ÖLÜM: Rûhun bedene olan bağlılığının sona ermesi, rûhun bedenden ayrılması. (Hadîs-i şerîf) İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar. Hadis-i şerif-ihyau Ulûmiddin Al-i İmran suresi 145. Ayet.. Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. Resülullah A.S.V.: "İnsan öldüğü zaman gözleri nasıl belerip kalıyor, görmez misiniz?" buyurmuştu. Cemaat: "Evet, görüyoruz!" dediler. Bunun üzerine: "İşte bu, gözünün, nefsini, çıkan ruhunu, takip etmesindendir!" buyurdular."müslim, Cenaiz 9, (921
Ölüm, mülk sahibinin nazarında, vazife devir ve tesliminden ibarettir. Her varlık, kendine has çizgide, kendini varlığa erdiren Zât ın huzurunda bir resmî geçit vazifesiyle mükelleftir. Merasim bitip, istenilen resim alındıktan sonra, onun gitmesi; yerine başkalarının gelmesi mukadderdir. Sahnenin monotonluktan kurtarması gerekir. Böylece, varlıklar, figüranlar gibi sahneye çıkar, kendine ait rolü oynar, söyleyeceği sözü söyler ve sonra perdenin arkasına çekilir. Böylelikle başkaları da kendilerine ait oyunu oynama ve soluklarını duyurma imkânını bulurlar. Gelen gider, konan göçer. Sızıntı, Şubat 1981, Cilt 3, Sayı 25 Gönüllerimizde kendini hissettiren ve rüyalarımızın penceresiyle her gece ruhlarımıza tebessümler yağdıran o büyülü ve baş döndüren âlemin biricik köprüsü var. O da ölümdür; O'nun emri ve izni dairesinde gelen ölüm... M.F. Gülen in Işığın Göründüğü Ufuk Kitabından Alınmıştır.
İnsan ölüm anında şuuraltına yerleşmiş düşüncelere göre hareket eder. Nice insanlar vardır ki, ölüm anında neler neler sayıklayarak ölmüşlerdir.! Onun için, inanılacak şeylere, can hulkuma gelmeden önce inanmak ve bunu bir şuur hâline getirmek çok önemlidir. Aksi halde, o imanın insanı kurtarması, başka bir ifadeyle kurtarıcı iman olması bir hayli zordur. Herkes, son anında ve daha sonrasında kendi seviyesine göre, bir hayli keşke diyecektir. Keşke iman etmiş olsaydım. Keşke imanımla ayne l-yakîn mertebelerinde seyr ü seyahat edebilseydim. Keşke hakka l-yakîn e ulaşabilseydim.. Keşke bütün doğruları vicdanımda duyup yaşayabilseydim..! Ama bu makamda söylenecek keşke lerin insana faydası olmayacaktır. O tefekkür burada yapılmalı ki, bir fayda versin ve orada menfaati dokunsun. M.F. Gülen in Fasıldan Fasıla Kitabından Alınmıştır.
MELEK, ÖLÜM ANINDA NASIL GÖRÜNÜR? Her insanın yaptıklarına ve yaşadığı hayata göre bir manevi derecesi vardır. Azrail'le (as) işte o hayata uygun hususi bir şekilde gelir. İyi bir insanın vefatı hengâmında bir sürü melek güzellikler saçan simalarıyla ve ümit veren halleriyle kendisini kuşatır. Sonra, bu meleklerin seyyidi Hz. Azrail (as) belirir, Allah'ın (cc) selâmını bildirir ve kendisine ruhunu kabzedeceğini söyler. Habîs, denî ve kötü kişilerin ölümü esnasında ise melekler sevimsiz, ürkütücü ve dehşet verici tarzda gelirler. Kişi, onları görünce ödü kopar. Ardından Azrail (as), dehşet saçan bir vaziyette gelir baş ucuna oturur ve ona, onun iç dünyasına göre muamelede bulunur. M.F. Gülen in İnancın Gölgesinde Cilt 1 Kitabından Alınmıştır.
Resûlullah A.S.V. buyurdular ki: "Ölülerinize, ölmek üzere olanlara Lailahe illallah demeyi telkin edin. Müslim, Cenaiz 1, 2, (916, 917); Tirmizi, Cenaiz 7, (976); Ebu Davud, Cenaiz 20, (3117); Nesai, Cenaiz 4, (4, 5). İmanın kabul edilmediği, insan hayatının o en son anına halet-i ye's denir. Ne var ki bunun başlangıç anını çok iyi tesbit etmek gerekir. İnsan, bir ân-ı seyyale bile olsa, aklı-başı yerinde olduğu halde, en dar bir zaman dilimi içinde dahi olsa, inanabildiği takdirde onun imanı geçerlidir. Nitekim Ebu Talib'e, Efendimiz'in iman teklif ettiği an işte bu andır. Yahudi çocuğunun durumu da böyledir. Fakat tersi olursa, o ân-ı seyyaledeki niyet, düşünce ve kanaat bir tohum gibi mütalaa edilir ve daha sonraki berzah ve haşir hayatında da o tohum neşv-ü nema bularak, insanın karşısına çıkabilir. M.F. Gülen in Kur an dan İdrake Yansıyanlar Kitabından Alınmıştır.
Resûlullah A.S.V. buyurdular ki: "Kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Kim Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz!" Hz. Aişe radıyallahu anha: "Biz ölmekten hoşlanmayız" dedi. A.S.V.: "Kastımız bu değil. Lâkin, mü'mine ölüm gelince, Allah'ın rızası ve ikramıyla müjdelenir. Ona, önünde, ölümden sonra kendisini bekleyen şeyden daha sevgili birşey yoktur. Böylece O, Allah'a kavuşmayı sever, Allah da ona kavuşmayı sever. Kâfir ise, ölüm kendisine gelince Allah'ın azabı ve cezasıyla müjdelenir. Bu sebeple ona önünde, kendini bekleyenlerden daha menfur bir şey yoktur. Bu sebeple Allah'a kavuşmaktan hoşlanmaz, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz."buhari, Rikak 41; Müslim, Zikr 14, (2683); Tirmizi, Cenaiz 67, (1066); Nesai, Cenaiz 10, (4, 10).
Resülullah A.S.V. buyurdular ki: "Bir Müslüman can çekişme anına girdiği zaman rahmet melekleri, beyaz bir ipekle gelirler ve şöyle derler: "Sen razı ve senden de Rabbin razı olarak şu bedenden çık. Allah'ın rahmet ve reyhanına ve sana gadabı olmayan Rabbine kavuş." Bunun üzerine ruh, misk kokusunun en güzeli gibi çıkar. Öyle ki melekler onu birbirlerine verirler, tâ semanın kapısına kadar onu getirirler ve: "Size arzdan gelen bu koku ne kadar güzel!" derler. Sonra onu mü'minlerin Ruhlarının yanına getirirler. Onlar, onun gelmesi sebebiyle sizden birinin kaybettiği şeyinin kendisine geldiği zamanki sevincinden daha çok sevinirler. Nesai, Cenaiz 9, (3, 8-9).]
Allah Resûlü A.S.V. buyurdu:.. Kim bir cenaze yıkarsa, annesinden doğduğu günkü gibi tüm günahlarından sıyrılır. Kim bir ölüyü kefenlerse, Allah ona cennet giysilerinden bir giysi giydirir. Kim, yaslı bir kimseye taziyette bulunursa, Allah ona takva elbisesi giydirir, ruhlar içinde onun ruhuna da merhamet edilir. Kim, başına bir musibet gelen kişiyi teselli ederse, Allah ona cennet giysilerinden, dünyada pahası biçilmez iki elbise giydirir. Kim cenazenin ardından gidip de gömülünceye kadar beklerse, Allah ona üç kırat sevap verir.. Kim bir yetimi, ya da bir dulu koruyup gözetirse, Allah onu gölgesinde gölgelendirir ve cennetine girdirir." Câbir radıyallahu anh. Taberânî.
Allah Resûlü S.A.V. buyurdu: İnanmış bir kul gömülünce, kabir ona şöyle der: "Merhaba, hoş geldin safa geldin! Sen üzerimde yürüyenlerin en sevimlisiydin. işte şimdi bana kavuştun. Sana yapacağım iyiliği kendi gözünle göreceksin." Sonra o kabir genişler, genişler ve ona, cennete bakan bir kapı açılır. Azgın ve kâfir kula gelince, kabir ona şöyle seslenir: "Sana ne merhaba, ne hoş geldin, ne safa geldin! Çünkü sen, üzerimde yürüyen en nefret ettiğim kişiydin. Şimdi bana geldin, sana yapacaklarımı göreceksin." Ondan sonra üzerine abanacak, sıkacak, sıkacak kaburgaları birbirine girecek. Ebû Saîd radıyallahu anh. Rezîn.
Ölmek, felaket değildir. Öldükten sonra, başına gelecekleri bilmemek felakettir. Ölülere, dua ile, istiğfar etmekle, onun için sadaka vermekle yardım etmek, imdatlarına yetişmek lazımdır. Resulullah S.A.V. buyurdu ki: Ölünün mezardaki hali, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine, bir dua gelince, dünyanın hepsi kendine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allahü teala, yaşıyanların duaları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Hayat-üs Sahabe Yusuf Kandehlevi
Kabrin ölüyle konuşması ya söz diliyle ya da hal diliyle olur. Ölü bu ikincisini, dirilerin konuşulan bir şeyi anlamasından daha net anlar. Bu hususa işaretle Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Ölü mezara konulduğunda kabri ona, 'Yazıklar olsun sana ey âdemoğlu! Hakkımda seni kim aldattı? Benim fitne, karanlık, yalnızlık ve böceklerin yurdu olduğumu bilmiyor muydun? Yanımda yürürken kibirli kibirli çalımlar atman hususunda seni aldatan şey neydi?' der. Eğer adam hayatta salih ameller işlemiş biriyse, gaipten bir ses onun adına konuşur ve, 'Sen bu kimsenin iyilikleri emredip kötülüklerden de sakındıran biri olduğunu bilmiyor musun?' der. Kabir, 'O zaman ben onun için yemyeşil bir bahçe olurum' diye karşılık verir. Bunun ardından adamın bedeni nurla doldurulur ve ruhu arşa, rahmanın katına yükseltilir."taberani, el- Mu'cemü'l-Kebir, 22/942; ibn Hibban, es-sahih, tır. 6870; Ebu Nuaym, Hilyetü'l-Evliya, 6/93; Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, nr. 4251; Süyuti, Şerhu's-Sudur, s. 165.
Bera b. Azib (R.A) anlatıyor: Resulullah (S.A.V) ile Ensardan bir adamın cenazesine katıldık. Resulullah (S.A.V) adamın kabrinin başına oturdu, başını öne doğru eğdi ve "Allah ım! Kabir azabından sana sığırım" diye dua etti ve bunu üç defa tekrarladı. Sonra şöyle anlattı: "Mümin kul ahirete irtihal etmezden biraz önce Allah Teala, beraberlerinde onun için hazırlanmış kokular ve kefen bulunan, yüzleri güneşin ışığı gibi parlak meleklerini bu kulunun yanına gönderir. Bunlar o kişinin görebileceği bir yere geçerek bekleşirler. Ruhu çıktığı zaman yerde ve gökte ve bu gönderilen meleklerin haricinde gökyüzünde ne kadar melek varsa ona rahmet isteyip affı için Allah'a istiğfarda bulunurlar. Ardından gökyüzünün bütün kapıları açılır. Her kapı bu kişinin ruhunun kendisinden girmesini ister. Ruhu gökyüzüne yükseldiğinde melekler, 'Rabbimiz! Falanca kulun geldi' derler. Allah Teala, 'Onu geri götürün ve kendisi için hazırladığım ihsanlarımı ona gösterin, %
Zira kullarıma: 'Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız' Taha suresi 20/55. ayet diye vaatte bulundum (Böylelikle ruh mezara, cesedine götürülür). Bu sırada ölü, kendisini defnedip ayrılmak üzere olanların ayak seslerini işitir. Derken kendisine hitap edilerek, 'Ey falanca! Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir?' diye sorular sorulur. Ölü, 'Rabbim Allah, dinim İslam ve peygamberim de Hz. Muhammed'dir' diye cevap verir. Bundan sonra Münker ve Nekir melekleri amansız bir şekilde bir daha sorguya çekerler. İşte bu ölünün başına gelen sıkıntı ve musibetlerin sonuncusudur. Mümin kulun suallere doğru cevaplar vermesinin ardından bir münadi, 'Doğru söyledin' der. İşte bu, 'Allah Teala iman edenleri sağlam ve sabit sözde (kelime-i tevhid üzere) hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar... İbrahim suresi 14/27. ayet Ayetinin manasıdır. %
Sonra güzel yüzlü, temiz elbiseli, etrafa mis gibi kokular saçan biri gelir ve 'Müjdeler olsun! Sana Rabbinin sonsuz rahmeti ve içinde paha biçilmez nimetleriyle cennetler vardır' der. Ölü, 'Allah seni hayırlarıyla mükâfatlandırsın, sen kimsin?' diye sorar; O, 'Ben senin hayırlı ve salih amellerinim. Yeminle söylüyorum ki, ben seni Allah'a itaate koşan, isyana ise yanaşmayan biri olarak bildim. Bundan ötürü Allah senin mükâfatını versin' der. Sonra bir münadi, 'Bu kişi için cennet yataklarından bir yatak hazırlayın ve oradan cenneti gören bir de kapı açın' diye meleklere seslenir. Hemen bir cennet yatağı getirilir ve kendisi için cennete bakan bir kapı açılır. Ölü, 'Allah ım! Bir an önce kıyameti kopar da aileme, malıma döneyim' diye dua eder. Kafire gelince: O artık dünyadan ilişkisini kesip ahirete intikal etme noktasına gelince, yanında ateşten elbiseler, katrandan gömlekler bulunan, azabıyla acımasız bir grup melek gelerek onu çepeçevre kuşatır.%
Ruhu çıktığı zaman yerde ve gökte bulunan bütün melekler ona lanet eder. Gökyüzünün bütün kapıları kapanır. Hiçbir kapı o kişinin kendisinden geçmesini istemez. Ruhu semaya vardığı zaman melekler, 'Rabbimiz! Yeryüzünün de gökyüzünün de kabul etmediği kulunuz geldi' derler. Allah (c.c), 'Onu geri (mezarına-cesedine) götürün ve hazırlamış olduğum azap çeşitlerini gösterin' buyurur; zira kullarım, 'Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız Taha suresi 20/55. ayet diye vaatte bulundum (Böylelikle ruh mezara, cesedine götürülür).' Bu sırada ölü, kendisini defnedip ayrılmak üzere olanların ayak seslerini işitir. Derken kendisine hitap edilerek, 'Ey falanca! Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir?' diye sorular sorulur. O, 'Bilmiyorum' der. Melekler, 'Bilmezsin tabii!' diye karşılık verirler. Sonra çirkin yüzlü, kötü kokulu ve kirli elbiseleriyle biri gelir ve 'Sana Allah'ın gazabını ve sonsuz olan elim azabı müjdeliyorum' der.%
Ölü, 'Allah da seni aynı azapla müjdelesin, sen de kimsin?' diye sorar, o, 'Ben senin kötü amelinim. Yeminle söylüyorum ki, Allah'a isyana koştun, O'na (c.c) hiç itaate yanaşmadın. Allah senin cezanı azabıyla versin' der. Ölü, 'Allah senin de cezanı versin' diye karşılık verir. Daha sonra bu kişiye cezası verilmek üzere kör, sağır ve dilsiz biri (azap meleği) verilir. Bunun yanında demirden yapılmış öyle bir tokmak vardır ki, şayet insanlar ve cinler onu kaldırmak için bir araya gelseler buna asla güç yetiremezlerdi. Bu zebani elindeki tokmakla bir dağa vursa onu un ufak ederdi. Bu zebani o kişiye öyle bir darbe vurur ki toprak haline gelir, fakat ruhu tekrar iade edilir. Bu sefer iki kaşının arasına öyle bir vurur ki bu sesi yeryüzündeki insanlardan ve cinlerden başka bütün mahlûkat işitir. Bunun peşinden bir münadi, 'Bu kişi için ateşten iki yatak getirin ve kabrinin kapılarını cehenneme açın' der ve altına, üstüne ateşten iki levha getirilir, kabrinin kapıları cehenneme açılır. Ebu Davud, Sünnet, 27; Nesai, Cenaiz, 114; ibn Mace, Zühd, 32; Tirmizi, Tefsir, 15; Ahmed b. Hanbel, el- Mösned, 4/296.
İnsanda mevcut olan o kötü ve helak edici sıfatlar, ölümüyle beraber ona eziyet ve elem veren yaratıklara dönüşür. Tıpkı, yılan olmadan (rüyada kâbus görürken) yılanın zehrinden elem duymak gibi... Nitekim Allah (c.c) şöyle buyurur: "Hayır! Onlar şüphesiz o gün rablerinden (O'nu görmekten) mahrum kalmışlardır. Sonra onlar cehenneme girerler. Mutaffifin suresi 83/15-16. ayetler. Anlatıldığına göre Ebu Said Harraz (rah), ölmüş olan oğlunu rüyasında gördü. Ona, "Oğulcuğum, bana biraz nasihatte bulun" dedi. Oğlu, "Allah Teala'nın yerine getirilmesini emir buyurduğu hususlarda ona muhalefet etme" dedi. Ebu Said, "Biraz daha nasihat et" dedi. Oğlu, "Babacığım, bunun ağırlığına tahammül edemezsin" dedi. Babası, "Söyle, söyle" deyince, "Baba, bir gömlek ile olsa dahi (kalbini ona bağlayarak) Allah ile arana perde sokma" dedi. Bundan sonra Ebu Said (rah) tam otuz sene gömlek giymedi. İmam Gazali Ahiret Hayatı Adlı Kitabından Alınmıştır.
Ebu Hüreyre'nin (R.A) rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Kul öldüğü zaman kabrine, siyah renkli, yeşil gözlü, birinin adı Münker, diğerininki Nekir olan iki melek gelir. Bu iki melek ölen kişiye, 'Şu Peygamber (s.a.v) hakkında ne dersin?' diye sorarlar. Ölen adam mümin biriyse, 'O, Allah'ın kulu ve Resulü'dür. Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed O'nun Resulü'dür' diye cevap verir. Münker Nekir, 'Biz senin böyle söyleyeceğini biliyorduk' derler. Akabinde kabri yetmişe yetmiş zira genişletilir ve nurla doldurulur. Sonra ona, 'Uyu' denilir. O, 'Beni bırakın da aileme gidip durumumu haber vereyim' der. Melekler ona, 'Uyu' derler, o da ailesinden en sevdiği kimsenin (eşinin) onu yatağından kaldırana kadar uyuması gibi uyur. Eğer ölen kişi münafık ise 'Bu adamı iyice sıkıştır' emri verilir. Toprak da onu iyice sıkıştırır, öyle ki adamın kaburgaları birbirine girer. Bu azap onun için kıyamet günü dirilene kadar devam eder. Tirmizi, Cenaiz, 71; ibn Ebu Asim, es-sünne, nr. 864; Süyuti, Şerhu's-Sudur, s. 173; Hatib-i Tebrizi, Mişkat, nr. 130; Müttaki-i Hindi, Kenzü'l-Ummal, nr. 42500; Heyse-mi, Mevaridü'z- Zam'an, nr. 780.
Ölen kişi, o alemde de aklı başındadır. Nasıl hayatta iken aklı başında olarak elem ve lezzetleri hissediyorsa berzah âleminde de durum aynıdır. Kabirdeki elem ya da lezzet türünden hazları hisseden akıl, şu bedenin azaları değildir. Akıl eni boyu genişliği olmayan batıni (gözle görülmeyen sırlı) bir şeydir. Cüzlere ve parçalara ayrılması mümkün değildir. Eşyanın hakikatini idrak eden varlık da akıldır. Öyle ki, insanın bütün vücudu ve azaları parça parça edilse, o yine de kendinde mevcut olan aklı vasıtasıyla kamil bir insandır. Ölümden sonra da durum aynıdır, yani akıl (ve ruh) için ölüm ve yokluk söz konusu değildir. İmam Gazali Ahiret Hayatı Adlı Kitabından Alınmıştır.