Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek


Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü


Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Fiskomar. Baþarý Hikayesi


Azrail in Bir Adama Bakması

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Kanguru Matematik Türkiye 2017

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

Samet Kalkan GÝZEMLÝ MAVÝ. Deniz mavisi gözlerin. Dünya tatlýsý gülüþün. Can alýcý sözlerin. Sana ne kadar yakýþýyor bir bilsen.

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

ünite1 Sosyal Bilgiler

Betül Erdoğan.

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

17 ÞUBAT kontrol

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

Hac Organizasyonumuz; Turizm Bakanlýðý, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý ve Türsab Denetim ve Kontrolü Altýndadýr! KUTSAL YOLCULUK HAC...

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Örnek alınacak en güzel insan Hz. Muhammed hayatı boyunca görüntüsüne ve hareketlerine dikkat etmiştir.

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

İletişim ve İnsan İlişkileri Kitle İletişim Araçları Atatürk ve İletişim

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti


Kur an ın Bazı Hikmetleri

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.


Ýlk 1 Mayýs Þiiri Ve Nezihe MERÝÇ

AİLE KURMAK &AİLE OLMAK

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Ozan Doðulu. Sen Çaðýr Yeter. Söz: Kenan Doðulu. Müzik: Ozan Doðulu. Alýþmak çok zor inan. Sebebim düþün bir an. Yakýþmaz bize haram


Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

tarafından yazıldı. Pazartesi, 13 Ağustos :33 - Son Güncelleme Pazartesi, 13 Ağustos :52

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler


Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular


M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Herkes bir arayış içinde

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

Azıcık şundan, azıcık bundan, Azıcık yumurta kabuğundan; Bir çanak yaptım a dostlar Ne bulgur kazanı ne hamsi tavası, Görenler sanır bülbül yuvası.

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Kanguru Matematik Türkiye 2015

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

Sosyal Güvenlik Eğitim Serisi - 1 GÜVEN VE YARIŞÇI ÇOCUKLAR

Edeb Ya Hu! Cumartesi, 03 Ocak :31

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

Kanguru Matematik Türkiye 2017

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

17 ÞUBAT kontrol

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

C c. D d B b. G g. J j. O o. Y y Z z

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Rahmân ve Rahîm Ne Demektir?

Transkript:

MAYIS 2013 44.sayý Tasavvuf Kültürü Dergisi hizmet

EDÝTÖRDEN... Merhaba Her Nefes dostlarý, Mayýs sayýmýz da, inþaallah oldukça özel bir sayý oldu Çünkü bu ay konumuz hizmet etmek, yani karþýlýksýz olarak, Allah rýzasý için yapýlan hizmet Hizmet, kimi zaman malýndan, kimi zaman canýndan, kimi zaman vaktinden vermekle olabilir. Ailemize, vatanýmýza, insanlýða hizmet etmek gibi binlerce hizmet çeþidi var. Örnekler ve anlatýmlar, konu hizmet olunca bitmez elbette. Kýsa bir süre önce Tanzanya ya yaptýðýmýz seyahatten döndük. Bu seyahat hepimizi farklý þekillerde derinden etkiledi. Hiç iç savaþ görmemiþ, farklýlýklarý kabul etmede çok ileri, ekonomik þartlar bakýmýndan ise biraz daha geliþmeye ihtiyacý olan ve bunun için canla baþla çalýþan bu güzel Afrika ülkesinde 8 gün kaldýk. Ticaretlerinin geliþmesine, ekim alanlarýnýn artmasýna, daha fazla elektriðe, daha düzgün yollara, tesislere, su yollarýna ihtiyaçlarý var Yanlýþ anlaþýlmasýn, evet biraz desteðe ihtiyaçlarý var ama bu destek kesinlikle yalnýzca maddî deðil. Mânevî desteðe, zorda olanlar için karþýlýksýz hizmete ihtiyaçlarý var- ihtiyacýmýz var. Orada büyükelçiliðimiz ülkemizi temsil ederken, ayný zamanda her zaman ecdâdýmýzýn yaptýðýný yapýyor, darda olana el uzatýyor. Bunu kesinlikle hâlis niyetle ve karþýlýk beklemeden yapýyorlar. Çünkü yaratýlmýþý, Yaratandan ötürü seviyorlar. Dârüsselâm da pek çok yetimhane varmýþ. Bunlardan bir tanesini gezdik. Çok þükür.. Evet, çok þükür diyoruz çünkü bizi çok etkiledi. Gözlerimiz doldu! Daha önemlisi, gönlümüz doldu ve sýmsýcacýk oldu Bu yetimhane o kadar zor durumdaydý ki gözlerimize inanamadýk. 40-50 çocuk, içinde 15-20 ranzanýn olduðu odalarda 3-4 kiþi bir yatakta, bir arada yatarak kalýyordu. Mutfak denen yer, bizim mutfak anlayýþýmýzdan uzak, çamaþýrhane denen yer yok gibi Oradaki çocuklara küçük hediyeler getirmiþtik. Hepsi küçücük avluda kenarlardaki basamaklara oturup bize baktýlar, getirilen yiyecek ve oyuncaklara dokunmadan... Ancak oyuncaklarý almalarý için çaðýrdýðýmýzda biraz utana sýkala gelip oyuncaklarý aldýlar. Yemekleri sadece ikram ettiðimizde yediler. O nasýl bir edeptir, nasýl bir hâldir, bilemedim. Büyükelçiliðimizin gayreti ile bu binalar onarýlacak ve bütün yetimhane neredeyse yeniden yapýlýp elden geçecekmiþ. Yetim baþý okþayýn diyen bir peygamberin ümmeti olarak ne güzeldir bu yolda hizmet etmek Bu geziden ne öðrendin derseniz, size ne söyleyebilirim bilemiyorum. Tek bildiðim, oradaki gerçek anlamda fakirlikten, yokluktan ve tevâzudan öðrenecek çok þeyim olduðudur Ýnþaallah Rabbim bizi de kendine karþýlýksýz hizmet eden güzel kullarýndan kýlsýn. Sözü kýsa keseyim ve sizi çok hoþ bir geziye davet edeyim Hoþgeldiniz, buyrun efendim. Yosun Mater

SOHBETLER... -Etrâfýmýza nasýl hizmet eylemeliyiz? "Allah rýzâsý için mü'min kardeþine hizmet eden kimse, Allâh'ýn himâyesindedir. Kulun kusurlu olduðunu bile bile hizmet ve yardýmý esirgememelidir. Onun için kardeþlerinize dâimâ yardým etmelisiniz. Bizim aramýzda fakirlik zenginlik yoktur. Hepiniz bir vücutsunuz." (Ken an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Yayýnevi, Ýstanbul 2009, s. 643) - "Allâh'a isteyerek hizmet etmeyeni, Hak, istemeyerek kullara hizmetkâr eyler." (Ken an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Yayýnevi, Ýstanbul 2009, s. 436) Ânî kalp krizi geçirerek hastalanmýþ olan bir hanýma, bir arkadaþýnýn hizmet ve fedâkârlýðýndan bahsedildi. Doktor Server Bey: - Ne iyi, ne hayýr sahibi kadýn! - "Yalnýz iyi sýfatýyle tavsif edilemez, sultan... Þunu bil ki her derviþin mutlak bir meziyeti vardýr. Ama þu, ama bu... derviþlerin, diðer bir söyleyiþle irfan yolu yolcularýnýn bu iyilikler, güzellikler yoldaþýdýr." Doktor Server Bey: - Derviþim diyene gülesim gelir, sözü bu gibiler hakkýnda olmasa gerek..

- "Onlar, o gibiler, derviþ deðil çerviþtir. Bu yola her girenin derviþ olmasý lâzým gelmez. Her mektebe devam eden talebenin mezun olamadýðý gibi... Meselâ, bir talebe, herhangi bir sebeple mektebi terke mecbur olur veya kovulur. Ya da kabiliyetsiz veya ahlâksýz, yahut da hastadýr. Hattâ mektebi ikmâle muktedir olanlar bile derece derecedir. Kimi pekiyi kimi orta kimi zayýf olarak mezun olur. Fakat her ne kadar düþük derece de almýþ olsa yine de mezun denir, bu suretle de istenen elde edilmiþ olur." Doktor Server Bey: -Ýþ, o kâmil hocayý bulmakta ve onun da talebesini sevmesinde.. - "Hayýr, kâmil hocayý bulursun da yine olamayabilirsin. Eðer ona küllî bir teslim ile teslim olmazsan ve bu istidat ve kabiliyet sende bulunmazsa nafiledir. Meselâ hoca talebesine, mektebe tam sekizde gel ve filân kitaplarý da al! deyip de talebe kendi aklýnca: Beni sekizde çaðýrdý ama, sekiz er kendir, dokuzda gideyim, diyerek, üstelik de kendi bildiði kitaplarý alarak mektebe gidip hocanýn anlattýklarýna ve öðrettiklerine dikkat etmezse buna üstat ne yapsýn?" Server Bey: - O isterse taþý da altýn eder. - "Evet ama o taþta da altýn damarý olmalý... bir de ihsan olarak, yâni geçici bir zaman için bir imkân verilmiþ olsa da, aslýna rücû edip gider. Ýþte, her mektebe girenin orayý ikmâle muvaffak olacaðýna dâir eline hüccet verilmediði gibi, her sülûk eden kimse de derviþlik þahadetnâmesi alamaz. Fakat gerçekten derviþ olan kimsede de demin zikrettiðimiz meziyetlerin bulunmasý pek tabiîdir." (Ken an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Yayýnevi, Ýstanbul 2009, s. 19)

Hz. Peygamber ve âilenin temeli cemâlnur sargut Efendim, Peygamber her konuda o kadar örnek ki, âilede de öyle bir örnek oluþturmuþ. Eþi Hz. Hatice hakikaten aþký anlamak için yegâne sultan. Aþk, Hz. Hatice de görülüyor, onunla anlaþýlýyor. Peygamber e teklif ediyor evlenmeyi Peygamber in cevabý muazzam; eline bir saksý almýþ, içinde bir çiçek var, bu çiçeðin yanýna bir ot dikmiþ Hz. Peygamber ve þöyle demiþ Hz. Hatice ye: Sen bu çiçeksin, ben ise otum; ayný topraktan beslenmemize izin verirsen evlenelim. Bu nasýl bir evlenme teklifi ve nasýl bir kabuldür ki karý-koca ya da, daha doðrusu birbirine bakmayan, elele Allaha doðru yürüyen bir Allah sevgilisiyle eþinin bize örnek oluþundan ibarettir. Onlar ayný anda iman etmiþler. Hz. Hatice ilk iman eden kiþidir. Bodley bir Hýristiyan ve Hz. Peygamber in bir hatâsýný bulmak üzere yazdýðý bir kitap var Hz. Muhammed diye. Hiç bulamamýþ ve hayretler içinde kaldýðý bir þey var: Hz. Hatice gibi bir sultanýn, baþtan aþaðý akýl tecellisi olan bir sultanýn, Peygamber in bir sözü ile imana geliþi ve seni kabul ediyorum deyiþini Bodley kitabýnda Ýslâm için yegâne delil bu diye anlatýr. Öyle bir evlilikti onlarýnki, baþtan aþaðý Allah aþkýyla doludur. Bunun en güzel ispatý Hz. Hatice nin her þeyde Peygamber e biat etmesi ve onun hüznünü bir vakum gibi çekmesidir. O bir eþtir ve vazifesini yerine getirir. Hira Daðý nda, o muazzam daðda o Allah ýn peygamberinin bâkir kalan yegâne yerinde, elinizi sürdüðünüz her yerde mis gibi kokusunu aldýðýnýz o daðda, Peygamber iki büklüm Allah ile görüþürken Hz. Hatice oraya gelir, yemek getirir ve yakýn bir maðarada sadece sevdiðine yakýn olmanýn zevki ile onu beklermiþ. Öyle bir evlilikten bahsediliyor. Hz. Peygamber e bütün Mekke halký ne olur vazgeç bu dâvâdan, Mekke nin bütün kadýnlarýný, bütün paralarýný verelim sana; yeter ki bu dâvâdan vazgeç, tehlike oluþturuyorsun dediler. Hz. Peygamber in mübârek cevabý muazzam. Bir elime ayý, bir elime güneþi verseniz Allah ýn verdiði vazifeden geçemem ve bana ömrünün son gününe kadar Hatice yeter diyen bir peygamberden bahsediyoruz. Daha sonra Hz. Ayþe en güzel eþiniz benim, tek bâkire eþiniz, Ýslâm ý en iyi anlatan eþiniz benim, herhalde en çok beni seviyorsunuzdur dediðinde mübârek elini sallayarak lâ! vallâhi Hatice! dediðini hepimiz çok iyi biliyoruz. Onun Hz. Hatice ye olan muazzam vefâsý, Allah ý beraber bulma zevki, o yolda beraber ilerleme inanç ve idrâki, iþte âile kurmanýn yegâne özelliðidir.

Âile yapýsýnda karþýlýklý güven, iman-idrak ve Allah ýn bize Peygamber vâsýtasýyla öðrettiði deðerlere hürmet, âilenin temelidir. Daha sonra Hz. Hatice, vefât etmek üzereyken mübârek baþý peygamberin dizinde... Peygamber Efendimiz izin alýrlar, Hatice, ben senden sonra evleneceðim. Allah öyle emrediyor. Ve öbür âlemde Meryem ve Asiye gibi büyük sultanlar benim eþim olarak görülecekler; hakkýný helâl eder misin? der. Hz. Hatice nin cevabý muazzam: Bu âlemde o yüce Allah'ýn tecellîsini gördüðüm bir vücutla beraberdim, þimdi onun hakikatine gidiyorum. Ben bütün haklarýmý sana helâl ediyorum. Ýþte onun eþine olan sevgisi, oradaki bir þahsa, bir vücuda deðildir; Allah a olan sevgisidir. Ýþte bu anlayýþ, Hz. Ebubekir gibi bir dostun Peygamber e en çabuk iman eden, Peygamber in dostu kimdir? dediklerinde Allah baþkasýna dost dememe izin verseydi yalnýz Ebubekir derdim dediði Hz. Ebubekir in, Peygamber in vefâtýnda kocaman kýlýcýný kaldýrýp kim Muhammed ölmedi derse baþýný keserim, zira vücutlar ölür. Allah dâima

cemâlnur sargut bâkîdir dediði gibi, Peygamber den tecellî eden Allah ýn büyüklüðüne âþýk olan Hz. Hatice den bahsediyoruz. Onun mübârek kýzý, biz Ýslâm kadýnlarýnýn þefaatçisi, Allah ýn güzel sultaný, Peygamber in içeri girdiðinde ayaða kalktýðý yegâne kiþi olan bu büyük Hz. Fatma Kadýn olma þerefini bize bahþeden Hz. Fatma nýn Hz. Ali ile, o ilmin sultaný Ýslâm ýn kapýsý olan Hz. Ali ile evliliðine de bakarsak evlilik ve âile ile ilgili çok mânâ çýkarabiliriz. Orada hiçbir zaman Peygamber den bir isteðini kabul ettirememiþ ve sadece susmuþ bir sultanla beraberiz. Sen Ýslâm kadýnlarýnýn en yücesisin Fatma, ama bil ki bu âlemde ki en çok acýyý sen çekeceksin. Buradan anlaþýlýyor ki Ýslâm kadýný olmak ve yüce bir kadýn olmak, acý ve sýkýntýlarý bal gibi görmekten geçiyor. Ýþte âile yapýsýnda bu beraberlik ve birliktelikte karþýlýklý güven, iman-idrak ve Allah ýn bize Peygamber vâsýtasýyla öðrettiði deðerlere hürmet, âilenin temelini oluþturur. Benim bu söylediklerimi çok ütopik bulan insanlar var, biliyorum; ama ben, inanýn yaþadýklarýmý anlatýyorum. Allah aþkýnýn insanlarda ne büyük sýkýntýlarý zevk gibi gösterdiðini gören bir insaným. Pek çok örnek verebilirim. Allah aþký ile sarhoþ olmuþ, acýlara tahammül etmiþ insanlar gösterebilirim. Hz. Mevlânâ, Mesnevî de bu hâli Mecnun ve Leylâ ile anlatýr. Mecnun, Leyla ya çok âþýk. Leylâ çok güzel deðil, ama yine de Mecnun onun mahallesindeki köpeklere bile âþýk. Mecnun, Leylâ nýn evine hizmetçi olarak girer, yeter ki görebileyim diye ve Leylâ hizmetkârlara öðle yemeði daðýtýr, herkese bol bol yemek koyar ama Mecnun a gelince, þöyle kaþýðýnýn tersiyle tak diye vurur. Mecnun zevkten uçar. Hakikaten delisin sen derler, Leylâ seni sevseydi bol yemek verirdi. Bunun üzerine Mecnun der ki, bana da size davrandýðý gibi mi davransaydý? Ýþte Allah ile iliþkide olan kiþi, Allah ýn verdiði her þeyden hoþnut olur. Hâdiseleri bambaþka bir bakýþ açýsýyla görme kabiliyeti ancak Allah aþkýyla gerçekleþir. 11 çocuðunu Zümrüt Apartmaný çöktüðünde kaybeden Konyalý Mehmet Amcamýzý size hatýrlatmak isterim. 11 evlâdý birden, torunlarý, damatlarý, kýzlarý, evlâtlarý Bana sabrý öðreten bu olayý nasýl karþýladý diye koþarak Konya ya gittiðimde doktor ve hayatta kalan torunlarýyla duâ ederken buldum Mehmet Amca yý. Sakýn apartmaný yapan müteahhide bedduâ etme, yarýn cennette beraber kalktýðýnýzda çok üzülürsün diyordu kýzýna. Kýz dedi ki; dede, bütün âilemi öldüren insanla ben cennete beraber mi olacaðým? Mehmet Amca, gülerek þöyle cevap verdi: Sýrf benim duâm o adamý cennete sokar. 11 çocuðumun birden þehit olmasýna sebep oldu. Bundan büyük lûtuf mu olur? Ýþte hâdiseleri bambaþka bir bakýþ açýsýyla görme kabiliyeti ancak Allah aþkýyla gerçekleþir. Ama biz âile

kurarken aklýmýzý birbirimizle bozduðumuz için Allah ý tanýyamýyoruz. Allah ý tanýmanýn yolu ona âþýk olmaktan geçer. Ona âþýk olmanýn yolu, onunla ilgili bilgiyi arttýrmaktan geçer. Allah aþký nedir? diye sormuþlar Ahmet Gazâlî Hazretleri ne. Kendisi çok büyük bir sultan, Hz. Mevlâna nýn mânevî öðretmeni, Ýmam Gazâlî nin abisi, aþkýn sultaný. O anlatýyor: Ben aþký biliyorum, Allah aþký 3 harften oluþuyor: Ayn, Þýn, Kaf Ayn; Allah ý görerek baþlar. Dur burada diyorlar, bilmiyor musun Allah görülmez? O zaman Mevlânâ nýn babasý olan Sultan Veled e kulak veriyoruz: Vallahi Allah ý görüyorum. Nasýl görüyorsun? dediklerinde o kadar hiçim, o kadar yokum, o kadar hiçbir þeye kudretim yok ve O o kadar var ki, yokluðumla varlýðýný idrak ediyorum; bundan güzel görmek mi olur? Kevser Sûresi evlâd kaybetmiþ annelere bir müjdedir. Yâhut bir sanatçý arkadaþým bir gün bana Cemâlnur, ben bugün ilk defa ezaný duydum dedi. Kýrk senedir Ýstanbul da yaþýyordu. Allah ona deðince ezan bütün moleküllerine Allah dedirtmiþ. Ýþte o anda Allah ý görmeye baþlarsýnýz. Her yeriniz, her þeyinizle bazen sille-i Hüdâ ile bazen bir mutlulukla Allah dedirtir size. Bunu adý görmedir, onun varlýðýný onun gücünü idrak etmedir. Sonra sarhoþ olursunuz, sarhoþ olunca hâdiseleri güzel görmeye baþlarsýnýz. Kendimden örnek vereyim. Ben pek bir adam etmem ama bir evlât kaybetmek nasip oldu bana. Kýzým vefat ettiðinde, þimdi yoðun bakýmda ölmek üzere olan anacýðým beni çaðýrdý yanýna, þöyle dedi: Kýzým, ne þanslýsýn; Hz.

cemâlnur sargut Fatma nýn kaderine mi eþlik ettiriyor Allah sana? Hadi gel secde edelim; biliyorum acýn büyük, ciðerin yanýyor ama huzur duy, Allah çok az kiþiye bunu nasip eder. Daha sonra Kevser sûresini çalýþýrken, bu sûrenin Allah ýn mübârek lûtfu ile evlât kaybetmiþ anneler ile birden fakirleþmiþ insanlar için bir müjde verdiðini öðrendim. Hz. Peygamber bize þöyle diyordu: Sizin mürþidiniz ben olacaðým Bu mürþitlik zevkinden daha büyük zevk olabilir mi? Hz. Peygamber in size tenezzül ettiðini, bir hiç olduðunuz hâlde, hiçbir deðeriniz olmadýðý hâlde, bir sinek kadar hükmünüz olmadýðý hâlde, bütün mânâsýyla size tenezzül ettiðini görmekten daha büyük bir zevk olabilir mi? Ýþte bunun adýna sarhoþluk denir. Sarhoþ nasýl yerlerde yatýyorsa ve bundan bile zevk alýyorsa insan her türlü hâdiseden zevk almaya baþlar, þikâyeti terk eder, eþini sever, çünkü eþini seçerken þöyle seçer. Hz. Mevlânâ, o kadar güzel anlatmýþ ki: Kýzým, soruyorum sana, evleneceðin adamý tanýyor musun? Kýz çok iyi tanýyorum. Bunun üzerine Hz. Mevlânâ anlatmasýný ister. Kýz, müstakbel eþinin ne kadar malý mülkü olduðundan bahseder. Biz de ayný þeyi yapmýyor muyuz? Niþanlýn kim sorusuna; mühendis, doktor, evi var, arabasý var Peki ya haram, helâl? Peki, yarýn eþin çocuðunuzun adýný Kur ân-ý Kerim den koyarken sana itiraz etmeyeceðinden emin misin? Küçücük kavramlarý bilen, Müslüman olmayý becerebilen insanla evlenebilmek... Onunla birbirinize bakmak deðil, onunla elele, doðrudan Allah a bakmanýn zevki içinde olmak Öðrencilerimden biliyorum, daha önce münâkaþa ederken gördüðüm binlerce öðrencimin þimdi dedikleri þu: Ona çok kýzýyorum ama Allah'ýný çok sevdiðini görüyorum ve kýzmaktan vazgeçiyorum yâhut o kadar doðru hareket ediyor ve eve dürüst para getiriyor, iþte o nedenle onu çok seviyorum. Ýþte Allah için birbiriyle birleþen insanlarýn bakýþ açýlarý yalnýz Allah a oluyor ve böyle kurulan bir âilede insan karþýsýndaki insan olarak görmekten vazgeçip Allah ýn bir ismi olarak görme þerefine nâil oluyor. Allahým bana onunla tesir ediyor, beni onunla temizliyor diyor. Bunun en güzel örneði Mesnevî dir. Çok kötü azar iþittiðim bir gün, eve geldim, Allah'ýma dedim ki âcizane muhakkak bir hatâ etmiþim Allahým; þimdi bu haným vâsýtasýyla beni azarladýn ama sen diyorsun ki, sor O zaman ben de soruyorum: Ne yaptým? Açtým Mesnevî yi ve þöyle bir cevap geldi: Kuru iken çamaþýrý ýslatýyorsun sonra tekrar kurutuyorsun. Tekrar kurutacaksýn, niye ýslatýyorsun? Çünkü baþka türlü temizlenmiyor. Sen de hep alkýþlanýrsan nasýl temizleneceksin? Ara sýra yerin dibine bat ki pýrýl pýrýl olasýn. Ýþte eþler birbiri için bunu yaparlar. Birbirinizi temizlersiniz ondan sonra birbirinize müteþekkir olursunuz. Böyle bir âile anlayýþý içerisinde hayat baþlarsa ne kadar güzel olur düþünebiliyor musunuz? (Cemâlnur Sargut Hocamýzýn, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlýðý tarafýndan 5 Þubat 2013 tarihinde Samsun da düzenlenen konferansta yaptýðý konuþmadan alýnmýþtýr.)

KADINIM Asuman Sargut Kulaksýz Bir çiçeðe benzetme beni, deðilim, Vücudumu doðum sancýlarý güçlendirdi, Ve ruhumu þahlandýrdý annelik. Ne seyredilmek ne de koklanmak için yaratýldým, Bir vazoda solmak deðil maksadým, Güçlüyüm, inanç doluyum, Kadýným... Evet, hisliyim, bunu bir zaaf saymak, Anla! senin en büyük zaafýn oluyor. Keþke bilsen hissetmesini, coþmasýný, Evet, bazen gözlerim doluyor, Sana nasýl öðretsem aðlamasýný! Merhamet, þefkat... Ýþte benim vasýflarým, Ýnsanlýðýn temeliyim, Kadýným... Aklýn ermez deme bana; kim yetiþtirdi seni! Sen deðil misin en zor anlarýnda bana akýl danýþan? Haydi böyle hor görmekten artýk vazgeç de beni Bir güzel bina göster mimarý cahil olan. Býrak insanlýk faydalansýn zekâmdan, Mühendisim, doktorum, öðretmenim, bakaným, Yaratýcýyým, Kadýným... Bu yükü artýk paylaþmamýz gerek ikimizin: Sen evde benimle, ben sokakta seninle. Cennet gibi bir dünya olur eseri sevgimizin, Evlatlarýmýzýn hamurunu sen de yoður, çekinme Gel artýk ezmeden ezilmeden yaþayalým, Nasýl mý? Öðretirim, Kadýným...

ALÝ KAPISI Afrikalý bir kadýn Uzayamadýðý için her zaman üç numaraya vurulan kývýrcýk saçlarýnýn daha çok ortaya çýkardýðý biçimli ve etkileyici bir yüzü ve kanaatkâr bakýþlarý var. Memnuniyetsiz ama sâkin ve anlayýþlý bir duruþla poz veriyor objektiflerimize. Geleneðine uygun olarak renkli desenlerden oluþan bir çarþafý edeple elbiseye dönüþtürmüþ. Ayný desenden bir baþkasýyla da sýrtýna bebeðini sarmýþ. Bebek, bohçanýn kenarýndan taþmýþ yumuk ayaklarýný ve meraklý bakýþlarýný sunuyor objektiflere. Anacýðýnýn sýrtýnda olmanýn güvenini, sýcaklýðýný hissetmenin huzuruyla dolu belli ki. Her þey o kadar doðal ve öyle bozulmamýþ ki emine ebru Bambaþka bir coðrafyadayým. Âlemlerin yaratýcýsýnýn mahlûkatýný zannýmca- olabilecek en farklý ve en zengin kombinasyonuyla sunduðu baþka bir yerde sultanýmla olmanýn lezzetini yaþýyorum. Seyahat vesilesiyle haritadaki yerine bile ilk kez baktýðým Tanzanya nýn Huzur un Kapýsý anlamýný taþýyan Darüsselâm kentindeyiz. Görüntüler, sesler ve kokular Hepsi o kadar yeni ama yarattýðý duygular o kadar tanýdýk ki Annesinin sýrtýnda meraklý gözlerle etrafa bakan o bebek gibi hissediyorum kendimi. Huzurlu ve güvende Henüz uçak havalanýrken karþýmýza çýkan Yunus Sûresi nin 25. âyeti, bu seyahatteki müjdelerin habercisi gibi olmuþtu: Ve Allah Dâr es-selâm a dâvet eder ve dilediði kimseyi doðru yola iletir.

Daha o anda anladýk ki salt büyükelçimiz ve eþlerinin dâvetiyle hâsýl olmuþ bir konferans ve konser organizasyonundan ibâret olmayacaktý bu seyahat. Ve zaten sultaným, Allah için hizmet gayesi taþýmadan bir metre yol gitmez, bir dakika geçirmezdi. Nitekim yere ayak bastýðýmýz anda bir bir þâhit olmaya baþladýk: Biriktirdikleri yaðmur sularýný içecek kadar fakir üç yetimhanenin yenilenmesi için baþlattýklarý kampanyaya, Zanzibar Devlet Üniversitesi bünyesinde bir Türkoloji bölümü açýlmasý için yaptýklarý görüþmelere, fethettikleri ve Huzur un Kapýsý nda o kapýdan ilk kez içeri giren gönüllere Allahým diyorum, yaptýðým ve yapmadýðým þeyler dolayýsýyla deðil; yalnýzca lûtfunla buradayým. Kendime bir pay biçmeye çalýþmam ne beyhûde bir çaba Ama elimde deðil; gönlüm o denli dolup taþýyor ki bu yaþananlarýn devamýnýn garantisini arýyorum kendimce Ne yapsam da kendimi rahimde hissettiðim bu hâlden hiç kopmasam? Huzur un Kapýsý ndan hiç ayrýlmasam? Sorumluluk duygumun aðýrlýðýný hissediyorum yine. Nefsime karýþýp bana oyunlar oynuyor. Ben içimde cevaplarý araya durayým, Nâbî nin o güzel sözleriyle baþlayan konser, cevabý gönlüme doðuruyor: Hz. Ali nin mübârek nurunun velâyetini taþýyan bir mürþid-i kâmilin eteðine yapýþabilmeyi baþarmýþsan her yer sana huzur kapýsý ve her yer sana Makam-ý Mustafa olmaz mý? Peygamber Efendimiz buyurmuþlar: Ben dinin þehriyim, Ali de kapýsý. Eðer Ýslâm þehrine girmek, doðru yola ermek ise niyâzýn, Huzur un Kapýsý ndan içeri gir diyor bütün Kur an; yani Ali kapýsýndan; mürþid-i kâmil kapýsýndan Yeni bir þey keþfettiðini sanan çocuk misali uyanan idrâkime seviniyorum. Adam olma gayretimde mesâfe aldým sanýyorum. O sýrada gönlüme yeni sözler doðuyor: Sen kendini adam etmeye çalýþma; kendi kendine edemezsin. Zira senin adam olma kaygýnýn içine nefsinin ne kadar sýzdýðýný bilemezsin. Sen kâmil olanýn eteðine yapýþ. Ve yalnýzca O na duyduðun baðlýlýk ve muhabbeti sâbit kadem devam ettirme gayreti taþý. Sen kendini sülûk ettiremezsin. Yalnýzca kendini aradan çekip kâmil olana rapt olduðunda göreceksin ki onlar seni taþýyýp adam edecekler. Sen yalnýzca gayrette ol; hizmet için niyaz et. Annesinin sýrtýna çarþafla baðlý o bebek düþme korkusu yaþar mý hiç? Sen de yaþama. Yalnýzca yapýþ, huzurla yapýþ, Huzur a yapýþ... Sakýn terk-i edepten, Makam-ý Mustafa dýr bu. Aslýnda bütün semâ, Makam-ý Mustafa Eðer sen huzurun kapýsý olan

hüseyin gökhan karýn tokluðu Tanzanya büyükelçimiz Ali Davutoðlu bizlere görev yaptýðý ülkeyi anlatýyordu. Ekonomisi Türkiye nin belki %3 ü olan bu ülkenin insanlarý da doðal olarak fakirlerdi. Tarým dahi eski usûllerle, insan gücüyle, ancak karýn tokluðuna çalýþan iþçiler tarafýndan yapýlýyor dedi. Bu söz bana çok dokundu. Karýn tokluðuna çalýþan insanlar Bu bizim ölçülerimize göre bir az geliþmiþlik iþareti. Fakat karnýný doyuracaktan fazlasýna sahip olmak bir medenîyet göstergesi mi? Cevabýmýn ilk bölümünü Cemâlnur Hocamdan aldým. Bu kadar fakir insanlarýn bizlerden daha mutlu olduklarýný hatýrlattý. Ýnsanýn amacý tabiî ki daha az geliþmiþlik olmamalý. Bunu hocam da zaten müslüman insan modern yaþamak mecburiyetindedir sözleriyle destekliyor. Sevgili Peygamberimiz de bizleri daðlarda inzivâya deðil, evlenmeye, çoðalmaya, ticarete, ilme ve sanata teþvik etmiþtir. Hâl böyleyken neden bizim çoðalmamýz, zenginleþmemiz bir sorun olarak karþýmýza çýkýyor? Neden her þeyin çözümünü ürettiðimizi zannederken, dünyanýn tüm kaynaklarýný tüketiyoruz? Neden karýncalarýn, yýlanlarýn, develerin, zürafalarýn çoðalmasý deðil de, eþref-i mahlûkat olan insanýn çoðalmasý bir tehdit dünyamýza? Neden nüfus planlamasý yapmak durumunda kalýyoruz? Cevabýn ikinci bölümünü kendi yaþadýðým hayata baktýðýmda alýyorum. Emeklerim hep Allah ýn er-rezzak isminden þüpheye düþercesine biriktirmek, bir ev almak, aileme daha iyi saðlýk hizmeti satýn alabilmek, bunlarý yapabilmek için de daha çok kazanabilmek üzerine kurulmuþ Hâlbuki bu kovaladýðým þeylerin hepsi benden kaçýyorlar. Öyle ya da böyle kaybetmesem dahi öleceðim muhakkak. Ýþte o zaman hepsi, kuruþu kuruþuna, gramý gramýna elimden çýkacaklar. Dünya üzüntüsünün çoðu da bu maddiyatý kaybetmek ya da kaybetme korkusuyla yaþamaktan kaynaklanýyor. Bizim fakir addettiðimiz çoðu Afrikalýnýn ise böyle bir korkusu yok. Belki de bu yüzden çok mutlular.

Allah ýn sevgilisi, bir sahâbesine sevdiði bir mala ebediyyen sahip olmak istiyorsa onu vakfetmesini öðütlemiþ. Bu sözüyle de mutluluðun anahtarýný mübârek elleriyle bizlere vermiþ. Bizlere düþen Allah ýn olaný, O nun yolunda vakfetmek. Varlýðýmýzý, gücümüzü, aklýmýzý, ilmimizi hep bizden daha az þanslý olan kardeþlerimizin hizmetine sunmak. üzere ebediyete intikal ettirdi. Eþrefi mahlûkâtýn bu dünyaya zarar deðil, fayda vermek üzere var edildiðini gösterenlerdendi. Aslýnda tüm zenginliðine raðmen o da karýn tokluðuna çalýþtý. Tüm insanlýk onun karnýydý. Böyle yaþayan insanlara en güzel örneklerden birini, yine Tanzanya da gördük. Büyük mal varlýðýna sahip, altýn madenleri iþleten Erkan Bey, hayatýný bu Afrika ülkesinde eðitim dâvâsýna vakfetmiþ. Belki çok fazla kazanýyormuþ, fakat kazandýðýný hep dâvâ arkadaþlarýyla, öðrencilerle paylaþýyormuþ. Onu tanýyanlar, verdiði mangal partilerinde insanlarý kendi elleriyle yedirmekten büyük zevk aldýðýný anlattýlar. Ölmeden önce gönlündeki en büyük hedefi bir üniversite kurmakmýþ. Fakat geçirdiði trafik kazâsýndan kýsa bir süre sonra vefât etmiþ. Vasiyeti üzerine bu Erzurumlu aðabeyimizi akrabalarýnýn tüm muhâlefetine raðmen hizmet verdiði okulun bahçesine defnetmiþler. Çok þükür, böyle güzel bir insanýn kabrinde bir Fâtiha okumak nasip oldu. Erkan Aðabeyimiz zengin bir insandý. Zenginliðini bu dünyada çürütmek yerine Efendimiz in tavsiye ettikleri

sezen ilhan ýþýl ýþýl tanzanya Tanzanya gezisi, benim için hizmetin insan hayatýnda ne denli önemli olduðunu gösteren kanlý canlý bir delil oldu. Bu millet yýllarca Batý medeniyeti diye adlandýrdýðýmýz medenîlerce sömürülmüþ; hem de iliklerine kadar... Bütün yeraltý ve yerüstü kaynaklarý yaðmalanmýþ, hizmetin H si gitmemiþ, üstüne üstlük ve en kötüsü bu güzel insanlar, kendi ülkelerinde ikinci sýnýf insanlar olduklarýna inandýrýlmýþlar. En zâlimce olan bence bu; bir milletin özgüveni târumâr edilmiþ. Ve maalesef, hâlâ kendilerini kendi memleketlerinde ikinci sýnýf insan olarak görüyorlar. Batýlý daha iyi bilir inancý hâkim. En sinirlendiðim ve onlar adýna üzüldüðüm nokta buydu. Tabiî ki yapan-yaptýran Allah; bunu hepimiz biliyoruz. Kötü olana sebep olmayýn, iyi olan þeye sebep olun anlayýþýný da çok iyi biliyoruz. Umarým Türkler iyi olan þeye sebep olarak hârika hizmetler götürür, henüz 1962 de baðýmsýzlýðýna kavuþan bu ülkeye. Tanzanya Büyükelçimiz Ali Davutoðlu ve eþleri Yeþim Haným ýn merhametleri, duyarlý ve enerjik hâlleri ile o ülkeye çok güzel hizmetler götürdükleri aþikâr. Bize göstermiþ olduklarý misafirperverlik ve fedakârlýklar için ne kadar teþekkür etsek az. Bu ülke hizmet götürülecek hârika bir yer. Ýnsanlarý güler yüzlü ve ýþýl ýþýl. Yokluðun içinde gayet mutlu ve huzurlu görünüyor sokaktaki insanlar. Mutlu olmak için maddî zenginlik gerekmediðinin en iyi kanýtý bu ülke. Ufacýk bir hediye onlarý çok mutlu edebiliyor ya da size çok az gelen bir miktar bahþiþ, alan kiþinin size minnettar olmasýna yetiyor. O insanlarý görünce þikâyet edecek hiçbir þeyim kalmadý bir anda; ne için kime þikâyet edebilirim ki artýk? O kadar nimet içinde mutsuzluðun tepelerinde gezindiðim zamanlar geldi aklýma, bu insanlar bu yokluk içinde nasýl da þükürlü ve mutlular!... Kendimden utandým! Bana Tanzanya nýn verdiði en iyi hizmetlerden biri de bu oldu. Bir kez daha hatýrlattý hiçbir þekilde, hiçbir þey için þikâyet etmemem gerektiðini! Orada þunu bir kez daha idrak ettim ki insanýn hayatýndaki liderler ne kadar önemli... Öyle bir lider, seni ve ülkeni derleyip toparlayacak bir lider Yanlýþ yaptýðýnda düzeltecek, düþtüðünde kaldýracak, seni her an ileriye götürecek, bir vizyon verecek ve en önemlisi her þeyini yitirdiðinde, kendini en deðersiz hissettiðin anda senin aslýnda her þey olduðunu gösterip özünü bulmaný, kendine ve etrafýna faydalý olmaný saðlayacak, seni her dâim ileriye taþýyacak bir lider... Ülke lideri, toplum lideri, aile lideri ve en önemlisi senin liderinin-mürþidininne denli önemli bir velinimet olduðunu bir kez daha anladým.

Tanzanya da benim mürþidime ve liderime baktýðýmda, o her an hizmet hâlindeydi. Her an ama! Kimsesizler yurduna gittiðimizde gördüm ki o þefkatli ve koruyan kollayan hâli ile çocuklarla ilgilenirken, o çocuklara nasýl hizmet götürülebileceðinin düþüncesi ve aksiyonu içindeydi. Zanzibar a geçtiðimizde, ertesi gün yapýlan ziyaretlerde, gidilen yemeklerde, yapýlan sohbetlerde her an ne hizmet sunabilirim çabasý ve gayreti içindeydi. Hizmet ne demek derseniz, benim öðretmenime bakýn lütfen diyebilirim. Her anýný baþkasýnýn hayatýný güzelleþtirmek ve iyileþtirmek ve onu Allah ýna yaklaþtýrmak için nefes almadan verilen bir hizmetin örneði olduðumuzu bize bir kez daha hatýrlattýðý için ben çok sevdim Tanzanya yý! Doðasýný, muhteþem gökyüzünü, en çok da yokluk ve çaresizlik içinde bile insanlarýn yüzlerindeki gülümsemenin kaybolmayýþýný. Azýcýk verilen þey ile inanýlmaz mutlu olmalarýný ve mutlu olmak için maddî varlýða ihtiyaç duymamalarýný. Þimdi yazarken düþünüyorum da ben bile bunu sevdiysem Allah kimbilir hâlinden memnun olmayý ne çok seviyordur. Allahým, hepimize nasip et lütfen! Bunu yazar yazmaz aklýma gelen ilk þey, fark etmeden kendi egoma hizmet ettiðim anlarda çektiðim inanýlmaz acý ve duvara toslamalarým. Hocam, her dâim önce baþkasý derken ben bunu tam idrak edemeyiþimden, hâlâ ben dediðimde yaþadýðým kaçýnýlmaz bocalamalarým ve kendime sarmalarým geldi aklýma. Ama bunu yenme gayretim ve isteðim var ve ümidim var en azýndan artýk, bu muhteþem yol göstericilerin yüzü suyu hürmetine gayretim karýnca kararýnca da olsa beni de býrakmayacaklarýna ümidim var. En sevdiðim duâlardan biri, ben demeden önce sen demeyi ve bize de senin hizmetçin olmayý ve hizmette kendimizi görmemeyi nasip et lütfen. Nasýl muazzam bir hayatýn içinde

dilek düldütuna hizmet ve ihlâs Peygamber Efendimiz bir gün ashâbýna bir hikâye anlatýyorlar: "Sizden önce yaþayanlardan üç kiþi yola çýktýlar. (Akþam olunca) geceleme ihtiyacý onlarý bir maðaraya sýðýndýrdý ve içine girdiler. Daðdan (kayan) bir taþ yuvarlanýp maðaranýn aðzýný üzerlerine kapadý. Aralarýnda "Sizi bu kayadan, sâlih amellerinizi þefaatçi kýlarak Allah'a yapacaðýnýz duâlar kurtarabilir!" dediler. Bunun üzerine birincisi þöyle dedi: "Benim yaþlý, ihtiyar iki ebeveynim vardý. Ben onlarý çok kollar, akþam olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarýmdan hiçbirini yedirip içirmezdim. Bir gün aðaç arama iþi beni uzaklara attý. Eve döndüðümde ikisi de uyumuþtu. Onlar için sütlerini saðdým. Hâlâ uyumakta idiler. Onlardan önce aileme ve hayvanlarýma yiyecek vermeyi uygun bulmadým, onlarý uyandýrmaya da kýyamadým. Geciktiðim için çocuklar ayaklarýmýn arasýnda kývranýyorlardý. Ben ise süt kaplarý elimde, onlarýn uyanmalarýný bekliyordum." Derken þafak söktü: "Ey Allahým! Bunu senin rýzan için yaptýðýmý biliyorsan, bizim yolumuzu kapayan þu taþtan bizi kurtar!" Taþ bir miktar açýldý. Ama çýkacaklarý kadar deðildi. Ýkinci þahýs þöyle dedi: "Ey Allah'ým! Benim bir amca kýzým vardý. Onu herkesten çok seviyordum. Ondan kâm almak istedim. Ama bana yüz vermedi. Fakat gün geldi, kýtlýða uðradý, bana baþvurmak zorunda kaldý. Ona, kendisini bana teslim etmesi mukabilinde yüz yirmi dinar verdim; kabul etti. Arzuma nâil olacaðým sýrada 'Allah'ýn mührünü,

gayrimeþrû olarak bozman sana haramdýr!' dedi. Ben de ona temasta bulunmaktan kaçýndým ve insanlar arasýnda en çok sevdiðim kimse olduðu hâlde onu býraktým, verdiðim altýnlarý da terkettim. Ey Allahým, eðer bunlarý senin rýza-ý þerifin için yapmýþsam, bizi bu sýkýntýdan kurtar." Kaya biraz daha açýldý. Ancak onlar çýkabilecek kadar açýlmadý. Üçüncü þahýs dedi ki: "Ey Allahým, ben iþçiler çalýþtýrýyordum. Ücretlerini de derhal veriyordum. Ancak bir tanesi [bir farak pirinçten ibaret olan] ücretini almadan gitti. Ben de onun parasýný onun adýna iþletip kâr ettirdim. Öyle ki çok malý oldu. Derken (yýllar sonra) çýkageldi ve 'Ey Abdullah! Bana olan borcunu öde!' dedi. Ben de 'Bütün þu gördüðün sýðýr, davar, deve, köleler senindir. Git bunlarý al götür!' dedim. Adam 'Ey Abdullah, benimle alay etme!' dedi. Ben tekrar 'Ben kesinlikle seninle alay etmiyorum. Git hepsini al götür!' diye tekrar ettim. Adam hepsini aldý götürdü. Ey Allahým, eðer bunu senin rýzan için yaptýysam, bize þu hâlden kurtuluþ nasip et!" dedi. Kaya açýldý, çýkýp yollarýna devam ettiler." [Buhârî, Enbiya 50; Müslim, Zikr 100, (2743)]. Bu hadis-i þerif, sâlih amelin ve Allah ýn kullarýna yapýlan hizmetin, kendisi için sevgili ve makbul olaný vermenin, adeta beþerî tabiat maðarasýnda hapis kalmýþ olan insanýn yolunu nasýl açtýðýný, ona þefaat ederek kurtuluþa ve visâle doðru götürdüðünü bize anlatýyor; ameli makbul kýlan hususun ise ondaki niyet, yani ihlâsla ve sadece Allah için yapýlmýþ olmasý olduðunu vurguluyor. Allahu Teâlâ bu hakikati yine bir âyette þöyle ifade ederek buyuruyor ki: Bizim için mücâhede edenlere biz yolumuzu gösteririz (Ankebut, 69). Hocam bu âyeti izah ederken buradaki en önemli iki noktanýn Allah ile irtibat ve yegâne öðreticinin Rabbu l-âlemîn olan Allah olduðunu idrak etmek olduðunu ve kulun üzerine düþen vazifenin ise gayret ve çalýþma olduðunu ifade ediyor. Ahmed er-rifâî Hazretleri nin buyurduklarý gibi, Ýnsanýn himmet eli gök kapýsýný vuracak kadar geniþ ve uzun olsa bile, fikri din ve dünyâ hususunda sýrf Allah için hizmet etmedikçe hiçbir þey deðildir. Âriflerin indinde, inleyene hizmet etmek, gönüllere ferah vermek, kýrýk kalbi teselli etmekten daha büyük ibâdet yoktur. Yapýlan iþlerin ruhu olmalý; ruhu ihlâstýr. Sen amellerini iþlerken hariçten gelebilecek baþka þeylerin tesirinde kalma. Onlarý yalnýz ve yalnýz Allah ýn rýzasýný kazanmak maksadýyle ve Allah için yap..kiþiye en büyük huzuru sýrf Allah rýzasý için iþlenmiþ ihlâslý ameller verir Bunun dýþýnda hiçbir âdet, gelenek ve naðme insana gönül huzuru saðlayamaz. Bütün amellerin kýymeti niyetlere göredir. Herkes için niyet ettiði ne ise eline ancak o geçer. Her kimin hicreti Allah ve Resûlüne ise onun hicreti Allah ve Resûlüne varýr. Her kimin de göçü mazhar olacaðý dünyalýða veya nikâhlayacaðý bir kadýndan ötürü ise onun da hicreti niyet ettiði þeyedir. (Hadis-i Þerif).

Ey ümmet ve ashâbým, doðruya yöneliniz, doðruya koþunuz. Böylece Allah a yaklaþýnýz. Sizden hiçbiri ölümü temennî etmesin. Eðer iyi bir insan ise ölüm istemesin. Zira muhtemedir ki yaþadýðý takdirde daha çok iyilikler yapabilir. (Hadis-i Þerif). Bizler amellerimizde her ne kadar ihlâslý olmaya çalýþsak da ihlâsýn hakikati ile ancak kâmil insanda ortaya çýktýðýný ve çok yüce bir makam olduðunu öðreniyoruz. Harakâni Hazretleri buyuruyor ki: "Bir kere Allah deyince bir daha hiçbir mahlûka dönüp bakmadým... Ondan baþkasýný gördüðüm sürece kendi iþimi ihlâs üzere görmedim. Her þeyi o olarak görünce ihlâs ortaya çýktý... Allah görüyor diye yaptýklarýnýn hepsi ihlâs, halk görüyor diye yaptýklarýnýn hepsi riyâdýr. Halkýn arada iþi ne? Ýhlâs, Allah ýn makamýdýr." söyleyerek diyor ki: Tâ Türkistan dan Þam ýn kapýsýna kadar olan sahadaki kimselerden birinin parmaðýna batan diken benim parmaðýma batmýþtýr. Kezâ Türkistan dan Suriye ye kadar olan yerlerde bir kimsenin ayaðý taþa çarpsa, onun acýsýný ben duyarým. Bir kalpte üzüntü olsa o kalp benim kalbimdir... Sabahleyin kalkan âlim ilminin artmasýný, zâhid zühdünün fazlalaþmasýný ister. Ebû Hasan ise bir kardeþinin kalbini neþelendirmenin derdindedir. Hakk a giden yolun baþý hizmet, ortasý hizmet olduðu gibi sonrasý daha da çok hizmet. Allah lûtfetsin ve þükrünü bildirsin, âmin. dilek güldütuna Tasavvufta Þeyhim himmet, oðlum hizmet sözü, Hakk a giden yolun hizmetsiz düþünülemediðini ortaya koyarken, yapaný yaptýraný Hak olarak, bütün âlemi de bir tek vücut olarak gören insan-ý kâmilin ise Allah ýn halkýna hizmeti ve ibâdeti daha da artýrdýðýný görüyoruz. Kenan Rifâî Hazretleri "Sana uzanan ihtiyaç elini ihtiramla öperek ona karþý kendini minnettar bilmen ve bunu Cenâb-ý Hakk ýn sana bir lûtfu olarak telâkki etmen lâzým gelir. Her yerde Hakk ý görüp ondan baþka fâil bilmeyene ne mutlu!" buyuruyor. Harakâni Hazretleri ise kendisinin her hâl ve kârda Allah ýn ve Resul ünün bendesi, halkýnýn hizmetçisi olduðunu

neye hizmet? ayça

Sevgili editörümüz Yosun un Mayýs ayýnýn konusunu hizmet olarak belirttiðini görünce içimden benim bir hizmetim olmadýðý için bu konuda söyleyecek bir kelâmým da yok dedim. Fakat daha sonraki günlerde fark ettim ki aslýnda herkes bir þeylere hizmet ediyor. Buradaki soru ise neye ve kime hizmet ettiðimiz. Meselâ mânevî kabiliyeti olan arkadaþlarýmýz mürþide ve halka hizmet ediyor. Bu kiþiler mânevî çalýþmalar yapýyor, yardýma muhtaç olanlara yardým ediyor ve kendi ihtiyaçlarýnýn önüne baþkalarýnýn ihtiyaçlarýný koyuyor. Benim gibi henüz nefsinin esiri olanlar ise, sahip olduðu eþyalara, elde etmek istediði makamlara hizmet ediyor. Zamanýný iþte bir yerlere gelmek için, sahip olduklarýný elinde tutmak için harcýyor. hisle yapýlsa birer hizmettir. Meselâ bir otobüs þoförü, yüzlerce insanýn iþine ulaþýp ailesine bakmasýný saðladýðý için hizmettedir. Bir banka çalýþaný insanlarýn birikimlerini deðerlendirmesine vesile olduðu için hizmettedir. Yaptýðýmýz iþte sadece insanlara güzel muâmele edip onlarýn iyi hissetmesini saðlamak bile hizmettir. Velhâsýl, hepimiz bir þeylere hizmet etmekteyiz ve istesek de istemesek de dünyanýn düzeni sonucu böyle yapmak zorundayýz. Asýl soru þu ki hizmet ettiðimiz mercii doðru seçebildik mi? Bir de nefisleri ile cihat edenlere hizmet edenler var. Ahmed er-rifâî Hazretleri yolda yürürken, atýyla yanýndan geçen bir adam ona kamçýsý ile vurmuþ. Hazret ise buna karþýlýk olarak adamýn elini öpmüþ. Yanýndaki müridleri Efendim bu kadar da yapmayýn deyince, hazret Neden þaþýrýyorsunuz evlâdým, onun görevi dövmek, benimki ise öpmek; herkes kendi görevini yapýyor demiþ. Bu hikâyedeki atlý adam aslýnda mürþide hizmet ediyor. Bizim etrafýmýzda bize ezâ ve cefâ verdiðini zannettiðimiz herkes aslýnda bize hizmet ediyor. Hayatýmýzda çok fazla þeyi deðiþtirmeden de hizmet edebilmemiz mümkün. Yaptýðýmýz her iþi Allah rýzâsý için yaparsak bu iþ hizmete girmiþ olur. Aslýnda hiç hizmet gibi görünmeyen iþler bile bu

kendime hizmet... Önce kendime hizmet etsem? Meselâ hayattan çok büyük beklentilerim olmasa. Ya da ne bileyim, yaþadýðým sýkýntýlarýn, acýlarýn, mâruz kaldýðým celâlî olaylarýn beni bir yere taþýyacaðý, bir tekâmül silsilesi içerisinde bir noktadan baþka bir noktaya ilerleteceði gibi enteresan beklentiler içinde olmasam? Yaþadýðým her þeye bir anlam yüklemesem meselâ Bir anlamlandýrma sistemi çerçevesinde attýðým her adýma bir anlam yükleme çabasý içerisine girmesem? Böylece hayat benim yüklemeye çalýþtýðým anlamlarý kabul etmeyip önüme baþka þeyler sergilediðinde üzülmek ya da sýkýlmak zorunda kalmam yavuz celep Kendime hizmet etmeden bir baþkasýna, kendim dýþýndaki herhangi bir þeye nasýl hizmet edebilirim? Kendini fethedemeyen, baþkasýný fethedebilmiþ mi? Ya da Harakânî Hazretleri nin deyimi ile kendisine merhameti olmayan baþka bir þeye merhamet edebilir mi? Her þey önce kendimizde baþladýðýna göre, önce kendi kusurlarýmla meþgul olmam gerektiðine,

önce kendimi terbiye etmem gerektiðine göre, hizmeti de önce kendimden baþlatsam? Meselâ yorumlamaktan kurtulsam; rüyâmý, yaþadýðým bir âný, gördüðüm bir karakteri, okuduðum bir yazýyý Köþe yazarý gibi hayatýn bir köþesine çekilip hayatý yorumlamaya çalýþma gayretinden sýyrýlsam kafamý daha az yormuþ olmaz mýyým? Ya da kendime vazifeler vermekten vazgeçsem Sanki âlemi görünmeyen bir taraftan idâre eden benmiþim gibi maddî-mânevî vazifeler ile kendimi tatmin etmeye çalýþmaktan arýnsam? Bu yolla aslýnda kendimi daha fazla gösterme çabasýndan da sýyrýlýp hem ruhumu, hem bedenimi daha az yormuþ olmaz mýyým? Beni yaratan Allah ýn zaten benimle ilgili bir planý var; ben bu plana uyum saðlasam olmaz mý? Sadece ve sadece yaþasam, yeniyi-eskiyi, onu-bunu, hatâyýsevâbý silip sadece ve sadece yaþasam, kâinatla daha fazla uyum içine girmez miyim? Biraz dürüst olmam lâzým. Belki kendim için yapabileceðim en iyi hizmet bu Þu bir gerçek ki, insan yaþayarak öðrenen bir varlýk. Yaþamadan öðrendim diyen kendini kandýrmýþ ya da ne mutlu ona ki vahye muhatap olmuþ. Öðrenmek için, ne ise istediðim onu yaþamalýyým. Hayatýmda yarýn kalan hiçbir þey olmamalý. Bir þâirdi galiba, kim olduðunu hatýrlamýyorum, ama þu meâlde bir cümlesi vardý: Ne içkimizde samimiyiz ne namazýmýzda. Ne Hak derken istikrarlýyým ne halk Gözümü Hakk a çevirince halktan/dünyadan kurtaramýyorum. Kendime biraz þans verip, küçüklüðümü, âcizliðimi, yetersizliðimi kabullenip, evliyâlýk, asfiyâlýk, mübâreklik rollerinden biraz kendimi çekip beþer olarak yaþamalýyým. Zirâ aksi þekilde hareket etmemin esas sebebi, yüceliðime, üstün ahlâkî yönüme halel gelmesinden korkmaktan baþka bir þey deðil. Neden kendimi zincir üstüne zincirlere baðlayýp boðmaya çalýþýyorum? Özgür olma konusunda kendime hizmet etmek zorundayým. Özgürleþmeliyim Özgür bir vücutla kendini irâde edemeyen adamýn hizmetine hiç kimsenin ihtiyacý olmaz. Samimi ve güvenilir deðildir. Zira bir gün tutsaklýðý sebebiyle hizmetinden vazgeçer, baþka yollara sapar, gider, kayar, düþer Kendimi özgürleþtirmek için beni tutsak hâle getiren korkularýmdan sýyrýlmalýyým. Allah var. Ve var olan o yüce Allah ýn beni býrakmasý ve benden vazgeçmesi gibi bir durum asla ve asla söz konusu deðil. Þu hâlde ben biraz kendime hizmet edip yaþamalýyým. Sadece yaþamalýyým

Benim için en sevimlileriniz ahlâk yönünden en güzel olanlarýnýzdýr meþkûre sargut Hiç kuþkunuz olmasýn ki benim için en sevimlileriniz ve kýyamet günü benim meclislerime en yakýn olanlarýnýz, ahlâk yönünden en güzel olanlarýnýzdýr. Bunlar, insanlarla iliþkilerinde kolaylýk ve hoþgörüyü esas alan insanlardýr ki, herkesle ülfet içinde olurlar ve herkes onlarla ülfet kurabilir. Ülfet, kaynaþma, kucaklaþma, yakýnlaþma anlamlarýný taþýr ve Muhammedî ahlâkýn belirgin özelliklerinden biri olarak karþýmýza çýkar. Dinin esas hedeflerinden biri, insanla Allah arasý ülfeti, ikincisi de insanla insan arasý ülfeti saðlamaktýr. Ülfeti olmayanýn, dinden nasiplendiðini söylemek mümkün deðildir. Kur an-ý Kerim, bu ülfet sýrrý üzerinde ýsrarla durmakta ve onu yaradýlýþ düzeninin en önemli keyfiyetlerinden biri olarak göstermektedir. Ülfet ayný zamanda Kur an ýn baþardýðý mucize oluþlardan birisidir: O Allah týr ki seni özel yardýmý ile ve müminlerle güçlendirdi, destekledi. Ve seni izleyenlerin gönülleri arasýnda ülfet meydana getirdi. Sen eðer yeryüzündeki tüm servetleri harcasaydýn, onlarýn gönüllerinde ülfeti yine de vücuda getiremezdin. Ama Allah onlarýn gönüllerini ülfetle kaynaþtýrdý. O,çok aziz ve çok hikmet sahibidir. O halde tüm dinlerin, felsefelerin, inkýlâplarýn en zorlu iþi, insanlar arasýnda ülfet yaratmaktýr. Ve bu demektir ki insana sunulacak en büyük nimetlerden biri de hayata ülfeti egemen kýlmaktýr. Çünkü mutlu ve güzel bir dünyanýn yolu ülfetten geçer. Resûlullah Siz parça parça bir halde idiniz; Allah benimle sizi bir ülfetle kaynaþtýrýp birleþtirdi buyuruyor. Ýslâm kelimesi, silim ve selâm köklerinden türemiþtir. Bunlarýn ikisi de barýþ, huzur, mutluluk ve esenlik demektir. Ýþte bu deðerleri elde etmek için Allah a yani yaratýcý kudrete teslimiyettir. Âyette Andolsun, size, içinizden öyle bir peygamber gelmiþtir ki; sizi sýkýntýya düþüren, size keder ve acý veren her þey ona da dokunur, onu da rahatsýz eder. O, size çok düþkündür, üstünüze titrer. Müminlere karþý ise daha merhametli (rahim) ve daha þefkatlidir (Rauf) buyruluyor. Peygamberimiz buyuruyor ki: Her peygamberin mutlaka kabul edilen

müstesnâ duâsý vardýr. Ben bu istisnâî duâmý, Allah nasip ederse, mahþer günü ümmetim için þefaat olarak kullanmak üzere saklýyorum. Peygamberimiz, elindeki çok büyük bir nimeti kendi hesabýna kullanmayý asla düþünmüyor; böyle bir nimeti, insanlýk için bir mutluluk ve af aracý halinde deðerlendirmek üzere insanoðlunun en aðýr hesabý vereceði, en zorlu ve çileli gün için saklýyor. Bu ruh hâli Kur an da îsar yani kendinden önce baþkalarýný düþünme olarak ifade edilmektedir. Biz buna Muhammedî þefkat diyor ve onun hususiyetlerini þöyle tespit ediyoruz: 1. Bu þefkat, evrenseldir. Peygamberimize inanan ve inanmayan her insana uzandýðý gibi insan dýþýndaki varlýklara da uzanmaktadýr. Çünkü Peygamberimiz Efendimiz bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiþtir. 2. Muhammedî þefkat, þikâyetçi olmaz. O, insanoðlunun tarif edilmez çilelerine, küçümseme, hakaret ve nankörlüklerine mâruz kalmasýna raðmen asla þikâyetçi olmaz. Kime kimden þikâyet edecektir? Onun benliði bütün kâinatý kuþatmýþtýr. Ona isyan hâlinde olanlar da o büyük benliðin içindedirler; bunun farkýnda olmasalar da bu böyledir. Ayrýca þikâyet, âcizlik ve bencillik ürünüdür. Þikâyet, kabuðuna hapsolunmuþ nefsin çýðlýk atmasýdýr. Varlýðý kucaklayan aþk, kendi dýþýnda bir þey bulamaz ki þikâyetçi olsun. Böyle olunca da kendinden kendine þikâyet etme kalýyor. Bu þikâyet deðil; hüzün bulma, gam çekmedir. Bunun ifadesi de gözyaþýdýr. Bu yüzdendir ki Muhammedî þefkat, gözyaþýna rahmet nazarýyla bakar. Bir hadis-i þerifte þöyle buyruluyor: Gözyaþý, Allah ýn rahmetidir; Allah, onu sevdiði gönüllere lûtfeder. 3. Muhammedî þefkat, karþýlýk beklemez. Esasen onun hizmet ve fedakârlýðýný karþýlayabilecek bir nimet insanlýðýn elinde mevcut deðildir. Muhammedî þefkat, hizmetleri karþýlýðýnda ihânet ve nankörlük görse de rahmetini yaymaya devam eder. Cüneyd-i Baðdâdî þöyle diyor: Biz topraða benzeriz. Üzerimize her türlü kötü ve pis þeyler atýlýr, ezilir, hakaret görürüz; fakat bizden hep güzel þeyler ve iyilikler çýkar. Muhammedî þefkat, iyiliði baþa kakmaz. Nankörlük ve kötülükle karþýlýk verenlere acýr ve onlarýn iyiyi ve güzeli görmeleri için daha çok didinir. Bu âlemleri yaratan kudret, onlara merhamet, þefkat damgasýný vurmuþ ve bütün varlýklarla söndürdüðü iliþkileri merhamet ve þefkat esasý üzerine bina etmiþtir. Kýsaca varlýk bir rahmet, merhamet ve þefkat cümbüþüdür. Bu kýsaca kâinatýn ve oluþun temeli, sevgi ve aþktýr. Çünkü merhamet ve aþk, ayný temele oturan farklý görünüþlerdir. Bir varsa öteki de vardýr ve birinin olmadýðý yerde ötekini de bulamazsýnýz. Peygamberlerin bu varlýklar dünyasýnda görünüþü esasen kâinattaki merhamet ve sevgi cümbüþünü somutlaþtýrmak ve onu insan hayatýnda elle tutulur bir örneðe kavuþturmak içindir.

arzu eylül yalçýnkaya AMERÝKA MEKTUPLARI Ben Ýyiyim Haberi Üzerine... Boston daki maratonda yaþanan elîm bomba hâdisenin ardýndan dýþarý ilk çýkýþým. Harvard Üniversitesi kitapçýsýndan almam gereken bir-iki kitap vardý, havanýn güzel olmasýndan da feyz alarak bisikletime atlayýp Cambridge e indim. Þehirde olaðanüstü güvenlik önlemleri alýndý. Bilhassa merkezî durumda bulunan meydanlarda polisler konuþlanmýþ durumda. Bununla beraber þehir halký mevsimin câzibesine dayanamayarak, meydanlarda, parklarda, kampüslerde ve tabiî ki Charles River kýyýsýnda bu güzel bahar gününün tadýný çýkarýyor. Eylül e gelince, meydanýn ortasýna kurulmuþ birkaç gündür içini yakan þeyin ne olduðunu tespit ve itiraf etmeye çalýþýyor. Yaþadýklarýnýn, yaptýðý iþlerin sarfettiði sözlerin muhâsebesini yapýyor. Zirâ bu konuda, mümin kalbinde bir kabz hâli hissettiðinde, dönüp yapýp ettiklerine bakmalý ve bu kabzýn geniþliðe dönmesi için gerekenleri yapmalýdýr, denilir. Az-çok ne olduðu ortada, ama iþin hakikati yazmadan kendini göstermeyecek sanýrým. O hâlde baþtan alalým. Bombanýn patladýðý gün, öncelikli planýmýz, hâdisenin gerçekleþtiði Boston Halk Kütüphanesi nin olduðu meydanda bitiþ çizgisine yakýn bir yerden maratonu takip etmekti. Arkadaþlarým daha önceki yýllarda hep o mevkiden yarýþý izlediklerinden yine ayný yeri tercih ediyorduk. Ancak sonra ne olduysa, âniden planýmýzý deðiþtirerek biraz þehir dýþýna çýkmaya ve okyanus kýyýsýndaki sâkin bir muhitte ders çalýþmaya karar verdik. Haberi aldýðýmýzda okyanusun muazzam dalgalarýna ve o noktadan görünen ufka dalmýþ durumdaydýk. Henüz mekânýn tadýný çýkarmaya baþladýðýmýz bir sýrada hâdiseyi öðrendik. Boston Halk Kütüphanesi nin önünde, maratonun bitiþ çizgisinde aralýklarla iki patlama olmuþtu. Üç arkadaþ, o an birbirimize bakýp ayný þeyi telaffuz ettik: Allah korudu. Çünkü üçüncü bir ihtimalimiz yoktu; ya patlamalarýn olduðu yerde olacaktýk ya da iþte apar topar geldiðimiz- ya da getirildiðimiz- bu sâhil kasabasýnda. O anda aklýma Mesnevî deki þu meþhur hikâye geldi: Bir kuþluk vakti adamýn biri hýþýmla Süleyman ýn (a.s.) divanýna girer ve Yetiþ ya Süleyman, bugün Azrâil i gördüm ki bakýþý bakýþ deðil der. Belli ki canýma kasdý var. Hz. Süleyman sorar: Peki Azrâil den kurtulmak için bulduðun çâre nedir? Adam Efendim der, Sizin rüzgâra hükmünüz geçer, söyleyin de beni çok uzaklara, meselâ Hindistan a iletsin.

Böylece ben de canýmdan emin olayým. Hz. Süleyman kazâ gelince, gözlerin kör olduðunu ve kazâ oku bir kez kader yayýndan çýktý mý ona rýzâ dan baþka çâre olmadýðýný bilmekle birlikte bu korkmuþ adamýn dileðini yerine getirir ve göz açýp kapayýnca kadar adam Hindistan a nakledilir. Ertesi gün divan vakti Hz. Süleyman, Azrâil i (a.s) sorguya çeker, O adama niçin hýþýmla baktýn, zavallýyý niye korkuttun? diye sorar. Azrâil in cevabý çok muazzamdýr: Efendim der, hâþâ, ben o kiþiye korkutmak kasdýyla bakmadým, ancak Allah bana git, bu akþam filanca kulumun canýný Hindistan da al diye emretmiþti. Ben de o kulu Mescid-i Aksâ nýn avlusunda görünce, bu adamýn yüz kanadý olsa akþama kadar Hindistan da olamaz, ancak Hakk ýn iþinden de sual olmaz. Bakalým, bu iþ nasýl olacak diye, hayret ve ibret nazarýyla baktým. Kader sýrrýný çözmeyi Hakk ýn has kullarýna býrakarak, ibretini çözmekten âciz kaldýðýmýz bu türden hâdiselerin hemen hepimizin hayatýnda zaman zaman tecrübe edildiðine dikkatimi veriyorum. Kimi zaman binlerce tedbir almamýza raðmen kendimizi özenle kaçýndýðýmýz bir durumun içinde bulabiliyor, kimi zaman ise bir çocuk mâsûmiyeti içinde gezinirken, kendimizi farkýnda olmadýðýmýz birçok hâdiseden korunmuþ olarak buluyoruz. Hangisi korunmuþluktur, orasýný Allah bilir. Zirâ hayýr gördüðümüz þeyin içinden imtihanlarýn çýktýðý, zorluk olarak tanýmladýðýmýz bir hâdisenin içinden ise ansýzýn Hakk ýn rahmetinin taþtýðý bir âlemde yaþýyoruz. Okyanus kenarýnda iken, Boston daki hâdiseyi iþittiðimizde duyduðum þey Allah tan baþka fâil ve münfailin bulunmadýðý gerçeðiydi. Ýnsan için bir güç ve kuvvet tahayyül edilebilir, ama ispatlanabilir miydi? Ýnsan bir yönüyle Hakk ýn halifesi, aklý ve irâdesi ile âlemi müdrik bir büyük cevher iken, öte yandan bir an sonrasýndan habersiz, âciz ve fakir bir kuldan baþka neydi? Ken an Rifâî nin deyimiyle Ýnsan, Hakk ýn isim ve sýfatlarýnýn ve hâdiselerin geçit mahallinden baþka bir þey deðil di. *** Hâlihazýrda içimi rahatsýz eden noktayý açamamýþ bulunuyorum. Devam edelim. Telefonumuz çekmediði için kasabaya geri döndük, Arkadaþlarým Türkiye de yaþayan aile ve dostlarýný aramaya baþladýlar. Benim þarjým bittiði için sonra ararým, diye düþünüyordum. Elime telefon tutuþturup zorla arattýlar, iyi de oldu. Tam o sýrada bizimkiler haberleri izliyorlarmýþ. Hâdiseyi duyunca içlerine bir ateþ düþmüþ. Çok memnun oldular, Allah senden razý olsun kýzým sözleri kulaðýma ilindi, sonra ararým diyerek hemen kapadým, çünkü hattý meþgul etmemek gerekiyordu. Sonra arkadaþým orada bulunanlarýn isimlerini tek tek facebook ta etiketleyerek hepimizin iyi olduðu haberini verdi. O an tutulacak en

arzu eylül yalçýnkaya anlamlý yol buydu, tek tek merak edenlere ulaþamayacaðýmýz için bir mesaj geçerek durumumuzu haber verdik. Sanýrým o an deðil de, telefonumdan facebook a girip adýmýn altýnda biz iyiyiz çok þükür yazýsýný görünce içime dokundu. Benzer mesajlar da gelmeye devam ediyordu, Boston da bulunup dünyaya saðlýk haberini vermek isteyenler Ýyiyim, bizimkilerde de bir þey yok diye yazýyordu. Tabiî modern dünyada bu tür bir konunun lâfý olmaz denilebilir ama hâdise birden gücüme gitti. Þu ibretli hikâyeyi hatýrladým: Ýmam Kuþeyrî, meþhur veli Serî Sakatî nin ne kadar takva sahibi ve ince ruhlu olduðunu anlatýrken þu hâdiseyi nakleder: Serî Sakati bir gün der ki, Otuz seneden beri bir elhamdülillah sözü için istiðfar ediyorum. Kendisine Bu nasýl olur diye sorulduðunda þöyle cevap verir: Bir gün Baðdat ta benim de dükkânýmýn bulunduðu çarþýda yangýn çýkmýþtý. Yangýný gören bir adamla karþýlaþtým. Bana Senin dükkânýn kurtuldu, ona bir þey olmadý diye müjde verdi. Bunun üzerine ben de elhamdülillah deyiverdim. Fakat bir an sonra, müslümanlarýn baþýna gelen bir musibette onlarýn acýsýný paylaþmak yerine önce kendi nefsimi düþündüðümü fark ettim. Ýþte bunun için o esnâda söylediðim bu sözden dolayý otuz senedir nedâmet duyuyorum. *** Ýyiyiz, saðlýklýyýz, çok þükür hayattayýz, ömürde nefes varmýþ, yaþanacak gün varmýþ. Hâdiselerin ardýndan bizimkilere bir þey oldu mu? diye çok tabiî bir his de kalbimize doluyor, peþine düþünüyoruz. O da gayet tabiî. Ancak sanýrým buradaki mesele biz kavramýnýn içini geniþletebilmek, ya da gönlümüzü bütün bir dünyayý sevgiyle kucaklayacak ve kuþatacak þekilde þerh etmesi (açmasý ) için Hakk ýn yardýmýný talep etmek.