Hukuksal ve Vergisel Boyutlarıyla Sermaye Küçültülmesi Ercan Alptürk Yeminli Mali Müşavir I. Giriş Đşletmelerin ticari yaşamlarında çıkışlar ve inişler her zaman vardır ve gelecekte de olacaktır. Bu durum kimi zaman performans ve ticari başarılarla ortaya çıkarken kimi zaman da ekonomik krizler nedeniyle de kendini gösterebilmektedir. Çoğu kez sermaye artırımı başarıya endekslenirken sermaye azaltımı ise doğrudan doğruya başarısızlık veya yetersizliklerle özdeşleştirilmektedir. Aslında her iki karşıt kutbu bu düzlemde değerlendirmek hatalı yorumlara neden olabilir onun için sermaye artırımı salt pozitif karakteri yansıtmayabilir veya sermaye azaltımı ya da sermayenin küçültülmesi de negatif bir duruma işaret olmayabilir. Sermaye azaltılması, sermayenin iş hacmine göre fazla olması ortaklardan birinin ayrılması veya çıkarılması, büyük tutarda zarar meydana gelmesi, nedenlerine bağlı olarak sermaye azaltılabilir., Sermaye azaltılması Türk Ticaret Kanunu'nun 396, 397 ve 398. maddelerine göre yapılır. Kanunun bu hükümlerine göre ancak şirket alacaklılarının haklarının tamamen karşılayacak miktarda aktif varlığı, mahkemece atanacak bilirkişi tarafından tespit edilmedikçe sermayenin azaltılmasına karar verilemez. II. Sermaye Azaltılması Veya Sermayenin Küçültülmesi Türk Hukukunda sermaye azaltımına ilişkin genel esaslar, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 396-398 maddeleri ile 17.01.1957 tarihli ve 9511 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Türkiye Ticaret Sicili Nizamnamesi'nin 64'üncü ve 07.08.1996 tarihli ve 22720 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Sermaye Şirketlerinin Genel Kurul Toplantıları ve Bu Toplantılarda Bulunacak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Komiserleri Hakkında Yönetmeliğin 24'iancu maddelerinde düzenlenmiştir. Anonim ve limited şirketlerin sermayesinin azaltılmasında öncelikle mahkemece atanmış 3 kişilik bir bilirkişi tarafından (bilirkişiler şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesi tarafından seçilir) sermayenin azaltılmasına rağmen alacaklıların haklarını tamamen karşılayacak miktarda aktiflerinin var olduğunun tespit edilmesi gerekir. Esas sözleşmenin sermaye maddesi azaltmayı yansıtacak şekilde tadil edilerek karar altına alınır. Karar alındıktan sonra Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde yapılan ilanla 3.ilandan itibaren 2 ay içinde alacaklıların alacaklarını beyan ederek ödeme veya teminat istemeleri bildirilir. Bilinen alacaklılara ayrıca çağrı mektupları gönderilir. Esas sermayenin azaltılması kararını uygulayıp sonuçlandırabilmek için alacakların ödenmesi veya temin olunması gereklidir. Limited şirketlerde sermaye azaltımı zarar neticesinde
meydana gelen bilânço açığını kapatmak maksadıyla yapılmış olsa bile alacaklılar çağrılır ve bildirilen alacaklar tediye veya temin olunur. Alacaklıları davete ilişkin 3. ilanın yayın tarihinden itibaren 2 ay sonra sermaye azaltımına ilişkin ana sözleşme değişikliğinin yer aldığı ortaklar kurulu kararı /genel kurul kararı, davet ilanların yayınlandığı sicil gazeteleri, bilirkişi raporu-bilirkişi atama yazısı, müdürler/yönetim kurulu ve denetçiler tarafından imzalanmış alacaklıların adı soyadı ve ticaret unvanları ve alacaklarının miktarını gösteren alacaklılar listesi ile muaccel borçların ödenmesine veya temin edilmesine ilişkin belgelerin ibraz edilmesi ile azaltımının tescili talep edilebilir Bir şirket iki sebeple sermayenin azaltılmasına karar verebilmektedir. 1. Şirketin faaliyetini karşılayan kısımdan arta kalan sermayenin şirket bünyesinden çıkartılarak pay sahiplerine geri verilmesi, yani sermayenin bir kısmının fazla olup kullanılmıyor olması gerekmektedir. 2. Şirket bünyesinde ortaya çıkan gerçek zararların ortadan kaldırılması istenmelidir. Türk Ticaret Kanunu'nun 528. Maddesi "esas sermayenin azaltılması hali müstesna olmak üzere ortakların koymayı taahhüt ettikleri sermayenin ödenmesi tecil olunamayacağı gibi ortakların bu borçtan ibra edilmeleri de caiz değildir." hükümlerini taşımaktadır. Bu hükümlere göre, sermayenin azaltılmasında ortakların sermaye taahhüt borçları bulunduğu takdirde bu taahhüt tecil edilebilmektedir. Sermayenin azaltılmasında uygulanacak yöntemler farklıdır. Söz konusu yöntemlerin başında payların itibari değerlerinin düşürülmesi, pay sayısının azaltılması ve payların birleştirilmesi yöntemleri gelmektedir. 1 Anonim ve Limited şirketlerin sermayesinin azaltılmasında öncelikle mahkemece atanmış 3 kişilik bir bilirkişi tarafından (bilirkişiler şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesi tarafından seçilir) esas sermayenin azaltılmasına rağmen alacaklıların haklarını tamamen karşılayacak miktarda aktiflerinin var olduğunun tespit edilmesi gerekir. Esas sözleşmenin sermaye maddesi azaltmayı yansıtacak şekilde tadil edilerek karar altına alınır. Karar alındıktan sonra Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde yapılan ilanla 3. ilandan itibaren 2 ay içinde alacaklıların alacaklarını beyan ederek ödeme veya teminat istemeleri bildirilir. Bilinen alacaklılara ayrıca çağrı mektupları gönderilir. Esas sermayenin azaltılması kararını uygulayıp sonuçlandırabilmek için alacakların ödenmesi veya temin olunması gereklidir. Limited şirketlerde sermaye azaltımı zarar neticesinde meydana gelen bilânço açığını kapatmak maksadıyla yapılmış olsa bile alacaklılar çağrılır ve bildirilen alacaklar tediye veya temin olunur. Alacaklıları davete ilişkin 3. ilanın yayın tarihinden itibaren 2 ay sonra sermaye azaltımına ilişkin ana sözleşme değişikliğini yer aldığı ortaklar kurulu kararı /genel kurul kararı, davet ilanların yayınlandığı sicil gazeteleri, bilirkişi raporu-bilirkişi atama yazısı, Müdürler/yönetim kurulu ve denetçiler tarafından imzalanmış alacaklıların adı soyadı ve ticaret unvanları ve alacaklarının miktarını gösteren alacaklılar listesi, muaccel borçların ödenmesine veya temin edilmesine ilişkin ibraz edilmesi ile azaltımın, tescili talep edilebilir. 1 http://www.alomaliye.com/ruknettin_kumkale_sermaye_azalt.htmsermaye AZALTILMASI-24.10.2008
Sermayenin azaltılması, anonim şirketlerin bilânçolarında yer alan esas sermayenin veya kayıtlı sermayeye sahip halka açık anonim şirketlerde çıkarılmış sermayenin itibari/nominal değerinin indirilmesi sonucunu doğuran bir hukuki işlemdir. Bu işlemde sermayenin tamamının ödenmiş olmasının önemi bulunmamaktadır. Sermaye azaltımı işlemleri aslında, özel nitelikte bir esas sözleşme değişikliğidir. Diğer esas sözleşme değişikliklerinden ayrıldığı nokta ise, sermaye artırımı, faaliyet konusu, kar dağıtımı, genel kurul, yönetim kurulu ve işleyişi gibi konulara yönelik esas sözleşme değişikliklerinin temelde pay sahiplerinin hak ve yararlarının korunmasına yönelik olmasına karşın sermaye azaltımına ilişkin esas sözleşme değişikliğinin münhasıran anonim şirket alacaklılarının haklarının korunmasına yönelik olmasıdır. Sermaye azaltımı özünde iki amaç için tesis edilmektedir. Bunlardan ilki, şirketin sermayenin bir bölümüne artık gereksinim duymamasıdır. Sermaye azaltımında ikinci amaç, şirketin birikmiş zararlarının yok edilerek, bilânço esenliğinin sağlanmasıdır. Üçüncü amaç TTK madde (329/f.1-b.1) uyarınca kendi hisse senetlerini iktisap etmenin bir sonucu olarak yapılan sermaye azaltımıdır. Bu durumda elde edilen hisse senetleri derhal imha edilir. Sermaye azaltımının son amacı ise bazı pay sahiplerinin şirketten ayrılmalarını sağlamak için yapılabilir, bu durumda pay bedellerinin iadesi söz konusu olmaktadır. (ıskat). 2 III. Geçmiş Yıllarda Elde Edilen Karların Dağıtılmayarak Sermayeye Eklenmesinden Sonra Sermaye Küçültülmesinin Vergisel Boyutu Bilindiği üzere, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında vergiden muaf olan kurumlara dağıtılan (karın sermayeye eklenmesi kar dağıtımı sayılmaz.) 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında da tam mükellef kurumlar tarafından, Türkiye'de bir iş yeri veya daimi temsilci aracılığıyla kar payı elde edenler hariç olmak üzere dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf (2) olan dar mükelleflere dağıtılan (Karın sermayeye eklenmesi kar dağıtımı sayılmaz.) ve Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar payları üzerinden bu Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca vergi kesintisine tabi tutulanlar hariç olmak üzere vergi kesintisi yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gel gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilânço veya zirai işletme hesabi esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları belirtilmiş; maddenin 6 numaralı bendinin bir alt bendinde ise tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kişi(borçlu) işletmelerle alacak yüzünden karşı karşıya gelmeyecek, böylece ticari ilişkilerde bir sıkıntıya düşmeyeceklerdir. -Nakit Yönetimi (Finansman Hizmeti): Factoring kuruluşlarının sunmuş oldukları bu hizmetten yararlanan işletmeler, önemli bir kaynak sağlamış olurlar. Đşletmeler, alacaklarının 2 http://www.legalisplatform.net/makale/anon%c4%bom%20%c5%9e%c4borketlerde%20serm AYE%20AZALTIMI.pdf-28.10.2008
vadesini beklemeden, factoring kuruluşundan alacağı on ödeme ile alacaklarının büyük bir kısmını nakte çevirmiş olacak, hammadde alımı gibi maliyetlerini önemli derecede etkileyen satın alımlarını peşin yaparak daha ucuza elde etme olanağına kavuşacaklardır. Đşletmeler alacaklarını factoring kuruluşlarına devir etmek suretiyle, factoring kuruluşlarının kendilerine sağlamış oldukları hizmetlerden faydalansalar da, hiç şüphesiz bu işlemler işletmelere bazı ek maliyetler yüklemektedir. Factoring işleminin maliyetlerini iki ana başlık altında toplayabiliriz Bunlar: a) Finansman Maliyeti: On ödeme tarihinden tahsilâta kadar geçen sure için kullandırılan fona uygulanan, piyasa koşullarına göre belirlenen ücret oranıdır. Finansman maliyeti hesaplanır iken; kullanılan tutar, vadeye kalan gün ve factoring ücret oranı üzerinden hesaplanır ve m müşteriye fatura edilir. b) Factoring Komisyonu: Factoring kuruluşu, sunmuş olduğu kredibilite araştırması, üstlendiği risk ve Tahsilât Yönetimi hizmetleri karşılığında satıcının devretmiş olduğu alacakları üzerinden bir komisyon alır. Bu komisyon oranı; âlici sayısı, âlici riski, fatura büyüklüğü ve sayısı, vade, satıcının taahhüt ettiği yıllık ciro gibi unsurlara göre belirlenir. 3. FACTORING ĐŞLEMĐNĐN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI Factoring kuruluşları tarafından işletmelere verilen factoring hizmetinin işletmeler açısından hiç şüphesiz bir takim avantajları ve dezavantajları söz konusudur. Bu avantajları ve dezavantajları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz. A) Factoring Đşleminin Avantajları: - Faktoring kuruluşlarının işletmelere sunmuş olduğu nakit yönetimi hizmeti ile vadeli alacaklar nakde dönüştürülmek suretiyle, imalat sırasında gerekli duyulan girdilerin peşin alınmasını ve üretim aksamasından oluşacak maliyetlerin azalmasını sağlayarak, işletmelerin verimliliğini ve karlılığını pozitif yönde etkiler. - Factoring kuruluşlarının sunmuş olduğu alacak yönetimi uygulamalarıyla, alıcılara tanınan vade sayesinde, işletmenin rekabet gücü artar, pazar payı genişler. - Factoring işlemi satıcılara vadeli satış yapma olanağı tanıdığından dolayı, satışları olumlu yönde etkilemesi söz konusudur. - Factoring kuruluşlarının sağlamış oldukları istihbarat hizmeti ile riskli firmalar tespit edilerek bu tur firmalarla yapılacak olan ticari faaliyetlerin önlenmesine yardımcı olur. - Banka kredisi kullanımına gerek kalmadan nakit sıkışıklığı sorununu çözerek, likiditeyi pozitif yönde etkiler. B) Factoring Đşleminin Sakıncaları: - Yapılan satışların değeri düşük ve de çok sayıda fatura var ise factoring işleminin maliyeti yüksek olacağından, işletmeler için olumsuz sonuçlar doğurabilir. - Ayrıca bazı satışlardan doğan alacakların factoring işlemlerine konu olamaması da önemli bir sorun olarak işletmelerin karşısına çıkabilir. 4. FACTORING ĐŞLEMLERĐNĐN MUHASEBE SÜRECĐ A. Alacağın Senede Bağlı Olmadığı Durum Đşletmeler tarafından müşterilere yapılan her satış TTK' nda sayılan kıymetli evraklara (bono, poliçe, çek v.b) bağlı olamayabilir. Bu durumda cari hesap çalıştırmak suretiyle
lere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara, b-ii alt bendinde dar mükellef gerçek kişilere, gelir vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından tevkifat yapılacağı hükme bağlamıştır. 22.07.2006 tarih ve 2006/10731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile vergi kesintisi oranları ise (Yürürlük: 23.07.2006), 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı kar payları üzerinden % 15, 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yazılı kar payları üzerinden %15, Gelir Vergisi Kanununun 94'üncü maddesinin 6/b-i,ii alt bentlerinde yazılı kar payları üzerinden %15 olarak belirlenmiştir. Bu durumda daha önce sermayeye eklenmiş olan pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplarının, şirketin sermaye azaltımı yapması sebebiyle ortaklara dağıtılması halinde, işletmeden çekilen tutarların öncelikle kurumlar vergisine tabi tutulması, vergi sonrası dağıtılan kazancın da kar dağıtımına bağlı vergi kesintisine konu edilmesi gerekmektedir. Bu hüküm ve açıklamalar uyarınca, daha önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl karlarının şirketin sermaye azaltılması sebebiyle ortaklara dağıtılması durumunda, Gelir Vergisi Kanununun Geçici 62 inci maddesi de göz önünde bulundurularak kar dağıtımına bağlı vergi kesintisinin yapılması gerekmektedir. Ancak, azaltılan sermayenin geçmiş yıl karlarını aşması halinde aşan kısım üzerinden tevkifat yapılmayacaktır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinde menkul sermaye iradının tanımı yapılmış maddenin ikinci fıkrasında kaynağı ne olursa olsun aşağıda sayılan iratların menkul sermaye iradı olduğu belirtilerek 1, 2, 3 üncü bentlerinde kar payları sayılmıştır. Önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl karlarının, şirket sermayesinin azaltımı aşamasında azaltılan bu farkla ilgili olarak eğer ortaklara bir ödeme yapılırsa, bu takdirde yapılan ödemeler kar dağıtımına bağlı bir işlem olarak kabul edilmeli ve stopaja (vergi kesintisine) tabi tutulmalıdır. Diğer taraftan bilindiği üzere Vergi Usul Yasası'nın mükerrer 298.maddesinin (A) fıkrasının 5.bendinde yer alan açıklama uyarınca "Pasif kalemlere ait enflasyon fark hesaplan, herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulur. Ancak öz sermaye kalemlerine ait enflasyon farkları düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sermayeye ilave edilebilir. Bu işlemler kar dağıtımı sayılmaz." IV. Sonuç Sermaye azaltılması veya sermaye küçültülmesi tümüyle kötü bir durumu göstermez Aksine bazen sermaye azaltmak doğrudan doğruya ortakların mali gücünü artırmaya yönelik olarak da kullanılabilmektedir. Bu nedenle kavramlardan çok işlevler üzerinde durmak önemlidir. Performansı düşük, karlılığı zayıf olan şirketlerde mevcut bulunan sermaye karlılığı yüksek fırsat yaratan sektörlere kayabilir, bu hareket çoğu kez ilgili şirketlerde sermaye küçültülüp ortaklara transfer edilmesiyle gerçekleşebilmektedir. Sermaye azaltımında esasen iki işlem söz konusudur: Đlkinde indirilecek sermaye tutarının serbest kılınması, ikincisinde ise indirilen ya da azaltılan sermaye tutarının mevcut pay sa-
hiplerine iade edilmesi veya başkaca bir amaca tahsis edilmesi söz konusudur. Bu ikincisine azaltılan sermayenin kullanılması da denilmektedir. * Bu makale Mali Pusula Dergisi Ocak 2009 Sayısında yayımlanmıştır.