıştı. Bundan sonraki Genel Kurullara daha da yüksek katılımlar olmasını diliyoruz. Şimdi sizleri Genel Kurulumuzdan bir kaç fotoğraf ve aramıza yeni katılan arkadaşların kısa tanıtım yazıları ile başbaşa bırakıyorum. Iyi okumalar!

Seçim sonrası yeni yönetim Kurulu, Zuhal Tetikaşar hariç birarada: Soldan, sağa: Özlem Gök, Meltem Nauer, Zeynep Ekinci (Yüzü görünmeyen), Emine Yeğin, Hacer Doğan, Selma Öztuna, ve en önde Nevin Çetin Meister Selma Öztuna, Özlem Gök ve Emine Yeğin'i kendi kısa anlatımlarından tanıyalım: Selma Öztuna Çok genç yaşta birbirine aşık olarak evlenmiş İstanbullu güzel sanatlarla ilgili bir annenin ve Kastamonulu tıp doktoru bir babanın, aşklarının ilk meyvesi olarak, 21 mayıs 1958'de İnebolu`da dünyaya gelmişim. -4- Çocukluk yıllarım babamın devlet memuru olması sebebiyle Anadolu'nun çeşitli yörelerinde geçti. Tabii tüm öğrencilik yıllarım da. En son, artık annemin de İstanbullu olması sayesinde, babam Hükümet Tabibliği görevinde iken, Moda Kız Lisesi'nden mezun oldum. Tekstil ve moda danışmanlığını kendime uzmanlık alanı olarak seçtim. Hemen akabinde 1978 Eylül'ünde evlendim ve o tarihten itibaren İsviçre Kloten`da yaşıyorum. Buraya gelişimle beraber hemen Almanca kurslarına başladım. Malum Türkiye`de genellikle o yıllarda okullarda ingilizce ögretilirdi. Eşim serbest meslek sahibi olduğu için, yıllarca bir taraftan ona destek olurken bir taraftan da üç çocuk yetiştirdim, daha doğrusu yetiştirdik! 1980 ve 1983 doğumlu iki erişkin oğlum ve1996 doğumlu bir kızım var ve onlar benim herşeyim! Çocuklarımın okula başlamasıyla başlayan ve bugüne kadar gelen süreçte entegrasyon konusunda gerek "Schulpsichologischesdienst" gerekse "Jugentsekreteriat"la yaptığım çalışmalarda "Elternbildung", "Gewaltprävention", "Suchprävention" vs. gibi projelerde yer aldım. Bunun gibi özellikle de kendi toplumumun yararına olacağına inandığım etkinlikler ve sosyal faaliyetlerde, elimden geldiğince, sağlığım elverdiğince destek olmaya çalıştım ve hala çalışıyorum. Bu da bana mutluluk veriyor. Birkaç dernek yönetim kurulunda olmamın nedeni de bu zannediyorum. O kadar yoğun bir yaşantım olmasına rağmen, yıllardır üyesi olduğum ve en son Genel Kurul Toplantısı'nda "hayır" diyemeyerek Yönetim Kurulu'na girdiğim İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğ'inin kuruluş tarihinin de benim doğum günümle aynı olmasını büyük bir tesadüf olarak görüyor, inşallah yeni yönetimle beraber hayırlara vesile olacağımıza yoruyorum.. Yıllardır başarılı çalışmalarıyla güzel işler yapmış olan bizden önceki Yönetim Kurulu'nu ve başlangıçtan bu yana emeği geçen herkesi, bir kez daha kutluyor ve teşekkür ediyorum. Toplum yararına yapılan herşey kutsaldır ve bir nev'i ibadettir diyerek, herkese sevgiler sunuyorum.

-5- Özlem Gök EN BÜYÜK 23 NİSAN KUTLAMASI 1979 doğumluyum. Sakarya Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. İsviçre ye Kocaeli den eşimin işi nedeniyle geldik.7 aydır Zürih Winterthur da ikamet ediyoruz. İsviçre'de Zürih Kantonu ve çevresi olarak tüm Türk okullarının, okul aile birliklerinin, öğretmenlerin işbirliği ile bir ilke imza atıldı ve 1000'i aşkın çocuğun katıldığı bir 23 Nisan Şenliği düzenlendi. TC Zürih Başkonsolosluğu'nun büyük katkısıyla 17 Mayıs Pazar günü Winterthur Eishalle'de gerçekleştirilen organizasyona velilerle birlikte büyük katılım oldu. Çocuklar, yaklaşık altı saat süren gösteri programında çeşitli oyunlar sergilediler. Zürih Başkonsolosumuz Mehmet Emre Bey'in açılış konuşması çok anlamlı ve duygu yüklüydü. Bu sene Mart ayında yapılan genel kurulda İsviçre Türk Kadınları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğimizin yönetim kuruluna girdim. Dernek yönetimine katılarak ihtiyacı olan kadınlarımıza ve çocuklarımıza elimden geldiğince fayda sağlamak istedim ve şu kısacık sürede arkadaşlarımızla yararlı çalışmalar gerçekleştirdik. Bundan büyük mutluluk duyuyorum. Gelecek günlerde derneğimiz daha da gelişip, daha çok ihtiyaç sahibine ulaşabilmesi için hep beraber çalımaya devam edeceğiz. Emine Yeğin Fatsa da 1954 yılında dünyaya geldim. Çocukluğum büyük bir aile içinde mutlu bir şekilde geçti. Liseden sonra Kız Olgunlaşma Enstitüsü'ne devam ettim. Bunun yanı sıra halk oyunları oynadım ve mankenlik yaptım. 1973 yılında evlenerek İsviçre'ye yerleştim. Eşim Mustafa Yeğin emeklidir. İki çocuğumuzdan büyüğü Safiye evli ve iki çocuk sahibidir, oğlumuz Ceren ise bu yıl 10. "Schuljahr"a başlamak üzere olup, kendisine "Lehre" aramaktadır. İsviçre'ye geldiğim yıllardan itibaren değişik şirketlerde dikiş üzerine çalıştım. Şu anda sevdiklerimle beraber olmanın ve ev kadınlığının tadını çıkarıyorum. Derneğimizin amaçlarına ulaşabilmesine katkıda bulunabilirsem ne mutlu bana. Alınan bilgiye göre etkinlik sonrası yapılan değerlendirme toplantısında olumlu ortak görüş bildirilmiş ve bu büyük etkinliğin her sene gerçekleştirilmesi yönünde bir istek kararı alınmıştır. Derneğimiz de bu güzel etkinlikte bir masa kiralayarak gün boyu derneğimizin tanıtımı için büyük çaba harcadı. O günkü tespitimize göre Derneğimizin varlığından daha çok insanın haberdar olması ve bunun için hepimizin sesinin daha yüksek bir tondan çıkması gerekiyor! Sevgili üyelerimiz lütfen hepiniz gönüllü olarak bu konuda derneğimize destek verin ve daha çok insana ulaşmamızı sağlayın.

-6- TC Zürih Başkonsolosu Sayın Mahmet Emre çocuk, genç, ebevyen tüm katılımcılara hitaben çok anlamlı bir konuşma yaptı ve tören başlamadan önce standımızı ziyaret etti. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, dünyada hiçbir ülkede bulunmayan iki farklı unsuru bir araya getiren milli bir bayramdır. Bu bayram bir taraftan Türkiye Cumhuriyetinin temellerinin atıldığı, egemenliğin ilan edildiği anlamlı bir gün, diğer taraftan "yarının büyükleri, geleceğin garantisi" çocuklar için bir şenliktir. 23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisinin açılış günüdür. Her 23 Nisan günü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını birlikte kutlarız. Egemenlik, yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik, yönetme yetkisinin ulusta olmasıdır.

-7- YENİ YÖNETİMİN İLK ETKİNLİĞİ 31 MAYIS "BRUNCH"IYDI Güzel bir Pazar Sabahı. Yer; hepimizin çok sevdiği Winterthur Gutschick. Bir gün öncesinden buluşulup, temel hazırlıklar yapılmış onun için fazla bir telaş yok. Yine de bitirilmesi gereken epey detay iş var. Uyum ve sevinç içinde çalışıyoruz hepimiz. Misafirlerimiz gelmeye başladığında tamamen hazırız onları karşılamaya. Bu ilk etkinliğimizin bir özelliği daha vardı; yıllardır derneğin her türlü faaliyetinde gerek hazırladıkları birbirinden leziz yemeklerle, gerekse mutfakta bulaşıktan, temizliğe kadar yardım ederek büyük sorumluluk alan cefakar ve vefakar sessiz üyelerimiz için bir teşekkür davetiydi bu. Onlar o günün özel konuğuydu. Aralarında özel nedenlerden katılamayanlar da oldu maalesef ama çoğu gelebildi ve hepizimizi çok sevindirdiler sağolsunlar. Fonda hafif bir müzik olsun istedik. Alışveriş keyfi için bir kermes masası da hazırladık. Ayrıca altın piyangosu düzenledik. Herzaman yaşından çok büyük işler kotaran sevgili Yağmur Gönç kermes masasına yardımın yanında, piyango satışımızı da üstlendi yine. Ve altın çok sevgili üyelerimizden Hatice Yürütücü'ye çıktı. Bu sürprizli piyangodan herkes memnun kalmış görünüyordu. Cömert yardımlarınız için hepinize tekrar teşekkür ederiz. A bir de çok sevgili Süreyya Erışık'ın yardımını söylemek gerekir. Kendisi Solothur'dan kalkıp, Bulgur pilavı, köfte ve yaprak sarması getirerek büfemize katkıda bulundu. Kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyoruz. Evet günün sonunda -eşlerimiz sağolsunlaronların yardımıyla etrafı topladık, temizledik. Gerçekten yorulmuştuk ama gelen olumlu tepkiler tüm yorgunluğa değdiğine işaret ediyordu. Ne kadar mı kar ettik? İlk olmasına rağmen 2500 Frank da net gelir elde ettik. Çok güzel başka anlamlı faaliyetlerde buluşmak dileğiyle.

28 HAZİRAN TATİL ŞENLİĞİ KUTLAMASI, İKİNCİ ETKİNLİKTİ Yer Winterthur Eichwäldli. Şansımıza harika bir hava. Ancak gün aksiliklerle başlıyor. Önce Hacer Doğan'ın sevgili eşi Kürşat Doğan bir gece öncesinde müthiş bir bel rahatsızlığına yakalanıyor ve sevgili başkanımız geceyi, ağrılar içinde kıvranan eşiyle beraber tamamen uykusuz geçiriyor. Hal böyle olunca Hacer'in sabah hazırlıklarına gelmesi elbette imkansız ve asıl hepimiz onun moralinin çok kötü oluşuna üzülüyoruz. Derken sevgili arkadaşımız Zuhal Tetikaşar sabah oraya gelirken arabasıyla küçük ama can sıkıcı bir kaza yapıyor, onun canının sıkılmasına hepimiz sıkılıyoruz. Üstelik tüm bunlar olup biterken, herkese ait belli görevler olduğu için, zincir de aksamaya başlıyor. Geri kalan bizler "Hay Allah! şimdi ne yapacağız?' ruh haline girme sınırındayken, mucizevi şekilde herşey tıkır tıkır işlemeye başlıyor. Zuhal herzamanki tevekküllü haliyle sıkıntısını hiçbirimize yansıtmadığı gibi görevlerini de aksatmıyor. Hacer'in görevlerini derhal Emine arkadaşımız devralıyor ve tabii imdadına sevgili oğlu Ceren yetisiyor.. Derneğimizin "Yabancı damatlar"ı Tobias ve Alfred de Kürşat'ın yokluğunu hissettirmemek için ellerinden geleni yapıyorlar ve tüm salonu kendi başlarına düzenliyorlar. Hacer de gün boyu müthiş bir fedakarlıkla, tüm o üzüntü ve uykusuzluğuna rağmen defalarca gidip gelip bizlere destek veriyor. Misafirler -8- gelmeden önce herşey hazırlanıp da, yemekler büfeye yerleştiğinde, ortamın güzelliğine sofranın zenginliğine ve herşeye nasıl saatinde yetiştiğimize inanmakta kendimiz de inanın güçlük çektik. Mutfakta harıl harıl çalışan Selma Öztuna ve Emine Yeğin'ın yanı sıra bizleri etkinliklerimizde hiç yalnız bırakmayan üyelerimiz yine marifetlerini öyle bir sergilemişler, öyle bir destek olmuşlardı ki ortaya çıkan büfe beş yıldızın çok üstündeydi. Bu destekle hepimizin morali çabucak düzeldi. "Allah beterinden saklasın, cana geleceğine mala gelsin!" gibi çok değerli atasözlerimizi hatırlayarak günün akışına neşeyle bıraktık kendimizi. Sevgili Yağmur yine (Bu defa BOŞ YOK Piyangosu) piyango satışını üstlendi. Sizlerin cömertliği sayesinde yine tüm numaraları satmayı başardı. Ona buradan teşekkür ederiz. Kısacası herşeye rağmen el birliği ile güzel bir tatil başlangıcı yaptık. Ha evet Kürşat bey mi? Hızla iyileşiyor. İyileşince spora tekrar başlamaya ve birazcık kilo vermeye de çok kararlı görünüyor. Tekrar geçmiş olsun kendisine. Ve tüm üzüntüye, yorgunluğa değen son haber de; günün net karı yine 2500 Frank. Biz şahsen çok sevindik. Tüm destekçilerimize, misafirlerimize teşekkür ediyoruz.

BÖLGESEL OLARAK EN ÇOK ÜYE WINTERTHUR'DAN Hazırlayan: Nevin Çetin Meister Değerli üyelerimiz, Derneğimizi daha iyi tanımanın hepimiz için önemli olduğunu düşünerek, üye bilgilerinı esas alarak bir istatistik yapmak istedik. Ne varki, sonuçta üyelerimizin hakkından yetersiz bilgiye sahip olduğumuzu, onların isimleri, adresleri ve cinsiyetleri haricinde elimizde hiçbir bilginin olmadığını gördük. Oysa sizleri yakından tanımak, dernekten neler beklediğinizi veya neler verebileceğinizi bilmek, bizlerin sizlere ulaştıracağı hizmet ağını genişletir. Bundan dolayı, kendiniz hakkında bizleri mutlaka bilgilendirin; mesleğiniz, yaşınız,hobileriniz, hatta varsa fobileriniz ve aklınıza gelebilecek diğer ayrıntıları bizlerle paylaşın. Derneğin ya da buradaki Türk toplumunun varmasını istediğiniz nokta ile ilgili düşünceleriniz, önerileriniz de mesela.. Bunları bilmek ortak bilinç yaratmakta gerçekten çok değerli. -9- Ayrıca şikayet ve dileklerinizi bize, memnuniyetinizi herkese ulaştırın. Haziran 2009 ayı itibariyle Merkezi Winterthur`a bağlı,152 üyeli bir derneğiz. (Genel Kurul'u takiben üye sayımızda güzel bir artış trendi gözlendi). Üyelerimizden 86 kişi Winterthur dışından, 2 kişi Almanya`dan ve diğer 63 üyemiz Winterthur`dan olup, onların semtlere göre dağılımı şöyledir: 8400/8402 (Merkez) ; 10 8404 (Oberwinterthur);7 8405 (Seen) ;11 8406 (Töss) ;21 8408 (Wülflingen) ;13 8409 (Hegi) ;1 Ayrıca üyelerimizin 7`si erkek ve 5`i yabancı uyruklu, yabancı uyruklu kişilerle evli üye sayımız ise 16`dır. Son olarak, üyelerimizin %80`i aidatlarını düzenli olarak, yılın ilk üç ayında ödemektedir.

T.C. Zürih Başkonsolosumuz Mehmet Emre Beyin Eşi Sema Emra Hanım İsviçre Türk Toplumunda Kadınlar Arası Güçlü Bir İletişim ve İşbirliği Ağının oluşması için büyük Çaba Sarfediyor İsviçre'deki Türk Toplumuna ait çeşitli sivil toplum kuruluşları arasında iletişimin arttırılması ve bu yolla özellikle kadın konularında faaliyet gösteren sosyal ve dayanışma örgütlerinin arasındaki koordinasyon, dayanışma ve işbirliginin güçlendirilerek İsviçre'de daha örgütlü bir hale gelmelerinin sağlanmasına büyük önem veren Sema Emre Hanım geçtiğimiz Nisan ayında ve diğeri de Haziran'da olmak üzere Zollikon'daki Binderstrasse 57 no'lu rezidansta kadınlara yönelik çaylı toplantılar düzenledi. Özellikle 6 Haziran'da yapılan ikinci toplantının amacına ulaşabilmesi için toplantı öncesinde ortak bir hazırlık çalışması yapılmış, pek çok dernek yönetimi, okul aile birliği başkanları, örgüt temsilcileri ve Türk toplumuna katkısı olacağı düşünülen donanımlı kişilere ait iletişim bilgilerini içeren bir veri listesi oluşturulmuş ve tüm katılımcılara dağııtılmıştır. Sayın Sema Hanımın tüm çabalarını takdirle izliyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz. DUYMAYANLARA DUYURULUR SAYFASI T.C. ZÜRİH BAŞKONSOLOSLUĞU'DAN DUYURULAR A- TÜRK UYRUKLU SÖZLEŞMELİ SEKRETER SINAVI DUYURUSU T.C. Zürih Başkonsolosluğu nda görevlendirilmek üzere 18 Ağustos 2009 Salı günü saat 10:00 da Weinbergstrasse 65 8006 Zürih adresinde - 10 - yapılacak sınavla, T.C. uyruklu Sözleşmeli Sekreter alınacaktır. Sınava katılacak olan adaylarda aranan koşullar şunlardır: a) T.C. vatandaşı olmak, b) Sınav tarihi itibariyle 41 yaşından gün almamış olmak, (18 Ağustos 1969 tarihinden sonra doğmuş olmak) c) En az lise ve dengi okullar ile bu okullara denkliği Milli Eğitim Bakanlığı nca onaylanmış yabancı okullardan mezun olmak, d) Kamu haklarından yoksun bulunmamak; ağır hapis veya altı aydan fazla hapis veya affa uğramış olsalar dahi devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanmak, dolaylı iflas gibi yüz kızartıcı bir fiilden dolayı hapis cezasından hükümlü bulunmamak, e) Erkekler için askerliğini yapmış bulunmak veya sayılmak, f) Her türlü iklim koşullarında görev yapmaya engel durumunun bulunmadığını belgelemek ( Bu belge sınavı kazanan adaylardan istenecektir.) Sınav Zürih Başkonsolosluğu binasında yapılacak olup, katılmak isteyenlerin 15 Temmuz 2009 Çarşamba gününden itibaren en geç 31 Temmuz 2009 Cuma günü saat 12:00 ye kadar T.C.Zürih Başkonsolosluğu Weinbergstrasse 65 8006 Zürich adresine (Pazartesi-Cuma saat 11:00 ila 12:00 arasında) bizzat başvurmaları gerekmektedir. Adaylardan istenen belgeler: a) Pasaportunun aslı ve fotokopisi b) Nüfus cüzdanının aslı ve sureti c) 4 adet yeni çekilmiş fotograf d) Son aldığı diplomanın veya öğrenim belgesinin aslı veya noterden onaylı örneği e) Erkek adaylar için askerlik durumunu gösterir belge f) Adli sicil belgesi. g) Başvuru dilekçesi ve kısa özgeçmiş (Başvuru dilekçesinde iş ve ev adresi, e-mail adresi, telefonu vb. irtibat bilgileri muhakkak kayıtlı olmalıdır.)

- 11 - Sınav konuları: Yazılı Sınav: Her biri birer saat sürecek olan yazılı sınav Türkçe den Almanca ya çeviri, Almanca dan Türkçe ye çeviri, Matematik ve Türkçe Kompozisyon olmak üzere dört ayrı bölümden oluşmaktadır. Yazılı sınavda başarılı olan adaylar tarih ve saati bilahare ilan edilecek olan sözlü ve uygulamalı sınava çağırılacaklardır. Sözlü ve Uygulamalı Sınav: Bilgisayar bilgisi ( Bilgisayarda yazı yazma ve program kullanımı) Genel kültür (Osmanlı ve Türk İnkilap Tarihi, Türkiye ve Dünya Coğrafyası) Sınavlara girerken pasaport ve nüfus cüzdanının aslının ibraz edilmesi gerekmekte olup aslını ibraz edemeyen aday sınava kabul edilmeyecektir. Sınav başvurusuna ilişkin ilave bilgi almak isteyenler hafta içi 14:00-16:00 saatleri arasında 0(041).44.368.29.00 numaralı telefondan T.C. Zürih Başkonsolosluğu nu arayabilirler. B-HUKUK DANIŞMANLIĞI HİZMETİ Vatandaşlarımızın maruz kaldıkları hukuki ve adli konulara ilişkin sorularını yazılı veya sözlü cevaplamak ve bunlara çözüm yolları önermek üzere Başkonsolosluğumuzda 5 Haziran 2009 tarihi itibariyle ücretsiz hukuk danışmanlığı hizmeti başlatılacaktır. Hukuk danışmanımız Avukat Emrah Erken Cuma günleri 08:30 12:30 saatleri arasında Başkonsolosluğumuzda vatandaşlarımıza danışmanlık hizmeti verecektir. Danışmanımızla görüşmek isteyen vatandaşlarımızın müracaat sırasında bu taleplerini belirterek isimlerini ve iletişim bilgilerini (adres-telefon-cep telefonu gibi) görevli memura kaydettirmeleri ve avukatımızdan randevu almaları gerekmektedir. Hukuk danışmanımızın vatandaşlarımızın İsviçre de maruz kaldıkları uyum sorunları, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, ayrımcılık içerikli eylem ve uygulamalar, ayrıca, göç ve iltica yasaları gibi mevzuat değişiklikleri ile giderek çeşitlenen sorunları karşısında hukuki ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir boşluğu kapatacağı düşünülmektedir. C-EĞİTİM VE MESLEK EĞİTİMİ DANIŞMANLIĞI HİZMETİ İsviçre'de yaşayan vatandaşlarımızın öncelikli sorunları arasında eğitim alanında karşılaşılan güçlükler gelmektedir. Okulda ve daha sonra meslek seçiminde karşılaşılan sorunlarda sizlere yardımcı olmak üzere Başkonsolosluğumuzda "Eğitim ve Meslek Eğitimi Danışmanlığı" hizmeti verilmektedir. Bu hizmet, her Cuma günü 9:00-12:00 saatleri arasında, Zürih Kantonu'nun entegrasyon ve eğitim projelerinde uzun yıllardan beri ortak çalışmaları bulunan Eğitim Uzmanı-Yeminli Tercüman Hülya Lükel tarafından ücretsiz olarak yerine getirilmektedir. Çocukların geleceği açısından çok önemli olan eğitim ve meslek seçimi konularında, sizlere yardımcı olmak üzere, Başkonsolosluğumuzun Zürih Kantonu ile birlikte sağladığı bu hizmetten en geniş şekilde yararlanmanızı bekliyoruz. D-BAŞKONSOLOSLUK'TA KİTAPLIK AÇILMIŞTIR Başkonsolosluğa müracaatta bulunan vatandaşlar diledikleri takdirde kitaplıktan ödünç kitap alma imkanına kavuşmuştur. Cuma Günleri 09.0012:00 arasında Nurcan Badak hanım gönüllü olarak vatandaşların, ödünç kitap alma işlemlerine yardımcı olacaktır. Bu hizmet ücretsizdir.

- 12 - İçimizden Biri Her Yaşam Başka bir Gezegen Sevgili okurlar, Hacer Doğan'ı ağırlamanın heyecanı içindeydim bu kez. Sırf sizler için değil, kendim için de "didikledim" onu. Neden mi? Benim kendi özel yaşantımla örtüşen yanları vardı ve yaşantısının ve o yanları konuşurken ikimizde karşılıklı oluşacak etkileşimi öğrenmek için can atıyordum. Ve de tabi ki kendisi Derneğimizin yeni başkanııııııı; herkesin bu çok hoş ve alımlı hanımı bir an evvel daha yakından tanımak isteyebileceği gerçeğini göz önüne alıyordum. Yollarımız bundan bir kaç yıl önce kesişti onunla. Eşim Tobias'ın RAV'ta danışmanlığını yapıyordu. Kader işte. Nereden nereye? İlk izlenimimiz çok çalışkan, işini çok ciddiye alan biri olduğu idi. Hiç unutmuyorum. RAV'taki konumundan dolayı söyleşi yapmak istemiştim. Kabul etmişti ve titiz bir çalışmayla son derece değerli bilgiler vermişti bizler için. Zaman içinde bağlantıyı koparmadık. Derneğimizin etkinliklerinden haberdar ediyordum kendisini. Kısa sürede üyemiz oldu (Eşi Kürşat'ın da katkısını unutmamak gerek bu konuda). Etkinliklerimize ailesiyle katıldı. Tüm vasıflarıyla daha yakından tanıdıkça Dernek için çalışabileceğini şahsen ben hayal etmeye başlamıştım bile. Eski yönetimden sevgili arkadaşlarımız yönetim kurulundan ayrılmak isteyince de benim aklıma gelen ilk isimdi Hacer. Hayallerim ziyadesiyle gerçekleşti anlayacağınız! Genel Kurul'dan bu yana çok sık buluşuyoruz, abartmıyorum hummalı çalışıyoruz hep beraber. İzlenimlerimde yanılmadığımı görmekteyim. Hacer çok çalışkan, akıllı ve en önemlisi çok iyi niyetli bir insan. Altın gibi bir kalbi var. Bunlar övgü değil gerçek düşüncelerim. Söyleşi için onun Embrach'taki evinde buluştuk. Minik kızı Aylin de eşlik etti bize ve doğrusu o küçücük yaşında rahat çalışma ihtiyacımızı kavrayarak hiç yaramazlık yapmadı. Teşekkürler Aylin'ciğim sana. Hadi bakalım yeni başkanımızı hep beraber tanıyalım şimdi. Keyifli okumalar dilerim size. MN: Hacer'ciğim selam. Seninle tersten başlayalım hayat hikayene derim. Mart sonundan itibaren derneğimizin başkanlığını yürütüyorsun, neler olmakta yaşantında. Seçilmeden önce neler düşünürdün dernek hakkında? Şimdi neler düşünüyorsun? HD: Doğrusu seçilmeden önce hiç bir düşüncem yoktu, seçileceğim diye de hiçbir düşüncem yoktu. Seçildiğim zaman da şoktan ötürü bir müddet düşünemedim. (Gülüşmeler) Kendime geldiğimde "Aman Tanrım ne yaptım?" diye düşündüm açıkçası ve baş yazımda da belirttim, bir yığın iş olduğunu farkettim ve işte hep bunlar aklımda, hangisini önce yapalım? Hangisine önem verelim? Bütün işleri yapamayacağımıza göre sürekli bir şekilde öncelik belirlemeye çalışıyorum. MN: Yani beyninin arka fonunda sürekli dernekle ilgili düşünceler mi oluştu, diyorsun? HD: Stratejik planlama olarak evet. MN: (Gülüşmeler) vallahi tebrik ederim, bence bu çok iyi haber! HD: Benim de tabiki dernekten beklediğim bazı şeyler var. Mesela Üyeler ne istiyor bizden, Dernekten beklentileri nedir? MN: Daha çok tepkiye ihtiyacımız var değil mi üyelerden? HD: Evet! Üyelerden bize yazmalarını istiyorum. Biryerlerde birşeyler anlatıldığı zaman bir kısmı o

- 13 - anın heyecanı ile unutulabiliyor. Bize isteklerini yazılı bildirirlerse çok iyi olur. Dernek işi bir alışveriştir. Biz onlar için varsak, onlar da bizim daha iyi çalışmamız için var. Haliyle bizlerin de onlardan beklentileri var. Onlar bize ne verebilir? MN: Aidatların düzenli ödenmesi bile derneğimizi ne kadar güçlendirir değil mi? HD: Tabi ve bir önemli konu da, herkes birer üye getirse, dernek nüfusu ikiye katlanır ve bir o kadar daha güçleniriz. Bunun altını çizmek istiyorum. MN: Pekala atmak istediğin en önemli adım nedir? Yani bu Dernekle ne yapılabilir sence? HD: Derneklerle çok şey yapabilir. Derneğin gücü ve felsefesi çok önemlidir. Biz bir kadınlar derneğiyiz, bunu göz önünde tutmak gerekir! Benim en büyük hayalim, kadınların güçlü olmaları. Her kadının! Hiç bir kadın bu dünyada kadın oldugundan dolayı Tanrı'nın bile ona verdiği temel haklarını alamaması gibi duruma düşmemeli. Kız çocuklarımız eğitim sorunu yasamamalı vs vs! Yapılacak o kadar çok iş var ki, biz bu "brunch" etkinliklerimizi bitirdikten sonra ve baloya geçmeden önce, ekip olarak yeni bir strateji üzerinde çalışacağız. Bu konuda tabi ki herkesin fikirleri var. Bir fikir havuzu yapacağız, herkes fikirlerini oraya atacak ve sırayla çıkarıp, uygulamaya koyacağız. Benim fikirlerim eğitim konusunda. Eğitim bir çok işin temelidir, ama tek başına yeterli değildir. Eşimin severek kullandığı ve benimde çok hoşuma giden sözü okumak cehaleti alır, eşeklik ise baki kalır (gülüşmeler). MN: Bence bu fikirler çok heyecan verici. Hacer'ciğim bu konular olgunlaşıp, ortaya çıktıkça konuşulur, yazılır çizilir, duyurulur. Ben söyleşinin dernek kısmını burada kapatıp, artık Hacer Doğan'ın özel yaşantısına geçmek istiyorum izninle. Başyazında belirttiğin üzere, Genel Kurul'da bulunanlardan bir avuç insan tanıyormuş seni (gülüyoruz), üyelerimiz bilsinler, bu derneğin başkanı nasıl yaşar, prensipleri, özel zevkleri nedir? HD: İnsanın kendi özel yaşantısından bahsetmesi ne kadar zor bir şey farkında mısın? (Gülüşüyoruz sürekli). Nereden başlayım? Hangisi önemli? Bir zamanlar prensibim, prensipsiz yaşamaktı, ta ki onun da bir prensip olduğunu anlayana kadar. MN: Neler yaptın? D: Hımmm.. çok şeyler yaptım. Benim yaşamımda iki başlıca dönem var. Evlenmeden öncesi ve evlendikten sonrası. İkisi de çok güzel. İyi ki ikisini de yaşamışım ve yaşıyorum. Bir de Swissair dönemim çok güzeldi, dünyaya açılan bir kapıydı benim için orası, bolca gezdim dünyayı! MN: Kaç yıl çalıştın orada? HD: 12 yıl, çok da yoğun çalışıyorduk. Bazen haftanın altı, yedi günü çalışırdık. Aşırı bir hız vardı, 16 saat çalıştığımız günler olurdu, ama yine de çok zevk aldığım yönleri oldu. Başka kültürleri görme ve tanıma şansım oldu. Çok uluslararası bir ortamdı. MN: Peki Swissair öncesi ne vardı? HD: Okul, bir müddet kararsızlık, iki yıl Cenevre ve Banka. Cenevre'ye Fransızca öğrenmeye gittim. Tabi ki bu Annem ve Babam a açıkladığım offiziell tarafıydı. Bağımsızlığa attığım ilk gerçek adımımdı herhalde. Hem lisan öğrendim, hem de bir restoranın ofisinde yarım gün sekreter olarak çalıştım. Orası o kadar hoşuma gitti ki iki yıl kaldım! Zürih'ten sonra çok rahat geldi bana. Zürih'teki gibi katı kurallar yoktu, Annem ve Babamın bile çok hoşuna gitmişti, onlarda acaba bizde mi gelsek buraya diye düşündüler. MD: Oradan direkt Swissair'e mi geldin? HD: Hayır. Önce bir bankaya girdim ve 2 yıl çalıştım. Kredi kartları ile ilgili bir proje üzerine. Japon kredi kartlarının İsviçre piyasasına girmesiyle ilgili. O sırada İngilizce öğrenmek için Swissair'in lisan kurslarına katıldım. Swissair'den tanıdığım biri bize gelsene deyip duruyordu. Birgün b ni HR (İnsan kaynakları) müdürüyle tanıştırdı, bak işte bahsettiğim kız gibilerinden. Oradan da bana iş teklifi geldi. Yaptıkları iş teklifinden hiçbir şey anlamamıştım, çok tekniki bir konuydu. Uçakların bakım ve teknik kontrolü ile ilgili. Neyse, önce babama danıştım, işten

- 14 - anlamadığımı da anlattım. Babam da "Hah tam sana göre hiç bilmediğin bir konu, macera işte, hemen kabul et dedi." Ben de ertesi gün istifamı verdim ve oraya "Maintenance Control Asisstant" (Bakım kontrol yardımcısı) olarak işe başladım (gülüşmeler). Daha önce hiç bir kadının çalışmadığı bir yerdi. 365 gün ve 24 saat çalışan bir bölüm ve tamamen tekniki bir konuydu. Benden önce en son işe başlayan bir eleman 24 yıl önce işe başlamıştı. Yıllardır hiç bir değişiklik olmamıştı, sonra da birden bire beni gördüler, hem Kadın, hem genç, hem de Türk; onlar için büyük bir şoktu. Çok ilginç şeyler yaşadım diyebilirim, ilk defa İsviçre'de kadın erkek ayrımı yapıldığını gördüm. 25 yaşındaydım, o yaşıma kadar bunu daha önce hiç hissetmemiştim. Enteresan geçti. Bir de çok üzücü bir olay yaşadım. Alitalia ucağının düşüşünü. Kaza araştırma komisyonu koordinasyonu bizim ofisde yapardı, bu konuda beni bir hayli zorladı! Üç yıl teknikte çalıştıktan sonra, oradan 3 yıl yer hizmetlerine geçtim, ama onu hiç sevmedim. Hayatımda herşeyi aynı yaparım ama onu yapmam bir daha! MN: Yani yaşamımdaki herşeyi tekrarlayabilirim ama bunu asla mı diyorsun? HD: Kesinlikle evet, bankaya bile giderim, oraya gitmem (gülüşmeler) MN: Sonra? HD: Oradan sonra planlamaya geçtim ve işimi buldum! Planlama benim için biçilmiş bir kaftan oldu. Ben önde durmayı sevmiyorum, planlamada arkadasın ve işini yapıyorsun, insanlar için faydalı birşeyler yapıyorsun ama kimse seni görmüyor. Önce kısa vadeli planlamada çalıştım sonra da 5 yıllık planlamaya geçtim. Ve bir gün geldi "grounding" olduk. Şok oldum. MN: Swissair'in iflasını mı diyorsun? HD: Yani o gün uçaklarımız kalkmadı. Paramız bitti, uçaklar havalanmadı. Hepsi böyle pistlere sıra sıra dizildi. MN: Nasıl yani öyle bir gün mü oldu aniden? HD: Ne yazık ki evet, öyle bir gün yaşadık. Aniden mi? Evet, ölümü bekler gibi, geleceğini bilirsin, ama o gün gelince şok olursun. Pilotlarımıza uçuştan önce ellerine bir bavul para veriyorduk, gittikleri yerden yakıt almaları veya kalacakları otelleri ödemeleri için, bir yerden de para bulunması gerektiğini biliyorduk. Bankalardan hiç biri bize para vermedi, sonra aradan yıllar geçti ve o Bankalar da sıkıntıya düştüler MN: Eeeee? HD: Swissair'in "grounding"i ne kadar üzücü olsa da, bir yerde ben hafif atlattım yine de o günleri çünkü "Glückshormon"larım vardı o zaman, yeni evlenmiştim. MN: İşten çıkarıldın? HD: Tabii hemen binlercesi ile beraber. Ondan sonra RAV'a gittim, onlar da bana anında "hoşgeldin" dediler. MN: Nasıl? Sen iş bulmak için gidiyorsun, sana hemen iş mi teklif ettiler? HD: Evet öyle yaptılar bana. Bizim tarafta çalışmaya başlıyorsun diye emir geldi. Tabi ki RAV'A hayır demek de mümkün olmuyor pek. MN: Vallahi senin işlerin de ilginç olmuş, hep ayağına gelmişler. HD: Evet, Dernek de öyle gelmişti hatırlıyor musun?! Neyse başlarda RAV'ta çalışmayı sevemedim, boğulur gibi oldum. Uluslararası bir ortamdan, yerel bir ortama geçiyorsun, biraz şaşkına döndüm doğrusu. Neyse sonra çabuk adapte oldum, ve danışmanlık işininde güzel olduğunu gördüm. İnsanlara yol göstermek, bir hedefe doğru çalışmak, iş bulduğunda sevinçlerini paylaşmak bana çok zevk verdi. Sosyal Sigortalar ilgimi çekti, öylece kaldım. Baktım bu işi de çok severek yapıyorum, kalbimle, aklımla çalışıyorum, bu konuda Weiterbildung yaptım. Aynı anda da Evimizi de yaptırıyorduk, eh Aylin le beraber bütün bu işler biraz zor oldu ama yine de oldu.. MN: Hah Aylin'e geldik (Gülüyoruz). Dur daha önce Kürşat'ı soralım. Kürşat Türkiye'den geldi biliyoruz. Nasıl oldu nasıl karşılaştınız? Vallahi şahsi gözlemim daha ziyade gelin gelirler buraya?

- 15 - Sen bu damadı nasıl getirdin? HD: Evet türk damadı nasıl ithal ettik? (Gülüyoruz) Ben hayatta mühendisle evlenmem demiştim -Swissair teknik bölümde yaşadıklarımdan böyle karar vermiştim. Herhalde büyük konuşmuşum!-, kimse alınmasın Adanalı da istemem demiştim - Hürriyetin 3. sayfasındaki Haberlerde hep Adanalılar var - ama Kürşat hem mühendis hem Adanalı. Bülent'e hem banaydı, artık hayır demedim. (Yine gülüşmeler). Biz o tarihi hala kutlarız. MN: Ah ne hoş! Allah nazardan saklasın. Sizin gibi biribirine değer veren, seven insanları gördükçe ben de çok duygulanıyorum, dünya onlarla güzelleşiyor çünkü. MN: Asla asla deme! HD: Kesinlikle, bundan böyle ancak büyük lokma yiyorum ben de. MN: Eee nasıl tanıştınız? HD: 2000 Yılında İstanbul'da. Ben o zamanlar yamaç paraşütü ile ilgileniyordum. Kürşat da yamaç paraşütü, dağcılık, kayak vs. yapıyordu. Ben o gruba girip çıkarken tanıştık. Ortak bir ilgi alanı anlayacağın. Bu alanın daha da geniş olduğunu gördük zamanla. Haberleşmeye devam ettik, gerek telefon, gerek email. Ben gittim o geldi ve düzenli görüştük. 2000'den 2001 yılına geçen gece harika bir yılbaşı kutlamasına katıldık ve orada birbirimize aşık olduk. MN: Ne zaman evlendiniz? HD: Tanıştıktan tam 11 ay sonra evlendik. İkimiz de mesleklerimiz gereği çok seyahat ediyorduk. O bir ülkede, ben bir ülkede, saat farkından, jet-lag den dolayı haberleşme zorluğu çekiyorduk. Kürşat bundan çok rahatsız oldu ve bana birgün evlenme teklif etti. Ben de "Sen bu teklifi yaparken bir daha düşün çünkü ben bir değil iki kişiyim, promosyon var" dedim, Kardeşimi de kastederek. O da "Biliyorum sorun değil" dedi. "Olsun ben haftaya İstanbul'a geliyorum sen bir daha düşün" dedim. Bir hafta sonra İstanbul'da beni Swisshotel'in, Swissboat'una davet etti, herşey çok güzeldi ve orada tekrar evlenme teklifi etti. Bu teklif artık hem HD: Aslında ben öyle Ağustosta evliliğe ve ihraç gelin veya damatlara karşıydım ama tabi ki evliliğe karşı değildim. Olursa çok güzel bir evlilik olmalı diyordum. Sonuçta iki farklı insan, farklı ailelerden, farklı kültürlerden bir araya gelerek aynı evi paylaşıyorlar. Bu iş aşkla olmaz! Benim bildiğim aşk bir yanar, bir söner. Peki neyle olur? Ancak sevgi ve saygıyla olur. Şimdi o kadar büyük bir sevgi ve saygıyı bulmak da zor gibi geliyordu bana. Yani bana benzer, bana uygun biri olmalı diye düşünüyordum. Ben iki kültür taşıyan bir insanım. Tek İsviçreli veya tek Türk ile olmaz bu iş, bir taraf daima eksik kalıyor derken Kürşat ile tanıştım şanşlıyız! MN: Neden bir İsviçreli ile eksiklik kalıyor diyorsun? HD: Çünkü onda Türk kültürü yok, Türkde de buranın tarzı yok ruhumdaki zenginliği bulamadım tabi ki. Birine işte yemeğimiz şu, kültürümüz bu gibi açıklamalarda bulunuyorsun, diğerinede öbür tarafın eksikliğini anlatıyorsun. Bu da beni çok sıkıyordu. Burada yetişmişlerle de aile farklılıkları vardı, olmuyordu. MN: İnsanlar senin gibi burada yetişmiş olsalar bile aileler arasındaki yapı farklılıkları çok derin diyebilir miyiz? Türklerin birbirleri arasında eş bulmalarında bu farklılıklar sorun mu yaratıyor bu yüzden? HD: Büyük bir sorun. Çocukluğumdan beri hep ilgimi çekmişti. Türk aileleri arasında, bir aile yapısından diğerine uçurumlar vardı. Bunun nerden kaynaklandığını çocukken bir türlü çözemezdim. Hatta ne mutlu bana, iyiki ben benim ailemin çocuğuyum derdim. MN: Peki sizin aile neden gelmiş buraya? HD: Babam Halamla 12 yaşında öksüz ve yetim kalmış ve Halam da yıllar önce Stuttgart'a gelmiş. Babam da "Sadece bir ablam var onun yanına

- 16 - gideyim" diye düşünüyor ve hem Almanya'ya, hem de İsviçre'ye müracaat ediyor. Önce İsviçre'den kabul ediliyor. MN: Evli mi annenle baban o zamanlar? HD: Evet biz daha çok küçükmüşüz, abim ve ben. Babam bizim İsviçreye gelişimizden 9 ay önce geliyor sonra da bizi yanına aldırıyor. Ben geldiğimizde 2 küsur yaşındaymışım. MN: Ben Bülent'ten bahsetmek istiyorum izninle. Ortak konumuz seninle. Senin de zeka özürlü bir kardeşin var, "Down sendromlu". Sence zeka özürlü bir kardeşin ablası olmak nasıl etkiledi seni? HD: Çok etkiledi, hem de mükemmel etkiledi! Bülent'in ablası olmak benim için büyük bir mutluluk. Kardeşim bana çok şeyler öğretti. Yani ona zihinsel özürlü diyoruz, kendim de akıllı oluyorum bu arada, ama asıl onun bana öğrettiği kadar çok şeyi ben hayatımda ne ona, ne de hiç kimseye öğretememişimdir. MN: Mesela en çarpıcı olanı? HD: Şartsız sevgi. Biz normal insanlar şartsız sevgiden habersiz yaşıyoruz. Çocuklarımıza bile şart koyuyoruz. Birini sevdiğimiz zaman mutlaka karşılık bekliyoruz. Onu alamadığımız zaman da çekip gidiyoruz. Bülent'te öyle bir şey yok. Onda olan şartsız sevgi. Bütün hayat bu felsefe üzerine kurulmuş. Bence down sendromlu çocuklar yaşam felsefesini çözmüşler. MN: Yaşam felsefesini çözüp mutlu olmak için ya Bülent gibi olmak, ya da ermiş olmak lazım. Bizim gibi arada kalanlar, hayatı anlamayıp da mutsuzluk çekenler, değil mi? HD: Kesinlikle öyle. MD: Eminim çok güzel anıların, komik anıların vardır Bülent'e dair.. HD: Olmaz mı? Mesela Kürşat ile evlenmeye karar verdiğimizde ben Kürşat'ı ailemle tanıştırmak istedim. O sırada bizimkiler Antalya'da yaşıyordu. Bülent ile aramızdaki ilişkide çok çok yoğun. Bülent Kürşat daha gelmeden iki gün önce huylanmaya başladı. "Neden geliyor? Gelmesin bize!" diyor. Annemle biz de onu sakinleştirmeye çalışıyoruz. Neyse Kürşat geldi aldım onu havaalanından. Akşam yemeği yiyeceğiz beraber. Ortam resmi biraz tabii. Kimse ne konuşacağını bilemiyor, kem küm ediyor. Bülent de Kürşat'ın yanında oturdu. Annemle bizim gözümüz de hep onda; nasıl reaksiyon verir bilmiyoruz çünkü. Ve birden Kürşat'ın koluna dokundu ve dedi ki beni göstererek bak evlenmek yasak, tamam mı?! Tabii herkes önce şok oldu ve hemen ardından da bir anda kahkayı bastık. O anda tüm Bülent annesi Mualla Ateş ile buzlar çözüldü ve ardından derin sohbet başladı. (Biz de kahkaha ile gülüyoruz). Düğünümüz de ilginçti. Nikah masasında oturuyoruz o esnada Bülent yan tarafta ağlıyor, titriyor. Annem de, babam da kendini kaptırmış, kimse Bülent'le ilgilenmiyor. Benim de aklım Bülent'te şimdi ne yapacak acaba diye endişeleniyorum. Evlendiğimi unuttum, Bülent'i kolluyorum. Bana nikah memuru evlenmek istiyor musunuz diye sorduğunda ben evet dedim, Bülent de "hayııııııııır!!!" diye hem bağrıyor hem ağlıyor, hem titriyor. Kürşat da evet derken aynı şeyi yaptı. İyiki Nikah memuru da Bülente dönüp kandıramadın onları dedi! Sonra biz düğün dansını ederken, yanımıza gelip Kürşata dediki "Hadi bakalım bu kadar evlilik yeter boşanın artık!" Kürşatla gezmeye gidip döndüğünde ise "Abla bu var ya başka fıstıklara bakıyor" derdi muzip muzip, ben Kürşat'tan ayrılayım diye. MN: Ah Hacer ben hiç kıyamam ona. Sana olan düşkünlüğü çok fazla. Hiç istemeyerek konuyu değiştiriyorum. Herkese sorduğum, sormak için can attığım bir soru var sırada. Bu entegrasyon hakkında ne düşünüyorsun? Bu kelimeden hoşlanmıyorsun biliyorum ama! HD: Hem de hiç hoşlanmam. Hani Türkçe'de bir deyim var. Bir şeyi birine kırk kere söylersen olurmuş diye, ben de bu lafı 40 senedir 40 bin defa duydum ama İntegrasyon konusunda pek birşey olmadı. Kimse bunu gerçek anlamını kullanarak ve isteyerek

- 17 - söylemiyor herhalde. Burada kullanıldığı haliyle, bizden birşey beklenerek söyleniyor, ama entegre olmak iki taraflı bir şeydir. Bütün entegrasyon projelerinin başarısı ve ciddiyeti de tartışılır eğer hepsini teker teker analiz edersek. Bu proje sonuçta en çok kimin işine yarıyor diye bir göz atmak lazım! Onun için ben bu kelimeyi duyunca geriliyorum biraz. MN: Biliyorum farkettim ama bu da bir gerçek. Toplumda böyle bir kavram var, biz kaynaşma diyelim her ne kadar kanımca tam karşılığını vermese de. İki toplumun birbirleri ile kaynaşmasını nerede görüyorsun? Yürütülen projelere şüpheyle bakmak gerektiğinden söz ettin? Nedir peki sence bu kaynaşma ya da entegrasyon, neden söz etmek gerekir? HD: Ben bir ülkeye yerleşmeye gidersem önce oranın lisanını öğrenirim, eğitim sistemini öğrenirim, politikasını öğrenirim. Hayata dair her ne kadar sistem varsa öğrenirim. En azından göz atarım. Ama bu demek değil ki, tıpatıp onlar gibi olurum! Bunları öğrenmekle zaten dediğin kaynaşma oluyor. Biz Türkler ne deriz? Bir lisan, bir insan. Lisanı bildikten sonra kaynaşıyorsun o toplumla, istediğin ve onların da istediği kadar. Tabiki lisanını bilmediğin zaman bu iletişim bile kurulamıyor. Bu toplumun verdiği karar, birde bu olayın politik yanı var. Biliyorsun 17 Mayıs'ta 23 Nisan şenliği yapıldı Winterthur'da, bu kez ilk defa 1000 çocukla bayramımızı kutladık her Yıl kutladığımız gibi. Entegre olmuş veya edilmiş olsaydık bizim çocuklarımız orada kendi başına bayram kutlamazlardı herhalde değil mi? Her Türk çocuğun yanında bir de İsviçreli çocuk olurdu. Demekki entegrasyonda henüz başarıya ulaşılamadı! Bence bu konuya biraz da ticaret ve tabiki politika bulaştı. MN: Kimseyi suçlamak istemem ama gerçekten haklısın galiba. Off ne karmaşık herşey. MN: Peki Hacer boş zamanın, varsa tabii, çocuktan, kariyerden, ev işinden, hele şimdi de dernekten vakit buluyorsan ne yapıyorsun, sadece sana ait olan bir zaman dilimi bulduğunda nasıl değerlendiriyorsun? HD: Boş zaman mı? O ne demek Meltemciğim? (Karşılıklı kahkaha atıyoruz). Ben sana şöyle söyleyeyim; Aylin'in haftada üç kez programı var. Baleye, koroya ve yüzmeye gidiyor. Dernek başkanlığını üstlendikten sonra bizim artık hiç özel hayatımız kalmadı. Ondan öncesinde, bizim zevkimiz neydi? Dağlar bizim en büyük zevkimizdi diyebilirim. Her yıl kayak tatiline gideriz. (O esnada eve yeni gelen Hacer'in eşi Kürşat, konuşmalarımızı duyup, bir de kocası olduğunu hatırlatıyor Hacer'e ve hep beraber gülüyoruz). Bizim Kürşat ile ortak zevkimiz kayak ve trekkingdir. Çok şükür Aylin de çok seviyor, ilgi duyuyor. Kürşat, Aylin iki yaşına geldikten sonra vakitsizlikten yamaç paraşütünü bıraktı. Bunu yanı sıra seyahat, tiyatro, sinema, konserler ve aile ile arkadaşlarımızla hayatımızı zenginleştiriyoruz. Eh Aylin ile beraber çocuk filmleri de izler olduk (Gülüyoruz), ama artık Aylini çoğu yere götürebiliyoruz, o da zevk alıyor. MN: Anladığım kadarıyla çok haraketli bir yaşantın olmuş. Tüm bu hareketlilikten çok tecrübeler edinmiş olduğun ortada. Zaten insan sürekli değişen, devinen bir varlık. Şu anda bulunduğun noktada bizlerle paylaşmak istediğin bir düşüncen var mı? Okuyucuya ya da belli bir kitleye mesajın? Hayatımda şunu derinlemesine anladım, içselleştirdim diyeceğin bir şey? HD: Hayatımın bana öğrettiği felsefe şöyle her olaya sevgiyle yaklaşmak insanın hayatını mükemmelleştiriyor ve kolaylaştırıyor. Bir olaya sevgiyle yaklaştığın zaman onun göründüğü gibi olmadığının farkına varabilirsin. Bu dünyada bir hayli kötülükler var, ama onları yok etmemiz gerekiyor, yoksa biz yok olacağız! İlk adımı da başkasından beklmemeli, kendin atmalı, böylece hem sevgi dolu hem de bilinçli olursak bir çok engelleri aşabiliriz! MN: Çok güzel.. Pekala Hacer'ciğim ben bu söyleşileri yaparken ortaya çıkmasını istediğim bir

- 18 - konu daha var. O da yıllar öncesinin İsviçresi ile bugünün İsviçresi arasındaki farklar. Senin gözlemlediğin biçimiyle bu farklar nelerdir? HD: Mesela küçükken annem bana dantel çorap ve rugan ayakkabılarımı giydirir, süsler Zürih Gölü'nün etrafındaki parka götürürdü. O zamanlar çimenlere basılmazdı. Herkes asfalttan yürürdü. Herkes cicilerini giyer gelirdi. Ama şimdi Pazar günleri Zürih Gölü'nün etrafına gittiğin zaman çok farklı manzaralar görüyorsun. Bu benim için süper bir değişim işte. MD: Olumlu bir değişim mi senin için? HD: Tabiiki. Demekki insanlar yaşamaya başladılar! Sınırlarını yıkmışlar hep beraber ya da yanyana yaşar olmuşlar. Eskiden sokak kahveleri yoktu. Herkes içerde otururdu, kimse bahçesinde oturup yemeğini yemezdi. Şimdi öyle değil. Artık kapılarını açtılar ve sokaklara döküldüler bu da çok şeyleri değiştirdi ve güzelleştirdi. Ama kanımca İsviçrelileri bu değişikliklere uğratan bizler değildik. MD: Peki çocukken neler farklı gelirdi sana? HD: Ben buraya geldiğimde 2-2,5 yaşında olmama rağmen ilk burdaki insanların farklı konuştuğunu farkettiğimi hatırlıyorum. "Bunlar da konuşuyor ama bizim gibi değil" diye düşündüm (Gülüyoruz). MN: Sen bunu net hatırlıyorsun yani, gerçekten ilginç. HD: Evet başka şeyler de hatırlarım; hatta annem inanmazdı bana ama detaylı anlatınca gerçekten öyle olmuştu diyor. Demekki çok etkilenmişim, hafızama yer etmiş. Küçükken hep izleme pozisyonundayım, onu hatırlıyorum, sürekli karşılaştırıyordum; onlar nasıl? Biz nasılız? Sonra da ben birini seçmek mecburiyetinde hissederdim kendimi o da bunalım yaratırdı ben de. Buna kendimi niye mecbur hissettim bilemiyorum. Oysa annem babam beni öyle bir seçime hiç zorlamamıştı. Sonra dilediğim gibi seçerim, istediğimi alıp istemediğimi bırakırım felsefesini geliştirince birden rahatladım ve hayatım güzelleşti. MN: Peki bu ülkeyi bu kadar temiz ve düzenli yapan bu kadar küçüklük mü sence? HD: Yok hayır sanmıyorum. Ülkenin coğrafi, iklim yapısı çok önemli bir kere. İsviçre'nin havasında öğleden sonra çalışan birinin verdiği verimliliği Afrikanın sıcağında vermesi imkansızdır. Yani sadece ülkenin kültürü, insanların karakter yapısı değil. MD: Ama yine de benim gözlemim Avrupa ülkeleri içinde tuvaletlerinin, sokaklarının temizliği olsun, uluslararası platformda mesela havaalanlarındaki düzen olsun çok daha farklı İsviçre. Temiz ve düzenli. Burada büyüyen biri olarak nereden kaynaklanıyor bu fark sence? HD: Boşuna "Swiss Quality" bir ölçü olmadı! Evdeki ve okuldaki yetiştirme tarzı ve en önemlisi dinlerinden de kaynaklanıyor bence. Onların dininde çalışkan olmak çok önemli. İncil çalişkanlığı erdemlik sayıyor. MN: Peki ya Türkiye? Sadece tatil için de gitseniz, ne değişimler gözlüyorsun, seni şöyle çarpan, sarsan değişiklikler neler sence bunca yıl zarfında? HD: Herşey! (Gülüyoruz) MN: Başdöndürücü hızda değişiyor değil mi? HD: Türkiye çok hızla değişiyor. İyiye doğru mu? Kötüye doğru mu? Bunu tartışılabiliriz tabii. Politik değişimler konusunda büyük endişelerim var. Ekonomik güce de doğrusu çok hayret ediyorum. Bu şartlarda bu ülkenin parasının çoktan tükenmiş olması gerekirdi ama halen bir şekilde çark dönüyor, ben nasıl dönüyor anlamış değilim, çözemedim! Atatürk bir on sene daha yaşayabilseydi sağlığına biraz daha dikkat ederek, belki Türkiye çok daha farklı bir yerde olurdu. Her defasında Anıtkabir'e

- 19 - gittiğimde dualarımın yanında keşke sağlığına dikkat etseydin de bize bu günleri yaşatmasaydın diyorum. MN: Atatürk'e sitem ediyorsun yani? HD: Aynen öyle, ona hayranım ve gerçekten sitem ediyorum. MN: Kendinde sevdiğin üç özellik nedir? HD: Hımmm.. Birincisi aynı anda çok şey düşünebildiğime inanırım (multitasking), ileriyi iyi görebildiğimi düşünürüm, ve içimde sevgi kaynağını ve onun tükenmez ve sonsuz olduğunu hissederim. MN: Hayatta nefret ettiğin üç şey? MN: İsviçre'deki politik durum konusunda ne düşünüyorsun? HD: Tüm Avrupa'da olduğu gibi İsviçre'nin sağa kayması hoşuma gitmiyor. Ama yeşillerin güçlenmesi beni biraz olsun rahatlatıyor. Bilmem farkındamısınız ama refah düzeyi sürekli ve yavaş yavaş törpüleniyor. MN: Ya hayat pahallılığı? Eskiden daha mı ucuzdu yaşam? HD: Hayır bence tam tersi ve maaşlar da düşüktü, o kadar konfor da yoktu. MN: Peki Türklerin olumlu saydığın özellikleri, ya da İsviçre'de Türkiye'nin keşke şu yönü olsaydı dediğin bir şey var mı? HD: Evet. İnsanların cana yakınlığı. Sosyal ilişkilerde Türklerin bu özelliği olsaydı burada da keşke. Bir de büyük aile yapısı. Ben tabii bunu Aylin doğduktan sonra anladım. Çocuğun büyük aile içinde büyümesi ona sosyal sorumluluklarını çok iyi öğretiyor. MN: Peki Türkler de onlardan keşke şunu alsaydı dediğin özellikler var mı? HD: İsviçrelilerin çalışkanlıklarını, düzenlerini. MN: Sevgili Hacer söyleşiyi bitirirken biraz da eğlence olsun diye şöyle doğaçlama kısacık bir anket yapalım mı seninle? HD: Hmmm.. yapalım hadi. MN: Hayatımda olmazsa olmaz dediğin üç şey nedir? HD: Ailem, Kürşat ve Aylin. MN: En çok sevdiğin üç yemek? HD: Yemek olarak söylemeyim de, Türk, İtalyan ve Çin mutfakları favorim. HD: Mazarretten nefret ederim. Allah*tan bir aksilik gelirse o başka ama minare çalıp da sürekli kılıf hazırlayanlar işte onlardan ve o minare kılıflarından nefret ederim. İkincisi, kötü kalpli insanlardan; aslında onlardan nefretten ziyade korkarım, ve üçüncüsü herşeyin ama hayattaki her konunun radikalinden nefret ederim. MN: Hacer'ciğim tatlı sohbetimizin ne yazık ki sonuna geldik. Sıcaklığın, içtenliğin için çok teşekkür ederim. Harika yemek için de! HD: Asıl ben sana zahmetin için teşekkür ederim. Ama yemek için asıl Emine ablaya teşekkür et sen (Yönetim şemamızdaki Emine Yeğin'i kastediyor).

- 20 - İSVİÇRE SOSYAL SİGORTALAR SİSTEMİ ÇIKMAZDA MI? Adnan Mirza İsviçre'de sosyal devlet mekanizmasının çok iyi bir temele oturduğunu, diğer ülkelere göre çok sağlıklı işlediğini defalarca yazılarımda bildirdim. İsviçre halkının ekonomik durumu, artan işsizlik oranına (2010 yılında %5'leri bulacağı bildiriliyor) rağmen iyi. Ülkedeki bilgi birikimi tüm sektörlerde çok yüksek bir seviyede (Bu ülkede eğitim görenler kapışılıyor) ve en önemlisi devletin borçlanma oranı ülkeyi zora düşürecek bir yükseklikte değil. Yani iflas edecek bir şirket gibi görünmüyoruz kısacası. Tüm bunlara rağmen son zamanlarda bizleri düşündüren ve çözüm bulunması gereken sorunlar var. Bunları şöyle sıralayabiliriz: 1.Sağlık Sigortası ( KV ): İsviçre'de yaşayanlar olarak dünyanın en iyi diyebileceğimiz sağlık hizmetlerine sahibiz. Hastalık veya kaza sonucunda aldığımız hastane veya doktor hizmetleri çok yüksek bir seviyede. Ancak gün geçtikce gördüğümüz bir gerçek var: Tüm bu mega sağlık hizmetlerini nasıl finanse edecegiz? Bunun cevabını ne yazik ki kimse bilmiyor veya bilmek istemiyor. 2010 yılında pirimlere yapılacak zamlar daha resmi bir açıklama olmamasına rağmen herkesi şoke etti. Parlamentoda çeşitli ilgi (interesse) gruplarını temsil eden (Hastalık kasaları, doktorlar, ilaç şirketleri, tüketiciler vb.) parlamenterler birbirlerini karşılıklı suçlayıp, çözümü zorlaştırıyorlar. Halk yüksek seviyedeki sağlık hizmetlerinden feragat etmek istemiyor, ama ekonomik krizden ve İsviçre'de giderek zorlaşan günlük yaşamda artan pahallılığın kendilerini kara kara düşündürdüklerini söyleyerek şikayet etmekten geri kalmıyorlar. Ve de Sağlık Bakanımız ne yazikki gün geçtikce sinirlerine olan hakimiyetini kaybediyor ve böylelikle kimseye yaranamıyor. Bizler de hepbir ağızdan "Bunun sonu nereye varacak?" diye soruyoruz. 2.İşsizlik Sigortası (ALV): Bu sigortanın kasaları daha krizin başında olmamıza rağmen tam takır. İşsizliğin 2010'un sonunda yüzde 5.2'ye dayanarak şimdiye kadar görülememiş (200'000 kişi) sayılara ulaşacak olması, bu sigortanın kasalarını doldurmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Bu yazıyı kaleme aldığımda Parlamentoda yasanın revizyonu icin görüşmelere başlanmıştı. Ekonomi Bakanı Işsizlik Sigortasının pirimlerini yükselterek ve sigorta hizmetlerinin kapsamını düşürerek kasaları tekrar doldurmak istiyor. Ama her zaman olduğu gibi liberal partiler primlerin yükseltilmesine, sosyal demokratlar ve yeşiller de hizmetlerin düşürülmesine karşılar. Şayet politik güçler anlaşamazlar, soruna bir çözüm bulamazlarsa, İşsizlik Sigortasının açıkları büyümeye ve devlete olan borçları artmaya devam edecek. 3.Yaşlılık ve Dulluk Sigortaları ( AHV ): Burada durum o kadar dramatik değil. Ama gelişmeler böyle devam ederse, yani yasa acil bir şekilde revizyona uğramazsa 2020 yılında bu sigorta da açık vermeye mahkum. Yani şu anda kasalar dolu, ama gelecek pek iyi görünmüyor. Önümüzde 11. AHV yasası revizyonu var. Yukarıda belirttiğimiz gibi burada da sol kesim bu revizyona olumlu bakmıyor. Çünkü bu yasa kadınların emeklilik yaşını yükseltmek ve bazı hizmetleri kısmak istiyor. Sağ kesim de erken emekliliğin getireceği finansal yüke karşı. Büyük bir olasılıkla Parlamentoda ve daha sonra halk oylamasında bu yasanın revizyonu red edilecektir. O zaman tekrar başladığımız yere dönecek ve bu kadar senenin boşu boşuna geçirildiğini görecegiz. 4.Sakatlık Sigortası ( IV ): 27 Eylül'de bu sigortanın ilave finansmanı (Zusatzfinanzierung) ile ilgili bir halk oylaması var. Sakatlık Sigortasındaki açık şu anda 14.5 Milyar İsviçre Frankı. Evet yanlış okumadınız, ondörtbuçukmilyar. Bu açık, katma değer vergisinin 7 seneliğine yüzde 8'e yükseltilmesi, borç faizlerinin devlet tarafından ödenmesi ve İhtiyarlık Sigortasından (AHV), Sakatlık Sigortasına (IV) 5.0 Milyarlık bir meblağın (hediye veya hibe açıkçası) aktarılmasıyla karşılanmak isteniyor. Bu değişikliğin halk oylamasını aşması güç gibi görünüyor. Birincisi sigortanın açıkları, ondan maaş alanlar çoğaldığı için gittikçe büyüyor: bu tedbirler fazla bir işe yaramayacak. 1999 yılında sakatlık maaşı alanlar 188'000 kişi iken, bu sayı 2007 yılında 253'000 kişiye çıktı (+ 35% ). İkincisi de ekonomik krizin hakim olduğu zamanlarda vergi yükseltmeleri ile ilgili oylamalar halk tarafından pek itibar görmüyor. Yalnızca katma değer vergisinin yükseltilmesi halka yaklaşık senede 1.1 milyarlık daha fazla vergi yükü getirecektir. Görüldüğü gibi sorunlarımızı çözmek yerine onları ileriye atıyoruz sürekli olarak. Bu kilitlenmiş durum bir gün çözülecek, ilgi (interesse) grupları birbirleri ile anlaşacaklardır. Kesinlikle buna inancım var. Ama kaybettiğimiz günleri geri getiremiyeceğimiz için sonunda bizlerin ödeyeceği fiyat çok yüksek olacaktır. Hepinize huzurlu ve dinlendirici bir tatil diliyorum. Adnan Mirza