Ludmila Filipova Çeviri Ayser Ali



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Perşembe İzmir Gündemi

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

ARITMA SİSTEMİ VE FİLTRELER SEKTÖR NOTU

Jiggy kahramanımızın asıl adı değil, lakabıdır. Ve kıpır kıpır, yerinde duramayan anlamına gelmektedir.

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KONYA DIŞ TİCARET BÜLTENİ

SRA Versiyon Şubat 2001

TAVŞANCIK A DOĞUM GÜNÜ SÜRPRIZI

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3

tellidetay.wordpres.com

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Bir adam... Bel Plan Dış/Gün. Bir şehir... Geniş Açı. Ve insanlar... Geniş Açı

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

Söyleyiniz. 1- Çağdaş caddeye neden koştu? 2- Kazadan sonra Çağdaş a kim yardım etti? Sözcük Sayısı : 56

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

TC KİMLİK NO 1-Adı ve Soyadı. 2-Cinsiyeti. 2-Doğum yeri ve tarihi

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

Zengin Adam, Fakir Adam

Destek Personeli Eğitimleri

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

C-Ç E-F G-Ğ 248 İLKYARDIM

Uykusuzluk, Nedenleri ve Çözüm Önerileri. GRUP UYKUSUZLAR Todup D2 Danışman: Prof.Dr. Murat KASAP

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

15 Ekim 2014 Genel Merkez

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

PoloStart2 Istituto Comprensivo Marcello Candia Milano. ESEMPI DI PROVE DI INGRESSO IN LINGUA MADRE a cura di Emanuela Crisà

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

BİR BAKIŞTA SAĞLIK -AVRUPA

Bahar Ateşi Evet! Hayır! Belki? Ne? Merhaba.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜ

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

YAPI MALZEMELERİ SEKTÖRÜ

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Neden İspanyol gribi?

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

(01 EKİM-31EKİM 2013)

Devamı4. - portakal,mandalina vb.. narenciye çeşitlerinin gece

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

VÜCUDUMUZUN BİLMECESİNİ ÇÖZELİM

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

ESERLERLE BAŞ BAŞA KALMAK. Hayalinizde yarattığınız bir yerin sadece hayal olmadığının farkına vardığınız bir an

BİZE KATILIR MISINIZ?

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Samuel, Tanrı Çocuğu Hizmetkarı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Aldatıcı Yakup

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan


BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ANTİKA SANDALYE

8. SINIF MATEMATiK OLASILIK. Murat ÇAVDAR OLASILIK. Olasılık: Sonucu önceden kesin olarak bilinmeyen rastlantıya bağlı olaylara olasılık denir.

1. Tema. Eserde işlenen konu, düşünce, görüş. Yargı içeren bir cümledir. Mantıklı ve açıktır. Diyalogla açıklanmaz. Yazıyla gösterilmez.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Dr. Dursun AYDIN KAMU HASTANELERİ AÇISINDAN ÖNEM NEMİ. Sağlık Turizmini Geliştirme Derneği Başkanı 2. SAGLIK KURULTAYI 12/04/2008 ANTALYA

Şimşon, Tanrı nın Güçlü Adamı

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Sigaranın Vücudumuza Zararları

TİYATRO AKADEMİ BAŞVURU FORMU

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Transkript:

KIZIL ALTIN Ludmila Filipova Çeviri Ayser Ali

4

Kitap, gerçek olaylardan ve salgın olasılığına karşı kaynağı araştırılmamış kan ürünleri ticareti kurbanı, gerçek insanların dramından esinlenmiştir. İlk bakışta hiçbirinin kaderi birbiriyle bağlantılı değildir. Gerçeğe dayalı bilgiler, kurguyla harmanlanmıştır. Kitapta kullanılan tüm isimler ise yazarın hayal gücü ürünüdür. Bu kitap, yazar tarafından yapılan röportajlar ve sağlık çalışanları, avukatlar, uzmanlar, gazeteciler ve mağdurlardan toplanan hakiki öykülere dayanarak yazılmıştır. Çoğu anonim kalmayı tercih etmiştir. Kitapta yazarın Kızıl Altın kanallarını araştırmak için ziyaret ettiği Libya, Avusturya, Londra ve Afrika dan şahsi izlenimleri ve dokümanlar kullanılmıştır. 5

6

GERÇEKLER Bütün dünyada bulaşıcı hastalık taşıyan kan plazması ticaretinin masum kurbanlarının sayısı 2 milyondan fazladır. Çoğu hâlâ çocuk yaşta olan hastaların, önemli bir kısmı da bebeklerden oluşuyor. Kurbanların bulunduğu ülkelerden bazıları Kanada, ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, Romanya, Avusturya, İtalya, Japonya, Rusya, Çin, Hindistan, Afrika ülkeleri, İran, Irak 30 yılı aşkın bir süre... Son 30 yıldır Kızın Altın tüccarlarının kazancı 20 milyon doları aşmıştır. Farklı kuruluş ve hükümetlerin kurbanlara ödediği tazminat rakamları 10 trilyon dolar civarıdır. Hepsi, bütün dünyada vergi mükelleflerinin cebinden çıkan paralar. 500 masum insan tutuklanıp, yaygın AIDS ve Hepatit B salgınına sebebiyetten adaletsizce yargılanmıştır. Kaçının karanlık zindanlara atıldığı bilinmiyor. Ya da hayvan hücrelerine. Yeryüzünden silinen, elektrik veri- 7

len, dövülen, tecavüz edilen... Uzuvları kırılarak, yakılarak, psikolojik baskı uygulanarak, aç bırakılarak, boğularak kendilerinden geçene kadar işkence gören insanlar Hepsinin kaderini birleştiren ise ucuz kan kanalları. 30 yılı aşkın süredir hiç kimse onları durduramıyor. 30 yıldır tüccarlar milyonlarca insanın hayatına kastediyor. Her gün. Her birimize. Yetişkin ya da çocuk. Her gün tüm dünyada yaklaşık 16 000 kişiye AIDS bulaşıyor. Hastalıkla savaşma gücü ve isteği olanların sayısı çok az. Ama hâlâ varlar. 8

YAZARIN NOTU Bu kitap, ucuz ve kontrol edilmemiş kan ürünlerinin uluslararası ticareti sonucu mağdur olan bazı kişilerin hikâyelerinden esinlenmiştir. İlk bakışta aralarında bir bağın olduğunu düşünmek imkânsızdır. Yazarı etkileyen ilk olay, 2000 yılında Libya da birkaç Bulgar sağlık çalışanına açılan ve 2007 yılına kadar devam eden dava sürecidir. İkinci olay ise, Avusturyalı şirket Albovina AG nin bulaşıcı hastalık taşıyan kan ürünlerinin uluslararası ticaretini yapmasının ortaya çıkmasıdır. Şirketin kan ürünlerindeki sorunlara dair sinyaller ilk olarak 1996 da ortaya çıkmaya başlamıştır. 1998 yılında Sunday Times gazetesi ve Stern dergisi, içinde AIDS ve Hepatit B virüsü taşıyan 4 bin litre kan plazmasının meydana çıkarıldığını yazmıştır. O dönemde yapılan araştırmalar sonucu, kanın kaynağı Güney Afrika olarak tespit edilmiştir. 9

YARDIM EDEBİLİRSİN! Harare, Nisan 1996 Korina gözlerini açtı ve hafifçe kımıldandı. Alkol ve yorgunluk yüzünden uyuyakalmıştı. Dün gece onun için çok ağır geçmişti. Kalkmaya çalıştı. Burnuna ter kokusu geldi. Ağır bir elin vücudunu bastırdığını hissetti. Yavaşça eli üzerinden çekti. Şişman Amerikalıyı uyandırmak istemiyordu. Böyle bir müşterisi hiç olmamıştı. Yağları arasında neredeyse kaybolacaktı. Organını bulabilmesi tam bir mucizeydi. Başarmıştı. Yoksa parasını alamayabilirdi. Alacakaranlıkta etrafına bakınmaya başladı. Şişko acaba parayı nereye bırakmıştı? Ürperdi. Şişman adamı uyandırıp, ondan para istemeyi düşünmek dahi istemiyordu. Ardından paraları fark etti. Yatağın yanındaki masadan yere düşmüşlerdi. Saymadı 10

bile. Olması gerekenden az olsa bile, yine de adamı uyandırmak gibi bir isteği yoktu. Parayı sutyeninin içine soktu. Eteğini giyip, külodunu aramaya koyuldu. Ardından külodunun olmadığını hatırladı. Sapık Batılı onu yırtmıştı. Yağlı ve sarhoş haliyle nefes alırken. Aklına geceden başka sahneler de geldi. Adamın kulağına fısıldadığı bazı kelimeler mutlaka hoş şeyler olmalıydı. Dilini anlamıyordu. Geriye kalan Bourbon tadında nahoş salyaların hissiydi. İç çamaşırı olmadan çıkacaktı. Eteğini mümkün olduğunca aşağıya çekti ve kendini dışarı attı. Normalde gün içerisinde beline dolamak için, yanında eski yeşil bir şal taşırdı. Şal bacaklarını dizlerine kadar kapatırdı. Ancak dün gece müşterinin odasında sabahlamayı düşünmemişti. Tesadüfen orada bulunmuş ve adamın olanaklarından yararlanmaya karar vermişti. Kalçalarında, şişkonun karşılığında para ödediği kurumuş izleri görülüyordu. Yıkanmamıştı. Acelesi vardı. Kaçması gerekiyordu. Yoksa horlayan canavar uyanıp onu tekrar yatağa atabilirdi. Korina, birçok zaman yattığı erkeklerden çıkan bu yapışkan sıvıyı yutmak zorundaydı. Neden bu kadar hoşlarına gittiğini anlamıyordu. Onu ilgilendiren tek şey, daha fazla para ödüyor olmalarıydı. Bundan sonra asla böyle biriyle yatmak istemiyordu. Her şeye rağmen. Sadece belki oğlu aç kalırsa. Ancak bugün oğlunun karnı doyacaktı. Korina gülümsedi. Yerde duran bir peçeteyi aldı ve dışarı çıkarak kapıyı kapattı. Palma motelinin tahta merdivenlerinden inerken kalçalarını mümkün olduğunca silmeye çalıştı. İğrenç, yapışkan sıvı parmaklarını da kirletmişti 11

Arkasına döndü. Moteldeki tek bir pencerenin bile ışığı yanmıyordu. Herkes uyuyordu. Küçük moteli tutan kirişlerden birine kırık, kirli bir ayna asılmıştı. Aynadan kendine ve yüzünde dağılmış olan makyaja baktı. Ellerini tükürükleyerek olabildiğince silmeye çalıştı. Hızlı adımlarla Harare nin tozlu sokaklarında ilerleyerek, kenar mahallelerinden birinde oturduğu eve doğru yöneldi. Motel Palma yakın mesafedeydi, o yüzden yürüyerek geri dönmeye karar vermişti. Otobüs biletinden tasarruf etmiş olurdu. Şehrin minik sokaklarını kendi vücudundan çok daha iyi tanıyordu. Burada büyümüştü. Şimdi her akşam müşteri peşinde o yolları arşınlıyordu Korina, sutyeninden paraları çıkardı. Yirmi dolar! Daha önce kimse bu kadarını vermemişti. Bu Victoria şelalesinin üzerinde balonla uçmaya yeterdi. Korina bir gün şelaleyi görmeyi hayal ediyordu Şişkonun kafası karışmış olmalıydı. Ya da belki Amerika da o kadar ödeniyordu Salak, diye düşündü ve adımlarını hızlandırdı. Sanki her an horultulu şişman adam uyanıp paralar için peşine düşecek gibi hissediyordu. Sabah güneşi ağır ağır palmiyelerin arasından kendini göstermeye başlamıştı. Korina, gün doğarken sabah güneşini çok seviyordu. Hem çok güzeldi, hem de gözlerinizi kısmadan seyredebilirdiniz. Ne rahatsız ediyor, ne de yoruyordu. Kendini huzurlu hissetti. Huzurun ne olduğunu çoktan unutmuştu Yürekteki sıcacık bir his gibi. Son zamanlarda çok yoruluyordu, sık sık kendini yorgun hissediyordu. Ağır öksürük nöbetlerine tutuluyordu. Sıklıkla balgam çıkarıyor, bazen de kusuyordu. Doktor bazı ilaçlar 12

yazmış ve onları düzenli içmesini istemişti. Korina oğluna bir şey söylememişti. Küçük Bakari yi üzmek istemiyordu. Onun ismini kendi seçmişti. Bakari umut demekti. Oğlan, ona mahvolmuş hayatının bir değeri olduğunu hissettiren, tek umut ışığıydı... Yolu Kan Bağışı Merkezi nden geçiyordu. Korina aylardır kan vermeye gelmediğini hatırladı. Düzenli gitmezsem, donör kartımı alabilirler, diye düşündü. Son aylarda kendini hep kötü hissediyor ve ziyaretini sürekli bir sonraki haftaya erteliyordu. Fazlasıyla kötüydü. Yorgunluktan olmalıydı. Hep koşuyordu, koşuyordu Bu kart olmazsa mahvolurdu. İşsiz kalırdı! Küçük, plastik karta her baktığında aklına Abiona geliyordu. Bu fikri o vermişti. Korina yabancılarla yatmaya başladığında, cüzdanı yüklü olanlar kendisinden AIDS testi istemeye başlamıştı. Olmadığını söylerse, pis bir yaratık gibi sokağa atılıyordu. Para da vermiyorlardı. O dönemde, yıllardır sokaklarda çalışan Abiona ona acımıştı. Kan merkezine gidip nasıl donör olduğunu anlatmıştı. Kendisine birkaç test yapıp donör kartı vermişlerdi. Yabancılar için bu kartın anlamı temiz olduğunun ispatı, Abiona içinse gelir kaynağıydı. Bir daha kimse ona test uygulamamıştı, üzerinden ise altı sene geçmişti. Ancak kartının geçerli olması için düzenli olarak yarım litre kan bağışlaması gerekiyordu. O kadar da korkunç bir durum değildi, ayrıca geliri olan bir iş de sağlamış oluyordu. Abiona artık hayatta değildi. İki sene önce ölmüştü. Hiç kimse Korina ya onun neden ve nasıl öldüğünü anlatmamıştı. Korina, doktorlarla konuşmak için morga gitmişti, ancak herkes omuz silkiyordu. Kan merkezine her gittiğinde arkadaşını hatırlıyordu. 13

Bugün Korina biraz daha iyiydi, o yüzden kan vermeye karar verdi. Yeter ki hemşireler bu saatte çalışıyor olsundu. Bakari nin evde olduğunu biliyordu. Orada güvenli yerdeydi. Yaşlı Kesi Teyze, Korina geç kalırsa oğlana bir dilim reçelli ekmek vereceğine söz vermişti. Bakari iyi bir çocuktu. Yalnızken ağlamıyordu ve karanlıktan korkmuyordu. Üstelik, neredeyse her akşam yalnız kalıyordu. Korina merdivenleri çıktı ve beyaza boyanmış koridorda ilerledi. Orada, odalardan birinde hemşireler damarını bulup, aldıkları kanı bankaya yerleştiriyorlardı. Evet, neyse ki o saatte çalışıyorlardı. Hemşire, neden bu kadar uzun süredir gelmediğini sormadı bile. Sadece kapının dışında biraz beklemesini rica etti. Korina, uzun süredir bekleme odasında duran postere gözlerini dikti. Poster, kan vermeye geldiği ilk günden beri buradaydı. İlk gün çok korkmuştu, titriyordu.. O zamanlar on altı yaşındaydı. Posterde Afrikalı bir çocuk vardı. Kocaman, kara gözleriyle bakıyordu. Sanki yetenekli bir ressam gözlerindeki o korkunç acıyı resmetmişti. Büyük bir acı. Çocuğun etrafında başka Afrikalı insanlar da yatıyordu. Hepsi yerlerdeydi, ölmüş olmalıydılar. Çocuğun annesi de resimdeydi ve ona sarılmaya çalışıyordu Bir de yazı vardı: 14 Kan bağışla, çünkü sen yardım edebilirsin! Ancak bu eski posterin neden tam da burada, bu odanın kapısında durduğunu anlamıyordu. Korina benzerini başka hiçbir yerde görmemişti. Buraya gelen insanlar zaten kan vermek için geliyorlardı. Onları ayrıca teşvik etmenin manası yoktu

Hemşire dışarı çıktı ve seslendi. Korina Ambuke! Evet, evet! diye cevap verdi Korina gururla ve odaya girdi. Kısa eteğini kalçalarından mümkün olduğunca aşağıya çekmeye çalışıyordu. Oda epey aydınlıktı, kendini çıplakmış gibi hissetti. Bu kadar dağınık ve kirli geldiği için utandı. Sonuçta burası bir sağlık merkeziydi. İnsanlar beyaz önlüklerle çalışıyordu Onlara saygısı sonsuzdu. Hemşire ne onun kıyafetlerini ne de üstü başını önemsedi. Ya da en azından bunu belli edecek kadar etkilenmemişti. Buraya her türlü insan geliyordu. Kalkıp azizlerin kan verebileceklerine zaten inanmıyordu. Mümkünse şuraya oturabilir misiniz? diye sordu sert ve ciddi bir tonda. Evet... Evet... Korina özenle bacaklarını toplayarak kanepeye oturdu. Yere bakıyor ve kirli tırnaklarını kurcalıyordu. İşte şimdi bana neden bu kadar süredir gelmediğimi soracak, diye düşündü. Ne diyecekti ki Hemşire kalem kâğıt çıkardı. Korina ya türlü sorular sorarken, bir yandan kâğıda bir şeyler karalıyordu. Kaç seks partneriniz var? Bir diye mırıldandı Korina. Daha fazlasını söylemenin yanlış olduğunu biliyordu. Abiona, beyaz önlüklülerin bu tür şeylerden hoşlanmadığına dair onu uyarmıştı. Son zamanlarda herhangi bir hastalık geçirdiniz mi? Hayır!... dedi Korina. Bir yandan tırnağının arasına giren minik taşı çıkarmaya çalışıyordu. 15

Hemşire kanepeye uzanmasını rica etti. Kolunun üst kısmına turnike uyguladı. Korina gözlerini sıktı. Bu en sevimsiz kısımdı, ancak çabuk geçiyordu. Hemşire iğneyi soktu, turnikeyi çıkardı ve kanın plastik torbaya akması için bekledi. Korina kendini giderek daha zayıf hissetmeye başladı, başı dönüyordu. Uykusunun geldiğini hissetti. Sadece gözlerini kapatması yeterliydi 16