BU YOLDA. Şiirler. Yunus Zeyrek KİTAPTAN SEÇME ŞİİRLER BU YOLDA



Benzer belgeler
Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

Insanı başa taç yaptım. Ne eğildim, ne de saptım. Acılardan ilaç yaptım. Aşık Şahturna Hayatı ve Şiirleri

Çileler sıkıntı yoldaşın oldu Ömrüne her zaman kahırlar doldu Henüz açan gülün çok çabuk soldu Dört mevsim bitmeyen kış mıydın anne

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde.

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Nakarat Alnımızın aklığı kafire kabus olur. Mazlumun canı yansa ahı bize dokunur. 2. Nakarat

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

HİKÂYELERİMİZ FEN VE MATEMATİK ETKİNLİĞİ

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

Nizamettin Kayacan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Şiir Anadan Örnekler. Köyden ayrılalı nice yıl oldu Yıkıldı evimiz selinen doldu Hani bacı kardeş nerede kaldı özlüyorum ben seni güzel Alvar

İ.Ö 100 Temel Eser. Kategori: Şiir Salı, 11 Ağustos :32 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF. Çanakkale içinde aynalı çarşı

Tuğrul Tanyol. Beyaz at. Sönmüş kentleri dolaştım sessizlikte Boş meydanları, kirli sokakları Herkes kendi yankısının peşinde

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

29 EKİM CUMHURİYET BAYAMI ŞİİRLERİ

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

BAYRAĞIM. Atalarım, gökten yere İndirmişler ay yıldızı, Bir buluta sarmışlar ki Rengi şafaktan kırmızı

, ERZİNCAN, TÜRKİYE.

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Firuze Keleş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Peri Kızıyla Çoban Hikâyesi, Orhan Seyfi Orhon, 1919, (Şiirler 1970)

ilkokulu E-DERGi si 23 Nisan ın Önemi Sorumluluk Okulumuzda 23 Nisan Hedef Siir: Egemenlik Ulusundur 2017 Nisan Sayısı Bu Sayımızda:

Uğur Akkaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

GÜZEL SÖZLER. (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile ilgili şiirler

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İLKÖĞRETİM OKULU 2-/A SINIFI TÜRKÇE DERSİ İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ KURSU PLANI

TÜRK MÜZİĞİ PROGRAMI TÜRK HALK MÜZİĞİ SOLFEJ VE NAZARİYATI DERS MÜFREDATI HAZIRLIK SINIFI

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

GİRİŞ... 1 ATLETİZM OYUNLARI... 9 DÜZ KOŞU OYUNLARI...

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

Yazının çıktığı kaynak: Âşık Derdiyar ın Çift Kafiyeli Şiirleri, Erciyes, S. 293, Mayıs 2002, s. 9-10

GÖKLERDE YÜKSELSİN UÇURTMAM 23 NİSAN'DA YANIMDA BABAM

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ATATÜRK'Ü ANIŞ. Adım-Soyadım:...

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum. Bütün çiçeklerini getirin buraya, Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

Anneciğim (Çocuk Şarkısı) Bekle beni anneciğim Bir gün sana döneceğim Pamuk gibi ellerinden Doya doya öpeceğim

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

exlibrary 1. internet yayımı ağustos 2011 ali.riza.esin.net

O.Ö. 100 Temel Eser. Kategori: Türk Şiiri Çarşamba, 28 Nisan :09 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 8945

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Aşık Yanari. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ay Yine Gecikti. Ferhat Şahnacı

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

Takvimdeki Deniz (Şiir İncelemesi)

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

ÂŞIK DAİMÎ (İSMAİL AYDIN)

Cemil Kara. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

23 Nisan Şiirleri. 23 Nisan. Sanki her tarafta var bir düğün. Çünkü, en şerefli en mutlu gün. Bugün yirmi üç nisan, Hep neşeyle doluyor insan.

4 YAŞ EKİM AYI TEMASI

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi UĞUR BÖCEKLERİ ŞUBAT

Bayburtlu Âşık Kurbani: Allah için her an Kurban olmalıyız. Çarşamba, 08 Ekim :21

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

KARACAOĞLAN DEYİŞLERİ

temlerini işlediği şiirlerinden bazıları: Yol Düşüncesi, Sessiz Gemi, Rintlerin Akşamı, Ufuklar, Mehlika Sultan.

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

1. Aşağıdakilerin hangisi eşsesli bir sözcüktür? A) felaket B) deprem C) biz D) bit

AYLIK BÜLTEN NİSAN 2012 OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SINIFI

EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri)

Transkript:

BU YOLDA Şiirler Yunus Zeyrek Millî Eğitim Bakanlığı Türk Edebiyatı Dizisi Ankara 1998 KİTAPTAN SEÇME ŞİİRLER BU YOLDA Şükür olsun vezni aldık heceden Şâirler içinde yerimiz vardır. Kan verir kaleme gündüz geceden, Gayet cömert ilham perimiz vardır. Kimi âşık gelmiş saz vurmuş gitmiş, Kimi, dağa taşa iz vurmuş gitmiş, Kimi, otağ içre diz vurmuş gitmiş, Yollarına kurban serimiz vardır. Ezgileri sinmiş dala yaprağa, Dua ettim yattıkları toprağa, Nâçar menzil düşmüş gözden ırağa Dizde derman, gözde ferimiz vardır. YAKARIŞ Sabahın güneşi vurmadan cama, Kapandım secdene hüsnü ân diye; Nûr yağmuru döktün kuru dünyama, Susuzluk gönlüme bir hüsrân diye. Allah a yönelmiş güneşin eli, Tez elden Rabbine ermek emeli, Aldı bizi gizli gözlerin seli, Yalvardık, yetiş ey kapudân diye. İlâhî aşkın yeşil okyanusu, Safvet şi rimizin ülfet fânusu, Sakarya boyunda gördüm Yunus u, Üfledi ruhuma buhurdan diye. Divan-1979

UYANIŞ Gözün aydın ey millet Devriliyor mezellet Gerçek çıktı rüyamız Aydınlandı dünyamız Gün bir olma günüdür Öyle kalma günüdür Kabul oldu duamız Şenleniyor yuvamız İyi dinle gözün aç Düşün kim kime muhtaç Allah vermiş bin nimet Nedendir küfre minnet Çöktü eski siyaset Olmaz ona riayet Kardeş kardeşi bilmez Yad ile yüzler gülmez Tanış biliş olalım Zoru kolay kılalım Ey Bağ-ı Rıdvan ehli Haydin yıkalım cehli Cem olsun efradımız Gül açsın muradımız Bend olalım ağyara Düşmez başımız dara Düşmanı bile bile Yürüyelim el ele Hak yolu millet yolu Dert dolu çile dolu Lakin şereftir şandır Gayrı yollar hüsrandır Sabah oldu gün doğdu Nur karanlığı boğdu Nice insan nice can Kalpler dolu heyecan Seni bekler bunca yıl Artık uykudan ayıl İşitin alp-erenler Gönül içre girenler Ufuklara koşalım Vursun mehter coşalım.

ZAMANA AĞIT Köpük köpük akardı derelerimiz Güneşle yıkardı lâlelerin boynunu Alabalık oynardı kuyruk kuyruğa. Şimdi ölgün akan o su değil. Döküldük birer birer dallardan Rüzgâr aşırdı bin bir diyârdan Kervân geçmez sarp yollardan -Bir zamana geldik ki, Bu kuyu Yusuf un kuyusu değil. Bir dönülmez seferde alp-erenler Gülmüyor vatan yaptığımız yerler Hangi marşı çalmada mehter -Neden sahralar sâkin şimdi? Sanki bu ordu Yavuz un ordusu değil... Kalkıp yürüdü onlar çalınca sağır boru Siyah denizlere döküldü ufukların moru -Bir kemik içindi her şey- Ömür boyu yol aldılar kör şafağa doğru. Yüreklerde vuran Onun korkusu değil... DÖKÜLÜŞ Düdük sesleri kulaklarımızda kaldı Dumanları hâlâ ufuklarımızda trenlerin Gelecek kimse kalmadı mı Rabbim Hesabı yok gidenlerin... Her gün dolu yağar başımıza Kurudu gitti ince ince yağmurlar Seneler var ki ağlar dururuz Sessiz yatanlar duymuyorlar. Dere boylarında suya dargın Elem yüklü söğüt dalları Çiçeklerin canını aldı Nemrud un baharları. Elvedâ dedik de süzüldük üç kıtadan Günlerce süren ufuklar daraldı Bize kalan üç beş hâtıra vardı Ki onu da çılgın seller aldı. Kafdağı nda kaldı kaval sesleri Nal şakırtısı mahzûn yollarda inler Yıldırımlar düştü kulaklarımıza Şimdi mâziyi rüzgârlar dinler.

ÖĞRETMEN DİYOR Kİ En büyük acılar dudaklarımda tebessüm benim Ağlama üzülme gördünüz mü hiç cocuklar? Sonsuz bir ümit ve tükenmez bir sevgiyle Bu yurda sevdalanan âşığım, âşık. Gördüğünüzden ibaret değilim ben Sormayın başkalarına bu kim diye Bütün aydınlık kafalara dost ve tanıdık İnsan sûretinde yaratılmış ışığım, ışık. Orhun kıyılarında ölümsüz taşlardayım Han Bilgece Yahut Horasan erenlerinden Hacı bayram Ümitlerin gazele döndüğü anda bahar yağmuru Şam yollarında Sultanlara süs ayağımın çamuru Tarih çınarına sarılmış sarmaşığım, sarmaşık. Her sabah ufuktan doğan güneş Her gece gökte parlayan ay ve yıldız Nasılsa cümle yaratıklar için Ben de öyle, bir şey beklemeden, karşılıksız Bütün iyiliklere, güzelliklere beşiğim, beşik. Yükselen şu bacalar, şu minareler Yollar, köprüler hep benim eserim Ne gönyem var elimde, ne kazma kürek Bu iki kapılı handa emin adımlarla yürüyerek Ulaşmak için menzile, eşiğim, eşik. Öylesine doluyum ki sizinle çocuklar Bir gün bu şehirden uzaklara gittiğimi Kulaklarımda zil sesi olmayınca anladım Sonra muhabbetin çiçeklendiği mektuplar Düşündüm de, sizinle gönülden birleşiğim, birleşik. Vatan diyordu birisi mektubunda Şehir şehir, ırmak ırmak, Edirne den Kars a Tarih, medeniyet, geçmiş, gelecek ne varsa Fuzûlîce inlemeye, Yunusça sevmeye Sizinle çocuklar, sizinle alışığım, alışık. Çetin yolları çoktan aştık, yaklaştık dileğe Yollar bizimle açık, pınarlar bizimle coşkun şimdi Dalga dalga meş alemiz, ülkenin en ücra yerinde İhtişâmlı mâzinin sarhoş seyrinde Gözleri kamaşığım, kamaşık.

URAMA DA ZAMAN Toprak damların üstünde bulut bulut Tezek dolu ocakların tütünü Kuşlukta memeleri pembe ellere bırakır İneklerin bütünü. Hürriyet şarkılarına hasret Acara da köknar ağaçları Son ışıklarla yıkanır Dağların öte yamaçları. Bir temmuz akşamı olsun da Gör davullu zurnalı barları Bir telde bin bestedir Urama seyranları. Eşsiz bir nağme başlar Dağlardan dönen sürünün sesiyle Gecenin karası göğe yükselir Arsıyan ın tepesiyle. Dağların ardına düşer Vadesi dolan koca fener Tepelerin gölgesiyle Başbaşa kalır yayla damları; Taşlardan dökülürken Mâhur beste başlar sularda Burda akşamları. Geceleri burda kucak kucağa İnsan toprak su davar sığır Karşıda Acara kan ağlıyor Azap çöker rûhlara ağır ağır. Şafağın kızıllığında kim bilir Nice umutlar var Boşluğu yıkar ansızın Bir hırçın rüzgâr. Eylülde kağnılar gıcırdar Yayla dönüşü Bir mevsim boyu süren dünya tükenir; Taşlı yollardan Köye dönen gönüllerde Ayrılık hüznü derindedir. Millî Kültür-1977 Urama: Ardahan ın Posof kazasanın Gürcistan sınırındaki yayla bölgesi. Acara: Gürcistan sınırları içindeki özerk Müslüman bölge. Arsıyan: Şavşat-Urama arasında bir dağ.

Posof un Urama Yaylası na: GÜZELLEME Livana dan aşdım Şavşet dağına Allah ın lutfundan ihsan göründü; Sanasın ki düşdüm cennet bağına, İnsanları hûri gılman göründü. Aşık Zülâlî Meteris den baktım yüce dağlara, Arsıyan ın başı duman göründü; Çiçekten taç giymiş şanlı Urama, Yaylalar içinde bir hân göründü. Niceler burada yurt yuva kurmuş, Nice beyler gelmiş selâma durmuş, Bir zamanlar düşman kasmış kavurmuş Şükür geçmiş, yeni devrân göründü. Aşık Müdâm geldi, çaldı söyledi, Dereler deryâyı aşkı boyladı, Bu dağlarda kurt kuş gönül eyledi, Yamaçlarda sürü ceyran göründü. Girdaplarda şimdi güneş oyunda, Bülbüller dem tutar ırmak boyunda, Temmuzda yaylada kızlar toyunda, Şen tepelerde âh seyran göründü. Zâim huduttaki son otu biçti (*), Zülâlî uğradı suyundan içti, Yunus seyre daldı kendinden geçti, Bütün âlem sana hayran göründü. Türk Edebiyatı Dergisi-1988 (*) Zâim, Posof un Demirdöven köyünden olup, 1960 lı yıllarda yıllarda Urama da devlet sınırında ot biçerken Rus askerleri tarafından vurularak öldürüldü. Vurulduğu yer de halen Zâim in yeri diye anılmaktadır. POSOF TA BAHAR Yeşil zamanın kucağında Bir başkadır bu yerler Saçaklarda kuş musıkîsi Kurbağa konserini başlatır seherler.

Renkler sarmaş dolaş Leçeğe dönmüş yol boyları Bu yolculuk nereye Rabbim Dizilmiş karınca konvoyları... Yanık türkülerle kağnıları bekler Gönlü dağlı yayla yolları Karlı yamaçları Hazar a bağlar Posof Çayı nın kolları. Hür semalarda efil efil esmede Gözü yaşlı Kafkas yeli Hicaz faslıyle büklüm büklüm Koruda çamların beli. Güneşli tepelerin gözyaşıyle Bir hoş âlemde etekler Çiçek yüklü dönen arılarla Bayram etmede petekler. Toprakta şenlik başlar Bu mutlu mevsimle Cennet göllere düşmüş Dalmak var hevesimle. Millî Kültür-1977 O DAĞLAR Dağlar geçiyor gözümden Sıra sıra, karlı karlı, Dağlar geçiyor gözümden Dumanlı doruklar efkârlı. Geçmeyen biri kaldı gözümde Dik başıyle büküldü boynu Büküldü doksan üçten hatıra Dedemin top çektiği ince yolu. O dağlara açtım gözümü önce Ağlıyordu sersefil pınarlar Çok istedim yaşını silemedim O gün bugündür gülemedim. Vururken alnına ağustos güneşi Kar yedim yükseğinde Kuzu yaydım yamaçlarında Kanat çırpardı kuşlar yuvadan

Rüzgâr öterdi saçlarında. Gurbetteyim şimdi ben Önce aklıma adı gelmez o dağların Mor çalılıklar girer kanıma Sonra rengin bin türlüsüyle Kendi gelir yakınıma. Aşıklarımızın gülüydü o dağlar Sazlar inlerdi kucağında Hâlâ kulaklarımda o ezgiler Ve dedemin hatıralarıyle Doludizgin atlar dört bucağında. Göz çukurlarında buz tutmuş Sel sel döktüğü yaşları El ediyor gülemiyor Karşıda tutsak arkadaşları. Tırmık çeker çayırlarda Al kaftanlı kızlar Türkçe çalar davullar zurnalar Bir ses çağırır beni gel der de Bırakmaz gurbet gelemiyorum. Alın bu selâmı alın turnalar Bir elinde Moskof un kemendi O dağların bir koluyla el eleyiz Omuz omuza dururuz bir yanıyla Evimizle tarlamızla böyle bir yerdeyiz. Türk Edebiyatı-1977 HİKÂYE Aman vergil methedeyim, Bu yerlerin Hanı Ulgar; Sılaya yol ver gideyim, Dağların civanı Ulgar. Posoflu Fakirî Dağları kızakla aştığımız zamandı, Beyaz yakalı talebeydim uzaklarda; Tatil dediler bir gün, düştük yollara, Kucağına atılmak için annemizin... Kızaklar da sökmedi bir yerde, Çocukluğumu vurdum dağlara, Tipiye, boraya, fırtınaya; Yaya... Kim bilir güneş nerde, ay nerde, Onu arayan kim, yolu göster!

Ardahan dan nasıl aşmalı Posof a... Ulgar bellerinde yol yok, iz yok. Ufak ayaklarım az gider, uz gider, Açık olsa ne, bir çift kapalı göz gider... Yazın ilâhi okuyan bu dağların sesi Şimdi olmuş ejderhanın nefesi. Tepeden tırnağa buzlara bürünmüş, Alıp vursan bıçağı bir yerinden Dağlar duyacak acısını her yerinden. Ümit denen güzel kız tuttu elimden Aştım en umulmaz tepelerinden. Geçmem için buz bağladı dereler; Yemin ettim bir daha çıkmam yola, Meğer ki ipe göndereler... Gitgide karardı ejderin nefesi, Anladım ki gece başlıyor... Bir de ne göreyim, şu yamaçlar Benim kuzu yaydığım yerler; Güneş doğdu içime, yol yavaşlıyor. Kafdağı nın koynunda uyandırdım köyümü Al kınayı al ketenden süzdüler; Buzlu suda buzlarımı çözdüler. Doğuş Edebiyat-1983

BİZİM KÖY Damlarında otlar biter İşte ora bizim köydür Seherleri horoz öter İşte ora bizim köydür. Uzak uzak karlı dağlar İşte ora bizim köydür Arkasında esir ağlar İşte ora bizim köydür. Aşık Reyhanî Yaylasında koyun meler Dağlarında karlar güler Anam elekle un eler İşte ora bizim köydür. Yolların bittiği yerdir Kuşların öttüğü yerdir Şehidin yattığı yerdir İşte ora bizim köydür. Sele gitmiş toprak yolu Ekinini vurmuş dolu Dökülmüş kanadı kolu İşte ora bizim köydür. Dereleri akar azgın Bilmem ki kimlere kızgın Yorga atlar doludizgin İşte ora bizim köydür. Kızak ile kağnı ile Ağuyu bal etmiş çile Dikeni musallat güle İşte ora bizim köydür. Kanat düzen uçmuş gitmiş Yelkenini açmış gitmiş Malı mülkü saçmış gitmiş İşte ora bizim köydür. Zümrüt gibi bizim eller Dert söyleşir tatlı diller Etrafında pul pul göller İşte ora bizim köydür. Tevekkül tüter bacalar Orda zindandır geceler Göklere değer yüceler

İşte ora bizim köydür. Seneler girdi araya Tuz ektik eski yaraya Aşar yolu Acara ya İşte ora bizim köydür. Yunus kurbandır köyüne Dağ havası buz suyuna Kurt kuş hayrandır toyuna İşte ora bizim köydür. HASRET DESTANI Dokuzum içinde gurbete çıktım Çocukluğum çocukluğum nerdesin Karıştım ırmağa deryaya aktım Çocukluğum çocukluğum nerdesin... Kete katmer yedim yoğurda bandım Kışında dağ aştım yazında yandım Oturdum gemiye harmanda döndüm Çocukluğum çocukluğum nerdesin... Yağmurda yağışta koyun güderdik Zümrüt yaylalarda seyran ederdik Kağnıyla geceden ota giderdik Çocukluğum çocukluğum nerdesin... Patatesi küle gömdüm haşladım Millîmtet oynadım armut taşladım Biçtim yığdım bin bir işi işledim Çocukluğum çocukluğum nerdesin... Başımdan çocukça sevdalar geçti Naz ile cilveler edalar geçti Dağları çınlatan sedalar geçti Çocukluğum çocukluğum nerdesin... Her hanede gurbet yolu gözlenir Her sinede belki bin âh gizlenir Gönüllerde hasret yanar közlenir Çocukluğum çocukluğum nerdesin... Kimse bilmez kimsedeki sızıyı Yazan bilir alındaki yazıyı Unut artık demen bana mâziyi Çocukluğum çocukluğum nerdesin...

Arsıyan başından karını yıkar Dereler ırmaklar divâne akar Acara karşıdan mahzunca bakar Çocukluğum çocukluğum nerdesin... Mevlâm canı kurban vermiş vatana Benden gayrı kim ağlaya kim yana Ölü mü sağ mıdır hasretlim ana Çocukluğum çocukluğum nerdesin... Yunus, bir sen misin cihan içinde Alnın ak başın dik insan içinde Şükret kalmadın pus duman içinde Çocukluğum çocukluğum nerdesin... PINARBAŞI NA TAHASSÜR Pınarbaşı ndan bir yol geçer Kıvrım kıvrım, köprü köprü uzanır Seneler geçse aramızdan Yollar beni tanır. Burda kayalar dilsiz değil Akarsularıyla destan söyler gibi Sanki unutulmuş bütün geçenler Herşeyi baştan söyler gibi... Sabahın birinde suları dinledim Zamantı kıyısında yapayalnız Ey Pınarbaşı nın ak alınlı çocukları Irmak türkülerinde siz vardınız. Irmak türküleri yanık olur Bir ayrılık söyler, bir yoksulluk Dillerde ağıtlar kavrulur Yüreklerde bolluk... Zamantı sularında güneş yıkanır Sonra selâm durur Şirvan dağına Her akşam bir gül bırakır Uzunyayla toprağına. Bir ney faslı başlar dallarda Kuşlar dalmış uyur gibi Oluklarda sular ağlaşır Kerem in feryâdı duyulur gibi. Doğuş Edebiyat-1983

O MEVSİM -Anneciğime Gözler dolukurdu düşerken yollara, Yürürdün ardımdan için pare pare anneciğim; Veda yerinde el açıp göklere: "Allahım!" derdin bin kere anneciğim. Ah o mevsim, o mevsim! Küçük yaşta her yıl, Beni senden ayıran o mevsim... En sonunda götürdü seni, Çok uzaklara anneciğim. Yeşilliklerin hayata yüz çevirdiği O sapsarı mevsimde, Beyazlarla koyduk mezara, Bizi koyduğun gibi kundaklara anneciğim. O mevsimde uğurlardın mekteplere, Parasız pulsuz; dualarla! Yine o mevsimde uğurladık seni, Başka mevsimlere anneciğim... Hani her yaz elleri koynunda, Gözlerdin yolumuzu, Bakarak kapkara ufuklara anneciğim. Yine öyle bir gün çıkar gelirim, Gittiğin yere anneciğim! Şen evim barkım, çoluk çocuğum, Ekmeğimde suyumda senin duan, Tütüyor buram buram! Yerin boş ne çare anneciğim... Ankara, 13 Haziran 1995 DÖVÜNME Kimsesiz hiç kimse yok, her kimsenin var kimsesi; Kimsesiz kaldım, yetiş ey kimsesizler kimsesi! Ruşenî Çıngırak seslerine bulanmış Sürüler geçer gün batarken, Akşam rüzgârlarında tel tel savrulurum; Nağme nağme kavallarda Bir dağlar, bir ben kavrulurum.

Ne ırmaklar uğrar semtime Ne yağmur veren bulutlar, Bir damla su düşmez dibime; Dövünür dururum şimdi Dünyaya geldiğime. Hırçın rüzgârlar eser Sersefil dallarımda, Ne yaprak açtım, ne çiçek; Mevsimler gelir geçer Beklenen bahar gelmeyecek... Kimsenin bilmediği bir âlemde Kimsesiz yaşarım, Ey kimsesizler kimsesi! Gözüm kan, gönlüm yara seninleyim. A... Türk Edebiyatı-1984 Denizler uzak şimdi bize Yayla rüzgârları oynar saçımızla Günlerin hangi birine yanalım A, Gelen geçiyor aynı hızla... Bilmem neden sevdim seni Düşündüm durdum yollarda dün Bülbül ölmüşse derdinden A, Ne günâhı var biçâre gülün... Kavuşmak dillerde hazin bir şarkı Nice söylense kâretmez Irmakları hiç düşündün mü A, Dövünmeleri niçin bitmez... Takvim yaprakları birer birer Döküldükçe etrafını sarsın Sararmak neymiş A, Sonbahar olunca anlarsın...

DAĞLAR ARDINDA -Yıl 1979 Tütmeyen bir ocak başında mahzun Geçen günlerime armağan olsun. Virânede geçer gamlı geceler; Güneşsiz bir oda, âşiyân değil. Simsiyah saçımda hazan rüzgârı, Ufkumda ağaran nazlı tan değil. Yaban otu bitmiş kapım önünde, Penceremde açan gül reyhan değil. Bin bir türlü şüphe gezer meydanda Konuşup gezdiğim hep yâran değil. Yol vermeyen dağlar ardında Yunus, Hasret çekmek yiğit için şan değil. Doğuş Edebiyat-1982 KAFKAS Ey Kafdağı, Kafkas dağı, Gülleri solgun yas dağı, Dağlar içinde dünyanın Taşı toprağı has dağı. Neler geçti ak başından? Ayrıldın can kardaşından, Ağlayarak akan suyun, Birikti kaç göz yaşından... Nice kış gitti, yaz gitti, Tel sustu, kırık saz gitti, Yâd olalı sen bizlere, Mevlâ ya bin niyâz gitti. Destanlara yurt olan yer, At oynatmış bir nice er, Unuttuk sanma türkünü Gel söyleyelim beraber.

Yeşil gölde suna Kafkas, Seherlerde dua Kafkas, Olacak bir kutlu günde Yavrulara yuva Kafkas. Söyler Yunus, dil utanır, Sazlar çalmaz, tel utanır, Mahzun şimdi bütün dağlar, Rüzgâr esmez, yel utanır. KAFKAS A ŞİİR Acara nın kara derelerinden Doludizgin bulutlar gelir Kafkas a bakan gözler dolar Dertli yürek pâreler. Gün olur sevinir coşar Gün olur düşündükçe ağlarım Bir yanda ben varım, öbür yanda ben Ülkümle yaramı bağlarım. Kızıl zincirler vurulmuş Doksanüç ün top yollarına Uyan ey Dedem Korkud Bak torunlarına. Kafkas dağlarının sırtında Zifirî bulutlar iri iri Soğuktan titriyormuş gibi Hatırlarım Karabekir i. Kızıl bayrakların altında Sanki bir kuş çırpınır karda Şimdi ölüdür bu kahraman dağlar Şâmil le yatar mezarda. Bu yandan bakıp Kafkaslar a Ben yazdım şiirlerimi için için Öbür yanda Elmas Yıldırım yazdı Kutlu gelecek için. Millî Kültür-1977

BEN AHISKA YIM Ben Ahıska yım, ben Ahıska yım Tarihin en parlak sayfalarına sor Ben Ahıska yım, yüz yılın mahkûmuyum Şimdi gör beni, şimdi gör. Bir zamanlar El im vardı, tuğum vardı Türküler söylerdim sesim soluğum vardı Kafkas ellerinde düşman çatlatan Mutluluğum vardı Bey geldim Al-i Osman a, paşa kaldım Tez geçti baharım bir bitmez kışa kaldım Şimdi ne bilir kimse, ne anar beni Derdimle ızdırabımla başbaşa kaldım. Moskof geldi, kahramanca dikildim Uğursuz bir günün seherinde yandım yıkıldım Bilmezsiniz âh bilmezsiniz Kaç defa burcumdan bedenimden söküldüm. Yurdum yuvam ele kaldı, virân oldu Azgur, Ahılkelek, Koblıyan talan oldu Zaman geçti, yüz yıl oldu Tarihim şerefim kardeş indinde yalan oldu. Bayraksız direğim, ezansız minarem Kâfir yaman etti olmadı çârem Susmakta şimdi Kars, Erzurum, Ardahan Ki her biri eski ciğerpârem. Ben Ahıska yım, ellerin hasıyım Orta Asya çöllerinde sürgünler sevdasıyım Tütmeyen ocaklarda elleri koynunda Binlerce ananın kara yasıyım. Özbek ülkesinde dökülen kan benim Fergana vadisinde figan benim Kardeş hanesinde ansızın hançerlenen Gözü yaşlı, gönlü yaralı mihman benim. Şimdi gurbetten gurbete sürülen benim Öz yavrularına çok görülen benim Dost hain çıktı, düşman zalim Ümitleri örümcek ağında örülen benim. Sağır mısın ey Çoruh, Kür, Aras Duy beni Ağrı, dinle beni Erciyes

Hürriyet istiyorum, hürriyet istiyorum Yol ver bana Hazar, al beni Kafkas... Türk Kültürü-1992 HER BİRİMİZ BAŞKA YERDE -Ahıskalı kardeşlerime. 1944'te Özbek Eli'ne sürüldüler Orada da fazla görüldüler 1989'da öldürüldüler Ve yine sürüldüler... Eski günler ırak kaldı Her birimiz başka yerde Ne ev kaldı ne bark kaldı Her birimiz başka yerde. Felek büktü belimizi Moskof aldı elimizi Kimse bilmez halimizi Her birimiz başka yerde. Amcam nerde dayım nerde Telef oldu tirenlerde Aramızda sonsuz perde Her birimiz başka yerde. Elli yıl var ki sürgünüm Yıl olur gider her günüm Yeri göğü tuttu ünüm Her birimiz başka yerde. Yurdum nerde yuvam nerde Suyum nerde havam nerde Yaylam nerde ovam nerde Her birimiz başka yerde. Kaç diyarda mezarımız Gökte kaldı nazarımız Namsız kayıp hezarımız Her birimiz başka yerde. Kardeş kardeşin derdinde Vurulduk Özbek yurdunda Kaldık dağların ardında Her birimiz başka yerde. Rus'tan almış ev yakmayı Kardeşe kılıç çekmeyi

Çok gördü helal lokmayı Her birimiz başka yerde. Yine göçtük her bir yana Uruset Azerbaycan'a Rabbim kavuştur vatana Her birimiz başka yerde. Yunus dua kılsın bize Kara bahtım gelsin dize Son verelim artık söz Her birimiz başka yerde. Diyanet Dergisi-1994 BOSNA HERSEK MAZLUMLARINA Bombalar düşerken göklerden bir bir Ekmek kuyruğunda can verdi canlar Utan ey insanlık sormadın nedir, Nerde kaldı, yok mu ehli vicdanlar... Bosna göklerinde güneş yok şimdi Gündüzü kan barut, gece zifirî Ölen insan, hatta din kardeşimdi, Yakan yıkan gene o Sırp kâfiri. Kıyam eder dünya, düşse bir taşı Kuş uçsa üstünden bir puthanenin Mihraplar kubbeler her yan göz yaşı Feryâdı duyulmaz nice annenin. Haçlı kanı aksa, şahindir Batı, Güvercin kesilir bizler ölürken Alem biliyor bu çirkin suratı Bilmeyen bir sensin bizim nâdan, sen! Düşünmek günüdür ey uygar adam Yerle bir oluyor bin bir hatıran Gülmek haram olmuş, hep gam, yine gam Sardıkça kanıyor o eski yaran. Diyanet Dergisi-1993

SABAH TUTSAKLIĞI Ah bitse bu karanlık uzun gece Bitse diyordum bir zamanlar Açılsa altın sabahlar Koşsam aydınlıklara Bütün insanlar gibi... Dağılsa bu zulmetten bulutlar Çekilip gitse dağımdan yaylamdan Görünse diyordum engin mavilikler Gel diyen sonsuz ufuklara uçsam... Ah aralansa bu demirden kapılar Aralansa diyordum bir zamanlar Çıksam yücelere el eylesem Ve bağırsam ötelere... Nihayet Zevale yüz tuttu katran geceler Zifirî bulutlar paramparça göklerde Güneş nerde diyorum, güneş Kapılar sürgüsüz birer serseri Görünmüyor artık korkunç tüfekliler Hürriyet nerde diyorum Hürriyet!... Ne elimde kement, ne boynumda zincir Ne demir parmaklık, ne kızıl zindan Dünyanın divan durduğu dev baygın şimdi Her renkten bakışlar altında mecalsiz yerde... Neden silkinemiyorum, neden? Neden uçamıyorum engin maviliklere hâlâ Neden dünya beni duymamaya alışmış Görmemeye ve bilememeye Neden hâlâ tutsağım boş yere...

ERMENİ -Karabağ kurbanlarına Böyle şerefsizlik görmedi âlem, Mağara devrinden kalan Ermeni; Evsafın sayılmaz, kırılır kalem, Hangi yandan baksan yılan Ermeni. Her taraf kan, ateş, ev bark toz duman Bir zamanlar Kars, Erzurum, Erzincan Kan ağladı millet, yandı âsuman İşin yakma, yıkma, talan Ermeni. Dayanır mı buna insan yüreği Süngünün ucuna takmış bebeği, Kesilmemiş daha ana göbeği Söyle insan mısın ulan Ermeni? Kendine gelmeden Can Azerbaycan Günahsız canlara kıyar mı insan Boğacak seni de akan bunca kan Her yana kılıcı çalan Ermeni. Dünya seyre dalmış, Ermeni azmış Tarihler şahit hep kapkara yazmış Eşi görülmemiş, benzeri azmış Moskof tan da alçak olan Ermeni. Destanlar içinde âşıklar ağlar, Irmaklar unutmaz, derd ile çağlar Karabağ da gelin kız kara bağlar Dölünü Nemrut tan alan Ermeni. Ehli küfrün tacı tahtı yıkılsın, Bayraklar açılsın, süngü takılsın, Aras ırmağında suya dökülsün Yüreklere korku salan Ermeni. Sana vatan değil Revan elleri, Türk ü bekler nazlı Gökçe gölleri, Yunus nice yazsın kahpe halleri Çirkeften çirkefe dalan Ermeni. Diyanet Dergisi-1993

BOSNA YI SORUYORUM İnsanlık oyununu bıraktılar önce bir yana Yürüdüler sırayla ehli İslam üstüne Kimi Sırp, kimi Hırvat, kimi Moskof Demediler bu bir yavru, bir ana Ne buldularsa içtiler kanını Tas tas üstüne. Bir ana ve iki yavrusu Elleri ellerinde Ve öylece yere serilmiş Kafasız cesetleri Kim bilir hangi öğün Sofrasına gelecek Haçlılar ın Geri kalan etleri... Haberi yok haktan adaletten Ne yana baksan zulüm, zulüm! Zalimle yaşamaz insan olan Evladır ona ölüm... Yüzünde dünyanın utancı Nedendir başı dik hala Gittiği yer kan, göz yaşı Ve istila... Kimdi o insanlık dersi verenler dünyaya? Kimdi o her bağa destursuz girenler Bosna yı soruyorum size Bosna yı Ey tarihin gülşeninde Gül yerine kelle derenler... Nedir önce kudurmak Sonra komşu evine saldırmak Bin türlü ölümle vurmak Oyun bahçesinde günahsız yavruları Medeni bombalarla toz dumana kaldırmak! Hangi insanlık kitabında yazıyor Önce öldür, sonra yak! Hangi millete çok görülmüş kendi vatanı Bre alçak! Yeni dünya düzeninde Birileri barış oyunları kurmada Öbür yanda caniler insan vurmada... Sonra gidip puthaneye Putlara yüz sürmede!

Uyanın ey vicdanlar Silkin ey insanlık Yık putunu İnsanlık miadını doldurmada... Münih, 28 Nisan 1993 ARZUHAL -O söyledi, ben yazdım. Yerler ayrı gökler ayrı Vatan nerde ben nerdeyim Kimi sağım, kimi sayrı Vatan nerde ben nerdeyim... Auslender olmuş adım Günden güne gider tadım Ne aradım neyi buldum Vatan nerde ben nerdeyim... Bahnhoflarda gezen benim Efkar içre yüzen benim Tatlı candan bezen benim Vatan nerde ben nerdeyim... Aldi aldı paramızı Kim der savdık sıramızı Saran olmaz yaramızı Vatan nerde ben nerdeyim... Oğul uşak ayrı telde Töre nerde gurbet elde Kazandığım suda selde Vatan nerde ben nerdeyim... Yağmur yağmur dünyam benim Doğacak gün hülyam benim Bacı kardaş rüyam benim Vatan nerde ben nerdeyim... Nice sürer bilen var mı Yıllar geçer gülen var mı Sılasında ölen var mı Vatan nerde ben nerdeyim... Söyle YUNUS beni böyle Canı gitmiş teni söyle Eşe dosta sual eyle Vatan nerde ben nerdeyim...

Münih, Türkün Sesi DÜNYA-1994 Auslender: Yabancı, Alman olmayanlar. Bahnhof: Tren istasyonu. Aldi: Türklerin en çok alışveriş yaptıkları market zinciri. AYRI DÜNYA Nice sayam Almanya'nın halini, Günü ayrı, ayı ayrı, yıl ayrı; Elvan elvan açmış gibi görünür, Vatan kokmaz, sümbül ayrı, gül ayrı. Bin bir renkten insan gelmiş buraya, Her biri bir merhem bulmuş yaraya, Kimi yüzmüş, kimi vurmuş karaya Dertler ayrı, deva ayrı, hal ayrı. Bu ne haldir yavru tezmiş yuvadan, El çekmiş anası zikr ü duvadan, Geçilmiyor çalımlardan havadan, Töre ayrı, tavır ayrı, dil ayrı. Söylemezsem vebal olur boynuma, Bir ağırlık çöker gider eynime, Pusu kurmuş imanıma dinime, Cadde ayrı, sokak ayrı, yol ayrı. Kavim kardaş çıkmış ata izinden, Pul etmiş izzeti markın yüzünden, Anlamazlar Yunus senin sazından, Mızrap ayrı, perde ayrı, tel ayrı. Münih, 16 Temmuz 1991 GURBETÇİ Ne gezersin gurbet elde bunca yıl... Kara başın, kan gözyaşın al da gel. Rüyadasın, gerçek hayat bu değil, Düşün taşın, en güzeli bul da gel. Çoluk çocuk daldan kopmuş yel üzre, Gördün mü hiç, yürüyorlar kıl üzre, Düşer gider nice kötü hal üzre

Kara yazın kara taşa çal da gel. O iş senin, bu iş benim gezersin, Eli sevindirir kendin üzersin, Bir an olur tatlı candan bezersin, Varsa hayal rüzgarlara sal da gel. Kanaat dersini oku ta baştan, Muzaffer çıkarsın her bir savaştan, Topla dengin, düz katarın yavaştan, At tasayı, gamdan halas ol da gel. Yunus anlar gurbetçinin derdinden, Haberin yok karşı dağın ardından, Ayrı düştün vatanından yurdundan, Çok eğlenme, üç beş gece kal da gel. 1. Mansiyon Amsterdam,1992 1.Gurbet Şairleri Şiir Antolojisi MÜNİH TEN AYRILIRKEN Geldim seyran ettim Firengistan ı Asırdan ileri varılmış gördüm Mamur eylemişler cümle her yanı Eşyayı mevcudat karılmış gördüm. Altı sene burda eğlendim kaldım Sanmayın derdime bir deva buldum Türk e düşmanlıktan usandım yıldım Her sayfada bizi yerilmiş gördem. Yer altında tirenleri böğrüşür Sarhoşu çok içer içer öğrüşür Kadını kızı mann deyü çığrışır İsa bu ellere darılmış gördüm. Parayla polistir her şeyin başı Seyyar eylemişler ekmeği aşı Kokunca bulunur birinin naşı İnsanlık buradan sürülmüş gördüm. Kibir sarayları dünyaya nazır Şarabı birası zıkkımı hazır Mide hınzır kafa hınzır kalp hınzır Koyunu kuzuyu vurulmuş gördüm.

Türk-İslâm kinini din eylemişler Bu kinle tarihi kan eylemişler Bâtılın birini bin eylemişler Lakin çoğu bundan yorulmuş gördem. Dünyaya örnektir tekniği feni Oyuncak etmişler imanı dini Put üzre oturur şeytanı cini Aklı gönlü ağla örülmüş gördüm. Önce kavim, sonra salip davası Her dimağı sarmış bunun havası Bu sabıka insanlığın belası Yunus bu millete kırılmış gördüm. Münih,Türkün Sesi-DÜNYA-1994 AHISKA Bir gül mevsiminde seyrine gittim, Hani goncan, hani gülün Ahıska? Baktıkça haline kahroldum bittim, Korlanır mı bir gün külün Ahıska? Güneş orda batmış, ay orda batmış, O altın sabahlar uykuya yatmış, Aşıklar sazını elinden atmış, Tutulmuş söylemez dilin Ahıska. Evladın ağulu şerbetler içmiş, Seyranın düğünün devranı geçmiş, Yuvalar bozulmuş, turnalar uçmuş, Bulanmış ırmağın gölün Ahıska. Dirliğin düzenin oban bozulmuş, Yazık, alın yazın böyle yazılmış, Kavim kardaşından bağın çözülmüş, Yaman esmiş kara yelin Ahıska. Hani müezzinin, hani minaren Şerha şerha olmuş kanıyor yaren Ayağa kalkmaya yok mudur çaren Doğrulur mu acep belin Ahıska? 10 Aralık 1996/ Ankara