ΠΡΟΛΟΓΟΣ. Επιθυμούμε αυτή η χαρά και η περηφάνια να μην έχει τέλος και να μοιραζόμαστε την αγωνιά κάθε 1 Αυγούστου μαζί σας.

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

A2 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: PASAPORT NO:

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

OKULUMUZDAN HABERLER. -Çakma Külkedisi. Okulumuzda yoğun bir sınav haftası geçti. Bu sayımızda sizden gelenler daha çok yer vereceğiz.

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

Sevgili dostum, Can dostum,

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

İnanıyorum ki biraz daha gayret ederek planlı ve düzenli bir çalışmayla çok daha başarılı olacaksın

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Deniz Kantarcıoğlu Anaokulu Rehber Öğretmeni. «Okula Uyum»

Fatma Atasever.

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ PDR ÖĞRENCİSİ AHMET İSA SOYLAMIŞ RECEP YAZICIOĞLU BENİM İÇİN ÖRNEK ŞAHSİYETTİR

BAHARA MERHABA. H. İlker DURU NİSAN 2017 İLKOKUL BÜLTENİ

Üniversite Üzerine. Eğitim adı verilen şeyin aslında sadece ders kitaplarından, ezberlenmesi gereken

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

"ben sana mecburum, sen yoksun."

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

SORU- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Bugüne kadar nerelerde görev aldınız?

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

HAYAT BİLGİSİ A TEMASI: OKUL HEYECANIM. Gözümüzün rengi Saçımızın rengi Okula gitmemiz Yukarıdakilerden hangisi fiziksel özelliğimiz değildir?

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

2.SINIFLAR 21.HAFTA (18-22 şubat) GÜNLER 1.DERS 2.DERS 3.DERS 4.DERS 5.DERS 6.DERS

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

Çocuklar en iyi notları getirmeseler de boğazımızdan kesip alıp verdiğimiz telefonları, en iyi şekilde ve gözü gibi korudukları bir gerçektir.

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

Başbakan Yıldırım, Piri Reis Ortaokulu nda karne dağıtım törenine katıldı


Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU, İLKOKULU VE ORTAOKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 35.VELİ BÜLTENİ

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

Onceki izlenimdeki sevgi titresimleri sevgili Ugurcan'in izleniminde devam ediyor...

Selam vermekle karşımızdaki kimseye neyi ifade etmiş oluruz?

ilk yar'larımızın sevgili dostları

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

1.Mucit kime denir? 2. Bildiğiniz icatları söyleyiniz. Yeni bir buluş ortaya koyan, icat edene mucit denir.

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 8. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIŞMA TAKVİMİNE GÖRE DAĞILIM ÇİZELGESİ

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

FARELER VE İNSANLAR ADLI ROMAN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Fareler ve İnsanlar İnsan ilişkilerine ve alt tabaka insanların umut dolu

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

Kadir Akel "Dert Etme Allah Yeter" diyor. Bunu da neden dediğini bize böyle açıklıyor.

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

Anlamı. Temel Bilgiler 1

ISBN :

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

KASIM AYI VELİ BÜLTENİ

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 08 Ekim :05 - Son Güncelleme Perşembe, 08 Ekim :08

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

1 of 5 14/10/2010. Stresle Başa Çıkma

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

KİŞİLİĞİNE UYGUN İŞİ BULMAK İÇİN KİŞİLİK ENVANTERİ UYGULAMASI ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ NİSAN 2017

KASIM BÜLTENİ. 5-6 YAŞ 2. Kur. Chess Kids Academy

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

Özel gereksinimli çocuklar

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Transkript:

ΠΡΟΛΟΓΟΣ Σε κάθε κοινωνία με το πέρασμα του χρόνου παρατηρούνται νέα ανοίγματα και εξελίξεις. Ειδικά στις κλειστές κοινωνίες αυτό είναι αναπόφευκτο. Στην αρχή μέρος της κοινωνίας δεν αποδέχεται τις αλλαγές και υπάρχει μια περιρέουσα καχυποψία, αλλά με την πάροδο του χρόνου οι πρωτοβουλίες και οι ιδέες που είναι καλοπροαίρετες και ωφέλιμες απολαμβάνουν της αποδοχής του συνόλου. Ακόμα και αν δεν πραγματοποιηθούν, η ύπαρξη τους και μονό μπορεί να θεωρηθεί ως πρόοδος. Δεν υπάρχει αμφιβολία ότι το "Ογρεντζί Αλεμί (Öğrencialemi)" στην νεολαίας της περιοχής μας, έδωσε μια νέα φωνή, νέα πνοή και νέα προοπτική... Κάθε νέα γενιά ανά τον κόσμο έχει έναν κοινό σκοπό, να πραγματοποιήσει τα οράματα της, τα όνειρα της και τους στόχους της. Όπως όλες οι γενιές έτσι και η δική μας προσπαθεί να τα υλοποιήσει αυτά <ειρηνικά>. Ίσως κάποια από οράματα να μην πραγματοποιηθούν ποτέ, αλλά τουλάχιστον στο μέλλον θα μπορούμε να λέμε ότι η γενιά μας προσπάθησε. Όπως πολύ καλά γνωρίζουμε, όταν ανατρέξουμε στο παρελθόν μετανιώνουμε περισσότερο για αυτά που δεν έχουμε κάνει παρά για αυτά που έχουμε κάνει. Άραγε τι είναι αυτό που κάνει ορισμένους να ελπίζουν και να επιδιώκουν ένα καλύτερο μέλλον και κάποιους άλλους η ιδέα και μονό αυτή τους φέρνει αλλεργία; Μήπως επειδή ορισμένοι δεν συμβιβάζονται ακριβώς με το σύστημα; Μήπως, η αιτία που μας οδηγεί σε αυτό είναι ότι είμαστε έστω και λίγο πιο ελεύθεροι και πιο διορατικοί, ίσως και η κούραση από τα επαναλαμβανόμενα <τραγούδια> και ο συντηρητισμός, ποιος ξέρει; Σκοπός κάθε γενιάς δεν είναι να κερδίσει μια θέση, αλλά να περάσει τα δικά της μηνύματα και ανησυχίες, μέχρι εκεί που μπορεί να ακουστεί η φωνή της! Μπορούμε να πούμε σε αυτό το πεδίο που βαδίζει η γενιά μας οι δοσοληψίες γίνονται με την αθωότητα της ηλικίας, χωρίς να επιζητεί το κέρδος, συνεχίζει χωρίς να ενστερνίζεται τους στερεοτύπους κανόνες, συνεχίζει να αγαπά τους πάντες με την ιδία ένταση και ας μην λαμβάνει την ανάλογη ανταπόκριση (όπως στις νεανικές αγάπες)! Προσηλωμένοι στα πιστεύω και στα ιδανικά μας και επιδιώκοντας μια νέα τάξη πραγμάτων, χωρίς κοινωνικούς διαχωρισμούς και στοχοποιήσεις. Συνεχίζουμε με την νέα διοίκηση που υπάρχει από τον Απρίλιο μηνά αλλά και με την αμέριστη συμπαράσταση και την υποστήριξη της απερχομένης να σας προσφέρουμε κάθε χρόνο νέο τεύχος με εξαιρετικά θέματα και άρθρα με περηφάνια! Επιθυμούμε αυτή η χαρά και η περηφάνια να μην έχει τέλος και να μοιραζόμαστε την αγωνιά κάθε 1 Αυγούστου μαζί σας Με σεβασμό και εκτίμηση! Με σεβασμό και εκτίμηση! Ογρεντζί Αλεμί

ÖNSÖZ Her toplumda yıllar içerisinde yeni açılımlar gerekmekte. Özellikle de içine kapanık toplumlarda yeni açılımlar kaçınılmaz olur. Doğanın kuralı gereği, ilk başlarda yadırgansa da, zamanla benimsenir bütün yararlı ve faydalı girişimler. Hatta bazen aktif hâle gelmese de sadece fikirlerin varlığı bile açılım sayılır, farkında olmasak da. Hiç şüphe yok ki Öğrencialemi bölgemizde gençlik arasında, yeni bir ses, yeni bir soluk, yeni bir bakış açısı kazandırmış ve kendine özgü bir renk katmıştır Dünyadaki bütün gençlik gruplarının ortak sloganıdır, idealleri, hayalleri ve hedefleri olan bir gençlik grubu olmak, ya da olabilmek. Bütün gruplar gibi idealleri, hayalleri ve hedefleri olan bir gençlik grubuyuz biz de. Ve belki hiç bir zaman gerçekleşemeyecek olan hayaller bunlar, ama hiç olmazsa ileride biz denedik diyebileceğiz kendimize. Çünkü çok iyi biliyoruz ki, bir gün geriye dönüp baktığımızda, yaptıklarımızdan çok yapmadıklarımız için pişmanlık duyacağız. Acaba nedir bir çok kişiyi yarınlar için umutlandıran. ve bir o kadar çok kişiyi de alerji eden bu ufacık hayaller? Biraz olsun çemberin dışına çıkabilmek mi yoksa? Belki de, bizi birazcık olsun daha özgür, bir nebze daha yenilikçi ve serbest bir yapılanmaya iten sebep, yıllardır kendimizin söyleyip ve yine kendimizin dinlediği şarkıların verdiği yorgunluktur, kim bilebilir ki? Hiç bir grubun amacı bir yerlere varmak değil; bir yerlere mesaj vermek olsa gerek. Seslerinin ulaştığı ve ulaşacağı bütün yerlere. O alanda alışverişlerini bile yaşlarına uygun bir şekilde masumca yaparlar diyebiliriz. Hayattan hiçbir şey istemeden, hiç bir şey de almadan. Hatta yola devam ederken kalıplaşmış bazı kuralları bile yanlarına almazlar. Karşılıksız sevmenin duygusunu liseli yıllardan sonra bir kez daha tadarlar, ama tek bir farkla, bu kez tek bir kişiyi sevmezler. Bütün gençlik gruplarının ortak sloganı, idealleri ve hayalleri olduğu gibi Öğrenci Alemi nin de aynı şekilde çalışmalarını sergilemeye çalışmakta. Nisan ayında yerini yeni yönetime devreden eski yönetimin sonsuz desteği ile bu yıl yine 1 Ağustosta; müthiş konu ve yazılarla dergimizi sizlere sunmaktan sonsuz mutluluk ve gurur duyuyoruz. Diliyoruz ki bu mutluluk ve gurur hiç bir zaman sona ermez ve biz her sene 1 Ağustos ta sizlerle bu heyecanı birlikte paylaşırız Sevgi ve Saygıyla Öğrenci Alemi

ERASMUS Malzeme Mühendisi Kalite Belgelendirme Müdürü Selam Gençlik; Batı Trakya`lı arkadaşlarımı kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Bu yazıyı kaleme almaktaki amacım Erasmus öğrenci değişim programından faydalanmak isteyen arkadaşlarıma bir nebzede olsun yardımcı olmak. Erasmus programı ismini, değişik Avrupa ülkelerinde hem öğrenci, hemde akademisyen olarak bulunmuş olmasından dolayı Rönesans Hümanizminin önemli temsilcilerinden biri olan Hollanda`lı bilim adamı Erasmus`tan (1469-1536) almış olan gerek kültür gerekse de bilgi paylaşımını hedefleyen bana kalırsa üniversite çağında bir gencin kendi yaşıtlarının ne şartlarda eğitim gördüklerini öğrenmek ve daha geniş bakış açıları kazanmak için önemli bir fırsat!!! Bu fırsatı değerlendirmek için not ortalaması, yabancı dil bilgisi, mülakat ve oryantasyon süreci gibi bir takım zorunlu prosedürler olsa da, denemeye değer. Öğrenci değişimi ve öğrenci staj hareketliliği programlarını değerlendirmiş biri olarak bu kadar kısa sürede kazandığım yetiler ve böyle bir program öğrencilerin hizmetine sunulduğu için son derece memnunum. Lisans ve lisansüstü aşamalarında değerlendirebileceğiniz bu programı; lisansınızı aldıktan sonra değerlendirmenizi tavsiye ederim. Çünkü bir kez faydalanma şansınız oluyor. İdealleri olan arkadaşlarıma şimdiden söyleyeceğim zamanınızı doğru değerlendirin. Yunanistan`da tamamladığım öğrenci değişimi, İtalya`da yaşadığım staj hareketliligi sonrasında edindiğim yabancı diller sayesinde diğer mezun arkadaşlarıma göre işe kabul edilme aşamasında bu programların prestijinden faydalandım, aynı şekilde akademik hayata adım atmış arkadaşlarımda eğitimlerine devam ederken bu tecrübelerinin karşılığını burs olarak veya Ph.D gibi günümüz iş hayatında kişiyi bilgi ve yeterlilik konusunda ön plana çıkaran programlara öncelikli olarak kabul edildiler. Aşağıda belirttiğim sitelerden bu programlar hakkında daha geniş bilgiler edinebilirsiniz. Son olarak üniversite çağındaki arkadaşlara ne kadar çok yol alırsanız, ilerleyen zamanlarda bu deneyimler hızınıza hız katacaktır, şimdi kendine yatırım yapmak zamanı! www.erasmusrehberi.com www.erasmusum.com 4

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ EVDE TEK BAŞINA Uyanıyorsun; ve yalnız olduğunun farkına varıyorsun, her yerde sessizlik hüküm sürüyor ve evin içinde senden başka hiç kimse yok. Sakın korkma, Evde tek başına ` nın yeni versiyon filminin başrolünde oynamıyorsun Sen Kevin değilsin, ne de aileni kaybettin Sadece tek başına yaşayan bir üniversite öğrencisisin. Patra Üniversitesi, Kimya Mühendisliği Evet artık ayaklarının altında dolaşan ve seni rahatsız eden ailenin olmadığı fikrine alışman biraz zaman alacak, bütün ev senin. En azından gelecek 5 yıl kendinin ve evin tek hakimi sensin. Sorumluluk sahibisin! Bundan böyle tek başına temizlik yapman, bulaşıkları yıkaman, ütü yapman, yemek pişirmen ve faturaları yatırman (elektirik, su, telefon), supermarkete gitmen, zamanında ve tek başına kalkmayı öğrenmen gerekecek. Genelde bu zamana kadar bunların hepsini senin için başkaları yapıyordu artık yalnız yapmak zorundasın. Lütfen kendimizi kandırmayalım Yukarıdakilerin hiç birini yapmayacaksın. Bunların hepsini ailen ziyaretine gelmeden bir gün önce hatırlayacak ve işe koyulacaksın. (En azından faturaları yatırmayı unutma ) Kendine ait bir yerin var, istediğin zaman girip istediğin zaman çıkıyorsun. Bütün bir hafta bile evden ayrılabilirsin; ya başka bir yerde arkadaşlarınla sabahlayacak ya da aklına aniden Atina daki, Lamia daki, Selanik teki veya herhangi bir yerdeki tanıdığını ziyaret etme fikri geldi; karışan soran yok rahatlıkla gidebilirsin. Bunları şimdi yapmazsan bir daha ne zaman yapacaksın ki? Doğal olarak ailen senin evde oturup yaklaşan sınav dönemi için var gücünle çalıştığını zannediyor (çok şükür ki sabit telefona gelen çağrıların yönlendirildiğinin farkında değiller). Sen sınavdan bir gün önce gelip iki rekat namaz kılarak sınava gidebilirsin. Zaten önemli olan katılmaktı, hem sınav sorularıda elinde Öyle demiyorlar mı? Evin her gün ve her saat arkadaşlarını ağarlamak için açık; zaten hepsi çok uzayan misafirliklere bayılıyor. En yakın tostçuyu zengin yaptın (yemek yapman gerektiğini söyledik, ama bu yemek yapıyorsun anlamına gelmez), komşularına hiç bitmeyen partilerden, toplantılardan gına geldi, tabi bölgedeki bütün clubların, eğlence yerlerinin yolunu ezberledin. Doğal olarak paran bitti ve önünde daha idare etmen gereken bir sürü ay var. Ve sen erzak ve mühimmat için ailenin yanına küçük bir ziyaret yapmaya karar veriyorsun. Bütün yakınlarını ve emekli maaşını aldığını bildiğin dede ve ninelerinden başlayarak ziyaret ediyorsun. Sadece para için gitmiyorsun tabi, aslında annenin yemeklerini, her şeyi ayağına getirmelerini ve seni bakmalarını özledin. Ne kadar şımarık olsanda kendi evindeki özgürlüğünü hiç bir şeye değişmezsin. Önünde istediğin gibi yaşamak için 5 yılın var, muhtemelen bunu hakediyorsun çünkü bunun için cok uğraştın ve başardın.tek sorumluluğun: Diploma bir gün 5

Kübra Bahar ın Kaleminden Kübra Bahar Lise öğrencisi Türkiye Yalova İdealler? Bunlar için koşmadık mı yıllarca? Kendimize göre en iyi olanı kabul ettirmeye çalıştık. Belki de en iyisi oydu. Kimi zaman yıllardan kimi zaman kendimizden kimi zaman da gerçeklerden kaçtık. Bir an durup da ne için tüm bunlar diye düşünmeye başladığımızda ve değişen hiç bir şey olmadığını gördüğümüzde ya isyan ettik ya da kader deyip razı olduk. En başından beri unuttuğumuz yüzyıllarca süren bir sistemin içine doğduğumuzdu. Yıkmaya çalıştık. Hak dedik, özgürlük dedik ya da ülkü. Vatan dedik. Sömürgüye başkaldırmaya çalıştık ve önümüze çekilen setlerle durduruldu coşan bu nehir. Sonra bir baktık ki ekmek kavgası ülkülerin de ideallerin de önüne geçmiş boyunlar eğilmiş. Belki de bu sistemden nasiplenmişiz. Devletin malı deniz yemeyen keriz mantığı oturmuş beyinlere. Çılgın demişiz bildiğini okuyana baş kaldırana. Ona yardım etmek yerine dünyanın onu yutuşunu izlemişiz. Hem de gülerek. Kardeşi kardeşe kırdırtan bu düzen oyuncak ettikçe bizi ağlamaya mahkûmuz. Ve seyretmeye. Kolaya kaçmak yaptığımız. Belki de ben bilmem demek en iyisi. Bilip de elinden bir şey gelmemek ayrı bir vicdan meselesi sonuçta. Okuyana gıpta ederiz. Okumak ders kitapları arasında kalır sanırız. Doktor, hâkim olmak yeter sanırız. Bilgi yerine bir yığın samanla dolu beyinler yetiştiririz. Sonra bunlardan gelecek bekleriz. Düzene uygun birey yetiştirmek ya amacımız. Bütün mesele bu ya. Çok şey bilmek iyi değildir başına dert açarsın derdi anneannem. İşte biz böyle büyütüldük. Çünkü düşünen sorgulayanı öldürdük ya da daha beter ettik. Tüm bunlar olurken Cumhuriyet dedik Demokrasi dedik. Onuncu Yıl Marşı nı okumakla yetindik törenlerde. Sonra duyduk ki o bile çalıntıymış? Söyleyin şimdi ne yapmalı? Rakı şişesinde balık mı olmalı şairin dediği gibi, yoksa dönen bu çarkların arasına sıkışmadan yaşamayı öğrenmeli mi? Bilip de susmalı görüp de konuşmamalı mı? Çoğunuz bırak bu işleri diyeceksiniz. Belki de haklısınız. Bundan sonraki yazılarda hep çiçek böcek aşk sevgi konuları mı işlesem acaba? Nasıl da başarıyor insan yaşamayı başkalarının eteklerinde. Dilsiz sağır ve kör Sırf hayatta kalabilmek için mi bu kadar aşağılanır insanlık? Efendilerin önünde eğilen her baş aslında paranın gücün önünde eğilmiyor mu? Biz böyle isyan ede duralım, yıllarca söyleneni tekrarlayalım. Yine aynı kapılardan geçecek aynı yolları adımlayacağız. Sonra sorgulamaktan usanıp genç denilecek yaşta yorulacak yürekler, beyinler. Unutulan sadece farkına bile varamadığımız varlığımız olacak. Yemek, içmek, güzel giyinmek, gezmek, hediye almak vs vs nedenler için kullandığımız bir kağıt parçasının esiri olmayacak mıyız? Çoluk çocuk derken ömür tükenecek. Cebinde paran varsa hürsün, güçlüsün, saygınsın. Kendini ve başkalarını mutlu etmek için mahkumsun ona. Şiirler yazacaksın bak nerdeyse. Annene, sevgiline söylemediğin dizeler onun için dudaklarından dökülecek. Gerçeği inkar edelim diyen yok. Ona da ihtiyacın var. Yemek içmek, okumak da onla.ama hiçbir şey hayatını esir etmeye değmez. Sevgililer,aşklar bile. Hadi kandır kendini. Bak yine haklı çıkacağım. Unutacaksın asla unutamam dediğini. Pragmatist, egoist falan filansın diye haykırın yüzüme. Anlamını bile bilmediğiniz bir çok kavramın sorumluluğunu yıkın omuzlarıma. Duygularla yıkın beni. Hayatla, gerçeklerle yorun. Üzülürüm, sıkılırım, aç kalırım. Ama paranın yokluğunda ağlamam yakınmam. Ya da farklı farklı bir güç için dövemem dizimi. Sessiz de kalsam bu benim hürlüğümdür,bağırsam da çağırsam da. Haklıysam savunurum. Ne mi saçmalıyorum? Bak şimdi anlayacaksın: Aynanın karşısına geç. Kimsin? Solgun mu canlı mı bakışların? Uykusuz musun? Mevsimlerden hangisindesin? Günlerden ne? Cevap bulamadıysan yazık sana. Kusura bakma ama aptalca hayatın içinde kaybolmuşsun. Her duyduğuna hep ağlıyor ya da hep gülüyorsan, yani aynı şeyleri tekrarlamaktan bıkmış ama rol yapıyorsan. O kadar zayıf mısın ki paraya kulsun? İki hayat mı verdiler ki sana değmeyenler uğrunda harcayasın. Kişiliğini kaybedip nasıl haz alacaksın bu dünyadan? Yücelmek nedir? Yüceltmek? Peki ya düşmek nasıl olur? Dipsiz bir kuyuda karanlığa gömülmek HAYAT BANA NE VERDİN Kİ NE ALACAKSIN. ACIMASIZ BİR ÖĞRETMENDİN. ÖDÜL, CEZA VE ADALETSİZLİKLERLE DOLUSUN. GÖREVİN BUNDAN İBARET. EMİN OL Kİ BU BASİT MÜCADELE KENDİM İÇİN. 6

Bilmemektir Aslında Bilmek Osmangazi Üniversitesi Kimya Mühendiliği Öğrencisi Tarihin kaydettiği en büyük yanılgılardan birisi Artık yeni hiç bir şey yok. Keşfedilebilecek her şey keşfedildi. ( 1899) sözü ile Amerikan Patent Dairesi Başkanı Charles H. Duell e aittir. Yanılgının kanıtı olarak, insanlık tarihi en büyük atılımları bu sözden sonraki yaşanan yüzyıl içinde kaydetmiştir. Yine de bütün bu keşiflere rağmen insanlık, kâinattaki bütün ilimlerin %1 ini bile bulmuş olmayabilir. Sonsuz ilim sahibi yalnız Allahu tealadır. Bu sonsuz ilim karşısında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz gerçeği ile yüzleşmemiz gerekir. Birine nasihat verildiği zaman, yardımcı olunmaya çalışıldığı zaman Ben biliyorum. Sen kendine bak, Bunu senden mi öğreneceğim gibi tepkiler oluştuğunu hepimiz görmüştür. Bu tepki Ben biliyorum burun dikliğidir. Bu burun dikliği ile birçok insan başarısız olmuş ve felakete sürüklenmiştir. Evrende sonsuz bir ilim olduğunu, bilmediği birçok şeyin var olduğunu düşünmeden neden Ben biliyorum diyebilir ki insan? Sonsuz büyüklükte bir düzlem yahut kâğıt parçası düşünelim. Bu düzlem kâinattaki sonsuz ilmi temsil etsin. Bu büyüklüğü bilinmeyen ilmin yanında hemen hemen hiç bilgisi olmayan bir insanın ilmini nokta kadar hayal edelim. Biraz bilgili bir insanın ise ilmini yarıçapı 5 cm olan bir daire olarak varsayalım. Bunların yanında daha bilgili bir insanın ilmini 10 cm yarıçapa sahip bir daire olarak kabul edelim. Nokta kadar bilgisi olan insan bilginin sonsuz olduğunu kavrayamadığı için çok bildiğini düşünür ve Ben biliyorum der. Biraz bilgisi olan kişi ise öğrenmenin farkına varıp, öğrenilecek şeyler olduğunu görebildiği için Ben az biliyorum diyecektir. Bilgili kimse ise öğrendikçe, kavradıkça sonsuz ilmin yanında hiç bilgisi olmadığını, daha birçok öğrenilecek şeyin olduğunu görebildiği için Ben bilmiyorum demeye başlar. Noktadan itibaren daire büyüdükçe yani ilim arttıkça sonsuz ilim ile olan temas, sınır büyüdüğü için ilimin sonsuz olduğu kavranabiliyor. İnsanlık tarihinden bu zamana kadar ilerlememizi engelleyen şey Ben biliyorum burun dikliği olmuştur. Ben biliyorum diyen insanın öğrenebilecek bir şeyi yoktur demektir ki bu gelişmenin önünü kesen set gibidir. Ben biliyorum barajını geçenler ilerleyebilen insanlardır. Ben biliyorum diyenler ise nokta kadar bilgiye sahip olan kara cahilden başka bir şey değildir. Ben bilmiyorum demek ise öğrenmemin yolunu açar ve gelişmeyi sağlar. Yaşasın Ben bilmiyorum, öğrenmeliyim demek. 7

Büyük Adam Olmak Elektrik-Elektronik Mühendisliği (ESOGU) Bursa Hayat, kundak ve kefen arasında geçen bir rüyadır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulduğu üzere; İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Ölmeden önce uyanmak gerekir. İş işten geçtikten sonra uyanmak faydasızdır. Azrail aleyhisselamla kardeş gibi görüşen Yakub aleyhisselam dedi ki: - Senden bir ricada bulunacağım. Ecelim yaklaşınca bana önceden haber ver! - Sana iki-üç haberci gönderirim. Bir müddet sonra Azrail aleyhisselam yine gelir. Yakub aleyhisselam sual eder: - Ziyaretime mi geldin? - Hayır, canını almaya geldim. - Nasıl olur, hani bana iki-üç haberci gönderecektin? - Sana üç haberci gelmedi mi? Saçların siyahken ağarmadı mı? Vücudun kuvvetli iken zayıflamadı mı? Dimdik dururken şimdi belin bükülmedi mi? Haberci istiyorsak çoktur. Her gün çeşitli sebeplerle ölenlere veya mezarlara bakmak kâfidir. Muhakkak olacak şeyi oldu bilmek gerekir! Ölüm muhakkaktır. Azrail aleyhisselam geldiği zaman, hazırım diyebilmelidir. Şakik-i Belhi hazretleri buyuruyor ki: (İnsanlar üç şey söylerler. Fiilleriyle ona muhalefet ederler. 1- Biz kuluz derler, fakat şef gibi yaşarlar. 2- Allah bizim rızkımıza kefildir derler. Fakat kalblerini rızık kazanmakla meşgul ederler. 3- Elbet biz de öleceğiz derler. Fakat hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılırlar. Hak aşığı Yunus Emre de şöyle der : Ehli diller arasında aradım, kıldım talep. Ehli diller arasında aradım, kıldım talep. Doğduğu günden itibaren Oğlum büyük adam olacak sözleri fısıldanır kulaklara. Hedef bellidir; Büyük adam olmak! Peki nedir bu büyük adam olmak? Okuyup, doktor, mühendis, avukat, öğretmen gibi meslekler edinmek mi? Çok zengin olmak mı? Fiziksel büyüklük mü? Bu seçenekler size bardağın hangi tarafı gösterilmişse ona göre şekillenir. Bardak boş mu? Tamamen dolu mu? Bir damla da olsa su var mı? Bana bardakta bir damla olsa da; her şeyin olumlu yönlerini öğreten büyüklerim, büyük adam olmayı ortaokul sıralarında şöyle anlattı: - Bak oğlum, sana meşhur bir vali hikayesi anlatayım. - Tabi, buyur baba. - Zamanın birinde, hiç anlaşamayan bir baba-oğul varmış. Babası oğluna ne kadar nasihat etse fayda etmez, bir kulağından girer diğerinden çıkarmış bu haylaz oğlanın. Babası oğluna sürekli; Oğlum senden adam olmaz der dururmuş. Gel zaman git zaman, nasıl olmuşsa bizim bu haylaz oğlan büyük bir vilayete vali olmuş. - Eee baba, ya sonra ne olmuş? Merak ettim şimdi. - Anlatayım oğul. Makamında oturan bizim meşhur vali bey, bir gün makam aracını gönderip, babasını valiliğe getirmelerini istemiş. Bir zaman sonra, baba-oğul valilik makamında buluşmuş ve sohbete başlamışlar. Bir ara laf büyük adam olmaya gelmiş. Bizim haylaz oğul; Baba hatırlar mısın? Bana sürekli senden adam olmaz derdin. Gördüğün gibi koskoca vali oldum demiş. Ve babasının ibretli cevabı şöyle olmuş: Bak oğlum, evet dediklerin doğru. Senden adam olmaz derdim. Ve demeye devam edeceğim sanırım. Beni haksız çıkarmadın. Nasıl mı? Ben sana vali olamazsın demedim; adam olamazsın dedim. Eğer adam olmuş olsaydın; beni makamına, ayağına getirtmek yerine sen gelir beni ziyaret ederdin. İşte bu yüzden; Senden adam olmaz oğul! 8

Hayat Patra Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği Üniversite hayatında öğrenciler hem derslerin zorluğu; hem de sınav stresi yüzünden kendilerine boş zaman ayırmaya çalışırlar ve sonucunda belki de gereğinden fazla ayırırlar. Asıl amaç okulun verdiği stres saatlerinden biraz olsun uzaklaşmak kafayı dinlemektir. Okul haricinde hoş vakit geçirmek adına öğrenci kendine uygun bir program oluşturur veya genelde olduğu gibi programsız yani kafasına o an eseni yapar. Bu zaman diliminde bazıları akşam eğlence mekanlarına, bazıları TAVERNA deyimiyle lokantalara yemek yemeye gider. Bazıları spor yapar ( futbol, basketbol maçı, vb.), bazıları sinemaya gider hatta belki tiyatroya gidenler de vardır. Büyük bir bölümü de ekonomik krizden olsun diyelim sinemayı evine taşır, filmini evinde izler. Son zamanların modası ise TV lerde oynayan dizileri internetten indirip hiç bir bölümü kaçırmaksızın haftada 7 gün 7 farklı dizi izlenir. Öğrenciler arasında geleneksel hale dönüşen diğer bir olay ise öğle vakitlerinde; okul çıkışı bilhassa yemekten sonra bir cafeye gidip arkadaşlarıyla kahvesini (frape) içmek vazgeçilmezlerdendir. İşte tam bu noktada içimizdeki çocuk veya diğer bir deyimle Gizli Karakter meydana çıkar. Nasıl mı? HAYAL GÜCÜ`(müzü) kullanarak. Bir cafe de arkadaşlarımızla kahvelerimizi yudumlarken koyu muhabbete girmişizdir hepimiz. Birileri Ne olacak bu memleketin hali? ; diğer biri Büyüklerimiz ceplerini doldurmakla meşguller, herkes kendi menfaati peşinde koşmakta gibi cümleler kurar üniversite köşelerinde. Çünkü üniversiteli olmamız bize büyük adam olmuşuz hissini vermiş tir. Buda olaylara farklı bir bakış kazancı katar. Böyle konular üstünde tartışmamız, bir takım şeylerle uğraşmamız belki ufkumuzu ve beynimizi geliştiriyordur ama gerçeğinde daha temiz, daha basit, daha eğlenceli şeyleri unutuyoruz. Tiyatro, fotoğrafçılık, müzik gibi bir çok sanatsal, kültürel değerleri Bir çoğumuz film seyreder, sinemaya gider hatta filmin sonunda iyi veya kötü yorumlarımızı yaparız. Orada yanlış oldu; şöyle olsa daha güzel, daha gercekçi olurdu biçiminde yorum getiririz. Hatta daha da ileriye gidip kendimiz kısa film çekmeye çalışıp senaryolar bile yazarız. Peki bunları hayata geçirmememizin sebebi nedir? Elimizde fotoğraf makinesi, cep telefonu ile her hareketimizi kayıda alırız, kaçımız fotoğrafçılık ile ilgilenir? Tiya tro topluluklarına ciddi anlamda kaç kişi katılmayı düşünmüştür; yada en azından izlemeye gitmiştir? Yaşımız gereğince bu tip sanatsal, kültürel değerleri arka planda tutmak ne kadar doğru? Tiyatro gruplarına katılmak belki çok zaman gerektirir hatta oyunları sergilemek için belirli zamana ihtiyaç duyulur. Fakat sergiledikleri oyunları kayıt altına alıp DVD şeklinde yayınlamak zaman açısından işlevsel ve yararlı olacağını düşünüyorum. Hatta tiyatro toplulukların sergiledikleri oyunlar dışında kısa filmler de çevrilebilir, neden olmasın? Kim bilir belki de bu hareket yeni bir kan, bölgemize yeni bir hareketlendirme getirir. Bir ağacın ne kadar çok dalları varsa o kadar çok yaprakları olur, dolayısı ile ağacın gölgesi o derece de güçlü olur. Bizler de ne kadar çok dallar yaratabilirsek o kadar güçlü olabileceğimizin kanısındayım. Bugün ki yaşamdan sıkıldığımızdan olsa gerek bu tür konular açarız ve farklılıklar yaratmak peşine düşeriz. Büyüklerimizin yapamadığı veya gerçekleştiremediğini düşündüğümüz şeyleri kendimiz çözümlemeye çalışırız. Onların onca harcadıkları zamanı ve tecrübelerini unutarak, bizim bir hamle ile düzeltebileceğimizi düşünürüz. Bazıları buna dayanarak kendini ispatlamak, birlik beraberliği korumak adına çeşitli kurumlara katılır. Bazıları meraktan websiteler açar. Bazıları düşüncelerini belirtmek için şu anda okuduğunuz yazı tipinde dergiler basar. Tüm bunları belki de kendimizi geliştirmek adına yapıyoruzdur. 9

Özhan Molla Şakiroğlu Peygamberime Mektup! Lise Öğrencisi, İskeçe Esselatü Vesselamü Aleyke ya Resûlullah! Esselatü Vesselam Aleyke ya Habiballah! Sevgili Peygamberim Hz. Muhammed (sas), Sevgili Peygamberim, gönül yoldaşım, sırdaşım, arkadaşım, sevgilerin en güzeli ile sevdim seni. Ey güzeller güzeli, Rabbimin sevgilisi! Yine sana özlem doluyum, yine hasret doluyum, sana duygularımı nasıl anlatayım bilemiyorum. Ey Ebubekir'in dostu, Ömer'in yoldaşı, Ali'nin kılıcı, Osman'ın hayası, selam olsun sana! Resulum biliyor musun, senin ümmetinden olduğum için çok mutluyum. Sen bu dünyada en güzel ahlâk örneğisin. Gül peygamberim senin en büyük özelliğin başkalarına önerdiğin öğütleri ve ahlâk kurallarını önce kendi yaşamında uygulamandır. Aynı zamanda çok merhametli, cesaretli bir insandın, zorluklar karşısında hiç bir zaman yığılmadın. Senin bir sözünde "İnsanlara merhamet etmeyen kimse Allah o kişiye de merhamet etmez" buyurmuşsun. Ben de seni örnek alıp senin gibi merhametli, cesaretli ve adaletli olmak için çaba sarf ediyorum. Gül peygamberim Mekke liler sana "Muhammedulemin" yani güvenilir Muhammed diye seslenmişler, çünkü sen güvenilir bir insandın. Bu yüzden tüm insanlar eşyalarını sana emanet ederlermiş canım peygamberim. Bende senin gibi güvenilir bir insan olabilmek için elimden geleni yapmaya calışıyorum. Biricik Peygamberim sen hiçbir zaman din, dil, ırk ayırımı yapmadan herkesi eşit görendin. Bir gün yahudinin cenazesi götürülürken bile ayağa kalkıp saygı göstermişsin. Çünkü herkes Allah ın kuludur. Gül Peygamberim sen çocuklarada çok önem verirdin. Onları çok sever, onlarla ilgilenir ve şakalaşırdın. Çocuklara hediyeler vererek onları sevindirirdin. Hiç bir çocuğu asla incitmezdin. Bende o çocuklar arasında bulunmak çok isterdim. Biricik peygamberim sana olan özlemimi anlatmak için Asr-ı Saadette yaşayabilseydim, bu sevdayı seninle paylaşabilseydim, yüreğimi daraltan sıkıntıları sana anlatabilseydim. Senin tozun toprağın olabilseydim Efendim. Hergün o nur yüzünü görebilsem dünyanın en mutlu insanı olurdum. Canım peygamberim inşallah cenab ı Allah cennet te senin komşularından olmama nasip eyle. Resulum cennet te hemen girmek istiyorum çünkü seni çok ama çok özlüyorum biricik peygamberim. Seni çok seviyorum canım peygamberim Ya Nebi! Sana olan özlem hiç bitmiyor, dinmiyor. Rabbimin yarattığı her şeyde, Onun azametini görmeye, senin "Ümmetim, ümmetim" diye seslenişini duymaya çalışıyorum. Sana selam olsun ey Sevgililer Sevgilisi. Kalbimiz yanarak özlemimiz bir kat daha artarak yalvarıyoruz Rabbimize. Bizi sana layık ümmet etsin. Layık etsin ki ebedi alemde ebediyen seninle olalım. Hoşçakal Efendim. 10

AKIL VE İMTİHAN Düşünmek akıl ile mümkündür; gelin bazı olayları beraber düşünelim Kainat, dünya, yerler, gökler ve canlı cansız diğer varlıklar Bu yaratılanların hiç biri; yapısını ve boyutunu kendisi oluşturmadı ve düzenlemedi; onları yaratan ve onlara görev yükleyen bir yaratıcı var Örnek olarak bir insan bir hesap makinesi icat ediyor, o makineye istediği şekli veriyor ve ona öyle bir görev yüklüyor ki o makine hesap ile ilgili işlemler yapabiliyor İşte bizleri ve kainatta var olan herşeyi yaratan sahibimiz olan Allah bizleri önce yarattı sonrada bize bazı görevler yükledi İnsanoğlu etrafindaki hayvanların, bitkilerin, ayın ve güneşin kusursuzca görevlerini yerine getirdiğini görerek onun bu sistem- deki görevinin ne olduğunu sorgulamaya başlar İnsanı yaratan Allah, insana şekil ve akıl nimetini vererek diğer varlıklardan onu üstün kılmış aynı zamanda aklını kullanarak bu hayattaki görevinin ne olduğunu bulmasını istemiştir Herşeyi yaradanın Allah olduğunu kabul eden insanlar Allah`ın insanoğluna göndermiş olduğu peygamberlerden bu soruların cevaplarını bulmakta ve görevinin ne olduğunu anlamakta. İnsanlara gönderilmiş olan peygamberlerden sonuncusu Muhammed (a.s) in getirdiği kitapta Allah insanların ne için yaratıldığını ve görevlerinin ne olduğunu şöyle açıklamakta: << Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.>>.(zariyat suresi/56 ayet) Peki biz insanlar bu görevimizi yani kulluğumuzu yerine getiriyor muyuz? İşte bu sorunun cevabı insanlara göre değişiyor Bazıları görevlerini yerine getirip ona vaad edilen cennete girmeye hak kazanıyor bazıları ise cehenneme laik oluyor. Allah c.c. insan suresinin ikinci ayetinde şöyle buyurmakta: Gerçek şu ki, biz insanı katışık bir nutfeden (erkek ve kadının dölünden) yarattık; onu imtihan edelim diye, kendisini işitir ve görür kıldık. Bir başka ayette ise Allah şöyle diyor: Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz. Ayette buyurulduğu gibi insanı yaratan Allah dünya hayatında onu farklı olaylarla imtihan edecektir. Bu imtihanı en güzel şekilde kazanabilmemiz için ona doğru şekilde kulluk etmeliyiz. Allah a en güzel kulluk; onun emirlerine ve tavsiyelerine uymak ve O nun bize söylediklerini okuyup (dinlemek) - anlamak ve ona göre yaşamakla mümkün olur Allah`ın kelamı olan Kuran-ı Kerim`i hayatımızın rehberi kılmalı ve bizlere peygamber olarak gönderdiği insanı, peygamberimizi örnek almalıyız, çünkü peygamberimizin ahlakı Kuran ahlakıydı ve kulluğunu yani görevini Allah a karşı en güzel getirenlerdendi. Hem bu dünya hayatı hemde ahiret hayatı için kendimize en güzelini ancak Allah a kulluk ederek hazırlayabiliriz Şimdi kendimize dönelim ve düşünerek kendi muhasebemizi yapalım. Acaba biz kárda mıyız, zararda mı? Görevlerini yerine getirenlerden ve kulluk vazifesini güzel şekilde yapmaya çalışan insanlardan mıyız yoksa hayatı öylesine yaşayan ve düşünemeyenlerden miyiz? Bu soruyu herkes kendisine sorsun, mutlaka bulunduğu durumu görecektir Durumu iyi ise durumunu korumalı ve daha iyi olmak için çalışmalı. Fakat durumu kötü ve zararda ise halini düzeltmeli ve düzeltmek için çözümler aramalı Peki çözümler için başvuracağımız kaynaklar hangileridir? Bu sorunun cevabı, Kuran-ı Kerim ve Sünnet`tir (peygamberimizin yaptıkları). Kuran-ı Kerim`de Allah c.c. şöyle buyuruyor: Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. (Furkan 50) Resulullah (sav) buyuruyorki: "İnsanoğlunun herbiri hatakardır. Ancak hatakarların en hayırlısı tövbekar olanlarıdır."( Tirmizi, Kıyamet 50 ) Zarardan ve yanlışlardan dönmenin, halimizi düzeltmenin çözüm yolu Allah a tevbe etmekle mümkün olur, tevbe ettikten sonrada güzel şekilde Allah a kulluk ederek ancak kurtuluşa erebiliriz. İslam hayat meselesidir, çünkü her müslüman hayatın imtihan olduğuna inanmakta ve imtihanı Allah ı razı ederek sonuçlandırmaya çalışır. Fakat toplum olarak malesef islam egitimine önem vermiyoruz çoğumuz ilk okul yaşlarında öğrendikleri ile inanmaya ve hayatını sürdürmeye çalışmakta. Konu o kadar ciddi ve önemli olmasına rağmen doğruları öğrenmek için gereken ilgiyi ve gayreti göstermiyoruz İlk okul sonrası islam ilmi ile adeta ilişkimizi kesiyor hatta öğrenmiş olduklarımızı bile zamanla unutuyoruz ve hatta dahada kötüsü anlayarak veya anlamayarak islamdan çıkanlarda oluyor... Aklını kullanan ve Allah a inanarak onun yolunda yaşamak isteyen gençler bu durumlara düşmemeli; küçük yaşta öğrendikleri ile yetinmemeli her ne yaşta olursa olsun islamı doğru öğrenmeye çalışmalı ve hayatını ilme dayanarak yaşamalı. Zaten küçük yaşta olan bir çocuk acaba neyi ne kadar doğru anlayabilir ki, kısacası kardeşlerim cahilliği ilme karşı tercih etmemeliyiz. Patra Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Batı Trakyamızda bir diğer yanlış, insanlarımızın çoğu islamı sadece ibadetten ibaret olduğuna inanmaları, algılamaları ve o şekilde yaşamalarıdır, bu yanlış olduğu gibi mantığada sığmayan bir inanç; çünkü islama inanan bir kul islamın sadece ibadetten ibaret olmadığı siyaset, toplum, ahlak, ilim v.s. yani hayatın her alanını kapsadığını ve hayatındaki her olayı (durumunu) islama dayanarak yaşaması gerektiğini bilir, tabi eğer o kişi bu imtihanın sonunda karlı çıkmak istiyorsa. Diyeceğim o ki her hareketimiz islama göre olmalı, islamın sadece bir kısmını alıp değil; tümünü olduğu gibi kabul edelim ve hayata geçirelim ancak samimi ve ciddi olursak bu yolun sonunda birşeyler kazanabiliriz. Bu noktada verebileceğim örnek yahudilerin örneğidir, onlar dinlerinin bir kısmını kabul ediyor bir kısmını kabul etmiyordu; Kuran-ı Kerim`de onların bu durumu için Allah şöyle bahsediyor: << Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.>> Batı Trakyamızda ki yaşam tarzına gelince, kendisini dünya hayatına kaptıran ve Allah ın doğru yolundan sapan diğer yaşantılara benzemeye başladı, malesef bir çok soydaşımız müslüman oldukları halde Avrupalılara özenerek yaşamaya ve onların değerlerine, kültürlerine, düşüncelerine ve yaşam tarzına ayak uydurmaya çalışıyor Kendi inancına göre değilde başkalarının uygun gördüğü işleri yapıyor ve sapmış olan çoğunluğa uyarak hayatını sürdürüyor Bu doğru olmadığı gibi kendimizede en büyük kötülüğü ve haksızlığı yapmış oluyoruz, çünkü eğer sen müslümansan ve gerçekten o yolda yaşamak istiyorsan Allah`ın koyduğu hükümlere göre hayatını yaşamalısın. Hayat çok önemli kardeşler.! Hayat imtihandır, İmtihanı en güzel şekilde bitirmeye çalışmalıyız. İslam hakkında bilgimizi arttırmalı ve hayatımızı islama göre yaşamalıyız. Yazımı namazda her gün okuduğumuz Fatiha suresininin son ayeti ile noktalıyorum (Rabbim) Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna ilet bizi; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil! Amin Selametle 11

Üç Silahşörler Kim bu üç silahşörler??? Benim onları yakından tanıma fırsatım vardı Gerçek dostluk dedikleri şey neydi acaba? Onlar bunun ne olduğunu çok iyi gösteriyorlardı işte Bir gün kendime benim gerçekten dostum var mı acaba diye sordum? Varsa kimdi bu; yada kimlerdi? Zor anımda yanımda mıydı bu gerçekler? Canımın yandığını uzakta olsalarda hissedebiliyorlar mıydı? Bir sürü soru sıralamaştım kendime. Ama aynı soruları kendime de yöneltmekten geri kalmamıştım Ben uzakta olan dostlarımın canının yandığını hissedebiliyor muydum acaba? Ama ne önemi var ki Çoğu zaman bu cevabı veririz zaten kendimize, nasıl olsa o da beni düşünmüyordur. Bana ihtiyacı olduğunda beni arar, bende yanında olurum. Ama ya arayacak durumda değilse? Ya birilerinin ona el uzatmasını bekliyorsa? Bu durumu düşünmüyoruz işte... Fakat kendimiz böyle bir durumla karşılaştığımızda, yargılamasını çok iyi biliyoruz Sıcacık bir dost gülüşünün nelere bedel olduğunu anlayamayacak kadar duygususuz belkide Fakat üç silahşörler çok farklıydılar... Herşeyi yerine, anına, zamanına göre yaşamasını çok iyi biliyorlardı. Onları izlerken hayretlerim hep artıyordu. Bunlar kardeş olmalı diyordum, içimden Ama yine de bir terslik olmalıydı. İnsan kardeşiyle bile sadece bir kaç saat çatışmadan durabiliyordu Bir birini tamamlayan üç arkadaş, üç kardeş, üç dost Sabah, öğle ve akşam gibi Sabah kendinden o kadar emin ki; öğlenin en kısa zamanda onun peşinden geleceğini biliyor. Öğle de aynı şekilde gecenin. Ve gece de yine aynı şekilde sonra ki günün sabahının. Hiç kopmadan böyle devam ediyor işte serüven onlar için Bir birlerine bağırdıklarında, sinirli anlarında bile bir birlerini kırmamak için savaşıyorlar adeta. Gerçek dostluk bu olmalıydı... Patra üniversitesi, Matematik Bölümü Hatice Sali Peki onları bu kadar bir birine bağlayan hayat savaşı nerede nasıl baslamıştı? Nasıl kesişmişti yolları? Çocuktular belki de daha, üniversite hayatının heyecanını taderken, hayat onları aynı şehir de kıştırmış ve onlara gerçek dostluğun ne olduğunu yakalama fırsatı vermişti. Bunu çok iyi değerlendirmesini bildiler, beraber büyüdüler Hiç biri diğerini hor görmedi, herşeyi beraber yaşayarak savaşarak - tadarak öğrendiler. Aslında üçüde bir birinden zıt karakterlere sahipti, hiç bir ortak noktaları yoktu adeta Hepsinin ilgi alanı farklıydı, dışardan bakınca üç farklı mekan gibiydiler! Ama onlar aynı mekanda buluştular hep. Bunu nasıl başarmış olmalılar diye anlamak çok zordu.. Fakat onları biraz gözlemlemek tüm soruları cevaplıyordu; hemde fazlasıyla.. İkisi tartıştığında üçüncü kişi taraf tutmak yerine, onları sakinleştirmeyi tercih ediyor ve başarıyorduda Sonra tartıştıkları konunun üzerine kahkahalarla gülüyorlar; yine sorunun çözümünü ortak kararlarla hallediyorlardı. Biri hırçındı En ufak bir yenilgiyi tahammül edemeyecek kadar hırçın Diğeri sakindi; Kimseyi kırmayacak ve herşeye tamam diyecek kadar sakin.. Bir diğeri de sabırlıydı Sabır taşı mübarek derler ya, eksiksiz öyleydi Bam başka üç karakter, üç farklı hayat ama adeta tek yürektiler. Sabırlının sabredelim yavaş yavaş herşey olur; sakinin yumuşak yüreği herşeye olumlu yaklaşması ile ve de hırçının azmi ile istedikleri fakat imkansız gibi gözüken bir çok şeyi başardılar. Ancak günden güne zorlaşan hayat, onlar içinde zorlaşıyordu. Hayat onların yoluna o kadar çok taş koyuyordu ki, bence kıskanıyor olmalıydı hayat bu dostluğu. Bu yüzden yollarını hep çıkmaza çevirmek için elinden geleni yapıyordu. Ama onlar yalnız değildiler, üç küçücük yürek ama tek fikirdiler. Zorda olsa istedikleri şeyin peşinden gidip onu kolay etmesini her defasında çok iyi biliyorlardı. Bugünlük yada yarınlık bir dostluk değildi onların ki, onlar ömürlük dosttular. Keşke hepimiz onlar kadar şanslı olabilseydik.. Hepimizin böyle arkadaşlıklar, dostluklar kurmasını umut ediyorum. Yolların ve yılların bu üç silahşörleri hiç ayırmaması dileği ile.. 13

BATI TRAKYAM!!! AĞLAMA dinsin gözyaşların; Bükme boynunu Batı Trakyam, Hep göklerde olsun başın, Bu gençlik senin; senin sesin... Ayakların hissetsin toprak nasıl! titriyor, Haber veriyor arkadan gelenlerin azmini..! Bu dava sürecek, bu dava dinmeyecek Gerçekler kükreyene kadar!... Unutabilirmisin annenin feryadını! Düne bakınca gözünün önünden Bir şerit gibi hızla geçip gider, Gelecek senin,gelecek bizim yarınlar senin,yarınlar gençliğin Batı Trakyam!... Bu gençlik kalemi silah yapti eline, Bu gençlik kitabı siper yaptı beynine, Bu gençlik ki eğmiyecek geleceğin boynunu önüne!... Batı Trakyam; bak elinden tutanlara Hisset senle atan kalpleri, Boş bakmıyor artık nesil; Yok saymıyor artık gelecek, Şahin gibi parlayacak, Batı Trakyam gözlerin!... Seda yılmaz İstanbul Birileri karalar bağlarken Diğerleri karalara bağlanmış Zavallılar Batıya bakarken Zavallıcıklar Doğuda kalmış Bazılarına yeşiller rüya olmuş Bazılarına kırmızı kâbus olmuş Gündüzleri gece yapan bulutlar Geceleri gündüz yapan fişekler Gündüz yapan havaifişekler!!! Tiyatrolar oynatılırken Perdenin arkasındakileri göremedik Hiç bir zaman göremedik Göstermediler bize gerçek yüzlerini Yazı tura atılırmış o işlere Organize olmuşlar iki yüzlü turalar Yazılar, yazarlar, yazılar, yalanlar Yalanlar, gerçek olur yalanlar Ve nice ruhlar tutsak olmuş, çamurlara Ve nice ruhlar özgürlüğe kavuşmuş Sıcak mermilerin ardından soğuk bedenler Beklentisiz birşeyleri beklerler Ve heryerde özgürlük adına İsimsiz ama özgür anıtlar Mustafa Yusuf Patra Üniversitesi, Biyoloji Bölümü Geçmişi Yudumlarken... gülümsemeyi unutmamış; denizin en ıssız dalgasına Benim hiç lastik topum olmadı ki; ne de top oynadım yağmurdan ıslanmış bir sokakta ya da bacasından duman tüten bir evin önünde hep imrenerek bakardım gözbebeklerine zengin; ama bir o kadar züpbe, karşı mahalle çocuklarının.. Benim hiç çocukluk aşkım olmadı ki; ihtiyarlayınca şöyle torunlara anlatacak sokakta karşılaştığımda içimi titreten sıcacık bakışları hatırlayıp gönülden bir merhaba diyecek.. Sonra, sonra ben sinemaya da gitmedim hiç; ne de gözyaşı döktüm sevgilisinden ayrılmış aşıkların sıkça dinlediği 70 li yılların o sıcak günlerindeki Ferdi Tayfur şarkılarını dinleyerek.. Ve ben; ustamın da dediği gibi hep, senin beni sevebilme ihtimalini severek yaşadım bu güne dek sevgilim; öyle de bitecek... Ahmet M. AHMET / 2005 Sensizliğe attığım her adımda, yeni bir sensizlik uzanıyordu önümde. Ne bıkıyor, nede yoruluyordu seni beklemekten. Dönmeyeceğini bile bile umut yüklüyordum seni beklediğim her ana. Seni beklemek özlemlerin en güzeliydi benim için artık alışmıştım seni görmeden sana bakmaya, senin hayalinde bir dünya kurmuştum senden. Sevgin bende ödünç olarak değil, bir ömür kalacaktı. Zaman su olmuş akıyordu aya zaman su olmuş akıyordu ayaklarımın ucunda ve bende o akıntıyla birlikte senin olmadığın diyarlara sürükleniyordum. Sibel Duman Bursa 14

16 Derleyen: melimu (ogrencialemi)

17

Londra Turu Bildiğiniz gibi Londra İngiltere nin başkenti. 7 milyon nüfusu ile en kalabalık ve en önemli şehirlerden biridir. Neyse bukadar tarih yeter Gezmeye başlıyalım. İlk durağımız Kraliyet ailesine bir ziyaret. Öğretmenlik, Londra Buckingham Palace, Kraliçe Elizabeth in resmi adresidir. 1703 tarihinde inşa edildi. Sarayın içinde 600 oda, yüzme havuzu, sinema, bahçe ve posthane mevcuttur. Kraliçenin korumaları ise kırmızı uniformalı askerler. Hergün saat 11.30 ta resmi tören ile asker değişiyor. Kısa ve öz bir ziyaretten sonra turumuza devam ediyoruz ve bir sonraki durağımız Londra`nın en ünlü parkı Hyde Park. Yazın yeşilliği ve renkli çiçekleri ile büyüleyen Hyde Park turistlerin ve Londralıların en gözde parkı. Parkın içinden geçen nehir ise güzelliğine güzellik katıyor. Ve ding dong Big Ben yeni saati haber veriyor. Big Ben, Houses of Parliament binasına yapışık olan 13 ton ağırlıkta ve 96.3 metre uzunluktadır. Saatin yanı sıra ülke ile ilgili bütün kararların ve kanunların yürürliğe girmesine karar verilen yere ise Houses of Commons deniliyor. Sanırım bu kadar politika yeter ve turumuza hızla devam ediyoruz. Bir sonra ki durağımız Trafalgar Square. Londra nın en ünlü meydanı Politik gösterilere, konserlere ve yeni yıl kutlamasına ev sahipliği yapan meydan. Meydanın ortasındaki heykel ise Lord Nelson nun. Etrafında dört tane bronz Kaplan bulunmaktadır. Trafalgar Square ismini 1805 te galip gelinen Battle of Trafalgar dan alıyor. Şimdi sıra eğlencede ve alışverişte, bunun içinde turumuza West End de devam ediyoruz. West End in orta yeri Piccadilly Circus. Cıvıl cıvıl gece hayatı ve kalabalığı ile Londra nın kalbi diyebiliriz. Ünlü neon tabelaları gece karanlığını aydınlatirken, Eros un (Yunan aşk tanrıçasının) heykeli ise Picadilly Circus un ortasında yerini alıyor. Son durağımız ise nefes kesici manzarası ile London Eye. 2000 yılında, yeni milenyumu kutlamak için açılan gözetleme dönme dolabı, dünyanın en büyüğü ve başka hiç bir yerde göremeyeceğiniz olağanüstü manzarası ile Londra yı kuş bakışı ile görebilirsiniz. Kısa ve öz bir Londra turumuzun sonuna geldik. A dan Z ye bir tadımlık gezinti ile umarım gelmiş kadar oldunuz. 19

Kız-Çocuk Parası Aziz Şerif Patra Üniversitesi, Makine Mühendisliği Batı Trakya da atalarımızdan miras kalan ve günümüzde de coşkuyla kutlanan bir diğer gelenek ise Kız-Çocuk Parası ya da bir diğer ifadeyle Toprak Bastı Parası dır. Bu gelenek de özellikle köylerimizde çok yaygın ve titizlikle sürdürülen bir adettir. Bu etkinlik, köy gençlerinin sosyal birlikteliğine ve kaynaşmasına vesile olması bakımından önemli. Kız-Çocuk Parası adeti, gelinin kendi köyü dışından bir başka köy ya da şehirden damatla evlenmesi durumunda gündeme geliyor. Böyle bir düğün öncesi damatın kendisi ya da bir yakını, köy gençlerinin sayısı ve alışılagelen bir miktar üzerinde delikanlıların yaşça abileri sayılan kişilerle pazarlık yapar. Bu pazarlık, çoğu defa tatlı-sert ve adet yerini bulsun diyerekten uzadıkça uzar. Belli bir rakam üzerinde anlaşma sağlanınca diğer gençlerin alkışları arasında eller sıkılır. Para, zamanı gelince kullanılmak üzere korumaya alınır. Kızın aynı köyden biriyle evlenmesi halinde ise böyle bir gelenek uygulanmıyor. Yaşlı büyüklerimizin anlattığına göre Kız-Çocuk Parası geleneği, asırlardan günümüze uzanan bir geçmişe sahip. Eski dönemlerin zorlu şartları sebebiyle uygulamada bazı küçük farklılıklar varmış. Eskiden ekonomik imkanlar ve kısıtlı yaşam koşulları nedeniyle para vermek şeklinde yerine getirilen bir adet değilmiş. Damadın geçimini çiftçilik ve hayvancılık ile sağladığı dikkate alındığında, köyün gençlerine bahşiş olarak para yerine üretilen ürünlerden veriliyormuş. Bu koyun, keçi gibi küçük baş ve büyük baş hayvanlardan olabilirken daha seyrek olarak üretilen diğer ürünlerden verilmek suretiyle yapılıyormuş. Günümüzde 40 45 yaşlarında bulunan büyüklerimizin anlattığı 1980 li yıllarda, bu gelenekten elde edilen paranın harcanması için yapılan organizasyonlarda belli bazı kurallar geçerliymiş. Disiplin ve ağırbaşlılığın hakim olduğu bu etkinliklerde, 18 yaşını doldurmayan gençler katılma hakkına sahip değilmiş. Son dönemde yaş sınırlaması ortadan kalkmış durumda. Kız-Çocuk Parası nı harcamak için düzenlenen etkinlik, organizasyon ve kutlamalara lise dönemine adım atan gençler de katılabiliyor. Bu etkinliğin yerine getirilmesi için köy gençlerinin bir araya gelmesi gerekiyor. Gençlerin bir kısmı yurt dışında eğitim yada çalışma gerekçesiyle bulunabiliyor. Aynı durum Yunanistan da eğitim ve çalışma amacıyla köyden ayrılanlar için de geçerli. Organizasyon, bütün bu gençlerin tatil ve bayram dönemlerinde köyde bulundukları bir zamana denk getiriliyor. Bu etkinlik, kış dönemlerinde köydeki kahvehane ve cami odası gibi mekanlar da gerçekleşirken, yaz dönemlerinde ise kırlarda yapılan piknik ve çevrilen çevirmeler eşliğinde gerçekleşiyor. Bazen bir yıl içinde köy dışına evlenen kızların sayısı 2 ya da 3 kişi olabiliyor. Bu durumda gençlerin kasasında biriken bahşiş de o oranda büyük bir miktara eşlik ediyor. Bu parayı bütün gençlerin tamamına yakınının köyde bulunacakları bir dönemde harcayan bekar kız ve erkekler, hem bir araya gelerek hasret gideriyor hem de iş ve eğitim yorgunluğundan arınma fırsatı buluyor. Hafızalarda yıllar sonra bile anlatılacak tatlı hatıra ve güzellikler bırakan bu geleneğin devam etmesini diliyoruz. Bir taraftan atalarımızın test ederek faydaları üzerinde memnun kaldıkları gelenek ve adetlere sahip çıkarken diğer yandan kurduğumuz dostluk ve arkadaşlıktan yana güzellikleri küçüklerimize göstermiş olacağız. Sanatını ve değerlerini yitiren bir toplumun hayat damarlarından biri kesilmiş olur Kız-Çocuk Parası ya da Toprak Bastı Parası geleneğinin devam ettirilmesi dileğiyle. 20

Ebru ve Hat sanatı Kabul etmek gerekiyor ki biz yeni nesil gencligi hic eskilere benzemiyoruz. Kilik kiyafet derken konusmalarimiz hatta hayata bakis acimiz bile degismis. Eski degerlere, geleneklere, sanata, kulture karsi neredeyse tamamen yabancilasmisiz. Bu saydiklarima onem vermek ilgi gostermek bir kenara dursun. Neredeyse bazilarinin anlamlarini bile unutmusuzdur. Hayata karsi dimdik durarak degerlerimize sahip cikarak sukretmek varken. Kolay olan yolu tercih edip daha isin basinda pes ediyoruz Cunku bizler artik teknolojinin cocuklariyiz yada teknolojinin koleleri demek belki de daha dogru olur. Neredeyse butun ihtiyaclarimizi ve hobilerimizi sanal alemde, televizyonlarda, kamerali cep telefonlarinda ariyoruz ve gidermeye calisiyoruz. Evet evet kabul etmek gerekiyor hepimiz facebook cocuklariyiz. Bir tikla ayrilabilen ve bir tikla barisabilen bir nesiliz. Herseyin degerini bir tik seviyesine indirmeyi basardik diyebiliriz Ayrica sunu da eklemeden gecmek istemiyorum. Tabi ki de internetin ve diger arac gereclerin hayatimiza katkilarini saymakla bitiremeyiz. Fakat onlari dogru ve saglikli bir sekilde kullandigimizda faydalarini gorebiliriz. Franeker Hollanda Emine Padallı Dergimizin bu sayisinda asirlar oncesine dayanan Ebru ve Hat sanati hakkinda internetten derledigim bazi bilgileri paylasmak istiyorum. Bos zamani olanlar icin hem eglenceli hem huzur veren ideal sanatlardir. Sadece yetenekli olmamiz yetmiyebilir. Birazda hayal gucumuzun sinirlarini zorlayan sanatlardir denemekten cekinmemeliyiz. HAT SANATI NEDIR? Hat sanatı, Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatıdır. Bu sanat Arap harflerinin 6. yüzyıl ve 10. yüzyıl arasında geçirdiği bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Hat, Arapça çizgi demektir. Hat sanatıyla uğraşan kişiye güzel yazı yazan sanatçı anlamına gelen hattat adı verilir. Hattatlar yüzyıllar boyu usta-çırak ilişkisi içinde yetişmişlerdir. Hat türleri Hat sanatının doğduğu dönemde ortaya çıkan altı tür yazı vardır. Bunlara sitte denir. Kufi, Tevki, Sülüs, Reyhani, Nesih, Rika. Bunlardan bir kısmı köşeli bir kısmı yuvarlak hatlardır. Kûfi, köşelidir. Nesih, sülüs, rik'a,tevkii, tomar, muhakkak, gubari ise yuvarlak hatlardır. Bölgelere göre hatlar Mağribi (Kayrevani, Endülüsi, Fasi, Mağribi, Sudani), Talik (Talik, nestalik, Divani, Şikeste, Divani Celi), Uzakdoğu (Sini, Cavi)'dur. Hat araç gereçleri Hat sanatında da yazının temel aracı kalemdir. Hat sanatında kalem olarak daha çok kamış kullanılırdı. Kamışın ucu yazılacak yazının kalınlığına göre makta denilen sert maddelerden yapılmış altlığın üstünde eğik olarak tutulur ve kalemtıraş olarak adlandırılan özel bir bıçakla yontulurdu. Celi yazılar ise ağaçtan yapılmış kalın uçlu kalemlerle yazılırdı. Çok ince yazılar için madeni uçlar da kullanılmıştır. Hat sanatında kullanılan mürekkep de özel olarak hazırlanırdı. Yağlı isin çeşitli katkı maddeleriyle karıştırılmasıyla elde edilen bu mürekkep akıcı biçimde yazı yazmayı sağlar, yanlış yazma durumunda da kolayca silinirdi. Hat sanatında kullanılan kâğıtlar da özeldi. Mürekkebi emip dağıtmaması, kaleme akıcılık sağlaması için kâğıtlar âhar denilen bir maddeyle saydamlaştırılırdı. Latin hattı Latin hattı, 20.Yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti nin kurulması ile kabul edilen latin harfleri ile İslam kültüründen gelen Hüsn-i Hat ın (hat sanatının) bir bileşkesidir. Latin hattı temel olarak latin harflerinin hat sanatı estetiğinde yazılmasıdır. Latin hattı özellikle son 20 yılda önemli bir çıkış göstererek bu günkü halini almıştır. Günümüzde latin hattı ile uğraşan 20-30 kişi olduğu sanılmaktadır. Hat sanatının ulaştığı ileri nokta için bir söz vardır: Kur an Hicaz da inmiş, Kahire de okunmuş, İstanbul da yazılmıştır. Bu söz cumhuriyet sanatçılarının hat sanatında miras almış olduğu birikimi özetler. Latin hattı, insanların hat sanatına olan ilgilerinin artması ve hat sanatına gereken ehemmiyetin verilmesi için bir basamak olmuştur. EBRU NEDİR? Yoğunlaştırılmış su üzerine toprak ve toz boyalarla resim yapma sanatıdır. En eski süsleme sanatlarımızdandır. İçinizdeki fırtınaların, sevinçlerin, aşkların suya yansımasıdır ebru...su ve siz...büyük bir aşkla atılan her boya damlası sizin gülümsemeniz yada gözyaşınızdır... Bütün Osmanlı sanatlarında olduğu gibi usta-çırak usulü ile öğrenilen ve sanatçının iradesi dışında birçok değişkenden etkilenen bir sanattır. Ebru; renklerin suyla dansının yarattığı bir ahenktir aslında. Bazı kaynaklar ebrunun, yüz suyu anlamına gelen ab-ı ru sözcüğünden, bazı kaynaklar ise Orta Asya dillerinden Çağatayca da hareli görünüm, damarlı kumaş ya da kağıt anlamına gelen ebre den geldiğini söylese de en yaygın kanı, kelimenin kökeninin Farsça; bulutumsu, bulut gibi anlamına gelen ebri den gelmekte olduğudur. Her ne şekilde isimlendi- rilse isimlendirilsin insanlara da isim olan ebru, gizemli bir ahenk taşıyor. Zorlu ve emek isteyen bir sanat olan ebru, geri dönüşü olmayan, tekrarı olmayan, çok değişkenli bir sanattır. Birçok eski eserde süsleme amacıyla kullanılan ebru, geleneksel el sanatlarımızdan olmasına rağmen yakın zamana kadar unutulma tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Dünya çapında çeşitli milletler tarafından sahiplenmeye başlanmış, bazı ülkelerde ebru yapımı sırasında kullanılan malzemeleri üreten firmalar boy göstermişti. Ebru türleri Battal Ebru, Gelgit Ebru, Şal Ebru, Somaki Ebru, Taraklı Ebru, Bülbül Yuvası, Çiçekli Ebru, Hafif Ebru, Koltuk Ebrusu, Neftli Ebru, Kumlu Ebru, Akkase Ebru, Hatip Ebru. Ebru malzemeleri 1-) Su 2-) Toprak boya 3-) Öd 4-) Kitre yada deniz kadayıfı 5-) At kılı 6-) Gul dalı 7-)Tekne 8-) Ebru yapılması için özel karton Kaynakça: http://tr.wikipedia.org/wiki/ebru http://tr.wikipedia.org/wiki/hat_sanatı http://www.bilgievreni.com/index.php?topic=12168.0 21