SEÇİMİN VE ADALETİN DÜDÜĞÜ!

Benzer belgeler
İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Cumhuriyet Halk Partisi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

Direnişteki Trakya Otocam işçileriyle söyleşi

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

MAYIS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İşyeri Temsilcileri Rehberi

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Koç Üniversitesi nde neler oluyor?

İsviçreli siyasetçi ve örgütler: Diktatörlüğe karşı Kürtlerle dayanışma büyütmeli

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Bölüm 18. Demokrasi Mücadelesinde Odamız

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

NİSAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi:

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

BODRUM DA SAĞLIK ÇALIŞANLARI GREVDE

Devrim Öncesinde Yemen

Polis Taksim Meydanı'na girdi

Ocak 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor?

1 MAYIS 2013 BİRLİK MÜCADELE DAYANIŞMA!

7. dönem çalışma raporu TMOOB KOCAELİ İKK ÇALIŞMALARI. EMO Kocaeli Şubesi 146

Bu çalışmada, 2013 yılında gerçekleşen

MART 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Destek Personeli Eğitimleri

HAZİRAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Nöbet Görevi Öğretmenliğin Parçasıdır Fakat... Fakat...!

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Cumhuriyet Halk Partisi

MESLEK ÖRGÜTÜNÜN GöREV ÇAĞRISINA KATILMAK SUÇ MUDUR? BU NEDENLE HUKUKİ BİR YAPTIRIM UYGULANABİLİR Mİ?

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

MART 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

KASIM 2015 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

İş Yeri Hakları Politikası

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

NİSAN 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

24 HAZİRAN SEÇİMLERİ SİYASİ EĞİLİM ARAŞTIRMASI, HAZİRAN

Cumhuriyet Halk Partisi

ULUSLARARASI İŞÇİ DAYANIŞMASI DERNEĞİ. Meslek Liseliler Ne Yaşıyor? Ne İstiyor? Boyun Eğme. Mücadele Et!

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

Taşeron işçinin hakları mutlaka düzenlenecek

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALAR BİRER BİRER YARGIDAN DÖNÜYOR!

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

21.DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

Asgari ücret 1900 net! DİSK ten basın açıklaması

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ SEPA 5

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

MAYIS 2010 YAŞASIN 1 MAYIS ALANLARDAYIZ!

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE ANKARA İKK ÇALIŞMALARI

NKP

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri

İlerici Kadınlar Kimdir?

MART 2016 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

Mevzuat Değişikliklerinin Meslek Alanımıza ve Odamıza Yansıması

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

2006 Yılı Türkiye Đnsan Hakları Đhlalleri Bilançosu

özlü bir medya kazası işledi. Yıldırı m

1 2 icin- ucretsiz- ped- hakki/

KASIM 2011 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Aralık 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

MAHPUS SAYISI: 246 BİN 416!

İşyerini işgal eden ERT işçileriyle röportaj

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

16. bölüm. demokrasi mücadelesinde şubemiz

EKONOMİK, DEMOKRATİK ÖZLÜK HAKLARIMIZ; EMPERYALİZME, GERİCİLİĞE VE ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELEDE ŞUBEMİZ

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

İÇİNDEKİLER. A. Bülent Gürel (Üsküdar Hakimi) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları Yargıtay Hukuk Daireleri Kararları

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

NÜKLEER KARŞITI PLATFORM (NKP) ETKİNLİKLERİ

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

AĞUSTOS 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Türkiye'de 3 Ay OHAL İlan Edildi

Transkript:

Balyoz da Yeni Perde İktidar savaşı tamamen sermaye kesimleri arasında geçmektedir. Her iki kesimin, işçi sınıfına, devrimcilere, Kürtlere dönük suçları soruşturma konusu dahi yapılmıyor. İşçi sınıfı, sermaye sınıfının bir bütün olarak sınıf düşmanı olduğunu ayırdettiği, kendisi için sınıf olduğu zaman egemenlerin işlediği bütün suçları cezalandırabilecektir. İşte o zaman havaya kalkan balyozlar, olması gereken yere, neoliberal burjuva demokrasisinin kalbine inecektir. ''14 yaşasın sosyalist işçi demokrasisi Sayı: 47 Temmuz 2014 1 TL SEÇİMİN VE ADALETİN DÜDÜĞÜ! Okmeydanı işçisinin onurlu mücadelesi Direnişçi işçiler Hastane yönetimi ile görüşmelerin devam ettiğini bir sonuç alıncaya kadar direnişlerinin süreceğini belirtirken direnişimizin seyrini yapılan görüşmelerin durumu belirleyecek diyorlar. Taşeron sağlık işçileri direnişe Okmeydanı Hastanesi nin girişinde devam ediyorlar ve her türlü dayanışmanın direnişi güçlendirici olacağını belirtiyorlar. " 6 Şişecam grevine yine milli güvenlik İşçi sınıfının en önemli silahlarından birisi olan grev hakkına dönük Şişemcamdaki bu saldırı tüm işçi sınıfına yapılmış olarak kabul edilerek genel grev genel direniş ile cevaplanmalıydı. Bu şekilde verilecek bir karşılık ile hem patronları hem de onların hükümetlerini bu kadar rahat hareket etmekten alıkoyacaktır. " 5 Bu ay içerisinde, kavurucu sıcaklarında en az 100 işçi daha iş cinayetlerinde katledilecek. Buna rağmen sistem partileri işçi ve emekçi kitlelerin oylarını kendilerine yedeklemeye devam edebilmek için ülkenin dört bir tarafına koşuşturacaklar. Kış Uykusu filminde bir yerde kötüler koşuyorsa iyiler en azından yürümeli denmiş. Doğru, ama onlarla aynı yönde değil, tam tersi yönde! İşçi sınıfı aksi yönde bir ağırlık, bir kuvvet, bir politik var oluş sergilemediği müddetçe burjuva seçimlerin ve adaletin düdüğünü burjuvazi çalmaya devam edecek. Bize tur atlatan, dünyaya adımızı duyuran direnişimizdir, Gezi dir, Soma nın ve çalışmanın acısıdır; Rio da kupa karşıtı protestolarda sokak sokak direnen kent yoksulları ve işçilerle kurulan köprü işte budur. Bu yüzden bizim dünya kupamız milyarlık stadyumlarda değil, fabrika ve sokaklarda oynanır. Düdüğü de başkasına çaldırmayacağımız günler de er veya geç gelecektir. Mağaza işçileri: "Umut fısıldıyor" Şehirlerin tüm stresi, tüketim kültürünün en büyük basıncını biz çekiyoruz. Şirketlerin aldığı liberal ve esnek kölece çalıştırma stratejilerinin altında eziliyor, sömürülüyoruz. O yetmediği gibi birbirimizden nefret ettiriyorlar, birbirimizi küçümsettiriyorlar, birbirimizin kuyusunu kazmamızı sağlıyorlar. En şatafatlı kullanılan şehir ve inşaat, elektronik teknolojiler hepsi bize ve emeğimize karşı çevrilmiş bir silah. Tüm bunların hepsi patronları güçlü kılan ve emek denetimini elinde tutmasını sağlayan araçlar. Teknoloji mağazalarında yüksek radyasyona maruz kalırken, market ve kitap depolarında veya mağaza görünümlü depolarda ağır yükün altında ezilirken " 12-13 hijyenik ve doğal olmayan mağazaların ölüleri halini alıyoruz. Demiryolu işçileri: Direniş!, Hep birlikte! Fransa da tıklım tıklım, havasız, kalabalıklığından dolayı yavaş ilerlemesinin yanında bazıları bir istasyonda yarım saatten fazla bekleyen banliyö trenlerinden, işçi sınıfının Biz durunca hayat durur kavga uğultusu yükseliyor. " 15

2 İşçiler konuşuyor Soma katliamından sağ kurtulan, ya da raslantı eseri o gün ocakta olmayan maden işçileri, şirket ve devletinin yoğun baskı ve tehditlerine, susturma ve karartma çabalarına karşın konuşmaya, yalnızca o günü değil, katliamın neden ve nasıl göstere göstere geldiğini, Soma Holding ve devletin madenlerdeki ve Soma daki icraatlarını, satılık sendikayı, yıllardır kendilerine yaşatılanları anlatmaya başladılar. Önce birkaçı, sonra maden mühendisinden ocaklarda 2 ay staj yapmış maden mühendisliği öğrencisine, malulen emeklisi veya ocaklarda daha önce çalışıp çıkartılmış olanına, halen çalışan kol işçilerine kadar onlarcası ve onlarcası, işten atarlarsa atsınlar, isterse tutuklasınlar, isterse beni de öldürsünler, ölen arkadaşlarıma borcumuzdur bunları anlatmak diye söze başlayarak, korkunç bir acı ve öfkeyle, içlerinde birikmiş ve kölelikle baskılanmış her şeyi anlatmaya başladılar, hemen her korkunç gerçeğin anlatılmasını toplumu sarsan, tepki ve eylemleri de artıran bir eylem haline getirdiler. İşçiler böylesine taammüden bir katliamdan sonra konuşmayacak da ne zaman konuşacak denilebilir. Basit bir şey gibi görünebilir. Değildir. Kozlu da 247 maden işçisinin katledilmesi, büyük Zonguldak madenci grevi ve 100 bin kişilik yürüyüşünden yaklaşık 1,5 yıl sonra, işçi sınıfının Bahar Eylemleri henüz devam ederken gerçekleştiği halde, Kozlu da ilk günden itibaren asker-polis sıkıyönetimi, işçiler üzerinde yoğun baskı ve yasaklar, medya üzerinde yoğun sansür, hızla dağıtılıveren kan paraları ile, işçilerin susturulması sağlanmış, medyaya sol ve devrimci basına konuşan bazı işçiler göz altına alınmıştı. Katliam sonrasında işçilerin susturulması, katliama karşı protesto ve eylemlerin Soma ile karşılaştırılmayacak kadar cılız kalması nedeniyle Kozlu katliamının bazı yönleri bugün bile karanlıkta kalmaya devam etmektedir. Kapitalist işyerlerinde işçilerin çalışma koşulları ve işyerinde olup bitenler hakkında dışarıda, basına, sosyal medyada, hatta iş arkadaşları ile konuşması, sorun ve istemlerini paylaşması resmen veya fiilen yasaktır, işten atılma nedenidir. İşçilere okutulmadan imzalatılan iş sözleşmelerinin bir çoğunda işyeri hakkında konuşma yasağı bir madde olarak vardır. İşçilerin sorun ve istemlerini anlatmasına karşı, sermaye ve devletin işten atmak dışında, bir çok başka baskı ve yaptırım aracı da vardır. (Yardımların kesilmesi, borçlara karşı haciz, çocuğunun okuldan attırılması gibi. Özellikle işçilerin toplumdan tecrit edildiği, sendika ve kitle örgütlerinin patron tarafından satın alındığı, patronun aynı zamanda yerelin tüm olanaklarını elinde tutan mutlak hakimi olduğu ve mafyatik bağlantılarının da olduğu bu tür bölge ve işletmelerde patron ve devletin karartma ve susturma gücü daha büyüktür.) Soma da da canlı yayında konuşan bir işçi eşi, önce konuşursam bana eşimin cesedini vermezler diye tereddüt ettim diyordu. Buna rağmen maden işçileri konuştular. İşçilerin birbiri ardına korkunç gerçekleri açıklaması, aksi halde yine pek çok gerçeği karartacak, örtbas edecek holding ve hükümetin artık bunu yapamaz hale gelmesinin önemli etkenlerinden biri oldu. Her biri katliamın birinci derecede tarihsel belgesi ve kanıtı, sermaye ve devletinin mahkum edilişi niteliğinde olan maden işçisi anlatım ve röportajlarının önemi şuradadır: Söz ve anlatım hak ve özgürlüğü, genellikle devrimciler tarafından bile önemsenmez. Söz ve anlatım özgürlüğünün, hele ki işçiler için kağıt üzerinde ve işçinin yaşamının yarısının geçtiği işyeri, çalışma ve kölelik koşulları, haksızlık, baskılar, tacizler, hatta iş cinayet ve yaralanmaları üzerine bile konuşması resmen ve fiilen yasaktır. Konuşan işçi, tıpkı hak arayan, örgütlenmeye çalışan işçiler gibi işten atılır ya da ağır sermaye yaptırımlarıyla karşı karşıya kalır, fişlenir. Bu yüzden işçiler ancak toplu direnişe geçip zaten işten atıldıktan sonra, ancak işyerlerinde yaşadıklarını, kendilerine yapılan zulüm ve eziyeti anlatma şansına sahip olurlar. (Üstelik bu işçi anlatımları, sol ve devrimci basın ve siteler ve okurları açısından hep aynı şeyler diye küçümsenir, en az okunan/tıklanan haberler arasında yer alır.) Bu durum, neoliberal kapitalizmin kahredici ücretli köleciliğinin, yıkıcı ve kıyıcı üretim ve emek süreçlerinin, buzdağının görünmeyen yüzü gibi karanlıkta bırakılmasının önemli nedenlerinden biridir. Oysa işçilerin Kapitalist işyerlerinde işçilerin çalışma koşulları ve işyerinde olup bitenler hakkında dışarıda, basına, sosyal medyada, hatta iş arkadaşları ile konuşması, sorun ve istemlerini paylaşması resmen veya fiilen yasaktır, işten atılma nedenidir. İşçilere okutulmadan imzalatılan iş sözleşmelerinin bir çoğunda işyeri hakkında konuşma yasağı bir madde olarak vardır. örgütlenmesi sorunlarını, tepkilerini, gereksinmelerini anlatabildiği, birbiriyle paylaşabildiği, ortaklaştırdığı ölçüde başlar. Nitekim Somalı maden işçilerinin satılık sendikayı defetme ve yeniden sendikal örgütlenme mücadelesinin ilk dinamiklerinden biri, cesaretle konuşmaya başlayıp yüzbinlerce sınıf kardeşi, toplumun geniş bir kesimi tarafından en büyük saygıyla, her cümlesini dikkatle dinlemesi, Soma eylemlerini büyüterek desteklemesi üzerine önü açılmıştır. Soma nın işçiler için en yakıcı ihtiyaçlardan biri olarak gösterdiği şeylerden biri, söz ve anlatım özgürlüğü istem ve ihtiyacıdır. Soma da işçiler ocakta ısının ve karbonmonoksit gazının helak edecek derecede yükseldiğini haftalar öncesinden hissetmişler, fakat amirlerin ve taşeron patronların baskısı, tehditleri ile susturulup çalışmaya zorlanmışlardır. Bunun kadar korkuncu, Somalı maden işçilerinden madenlerdeki korkunç durum hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nın ilgili birimine tam 80 şikayet ihbarı gittiği halde, bir tekinin geri dönüşü olmamış, şikayette bulunan bazı işçiler farklı bahanelerle işten atılmıştır. Satılmış sendikadan, sendikaya gelen şikayetlerin de işten atılma, baskı ve tehdit konusu yapıldığından ayrıca bahsetmek gerekmez. Benzer koşulları ve tehlikeleri yaşayan sayısız işçi, işten atılma korkusu, idari baskı ve tehditler nedeniyle susmakta, susturulmakta ya da derdini anlatacak (ve bırakalım harekete geçmeyi, dinleyecek ve toplumsallaştıracak) hiçbir kanal bulamamaktadır. Soma katliamı ve maden işçilerin söz ve anlatım özgürlüğünü tüm baskı ve tehditlere karşın fiilen kullanmaya başlaması, neoliberal kapitalizmin hem can damarı hem de en karanlık yüzü olan katmerli köleciliğin, despotik üretim ve emek süreçlerinin, işkencehaneye çevrilmiş kanter işliklerinin, tüm bunları yaşayan işçiler tarafından anlatılmasında, aydınlatılmasında, sorgulanmasında, toplumsallaştırılmasında, çok çetin ve zorlu bir yolu açmaya başlamıştır. Bundan sonra, daha fazla sayıda işçi, işyerlerinde yaşadıklarını birbiriyle ve sınıfıyla, toplumla paylaşma cesareti bulacaktır. Sermaye despotizmi ve emek yıkımının bir sınıra dayanmaya başladığı koşullarda, işçilerin söz ve anlatım özgürlüğünün önemine, işçi devrimleri tarihinden çarpıcı bir örnek verelim. Rusya da sosyalistlerin ajitasyon döneminde, fabrikalarda çalışma koşulları ve işçilerin buna karşı tepkileri öyle bir noktaya gelmişti ki, sosyalistlerin bir fabrikadaki birkaç işçiden çalışma koşulları ve istemleri hakkında bilgi alıp, fabrika çıkışında bir bildiri dağıtmaları bile ya greve, ya da patronun bildiri dağıtıldığını duyar duymaz grev ve kamuoyunda lanetlenme korkusuyla taleplerin çoğunu kabul etmesine yol açıyordu. Patronların korktuğu tabii ki kendi başına bir bildiri veya söz, anlatım değildir. Fakat işçilerin, kitlelerin farklılaşan tepki, ruh hali, bilinç durumu zemininde, bir işyerinden yansıyan bir işçi anlatımı bile etkisi çok farklı olabilir. İşçi Meclisi - Yerel Süreli Siyasi Dergi - Sayı: 47- Fiyat: 1 TL Pina Basım Yayım San. ve Tic. Ltd. Şti. adına sahibi Hüseyin Kezik Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ali Filizler Adres: İstiklal Caddesi Balo Sk. No: 32 Kat. 2 Daire No: 8 Beyoğlu/İstanbul Tel: 0 212 244 56 70 Hesap No: İş Bankası Koca Mustafapaşa Şubesi 1105 0792812 Baskı: Özdemir Matbaası Adres: Davutpaşa Cad. Güven Sanayii Sitesi C Blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 577 54 92

3 Adaletin düdüğü Hukuk bir alettir. Zenginin ve güç sahibinin aleti Terazinin kefesi, toplumda ve devlette kim güçlüyse ona doğru ağır basar. Sınıfsaldır hukuk. Hukuk denen aletin gerisi, gözden düşen sınıf kesimleri, güç kaybeden iktidar sahiplerinin pataklanmasının aracı olmaktır. Zaten adalet mülkün temelidir. Mülkyetin ve devletin temelidir. Güç ve sermaye kimdeyse bu aletin, yani adaletin düdüğünü de o çalar. Hukuk bir alettir. Zenginin ve güç sahibinin aleti Evrensel hukuk dünyada baskın olan hukuki yaklaşımlara verilen genel bir addır. Cafcaflıdır, kavrama dünya yetmemiş evrene açılmıştır ama aslında nereye çeksen oraya giden boş bir laftır. Genelde geri düzeydeki burjuva demokrasilerinde mağdur olanların ağzında bir sav, bir arayıştır. Geçtiğimiz ay Balyoz davasından hükümlü olanların da tahliyesiyle beraber bilindiği üzere Ergenekon vb. davalardan cezaevinde tutuklu olan kalmadı. Çıkanlar Anayasa Mahkemesi nin hukukun üstünlüğünü kanıtladığını, devletin onurunu kurtardığını vb. söylediler. Paralel devletin mahkûm edilmesini istediler, Gülencileri hedefe yerleştirdiler, onlar cezaevine girmeden bu dava bitmez dediler; konuşmalarında AKP ve Erdoğan a ise anlaşmaları gereği pek dokunmadılar, genelde teğet geçtiler. Kendini geleneksel olarak memleketin sahibi görmüş, faşizm dönemlerinde en önde, geçiş dönemlerinde MGK vb. eliyle merkezde yer tutmuş ve artık tükenmiş bir dönemin güç ve iktidar sahipleri artık aramızda. Özgürler! Yaşasın demokrasi! Öyle mi? Türkiye de 2000 li yılların özellikle ikinci yarısı devlet içerisinde müthiş bir iktidar savaşımına sahne oldu. Hukuk alet olarak kullanıldı, güç kaybeden burjuva kesimler içeri atıldı, güç kaybetmeleri resmileşti, devleti askerlerin eski etkinlikte yönetemez olmaları kurallaştı. Ordunun burjuva bir yaşam süren elit paşaları, işin icabı gereği onlara süs olarak eklenen faşizm döneminden artık çete örgütlenmelerinin bir kısmıyla beraber kaybeden taraf oldular. Kazanan işçi sınıfı ve emekçiler olmadı. Kazanan devlet mekanizmasını devralarak paşalar kadar aktif kullanmaya talip olan Tayyip AKP si ve arkadaşları oldu. Arkadaşlar Gülen örgütlenmesiydi; polis ve yargıya yerleştirdikleri kadroları aracılığıyla operasyonu yürüten bu kirli sermaye ve güç grubu basın kuvvetleriyle beraber AKP ile tam ittifak halindeydi. Baykal Ergenekon davasının avukatı, Erdoğan savcısı oldu. Hatırlanırsa kaset operasyonuyla kaybeden Baykal oldu. hepsi cümleye sosyal bir sınıfın, diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmek diye başlarlar. Peki ya, mevcut toplum zaten bu yasada bahsedilen suça göre düzenlenmiş ve işliyorsa? Zaten burjuvazi diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmuş, başta ekonomik zor olmak üzere baskı, rıza, zor yoluyla tüm topluma hükmediyorsa? O halde hukuk sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü yasaklamakla, aslında var olan hükmetmenin sürgit devamını güvence altına almış olmaz mı? Aslına bakarsanız, sınıfların tahakkümünü yıkacak olan, sınıflaşmayı ortadan kaldıracak olan komünist bir işçi sınıfı devrimi karşısında olmak tüm evrensel hukukun asli özü ve özetidir. Hukuk denen aletin gerisi, gözden düşen sınıf kesimleri, güç kaybeden iktidar sahiplerinin pataklanmasının aracı olmaktır. Zaten adalet mülkün temelidir. Mülkiyetin ve devletin temelidir. Güç ve sermaye kimdeyse bu aletin, yani adaletin düdüğünü de o çalar. Seçim Devlet krizinin ve dönüşümünün yaşandığı bu yıllarda yerleşikleştirilmesi hedeflenen Yeni Türkiye nin kodları da açığa çıktı: Geri tipte neoliberal muhafazakâr bir burjuva demokrasisi! Haritanın kuzeyine değil güneyine doğru açılım, AB hedefinden zamanla kopuş, Ortadoğu da Sünni- İslam ın temsilciliğine soyunma, Kürt sorununda titrek burjuva açılım ve idare politikası, bölge gücü olma hayalinin tıkanarak AB-ABD den papara yemeyle sonuçlanması, saçılan yolsuzluklar, patlayan Gezi Dışarıda Sünni yalnızlık, içerde %50 lik (yine Sünni!) yalnızlık Kriz, yeni kriz, bir daha kriz Bizim dünya kupamız milyarlık stadyumlarda değil, fabrika ve sokaklarda oynanır. Düdüğü de başkasına çaldırmayacağımız günler de er veya geç gelecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimine bu atmosfer içerisinden giriliyor. Yazımızı hazırlarken -henüz açıklanmamış olsa da- Demirtaş ın HDP, Erdoğan ın AKP den adaylığını ilan edeceği üç adaylı bir seçim şekilleniyor. Ciddi ton farklarıyla birlikte esasen CHP ve HDP nin eski usul kontrol ve denge mekanizmalarını savunduğu, AKP nin rejim krizini aşma adına Erdoğan şahsında daha kontrolsüz ve dengesiz bir yönetimi oylayacağı bir seçime giriyoruz. Bu ay içerisinde, kavurucu yaz sıcaklarında burjuva partiler kora kor bir seçim yarışına girecekler. Aynı Haziran ayında en az 100 işçi daha iş cinayetlerinde katledilecek. Buna rağmen sistem partileri işçi ve emekçi kitlelerin oylarını kendilerine yedeklemeye devam edebilmek için ülkenin dört bir tarafına koşuşturacaklar. 17 Aralık tan sonra AKP-Gülen ittifakı bozulup taraflar savaşa girince, hükümet hamlesini yaparak mahkemeye yerleştirdiği yeni üyeler aracılığıyla ordunun artık ıskartaya çıkmış bu paşalarını salıverdi. Her dönem kendi adamlarını yaratır; normalde bu salıvermelerin, Erdoğan ın aktif siyasetten görece daha uzak ama yargılanmayacağı güvenli bir konuma yerleştirilmesinin ardından olması beklenirdi. Ancak Erdoğan hükümetinin yaşadığı sıkışma takvimi erkene aldırdı. Sadece Ergenekon-Balyoz değil, Fenerbahçe davası da iptal edildi, Cumhurbaşkanı seçimleri öncesi yeni bir Kürt paketi de hazırlanıyor. Hukuk bir alettir. Zenginin ve güç sahibinin aleti Terazinin kefesi, toplumda ve devlette kim güçlüyse ona doğru ağır basar. Sınıfsaldır hukuk. Eskiler bilir; bir zamanlar TCK da 141-142 maddeleri vardı; komünizm, anarşizm, diktatörlük vs. propagandalarını ve millî duyguları yok etmeye ve zayıflatmaya yönelen propaganda ve her türden örgütlenmeyi yasaklardı. İşte bu maddeler, daha sonra bunun yerini alan ve şu an sınıf devrimcilerine karşı hala geçerlilikte olan maddelerin Varsın Halkevleri CHP den Ekmel Bey i geri çekmesini rica etsin, varsın TKP bölünmeyle boğuşsun, varsın alçaklığın, kalleşliğin, asalaklığın dibi İP Gülen e karşı Erdoğan güzellemesi yapsın, son dönemde CHP merkez burjuva partisi olma yolunda bu krizlerin meyvasını toplama amacından asla şaşmıyor. Armut piş, ağzıma düş politikası son seçim kasetlerinde-gülen tapelerinde fazla işe yaramayıp durum umut kırıcı gözükse de, hızla atlatılıp İhsanoğlu nun adaylığı CHP nin dışa doğru Ortadoğu politikasında, içeride küçük-büyük sermaye kesimlerine akıllı-uslu-iktidara aday bir parti izlenimi verişini kuvvetlendiriyor. CHP nin ne neoliberallikle ne muhafazakârlıkla ne burjuva demokrasisinin geri düzeyiyle kategorik bir sorunu yok. Alevi oyları zaten cepte diyerek son Diyarbakır gezisinde AKP ye oy veren Kürt seçmenlere de azar çekti ya, bir o eksikti, o da tamamdır. Seçin bizi, tatava yapmayın, basın oyu geçin Bu ultrapragmatik burjuva partisinde her yol var, seçmene duyurulur. Nuri Bilge Ceylan ın Kış Uykusu filminde bir yerde kötüler koşuyorsa iyiler en azından yürümeli denmiş. Doğru, ama yönetmene de duyurulur; onlarla aynı yönde değil, tam tersi yönde! İşçi sınıfı aksi yönde bir ağırlık, bir kuvvet, bir politik var oluş sergilemediği müddetçe burjuva seçimlerin ve adaletin düdüğünü burjuvazi çalmaya devam edecek. Futbol fena halde hayata benziyor. Türkiyeli bir hakem Dünya Kupası nda düdük çaldı diye sevinen ama müzmin bir şekilde uluslararası turnuvalara katılamayan bir ülkede yaşamaktan mutsuz emekçiler: Bize tur atlatan, dünyaya adımızı duyuran direnişimizdir, Gezi dir, Soma nın ve çalışmanın acısıdır; Rio da kupa karşıtı protestolarda sokak sokak direnen kent yoksulları ve işçilerle kurulan köprü işte budur. Bu yüzden bizim dünya kupamız milyarlık stadyumlarda değil, fabrika ve sokaklarda oynanır. Düdüğü de başkasına çaldırmayacağımız günler de er veya geç gelecektir.

4 PTT işçileri baskıları protesto etti işçilere yönelik artan baskı ve mobbing uygulamaları, DİSK Nakliyat-İş sendikası bir eylemi ile protesto etti. Bahçelievler dağıtım merkezi önünde yapılan eyleme Nakliyat-İş sendikasının Ambarlar şubesinde çalışan işçilerde katılarak destek verdi. y DİSK Nakliyat -İş sendikasının PTT taşeron işçilerine yönelik sendikalaşma çalışmaları birkaç aydır yoğunluk kazanmış durumda. Ancak taşeron patronu yanı sıra, PTT genel müdürlüğü ve alt birim yöneticileri işçilerin Nakliyat-İş sendikasında örgütlenerek hak mücadelesi sürdürmelerini istemiyorlar. Sendikal örgütlenmeyi kırmak ve yolundan saptırmak için de Türk- İş e bağlı Haber-İş sendikası kullanılmak istendi. Ancak Haber-İş sendikasının ve PTT idarecilerinin engellemelerine rağmen işçiler, Nakliyat-İş te örgütlenmelerini ülke çapında geliştirmeye devam ediyor. MKEK de işçiler üretimi durdurdu işçilere yönelik artan baskı ve mobbing uygulamaları, DİSK Nakliyat-İş sendikası bir eylemi ile protesto etti. Bahçelievler dağıtım merkezi önünde yapılan eyleme Nakliyat-İş sendikasının Ambarlar şubesinde çalışan işçilerde katılarak destek verdi. DİSK Nakliyat -İş sendikasının PTT taşeron işçilerine yönelik sendikalaşma çalışmaları birkaç aydır yoğunluk kazanmış durumda. Ancak taşeron patronu yanı sıra, PTT genel müdürlüğü ve alt birim yöneticileri işçilerin Nakliyat-İş sendikasında örgütlenerek hak mücadelesi sürdürmelerini istemiyorlar. Sendikal örgütlenmeyi kırmak ve Eylemde konuşan DİSK/Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, işyerindeki taşeron işçilerin ve kamu işçilerin uğradığı baskıları ve artan sömürüyü kabul etmediklerini, diğer sendikalarla birlikte ortak mücadele vereceklerini, hiç kimsenin çalışanların kişiliğine yönelik baskı yapamayacağını, performansa yönelik baskı yapamayacağını, hiç kimsenin gücü oranından fazlasına çalıştırılamayacağı ve bir kaç işçinin yapacağı işin bir işçiye yaptırılamayacağı belirti. PTT dağıtım merkezi çalışanı işçiler, bahçede ve pencerelerde eylemi izlerken alkış ve ıslıklarla destek verdiler. Açılan dövizlerde de baskı ve mobbing protesto edilirken, İşçiler PTT de baskılara son Bahçelievler PTT taşeron işçileri yalnız değildir! grevi ertelenen şişecam işçileri de vurgulanarak Şişe cam işçisi yalnız değildir sloganlarını attılar yolundan saptırmak için de Türk-İş e bağlı Haber- İş sendikası kullanılmak istendi. Ancak Haber-İş sendikasının ve PTT idarecilerinin engellemelerine rağmen işçiler, Nakliyat-İş te örgütlenmelerini ülke çapında geliştirmeye devam ediyor. M&T Reklam da direniş sürüyor M&T Reklam şirketinin Gebze de ve Düzce deki işletmelerinde çalışan işçiler işyerindeki sorunlarını çözebilmek ve haklarını alabilmek için birlikte hareket etmenin gerekliliğine inanarak örgütlenmeye başladılar. M&T Reklam a ait 2 fabrikada başlayan örgütlenme çalışmalarının sonucunda işçiler DİSK e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası nda örgütlendiler. Eylemde konuşan DİSK/Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, işyerindeki taşeron işçilerin ve kamu işçilerin uğradığı baskıları ve artan sömürüyü kabul etmediklerini, diğer sendikalarla birlikte ortak mücadele vereceklerini, hiç kimsenin çalışanların kişiliğine yönelik baskı yapamayacağını, performansa yönelik baskı yapamayacağını, hiç kimsenin gücü oranından fazlasına çalıştırılamayacağı ve bir kaç işçinin yapacağı işin bir işçiye yaptırılamayacağı belirti. PTT dağıtım merkezi çalışanı işçiler, bahçede ve pencerelerde eylemi izlerken alkış ve ıslıklarla destek verdiler. Açılan dövizlerde de baskı ve mobbing protesto edilirken, İşçiler PTT de baskılara son Bahçelievler PTT taşeron işçileri yalnız değildir! grevi ertelenen şişecam işçileri de vurgulanarak Şişe cam işçisi yalnız değildir sloganlarını attılar Sonrası malum; işçilerin örgütlenme hamlesine patron işten atmalarla karşılık verdi. Önce Düzce fabrikasından işten atmalar yaşandı, 2 gün aradan sonra da Gebze fabrikasında işten atmalar oldu. İşçilerin bu saldırıya cevabı direniş oldu. Her iki fabrikanın önünde direniş çadırları kuruldu. Bir taraftan işten atılan işçilerin işe iadesine çalışılırken diğer taraftan patronun sendikanın yetkisine karşı itirazı üzerine sendikanın yetkisinin hukuksal olarak da onanması için çabalanıyor. İşçilerin örgütlenme çabası karşısında patronun bu saldırganlığı bile işçilerin örgütlenmedeki haklılığı ve zorunluluğunu bir kez daha ortaya koyuyor. M&T Reklam patronu her iki fabrikada yaptığı konuşmalarda sendika girmesi durumunda bunu maddi olarak idare edecek gücünün olmadığını ve işyerlerini kapatacağını belirtiyor. Bunun koca bir yalan olduğunu belirtmeye bile gerek yok tabi ama konuşmadaki pervasızlığa değinmeden geçmek mümkün değil. Aslında diyor ki patron siz örgütsüz kalın, ben sizi daha rahat sömüreyim, daha fazla semireyim. Direnenler Her Zaman Kazanamaz, Ama Kazananlar Hep Sadece Direnenlerdir sloganıyla hareket eden Birleşik Metal-İş üyesi M&T Reklam işçileri patronun bu rahatını bozmakta kararlılar. Yağmur sonrası zarar gören çadırlarını daha büyütüp sağlamlaştırarak 40'lı günlerini geride bırakan direnişlerinde sonraki 40'lara da hazırız mesajını veriyorlar. M&T Reklam işçilerinin direniş çadırında ilk göze çarpan çocuklar oluyor. Alışıldığı gibi sadece anneler değil babalar da çocuklarını getirmiş direniş çadırına, burada öğrensinler, sonra kendileri de haklarını almak için mücadele edecekler ne de olsa diyorlar. İşçiler direnişlerine destek istemek için partileri gezmişler, her biri kendine yakın gördüğüne gitmiş. Gittiklerinde karşılanma şekilleri dahi hayal kırıklığı yaratmış tabii. Birçok işçi gülerek oy tercihlerini gözden geçirdiklerini belirtiyor. Birçoğu farklı görüşte olan işçilere sınıf mücadelesinin bir mevzisi olan direniş çadırı çatı olmuş, birleştirmiş. Direnişlerle, örgütlenmelerle bu çatıyı genişletmek ve sınıf mücadelesinde birleşerek patronların karşısına dikilmek işçi sınıfının tek çaresi çünkü. Patron yandaşı Çelik-İş Sendikası na karşı başlattıkları mücadeleyi 11 aydır devam ettiren Eku Fren işçilerinin TAYSAD dan başlayan ve Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze Şubesi önünde sonlanan yürüyüşünde de yerlerini alarak bir adım daha atıyor MT Reklam direnişçileri. M&T Reklam işçileri direniş çadırlarında dayanışma için beklendiklerini belirtiyorlar. Gebze de bulunan direniş çadırı için 500-T Otobüslerine bindiğinizde Şifa Mahallesi 2. Etapta Fi Yapı konutlarının önünde (Başkaya Durağı) inip geriye doğru yürürseniz ulaşıyorsunuz direniş çadırındaki sınıf kardeşlerimizin sohbetine, direnişin sıcaklığına.

5 Her yer Soma her yer direniş 15-16 Haziran ın yıldönümünde, maden ve 15-16 enerji işçileri Haziran ın başta yıldönümünde, Yatağan, Yeniköy maden ve Kemer- ve enerji burgaz işçileri olmak başta üzere Yatağan, 16 şehirde, Yeniköy taşeronluk ve Kemerburgaz özelleştirmenin olmak üzere kaldırılması 16 şehirde, istemiyle taşeronluk tam gün ve iş özelleştirmenin bıraktı. kaldırılması istemiyle tam gün iş bıraktı. İşçiler işyerleri önünde toplandılar, eylem ve İşçiler yürüyüş işyerleri yaptılar. önünde Bazı maden toplandılar, işçileri eylem Soma ve ve yürüyüş işçileri anısına yaptılar. yol Bazı keserek maden oturma işçileri eylemi Soma işçileri yaptılar. anısına yol keserek oturma eylemi yaptılar. DİSK 15 16 Haziran Direnişinin yıldönümünde DİSK Soma daydı. 15 16 Soma da Haziran yaşanan Direnişinin katliamı yıldönümünde protesto Soma daydı. için bir yürüyüş Soma da gerçekleştirdi. yaşanan katliamı Yürüyüşe protesto KESK için İzmir bir Şubeler yürüyüş Platformu da gerçekleştirdi. destek Yürüyüşe veririken KESK DİSK kortejinde ağırlıklı olarak Birleşik Metal İzmir İş, direnişteki Şubeler Dev Platformu da Sağlık üyesi destek işçiler, veririken DİSK DİSK Maden kortejinde Sen ve Somalı ağırlıklı maden olarak işçilerinin Birleşik katılımı Metal İş, vardı. direnişteki Eylemde Dev Devrimci Sağlık üyesi Proletarya işçiler, da DİSK yer aldı. Maden Sen ve Somalı maden işçilerinin katılımı vardı. Yürüyüşte Eylemde madenci Devrimci anıtı önünde Proletarya işçi da sınıfı yer mü- aldı. cadelesinde ve iş cinayetlerinde yaşamını yitiren- Yürüyüşte ler için saygı madenci duruşuda anıtı yapıldı. önünde işçi sınıfı mücadelesinde Soma da DİSK ten ve iş son- cinayetlerinde ra Türk-İş e bağlı yaşamını enerji yitirenler ve maden için sendikaları saygı duruşuda da bugün bir yapıldı. kitlesel Soma da bir yürüyüş DİSK ten ve mit- sonra Türk-İş e ing gerçekleştirdiler. bağlı enerji ve Yatağan maden işçilerinin sendikaları Ankara da bugün bir Türk-İş kitlesel bir Genel yürüyüş Merkez ve binasını miting Soma gerçekleştirdiler. pankartlarıyla Yatağan işgal etmesinin işçilerinin Ankara da baskısıyla Türk-İş güç Genel bela aldığı Merkez Soma da binasını Soma miting pankartlarıyla kararı, İş işgal cinayetlerine, etmesinin özelleştirmeye, baskısıyla Türk-İş talana, güç bela soyguna aldığı hayır! Soma da başlığını miting taşıyordu. kararı, İş cinayetlerine, özelleştirmeye, talana, soyguna hayır! başlığını taşıyordu. Miting için Soma ya giden işçi otobüslerinin Miting Soma polis için Soma ya tarafından giden durdurularak, işçi otobüslerinin işçilerin Soma tek tek polis videoya tarafından kaydedilmesi durdurularak, işçilerin işçilerin tepkisini tek çekti. tek İşçiler videoya yürüyüş kaydedilmesi boyunca işçilerin özelleştirme tepkisini Şişecam grevi birkez daha ertelendi Trakya ve Mersin de 3'er, Eskişehir de 1, Bursa Yenişehir de 2, Gebze de 1 olmak üzere toplamda 10 fabrikada 5.800 cam işçisini kapsayan grev 20 Haziran dan itibaren başlamıştı. 20 Haziran dan itibaren süren cam işçilerinin grevi 8.gününde sermaye hükümeti tarafından erteleme adı altında yasaklandı. Bakanlar Kurulu nun 25 Haziran tarihinde aldığı ve 27 Haziran tarihli Resmi Gazete de yayımlanan kararına göre Şişecam Grevi hakkında 60 gün süreyle erteleme kararı çıkarıldı. Gerekçe olarak genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu belirtildi. Cam işçileri bu durumla ilk defa karşılaşmıyorlar. Daha önce de 2001, 2003 ve 2004 yıllarında Bakanlar Kurulu kararıyla cam işçilerinin grevleri yasaklanmıştı. Grev süresi boyunca işçilerle patron arasında depodaki malların çıkarılmasıyla ilgili kıran kırana bir mücadele yaşandı. Jandarma sürekli işçileri fabrikadan uzaklaştırmaya kalkmış işçilerin kararlı tutumuyla geri adım atmamıştı. İşyerlerinde mal tespiti yapılmış, bir ölçüde patronun grev kırıcılığının önüne geçilmişti. Ama işte grev krıcılığında nöbet değişimi yapıldı ve devlet fiili olarak grevi yasaklamış oldu. Buna karşın Kristal-İş e bağlı işçiler Türkiye nin her yerinde AKP önüne giderek tepkilerini dile getirme kararı aldı. Grev yasağına karşı Eskişehir, Mersin, Lüleburgaz, Çayırova fabrikalarındaki cam işçileri, yol kesme ve AKP İlçe binalarına yürüyüş eylemleri yaptı. Mersin eyleminde poliş işçilere saldırdı, işçilerin militan karşı koyuşu üzerine arbede yaşandı. Grevin yasaklanması karşısında Kristal İş sendikasının yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; AKP hükümetinin bu hukuksuz, keyfi ve grev düşmanı kararını şiddetle protesto ediyoruz. Hükümet bu kararıyla demokrasiye ve sendikal haklara zerre kadar saygı duymadığını ortaya koymuştur. Türkiye grev yasaklı ve işçilerin hak arayamadığı bir ülkedir. 12 Eylül ürünü yasalarda yer alan ve AKP tarafından 2012 de yeniden yasalaştırılan grev erteleme mekanizması aslında bir grev yasaklama aracıdır. Grev erteleme mekanizması ILO tarafından şiddetle kaldırılmasını ve değiştirilmesi istenmiştir. Pencere ve otomobil camı, çay ve su bardağı ile meşrubat şişesi üreten fabrikalarda uygulanan grevin milli güvenlik ve genel sağlığı bozucu olduğunu iddia etmek akılla, mantıkla, hukukla ve bilimle bağdaşmaz. AKP hükümetinin bu kararının temel nedeninin başta Şişecam olmak üzere sermaye gruplarından gelen talepler olduğunu ve genel sağlık ve milli güvenlik gerekçesinin sadece bahane olduğu biliyoruz. Minareyi çalanlar kılıf hazırlamıştır. Soma da işçilerin sağlığını koruyamayıp 301 işçinin ölümüne sebep olanların genel sağlık gerekçesiyle işçilerin grevini ertelemesi nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.hükümetin bu kararından sonra Türkiye de grev hakkından söz etmek mümkün değildir. AKP hükümeti bunu ilk kez yapmıyor. 2003 ve 2004 yıllarında da iki kez grevimizi ertelemişlerdi. Hükümet etkili grevlere tahammül edemiyor. Hükümet grevleri ya erteliyor ya da kırıyor. Bu hükümet döneminde etkili hiçbir grev uygulanamamıştır. Başta cam ve lastik olmak üzere büyük ve etkili grevler ertelenmiş veya Çaykur ve THY de olduğu gibi etkisiz hale getirilmiştir. Hükümetin işverenler lehine konuya müdahale etmesi ve işçinin tek mücadele aracı olan grevi ortadan kaldırması, işçiye karşı sermayeden yana saf tutmak anlamına gelmektedir. Sendikamızla masada müzakere etmek yerine hükümetin ve 12 Eylül ürünü yasaların arkasına saklanan Şişecam a şunu hatırlatmak isteriz ki: O fabrikalarda grevimizi ertelettiğiniz hükümet üyeleri değil cam işçileri çalışacak. Zorbalıkla iş barışı sağlayacağınızı düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Cam işçisi birlik ve disiplin içinde haklarını aramaya devam edecektir. Gerek toplu sözleşme taleplerimiz ve gerekse grev sırasında hukuksuz bir biçimde işten atılan üyemiz Tamer Balcı nın işine dönmesi için cam işçisi bütün gücünü kullanacaktır. ve taşeronluğa karşı sloganlar attılar. Yürüyüş çekti. kolunun İşçiler önünde yürüyüş Türk-İş boyunca bürokratları, özelleştirme Türk-İş ve flamaları taşeronluğa ve Türk karşı bayrakların sloganlar pankart attılar. Yürüyüş ve dövi- kolunun zlerini perdelemesine önünde Türk-İş tepki bürokratları, gösteren işçiler, Türk-İş flamaları Türk-İş istifa, ve Türk Türk-İş bayrakların yürüyüşümüzden pankart ve dövizlerini sloganları perdelemesine atarak, öne Somalı tepki gösteren maden işçiler, işçilerinin Türk-İş isimlerinin istifa, yazılı Türk-İş olduğu yürüyüşümüzden pankartın ve siyah çık ba- sloganları retli işçilerin atarak, geçmesini öne Somalı sağladılar. maden Madenci işçilerinin anıtı isimlerinin önünde oturma yazılı eylemi olduğu başlatan pankartın işçiler, ve siyah Türk- baretli İş patronlarını işçilerin geçmesini protesto etmeye sağladılar. devam Madenci ettiler. anıtı önünde Kaymakamlık oturma önünde eylemi toplanan başlatan işçiler, kürsüde Türk- İş sendika patronlarını patronlarının protesto değil etmeye maden devam işçisi ettiler. aileler- Kaymakamlık inin çıkmasını önünde istediler. toplanan Her yer işçiler, Soma, kürsüde her sendika yer Yatağan, patronlarının Türk-İş değil istifa, maden Türk-İş işçisi göreve, ailelerinin genel çıkmasını greve sloganlarını istediler. Her attılar. yer Soma, her yer Yatağan, Türk-İş istifa, Türk-İş göreve, genel greve Maden-İş sloganlarını Soma şube attılar. başkanına ve kağıttan çık okuduğu rutin metne kızan Soma maden işçileri Maden-İş alandan ayrıldılar. Soma şube Her başkanına hangi bir ve eylem kağıttan kararı ve okuduğu programının rutin açıklanmamasına metne kızan Soma öfkelenen maden işçileri enerji alandan ve diğer maden ayrıldılar. işçileri Her hangi de hızla bir miting eylem alanından kararı ve programının ayrılmaya başladılar. açıklanmamasına öfkelenen enerji ve diğer maden işçileri de hızla miting alanından ayrılmaya Türk-İş in başladılar.türk-iş in mitingin tamamlandığını mitingin tamamlandığını açıklamasının ardından açıklamasının bazı maden ardından işçileri, bazı AKP maden ilçe binasının işçileri, önüne AKP ilçe gelerek binasının baretlerini önüne yere gelerek baretlerini bıraktılar. Yatağan yere bıraktılar. işçilerinin Yatağan AKP ye işçilerinin yürüyüş AKP ye başlatması yürüyüş üzerine başlatması polis işçilere üzerine saldırdı. polis Arbed- işçilere saldırdı. ede yaralanan Arbedede bir işçi yaralanan hastaneye bir kaldırıldı. işçi hastaneye kaldırıldı. Bu karara karşı sessiz kalmayacağız. DİSK de grev yasağı ile yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi. Her fırsatta 12 Eylül darbecilerini yargının huzuruna çıkarmakla övünen AKP hükümeti ve antidemokratik dönemin ürünü olan sendikal mevzuatı değiştirmek ile övünen Çalışma Bakanı bir kez daha kendilerini tekzip etmiştir. Darbeciler yargılansa da fikirleri iktidardadır. Cam işçisinin kazanması, ülkenin dört bir yanında, farklı farklı sektörlerde yükselen direnişlere/grevlere moral verecektir. İşçi sınıfının hafızası olduğu kadar sermayenin de hafızası vardır. 1966 büyük Paşabahçe grevinin işçi sınıfı dayanışmasını nasıl yükselttiği, işçi sınıfının mücadelesinde yeni bir dönemi başlatan işaret fişeklerinden biri olduğu bilinmektedir. Bugün cam işçisinin haklı mücadelesini hukuk dışı yollarla, baskıyla, zorbalıkla engellemeye çalışanlar bilmelidir ki karşılarında sadece 5800 cam işçisini ve ailelerini değil bütün bir işçi sınıfının dayanışması bulacaklardır. İşçi sınıfının en önemli silahlarından birisi olan grev hakkına dönük Şişemcamdaki bu saldırı tüm işçi sınıfına yapılmış olarak kabul edilerek genel grev genel direniş ile cevaplanmalıydı. Bu şekilde verilecek bir karşılık ile hem patronları hem de onların hükümetlerini bu kadar rahat hareket etmekten alıkoyacaktır.

6 Nestle işçisinden eylem Nestle fabrikasında çalışan 900 işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde fabrika yönetimiyle uzlaşma sağlayamayan Hak-İş e bağlı Öz Gıda İş Sendikası na üye işçiler eyleme başladı. Fabrika önünde toplanan 100'ü aşkın işçi sendikanın Bursa Şube Başkanı Yalçın Kaya ile tartıştı. İşçilerin taleplerini gözardı eden sözleşmenin imzalanmasıyla aynı saatlerde de fabrika yönetimi, öncü ve duyarlı işçilerden 35 ini soruşturma gerekçesiyle ücretsiz izne çıkardı. Bunu patron ile sendika yönetimi işbirliğiyle gerçekleştirilecek işçi kıyımına hazırlık olarak değerlendiren işçiler fabrika önünde direnişe başladılar. 35 arkadaşlarının telefonla yapılan bildirimle 7 Temmuz a kadar idari izne çıkarıldığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade eden işçiler, sendika yönetimini suçladı. İşçiler, sendika yönetiminin 6 aydır devam eden toplu sözleşmeyi dün kendilerine rağmen imzaladığını, bu sırada da 35 işçinin ücretsiz izne ayrıldığını belirttiler. İşçiler sendika yöneticilerinin tepkilerine karşılık yapacak bir şeyleri olmadığını söylediklerini ifade ediyorlar. İşten atılan işçilerin taslağın arkasında duran öncü işçiler olduğunu, tam bir ayıklamanın yapıldığını vurguluyorlar. Öz Gıda-İş yönetimi tarafından yapılan açıklamada ise Nestle yönetimiyle ortak gelecek anlayışıyla hareket ederek enflasyonun çok üzerinde rekor zam elde ederek tarihi bir anlaşmaya imza atıldığı iddia edildi. Okmeydanı işçisinin onurlu mücadelesi sürüyor Soma faciasının gerçekleşmesinin ardından sendikalar ve konfederasyonlarının çağrısı ile iş bırakma eylemine katılan Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastanesi işçileri bu eylemler nedeniyle 22 Mayıs ta işten çıkarılmıştı. İşten çıkarma saldırısı karşısında sekizide DİSK Dev Sağlık-İş Sendikası işyeri temsilcisi olan taşeron sağlık işçilerinin cevabı direniş oldu. Hastane önünde 23 Mayıs günü başlattıkları direniş sürüyor. 12 Haziran Perşembe günü Okmeydanı taşeron sağlık işçilerine İşçi Meclisi ve Sınıfsız adına ziyaret gerçekleştirildi. İşçilerin bulunduğu Okmeydanı Hastanesi önüne yürüyüş gerçekleştirerek giden İşçi Meclisi ve Sınıfsız okurları Taşeron sisteminizi yıkacağız ozaliti açarak Kahrolsun ücretli kölelik düzeni, İşten atılmalar yasaklansın, Taşeron demek ölüm demektir, İnsanca yaşam sosyalizmde sloganlarıyla işçilerin yanına ulaştı. İşçiler alkışlarla ve Yaşasın sınıf dayanışması sloganlarıyla İşçi Meclisi ve Sınıfsız okurlarını karşıladı. Sohbet ettiğimiz işçiler bu işten atma saldırısına karşı Soma da ki katliama sessiz kalmadığımız için işten atılmış olmak bizim için onurdur. İleride Soma katliamı sırasında ne yaptınız sorusuna göğsümüzü gererek verebilecek bir cevabımız var. diyorlar. İşçiler hergün mesai giriş çıkışları ve her öğlen arası gerçekleşen toplu eylemlerle hastane yönetimi bu hukuksuz ve gayri vicdani uygulamadan vazgeçmeye çağrılıyor. Dev Sağlıl İş temsilcileri Okmeydanı Hastanesi nde geçmişte de benzer işten atma uygulamaları ile karşılaştıklarını her ikisinde de sürdürülen direnişlerin kazanımla sonuçlandığını hatırlatarak sendika olarak yine aynı iradeyi ortaya koyduklarını belirtiyorlar. İşçileri direnişlerinde KESK bağlı SES üyesi kamu işçileri başta olmak üzere hastanede çalışan işçiler ve tabiblerde yalnız bırakmıyor. Direnişçi işçiler Hastane yönetimi ile görüşmelerin devam ettiğini bir sonuç alıncaya kadar direnişlerinin süreceğini belirtirken direnişimizin seyrini yapılan görüşmelerin durumu belirleyecek diyorlar. Taşeron sağlık işçileri direnişe Okmeydanı Hastanesi nin girişinde devam ediyorlar ve her türlü dayanışmanın direnişi güçlendirici olacağını belirityorlar.

7 Hasta tutsaklara özgürlük yürüyüşü İnsan Hakları Derneği hasta tutsaklara özgürlük talebiyle Ankara ya yürüyüşl gerçekleştirdi. Ankara da Adalet Bakanlığı önünde son bulacak program çerçevesinde Sincan F Tipi Hapishanesi önünde bir eylem gerçekleştirildi. İHD İstanbul şubesi sırayla Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi, Metris Cezaevi, Ümraniye Cezaevi, Gebze Kapalı Kadın Cezaevi ve Kandıra F Tipi Cezaevi ne uğrayarak Ankara ya geldi. İstanbul ve Ankara İHD şubelerinin buluşmasıyla saat 19:00'da Sincan Cezaevi önüne bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşte Kürtçe ve Türkçe olarak İçerde, dışarda hücreleri parçala sloganlarının yanında Hasta tutsaklara özgürlük, Tecrit öldürür, dayanışma yaşatır ve Yaşasın devrimci dayanışma sloganları yükseldi. Hasta tutsaklarının isimlerinin yazılı olduğu pankartlar ve resimleri taşınırken slogan sesleri cezaevi içine kadar duyuruldu. Cezaevi önüne gelindikten sonra burada bir basın açıklaması gerçekleştirildi. İHD nin hasta tutsakların mücadelesinin peşinde olduğu vurgulandıktan sonra yaşama hakkının gaspına karşı sessiz kalınmayacağı söylendi. Basın açıklaması metninin bir kısmı ise şöyle: Türkiye, hapishanaler konusunda karanlık bir geçmişe sahiptir ve her geçen gün bu karanlık daha da artmaktadır. Cezaevlerinde neredeyse dünü aratacak inanılmaz insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Yarın daha iyi olabilir umudumuz ise bugünkü uygulamalar nedeniyle hızla tükenmektedir. İHD Cezaevleri Komisyonu nun Meclise, Adalet Bakanlığı na sunacağı raporda, hapishanelerinde tespit ettiğimiz 232'si ağır durumda 631 hasta mahpus vardır. Adalet Bakanlığı nın açıkladığı verilere göre 2010 yılında 252, 2011 yılında 268, 2012 yılında 260 mahpus hapishanelerde yaşamını yitirdi. Yani, Türkiye hapishanelerinden her hafta beş tabut çıkmaktadır. F tipi hapishanelerindeki tecride dayalı koşullar tutuklu ve hükümlülerin ruh ve beden bütünlüklerini tehdit etmektedir. Daha sonra İHD nin hasta tutsaklar konusundaki yasal düzenleme ve konunun insani boyutuyla ilgili talepleri sıralandıktan sonra açıklama Merhamet değil, vicdan değil, insaf değil, lütuf değil, yaşam hakkını istiyoruz sözleriyle son buldu. Eylem bitirilirken hasta tutsakların mücadelesine destek vermeye çağrıda bulunuldu. Eyleme İHD üyeleri ve hasta tutsakların yakınlarının yanı sıra birçok kişi ve kurum da destek verdi. On binler LGBTİ Onur yürüyüşü ünde buluştu Haziran Direnişi boyunca LGBTİ hareketinin canlı, güçlü ve militan mücadelesini de göz önüne alan devlet Taksim Meydanı nı ablukaya alarak, İstiklal Caddesi nin meydana çıkan tarafına etten duvar örerek, Taksim yasağını sürdürdü. Bu sene 22.si düzenlenen LGBTİ Onur Haftası sonunda 12.si yapılan Onur Yürüyüşü Fransız Konsolosluğu önünde saat 17.00'da bir araya gelen kitle Tünel e doğru yürüş gerçekleştirdi. Yaklaşık iki saat süren eylemde anneler grubun önünde yürüyerek, Benim çocuğum trans, Annenim, yanındayım ve Koşulsuz sevgi mümkün yazılı dövizler taşıdı. Eylem boyunca Her yer Taksim her yer direniş, Bu daha başlangıç mücadeleye devam, Nerdesin aşkım; buradayım aşkım, Homofobik devlet yıkacağız elbet sloganları atıldı. Eyleme İşçi Meclisi ve Sınıfsız okurları da katılım sağladı. Eylem saat 19.30 civarında okunan basın açıklamasıyla son buldu. Basın açıklmasında; 2013 yazında zaman ve mekan tüm anlamını yitirmişti zira kısacık bir aya bir ömür, küçücük bir parka bir dünya sığdırmıştık. Ufkumuzun ne kadar dar, çemberimizin ne kadar geniş olduğunu farketmiştik. 2013 Onur Haftası başladığında temamız Direniş ti, tüm hayatımız direnişti, hala da öyle Hepimiz birer direnişçiydik çünkü onurlu bir yaşam sürmenin yolu direnmekten geçiyordu. 2013 İstanbul LGBTİ Onur Yürüyüşü sona erdiğinde, bir daha hiç yalnız hissetmeyeceğimizi biliyorduk. İstiklal Caddesi ni gökkuşağı renkleriyle kaplayan onbinlerce kişi, biricik ve birklikte, öfkeli ve neşeli, tüm insanlığı kuşatan, özellikle yaşadığımız topraklarda son yıllarda daha da saldırganlaşan, adına ahlak denilen, normal denilen, namus denilen baskı araçlarının gölgesinde kalmamak için hep birlikte bağırdık. Örgütlü mücadelemizin 22.yılında temas etmenin anlamı değişmişti, artık dokunmak her zamankinden daha vazgeçilmezdi. Birbirimize dayanışmayla, şefkatle, aşkla dokunduk. Birbirimizin gözyaşını sildik, karnını doyurduk, arkadaşlarımızın yasını tuttuk. Birbirimiz için sustuk, konuştuk, bağırdık. Bizi birbirimizden koparan, izole eden bu şehirde, kendimize benzeyen insanları bulmaya çalışarak geçirdiğimiz tüm o zamanı nasıl da boşa harcadığımızı gördük. Çünkü benzemeyenlerin yan yanalığıydı bazen en özgürleştirici olan. Bu deneyimin ardından 2014 senesinde 22 senelik örgütlü mücadelemizin kazanımlarını meydanlarda görebiliyoruz. Ancak nefret tohumunun nasıl da rahat ekildiğini, hızla yeşerdiğini yıllardır biliyoruz. Buna karşı, homofobik transfobik şiddet ile mücadelemiz devam ediyor. Çok değil bundan bir yıl once anayasa yazım sürecinde AKP hükümetinin LGBTİ gerçekliğine yaklaşımını hep beraber gördük. Demokratikleşme adı altında sunulan ayrımcılık yasasında LGBTİ leri görmezden gelmesi ise hepimizin malumu. Bugün hala yaşam hakkımız başta olmak üzere barınma ve çalışma gibi temel insan haklarımız güvenceye kavuşturulmuyor. AKP hükümetinin LGBTİ varoluşları tanımaması, hedefi olduğumuz nefret suçlarının teşviki anlamına geliyor. Oysa bugün bir kez daha gösterdik ki bizler artık bir avuç olmaktan çıkıp kapanan gözlere, tıkanan kulaklara inat kalabalık bir haykırışa dönüştük. Şiddeti ve baskıyı nasıl da kahkaha ve dayanışmayla, el ele ve kol kola yendiğimizi akılda tutarak temas ediyoruz, yansak da dokunuyoruz. Suya sabuna dokunmamızı istemiyorlar, oysa biz biliyoruz ki bu pisliği temizleyecek su da sabun da biziz. Tartışacak onlarca meselemiz var ancak işbirliği yapabileceklerimiz onlardan çok daha fazla.yıkmamız gereken bir zorbalık düzeni, kurmamız gereken yepyeni bir dünya var. Artık uzak durmanın değil, temas etmenin zamanı! sözlerine yer verildi.

8 8 9 Yaşasın işçilerin birliği, Lice de iki Kürt göstericinin gayet kasıtlı ve hedefli olarak öldürülmesi, Okmeydanı nda biri Cemevinde duran Alevi taşeron işçi, diğeri sokaktan geçen engelli bir emekçinin polis tarafından öldürülmesi, ve burjuva devletin kitle direnişleri ve sokak hareketlerine karşı şiddet dozu giderek artan müsadere ve bastırma cevvaliyeti ile birlikte düşündüldüğünde en genel biçimiyle şunu gösterir: Neoliberal kapitalist, fiili ve güce dayalı sermaye birikim ve rejim biçiminin kitlelerde yarattığı hoşnutsuzluk ve tepki birikimi ve direniş deneyimlerinde bir dönüşüme yol açmaya başlamıştır. Direnişlerin, sokak mücadelelerinin toplumsal zemini genişlemiş, daha inatçı, daha fiili, daha inisiyatifli bir karakter kazanmaya başlamıştır. Daha keskinleşmiş çelişkiler ve daha yaygın hoşnutsuzluk birikimi zemininde ortaya çıkan bu tür her daha inatçı, fiili ve kitlesel direniş inisiyatifleri, eskisine göre daha fazla toplumsal destek ve dayanışma yaratabilmekte, ve doğrudan ya da dolaylı olarak benzer direnişleri esinlemekte, bir yol açmaktadır. Fiili kitle eylem ve direnişlerinde bir yaygınlaşma, inatçılaşma, yığınsallaşma, daha fiili ve savaşımcı bir karakter kazanma zemin ve eğilimi kendini göstermektedir. Burjuva mali oligarşik rejimi en çok endişenlendiren konulardan biri, tam da bu zeminde, temel dayanaklarından olan baskı aygıtı ve yasaklama güç ve otoritesinin, artma eğilimi gösteren bu tür kitle direnişleriyle çiğnenmesi, çizilmesi ve yıpranması; kitlelerin en azından belli kesimlerinde bu tür fiili eylem ve direniş biçimlerinin meşrulaşmaya başlamasıdır. Burjuva mali oligarşik devletin bir bütün olarak kitlelerin ve sokakların vidalarını olabildiğince yeniden sıkıştırma cevvaliyetinin en genel plandaki nedeni budur. Bu politikanın amacı yalnız tekil eylem ve direnişleri etkisizleştirmek veya tecrit ve lokalize etmek değil, aynı zamanda daha geniş bir zemine sahip kitlelerin fiili direniş ve sokak inisiyatifini olabildiğince geriletip daraltmak ve daha sıkı düzen kontrolü altına almak, baskı ve yasaklara dayalı yasa-düzen otoritesini yeniden tesis edebilmektir. Dünyada ve Türkiye de tarihsel değişimin doğrultusu, küresel neoliberal kapitalizm ve rejim biçimleri koşullarında uzun süredir devam eden maçın tek kale olmaktan çıkmaya; kitlelerin direnç katsayısının ve neoliberal çalışma, halkların fiili ve tam hak eşitliği! yaşam, yönetilme koşullarını eylem ve direnişlerle eleştirmeye başlamasının artmasıdır. Tahammülsüzlük, asıl bu tarihsel dönüşüm eğiliminin belirginleşmeye ve en geriye sıkıştırılmış sınırlarını zorlamaya başlamasınadır. Kitle hareketlerinin biraz güç toplayıp farklılaşmaya başladığı, bir yükseliş ve yaygınlaşma eğiliminin de işaretlerini verdiği süreçte, burjuva mali oligarşik baskı aygıtlarının daha fazla öne çıkması ve şiddet dozunu artırmaya başlaması, sınıfsal-toplumsal mücadelelerin tarihsel yasasıdır. Neoliberal kapitalizm ve rejim biçiminin esneme katsayı zaten daha düşüktür. Süregiden küresel kriz ve durgunluk, kızışan rekabet ve hız, sürtünme katsayısı artan sürdürülebilirlik koşullarında; keza. Neoliberal muhafazakar devlet baskıları ve saldırganlığında, AKP Hükümeti kuşkusuz rolünü oynamaktadır. Ancak solda yaygın dar anti-akp ciliğin ve parlamentarist hayallerin halen anlamamak becerisini gösterdiği, neoliberal muhafazakar rejimin burjuva mali oligarşik, küresel-sınıfsal temeli ve dayanaklarıdır. Kapitalist gelişme düzeyi ve bölge merkezleri olarak Türkiye nin bulunduğu kategoride, hatta sınıfsal-toplumsal güç dengeleri itibarıyla neoliberal burjuva demokrasisinin bir gömlek daha ileri olduğu söylenebilecek ülkelere bakılabilir. AKP Hükümetini bir dönem boyunca sert biçimde eleştirir ve sıkıştırır görünen burjuva mali oligarşik kesimlerin büyük bölümü bir dizi kirli pazarlık sonucu uzlaşmıştır. ABD mali oligarşisi, Koç ve TÜSİAD ın belli kesimleri, CHP, AKP ile anlaşmalı olarak tahliye edilen Ergonekoncuların bazı kesimleri, İP çetesi, AKP muhalifi görünen burjuva medya bunlar arasındadır. Bu kirli pazarlık ve uzlaşma, 30 Mart seçimlerinden ziyade, Ukrayna krizinin ABD ve AB nin Türkiye ye ihtiyacını artırması, Suriye, Irak, İran, Kıbrıs ve Kürdistan gibi kritik konularda yeni durum ve dengelere geçiş çerçevesindedir. ABD ve Türk burjuva devletinin İstanbul da Suriye için ortak operasyon merkezi kurduğu, Koç-Erdoğan uzlaşmasının Güney Kürdistan enerji kaynaklarından payı içerdiği, gibi enformasyonlar medyanın satır aralarına bile yansımıştır. Tüsiad başkanının istifası da, Sütaş direnişi kadar değişen iç denge ve pazarlıkların bir sonucu olsa gerektir. Burjuva mali oligarşik güç odakları arasında kirli pazarlık ve uzlaşmaların iç yüzünün ayrıntıları önümüzdeki süreçte aydınlanacaktır. Ancak bugün için açık olan bu güçlerin AKP den istedikleri bir dizi şeyi aldıkları ve Türkiye nin bölgesel yatırım, koordinasyon ve stabilizasyon merkezi olması doğrultusunda en azından bir süre daha AKP ile birlikte yürümeye ve desteklemeye devam edecekleridir. Bir dönem AKP ye karşı sert eleştiri bombardımanı yapan bir kısım medya nın bu eleştirilerini iyice yumaşatıp geri çekmesinden de bunu görmek mümkündür. Sözkonusu kapitalist güçler, Kürt halkına karşı açılan ırkçı-şovenist-linçci kampanyayı desteklemek için acele etmekle kalmamaktadır. Bir dönem anti-akpci, barışçıl ve parlamentarist sınırlar içinde AKP yi terbiye etmek amacıyla hayırhah bir destek verir göründükleri Gezi ye, sokak eylemleri ve hareketine karşı da giderek tavır almakta, geleneksel terör örgütleri, marjinal gruplar, yakıp yıkanlar tarzı devlet ağzına geri dönmektedir. AKP nin Kürt halkına karşı yine bir bayrak meselesi üzerinden açtığı ırkçı-şovenist linç kampanyasının, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde MHP nin, CHP nin ulusalcı kesimlerinin, ulusalcı-faşistlerin desteğini alma çabasıyla açıklamaya çalışanlar vardır. AKP nin attığı her adımda kendi pozisyonunu koruma ve güçlendirmeyi gözettiği doğrudur. Ancak burjuva mali oligarşik iktidar blok veya dengelerini, salt seçimlerle açıklamak ve seçimlere bağlamak, iflah olmaz bir parlamentarist budalalığın ifadesidir. Soma katliamından, işçi cinayetlerinden, taşeronluk sisteminden, neoliberal despotik çalışma rejiminden olduğu gibi, Kürt halkına karşı saldırganlık ve şovenizmden tüm kapitalist güçler aynı ölçüde sorumludur. Aralarında bir dizi konuda çekişme ve güç mücadeleleri olan kapitalist mali oligarşik güç odaklarının iş bir işçi sınıfı, iki kürt sorununa gelince farklarının incelip iç içe geçmesi, oldukça karakteristiktir. Bugün de sınıf bilinçli işçilerin, Gezicilerin, Kürt emekçi halkının öncelikle görmesi gereken bu sınıf durumudur. Karşıdaki gücün, AKP ile sınırlı olmadığı gibi onun da dayanmaya devam ettiği burjuva mali oligarşik sınıf gücü olduğudur. Ancak bu görüldüğünde, Gezici olduğu iddiasındaki ulusalcı ve liberal reformistlerin anti-akpcilik adına ABD, AB, Koç, Aziz Yıldırım, CHP ye varana kadar AKP dışındaki herkesten medet uman ve sokağı seçimlere endeksleyenlere karşı net tutum almak ve ileriye doğru ayrışmak mümkün olur. Ulusal sorun, hele ki Türkiye siyasetinde ağır çeken biçimiyle, sınıfsal ayrım ve çelişkilerin turnusol kağıtlarından biridir. İşçi sınıfının burjuva, küçük burjuva her türlü ezen ulusçu hakimiyet ve ayrıcalık politika ve akımlarından, yanısıra neoliberal reformist çözüm beklentilerinden ayrıştığı, her türlü açık ya da inceltilmiş şovenizm ve saldırganlığa karşı net bir tutum almak ve savaşmakla kalmayıp işçilerin birliği, halkların fiili hak eşitliği mücadelesini sosyalist devrimci demokrasi ekseninden yürüttüğü bir duruş yönü ilkeseldir. Kürt sorununda neoliberal reformist müzakare süreci, Kürt halkını eskisi gibi yönetemez hale gelmiş küresel mali oligarşinin ve Türkiye tekelci burjuvazisinin ağırlıklı kesiminin politikasıdır. Kürdistan a AB mali oligarşisinin yerel özerklik şartı nı da içeren, Kürdistan da kapitalizmin gelişiminin hızlandırılması, emek yoğun yatırımların bölgeye kaydırılması ve Türkiye nin Çin i olması, neoliberal kapitalist bölgesel entegrasyon ve yüksek karlı yatırım ve ticaretin geliştirilmesi, uluslar arası enerji ve nakil jeo-stratejisinin geliştirilmesi, Türkiye nin küresel tekelci kapitalizm ve mali oligarşisinin bölgesel yatırım ve organizasyon merkezi olması, tekelci kapitalist bölge gücü ve hegemonyası, ve kuşkusuz Kürdistan daki silahlı güç ve direnişin, Kürt halkının serhıldan ve direniş geleneğinin tasfiye edilerek neoliberal kapitalist rejime soğurulmasını öngören bu politika, neoliberal project of democracy nin karakteristiğidir ve öncelikle küresel mali oligarşi ve Türkiye tekelci burjuvazisinin çıkarınadır. Bir dizi farka ve Kürt hareketi içindeki bazı iç eğilim farklılıklarına karşın Kürt burjuvazisinin çıkarı da bu politikadadır. Sermayenin günümüzdeki birikimi, üst düzeyde yoğunlaşması ve merkezileşmeyi sağlayacak biçimde merkezi çekirdeği güçlendirirken, sermayenin daha geniş temellerde ve birçok yön ve kanaldan birikimine uygun bir ekonomik, siyasal, idari yapı örgütlenmesine gitmektedir. Bazı mega kentlerin, bazı ülkelerin küresel ve bölgesel merkezler olarak ortaya çıkması da bunun bir parçasıdır, bölgesel ve yerel ekonomik, siyasal ve idari yapıların oluşturulması, belediyelerin yeniden konumlandırılması da. Yerel yönetimler yasasının değişimi de. PKK nn -bazan federatif yönde genişleterek- istediği özerkliği sadece Kuzey Kürdistan değil genel bir idari yapı değişikliği olarak formüle etmesinin dayanağı da budur. (KDÖ Mücadele Platformu ndan) Türkiye burjuvazisi ve devletinin, kimi adımlarını atmakla birlikte, bir dizi nedenle bu geçişi yapamaması, zaten, Kürt sorununu birinci dereceden içeren ancak onunla da sınırlı olmayan, rejim ve devlet krizinin bir yönüdür. İkincisi rejimin değişen biçim ve yapısına karşın, burjuvazinin önceki rejim biçim ve yapısını tam olarak atmaması, bir dizi yönünü koruması veya başka biçimlerde pekiştirmeye çalışması da burjuvazinin çıkarınadır. Üçüncüsü, günümüz neoliberal kapitalizm ve rejim koşullarında, neoliberal burjuva demokrasisi doğrultusunda en zorunlu görünen en geri ve güdük değişimlerin bile, çok daha yavaş, olabildiğince sündürerek ve uzun sürelere yayarak, çok daha tedrici, çok daha az kararlı ve korkak, rejimin ve devletin temel kurumlarını ve baskı aygıtlarını olabildiğince kayırıp tahkim ederek yürütülmesi de burjuvazinin daha çok işine gelir. Çünkü bu değişimlerin, kitlelerin ve ezilen kesimlerin enerjisini, inisiyatifini ve gücünü artırmasından çekinir. Ve bu değişimleri kitlelerin ve Kürt halkının enerjisini, inisiyatifini, gücünü ve istemlerini olabildiğince kırıp tasfiye ederek, masederek, teslim alarak yapmak ister. Ne demokratik özerklik ne Öcalan ın anarkoliberal reformist teorileri ne BDP nin yerel seçim sürecinde daha sık dile getirdiği öz yönetim söylemleri bunun karşılığı olmasa da Kürt halkının kendini yönetebilme özlemi ortadan kalkmış değildir. Fiili Rojova modelinin basınç ve esiniyle birlikte Türk burjuva devletini korkutan asıl budur. Neoliberal burjuvazi Kürt sorununda neoliberal demokratik reformlar aslen kendi çıkarına da olsa, Kürt halkının enerjisini ve demokratik özlemlerini artırma riski taşıyan en geri ve güdük reform düzenlemeleri konusunda bile aşırı temkinli ve tereddütlü, ittire kaktıra atmak zorunda kaldığı her adımda da yüzü geriye dönüktür. Dördüncüsü, neoliberal reformlar, tanımı gereği, önceki dönemlerin sosyal ve demokratik reformlarından farklıdır. Olabildiğince; net tanımlı kolektif hak ve özgürlükleri tanımamaya, kısmi, bireysel, uygulamada büsbütün kuşa çevrilecek veya fiilen kullanılması olanaksızlaştırılacak ya da yalnız burjuva ve orta sınıfların, parası olanın yararlanabileceği, veya yararlanabilmek için çok büyük tavizlerin şart koşulduğu, dahası asıl burjuvazinin çıkarları ve devletin bekası ile koşullu ve her hak kırıntısının sermaye için daha büyük hak ve devlet egemenliğini büyütecek düzenlemelerin içine gömüldüğü reformlardır! İş sağlığı ve güvenliği düzenlemesine veya madenlerin ve taşeronluğun iyileştirilmesi adı altında yapılmak istenen düzenlemelere, ya da istihdamı kolaylaştırmak adı altındaki ulusal istihdam paketlerine bakılabilir. Bu yüzden bir yandan Öcalan ve PKK ile barış müzakeresini neredeyse 1.5 yıldır sıfır noktasında tutarken diğer yandan Kürdistan ı baştan aşağıya kalekollar, askeri duvarlar, hendekler, askeri harekat ve sevkiyatı kolaylaştıracak askeri yollar ile adeta Filistin benzeri bir yarı açık askeri hapishaneye çevirmesi şaşırtıcı değildir. PKK nin neoliberal reformist müzakere sürecine tek taraflı olarak bağımlı hale gelmesi, dayatılan en geri adımları alel acele ve tek taraflı olarak atması ve en geri bekleyiş hali, AKP Hükümeti ve devletin de elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan çok rahatlatmakla kalmamış, büsbütün pervasızlaştırmıştır. BDP, Paris katliamına, Medeni nin kalekol protestosunda öldürülmesine, sınırda Kürt sivillerin ve çocukların vurulmasına, Rojova da Türk devletinin parmağının ve desteğinin olduğu Kürt katliamlarına, binlerce KCK davası tutsağı varken Veli Küçük gibi Kürt halkının azılı faşist kontracı katillerinin serbest bırakılmasına, ve sayısız başka pervasızlığa karşın yerel seçim sürecinde müzakere ve barış süreci sayesinde artık cenaze gelmiyor, operasyon olmuyor tarzı propaganda yapma cüreti gösterebilmiştir! Komünistler olarak neoliberal reformist müzakere sürecini savunmayız, ama hadi diyelim ki yapıyorsunuz, neoliberal reformun zaten en geri ve güdük düzeyde olabilecek kısmi demokratik haklar için bile, aktif kitlesel ve savaşımsal yaptırım gücünün olması gerektiğini her Kürt bilir. Bu tür müzakere süreçleri savaşımla iç içe, kesinti ve sıçramalarla, diyalektik tarzda yürütülür. Ya da en geri düzeyden vaadedilen veya istenenin asgarisi bile hayal olur. Kürt siyasal hareketinin son dönemde izlediği tamamen müzakeresiz müzakereye ve seçimlere endeksli politika ise, ne yazık ki, olabileceklerin içinde en gerisi, en edilgeni, en politikasız olanıdır. PKK; Lice katliamından sonra, Öcalan ne açıklama yaparsa yapsın topyekun direniş tarzı bir çağrı ve değerlendirme yaptı. PKK, 30 Mart seçimleri öncesinde de müzakere diye bir şey zaten yok, çözümsüzlük dayatılıyor, AKP muhatap olmaktan çıkmıştır tarzı açıklamalar yapmış, ancak seçim sonuçları ve Öcalan ın müzakerenin yasal çerçevesi üzerine çalışıyoruz, önemli gelişmeler olabilir açıklamaları üzerine pek bir değişim olmamıştı. Bununla birlikte, Roboski ve gerillanın elinde tuttuğu stratejik Gire Rej tepesine doğru mütecaviz askeri yol yapımı nedeniyle Kürt köylülerin kitlesel inatçı direnişi ve HPG gerillalarının da bir askerin öldüğü 2 askerin yaralandığı bir askeri aracın tahrip edildiği savunma savaşımından itibaren, PKK kendini biraz daha fazla hissettirmeye başlayan bir direnç hattına geçişin de işaretlerini vermişti. Lice ise Roboski gibi kalekol ve askeri harekat yollarına karşı bir dizi direnişle birlikte, neoliberal müzakere sürecinden bu yana, 1 yıldan fazla süredir, Kürt halkının en önemli dire-