Ve an gelir. Bu insanın gerçekten beklediği an mıdır? Bilinmez. Alır seni götürür, belki çok uzaklara. Bilmediğin bir yere. Görmediğin bir yere. Ve Attila İlhan yoktur artık. Ondan geriye kalan şiirleri ve bize bıraktığı diğer eserleridir. Kasketiyle, gözlüğüyle bazen bir televizyon kanalından gördüğümüz, belki yolda karşılaştığımız, hiç olmadı fotoğraflarına baktığımız o insan yoktur artık. Belki o da biliyordu ve bunun için yazmıştı... Çoğu insanın lise, belki ortaokul yıllarında tanıdığı şairdir Attila İlhan. İsminin Attila olduğunun çok sonradan farkına varırız belki. 1925'te dünyaya gelen Attila Hamdi İlhan, Nazım ve Aşk'ı için 16 yaşında girer hapishaneye. Yıl 1942'dir ve İkinci Dünya Savaşı'nın sancısı vardır her yerde. Birçok insanın kitaplardan ya da filmlerden gördüğü zamanları bizzat yaşamış bir şairin şiirlerinin içinde barındırdığı acı ve gerilimi hissetmek bizim için çok da kolay olmasa gerek. Bir şair nasıl yaşar nasıl acı çeker, bir acı karşısında ne hisseder peki? Yaşadıkları mıydı onu şair yapan, yaşayamadıkları mı, ya da sadece şair olmak için mi yazıyordu şiirlerini? Attila İlhan 'Askıda Yaşamak' diyor kendisi gibi yaşayanlara. Ve bunu şöyle açıklıyor bir röportajında; "Benim kitaplarımdan bir bölümünün adı 'Askıda Yaşamak'tır. Askıda yaşamak işte budur, bir dakika sonranın ne olacağı belli değildir. Böyle olunca da sen hayali aşklar yaşıyorsun, çünkü hayali bir kadın seninle her an beraberdir." Böyle söylüyor, çünkü sevdiği kadınla evlenemiyor, hayaliyle yetiniyor şair. Bütün bunların sebebi ise adının 'komüniste' çıkması. 1 / 10
Belki Gelmem Gelemem Sen istinyede bekle ben burdayım İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım Çünkü ben buradayım karanlıktayım Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor Şarabım bütün ekşi suyum soğuk 2 / 10
Yanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç Karanlık adamlar hüvviyetini sordu mu Ben senin olmadığını arıyorum Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor sana ait ne varsa Hiçbiri benim değil Belki ölmek hakkımı kullanıyorum 3 / 10
Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git Attila İlhan Paris'e gider birkaç kez. Bir Nazım'ı kurtarmak için, bir kendisini. Orada öğrenir Fransızcayı ve Marks'ı. Paris'i yaşar, Paris'te aşk yaşar onu da yazar. BİRAZ PARİS 4 / 10
- 1. place pigalle telefonlarla geldi telaşlı ve ürkek birdenbire geldi beklemiyordum hayli dargın sesi kalın ve titrek umutsuzluğuma geldi oysa yorgundum üstelik incittim de istemeyerek akşamdı samanyolu patlamıştı bütün sacre coeur silme akordeon mulhouse'lu muydu neydi işte unuttum ilk yudumda ağlamaya başlamıştı 5 / 10
şakakları ter içinde gece saat on kibrit aranıyor göğüs geçirerek bütün sevgilerinde yanılmıştı bir omzuna almış sanki gökyüzünü dudakları masmavi alsace lorrain yüzü cermenlerin en eski hüznü hölderlin bakıyor sisli gözlerinden ellerini şöyle okşayacak oldum duydum nabzının gök gürültüsünü 6 / 10
adı yağmur mu akşamüstü mü uzak bir panayırda ip atlayan çocuklar dalgalar vurdukça sarsılan mendirek gecesi kaydı mı nedense beni arar dilinde özürler bilerek bilmeyerek zenciler çaldı mı cazın hali başka oturduğu yerde içtikçe eksilerek barın camlarına orospular çiziliyor özlem büyük korku epeyce şaka telefonlarla geldi telaşlı ve ürkek birdenbire geldi beklemiyordum 7 / 10
hanidir içimden bir başkası geçiyor gözlerim hanidir ondan uzakta hölderlin'i bırakmıştım artık sevmiyordum Paris'ten sonra tekrar Türkiye'ye döner Attila İlhan ve burada devam eder hayatına. O sadece bir şair değildir elbette. Sanatta çok yönlülüğün olduğunu savunmuş ve kendisi de sadece şiir değil düz yazı, roman, öykü ve senaryo yazarlığı da yapmıştır. Kendisinin şair olarak tanınmasının nedenini ise ilk yayınlanan eserlerinin şiir olmasına bağlar Atilla İlhan. İSTANBUL AĞRISI 8 / 10
Kanatları Yıldızlar Şangır Yine Pançak Demek Limandaki Kapı Yahudi Mavi Diz Eğer Kirli Sirkeci İntihar Anadolu Ağlayan Aldanmıyorsam Yakaları bağlıyor dudaklarını kan önlerinde asfaltlara yine şungur sokaklarını yine pançak kaynarken köpüklü parça İstanbul'san direkler ben ayaklarımın çökmüş boyunlarını parça şiirler bulut cehennem ormanında aydınlatan bulut tüküreceğim ağustos bükmüş dibine dudaklarıma sarmaşıkları Telaviv bütün dökülen geceleri Kulaklarımdan Yine Utanmasam Gözlerimi Kendimi eğer senin dumanları Garı'nda karanfilli üstlerine yine emrindeyim İstanbul'san kan tren içindeki... bakıp fışkırıncaya çığlıklarıyla eğer bakıp Haydarpaşa'dan beni kadar aldatmıyorsa bıçaklanıp tek bandıralar şarkıları tek uzatan büyüteceğim Zehirleyebilirim Sonbahar Tarlabaşı yani pansiyonlarında damla karanlıkları şu bildiğim damla tuttu kadehime Atilla bekarlar tutacak İlhan'i damlatarak buğulanıyor kafiyeler ayaklanıyor İmtihan Tophane Direksiyonlarının Uykusuz Senin Minarelerini Liman Ulan Akşamlar Antenlerinden Neden Peki Gümrük Ağır Çaresiz Burgu ellerin liman çığlıkları gemiler mazot dalgalanıyor İskelesi'nde yassıldıkça kürdan götüren sen tüküren senin yükseliyor koynuna misin eller gibi neden diesel gemilerin dişlerinin dövmeli girmiş üniversite'den mısralarını benim İstanbul durmaksızın duvarlarına kahrım dört ben renkli imdat yapıştıran duvar kıvılcımlari kamyonları böyle yolcu afişleri mi bıçkın arasında devleşiyorlar gemiler abbas fışkırıyor gibi şöförler sarhoş O Koltuğumun Sicilyalı Satır senin kabaralarınla satır burgu balıkçılara zehirler ağrın İstanbul'san okumak altında içime kusan uykularımı boşalttığın istediğim Marsilyalı eski çılgın bir kitap bir dok ezerek yılan diye işçilerine deliksiz gibi götürmek boy senin yaşattığın boy istediğim mi Eğer Kulaklarımdan Yine Ölsem Parasız Hiç Yanılmıyorsam Senin Gözbebeklerimde Bir Ulan Kaç 1949 Sokaklarında Unuttun Sana tekmede bir kere kazandın eğer emrindeyim yine bunu senin Eylül'ünde ıslıklarınsa gün yalnız kalsam yazdım kirpiklerimiz yine sen sen hiçbir ağrınsa ulan kapılarını kalsam mohikanlar kazandın ben İstanbul'san tenhalarda birader postacı kimbilir kulaklarıma gezegenler bilirsin yenildim fışkırıncaya iğneli cüzdanım kasaturalara kırıp mirc kapımı İstanbul gibi beşik kalsam çıktım ve ateş saplanan gibi gibi kadar kaybolsa ben çalmasa demektir dönen yaktık dönmüş çarpılsam her tarafımda bu yalnızlığımdan ıslıklar diken hissettiğim O'nun duygusu. buna kendini, YALNIZLIĞI muhtaçtır, taptık. hayatında bazıları Her DENEMEK şairin yalnız ise üç sadece yalnızlıkla şehir olmaya, vardır. yalnızlığı ilgili Üç bazı faklı arar. anlamlandırmaları şehirde yaşamaya. üç diken farklı Çevresinde, mekânda olduğunu bazı şair düşünürüm şairler olmak. yalnızlıkta Ve ben. yalnızlık Belki bulur şair gecenin yıldızlara bak karanlık tersine içi sahi bir dokunup ağlayasın dışı rüya birazdan mi uzay döner yalan gemisi bulaşmasın ortasında geçiyor dokunma gelir tozu ay mı yolunu ağlayamazsın iskele da anlayamazsın hayallerine yansımalar ne yanarsın batacak ellerine bulamazsın sancak işin var sevmek küçükse yalnızlığı nasıl iyi insan içinde eksikliğin öbürü yoksa midir yankılanır insanı başka kötü insanın büyüğünü da fazlana dene kendisi mü dışında derinden yüreği çıkaramazsın elbet oldu taşıyamazsın tamamlar başkasın kadar Attila sesinden şiiri, İlhan'ı sığacak sabaha gazeteci sağ bunun çıkamazsın olarak derisine bulaşacak olacak derine AĞUSTOS Durduğun Kendini Senin Düşersin birçok kanatların martılarla yorulursun şiirleri yerde insanın ÇIKMAZI radyoda, dur yok bir adını tutma bilmediği bazen da biliriz. bir halde başkası Gazete içine okur satırlarından işleyen. şiirini, bazen okuruz bir müziğin onu bazen, sözleri bazen olmuştur kendionun Bir Gemiler Herkes İşine Evlenirsin, Beni O'nun bitmez muhtaç bu kadar deniz koyup gücüne belki gibi olduğunun sensiz kıyısında mecburdur çok çocuğun koyup yaşasana muhabbetler. baksana bilinen gitsin gitme, otur yanında olur insan. şiiridir bırak senn'olursun Acıdır "Ben olmaması kimi Sana zaman değil Mecburum". mi şaire ki? Onun şiiri Attila yazdıran, hayaliyle, İlhan'dan en hatırasıyla söz büyük açıp acı bu yaşamak. ise şiiri en okumadan çokişte ona 9 / 10
BEN Adını Büyüdükçe İçimi Ağaçlar Bu Karanlıkta SANA mıh gibi büyüyor MECBURUM Sokak Kaldırımlarda şehir seninle sonbahara o eski ısıtıyorum aklımda İstanbul hazırlanıyor gözlerin Ben lambaları bulutlar birden parçalanıyor bilemezsin tutuyorum Sevmek İnsan Tutsak Kimi Birkaç sana bir kimi akşam mecburum zaman yağmur üstü rezilce ansızın sen kokusu yanıyor mudur? Hangi Arkasında Fatihte kapıyı hayat ustura ellerini çıkarır çalsa ağzında kimi kırar yaşamasından yaşamaktan zaman tutkusu yoksun Eski Durup zamanlardan yoksul yalnızlığın bir gramafon bir hınzır Cuma uğultusu korkudur Sana kullanılmamış köşe başında bir deliksiz gök getirsem çalıyor dinlesem yorulur Haftalar Ne Ben Ah Bir Bütün Belki Kötü şilep seni yapsam sana rüzgâr Haziranda Yeşilköy'de körsün ıslanmışsın bilmiyor ellerimde sızıyor mecburum ne saçlarını kırılmışsın tutsam ıssız mavi kimseler uçağa ufalanıyor tüylerin gözlerinden sen götürüyor benekli nereye telâş biniyorsun bilmiyor yoksun ürperiyor içindesin çocuksun gitsem Bu Ayıpsız Ne Sus İçim Hayır Ben Ve uzaklara. kalan kanalından yoktur kurtlar vakit deyip sana sıra başka gelir. fakat bir kımıldıyor mecburum sofrasında adınla yaşamak Bu türlü ellerimizi insanın başlıyorum olmayacak gizli belki bilemezsin.. düşünsem kirletmeden gerçekten denizlerin zor AN GELİR şiirleri artık. Bilmediğin gördüğümüz, Belki ve bize o da bıraktığı bir biliyordu yere. belki diğer Görmediğin yolda ve beklediği eserleridir. bunun karşılaştığımız, için bir an yere. Kasketiyle, yazmıştı... mıdır? Ve hiç Bilinmez. Attila olmadı gözlüğüyle İlhan Alır fotoğraflarına yoktur seni bazen götürür, artık. bir baktığımız Ondan televizyon belki geriye çoko insan paldır gökyüzünde o çalgılar şatârâbân şarabın çünkü kan eski sokaklar gelir küldür heyecan susar biter gazabından ölür anlaşılmaz yıkılır muhabbet heves ölürbulutlar karakollar tutar fena kuşatılmış / taranır tutan kırmızıdır kork kalmaz bir heybet yağmurda ömrünün her hep hayalleri an masmavi direkler sehpada gelir ölen yanlış çatırdar şimşek pişman yasaklanmış hırsızıdır dehşetiyle bir anlaşılmıştır militan yalar yalnızlıktan ölürsiyaset son kaf ne kimseler namlı evvel kalbur selam dağı'nın umut zaman masal saman bilmez pir artık kırılmıştır ardındaki sultan sevdalıları içinde ölür ne nerdeler sabah meydanını kubbelerde çeşmelerden -lâ kanunî görünmez şairler tenhalarında kim -tahrip ilâhe gelir duysa dolaşır süleyman illallah- bir / uğuldar korkudan şiir akar mezarlıktır saf söyleyerek ölür saf sinan bâkî saatlı attilâ gelir ilhan bir gücü bombadır ölür yüksek- patlar ölür zaman 10 / 10