Ortak Roman Bölüm 11 Erol un en son anlattıkları Moretti yi derinden etkilemişti. Demek Andreana yı karşısında görünce yeniden bayılması bundanmış diye geçirdi içinden. Şimdi artık hikâyenin geri kalanını dinlemek istiyordu. Bu gizemli olayın, geçmişi bilinçaltına gömme çabasının ardındaki travmayı birinci elden öğrenmesine ramak kalmıştı. Ağzı kurumuş, nabzı hızlanmıştı. Sakin ol Profesör diye mırıldandı, kendine hâkim ol, heyecana kapılıp hata yapmanın sırası değil. Henüz 11 Kasım 1992 gününe bir yıl, on bir ay ve on bir gün vardı. Karşısında oturan adama bir daha baktı. Neredeyse altı saattir birlikteydiler ve yüzünde beliren bu çocuksu ifadeyi ile defa görüyordu. Yumuşamış hatlar, uçları hafifçe yukarı kıvrılmış dudaklar Bekliyordu. Erol un aşık olup her şeyi boş verdiği, hayata meydan okuduğu o anın keyfini doyasıya çıkarmasını bekliyordu. Bir süre sonra her zamanki sakin tonuyla sordu. Peki, sonra ne oldu Erol, o gece partiye gittin mi? Evet, evet dedi heyecanla, başka ne yapabilirdim ki, umurumda mıydı partide kimler olduğu, umurumda mıydı dünya? Aşık olmuştum ben! Hiçbir şeyin önemi yoktu Kızıl saçlı Leana mdan başka. Demek birlikte gittiniz Aslında Lisa nın eli hâlâ kolumda. Gidilecek yeri bir tek o biliyor. Bense çoktan başka diyardayım Daha içmeden sarhoş Ev kalabalık. Sevgililer sarmaş dolaş. Sonrası yok Sabaha karşı Lisa nın kaldığı eve birlikte yürüdük
üçümüz. Ayrılırken ikisini de yanaklarından öptüm. Leana nın yanakları alev alev Bir an incecik elini hissediyorum yanağımda Hayal gibi Rüya gibi Erol gözleri kapalı, oturduğu koltukla bütünleşmiş, bir peri masalı okur gibi anlatıyordu. Moretti, bir süre sessiz kalması gerektiğini biliyor, sihri bozmamak neredeyse nefes bile almadan dinliyordu. Lisa ile birlikte aldığımız dersi beklemeye başlamıştım. Dört gün bu kadar mı uzun olur! Bilmiyorum kaç defa saate baktım, kaç defa umutlandım, kaç defa cesaretimi kaybettim, kaç defa yüreklendim. Nihayet o gün geldi. Koşar adım anfiye gidip bir köşeye sindim. Lisa yı bekliyorum. Gelecek ve bana Leana dan haber getirecek. Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum. Yok, yok, yok Hoca gelir gelmez ben dışarı fırladım! O halde ne ders dinleyebilirim, ne not tutabilirim Evlerine gideyim diyorum. Hayır, sokağın karşısında nöbet tutayım. Lisa yı tanıyan bir başka arkadaşa sorayım. Telefon numarasını öğrenip evi arayayım... Sonra birden çözüldüm, soğuk bir ter boşandı üzerimden. Gücüm tükenmiş, bacaklarım titriyor. Eve kadar sürünerek gittim En iyisi yatmak. Yorganı tepeme, bacaklarımı karnıma çekmek. Titremenin geçmesini beklemek. Uyumak uyumak uyumak Erol un gövdesi yana kaymış, omuzları düşmüş, elleri öne kenetlenmişti. Moretti bekliyordu, şimdi araya girmeyecekti. Bir parlayıp bir sönen kıvılcımlara üfleyip ortalığı daha da karıştırmayacaktı. Sonra, diye devam etti Erol. Baktım, ev arkadaşım kapıma dikilmiş, soruyor hasta mıyım diye. Neredeyse 24 saattir yatıyormuşum. Hayır diyorum. Biraz yorgunum galiba. Bir sürü aptalca laf işte Tuhaf tuhaf bakıyor suratıma. Peki o zaman, sonra görüşürüz. Kaç saat geçti bilmiyorum, bir baktım saat beş buçuk. Neredeyse akşam olacak. Ama ne okul umurumda, ne dersler, ne notlar... Bir gayret kalkıp soğuk bir duş alıyorum. Aç olmam gerek ama hiçbir şey istemiyor canım. Sonunda çarşaf, örtü, atlet, şort, ne varsa dolduruyorum bir torbaya.
Doğruca köşedeki çamaşırhaneye... Dalgın dalgın giriyorum içeri, boca ediyorum çamaşırları boş bir makineye Oturup kalıyorum bir köşeye. Gözlerim kapalı. Yılbaşını düşünüyorum. Neden evin telefonunu almadım? Neden hemen buluşmayı teklif etmedim? Neden fazla ilgileniyor görünmekten kaçınmıştım? Aptal! Sonra bir ses Billur gibi Tanıdık bir ses. O nun sesi! Merhaba Erol, sen de mi buraya geliyorsun? Göz kapaklarımı açıyorum umutsuzca. Rüya mı görüyorum yoksa? Hayır, o işte Tam karşımda duruyor. Leana! Erol yine nefes nefese kalmıştı. Göğsü hızla inip kalkıyor, oturduğu yerde inliyordu. Moretti bir an için ne yapacağına karar veremedi. Uyandırmalı mıydı artık Erol u. Bu kadar yükü kaldırabilecek miydi? Ya sonra bir daha hipnozu kabul etmezse, bütün bunları bilmeden yaşamaya devam ederse? Artık bir risk alması gerekiyordu. Erol a bıraksa yaşadıkları her anı anlatacaktı besbelli. Moretti hesapladı, en çok yarım saat sonra onu uyandırması şarttı. Araya girmeliydi. Yumuşak bir tonda sormaya başladı: Erol dostum. Ben Bruno. Beni hatırladın mı? Erol birden toparlandı. Sanki bir dünyadan ötekine ışınlanmış gibiydi. Yüzü asılmış, kaşları çatılmıştı. Tabii Bruno, çalışma odandayız, söyleşi yaptık ya seninle. Çok iyi dedi Moretti. Şimdi senden iyice odaklanmanı istiyorum. Bana 11 Kasım 1992 günü ne yaptığını anlat. O günü hatırlıyor musun? Erol yerinde kıvranmaya başlamıştı. Ellerini nereye koyacağını bilemiyor, başını çaresizce iki yana sallıyordu.
O lanet olası günü nasıl unutabilirim ki. Tam yirmi yıldır her gün, tekrar tekrar yaşadığım o günü nasıl hatırlamam. Nasıl gittim o pizzacıya Nasıl çıktım karşısına Nasıl konuştum Hangi yüzle? Susmuştu O ezik, pişman ifade yüzüne bir mask gibi oturmuştu Erol un. Ruhunu, aşkını satmış olmanın verdiği acıyla koltuğunda kıvranıyordu. Moretti nin içi sızladı. Ama duygusallığa kapılmanın sırası değildi. Sormaya devam etti: Ayrılmaya karar vermiştin öyle mi? İlişkinizi o gece mi noktaladın? Hayır diye cevap verdi bezgin bir sesle. Aslında o karar verdi ayrılmaya. Birbirimizi deliler gibi seviyoruz ama ailesi koyu Katolik. Baştan beri karşı çıkmışlar bu ilişkiye. İşler ciddileşince biz aynı eve taşınıp evlenmekten konuşmaya başlayınca kızlarını çağırdılar. Leana da, onların yanına gitti bir haftalığına. O yedi gün asla geçmek bilmedi. Döndüğünde kurumuş bir çiçek gibiydi. Solgun bitkin Ailesinden izin alamamış. Evlenmemiz imkânsız deyip duruyor. Bense birer özgür insan olduğumuzu söylüyorum. Bu hayat yalnızca bize ait diyorum. Geleceğimizi biz belirleyeceğiz. Hem ben onsuz ne yapardım? Nereye giderse gitsin peşini bırakmayacaktım. Bütün gece birbirimize sarılıp ağladık. Sabah oldu Beni son bir defa öptü. Veda etti. Ama gözlerinde tuhaf bir ışık vardı. Onları nasıl razı edeceğimi artık biliyorum Erol, söz veriyorum geri döneceğim dedi Ve gitti. Güzel Leana m benim Yine nefes nefes kalmıştı. Yutkundu. Kelimeler ağzından sanki zorla dökülüyordu. Peki, sonra ne oldu Erol diye soru Moretti, sevgilin geri geldi mi? Erol bu kez hemen konuşmadı. Sanki kendi kendisiyle kavga ediyordu. Sonra tekrar konuşmaya başladı. Üç gün sonra sabah erkenden aradı. Sana dönüyorum sevgilim diyor. Ölene kadar seninim artık. Bu akşamüstü La Guardia ya iniyor uçağım. O bizim pizzacıya giderim doğrudan. Sen de oraya gel. Sana bir sürprizim var.
Uçuyorum uçuyorum Ah Leana Leana m benim Saatime bakıyorum. Dokuzu çeyrek geçiyor. İstanbul da gecenin ikisi, ama beni anlar Selin. Numarayı tuşladım. Uyumuştu çoktan Bana kızıyor önce. Zaten hep aksi olur uyandırılınca. Saatin kaç olduğundan haberin var mı? Sınava gireceğim yarın! diyor ters ters. Sonra ayılıyor birden. Hayrola, bir şey mi oldu? Ne sınavları umurumda, ne de uykusu. Sevinçle haykırdım. Daha ne olsun Selin, Leana yla evleniyorum. Şimdi ona yüzük almaya çıkıyorum. Bu akşam Boston a dönüyor, takacağım yüzüğü parmağına Hey, duyuyor musun? Şimdi sesi Kızgın değil donuk uzak ama tabii, uyuyordu Uyandırmıştım Ondandı. Tamam anladım dedi Senin için sevindim Sustu. Sonra, Tebrikler dedi Hadi artık ben yatıyorum. Telefonu çat diye kapattı. Çat Çat Çat Erol un yüz hatları bir kez daha gerilmiş, dudakları büzülmüş, bedeni kaskatı kesilmişti. Moretti yeniden devreye girip sordu. Demek o gece pizzacıya gidip sevgilinle buluştun? Nişan yüzüğünü de götürdün mü yanında? Sanki Erol artık kimseyi duymuyor, dinlemiyordu. Kendi kendine konuşur gibiydi. Lafları ağzında yuvarlıyor, kimi zaman kekeliyor, kimi zaman heceleri yutuyordu. Oraya nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Ellerim buz kesmiş... Yüzüm kasılmış beynim uyuşmuş İçeri girdim. Bir robot gibi robot gibi yürüdüm Boş sandalyeye çöktüm. Beni o halde karşısında bulunca gözleri
söndü dudakları titredi. Anlamıştı... Yine de yine de Anlat diyor Neler oluyor? Kıvranıyorum, sesim çıkmıyor. Nihayet inledim. Ahh inledim Selin biliyordu seni diye başladım konuşmaya. Ailem biliyordu ama sormamıştım Hiç konuşmamıştık. Dün gece Selin i aradım. Güya güya müjde verecektim Sonra bir gayret konuştum yine. Dedim ki dedim ki O da annemle babama söylemiş. Hatta gece yarısı İtalya yı aramışlar. Moretti bu karmakarışık itirafı takip etmeye çalışıyordu. Sana anlatmıştım Annem Silvia Sermoneta ların tek varisi Benim umurumda değil ama bizim Yahudilikte anneden geçer din. Nasıl bilebilirdim? İstanbul da çevremde Müslümanla, Hıristiyanla evli Yahudi arkadaşlarım var Annemin sülalesinin böyle karşı çıkacağın nasıl bilebilirdim? Bizimkiler de onların safında Lanet olsun Lanet Nasıl çırpındım Ne dediysem olmadı Tanrım yapamadım, yapamadım Beceremedim Ağlayacak gibiydi, koltuğuna büzülmüş, utancını gizlemeye çalışıyordu sanki. Yüzü kıpkırmızıydı, boyun damarları şişmişti. Moretti konuyu kapatmaya karar verdi. Erol un bütün enerjisini şu anda tüketemezdi, yirmi yıl öncesinde bırakamazdı hikâyeyi. Sakin ol dostum, sakin ol. Biraz durup bekledi, sonra devam etti: Şimdi derin bir nefes al ve en son ne konuştunuz Leana yla, onu anlat bana. Erol un yüzü acıyla buruşmuştu. Bana dedi ki dedi ki. Demek beni unutmaya karar verdin. Sesi buz gibi, kırgın, çok kırgın... Kızmadı Bağırmadı Keşke keşke kızsaydı, yüzüme tükürseydi Gözlerindeki o bakışı unutamam Baktı baktı Demek öyle dedi Demek beni unutmaya karar verdin Öyle mi? Peki, kaç gün sonra unutacaksın beni? Kaç gün Beş On? Bir ay? SÖYLE!
O lâf ağzımdan nasıl çıktı bilmiyorum. Ve neden? Yirmi yıl diye kekeliyordum. Yirmi yıl her gün seni hatırlayacağım Son bir defa yüzüme baktı, Yirmi yıl ha? Sesi acı, çok acı. Fena değil, demek o kadar da ucuza gitmemişim. Sonra masadan kalkıyor. Yanımdan geçerken eğiliyor, kulağıma fısıldıyor. Biliyor musun Erol, ben seni hiçbir zaman unutmayacağım Ölene kadar On birinci bölümün sonu * * * * * Ortak Roman hakkındaki düşüncelerinizi, önerilerinizi yorum bölümünde Hasan Saraç la ve diğer okurlarla paylaşabilirsiniz. On birinci bölüme katkı sağlayan okurlar: Can Yıldırım, Ece Korkmaz, Rosetta, Başak Kırmacı, Feride Güllü, Nurdan Çakır Tezgin, Gamze Gökoğlu, Güven Demir, Semin Özkan, Gülin Demirok, Hülya Arıcı, Hale Nur Durmuş, Gizem Sakallı, Funda Turper, Özge Kaymak, Doğancan Bedir, Aysun Aksel, Lale Bollukçu Özker, Erte Oyar, Ufuk Parlak Tüm katılımcılarımıza değerli yorumları, eleştirileri ve önerileri için teşekkür ediyoruz.