Mehmed Niyazi KanIje



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Anlamı. Temel Bilgiler 1

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

YİNE YENİ KOMŞULAR. evine gidip Billy ile oynuyordu.

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Uğurböceği Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Mahmutbey mh. Deve Kald r mı cd. Gelincik sk. no:6 Ba c lar / stanbul, Türkiye

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Yayın no: 110 ÇOCUKLAR İÇİN OSMANLI TARİHİ-2

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

-DERS PLANI- Görsel Sanatlar Dersi. Müze Bilinci (Atatürk Anıtları) 2 Ders Saati (40+40dk)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Gidyon un Küçük Ordusu

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

tellidetay.wordpress.com

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Proje Adı. Projenin Türü. Projenin Amacı. Projenin Mekanı. Medeniyetimizin İsimsiz Taşları. Mimari yapı- anıt

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

APOCRYPHA KRAL JAMES İNCİLİ 1611 SUSANNA. Susanna

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Aşağıdaki ışık kaynaklarını doğal ve yapay olarak sınıflandıralım.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

TEOG 1. Dönem Türkçe Denemesi (3) 1

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Hz. Ali nin şehit edilmesinin ardından Hz. Hasan halife olur. Ancak babası zamanından kalma ihtilaf yüzünden Muaviye ile iç savaş başlamak üzereyken

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İnsanların Üzüntüsünün Başlangıcı

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

FARELER VE İNSANLAR ADLI ROMAN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Fareler ve İnsanlar İnsan ilişkilerine ve alt tabaka insanların umut dolu

Tanrı İbrahim in Sevgisini Deniyor

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı?

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI DAHA İYİ OLABİLMEK BAŞARMA DUYGUSUNU YAŞAMAK KENDİN OLABİLMEK BASKIYI TAKDİRE ÇEVİREBİLMEK KIYASLANMAYI ENGELLEMEK İÇİN

MOTİVASYON. Nilüfer ALÇALAR. 24. Ulusal Böbrek Hastalıkları Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireliği Kongresi Ekim 2014, Antalya

Edirne Tarihi - Bizans Döneminde Edirne. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

1.Birlik ilkesi: İslam inancına göre bütün varlıklar, bir olan Allah tarafından yaratılmıştır.

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

Transkript:

Mehmed Niyazi KanIje

Nevzat Kösoğlu nun Aziz Hatırasına

Serhat boylarında askerin yaşlandığı seyrek görülür DenIzIn köpürdüğü, dalgaların sahilde patladığı 1574 yılının bir Aralık gecesiydi Lodos ortalığı hallaç pamuğu gibi atıyor, yeri göğü birbirine katıyordu. Çatılardan kiremitler uçuyor, kümeslerin damlarını örten tenekeler oraya buraya savruluyordu. Henüz şafak sökmemişti. İçi kürklü kaftanlarına sıkı sıkı sarılmış üç adam, başlarını omuzlarına gömmüş, acele adımlarla iskeleye yöneldiler. Deli lodos kaftanlarını sırtlarından çıkarmaya and içmişçesine eteklerini savuruyor, yürümelerini güçleştiriyordu. İki adam, korumak isteğiyle Şehzadeyi ortalarına almışlardı. Uzun aralıklarla arada bir çakan şimşekler yağmuru müjdeliyordu.dev bir topun patlamasını andıran, kulakları sağır eden bir gök gürültüsüyle sarsıldılar. Çakan şimşekle etraf bir anda gündüz gibi aydınlandı. Üçünün de dudakları kıpır kıpır salavat getirdiler. Rıhtım taşlarına dikkatle, ihtiyatla basarak yürüyorlardı. Bütün balıkçı kayıkları, mavnalar karaya çekilmişti. Üçü de kendi düşüncelerine dalmış, hiç konuşmadan yürüyorlardı. Zaten konuşsalar da seslerini birbirlerine

8 KanIje duyurmaları imkânsızdı. Rüzgârın ve denizin sesi her şeyi bastırıyordu. Ancak kayalık burnu dönünce küçük koyun ta dibine demirlemiş, dalgalarla beşik gibi sallanan tekneyi görebildiler. Bu münşeat 1 sahibi Feridun Bey in zahire kayığıydı. Adımlarını daha da sıklaştırdılar. Kayığın fenerleri dalgalarla birlikte inip kalkıyor, karanlık denizde ışıklı zikzaklar çiziyordu. Bu arada iri, seyrek damlalarla yağmur da başlamıştı Kayıkçıların kalın halatlarla zar zor sabit tutmaya çalıştıkları kayığa bindiler. Alesta bekleyen kayık değerli yükünü alır almaz Ya Allah Bismillâh, Allah-ü Ekber nidaları arasında İstanbul da Paşakapısı na gitmek üzere Mudanya dan yola çıktı. Aklı olanın burnunun ucunu bile dışarı çıkarmadığı bu havada gözlerini karartıp denize açılan bu üç adam o an Osmanlı nın kader defterine not düşüyorlardı. En gençleri 29 yaşındaki Şehzade Murad idi. Vefat eden babası II. Selim Han ın yerine herhangi bir mücadeleye meydan vermeden tahta çıkmak üzere süratle İstanbul a götürülüyordu. Diğeri ise Şehzadenin baş muhasibi Hasan Bey idi. Böyle apar topar yola çıkarılan genç Şehzade hem soğuk, hem bindikleri kayığı beşik misali sallayan lodos yüzünden titriyor, yakında yükleneceği sorumluluğun ağırlığını daha şimdiden omuzlarında hissediyordu. Bir yandan babasının vefatından duyduğu acı, üzüntü, bir yandan kendisini bekleyen koskoca bir imparatorluğun sorumluluğu, bir yandan da yeri göğü birbirine katan lodos onu serseme çevirmişti. Başı dönüyor, durmadan inip kalkan kayıkta midesi bulanıyordu. Gözlerini yumdu ve taşıyamayacağı kadar ağırlaşan 1 Divan Edebiyatında nesir yazarlarının yazdıkları yazılara ve bu yazıların toplandığı mecmualara denir.

KanIje 9 başını usulca Hasan Bey in dizlerine koydu Yarı uyur, yarı uyanık haldeyken kardeşleri bakışlarında canlandı Göğsüne bıçak gibi bir acı saplandı. Gözleri yandı. Göz kapaklarının altı sıcak yaşlarla doldu. Nizam-ı âlem için onları da feda etmesi gerekecekti * * * Şehzade Murad ın başını dizlerine koyduğu Hasan Bey o tarihte kırklı yaşlarındaydı. Enderun dan yetişen Hasan Bey in nereli olduğunu pek kimse bilmezdi. Diğer rikaplardan 2 farklıydı; işini layıkıyla yapmak için olanca çabasını sarf ederdi; göze girmek gibi bir derdi yoktu. Şehzadenin baş muhasipliği ilk görevlerinden biriydi. Kader ona böyle bir yakınlık sunduğu halde Sultan ın yanında bulunmak gayretini gütmemişti. Onda tabasbusun belirtisi kesinlikle görünmezdi; vakar sadece yüzüne değil, bütün tavır ve davranışlarına hâkimdi. Devamlı saray dışı görevlerde bulunmuş, ömrünün uzun bölümünü serhat illerinde geçirmişti. Buralardaki görevine İzvornik Sancak Beyliği nde başlamıştı. Bu sırada Mekamorya, Komar ve Meçend kalelerini fethetti. Daha sonra Göle Sancağı na tayin oldu; ardından Zigetvar Sancak Beyliği ne getirildi; burada bulunduğu yıllarda çetin savaşlara girişti; başarılarından dolayı kısa zamanda Mirmiranlığa 3 yükseltildi. Ele avuca gelmez cıva gibiydi; sırtından inmediği siyah atının göğsündeki beyazlık dolayısıyla kendisine Alaca Atlı denirdi. Sevenleri ve yakınları ona böyle hitap ederlerdi. Kahveyi çok sevdiğinden Tiryaki lakabıyla da anılırdı. 2 Osmanlılarda hükümdarın ata binerken üzengisini tutan kişiler. 3 Ferikliğe (Korgeneralliğe) denk rütbe; mülki amir olarak da Eyalet valisi; Beylerbeyi.

10 KanIje * * * Sen sen ol ehl-i keyif olan yerde Eksik etme kahveyi bir ferde beyiti dillerde dolaşırdı. 4 Onun için önemli olan görevini yapmak, hizmet etmekti; Eflak savaşlarında dikkat çekecek başarılar gösterdiğinden Bosna ve Budin gibi önemli iki şehrin Beylerbeyliğine getirildi. Halk arasında ondan şöyle söz edilirdi: Hasan Paşa eyledi cihadı / Ki söylenir Kamu dillerde adı. Ama onun kulakları böyle anlı şanlı sözlere tıkalıydı. O sadece görevini yapıyordu; milletin mutluluğunu, devletin varlığını sürdürmesi buna bağlıydı; yediği lokmanın helal olması da... Devlet ne kadar güçlü olursa olsun, serhat boyları tehlikeliydi; sık sık baskınlara uğrardı. Şahin gibi uçan atına binip sayısız din kardeşinin imdadına yetişmiş, onları kılıçtan kurtarmıştı. Yalnız Bekir Hoca nın kızını kurtaramamak onun içinde devamlı büyüyen bir ukde olmuştu. Nemçelilerin kaçırdıkları kız; kör ölür badem gözlü olur kabilinden mi, yoksa gerçekten mi dillere destan olacak kadar güzeldi... Bunu bilmiyor, hatta ilgilenmiyordu. Yalnız kurtuluş ümidi olan bir kişi için canını cehenneme atmayı göze almayan, kanaatince insan değildi, onun yetiştiği ortama da medeni denmezdi... Pek çok yara aldı, sohbetlerinde yeri geldiğinde serhat boylarında askerin yaşlandığı seyrek görülür demesine rağmen, Rabbi ömür verdiği için yaşıyordu. Aslında bu, onun istediği bir hayattı; nasıl olsa zaman akıp gidiyordu. Önemli olan ondan bir şeyler kurtarmaktı; bu da cihat ve hizmet ile mümkündü 4 Bu beyiti Tiryaki Hasan Paşa nın mı yoksa Cafer Ayani nin mi yazdığı bilinmemektedir.

KanIje 11 Adaletten sapmamayı ilke edinmişti. Bana ne? diyemez, kötülüğe karşı savaşırdı; dinin emri bu idi. Vatanını korumak da onun asli göreviydi. Bunda başarılı olmak için sınırların ötesinde neler olup bittiğini bilmek gerekirdi. Orada teşkilatının başındaki yetkili rahmete kavuşmuştu; donanımlı bir kişiye ihtiyaç duyuyor; bir türlü bulamıyordu. * * * Burada hoca olarak görev yaparsınız Haber alma teşkilatının başında bulunan Karapençe Osman da sınır ötesindeki bu eksikliğin giderilmesini ilk iş olarak kabul ediyor, Tiryaki Hasan Paşa ile sık sık ne yapabileceklerini konuşuyordu. Bir gün Karapençe Osman, Peç e gitti; elindeki Almanca metni tercüme ettirmesi gerekiyordu. Ali Rıza Efendi nin yapabileceğini öğrenmişti. Metni rahatça tercüme etmesi dikkatini çekti; sohbete başladılar. Ali Rıza Efendi, Karapençe Osman ın sadece adını duymuştu; fakat ne iş yaptığına dair bilgisi olmadığı gibi şahsen de tanımıyordu. Karapençe Osman ise Ali Rıza Efendi hakkında bilgi sahibiydi; daha çok onu konuşturmak istiyordu; çünkü Almanca, Latince, İbranice, Arapça, Macarca ve Türkçe bilmesi onlar için bulunmaz nimetti; bir de şahsiyeti, yetenekleri varsa, uzun zamandan beri aradıkları adamdı. Ali Rıza Efendi nin doğduğu köyün halkı genellikle Macardı; burada ailesi ile beraber birkaç Türk ailesi daha yaşardı. Macar çocuklarıyla beraber oynayarak on iki yaşına gelmişti; evde Türkçe, sokakta Macarca konuşurdu. Köyü ele geçiren Nemçeliler, eli silah tutan delikanlıları, yaşlıla-

12 KanIje rı öldürmüş, kadın ve çocukları Viyana ya götürmüşlerdi. Annesi yolda ölmüş, küçük Ali Rıza yalnız kalmıştı. Yönetim onun dini öğretim görmesini uygun bulmuş, yıllarını bu okullarda geçirerek teolog olmuştu. Adını da Rudi Walter olarak değiştirmişlerdi. Fakat akıllılık yaparak Türkçe ve Macarcayı unutmamak için her fırsatı değerlendirmişti. Günün birinde eline geçen Kur an ın Türkçe mealini şüpheye mahal vermemek düşüncesiyle gizli gizli okumuş, şaşırtıcı ayetlere rastlamıştı. Bunlar gerçekten Kur an da var mıydı; yoksa Osmanlılar propaganda unsuru olarak mı ilave etmişlerdi?... Bunu anlamak için Arapça öğrenmeyi kafasına koydu; Kur an-ı Kerim i aslından okuyacaktı. Kilisenin imkânları genişti; vakti de müsaitti. Arapçayı çok iyi bilen yaşlı Papazı her sabah ziyaret ediyor, ondan Arapça dersi alıyor, işi sıkı tutuyordu. Üç yılda, okuduğunu rahatça anlayacak seviyeye geldi. El ayak çekildikten sonra Kur an-ı Kerim i inceliyor, aslı mealinden daha çok dikkatini çekiyor, onda merak uyandırıyordu. Graz ın güneyindeki büyük bir köye papaz olarak tayin olmuştu. Henüz ilk yılını doldurmadan Osmanlı-Avusturya sınır çatışması patlak vermiş, bir akıncı birliği görev yaptığı köyü yağmalamış, genç bir papaz olan Rudi Walter i de esirlerin arasında Peç e getirmişlerdi. Çeşitli meyve ağaçları, yemyeşil bahçeler, gösterişli evlerle donanmış bu küçük şehir, sanki cennetten bir köşeydi. Gurbette yaşamak, yalnız olmak, temkini ona hayat üslubu olarak benimsetmişti. Dünyanın bin türlü hali olduğu için sırrını kimseye söylemezdi. Ağır başlı hareket etmesi, aradan bir süre geçtikten sonra Müslüman olması, namaz kılması, Arapça bilmesi yetkililerin dikkatini çektiğinden onu azat ettiler. O da Peç e yerleşti. Nadiye adında bir kızla evlendi.

KanIje 13 Bir kızı, bir oğlu oldu. Bilgisi, konuşması, oturup kalkması komşularının gözünden kaçmıyor, her geçen gün çevresinde saygı duyanlar çoğalıyordu. Karapençe Osman a göre aradıkları adam bu idi; ama tek başına karar vermek istemiyordu. Ali Rıza Efendi nin hayat hikâyesini, donanımını anlattığı Tiryaki Hasan Paşa yitiğini bulmuşçasına sevindi ve sordu: - Bu adam hakkında düşünceni kimseye anlattın mı? - Hayır. - Ondan yararlanabiliriz. İki hafta kadar sonra bir gece Karapençe Osman ile Tiryaki Hasan Paşa atlara binip Peç e gittiler. Ali Rıza Efendi nin evi, çeşitli meyve ağaçlarının içindeydi. Kapısını çalarken seslendi. - Ben Karapençe Osman, Tiryaki Hasan Paşa ile ziyaretinize geldik. Ali Rıza Efendi şaşırdı; kulaklarına inanamıyordu. Adı dillerde dolaşan Tiryaki Hasan Paşa nın onunla ne ilgisi olabilirdi? Kuşku ile kapıyı açtı, gülümseyen Karapençe Osman sordu: - Davetsiz misafir kabul ediyor musunuz? - Ah! Bu ne büyük bir şeref; buyurun efendim. Atlarını ahıra çekip onları misafir odasına aldı; sıcak bir tavırla Hoş geldiniz derken Nasıl bir şeyle karşı karşıyayım? sorusu da zihnini kurcalıyordu. Birbirlerine hal hatır sorarlarken Ali Rıza Efendi dikkat etti; yaşlanmasına rağmen Tiryaki Hasan Paşa nın heybeti hepten silinip gitmemişti. Eşi Nadiye son derece hamarattı; kısa sürede mükellef bir sofra hazırladı. Yemeklerini yediler, kahvelerini içerlerken Tiryaki Hasan Paşa konuyu açtı:

14 KanIje - Niçin böyle zamansız ve habersiz ziyaretinize geldiğimizi merak ediyorsunuzdur. Hayat hikâyenizi Karapençe den dinledim. Papazlık eğitimi almanız, Almanca, Latince bilmeniz bizim için çok önemli. Devlet-i Aliyye nin size ihtiyacı var; bizimle çalışmak ister misiniz? - Devlet-i Aliyye bizim her şeyimiz; dinimizin, millî varlığımızın direği, bekçisi, şahsî hayatımızın güvencesidir. Bünyesinde görev yapmak aynı zamanda imanımıza hizmettir. Ama benim gibi birinin nasıl faydası olabilir? - Biliyorsunuz, istihbarat bir devletin can damarıdır. Nemçe nin içinde gizli bir teşkilatımız var; Karapençe ile durumu görüştük; sizi onun başına getirmek istiyoruz. Beklemediği bir teklifle karşı karşıya olduğu Ali Rıza Efendi nin yüzünden anlaşılıyordu. - Gizli teşkilat ve ben? Hiç bilmediğim, düşünmediğim bir iş. Tiryaki Hasan Paşa gülümseyince inci gibi sağlıklı dişleri göründü. - Hayat sürprizlerle doludur; lütfen yaşadıklarınıza bakar mısınız? Bu da onlardan biri. - Devlet-i Aliyye ye canımız kurban; fakat becerebileceğimden endişeliyim. - Teklif ettiğimiz görev sandığınız kadar zor değil; bölgede istihbarat toplayan sekiz elemanımız var. Onlar haberleri getirecekler, siz de yorumlarınızla birlikte bize intikal ettireceksiniz. Bu işte önemli olan ketum davranmak, temkini elden bırakmamaktır; dost, akraba yoktur; herkesin başka bir yakını, bir fiyatı olduğunu unutmamak gerekir. Bunları zaten biliyorsunuz. İşin önemli tarafı Kilise de çalışacağınız için bizim elemanlarımızın yaklaşmakta güçlük çektikleri kişilerle temas halinde olmanızdır. Onlardan alabileceğimiz bilgiler bizim için hayati önem taşıyabilir.

KanIje 15 - Konuyu ayrıntılarına kadar düşündüğünüze göre, muhakkak ne yapacağıma, nasıl hareket edeceğime dair bir görüşünüz vardır. Bunları bilirsem size daha gerçekçi cevap verebilirim. -Orada papaz olarak çalışıyordunuz; esir edilip Peç e getirildiniz. Buradan sizi kaçıracağız, Viyana ya gidip yetkililere esir düşmüştüm, bir fırsatını bulup dinsiz Osmanlı dan kaçtım diyeceksiniz. Onlar da araştıracak, gerçekten Papaz olarak çalışırken esir düştüğünüzü tespit edeceklerdir. Tabii siz burada Peç de değil de, Budin de bir askeri bölükte kalırsanız, orada sizi araştırmaları mümkün olmaz. Sizi bir yerde görevlendirecekler. Viyana da sarraflık yapan Frederich Nicolai adında güvenilir bir adamımız var. Nemçeli olan hanımı dahi Müslüman, gerçek adının Yakup olduğunu bilmez. Size dükkânının adresini vereceğiz; bir başkasının bulunmadığı bir anda kolyelere, bileziklere bakarken, güya elinizdekini anlamaya çalışıyormuş gibi, Türkçe Tuna boyluyum diyeceksiniz. Karşınızdaki Türk değilse bu kelimeden bir şey anlamaz; kendi kendine konuşuyor der, geçer. Muhatabınız o ise ben de serhat kuşuyum diye cevap verecektir. Beklediğiniz cevabı aldıktan sonra durumunuzu ona bildirirsiniz. Zaten bir yetkilinin geleceğini biliyor. Çok geçmeden temas etmesi gerekenler sizi bulurlar. Böylece tezgâhın başına geçmiş olursunuz. Hangi gizli yollardan gidip geleceğinizi onlar size öğretirler. Duruma göre hareket edersiniz. Yıllarca burada kaldığınızdan dostlarınızın, tanıdıklarınızın bulunması tabiidir. Türkçeyi, Arapçayı biliyorsunuz; onlar da sizi istihbaratta kullanmak isterlerse, iş rayına iyice oturur. Gidip gelirsiniz; orada papaz, burada hoca olarak görev yaparsınız. Böylece Devlet-i Aliyye ye hizmet edersiniz.

16 KanIje Kısa bir süre önüne bakarak düşünen Ali Rıza Efendi, gözlerini Tiryaki Hasan Paşa ya çevirdi. -Başarabilir miyim, bilmem; ama arzunuz benim için emirdir. Bakışlarından, gülümseyişinden memnuniyeti belli olan Tiryaki Hasan Paşa; - Bir de benim özel bir istirhamım var, dedi. Büyük bir âlim olan Bekir Hoca nın Fatma adındaki kızı epey bir süredir Hıristiyanların elinde esirdir. Öldüyse mezarını, diriyse kendisini bulmalıyız. Anacığının gözleri ağlamaktan kör olmak üzereymiş. - Koskoca Nemçe de bulmamız tesadüf olur. Tam olarak nerede kaçırıldığını biliyor musunuz? - Bekir Hoca nın kızını biz Mekamorya yı ele geçirmeden önce kaçırmışlar. Büyük bir ihtimalle, Mekamoryalıların elindedir. Nereye çekilmişlerse onların arasında aranmalı. * * * İş bitmiş, herkes ölümün nasıl olduğunu görmüştü AlI Rıza EfendI nin Nemçe ye intikali, düşündükleri şekilde gerçekleşti. Eski dostları tarafından sıcak karşılandı; Osmanlı ya dair pek çok acı hatırasını güzel üslubuyla anlattı. Viyana da verilen adreste Rudi Walter, Yakup un kuyumcu dükkânını buldu; içerde bir kadın kolyelerden bi-

KanIje 17 rini almış, evirip çeviriyordu. Yandaki vitrine bakarak oyalandı; kadın çıkınca girdi. -Kızım için zarif bir zincir almak istiyorum. Herhalde yüz ağartacak malınızı benden esirgemezsiniz; çünkü ben Tuna Boyluyum dedi. Yakup un gözlerinde şimşek çaktı. - Ben de serhat kuşuyum. - Çok memnun oldum. - Bekliyorduk efendim. Frederich Nicolai adını taşıyan Yakup un dükkânına gerekli olduğu zamanlar gider, Yakup da onu Peder Walter olarak ziyaret ederdi. Genel hizmetlerinin yanında, Fatma yı aramayı da görev biliyorlardı. Mekamoryalıların göçtükleri yeri tespit ettiler. Buraya yakın bir ilçede Daniel Müller adıyla görev yapan Nişli İlhan ın kalaycı dükkânı vardı; zaman zaman neler olup bittiğini anlamak amacıyla çevresindeki köyleri, şatoları dolaşarak kap kalaylar, Fatma nın izini bulabilmek için tüm istihbaratları değerlendirirdi. Çok geçmeden Ali Rıza Efendi, namı diğer Rudi Walter büyük bir köye papaz olarak tayin edildi. Burada Kozma adında bir zorba vardı; Müslümanlara karşı inanılmaz derecede acımasız davranır, her esir için adeta ayrı bir işkence usulü geliştirirdi. Başkaları bir Müslüman yakalasa, şerrinden korktukları için onu Kozma ya teslim ederlerdi. Kozma, güneşli bir günde halkı köyün meydanına toplamıştı; yanında papaz kıyafetiyle dikilen Rudi Walter in Ali Rıza Efendi olduğunu tahmin etmek mümkün değildi. Ortada kolları ve ayakları yana açılarak direklere bağlanmış, çırıl çıplak bir esir duruyordu. Kara yağız bir Osmanlı delikanlısıydı; Ih! demiyor, gerçekten dayanıklılık örneği sergiliyordu. Rudi Walter in yüreği delik deşik oluyor, ama

18 KanIje renk vermiyordu. Bu elim tabloyu seyretmek için toplanan halk vicdanen rahatsız oluyor; fakat Kozma nın hışmına uğramaktan korkuyorlardı. Rudi Walter, Rabbim yardım et diye içinden geçirirken, Kozma kurbanını seyrediyor, arada bir bakışlarını halkta gezdiriyor icab ederse sizi de böyle yaparım demek istediği anlaşılıyordu. Bıçağı elinde ışıldayan cellat sık sık gözlerini Kozmo ya çeviriyor, emrini beklediğini belli ediyordu. Kozma başlamasını emretti. Cellat, usta elleriyle keskin bıçağının ucunu esirin boynuna dokundurarak görevine başladı. Omuzlarından geçen kanlı çizgiler bileklerine indi, duyduğu acıdan etkilenen seyirciler, bakışlarını başka tarafa kaydırıyorlardı. Kozma ya vahşi bir zevk vereceğini bildiğinden esir, acısını gizlemeye çalışıyordu. Ama dayanılacak gibi olmadığını Rudi Walter görüyor, yardım etmesi için Allah a dua ediyordu. Göğüs derisini yüzen cellat, yardımcısının uzattığı çanaktan kaşıkla aldığı tuzu genç adamın yarasına bastırıyor, böylece pıhtılaşan kan yine de celladın ellerini kızıla boyuyordu. Rudi Walter olduğu yere yığılmamak gayretiyle adeta canını dişine takmıştı. Bir an geldi, sırım gibi delikanlının başı kanlı göğsüne düştü; kolları, bacakları direklere bağlanmış olmasaydı, kütük gibi yere yuvarlanırdı İş bitmiş, herkes ölümün nasıl olduğunu görmüştü. Halk dağılırken Rudi Walter de kaldığı kilisenin müştemilatına gitmişti. O delikanlının direnci gözlerinin önünde duruyordu. Rabbim, Peygamber Efendimize komşu eyle duasıyla gözlerini kuruladı. Abdest alıp namaz kılacaktı; her ibadet sırasında yaptığı gibi perdeleri örttü, papaz kıyafetini değiştirdi. * * *

KanIje 19 Kozma, Müslümanlara işkence etmek amacıyla, demirden sandık yaptırıp, içine çelikten çiviler çaktırmıştı. Ele geçen Müslümanları bu sandığın içine yatırtır, mancınıkla havaya kaldırtır, günlerce aç susuz kalan bu zavallıların inlemelerini ninni gibi dinlerdi. Bu zulmün önüne geçmeleri için Tiryaki Hasan Paşa, Nemçeli yetkililere başvurdu. İstediği sonucu elde edemeyince, konuyu Nemçe İmparatoru na aksettirdi; Siz ki imparatorsunuz; mevkiiniz gereği adaletli davranmak zorundasınız. Bildiğiniz üzere, yapılan anlaşmalarla sınır boyları düzene girdi. Gönül arzu eder ki bu barış sürüp gitsin. Ne yazık ki aldığımız haberlere göre Kozma adında bir zalim para sızdırmak veya yüreklere korku salmak amacıyla esir aldığı dindaşlarımıza çeşitli işkencelerle eziyet ediyor. Sizin de bizde aralarında ünlü kumandanlarınızın bulunduğu pek çok esiriniz var; herhalde onlara aynı şekilde muamele yapmamızı istemezsiniz. Esir düşmüş çaresizlere işkence yapmak marifet mi? Hükümdar olarak bunun önüne geçmek zorundasınız; aksi takdirde iştirak ettiğiniz anlamına gelir. Bir devletin haysiyeti esirlerine yaptığı muamelede gizlidir. Bu müracaat üzerine İmparatorun zulmün önüne geçmesi Tiryaki Hasan Paşa yı memnun etti. İslam yolunda, Müslümanların uğrunda kılıç sallamak onun için sevap olduğu kadar bir zevkti; fakat barışı bu zevke her zaman tercih ederdi; çünkü İslam barış diniydi. Ne çare ki bir süre sonra Kozma zulmünü daha da arttırarak yeniden ortaya çıktı. Ürgüplü Ali adında bir sipahi erini kaçırtıp, esir ettiler; çelik çivilerin üzerine yatırıldığı haberi Tiryaki Hasan Paşa ya ulaşınca çevresindeki kumandanları huzura çağırttı. -Kozma zorbası yine işbaşında. Çetesine askerimizi kaçırtıp, ona işkence ettirdiği haberini aldık. Anlaşıldığına göre Nemçe İmparatoru nun konuya müdahalesi yasak

20 KanIje savma kabilinden olmuş. Zerre kadar Müslümanlığı bulunanlar, hatta iman kokusu almış olanlar buna tahammül etmemelidir. Ne pahasına olursa olsun, mutlaka haddini bildirmeliyiz. Toplananlar da münasip bulunca Kethüdası 5 Ahmed i kumandan tayin etti. Emrine bin beş yüzden fazla seçme gazi verdi. Yıldızsız bir gecede sessizce sınırı geçtiler; ama harekâtı haber alan Nemçe askerleriyle karşılaşmaları uzun sürmedi. İki tarafın askerleri birbirlerine girdi; gaziler kılıçlarını gerçekten maharetle kullanıyorlardı. Pek çok düşman askerini kılıçtan geçirip kısa sürede hâkimiyeti sağladılar. Aldıkları esirlerin arasında Kozmo da vardı. Tiryaki Hasan Paşa onu karşısına getirtip getirtmemeyi Karapençe Osman ile istişare etmek istedi; zira dört lisan bilen Karapençe nin cesaretine, dirayetine olduğu kadar, zekâsına ve ferasetine de güvenirdi. Bunun için sık sık kumandalara şöyle derdi: Başınız darda kaldı mı, Karapençe nin buyruğunu benim buyruğum bilin. Tiryaki Hasan Paşa nın bakışlarında belli belirsiz bir esinti göründü: - Ne dersin, getirtip sigaya çekelim mi? - Küstahça cevap verirse, yapacağımız muameleye nefsimiz karışmış olur. -Doğru söylüyorsun. Vereceğimiz ceza diğerlerine örnek olmalıdır. Bir zalime fiiliyle mukabele eder, diğerlerine şefkatle davranırsak, onlar da bundan sonra esir düşenlere iyi muamele ederler. Benzer bir sandık yaptırarak içine Kozma yı yatırdılar; mancınıkla havaya kaldırıp beklettiler; acı çekerek ölmesi- 5 Büyük devlet adamlarının, zenginlerin işlerini gören adamlar için kullanılır. Halk dilinde Kâhya denirdi.

KanIje 21 ne şahit olan diğer esirlere hiçbir şey yapmadılar; hatta ne yiyorlarsa onlarla paylaştılar * * * Üstü başı hayatı gibi lekesizdi Orta Avrupa, boğuşma alanı gibiydi sanki; kaleler el değiştiriyor, birbirlerinin durumlarını öğrenmek için askerler kaçırılıyordu. Balaton gölü civarında ve kenarında bulunan Hedvik, Kestel, Songrat taki kalelerde barınan atlı haydutlar, Müslümanlara çok zarar veriyorlardı. Tiryaki Hasan Paşa, emrindeki kumandanlara gece baskınlar yaptırtarak buradaki kaleleri aldırttı. Gençliğinde şakacıydı; yaşlandıkça durgunlaşmıştı. Bakışları zaman zaman bir noktada derinleşirdi; yanındakiler Paşanın ne derdi var? diye zihinlerinden geçirirlerdi. Hâlbuki onun kişisel bir meselesi yoktu; olamazdı da Fani hayatta üzülmeye, sevinmeye değer neyi vardı? Bugün gerçek olan, yarın masal değil miydi? İnsan, imanı zırh gibi kuşanmalı, Rabbinin rızasını kazanmalıydı; bunu ancak cihatla, ibadetle, acizlerin hizmetine koşmakla yapabilirdi, nefsini de onlarla yenebilirdi. Bu yalan dünyada önemli olan, sadece devletti. O, ebediliğin faniliğe yansımasıydı... Milletin, ümmetin kaderi ona bağlıydı; zalimin mazlumu ezmemesi için de alabildiğine kuvvetli olmalıydı... Ne yazık ki Devlet-i Aliyye eskisi gibi güçlü değildi. Bu onu çok üzüyordu; kahrolmasının asıl sebebi ise İstanbul dakilerin bu acıyı yeteri kadar duymamaları, hırslarının peşinde koşmalarıydı Artık gücü, heybeti kalmamıştı; ama biraz dikkatli bakan uzun boyunu fark ederdi; ne çare ki omuzları çökmüş, hafif kamburlaşmış, beli bükülmüştü. İhtiyarlamak kader-

22 KanIje di; ondan korkmuyor, fakat cihat yapamamak, ibadetlerini eda edememekten endişe ediyordu. Sanki zamanın çoğunu dağda bayırda geçirmiyordu; başındaki sarığı, elbisesi, sakalı gibi bembeyazdı; sakalının bakımını sık yapar, elbisesini de kendisi yıkardı. Üstü başı, hayatı gibi lekesizdi Bosna Beylerbeyi Telli Hasan Paşa, Nemçe ye yaptığı akında, Hırvatistan da pusuya düşürülüp emrindeki askerlerin bir kısmıyla şehit edilmişti. 6 O dönemde buna benzer olaylar sıkça cereyan ederdi. Sadrazam Koca Sinan Paşa; Allah rahmet eylesin diyerek geçiştirebilirdi; fakat o böyle yapmadı; belki de üst rütbeli kumandanlar arasında konuşulduğu üzere Ferhat Paşa nın İran daki zaferinin benzerini kazanmak hırsıyla Nemçe ye haddini bildirmek istedi; Serdar-ı Ekrem olarak Belgrad a geldiğinde 7 yirmi bin kişilik bir düşman birliğinin Yanık bölgesinde bulunduğu haberini aldı. Hızla üzerlerine yürüyüp kısa zamanda düşmanı dağıttıktan sonra Bespirem, Polato kalelerini fethetti. Çok geçmeden, dağlara kar düştü; bilhassa geceleri hava insanı titretecek kadar sertleşiyordu. Harekâta devam ederlerse, askerin içinde huzursuzluk belireceğini düşünerek Koca Sinan Paşa Budin e çekilme kararı verdi. Bu yıllar Osmanlının Batı Avrupa ya doğru uzandığı ve o coğrafyada en hareketli olduğu dönemdi. Nemçeliler, Osmanlının bir kalesini ele geçiriyor, çok geçmeden Osmanlı onu veya bir başka Nemçe kalesini alıyordu. Nemçeliler Osmanlı şehri olan Budin i, aynı zamanda, Osmanlılar da onların hâkim olduğu Varat şehrini kuşatmışlardı. Nemçe nin kolaylığı ikmal bakımındandı; onlar Viyana dan, diğeri binlerce kilometre uzaktaki İstanbul dan ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Osmanlının bir de İran derdi vardı; 6 1593. 7 Eylül 1593.

KanIje 23 ne zaman batıda Hıristiyanlar la meşgul olsa, İran bunu fırsat biliyordu... Kanlı savaşlar birbirini takip ediyordu. Nemçe nin Budin kuşatmasında pek çok Osmanlı Paşası fani âleme veda etti; Bosna Beylerbeyi Tiryaki Hasan Paşa ile Semendire Sancak Beyi Mehmed Bey gibi ender yetişen devlet adamları da yaralandı... Diğer kuşatmalar da farklı değildi; fakat iki taraf da yılmıyor, Avrupa nın göbeğinde kan gövdeyi götürüyordu. Bu sırada Osmanlı ya sadrazam dayanmıyordu. Koca Sinan Paşa dan sonra Damat İbrahim Paşa, Cerrah Mehmed Paşa, yine Damat İbrahim Paşa peş peşe gelmişlerdi. Transilvanya, Boğdan ve Eflak la ittifak yapan Nemçe imparatorluğu, Osmanlı ordusunun Budin e çekilmesini fırsat bilerek kaleleri ele geçirmekle yetinmiyor, adeta Osmanlı halkına soykırım uyguluyordu; kadın, çoluk çocuk kesinlikle ayırmıyorlardı; köy ve kasabalardan yükselen feryatlar ufuklara sığmıyordu... Art arda kazandıkları zaferin verdiği moralle Osmanlının elindeki İstoni-Belgrad kalesini de kuşattılar. Budin Beylerbeyi Sokollu Mehmed Paşa nın oğlu Hasan Paşa idi. Atak, gözükara olan bu genç paşa, düşmanın kendisini güven altına alamayışından doğan imkânı değerlendirmek isteyip arkasından bindirdi. İki ateş arasında kalan Nemçe birlikleri ve müttefikleri hızla çekildiler. Hasan Paşa, bunu fırsat bildi; düşmanı imha etmek amacıyla, herhangi bir tedbir almadan, emrindekilerden kat be kat kalabalık olan ordunun içine daldı. Süratle geriye çekildiklerinden artık Nemçeliler ve müttefikleri iki ateş arasında değillerdi; Hasan Paşa nın bu cüreti onlara fırsat verdi. Yarım ay şeklindeki Osmanlı Ordusu nu kuşattılar; bu kıskaçtan ancak yedi bin civarında şehit vererek kurtulabilen Osmanlı Ordusu, kırk dört top ile diğer ağırlıkların düşmanın eline geçmesine engel olamadı. Beyler-

24 KanIje beyi Hasan Paşa da yaralı olarak Budin e kaçmak zorunda kaldı. Bu yenilginin üzerine Tiryaki Hasan Paşa İstoni-Belgrad ın muhafızlığına atandı. Zaten nerede bir tehlike belirse, mutlaka onun adı akla gelirdi. İlk işi şehitleri defnetmek oldu. Kazandıkları zaferi perçinlemek isteyen Nemçeliler Fulek, Kekoe, Hallaka ilçelerini zapt edip buralardaki kaleleri yıktılar, Müslüman halka akla, hayale sığmayan zulümler yapmaya başladılar Uzunca bir zamandan beri padişahlar sefere çıkmıyorlardı; ama İstanbul a kadar ulaşan zulüm haberleri III Mehmed i harekete geçirdi; yanına Sadrazam Damat İbrahim Paşa yı da alıp Macaristan a geldi; kuşattıkları Eğri Kalesi ancak yirmi gün dayanabildi. Padişah ın sefere çıkması Nemçelileri ve müttefiklerini ürküttü. Büyük bir ordu toplayabilmek için bütün maharetlerini kullandılar. Osmanlı ya karşı oluşturulan yeni kuvvet İspanyol, Erdelli Macar, Floransa, Papalık, Leh, Çek, İtalya, Hollanda, Belçika, Slovak askerlerinden oluşmuştu. Almanya İmparatoru II. Rudolf un kardeşi Arşidük Maximillian ın komuta ettiği bu gücün ihtişamı çok uzaklardan fark ediliyordu. Haçlılarla Haçova da karşılaşan Osmanlı Ordusu nun merkezinde Sultan III. Mehmed Han bulunuyor, başının üzerinde de Hz. Peygamber in siyah renkli Sancak-ı Şerif i dalgalanıyordu. Merkezdeki yeniçeriler, kapıkulu ocakları, Padişah ve Sadrazam ın kumandası altındaydılar. Sağ taraflarında diğer vezirler mevki almışlardı. Padişah ın solunda ise Hoca Sadeddin Efendi maneviyat abidesi halinde dikiliyordu; onun da solunda Anadolu ve Rumeli Kazaskerleri görev yapıyorlardı. Sağ kanattaki Anadolu Timarları na Anadolu Beylerbeyi Mehmed Paşa, sol kanattaki Rumeli Timarları na da Sokolluzade Hasan Paşa kumanda ediyordu.