Türkiye ve Almanya da Dini Az nl klar - St. Térèse Kilisesi örne inde Dr. Felix Körner Ankara daki Katolik Kilisesi Müsaadenizle 1985 yılından başlamak istiyorum. Din eğitimcisi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi nin o zamanki dekan yardımcısı Prof. Dr. Beyza Bilgin, o yıl Vatikan na müracaat eder ve bir öneri dile getirir. Zamanın Papası Johannes II. Paul diyalog sözcüğünü severek kullanıyordu. Ankaralı bayan profesörün dediğine göre Müslüman- Türk tarafı da bir diyalog istiyormuş. İlahiyatçıları bir araya getirmek mümkünmüş. Vatikan bu talebi Roma daki Papalık Gregoryen Üniversitesi ne iletti. Bir yıldan beri profesör düzeyinde bir öğretim elemanı değişimi mevcuttur: Her yıl Roma dan bir profesör Hıristiyanlık 183
Türkiye ve Almanya da Dini Az nl klar - St. Térèse Kilisesi örne inde hakkında dersler vermek üzere Ankara ya gelir ve yine her yıl Ankara dan bir profesör, oradaki öğrencilere İslam hakkında dersler vermek üzere Roma ya gitmektedir. 2000 yılında her iki taraf da bu tür öğretim elemanı değişiminin yoğunlaştırılması gerektiğini hissettiler. O tarihten beri üç Katolik papaz Ankara da yaşıyor. Onların gönderilmesinin amaçlarından biri de akademik düzeyde dinlerarası diyalogdur ve ben de bu grupta yer alıyorum. Bizler buraya geldiğimizde sürpriz bir tespit yaptık. Eğer hemen burada söyleyecek olursam biz Hıristiyan, Türkçe konuşan ve Protestan olmayan yaklaşık 150 ailenin yegane papazlarıydık. Çünkü bağımsız kiliselerde veya büyük Protestan kiliselerinde bir araya gelen değişik gruplar için Türkçe dilinde hizmet veren birçok dini kuruluş bulunm a k t a d ı r, ama diğer gruplar için yani Gregoryen-Ermeni, Suriye Ortodoksları, Yunan Ortodoksları, Katolik Süryaniler, Ermeniler ve Türkçe konuşan Latin Katolikler için bu söz konusu değil. Bütün bu gruplar bizim kilisemize geliyorlar. Çünkü burada başka bir kilise ve din adamı yok. İhtiyaç bize birlikte ibadet etmeyi öğretiyor denilebilir ve bizler bunu seve seve öğreniyoruz. Ben şahsen Müslüman ilahiyatçılarla birlikte çalışmaktan hoşlanıyorum, ama buradaki Hıristiyanlar için din hizmetlerinin gittikçe ağırlık kazandığına şahit oluyorum. Yaptığım çalışmadan sizlere dört hikaye anlatmak istiyorum. Bunlar gerçekten oldu. Birinci hikaye, Melisa nın hikayesi. Melisa bir Ermeni Katolik, 78 yaşında. Bütün akrabaları ya ölmüş ya da ABD ye göç etmiş. Kendisinin ise fazla parası yok. ABD deki akrabaları da ona fazla destek olmuyorlar. Cemaatimiz kısa süre önce onun takma dişlerinin parasını üstlendi. Melisa memnun, ancak bazen hayret ediyor ve şöyle 184
Dr. Felix Körner diyor: Ben şimdi 25 yıldan beri aynı binada oturuyorum. Bayan komşularımdan biri geçen hafta bana seslendi ve şöyle dedi: Sen Ermenisin değil mi? İlginç, sen nerelisin acaba? Melisanın ailesi, buranın yerlisi bir aile. Melisa nın cevabı şöyle olur: Ben buralıyım! Mezarlığa gittiğimizde Melisa bana seve seve eşlik ediyordu. Bir rahibin Ankara daki Türkçe konuşan Hıristiyanlar için başta gelen görevlerinden biri, defin törenlerini yapmaktır. Melisa ailesinin mezarı başına geldiğimizde her defasında kısa bir mola vermemi rica ediyor ve tahrip olmuş mezarlara işaret ediyor. Bu mezarların, şiddet uygulama sonucunda zarar gördüklerini söyleyemem. Ermenilerin, mezarlarına ne kadar iyi bakabildiklerini de söyleyemem. Ama bazı yerlerde haç işaretleri ve mezar taşları hava şartlarından dolayı tahrip olmuş gibi görünmüyorlar. İkinci hikaye, Ayşe nin hikayesi. Ayşe kız arkadaşıyla birlikte kiliseye geldi ve bir papazla görüşmek istiyorum diye rica etti. Buyurun, ben papazım diye cevap verdim. Bana papaz diyor; bana bir Ortodoks din adamının unvanıyla hitap ediyor. Ardından da bana papaz büyüsü yapılmış diyor. Türkçede böyle deniliyor. Bunu ilk kez duyduğumda, insanların bir papazın ona büyü yaptığını sandıklarını düşündüm. Böyle bir inanç olabilir. Ama Ayşe buna inanmıyor. O, daha çok lütfen beni okuyun, çünkü ancak siz beni bu büyüden kurtarabilirsiniz diyor. Son yıllarda bu papaz büyüsü hakkında daha ayrıntılı bilgi aldık. Anadolu daki halk İslam ının kutsal adama yani aracı ruhban kişiye ihtiyaç duyması, Şamanizm izleri taşıdığını göstermektedir. Herhangi bir günahın işlendiğine, örneğin bir Kuranı Kerim nüshasının kirletildiğine ve böylece ortaya çıkan bir kötü gücün bir insan üzerine yöneltildiğine inanılmaktadır. Şimdi bu kötü güç benim 185
Türkiye ve Almanya da Dini Az nl klar - St. Térèse Kilisesi örne inde üzerimde olduğu için uğursuzluk yaşıyorum. Lütfen beni okuyun! Bu durumda insanlara şu şekilde cevap vermeyi alışkanlık edindik: Ben sizi okumak istemiyorum, biz birlikte dua edebiliriz. Ama ben Ayşe ile kız arkadaşından görüşme odamıza geçmelerini rica ettim ve Oturun ve önce sorununuzun ne olduğunu anlatın dedim. Papaz büyüsü yüzünden gelen birisine her zaman böyle yapıyorum. Onlar olayı anlatmak zorunda kalacaklarını veya anlatmalarına müsaade edileceğini hiç hesaba katmamışlardı. Çoğu kez sordukları soru, bu iş kaç para tutar. Bunun karşılığında hiçbir ücret alınmaz. Cevabım ziyaretçilerimizi şaşırtmıştı, çünkü onlar Ankara nın kutsal mekanlarında oturan bir hocadan diğerine gitmişlerdi. Hocalar onlardan çoğu kez para almışlardı. Bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından görevlendirilmiş din görevlileri değil, kendi kendilerine bir kutsal güç atfeden insanlardır. Yaptıkları işte başarısız olduklarında ise şöyle derler: Ayşe, sana papaz büyüsü yapılmış. Bu durumda sana yardımcı olamam. Bu nedenle işin olmadan parandan da oldun. Şimdi bir papaza gitmek zorundasın. Ayşe bekleme odasında oturuyor ve içini döküyor, kız arkadaşı ise sesini çıkarmıyordu. Ayrıca bu kadınların ikisi de başörtülüydü. Şimdi Ayşe ağlamaya başladı ve şunları anlattı: Bunu bir erkeğe ilk kez anlatıyorum. Ay ş e n i n sıkıntısı, çocuk sahibi olamamasıdır. Ben de ona gelin Allah ın size çocuk vermesi için birlikte dua edelim. Ama bu şikayetinden dolayı beyinle birlikte bir doktora gittin mi? dedim, cevabı hayır oldu. Bu insanlara ne anlatabiliriz? Gitgide şunun farkına vardık: İnsanlar bize sadece teselli bulmak, sadece bir ayini dinlemek veya bir umut ışığı bulmak için gelmemeli, aksine kendi durumlarını daha açık görmeli ve atacakları bir sonraki adımın ne olacağının farkına varmalı. 186
Dr. Felix Körner Tabii ki daha sonra Ayşe ile birlikte kiliseye gittim. Ardından da kadınlar teselli bulmuş olarak ayrıldılar; ama benim için daha önemlisi Ayşe nin içinde bulunduğu durumda doktora da gidilebileceğini biliyor olmasıdır. Üçüncü hikaye Agop un hikayesidir. Agop 25 yaşında ve şekerleme satmaktadır. Kendisi Ermeni-Gregoriyendir. Babası ölmüş, en büyük erkek çocuk olarak şimdi ailesinden Agop sorumludur. Kendisi bizden adresini bizim adres defterimize kaydetmememizi rica etti. Neden? Çünkü iş ortaklarının kendisinin Ermeni olduğunu bilmelerini istemiyor. Bunun kendisine dezavantajlar getireceğinden korkuyor. Her şeyden önce, Ermeni olduğunun bilinmesi küçük kız kardeşim için iyi olmaz. Zira o şimdi iş arıyor ve Ermeni bir bayan olarak kendisini öyle rahatlıkla işe almazlar. diyor. Agop un bu düşüncesinin doğru olup olmadığını bilmiyorum. Ama onun burada hayatı böyle algılaması dikkate değer. Agop ve Ankaralı başka sekiz Hıristiyan ile birlikte 2005 yılında Köln e gittim. Papa XVI. Benedikt kendisiyle birlikte dini kutlamak üzere gençleri davet etmişti. Agop Almanya ya beraberinde bir Türk bayrağı getirdi. Bazı televizyon görüntülerinde Agop u Türk bayrağını sallarken görmek mümkündür. Türkiye de yaşamaktan memnun ve ülkesini seviyor. Gregoryen bir Ermeni, Almanya da Roma nın papası önünde Türk bayrağını dalgalandırıyor! Son olarak da Cem in hikayesi var. Cem 24 yaşında, öğrenci ve Katolik olmak istiyor. Neden? Büyükannesi Polonyalıymış. Ebeveynleri dine ilgi göstermiyorlar. Cem Protestan serbest kilisesi cemaatine katılmış ve bu cemaat birkaç hafta sonra onu vaftiz etmiş. Ama şimdi büyükannesi gibi Katolik olmak istiyormuş. Bunun için Yakın Doğu da Katolik 187
Türkiye ve Almanya da Dini Az nl klar - St. Térèse Kilisesi örne inde kilisesine girmek isteyen herkes gibi en az üç yıl beklemek ve bu süre içerisinde bu kararını gözden geçirmek zorunda. Kilise de onun bu kararının ciddiyetini gözlemleyecek. Cem kilise inancını anlamayı öğrenmek ve bir barışma yoluna girmek zorundadır. Sabırla ve yeterince açık şekilde bu işi yapacak Türklerin sayısı bir elin parmaklarının sayısı kadar. Cem, anne-babasıyla iyi bir uyum içinde yaşıyor, hatta annesi genç oğlunun böyle ciddi annesinin kanaatine göre bir bağlantı kurmuş olmasından gurur duyuyor. Ama bütün Türkiye de bir düzine insanın bile Katolik kilisesinin yolunu tutmuş olmamasına rağmen, bir Müslüman ın Hıristiyanlığa geçtiği düşüncesi birçok Türk te korku ve maalesef bazen kin de yaratıyor. Bu nedenle bu küçük cemaatin, görevinin barışa hizmet etmek olduğunu bilmesi daha da büyük bir önem kazanmaktadır. 188