Râmûzu l-ehâdîs de Geçen Zikirle İlgili Hadislerin İrşad ve Sülûk Yönünden Kritiği

Benzer belgeler
Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

Siz, Kimi Seviyorsunuz? Perşembe, 07 Ekim :38

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

3 Her çocuk Müslüman do ar.

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

Güzel Ahlâkı Kazanmak

Question. Kadir gecesi yalnız bir gece midir yoksa bir geceden fazla mıdır? Gündüz de kadir gecesinden. sayılır mı?

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

toplu olarak zikir olmaz diyorlar. Önce Allah lafzı tek başına zikir olur mu, olmaz mı, o meseleyi ele alalım : TEK BAŞINA ALLAH LAFZI

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

TİN SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ TİN SURESİ. 3 Bu güvenli belde şahittir;

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Orucun hükmü ve hikmeti nedir? ما حكم الصيام وحكمته. Abdurrahman b. Nâsır es-sa'dî

Dua ve Sûre Kitapçığı

PEYGAMBERLİKTEN SONRA EN YÜCE MAKAM ŞEHÂDET Cumartesi, 28 Şubat :06

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Dinî bir terim olarak ise; günahlardan arınmak, temize çıkmak, ilâhî af ve rahmete nâil olmak demektir.

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

2016 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Anlamı. Temel Bilgiler 1

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Abdulü Halik Gucduvanî (k.s.) tarafından zikredilmiş ve tarikatın üzerine bina edildiği asıllar.

هههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههههشو ش ر د ر م د م

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Kur ân ın Ticârî Yol Haritası Cuma, 06 Ekim :47

Sabah, uyanabildiğinin şükrü olarak Rabbi için namaz kılar ve niyazda bulunur. Gününe, ilk olarak temizlikle (abdestle) başlar. Allah temizdir.

Şeyh den meded istemek caizmidir?

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

ikindi akşam Günün Duası:

Günah Hastalığından Kurtulmanın İlâcı: Tevbe ve İstiğfar

Sunabihi (Rah Aly.) anlatıyor: Ölüm döşeğinde yatmakta olan Ubade b. Samit'i (R.A.) ziyarete gittim. Onu gürünce ağladım. Ubade, "Dur biraz!

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

Efendim, öğrendiklerimin ikincisi; çok kimseyi, nefsin şehvetleri peşinde koşuyor gördüm. Şu âyet-i kerimenin mealini düşündüm:

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

BYK & ŞYK DERSLERİ. Yaptıklarına karşılık olmak üzere kendilerine nice sevindirici ve göz aydınlatıcı nimetler saklandığını hiç kimse bilemez.

İBRAHİM (a.s) MAKAMINI NAMAZ YERİ EDİNMEK Salı, 02 Şubat :47

Muhammed Salih el-muneccid

Allah'tan korkmak, büyük makamlardandır. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:

İslamiyet in dirilmesi bizden fidye ister. Cenab-ı Hak:

Onu kendi haline bırakın, Allah'ın diyarında otlasın, sakın ona bir fenalık yapmayın.

Yaratanlar arasında şerefli bir yere sahip olan insanın yaşam hakkı da, Allah tarafından lutfedilmiş bir temel haktır.

Seven Ve Sevilen Kullar Perşembe, 12 Mart :40

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

Selamın Veriliş Şekli: Selam verildiği zaman daha güzeliyle veya aynısıyla karşılık vermek gerekmektedir. Allah

Allah yolunda sarf ettiğiniz her şey(in karşılığı) size eksiksiz ödenir, asla haksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal; 60)

Bazı Zaman ve Mekanların Ayrıcalığı Cuma, 04 Temmuz :00

2016 YILI 1. DÖNEM ÜÇ AYLIK VAAZ- IRŞAT PROGRAMI VAAZIN

GECE NAMAZI, SALİHLERİN İŞİDİR

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Teravih Namazı. Namazı Bozan Durumlar. Namazın İnsana Kazandırdıkları. Kunut Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

ODUNPAZARI MÜFTÜLÜĞÜ AİLE VE DİNİ REHBERLİK BÜROSU 40 HADİS EZBERE OKUMA YARIŞMASI

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

Teheccüd namazını lazım tutun!

[ 0001 ] Allah'a inanınız ancak devenizi de sağlam kazığa bağlayınız.

Tasavvufİ Düşüncede Zİkİr ve Zİkrİn Benlİk İnşâsına Etkİsİ

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok


Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

SAYILI ADIMLARLA ELDE EDİLEN MİLYONLARCA SEVAPLAR

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

En güçlü silah: Zikir! Perşembe, 26 Haziran :40

ŞİRK VE ÇEŞİTLERİ EBU SEYF

Zilhicce Ayının İlk On Günü Çarşamba, 11 Kasım :28

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Kur an ın Bazı Hikmetleri

Sohbetimiz, Allah ı (c.c) anmak ve zikretmek ile alâkalı olacak inşallah.

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Transkript:

Râmûzu l-ehâdîs de Geçen Zikirle İlgili Hadislerin İrşad ve Sülûk Yönünden Kritiği Yüksel GÖZTEPE * Özet Bu bildiride Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî nin Râmûzu l-ehadis adlı eserindeki zikirle ilgili hadisler, irşad ve sülük yönünden ele alınmaktadır. Seyr ü sülük sürecinde zikir bütün tasavvufî ekoller için olmasa olmaz bir esastır. Bu durum ilk devir sûfilerinin nazarında da aynıdır. Zikri, tasavvufi eserlerin yazıldığı çağda müellif sûfilerin üzerinde en fazla durdukları kavramların başında gelir. Gümüşhanevî nin nazarında da zikri, seyr ü sülûkun temeli teşkil eder. Camiu l-üsul de Gümüşhanevî zikrin turuku âliye yanındaki ehemmiyetini sıklıkla tekrar eder. Ona göre, seyr ü sülük ana hatlarıyla ahyâr, ebrâr ve şuddâr olmak üzere üçe ayrılır. Bize göre de, Gümüşhanevî nin eserine aldığı hadisler en genel itibarla üç sınıfa hitap etmektedir. İşte bu nedenle, Râmûzu l-ehadis deki hadisleri üç kategoride ele aldık ve değerlendirdik. Bu hadisler; genel halk kitlerine ve bidayetteki müritlere hitap edenler, sülûkta biraz mesafe kat etmiş sâliklere hitap edenler ve nihai aşamalara ulaşmış sûfilere hitap eden hadisler olmak üzere üç aşamada gözükmektedir. Giriş Tebliğime öncelikle zikir kavramı hakkında biraz malumat vererek başlamak istiyorum. Zikr (ذ ك ر) sözlükte, hatırlama, anma, yâd etme, görüşme, müzakere etme, zihinde tutma, ezberleme, unuttuktan sonra hatırlama, bir şeyi hatıra getirme, şeref, şan, şöhret, namaz, öğüt, Kur an, dua, niyaz, vird ve nisyanın zıddı gibi anlamlara gelmektedir. Zikir, Tasavvuf terminolojisinde ise Allah ın belli başlı isimleriyle onu anmak, unutmamak, hatırdan çıkarmamak, gafletten kurtulmak şeklinde ifade edilmiştir. Genel olarak mutasavvıflara göre ise zikir, seyr ü sülûk yapan kimselerin kelime-i tevhidi, Allah ın bazı isimlerini ve belli başlı Kur an ayetlerini çeşitli miktarda edepli bir şekilde, ferdî veya toplu olarak tekrarlamaları dır. Bunun amacı, zâkirin, kendisinden geçerek vecde gelip, Hakk ın dışında her şeyi unutmasını sağlamaktır. 1 Zikr, ayetlerde sıkça kullanılan kelimelerden biri olup müştaklarıyla birlikte iki yüz elli altı (256) yerde geçmektedir. Kur an-ı Kerim de ekseriyetle sözlük anlamına mutabık olarak Allah ı anmak, devamlı O nu hatırda tutmak anlamlarında kullanıldığı gibi, Kur an 2, namaz 3, ilim 4 ve tespih etme 5 gibi anlamlarda da kullanılmıştır. 6 Üç yerde Allah ın çok zikredilmesi istenmiştir. 7 Bunlardan biri, Ey iman edenler Allah ı çok zikrediniz 8 ayetidir. Bu ve benzeri ayetlerden dolayı Allah ın adını zikretmek, mutasavvıflarca vacip olarak görülegelmiştir. 9 * Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi 1 Bkz. Göztepe, Yüksel, Tasavvufun Temel Kavramları, Cumhuriyet Üniversitesi Yayınları, Sivas 2012, s. 563-564. 2 Hicr, 15/9. 3 Ankebût, 29/45; Cum a, 62/9. 4 Enbiyâ, 21/20. 5 Bakara, 2/152; Ahzâb, 33/35, 41, 42. 6 Göztepe, age, s. 564. 7 Âl-i İmrân, 3/41; Ahzâb, 33/ 41, 42; Cum a, 62/10. 8 Ahzâb, 33/41. 9 Süleyman Çelebi, Mevlid (Haz. A. Necla Pekolcay), Sûfî Kitap, İst. 2005, s. 50. 397

Râmûzu l-ehâdîs de Geçen Zikirle İlgili Hadislerin İrşad ve Sülûk... Peygamber (a.s.) de birçok hâdis-i şeriflerinde zikri teşvik etmiştir. Bunlardan birisi şudur: Resulullah (s.a.); Amellerinizin en hayırlısı, melikiniz (ve Rabbiniz) katında en temizi, derecenizi en çok yükselteni, altın ve gümüş infak etmekten ve düşmanla boğaz boğaza mücadele ederek sizin düşmanı, düşmanınızın sizi öldürmesinden (yani şehit veya gazi olmaktan) daha faziletli olanı nedir, size haber vereyim mi? diye sorunca ashâb, evet, bu ne imiş, haber ver, Ya Resulullah dediler. Resulullah (s.a.) da Allah Teâlâ yı zikretmektir 10 buyurmuştur. Bir diğerinde ise Resulullah (s.a.), Allah, Allah... diye zikreden bulundukça kıyamet kopmaz 11 demektedir. Zikrin sağlıklı anlaşılması için tasavvuf ilminin oluşumu döneminde yaşamış belli başlı sûfilerin zikir hakkındaki görüşlerinin bilinmesinde fayda vardır. İlk Dönem Sûfilerinin Zikre Yaklaşımı Zikirle alakalı yüzlerce ayetin varlığı düşünüldüğü zaman ilk dönem sûfîlerinin zikre yaklaşımı ve vermiş oldukları önem de daha iyi anlaşılır. Nitekim bu sûfîlerden biri olan Ebû Talib el-mekkî, Allah ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz, 12 ayetinin, hem zikr hem de fikir içerdiğini vurgulamıştır. Ona göre kişi, bu ayetin manasını tefekkür etmekle zikr ibadetini yerine getirdiği gibi Allah ın nimetini hatırlama fiili, ikinci aşamasında da fikre dönüşür. Fikir her ne kadar havf ve recâ dairesine girerse de keyfiyet bakımından daha da kuvvetlendiği zaman müşâhedeye dönüşür. 13 Mekkî nin fikir ve zikri eşit görmesine karşın Ebû Ali Dekkâk ve Abdurrahman Sülemî, zikri, fikirden üstün kabul ederler. Zira onlara göre Allah, zikrle sıfatlandırılabilir ama fikirle sıfatlandırılamaz. 14 Kelabâzî ye göre hakikî zikr, zikr esnasında Allah tan başkasını unutmakla olur. O, Unuttuğunda Rabbini zikret, 15 ayetini Allah tan başkasını unuttuğun zaman O nu zikretmiş olursun şeklinde yorumlar. 16 Allah tan başkasını unutmak ancak fenâ, cem ve müşâhede gibi yüksek düzeydeki hâlleri yaşama ânında gerçekleşir. Yani gerek Mekkî gerekse Kelabazî bir noktada gerçek zikrin, müşâhede ve fenâ gibi hâllere ulaşmakla yapılabileceğini vurgulamışlardır. Ebû Nasr Serrâc ise zikrin temelini, yapılması gereken şeylerde Allah a icabet etmek olarak görür. Ona göre zikr, iki şekilde yapılır. Birincisi Allah ı tespih etmek ve Kur an okumak, ikincisi ise şartlarına uygun bir tarzda kalbi, Allah ın esma ve sıfatlarını hatırlamakla uyarmak şeklinde olur. Bu da zikr yapanın makamına göre değişiklik arz eder. Yani tevekkül, murakabe ve muhabbet ehli olanların her birinin zikri, içinde oldukları makama göre yapılır. 17 Tasavvuf dönemindeki mürşitlerin zikre bakışlarında farklılıklar vardır. Onlardan bazısı kelime-i tevhidi zikr olarak seçmişler ve sâdık bir müridin ihlâsla tevhid kelimesine devam etmesine, iç dünyasını nurlandırma etkisinden dolayı gayretlerini bu kelimede yoğunlaştırmaya özel bir önem vermişlerdir. Örneğin Sühreverdî ye göre kişi kelime-i tevhidi tekrarlamaya devam edince, sonunda bu kelime, nefsin karşı çıkmalarını yok ederek kalpte karar kılar. Kelime-i 10 Göztepe, age., s. 565. Ayrıca bkz. İbn Mâce, Edeb, 53; Tirmizî, Da avât, 6; Malik, Muvatta, Kuran, 24; İbn Hanbel, Müsned, I, 190. 11 Müslim, İman, 66. 12 A râf, 7/69. 13 Mekkî, Ebû Talib, Kûtü l-kulûb (Tash. Kalemi Abdulhafız Fergalî), Matba atü l-envâri l-muhammediye, Kahire 1975. c. 1, s. 20. Kuşeyrî, fikri, lübbün kendisine işaret ettiği ile (arzuları) kınaması ve yok etmesiyle birlikte mükemmel bir şekilde kalbini tanıması ve takdir türünden konuşması, kişiden şüphenin tamamen atılması için kalbin kuvvetlenmesiyle birlikte zikre dönmek ve sırrı taleb etmek olarak değerlendiriyor. Bkz. Mensûru l-hitâb fi meşhûri l-ebvâb, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4128, vr. (144a-151a.), vr. 145a. 14 Kuşeyrî, er-risaletü l-kuşeyriyye fi ilmi t-tasavvuf (Tahk. Maruf Zerîk-Ali Baltacı), Abdulhalim Darü l-hayr, Beyrut 1993. s. 223. 15 Kehf, 18/24. 16 Kelabazî, Tasavvuf Ta arruf (Haz. Süleyman Uludağ), Dergah Yay., 2. Baskı, İst. 1992, s. 154. Kelâbâzî nin yapmış olduğu bu zikir tanımını daha önce Şiblî nin de yapmış olduğunu görüyoruz. Bu, her iki sûfînin de aynı tasavvufî neşveyi yaşayan birer sûfî olduklarını gösterebileceği gibi bu konuda Kelâbâzî nin Şiblî den etkilendiğini de gösterir. 17 Serrâc, Ebû Nasr et-tûsî, el-lüma İslam Tasavvufu (Terc. H. Kâmil Yılmaz), Altınoluk Yay., İst. 1996, s. 223. 398

Yüksel GÖZTEPE tevhid, dili istilâ edip dile yerleştikten sonra kalbe sirayet etmeye başlar. Kalbe sirayet edince de dil sussa bile kalp susmadan bu kelimeyle zikrini sürdürür. Neticede kelime-i tevhid, cevher hâline gelerek yakîn nuru nu meydana getirir. Bu duruma gelen kişinin dilinden ve kalbinden zikr gitse de meydana gelen bu nur, bir cevher olarak devam eder. Bundan sonra bu kişi Allah ın azametini müşâhede ile zikretmeye başlar. Bu zikr, Zat-ı İlahîyenin zikri olup, müşâhede ve mükâşefe ile yapılan zikr demektir. 18 Yukarıda zikretmiş olduğumuz sûfîlerin ortak noktası gerçek zikrin, kişinin müşâhede gibi duyularından fenâ bulmadan gerçekleştirilemeyeceğidir. Bu sûfîlerin selefi sayılan Zunnûn Mısrî de aynı noktaya vurgu yapmıştır. Zira Zunnûn Mısrî bu hususta şöyle diyor: Zikr, zâkirin zikr esnasında kendinden geçmesidir. Onun bu sözü, Kim gerçek manada Allah ı zikrederse, bu esnada her şeyi unutur. Allah da her şeyi ona karşı muhafaza altına alır da Allah o kişinin her şeyine bedel olur, 19 ifadesiyle daha da açıklık kazanır. Tasavvufun duayenlerinden olan Kuşeyrî ise zikri, Allah ın kapısında oturmaya benzetirken, müşâhedeyi de Allah ile oturmaya benzetmektedir. Ona göre Allah ile oturma gerçekleştiği zaman Allah ın kapısında oturma biter. Yani zikr müşâhedeye ulaşıncaya kadar yapılır. Kişi müşâhede hâlini yaşarken zikirle uğraşmaz. Zira Abdulvahhab Şaranî ye göre Allah ile gerçek zikr, sanki Rabbin huzurunda sohbet ettiğini müşâhede ediyormuşçasına yapılan zikirdir. Lisanın zikri ise ancak bu hâle ulaşmak için bir vesiledir. 20 Şunu da belirtmeliyiz ki bu ifadeleri bazen birebir bazen de benzer şekilde Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevî nin Câmiü l-usûl eserinde görmekteyiz. 21 Gümüşhanevî nin Câmiü l-usûl ünde zikrin geçtiği yerlere bakıldığı zaman, onun, konunun ekseriyetini Kuşeyrî nin Risâle sinden birebir alıntılarla oluşturduğu görülmektedir. Zira bizzat Ahmed Ziyaüddin, Kuşeyri nin ismini zikrederek nakillerde bulunduğu gibi eserine Zunnun Mısrî, İmam Ebû Bekir Furek, Kettanî ve İmam-ı Şiblî gibi sûfilerin zikir hakkındaki görüşlerini birebir Risâle den nakleder. 22 Zikrin önemini belirten en güzel ifadelerden biri, Kuşeyrî nin şeyhinden yaptığı şu nakildir: Zikr, veliliğin menşûrudur (şahadetnamesidir). Bir kimse zikre muvaffak olursa ona velilik menşûru verilir. Zikirden mahrum bırakılan kimse, velilikten uzaklaştırılır. 23 Kuşeyrî ise mürşidinin bu fikrinden de ilham alarak söylediği ve Gümüşhanevî nin de eserine aldığı zikir hakkındaki sözü şöyledir: Zikr, velayetin alametidir. Zikr, vuslatın açıklaması, müritliği gerçekleştirmektir. Zikr, bidayetin sıhhatli oluşunun göstergesi, nihayetin saflığına bir delildir. Zikrin ötesinde hiçbir şey yoktur. Övülmüş hasletlerin hepsi zikre dayanır; bunların hepsi zikirden meydana gelir. Hepsinin kaynağı da zikirdir. 24 Zira ona göre zikr aynı zamanda Allah a yükselişte temeldir. Zikirsiz, Hakk a ulaşılamaz. O bu düşüncesini şöyle dile getirir: Zikr, Hakk Teâlâ ya giden yolda kuvvetli bir esastır. Daha da ötesi, tasavvuf yolunda temel şart, zikirdir. Sürekli zikr müstesna, başka bir şekilde hiçbir kimse Allah a ulaşamaz. 25 Çünkü zikr, sevgiden doğar; sevgi ne kadar kuvvetli olursa, kişinin, sevdiğinin adını zikretmesi de o derece yoğun 18 Sühreverdî, Avârifü l-maârif, Tasavvufun Esasları (Terc. İrfan Gündüz-H. Kâmil Yılmaz), Erkam Yay., İst. 1993, s. 272-274. 19 İbn Arabî, el-kevkebü d-dürriye fî menâkıb-i Zinnûn el-mısrî (Zabd ve Tash. Asım İbrahim el- Kayâli), Dâru l-kütübü l-ilmiyye, Beyrût 2005, s. 67. Krş. amf. Bir Sûfînin Portesi (Terc. Ali Vasfî Kurt), s. 157-158. 20 Abdulvahhab Şarânî, el-envâru l-kudsiyye fi ma rifeti kavâidi s-sûfiyye, Dâru Cevâmi il-kelim, Kâhire 1987, s. 21. Şarânî ye göre bazı şeyhler zikir için bin edebten bahsetmiştir. Ancak onu yirmi edebte toplamışlardır. Şarânî bunlardan on sekizini şöyle sıralar: Bu edeblerin beşi zikirden önce, onikisi zikir esnasında, üçü de zikirden sonradır. Bunların ilki tevbe-i nasûh, ikincisi abdest veya gusül almaktır. Üçüncüsü zikirde sıdkı elde etmek için sükûnet ve sükûttur (Bkz. Şarânî, el-envâru l-kudsiyye, s. 22-25.). Benzer bir yorum için bkz. Şarkâvî,age., s. 144. 21 Krş. Gümüşhanevî, Ahmed Ziyâüddin (Cami ül Usûl) Veliler ve Tarikatlarda Usûl (Ter. Rahmi Serin), Pamuk Yay., İst. 1987, s.100. 22 Bkz. Câmi ül-usûl, ss. 410-413 23 Kuşeyrî, er-risâle, s. 221. 24 Kuşeyrî, Letâifü l-işârât (Tahk. İbrahim Besyûnî), el-hey etü l-mısriyyetü l-âmme, Kahire 2000, c. 1, s. 305. 25 Kuşeyrî, er-risâle, s. 221. Krş. Kuşeyrî, Uyûnü l-ecvibe fî fünûni l-es ile Amasya Beyazit İl Halk Ktp., nr. 1434/1, vr. 16b. 399

Râmûzu l-ehâdîs de Geçen Zikirle İlgili Hadislerin İrşad ve Sülûk... olur. 26 Yine Kuşeyrî nin zikrin seyr ü sülûkta temel olduğuna yönelik ifadelerini, Gümüşhanevî de de aynen görmekteyiz. 27 Seyr ü Sülûk Hakkında Kısa Bilgi Seyr ü sülûk, gitmek, yürümek, gezmek manalarına gelir. Genel manasıyla seyr ü sülûk, Allah tan gelen insanın yine Allah a olan yolculuğudur. Ondan geldik, ona dönücüyüz, 28 ayeti ışığında süluk, ontojik olarak Mutlakın mukayyete olan seyrine, seyr ü nüzûl, yani Hâkk ın mahlukta tecellisi olarak adlandırılırken, mukayyetin Mutlaka doğru sülûkuna ise seyr ü urûc, yani mahlukun Hâlik a doğru yükselişi, mi racı denir. Haddizatında dinî ve tasavvufî kavramlardan hangisini alırsak alalım, bu kavramın her bir boyutu bir sülûk aşamasıdır. Meselâ zühd kavramı, terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hesti, terk-i terktir. Yine en basitinden tevbeyi ele alalım. Tevbe, inabe ve evbe kavramlarından herbiri, sülûkun bir aşamasını gösterir. Bu durum takva kavramı için olduğu kadar ubudiyet kavramı için de böyledir. Meselâ ibadet, ubudiyet ve ubudet, bunlar üç aşamada sülûk mertebelerini gösterir. Tahallukî kavramlar böyle olduğu gibi tevâcüd, vecd ve vücûd gibi tahakkukî kavramlar da böyledir. Yine muhadra, mükaşefe ve müşahede gibi birçok vicdanî kavramların her bir boyutu da seyr ü sülûkun bir mertebesini gösterir. Tasavvuf ıstılahında ise sülûk, bir mürşid-i kâmilin rehberliğinde Allah a manevî yolculuk yapmaktır. Aslında bir mürşidin rehberliği olsun veya olmasın dünyaya gelen her insan, ister tarikatlerde olduğu gibi disiplinli isterse disiplinsiz olsun sülûk üzerindedir. Bu, bazen nefsin mertebelerini birer birer gerçekleştirmek suretiyle yüceliğe doğru olabileceği gibi bazen de şerli insanlarda olduğu gibi emmârenin derinliklerine, esfel-i sâfilîne yolculuk şeklinde de olabilir. Allah a yükseliş, genel itibariyle, seyr-i âfakî ve seyr-i enfüsî olmak üzere en iki çeşittir. Bu, ya sağlam bilgilerle ruhun aslî vatanı olan elest bezmindeki latif mekanına yükseliş şeklinde olur, ya da vehim ve zan gibi şüpheler içinde nefsin arzularına tabi olarak şehvet ve şeytani duyguları takip etmek süretiyle asıl vatanını inkar ederek cehalet karanlığına gömülmek şeklinde olur. Çünkü gerek tasavvuf klasiklerinde gerekse şu an elimizde bulunan tasavvuf hocalarımızın yazdığı tasavvuf tarihi kitaplarının hemen hemen hepsinde sülûk, cehaletten bilgiye, kınanan ahlaktan övülen ahlaka, beşerî sıfatlardan ilahî sıfatlara, kesretten vahdete, mâsivâdan Hak a, kendi vücûdundan Hakk ın vücûduna sülûk etme şeklinde birbirine yakın anlamlarda tanımlanmaktadır. Seyr ü sülûktan bahseden tasavvufî eserlerde seyr ü sülûkun tasnifi; seyr ilallah, seyr fillah, seyr maallah ve seyr anillah şeklinde dörtlü şekilde verildiği gibi nefsin mertebeleri yönünden yedili şekilde de verildiği olur. İnsanların Hakk a ulaşması yönünden tarik genel olarak üç kısımdır. Birincisi ahyâr tariki, ikincisi ebrâr tariki, üçüncüsü ise şuddâr tarikidir. Aziz Mahmut Hüdâî, bu üç ana tariki, sülûk ı âmm (genel sülûk) şeklinde ahyâr yolu, sülûk-ı hâss (özel sülûk) şeklinde ebrâr yolu ve sülûk-ı ahâssü l-hâss şeklinde de şuddâr yolu olarak görür. 29 Gümüşhanevî Hazretleri de eserinde bu üç ana yolu kabul eder. Ayrıca ona göre Allah, kulunun kendine yakınlaşması için yarattıkları canlıların nefesleri sayısınca sebepler yaratmıştır. 30 26 Kuşeyrî, Letâifü l-işârât, c. 3, s. 164. 27 Bkz. Gümüşhanevî, Câmiü l-usûl, s.410. 28 Bakara 2/156. 29 Abdulrezzak Tek, Aziz Mahmud Hüdâyi nin Seyr ü Sülûk Anlayışı, Aziz Mahmud Hüdâyî Uluslararası Sempozyumu (20-22 Mayıs 2005) c. 1, ss. 179-180. 30 Gümüşhanevî, Câmiü l-usûl, s. 99. 400

Yüksel GÖZTEPE Gümüşhanevî nin Zikir ve Sülûk Anlayışı İnsana ister genel olarak dinî açıdan bakalım isterse daha dar anlamda tasavvuf açısından bakalım, onun her durumda seyr ü sülûk halinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yolda olan insanın hedefine varmasını kolaylaştıran birçok şey olduğu gibi amacına ulaşmasını engelleyen ve onu yoldan saptıran da bir çok şey vardır. İnsanın amacına ulaşmasını kolaylaştıran ve hedefine varmasına engel olan şeyleri bertaraf eden vasıtaların başında hiç şüphe yok ki zikir gelir. Bundan dolayıdır ki zikir, bütün tarikatlerin esaslarından ve rükünlerinden biri olmuştur. Zira Ehl-i Hak tarikatler arasında zikirsiz yol alan hiçbir tarik bulunmamaktadır. Zikir, bütün tasavvufî ekollerde olmazsa olmaz bir esasdır. Ehl-i hak hiçbir tarikat mürşidi yoktur ki, müntesiplerine, farklı şekillerde de olsa Allah ın esmâu l-hüsnâ sından birini günlük virt olarak tevdi etmiş olmasın. Zikir, kemâle ulaşmak isteyenlerin en önemli vasıtasıdır. Zikir, hedefi Allah a kavuşmak olan kişiyi, kısa yoldan amacına ulaştıran, insanlık kadar kadim bir metoddur. Nitekim, her şeyin ötesinde kalplerin itmi nan bulması ve Allah ın rızasının kazanılmasının zikir yoluyla olacağı ayetlerde de belirtilmiştir. 31 Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevî, Camiü l-usul ünde zikri değerlendirirken kulların ehadiyete ulaşması için Allah ın, mahlukların nefesleri adedince sebepler yarattığını belirtir. 32 Gümüşhanevî Allah ı bulmak isteyen kulların bu sebeplerden birine yapıştığında Hakkın rızasına kavuşacağı ve Allah ın da razı olduğu kullarını vahdetine ulaştırıp Cemâline eriştireceği görüşündedir. Gümüşhanevî seyr ü sülûkta Allah a ulaşmayı iki temel sebebe dayandırır. Birincisi batınî sebep olup sürekli murakabe halinde bulunmaktır. İkincisi ise zahirî sebeplerin başında gelen, her daim edep ve huzura riayet etmek suretiyle yapılan esma-yı ilahiyeyi zikirdir. Murakabe halini yaşayan insan, içinde bulunduğu hal sebebiyle bütün günahlardan uzaklaşır. Gümüşhanevî ye göre kişinin icra ettiği zikir, Allah la birlikte oturmak olduğundan, kişiyi, Allah ın rahmet, merhamet ve feyz-i ilahisine kurbiyet kazandırır. Câmiü l-usûl üne aldığı bir hadis-i şerif şöyledir: Beni zikreden kimse ile beraberim. Bir kimse zikre başladı mı, ben onunla beraber olurum. O kadar ki, zikir yapan dudakları, Ben imle beraber kıpırdar. Râmûzu l-ehâdis te buna benzer birçok hadis bulunmaktadır. Yukarıdaki hadisi Gümüşhanevî şöyle izah eder: Allah ile beraber oturmak demek, O nun rahmet, merhamet, yardım ve fezyine yaklaşmak demektir. Sâlik zikre sadakatle devam ettikçe, esma ve sıfatların nûru ile nurlanır. Zikrettiği esmânın nûru ile kalbi dolar, vücudu güzellik kazanır. Hakk ca sevilen ve Hakk ı seven bir muhabbet bülbülü halini alır. Hakk ı sevenlerin hepsi bu kulu severler. Bu kul da Hakk ın eseri olan her şeyi sever. Allah ü Teâlâ nın sevdirmedikleri müstesna. 33 Seyr ü sülûkta hedefe ulaştırmada başta gelen temel esaslardan biri olduğu için Gümüşhanevî ye göre zikir yapmanın belli edep ve incelikleri vardır. Hakka ulaşmak isteyen sâlik, her şeyden önce abdestli bulunmak, huzur-ı kalble kıbleye dönmek ve zikrin evvelinde iki rekat namaz kılmak gibi zikrin âdabına riayet etmelidir. Zikrin edeplerinden bir diğeri de kalbin, yapılan zikirden gafil olmamasıdır. Zira zikir esnasında sözkonusu olan kalbî yöneliş, Gümüşhanevî nin nazarında tarikatın rüknü ve esasıdır. O bu hususta şöyle diyor: Zâkir bundan sonra vukuf-ı kalbî ile meşgul olur. Vukuf-ı kalbî, bilcümle duygu ve düşüncelerini bir arada toplayıp, kalbinde bu duygu ve düşüncelerinden eser bırakmamak ve kalbi, tamamen esma ve sıfat-ı ilahiyyenin feyzine âmâde kılmaktır. Zikre başlamak üzere olan sâlik, böylece bütün idrakini toplayarak, kalbinin tam ortasına yönelir. Allah lafza-i Celâlinden maksad, en mükemmel sıfatlarla sıfatlanmış bulunan Zat-ı ecell-i Âlâ dır. Velilerin birçoğu bu ism-i şerifin, ism-i Zat olması itibariyle ism-i azam olduğunda ittifak etmişlerdir. Zikreden, yukarda tarif edildiği şekilde, kalbinin ortasına yönelik olarak saatin dörtte biri kadar vukuf-ı kalbî halinde kalır. Bu halde 31 Bkz. Ra d, 13/28. 32 Bkz. Gümüşhanevî, age., ss. 99-100. 33 Gümüşhanevî, age., ss. 99-100. 401

Râmûzu l-ehâdîs de Geçen Zikirle İlgili Hadislerin İrşad ve Sülûk... bekleyiş uzadıkça, Allahın rızasına yaklaşmaya ve zikredilen esmanın feyzi ile dolup taşmaya kabiliyet hasıl olur. Zira vukuf-ı kalbî, Tarikat-ı Âliye nin rükünlerinden biridir. Belki de esasıdır. Çünkü Gümüşhanevî ye göre gerek ibadet gerekse zikir olsun, eğer kalbî boyutu yoksa ruhsuz ceset konumundadır. Ruhsuz ibadet ve zikirler, seyr ü sülûk sürecinde kalbî boyuttan yoksun ise kulu hedefine ulaştıramaz. 34 Gümüşhanevî, seyr ü sülûkta yol katedebilmek için ruhsuz olmayan zikrin nasıl yapılacağını da şöyle tarif eder: Zikirden maksat zikredilen ilâhî isimlerin cereyanını kalpte duymaktır. Zikir esnasında zâkir dili üst damağa yapıştırır. Bu şekilde bütün âzaların sükûneti temin edilmiş olur. Zikrin manasından ve kimin huzurunda ve Onun huzurunda niçin bulunduğunun düşüncesininden başka, bilûmum anlayış, seziş ve iradeler, cesedin dışına atılır. Sâlik, o esnada kendini bir boşluğa bırakır. Bundan sonra kalb, Allah ism-i şerifinin zikrine ve zikredilen Zat ın tecellisine o kadar dalmış olur ki; nâil olunan bu marziyyet halinde kul kendinden geçer. İsm-i Zat ın nurlu tecellisinde erir; yok olur. Sâlik ilerledikçe, iradesinin dışında bütün azası ile zikre başlar ki; sâlikin bu haline zikr-i sultanî denir. Böyle bir halin tecellisi halinde sâlikte, insanlıktan eser kalmaz; bütün âzası, esmânın nuru ile nurlanır. Bu hâle erişmek, tasavvufta gayedir. Çünkü bu noktada iman, kemal derecesine ulaşır. Bu hal, yeni sâliklerin hâli değildir. En üst dereceye ulaşanların hâlidir. 35 Zikir, Allah sevgisi ile dolmaya vasıta ve sebeptir. Bu sevgiden de vuslat hasıl olur. Cenab-ı Hakk gazap ettiği ve cezalandırmak istediği şekavet ehlinden başkasının zikir yapabilme hâssasını yok etmez. 36 Gümüşhanevî nin Râmûzü l-ehâdîs ine Aldığı Hadislere Genel Bir Bakış Gümüşhanevî Hazretlerinin Râmûzü l-ehâdîs kitabının çeşitli sayfalarında bulunan hadis-i şeriflere irşad ve sülûk noktasında baktığımızda, Aziz Mahmud Hüdâyî nin sülûk a bakmış oldukları gibi üç aşamada görebiliriz. Birincisi umumî halka hitap eden hadislerdir. Bu hadislerde hedef, kişinin manevî yolculuğunda kendini gerçekleştirmesini engelleyen sebepleri zikir vasıtasıyla ortadan kaldırmak ve dünyanın geçiciliğini bizzat göstermektir. İkinci gruptaki hadisler ise ibadetlere teşvik ve seyr ü sülûkta istikrar kazandırmak için zikre sarılmayı tavsiye niteliğindedir. Üçüncü aşamadaki hadislerde ise ya kişiyi sülûkun nihaî aşamalarına teşvik etmek için ya da nihaî aşamanın zirvesini göstermek hedeflenmektedir. Birinci grubtaki hadislere bakıldığında, genel olarak, yapılan zikrin insanı günaha düşme tehlikesinden koruyacağı, cehennemden azat olmasına sebep olacağı, kalbin kararmasına neden olan durumlara düşmekten sakındıracağı ve günahlardan temizleyerek Allahın affına ulaştıracağı ifade edildiği ve nefsin hilesine kapılma tehlikesi içinde olan insanların uyarıldığı görülecektir. Bu türden hadislerden bazıları şunlardır: Ey Busre! Her hatanda Allah i (cc) zikret ki, Allah da seni hatanın yanında mağfiretle zikretsin. Kocana itaat et, bu sana dünya ve ahiret hayrı olarak kafidir. Ana-babana iyilik et ki evinin hayrı çok olsun. 37 Gümüşhanevî, bu hadis-i şerifi eserine almak suretiyle, günaha düşen, hata yapan kişilerin Allah ı zikretmek süretiyle Allah ın mağfiretine düçar olabileceğini ima eder. 34 Gümüşhanevî, age., ss. 101-103. 35 Gümüşhanevî, age., s. 104. 36 Gümüşhanevî, age., ss. 104-105. 37 Gümüşhanevî, Ahmed Ziyâüddin, Râmûz el-ehâdis (Hadisler Deryası) (Ter. Abdülaziz Bekkine, Haz: Lütfi Doğan-M.Cevad Akşit), Milsan Basın Sanayıi A.Ş, İstanbul 1982, c. 2, s. 496. 402

Yüksel GÖZTEPE Ya Hafsa! Çok sözden sakın, zira zikrullahsız çok söz kalbi öldürür. Ve Allahı çok zikreden söz de kalbi ihya eder 38. Gümüşhanevî, bu hadis vesilesiyle, aşırı dünyevî sözlerin kalbi öldüreceğini ve manen Hak a ulaşmak isteyen insanın dünyevî şeylerin sohbetine dalmakla hedefinden sapacağını belirtir. Bu bağlamda zikredilen diğer hadisler ise şunlardır: İçinde Allah zikri olan evin Allah zikri edilmeyen eve göre durumu, dirinin ölüye olan durumu gibidir. 39 Allah ın zikri şifa, insanların zikri ise derttir. 40 Allahın zikri olmadan çok söz söyleme. Zira Allah ın zikri olmaksızın sözün çokluğu, kalbin kasvetine sebeptir. Muhakkak ki insanların Allah a en uzağı, kalbleri kasvetli olanlardır. 41 Başka bir hadis-i şerifte ise, Lâilâhe illallahu vallahu ekber diyen hiçbir kul yoktur ki, Allah onun dörtte birini Cehennemden azad etmesin. Şayet iki defa söylerse tamamını cehennemden azad eder. 42 buyrulmaktadır. Gümüşhanevî, bu hadisi eserine koymakla insanların günahları sebebiyle ümitsizliğe düşmeleri gerektiğine manen işaret eder. Yine seyr ü sülukun bidayetinde olan insanların her an ayaklarının kayabileceğini ve günah işleme durumuna düşebileceklerini ifade etmekle, bu ve benzeri zikirleri yapmak süretiyle Allah ın afvına ulaşabileceklerine işaret etmektedir. Hatta bazı hadis-i şeriflerde şeytanın vesvese ve evhamlar yüzünden imanından şüphe içindeki insanların çok zikretmek suretiyle vesvese ve evhamlardan kurtulacakları ve münafıklık sıfatları bulunanların da zikir vesilesiyle bu durumdan uzaklaşacakları müjdesini verir. İşte hadis şöyledir: Bir kimse Allah ı çok zikrederse münafıklıktan kurtulur. 43 Başka bir hadiste ise şöyle buyrulmuştur: Zikirde lâ ilâhe illallah dan, dualardan, istiğfardan efdali yoktur. 44 Kişilerin az da olsa yapmış oldukları zikir vesilesiyle günah işleme esnasında Allah ın azab edici olduğunu hatırlamak suretiyle ateşten kurtulacağını belirten hadisler de vardır. İşte bu hadisler şöyledir: Allah cc buyurur: Beni bir gün zikredeni veya bir makamda benden korkanı ateşten çıkarın. 45 Ramazanda Allah ı zikreden mağfiret olunur. Ve o ayda Allahtan dilekte bulunan kimse mahrum edilmez. 46 Gümüşhanevî Râmûzü l-ehâdis ine aldığı aşağıdaki hadis-i şerife göre, insanlar bir şey vesilesiyle bir araya gelirler, orada Allahı bir şekilde hatırlamadan ve hürmetle anmadan dağılacak olurlarsa, onlar şehvetlerine uyan insanlardır. Zira hadiste geçen leşin başına toplanan köpekler benzetmesine paralel olarak tasavvufta da köpek, şehvetine uyan, helal haram ayrımı yapmadan yiyen insanları sembolize eder. İşte hadis şöyledir; Bir kavim Allah ı zikretmeden toplanıp dağılırsa, merkeb leşine toplanıp dağılmış gibi olur. Ve bu meclis de onlar için pişmanlık vesilesi olur. 47 Bize göre Râmûz da ikinci aşamadaki hadisler sülûkun ortalarında bulunan sâliklere hitap eder. Bunların Râmûzu l-ehâdis e alınması ise genel olarak afv ve mağrifete ulaşma yolunu göstermenin yanı sıra manen daha yükseklere çıkmaya teşvik amaçlıdır. Bu hadislerde zikir, diğer salih amellerle kıyaslanmakta ve zikir vesilesiyle Allah ın rahmetinin kişileri kuşatacağı 38 Râmûz, c. 2, s. 496. 39 Râmûz, c. 2, s. 391. 40 Râmûz, c. 1, s. 122. 41 Râmûz, c. 2, s. 478. 42 Râmûz, c. 2, s. 384. 43 Râmûz, c. 2, s. 408. 44 Râmûz, c. 2, s. 382. 45 Râmûz, c. 2, s. 515. 46 Râmûz, c. 1, s. 285. 47 Râmûz, c. 2, s. 369. 403

Râmûzu l-ehâdîs de Geçen Zikirle İlgili Hadislerin İrşad ve Sülûk... ifade edilmektedir. Kişinin zikrinin nitelik kazanmasıyla kalbine amele teşvik edici ilhamların geleceği ve yapılan zikirle zâkirin Allah ın muhatabı olacağı belirtilir. Bazı hadislerde ise kalben yapılan gizli zikrin insanı yükseltici olduğu, şükrü de ihtiva ettiği, sadaka, cihad, oruç ve hicret etmek gibi salih amellerden de üstün olduğu vurgulanır. Bütün salih ameller Hakka ulaşmaya vesile olmasına rağmen zikir için yapılan bu vurgu, onun seyr ü sülûktaki önemi ortaya koymaktadır. Sülûkun ortasındaki insanları zikre teşvik eden kalbi yükselişle ilgili hadisler ise kanaatimize göre şunlardır: Hiç bir kavim yoktur ki, Allah rızasını taleb ederek Aziz ve Celil olan Allahı zikretsinler de, semadan bir münadi onlara şöyle nida etmesin: Bağışlanmış olarak kalkınız, günahlarınız sevaplara dönüştürülmüştür. 48 Bir kavim Allahı zikretmeye otururlarsa, melekler onları sarar, Allah ın rahmeti onları kaplar ve kalplerine itminan gelir de Allah (cc) bu kimseleri mele-i âlâda zikreder. 49 Bu boyutta bulunan sâlik en azından tevbe mertebesinin ötesinde, inâbe seviyesindedir. Zira zikri yapan kişiler manen yol katetmek için zikir yapmışlar, böylece Allah ın rahmeti onları kuşatmış ve itminana kavuşmuşlardır. Zikretmenin diğer salih amellerden üstün olduğunu gösterip zikirde yoğunlaşmayı tavsiye eden hadislerden bazıları ise şunlardır: Zikir, Allah yolundaki infaktan yüz misli faiktir (Zikir, Allah yolunda infaktan yüz kat daha faziletlidir). 50 Allah (cc) buyuruyor; Ey adem oğlu! Beni zikrettikçe şükürdesin, unuttukça küfürdesin. 51 Zikir sadakadan hayırlıdır, oruçtan da hayırlıdır. 52 İnsan, kendisini Allah ın azabından kurtarıcı olarak zikirden daha iyi hiçbir amel işlemedi. Dediler ki; Allah yolunda cihad da öyle değil mi?. Buyurdu ki, evet cihad da değil, meğer ki vuruşur kılıcı kırılır, vuruşur kılıcı kırılır. (diğer bir hadisi şerifte, atı da ölür kendi de, ancak o zaman denk olur buyurulmuştur.) 53 Bazı hadislerde ise takva gibi, cihat gibi İslamın ruhu mesabesindeki salih ameller zikirle kıyaslanarak, böylece zikrin değerinin ne denli yüksek olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Buna dair hadislerden bazıları şunlardır: Takvaya bak. Zira o, her hayrı camidir. Cihada bak. Çünkü o, Müslümanların ruhbanlığıdır. Allah ı zikre ve kitabullahı tilavete devam et, zira o arzda senin için nur, semada ise anılıştır. Dilini de hayırdan başka şeyden koru. Zira böylece şeytana galip gelirsin 54 İnsan, kendisini Allah ın azabından kurtarıcı olarak zikirden daha iyi hiçbir amel işlemedi. Dediler ki; Allah yolunda cihad da öyle değil mi?, buyurdu ki, evet cihad da değil, meğer ki vuruşur kılıcı kırılır, vuruşur kılıcı kırılır. (diğer bir hadisi şerifte, atı da ölür kendi de, ancak o zaman denk olur buyurulmuştur.) 55 Masiyetlerden (Allaha isyandan) uzaklaş. Zira bu, hicretin en faziletlisidir. Farzları muhafaza et. Zira bu, cihadın en faziletlisidir. Allahı da çok zikret. Zira sen, Allaha, Onu çokça zikret- 48 Râmûz, c. 2, s. 386. 49 Râmûz, c. 2, s. 489. Benzer hadisler için Râmûzü l-ehâdis de şu sayfalara bkz. Râmûz, c. 2, s. 374, 369, 386. 50 Râmûz, c. 1, s. 208. Benzer hadisler için Râmûzü l-ehâdis de şu sayfalara bkz. Râmûz, c. 1, s. 98. 51 Râmûz, c. 2, s. 327. 52 Râmûz, c. 1, s. 208. 53 Râmûz, c. 2, s. 376. Benzer hadisler için Râmûzü l-ehâdis de şu sayfalara bkz. Râmûz, c. 2, s. 346. 54 Râmûz, c. 2, s. 317. 55 Râmûz, c. 2, s. 376. 404

Yüksel GÖZTEPE mekten daha sevimli bir şeyle gelmiş olmazsın. 56 Bazı hadislerde ise zikir, yapılışına göre bazısı bazısından üstün tutulmakta ve Allah a mi rac yapan kişinin, zikrine ayrı bir özen göstermesi istenmektedir. Allahı zikr-i hamil ile zikret. Denildi ki zikr-i hamil nedir? Buyurdu ki, zikr-i hafîdir. 57 Tenhada Allah ı zikreden kimse, küffar ile saflar arasında tek başına mübareze eden gibidir. 58 Gafiller arasında Allahı zikreden kimse, cephede arkadaşları kaçtığı halde kendisi sebat eden gibidir. 59 Hafaza meleklerinin duymadığı zikr-i hafi, duyduğu zikirden yetmiş kat üstündür. 60 Yine Gümüşhanevî nin eserine aldığı hadislerin birinde, kişi, Allah ı nasıl zikrederse Allah ın da onu aynı şekilde zikredeceği vaadi belirtilmek suretiyle, nitelikli zikre teşvik edilmektedir. Hadis şöyledir: Allah (cc.) buyurur: Ey Âdem oğlu! Beni kendi kendine zikredersen Ben de seni kendi yanımda zikrederim. Sen Beni topluluk arasında zikredersen, Ben de seni topluluk arasında onlardan daha efdal ve Ekrem olarak zikrederim. Eğer Bana bir karış yaklaşırsan Ben de sana bir arşın yaklaşırım, eğer Bana yürüyerek gelirsen Ben sana koşarak gelirim. 61 Allah a ulaşma umudu içerisinde ilim tahsil edenlerle, Hakk ı zikretmek için bir araya gelenler cennet bahçelerinde meyvelerden yiyen temiz gönüllü kimselere benzetilmektedir. Zira gönülden yapılan zikir, kişiye tarifi mümkün olmayan huzur bahşeder. İşte bu bağlamdaki hadisler şunlardır: Siz cennet bahçelerine uğradığınızda otlayınız. Denildi ki: Cennet bahçeleri nedir? Buyurdu ki: Zikir halkalarıdır. 62 Siz cennet bahçelerine rastladığınızda faydalanınız. Dediler ki: Ya Resulallah! Cennet bahçeleri nedir? Buyurdu ki: İlim meclisleridir. 63 Kim ki cennet bahçelerinde eylenmek isterse Allah ı çok zikretsin. 64 Gümüşhanevî, ilim meclisleriyle zikir halkalarını kemale götürmede ve seyr ü sülûkta hedefe ulaşma noktasında hemen hemen aynı derecede etkin olduklarını göstermek amacıyla iki hadisi de eserine almıştır. Bu onun hem alim hem de sûfi bir zat olmasından kaynaklandığı kanaatindeyiz. Üçüncü aşama, sülûkun zirvesi ile ilgili hadisler olup diğerlerine göre sayıca daha azdır. Bu seviyelere yükselen sâlikler, artık Allahı zikretmekten büyük haz aldıkları gibi Allahı zikretmeden (zikrullahsız) duramazlar. Allah ın sevgisi ve muhabbet kalblerinde karar kıldığı için her an Allah ı zikretmek isterler. Nasıl balıkların sudaki hali doğal bir durumsa, nihai aşamadaki sâlikler için de sürekli zikirle meşguliyet böyledir. Râmûzü l-ehâdis de sülukun zirvesine işaret eden hadislerden bazıları şunlardır: Zikrullah, Allaha sevgi alâmetidir. Allaha buğz alameti ise zikrullaha karşı gelmektir. 65 56 Râmûz, c. 1, s. 154. 57 Râmûz, c. 1, s. 67. 58 Râmûz, c. 1, s. 285. 59 Râmûz, c. 1, s. 285. 60 Râmûz, c. 2, s. 512, c. 1, s. 208. 61 Râmûz, c. 2, s. 514. Benzer hadisler için bkz. Râmûz, c. 2, s. 329, 344, c. 1, s. 203. 62 Râmûz, c. 1, s. 64. 63 Râmûz, c. 1, s. 67. 64 Râmûz, c. 2, s. 396. 65 Râmûz, c. 2, s. 449. 405

Râmûzu l-ehâdîs de Geçen Zikirle İlgili Hadislerin İrşad ve Sülûk... Allah (cc) buyurur: Kullarımdan Benim velim ve halkımdan ahbablarım o kimselerdir ki, Benim zikrimle zikrolunur veya zikirleri ile Ben zikrolunurum. 66 Her taş ve ağacın yanında Allahı zikret (hatta münafıklar senin için mürai deseler de) 67 Nihaî aşamadaki sâlikleri zikre teşvik eden hadislerin biri de Cennete giden müminlerin dünyada iken Allah ı zikirle geçirdikleri zamanın dışında hiçbir şeye özlem duymayacaklarına ve Allah ın, kendini zikreden kimse ile birlikte oturacağına dair rivayet edilen şu hadis-i şeriftir ki cennet nimetlerinin tamamının, Allah ı müşahede etme nimeti yanında çok kıymetsiz olduğunu anlatmaktadır. Cennet ehli hiçbir şeye hasret edecek değildir. Yalnız Allah ı zikirsiz geçirdikleri vakit üzerine hasret (pişmanlık) çekecekler. 68 Gümüşhanevî, sülûkun nihâi aşamalarına geldiğinde sâlikin yaptığı zikrin, küllî zikre ulaşacağını belirtir. Bazı mutasavvıflara göre kişi, küllî zikir esnasında vücudunun her hücresinin, arı uğultusu gibi Allah ı zikrettiğini duyar. Râmûz daki şu hadis sanki bu duruma işaret ediyor gibidir. Allahın Celalini zikredenlerin ve tesbihle meşgul olan kimselerin zikirleri arı uğultusu gibi bir uğultu şeklinde arşı bulur. Orada dolanır ve sahibini Arş-ı Âlâda anar. İstemez misiniz orada sizin de bir hatıranız olsun. 69 Seyr ü sülûkun en nihâî gayesi Allah ta fâni olmaktır. Zira fenâ hâli bütün sâliklerin ulaşmak için can vermeye razı oldukları yüce bir hedeftir. Sâlikin fenâ hali ne kadar yoğun olursa, aklî melekelerini de o ölçüde yitirir. Sûfinin fenâfillah hali ne derece üst seviyeden olursa, müşahedesi de o seviyede mükemmel olur. İşte Râmüzü l-ehâdis te geçen şu hadis bunun en güzel örneklerinden biridir. Peygamber (as) buyuruyor ki; Allahı o kadar çok zikrediniz ki size mecnun desinler. 70 Sonuç Seyr ü sülük sürecinde zikir bütün tasavvufî ekoller esastır. Zikir, tasavvufi eserlerin yazıldığı çağda müellif sûfilerin üzerinde en fazla durdukları kavramların başında gelir. Gümüşhanevî nin nazarında da zikri, seyr ü sülûkun temeli teşkil eder. Camiu l-üsul de Gümüşhanevî zikrin turuku âliye yanındaki ehemmiyetini sıklıkla tekrar eder. Ona göre, seyr ü sülük ana hatlarıyla ahyâr, ebrâr ve şuddâr olmak üzere üçe ayrılır. Gümüşhanevî nin eserine aldığı hadisler en genel itibarla üç sınıfa hitap etmektedir. İşte bu nedenle, Râmûzu l-ehadis deki hadisleri üç kategoride ele aldık ve değerlendirdik. Bu hadisler; genel halk kitlerine ve bidayetteki müritlere hitap edenler, sülûkta biraz mesafe kat etmiş sâliklere hitap edenler ve nihai aşamalara ulaşmış sûfilere hitap eden hadisler olmak üzere üç aşamada gözükmektedir. 66 Râmûz, c. 2, s. 329. 67 Râmûz, c. 1, s. 67. 68 Râmûz, c. 2, s. 364. 69 Râmûz, c. 1, s. 106. 70 Râmûz, c. 1, s. 80. 406

Yüksel GÖZTEPE Kaynakça Abdulrezzak Tek, Aziz Mahmud Hüdâyi nin Seyr ü Sülûk Anlayışı, Aziz Mahmud Hüdâyî Uluslararası Sempozyumu, c. 1, (20-22 Mayıs 2005). Abdulvahhab Şarânî, el-envâru l-kudsiyye fi ma rifeti kavâidi s-sûfiyye, Dâru Cevâmi il-kelim, Kâhire 1987. Göztepe, Yüksel, Tasavvufun Temel Kavramları, Cumhuriyet Yayınlar, Sivas 2012. Gümüşhanevî, Ahmed Ziyâüddin (Cami ül-usûl) Veliler ve Tarikatlarda Usûl, Ter. Rahmi Serin, Pamuk Yay., İst. 1987., Ramûz el-ehâdis (Hadisler Deryası) (Ter. Abdülaziz Bekkine, Haz. Lütfi Doğan-M.Cevad Akşit), Milsan Basın Sanayıi A.Ş, c.1-2, İstanbul 1982. İbn Arabî, el-kevkebü d-dürriyye fî menâkıb-i Zinnûn el-mısrî (Zabd ve Tash. Asım İbrahim el- Kayâli), Dâru l-kütübü l-ilmiyye, Beyrût 2005. İbn Arabî, el-kevkebü d-dürriye fî menâkıb-i Zinnûn el-bir Sûfînin Portesi (Terc. Ali Vasfî Kurt), 2. Baskı, Gelenek, İst., 2005. Kelabazî, Tasavvuf Ta arruf (Haz. Süleyman Uludağ), Dergah Yay., 2. Baskı, İst. 1992. Kuşeyrî, er-risâletü l-kuşeyriyye fi ilmi t-tasavvuf (Tahk. Maruf Zerîk-Ali Baltacı), Abdulhalim Darü l-hayr, Beyrut 1993., Letâifü l-işârât (Tahk. İbrahim Besyûnî), c. 1-3, el-hey etü l-mısriyyetü l-âmme, Kahire 2000., Mensuru l-hitab fi meşhuri l-ebvâb, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4128, vr. (144a-151a.)., Uyûnü l-ecvibe fî fünûni l-es ile Amasya Beyazit İl Halk Ktp., nr. 1434/1. Mekkî, Ebû Talib, Kûtü l-kulûb (Tash. Kalemi Abdulhafız Fergalî), Matba atü l-envâri l-muhammediye, Kahire 1975. Serrâc, Ebû Nasr et-tûsî, el-lüma İslam Tasavvufu (Terc. H. Kâmil Yılmaz), Altınoluk Yay., İst. 1996. Sühreverdî, Avarifü l-maarif, Tasavvufun Esasları (Terc. İrfan Gündüz-H. Kâmil Yılmaz), Erkam Yay., İst. 1993. Süleyman Çelebi, Mevlid (Haz. A. Necla Pekolcay), Sûfî Kitap, İst. 2005. 407