Çağdaş Öztürk. - şiirler - Yayın Tarihi: 24.9.2009. Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Sevda Altunsoy. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Muzaffer Asiltürk. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Buse Akbulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Numan İstanbul. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

ISBN :

Sevgili dostum, Can dostum,

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

1) Aşağıdaki atasözlerinden hangisi gerçek anlamlıdır?

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Azrail in Bir Adama Bakması

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

YALÇIN ÖZDOĞAN. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3

Anlamı. Temel Bilgiler 1

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

Cemil Kara. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Nafiz Diba. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Çiğdem Başar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ŞAHISLAR: Anne:Zişan, Baba:Orhan, Abla:Fehiman, Abla:Güzin, Abi:Osman, Küçük Kardeş:Fikret

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Sabuhi Rahimov. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

1) O, bu işin. Yukarıdaki cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa zor bir işi başarmak anlamına gelir?

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

Firuze Keleş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Ünite 01: Arapçada Kelime ve Cümle Çeşitleri

Sevda Üzerine Mektup

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Zengin Adam, Fakir Adam

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

Günaydın, Bana şiir yazdırtan o parmaklar. ( ) M. Mehtap Türk

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

İsimlere eklendiğinde onları yüklem yapan; çekimli fiillere eklendiğinde onları birleşik zamanlı yapan i- fiiline denir.

Agape Kutsal Kitap - God's Love Letter Scriptures

Uğur Akkaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından farklıdır?

Hakan Gökbaş. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI. Nİsan AYI BÜLTENİ. Sevgİ Kİlİmlerİmİz

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU PAPATYALAR SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

Hikaye uzak bir Arap Alevi köyünde geçer. Ararsanız bambaşka versiyonlarını da bulabilirsiniz, hem Arapça hem Türkçe.

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Herkes Birisi Herhangi Biri Hiç Kimse

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

GÜZEL SÖZLER. (Derleyen; Veyis Susam) * Ne kadar çok olsa koyunun sürüsü, Ona yeter imiş kasabın birisi. * Alçak, ölmeden önce, birkaç kere ölür.

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Transkript:

- şiirler - Yayın Tarihi: 24.9.2009 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir.

(1955-) Balıkesir iline 25 km mesafedeki Gökçeyazı Beldesinde 1955 yılında doğdu.o günlerin nufus kayıtları pek de güvenilir olmadığından,her ne kadar 19.10.1955 doğumlu görünse de, o annesine göre 'Oraklarda kırklı' dır.ilkokulu doğduğu beldede tamamlayan şair,sırasıyla parasız yatılı olarak Balıkesir Lisesi'ni,sonra Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Fakültesi'ni tamamlamış; ardından aynı üniversitede İş İdaresi mastırı yapmıştır. Evli ve bir kız çocuğu babası olan şair,ilk yıllarda bir kaç iş değiştirmiş; sonradan ülkenin en saygın kuruluşlarından birinde mühendis olarak işe başlamıştır.yaklaşık 21 yıldır aynı kuruluşta muhtelif kademelerde görev alan şair,bugün itibariyle çalıştığı kuruluş bünyesindeki şirketlerden birinde genel müdür olarak görevini sürdürmektedir. Çocukluk günlerine kadar uzanan şiir okuma ve yazma sevgisi halen aktif olarak kalbini işgal etmeye devam etmektedir.

(1.) Şiir Önsöz, Başlıyorum 'Esirgeyen ve Bağışlayan Allah ın Adıyla' Sen de öyle yap ve oku yazılanları ağız tadıyla!

Ti den Gerçekler, (İstikamet mühimdir ama) At gözlükleriyle bakarsa insandan da at olur. (Zirveye çıkmaktan zordur kalmak) Kıç üstü ağaçtan düşen maazallah sakat olur! (Başkasına ait olanın üzerinden) Fırsatçılık yapanlar gün gelir fırsat olur. (Mühim değil kaç kişi oldukları) Yapılan yanlış ise sanma ki ruhsat olur. Ne kadar kendini insan sansa İnsanın ölümü arpadansa O attır! Bunu anlatabilmek bile sanattır!

Aba Altından Sopa, Ben de öyle sanmıştım önce Aldanmışım! Meğer adam eşeğin tekiymiş!

Abartılmış Alınganlıklar A ile başlayan şiirlerin olduğu açılış sayfasına bakıp, Şair beğenmek yok öyle! Hep Z ile başlayan şiirler yazacağım bundan böyle; En kötü şair ben olacağım yakında. Kimsecikler bakmayacak şiirlerime artık Yani, mahrum kalacaklar koca şairden ben gibi! Yoksa her yeni şiiri en başa gelecek şekilde mi adlandırsam? Millete yazık değil mi? Bıçak; Kesmeye yarayan bir araçtır aslında, Daha güzel durur kınında Kesebileceği insan varsa yakınında! Yalandan kim ölmüş? sorusunun cevabını artık biliyorsun Sana hep yalan söylüyorum; Yalandan hastalanıyorum, Yalandan da öleceğim galiba bu gidişle! Fındık da kırılmıyor ki on eksik dişle! Darağacı; Allah bitirmesin bir daha Sevmem bu ağacı Meyvesi ölmüş insandır zira! Müslüman erdemliler dört fazla Yahudi erdemlilerden İsa Aleyhisselam hak peygamber ise de Hıristiyanlık hak din değil, buradan da belli, Onlarda ne varlığı belli, ne sayısı, kaç kişi erdemli? Kırılıp bana, kimse demesin elli! Afyon; Yol kavşağında bir şehir sayılır Kaç kişi gelir bilmiyorum! Transit yolcu mu hepsi? İlaçlık afyon yetişirdi Amerikan yasağı öncesi. Bugün 23 Nisan, Neşe doluyor insan Boşaltan birini bulursan ve boşsan! Boşuna taşmasın derler de koymazlar sonra Boşuna nasıl taşar diyorsan: Vallahi ben de bilmiyorum Yalanım varsa iki gözüm aksın! Kör olayım; öyle mi? Pışık!

Abbas Yolcu, Enteresan bir ilan: Gübrelik Ucuz Adam! GittiGidiyor. com da satılan, Yok mu alan? Ama sağcı ama solcu Mühim değil. Abbas yolcu! Yerli yapım hikâyesi şöyle: Hiçbir şeyi kalmayınca Satılık ve baba yadigârı olan; Kirasını üç ay almayınca Kapının önüne koymuş onu Madam. Kendini ondan satıyor adam! İçindekine bakmıyor ya nasıl olsa kimse Güzel giyinmiş, zira mühim olan elbise. (Hoca nın kürke yemek yedirmesi! Ah! Keşke hayatı herkes Hoca kadar bilse!) Gerçek şu ki: Aşkla başlar ömür ve aşkla biter Ne âşık oldu adam, ne âşık olundu; Dedi, Yeter! Toprağa gübre olayım bir yerde Üstümde bir gün kırmızı bir gül biter de Alıp sevdiğine verir bir fakir delikanlı Anlatırım belki aşkı Adamı alan ne eder?

Açı Farkları, Gülü mü dikenli yaratmış, Dikenler arasında gül mü yaratmış? Aynı soru Farklı bakış... Her sarhoş âşık, Her âşık sarhoş mu? Yarısı boş bardak Yarısı dolu bardaktan boş mu? Aynı güneşe bakan elma ile biber Yeşiller. Hangisi daha tatlı? Elmanın acısı var mı? Adı Yaşar Soyadı Uzunyaşar Kan kanseri olsa Yaşar mı? Allah diyen başkasına tapar mı? Seven sevdiğine böyle yapar mı?

Açıkça Söylemek Bazı Şeyleri! Engin Noyan dan duydum: Yol açık. Yola çık! Baş açık- bağır açık Açık-saçık, Başa çık. Sonra, seni baş yapanlara Bağır açık açık! Ben de her şeyi etmesem kendime keder! Şöyle açıklanabilir belki kader: Nereye gideceğini bilmeyen Yolun götürdüğü yere gider. Adam, dünyadan da ahretten de bihaber Cennete giden yola denk gelmiş! Ne haber? Adamdaki şansa bak birader! Elma, portakal, ayva, nar, Hindistan cevizi ya da ananas Neye benzetirlerse benzetsinler göğsündekini kadının, Ucundaki kızılcık ya da karaduttur alındığı yer tadının; Avuç tat almaktan anlamaz! Tövbe, tövbe! diyerek okunuyorsa bu sözlerimiz Korkmayın! Kör değilsiniz siz; Yorgan altındaydınız, karadutu görmemiş olabilirsiniz; Kızılcığı sevmiyorsunuzdur, Bilmem, belki de yanlış yerdedir diliniz! Tövbe Estağfurullah!

Açıklamalı Yemin Yorumları, Söylerken çok eminler; lakin Bozulmak için edilmiştir bazı yeminler; Öfkeyle edilmişlerdir, Pişmanlıkla, Bilmeyerek belki, Ummayarak, Mahsuscuktan da olabilir Üstüne gül koklamam Vallahi böyledir, Yeniden âşık olmak mı? Tövbe Billahi; İçtiğin sudan içmem; Geçtiğin yoldan geçmem; Odun kesmem kestiğin dağdan Donup ölecek olsam soğuktan; Girdiğin denize girmem; Nefes bile almam soluduğun havadan; Ölüyorum desen bir yudum su vermem Ve bunun gibi niceleri Kız oğlan kız kalamaz yeminlerdir. Öyle bakma yüzüme dik dik ey Yar! Bu söylediklerim başkaları için geçerlidir; Bizde laf ağızdan çıkar yemin etmesek de. Lafın özü, Erkek adamın yemin gibidir sözü; Ben sözümden ve yeminimden dönmem, Tallahi Ekmek Kuran çarpsın!

Adam Neden Asılmaz Bu Memlekette? Beni şeyimden asın! Şey hakkında fikri farklı olabilir herkesin! Boynum en az akla gelendi. Kesin

Adı Henüz Konmadı Bu Şirin; Saçmalamasıdır Şairin Bu sefer dedim ki kendi kendime: Hadi bakalım! Adam gibi ve anlaşılır ol biraz! Kıvırmadan dosdoğru, kırmadan ve kibarca yaz! (Sonra hatırlatın lütfen, mama almam lazım kedime!) Hanımefendiler, beyefendiler, (Açılış için bu kibarlık yeter! Zaten dün Porto ya üç bir yenildi Fener Gördüm, bazı Galatasaraylılar güldüler Gülene gülerler! Yok daha neler! Beşiktaşlıyken üzüldüm.) Karıncalar sizin bildiğiniz gibi değiller; Aç kalsınlar, kraliçe karıncayı bile yerler. (Özellikle erkekler.) Her iyi görünen şeyin arkasında Mutlaka olmasa da, vardır kötü niyetliler; (Niyet etmişlerse ellerinizi arkanızda bağlayın Ya da sağa sola sallayın ve sonra ağlayın. Davası olmaz böyle şeylerin!) Her bir inişin bir çıkışı olmaz her seferinde Mesela çok yaşlanmışsan (?) İndiğin yer kabirse, Uçakla birlikte pist dışında bir yere inmekteysen (İyi olur kelime-i Şahadet getirsen!) Adam yerine koydukların Travesti çıkabilir, dönme olabilir, erkek gibi kadın ya da Cinsiyetle adamlığı da bir birine karıştırma (Heykel gibi görünse de bugün, adam gibi adamdı Buda!) Yükselirken omuzlarına bastıklarınız Hak kazanır, size basar düşerken (Ayakları büyükse yandınız!) Ey evli barklı kadınlar! Korkmayınız! Kolunda Patek saati yoksa Arabasızsa veya arabası Murat sa Parası cebinden taşmıyorsa Ağzı da iyi laf yapmıyorsa Genç kızlar için de önem taşımaz kocanız. (Güle güle kullanınız!) Çok şey yazacağım daha ama okumazsınız Bu dosdoğru kısmıdır lafımın, umarım kırılmazsınız. (Aslında ben bir şey kırmadım. Kırıldıysanız kırılgansınız!) Ben oryantalde çok zayıftım zaten!

Af Buyurun! Herkesin talebi aynı, Doğru olmak Dürüst olmak Adam gibi adam olmak. Çok kolay sanki! Kadın gibi kadın olmak diye bir şey hiç yok, Onlar sütten çıkmış ak kaşık Anadan doğma masum ve temiz. Anadan doğma Durun be sözcükler Baştan çıkarmayın beni yine Çabalıyoruz işte Söyleyin siz Neyse istediğiniz Hata yaparsam Lütfen bildiriniz: Telefon numaram.

Ağrılar ve Eğriler, [İnternet çöktüğünde yazılan kısmı şiirin:] Öğretmensiz bilgiye erişimden bu yana Ayağı kayan kayana; Soran kalmadı bilip anlayana. Hapis bile yok gençliğe kıyana, Doyan aldırmıyor doymayana Hıyar diyorlar atasını sayana Bir birine koyan koyana Madalya takacaklar memleketi soyana. İhanet tanımı değişti vatana; Getirebilirsen sofrana Herkes zargana, herkes kofana; Takma bunları kafana! [Ne alaka kısmı:] Yemekteyiz. Tamam, etmeyelim nimete küfür; Format gereği olmayalım kâfir. [Ve aşkı için şöyle sesleniyor şair:] Kaç kez yer aldın fantezi ve düşlerimde bir bilsen, Savrulan hep sendin fırtınalarda gönlümde esen. Gözyaşı kanallarımı çalıştıran Sabahlara dek kıvrandıran Kramp olup mideme oturan Kalbimi durduran Yemeği unutturan Zihnimi dolduran Tenimde yanan Sendin sen. [Derin anlamlar taşıyan kısmı şiirin:] Belki de bendim öyle sanan.

Akıllıca Bir İtiraf, Bu deliler, En sonunda Beni de delirttiler; Treleyleylim

Aklı Başında Bir Adam, Aklı başında bir adama benziyordu ilk bakışta, (Aklı başka yerinde olanlara benzemiyordu) Şaştım! Başkalarına akıl veriyordu; Elleri aklıyla, cepleri para doluydu Anlaşılan aklını satıyordu. (Kılık kıyafetine bakılırsa, Yine de kendini satandan az kazanıyordu!) Kasabın elleri et, Balıkçının balık kokar; Akıl satana akılcı mı derler? Akılcının elleri ne kokar? (Bilemedim. Aklıma tüküreyim!) Bahşedilmiş üstünlüklerle yaşamaktansa Uğraşıp kavuşmak üstün gelebilir sana; Sen gelirken biz geri dönüyorduk derlerse Sakın şaşırma! (Gemlik misali, aniden deniz çıkabilir karşına) Henüz uçan bir şeyin yok senin kendine ait Tayyareler savaşmıştı Trablusgarp ta oysa. Boğaz, demirlemiş bir İngiliz uçak gemisinde Kraliçe ağırlar iki bin sekiz senesinde Polis boza pişirir kıyıdan protestocuların ensesinde! Aklı başında bir adama benziyordu Daha bizim uçağımız da yok uçak gemimiz de Ülke, yarışacaklarının 100 yıl gerisinde Diyordu. (Kendi kendine!)

Aklıma Klima Lazım! Kesip yemek yerine besledikleri hindilerini Sanki yedim! diye alıkoyup kendilerini Satıp kazandıkları ile cami yaptırdı birileri; Ve hep o hindilerdi her pazarın en irileri. (Ne saçma şey diyor içinizden kim/ileri Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz dir. İleri!) Kimleri unuttuğumu saymakla geçti günüm Kimsecikleri hatırlayamadım; üzgünüm. Ya hepsini tümden unutmuşum Ya da unuttum dediklerimi aklımda tutmuşum. (Karışık bulmuş olabilir bunu kim/ileri Biz sade de getiririz. Yakmayın gemileri!) Daha da sıcak olacak hava çok sıcak Bir gölge arıyor insan köşe bucak Hafif bir rüzgâr esiyor ama ılık mı ılık; İstanbul un her yanı deniz, yunuslar balık. (Hala güneye kaçmaya çalışıyor kim/ileri Kafadan kontaklar! Allah ın delileri!) Beyin salatası sever misiniz? Yanında karpuz var; yer misiniz?

Aklımı Seveyim! Atalar sözüdür bu dediğim; Ölümü gör! Önce batır iğneyi kendine Başkasıyım, bana çuvaldız! Sırayı karıştırmadıysan Vız gelir vız! Yanan can neye benzer biliyorsun zira. İşsiz güçsüz, Ya da işi bu olan bir yavuz hırsız Ağzında tatsız bir sakız Patlatarak Üstelik güpegündüz Duyurmadan kimselere Evlere Girse sessiz sessiz Korkusuz İyicene araştırıp her yanı telaşsız Çalıp çırpsa neyi varsa milletin Sırıtarak arsız arsız, Bu arada Ley ley lim türküler mırıldansa Sözsüz sazsız; Ne yapardınız? Ev benim değilse zerrece olmam rahatsız, Yan dairede oturmuyor zaten baldız; Şaşkınlık maskesi cepten yüze Ben Fransız! Bensem ebe, Sağın solum, önüm arkam söbe! Anladınız?

Alametler, Bir şirketin tepe yöneticisi Küçük şeylerle uğraşmamalıdır kendisi; Ondan sorulur zira şirketin felsefesi. Koşmamalıdır günlük işlerin peşinde, Kalıcı geleceğini biçimlendirmek için şirketin Projeler üretmeli, İnsana ait iyi şeyler görmelidir hatta düşünde. Patron adam, ayağına takılan taşı yürüyüşünde Küfretmeden kenara çekebilendir her seferinde. Herkese saygılıdır, Kibar ve ince davranışlıdır; Takipçisi olmak yerine modanın Moda olmalıdır giydikleri adamın. Dağları o yaratmamıştır; bilir Ve huzurunda eğilir Yalnızca gerçek Yaradan ın. Dolambaçlı yolları seçmez bir şey isterken İstenmeyecek bir şey de istemez açıkça söylerken. Patron adam, çalıştırdıklarını fark eder; Fark edildiğini bilir çalışan ve fark edeni sever. Patron, küçük düşürmez kimseyi, Utandırmaz; Kimselere saldırmaz Kızdırmaz. Hatayı teşvik etmez etmesine ama Der ki, Hatasız kul olmaz, Ders alıp hatamızdan haydi yeniden yapalım! Patron, ana-baba gibi ve dostane Bilir kişisel detayları Ve ilgilenir her biriyle, demeden Bana ne! Patron, makamının gücünü değil Çalıştırdıklarının gücünü kullanmayı sever Onlarla oturur, onlar ağlar, güler, yemek yer; Her zaman onlarla dosttur ve onları destekler. Açıktır kapısı, kulak ve yüreği hassas konulara Utanmadan, korkmadan konuşmayı aşılar onlara. Patron adam, kendisi yaparsa bir hata, farkedince Her zaman patron haklıdır demez varsa eğrisi Çalışanından özür dileyebilir kolayca. Hangi devirdeyiz be oğlum? İyi rüyaydı doğrusu!

Aldanmayın Bunlara! Tam da edilecek iken idam (Bir yerde okudum) diyor ki adam: Puta ya da hakka tapsın İster başka yola sapsın İnceldiği yerden kopsun Yeter ki bir kere öpsün! Arkası da gelir elbet Hayır desin naz da yapsın Neyim varsa onu çırpsın Üç beş kuruş para kapsın Yeter ki bir kere öpsün! Arkası da gelir elbet Gardiyan, Deneni duyan Diyor ki Vay anam vay! Uyan! Demek ki boşa öpmüyormuş millet bizi Bir yerlerimize dikmiş aslında gözü; Varsa anlayan. Hadi canım! Yok sanki milletin başka işi Muhallebi yerken kırdırma bize dişi!

Alınmaca Yok! Her yapılan güzel istediklerim yapılınca Mest oluyorum istediğim sözleri duyunca; Gerisi tutu kaka! Umarım basmayız bir yerde faka! Olanı değil sanılanı görenleri dürter felsefe Lakin kazandırmaz nafaka! Adamda bence yok hiç akıl Elden ayaktan düştü bak kıl, Su katıp hazır pişmiş aşa Hiç girilir mi bu yarışa? Böyle olmazdı alsa tedbir Hiç beğenmedim; puanım bir! Sen benim göz bebeğim değilsin Ciğerim, ağzımın çemeni Canımın içi hiç değil. Kulağımın kılları gibi büyütüyorum seni Başımın yanı başında Biliyorum, bu hiç şık değil, Olsun! Kafam karışık değil. Bana hikâye anlatmayı bırak! Akla da ihtiyacım yok, bilesin. Nerde tırak, orda bırak!, Canımdan da mı kıymetlisin? Babam senin babanı döver, Sen paradan ver haber! Gerisini salla gitsin! Ölmeye görsün kel ile kör Badem olsa neyse ne; şahin gibi görürdü olur göz, Adamın saçlarından beş melik ör! Sırf kendine inanana Kutsal değildir Mekke de Kâbe, Kudüs te Ağlama Duvarı, Efes te Meryem Ana; Her üçünün de kutsal olduğu bir inanış yok daha! Tuhaf gelmiyor mu sana? Burnum çok mu büyük? Laz bacanağım var ondandır

Alkışlar Bazı şeylerin çok olması Çok da anlamlandırmaz bazı şeyleri, Mesela Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız? En çok harfli sözcüğüydü gençliğimin, Uğruna şiirler yazıldığını görmedim. Oysa aşk Üç harf sadece. Su iki harf ve iki elementten oluşmaktaysa da Hayattır. Şak şak şak

Allah Mesut Etsin Ama Gürültü, bastı sokakları, diz boyu Açmışlar sonuna kadar teybi radyoyu Düğün var mahallemizde. Eskidendi 40 gün 40 gece düğünler Bu öyle olmaz da az uyuruz biz de.

Allahım, Başladığı bir an yoktur geçmişte varlığının Zamanı sen yarattın Sen, her şeyden önce ve hep vardın. Varlığının biteceği bir an yoktur gelecekte Gün gelir, zaman ölür ve biter elbette Sen, hep var olacak olansın. Sen kimseye muhtaç değilsin ama Muhtaç olunansın. Hiçbir şeye hiç bir anlamda benzemezsin Ortağın, vekilin yoktur, Sen birsin. Dirisin Bilirsin İşitirsin Görürsün Söylersin; Ne istersen dilersin Her şeye yeter gücün Yaratıcı olan yalnız Sensin.

Altıncı Tat, Mutlaka olacak olanı bilmek lazım: Oldu; İçen öldü, açan öldü, kaçan öldü, uçan öldü Ne kaldı? Acı, ekşi, tuzlu, tatlı ve etli Yaşam boyunca aldığımız tatlardır; İster yaya ister atlı Evin olsa iki katlı Altıncı bir tat var ki dostlarım Belki hepsinden de tatlı: Her nefis ölümü tadacaktır Varlık, Ondan başkası için, yalandır Nefis, yaratılmış olandır Kaçış yok! Dene istersen

Âmin Denecek Beddualar, Gözü doymayıp yetim hakkı yiyenin Hakka batıl karaya aktır diyenin Hiç utanmadan hayvan kürkü giyenin Zürriyeti kesilsin yolu kurusun! Aslını inkâr edip yüz çevirenin Ekip dikmeden kesip çam devirenin Doğru yoldan koparıp yol evirenin Bağı bostanı yansın gülü kurusun! Savaşmayı barışa tercih edenin Cahil cühela ardı sıra gidenin Zulüm için güçlenen azan bedenin Eğilip bükülerek beli kurusun! Cinsiyeti türünden önce görenin Kendi çıkarı için dini yoranın Daha iyi yarına karşı duranın Söyleyemez şekilde dili kurusun! Zevki için iffeti yana itenin Kendisi için vatan bile satanın Ölçü ve tartıya hile katanın Kar kapısı olacak malı kurusun! Kibrinden yakınına varılmayanın İşine adam gibi sarılmayanın Allah düşmanlarına darılmayanın Böbürle oturduğu dalı kurusun! Kendini herkeslerden üstün bilenin Dua almak yerine ahlar alanın İbadeti alaya alıp gülenin Köyü ilçesi yansın ili kurusun!

Ana Kedi Kuyruksuz Pamuk Dört pamukçuk dört memende Annelik gururunun türküsü mırıltıların; Düşündüm de benim güzel kedim İkizi olmalı insanın Belki çok ileride Tek memeli olursa kadın Tek çocuğa o zaman tamam derim...

Anakara lılara Ufak Bir Hatırlatma, Beğenir seçeriz; Değişirler, gününü bekleriz. Sistem gereğidir böyle yapmamız, Yoksa değiliz biz keriz! Kıyıda köşede olan şeylerin günü gelir Kim bilir, çok kıymete binebilir; Merkezde olanlarsa hep kıymetlidir. İçine girmemek şartıyla, soba yakını ısıtır; Kömür gibi, içine girersen yanarsın Soba, yananı değil yakanı ısıtır. Başkent olmaktan düşmeye görsün Ankara Geleceği çok kara. Ankaralılar! Kurtlar bile gelse iktidara Yemek verin onlara; Ki başkenti taşıma fırsatı doğmasın çakallara Yanarsınız sonra Valla!

Anamur da Yağmur Yer Anamur, Mevsim başka yerlerde sonbahar Belki sonbahar sonu, Yaz bitmedi henüz buralarda Sonbahara hala bir ay var! Benim çok canımı yakıyorsa da Romatizmalarıma mı yağıyor nedir? Rahmet olduğunu bu yağmurun Biliyorum; Dereler biraz kızılımsı akacak Kokusunu yere dökmüş olacak ıhlamurun Toprak, yağmurla karışık ıhlamur kokacak; Biliyorum. Sen, yağmurda ilk ıslanan toprak kokusunu İğdeyi Ihlamuru Ne çok severdin değil mi? Muz tarlalarına iğde, ıhlamur dikmiştin de gülmüştü herkes Görememişlerdi gözlerinin coşkusunu İlk iğde çiçekleri açtığında. Sen şimdi bir ıhlamur ağacı gölgesindesin Eminim senden geliyor Ihlamurun iğdeye de benzer kokusu O kokuyu yere indiriyor yağmur Ben çok yalnız ve şanssızım ama Ne şanslı kadınsın sen doğrusu! Kendini hatırlatmasını iyi biliyorsun. Özlüyor muyum seni? Onu mu soruyorsun? Hayır! Her taraf seninle dolu Bir sen yoksun! Zor anlıyorsun! Değil mi? Ben hala Anamur da yaşıyorum; Anamur da bir yağmur Bende bu romatizma Bahçelerde iğde ve ıhlamurlar Olmayan bir sen Hepimiz bir arada Buna da yaşamak diyorlar ya; şaşıyorum!

Anlaşılır Gibi Değilsin Kadınım, Yemin manyağı yaptın be sen beni! Çıkan yeminleri (Ağzımdan, dan, dan dan dan) Toplasam, Üst üste koysam Yüksek olurdu Kaf dağından. (Biliyorum;... olan yere arkamı koydun hemen, Şartlandığından.) Buna rağmen tek korkum Ölüp gideceğim seni inandıramadan. Galiba, aşırı sevmek sevilmeyi zor kılıyor, Seni seviyorum ların hepsi yalan oluyor: Yemin üstüne yemin Yeminin bini bir para Bedava! İlahi, Yalan olsa söylediklerim Çarpılacağım Vallahi!

Anlaşılmasın Diye Yazılmıştır Bu Şiir, İlerlemek kolay değildir; Onun içindir ki Arpa Boyu bir ilerleme ölçeğidir. Arpa, farklı topraklarda farklı uzar Bu, boydaki kesinliği bozar İlerleme görecelik kazanır böylece. Yoksa metre ne güne duruyor! Ölçülebilen şeyleri tartışmak yanlıştır; Bence si olmaz böyle şeylerin. Boyu kaç metre, ağırlığı ne kadar Kızgınlığın, nefretin ya da sevginin? Beni çok derinden yaraladın dersin ya hani Söyle! Yaran ne kadar derin? Bu derinliği nasıl sığdırdı içine için senin? Bir arpa boyu yol alamayacağınız kısmı şiirin: Az gittim uz gittim Iz gittin oz gittin Ez gitti iz gitti Üz gittik öz gittik Siz ve onlara kalmadı bir şey Sesli harfler bitti!

Annendir Bu Şiirin Asıl Kahramanı, Hiç deneme yavrum! Yorma kendini, Biliyorum daha henüz hiç söylemediklerini. Seni bu halde görünce (Delikanlı bir kız; bağrı, yandığı için açık) Paylaşmak istedim (seninle ve cümle âlemle),ki Aynı yerlerdeydim yaşından iki fazla yıl önce, Tıpkı senin şimdi hissettiklerin gibiydi hislerim Duygularım öylesine güzeldi ki mest vaziyetteydim. Öyle ki; sanki Aklıma gelenler başka kimsenin hiç aklına gelmemişti, Bildiklerimi henüz kimse bilmemişti; Ölmeye hazırdım bir yar uğruna O güne dek kimse yâri için ölmemişti; Kimse sevdiğini benim gibi söyleyememişti daha Belli ki kimse benim gibi sevmemişti! Yaşın kadar yıl önce sen doğdun Nurdun Güzeldin. Kurdele bağlanacak kadar gürdü siyah saçların, Pembecik yanakların; Masumiyetle kaplanmış suratın, Sevgi fışkırıyordu gözlerinden. Korktum sana tutulmaktan Bundan sonra hep seni sevmekten, Sadece seni sevmekten korktum. Annen aldığında kucağına Sandım ki senden başkasını sarmaz bir daha bağrına. Sonra gördüm ki Daha çok sevmeye yetecek kadar büyüyordu sevgi. Hiç deneme yavrum! Boşuna tüketme nefesini, Senin geçeceğin yollar arkamda kalalı çok yıl oldu; (Çok fırın ekmek yemek diyebilirler sana bunun için). Bil diye söylüyorum yavrum! İnan diye değil (İnanmak, yaşamayı gerektirmez bazen) Korkulacak yanı hiç olmamıştır aşkın İnsanlık tarihi boyunca korkan da olmamıştır zaten. Hiç anlatmayı deneme yavrum! Kalem yazmaz; Aşk, bu ak kâğıda sığmaz. Yaşa! Doya doya yaşa bulmuşken. Ne kadar da yakışıklı sevdiğin, bu kadarı da olmaz! Değil mi? Aşkın gözü kör diyenlere aldırma sen! Âşık olmayanlar kördür yavrum. Senin yaşından iki fazla yıldır biliyorum aşkın güzelliğini, (Bir yıl, annenin inanmamak bahanesiyle fazladan hediyesi) Sen daha yeni tanışıyorsun aşkla, acemi çaylak! İnanmazsan sor annene, İnanmıyormuş gibi davran her denene! demezse namerdim!

Söylemek istediklerin var, biliyorum. Sevene söz yetmez, diyecekleri hiç bitmez, Seninkiler de bitmesin diliyorum; En güzel sözüdür dünyanın Seni seviyorum. Yolun açık ve sevgi dolu olsun yavrum!

Annesi Çık ortaya! Odanın kapısını da kilitlemişsin, Ayrı düştük düşmesine ama Sebeplerimiz çok farklı; Şöyle ki, Ben gidip geldim Sen geldin ve gittin Bir zaman uyuşmazlığı Eylem tersliği bizimkisi. Eğer burası bizim yerimiz ise Yalnız ve bekleyen benim; Yok değil ise: Karıştırdım Salağım Özür dilerim! Gene bir yerlerde seni beklettim. Azimliyim Peşindeyim Nasıl olsa çıkarsın yan odadan Senin kapalı yer korkun yok muydu? Haberin olsun Minik bir fare girdi kapının altından!

Ara Durağa Geçiş, Ecel nedendir bilinmez Lakin gelmeden ölünmez Burda ebedi kalınmaz Göçe niyetli durmalı. Cepsiz kefendir aldığın Gelmez senle dost bildiğin Yalnız başına kaldığın Kabre günahsız varmalı. Kabir bir ara duraktır Artta kalana ıraktır Kabir hayatı gerçektir İnsan bilerek girmeli İman edip de ölenler Orda onlardır gülenler Hesap sormaya gelenler Kolay sorular sormalı Talep suç değil herhalde?

Aram Hep Bozuk Seninle, Sen ki Aslı ile Aslı, Kerem le Kerem; Verem ettin beni verem! Bu ne iki yüzlülük muhterem? (Değilse, çattık iki cinsliye Veyahut bir zır deliye!) Gel dedikçe hep mazeret Diyor ki Gelemirem!. Türkü söylirem: Pazara gel ki görem! Hep beklirem

Aramızdaki Fark, Güneş, Elinde olmadan, iradesi dışında Dost, düşman, akraba, kardeş Kimi bulursa karşısında Işık ve enerji verir onlara. Her yana yayılır verdikleri Tanımlayıcı dedikleri Hiçbir şeyi dikkate almaz; parlar Japon a da Çinli ye de Türk veya Amerikalıya da. Biz ise sevgimizi Sadece bizi Sevenlere bile vermekten korkarız. Varken vermek Seçtiğine vermek Kolay şeylerdir. Er o kişidir, hatun o kişidir ki Yok iken de ve seçmeden verebilir.

Asıl Sınav Bu, Asıl Sınav Bu, (İhtiyacımızdan fazlasını fakirlere verdikçe) İstediğimizden daha çoğunu verdi Rabbim, (Verdiklerini bizim sanıp sahiplendikçe) İstediğimizden daha çoğunu yine verdi Rabbim; Birinde kemendi-ilahi geçti boynumuza ve O na yaklaştık Birinde dünyanın peşine düştük ve O ndan uzaklaştık. Verende hiç değişiklik olmadı; O vericidir ilelebet Nimet veya musibet alıcıya ait bir tanımdır elbet.

Âşıkınım Ey Mah Yüzlü, Geldi geçti lale devri, bahar her yıl daha hızlı; Bir güzel ki beli eğri, o da yürür nazlı nazlı. Başa kakar her sözümü, açtırmaz bana gözümü Herkes içinde yüzümü, kara eyler sazlı sözlü. Kara der hep ak olana, dost olabilir yılana Pek de üzülmez ölene, ruhu sanki iki fazlı. Aşktan bilmez meşkten bilmez, çağırırsın senle gelmez Edeceğinden de kalmaz, yaşar herkeslerden hızlı. Bağa baksa bal olurmuş, yanımdayken el olurmuş Her bir kalbe yol bulurmuş; sessiz sessiz, gizli gizli. Gül güzeldir; bazı yerde, sokar başı türlü derde Bülbül ile hep seherde olur imiş senli bizli. Rüzgâr eser yeller eser, herkes gibi o da düşer Dönüp sonra bana küser, olma dedim sanki özlü. Ondan yana yakınsam da, karşı tavır takınsam da Zaman zaman sıkılsam da, âşıkınım ey mah yüzlü. Bir kere gül ki yüzüme, yazayım seni özüme Perde insin ki gözüme, olmayayım ben aç gözlü.

Aşk Alametleri, Aşk, sokakta karşıma çıksa tanımam! Ne yaşamışlığım var ne tanımışlığım. Bir Allah ın kulu da hayrına Girip koluma Çay ısmarla şurada da anlatayım Demedi daha bana! Adlarını duydum bir kaçının Ferhat ın, Şirin in, Zühre nin Tahir in De ki Mecnun ile Leyla nın; Bir de Dizelerini okudum aşktan söz eden nice şairin; Bunlardı aşk hakkında tek bildiğim. Çok sevdim dediğim (:SEN) Ağaçlara adını kazıdığım (:SEN) Görmediğimde öldüğümü sandığım (:SEN) Sayıklayıp adını ateşlerde yandığım (:SEN) Hasretiyle gözyaşlarımı tutamadığım (:SEN) Aklımdan çıkarıp atamadığım (:SEN) Unutamadığım (:SEN) Kanımın kaynadığı (:SEN) Görünce yüreğimin dışarıya fırladığı (:SEN) Kim oldu hayatımda diye baktığımda geriye (SEN) dolu, senden oluşan tek elemanlı bir küme! Aşk, sokakta karşıma çıksa tanımam! Ne yaşamışlığım var ne tanımışlığım. Aşk alameti mi bu saydıklarım? Şaşırdım. BEN benim burada, SEN ise karım Hala Yalandan kim ölmüş? diyor; duyuyorum

Aşk Her Şeyle Anlatılabilirmiş Seni çok sevdiğimden Bilmeni istediğim çok şeylerden Bazılarını yazıyorum; Ömrü üç şey tüketir: Sıkıntı, öfke ve kibir. Hele şu sonuncusu var ya Öyle berbat bir şeydir Ki, kibirli bir insan ölse Dar olur kabir Zor olur mahşer İnsan Sırat tan düşer Yanar maazallah Cehennem de. Hepsinden kurtulmak lazımdır bir an önce. Bu hallerden her hangi birisi belirince Sümme Maza? diye sorun kendinize. Yani, Sonra ne olacak? diye sorun. Ne olacak? Ölüm gülüm Ölüm; Sıkıntı, öfke ve kibir de korkar ölümden; Öyle berbat bir şeydir bu ölüm! Ya da Büyük öğretmendir. Tersi üç şey Neşe, muhabbet ve tevazu Ömrü bereketli kılar. Hele şu ortadaki var ya Öyle güzel bir şeydir Ki, muhabbet ehli bir insan gelse Ortalık dost kaynar Şölen olur, aş pişer, herkes oynar O hal ile ölse insan Sırat ı hızlı geçer Onun olur Cennet te köşkler. Hepsine kavuşmak lazımdır bir an önce Bu hallerden her hangi birisi belirince Şükür edin halinize. Neşe, muhabbet ve tevazu şükürle artar Öylesine hoş bir şeydir bu şükür! Ya da Çok cömerttir. Oku istersen.

Aşk Nereye Sığar ki Şiirde Kalıp Olsun? -Eskiden dibine kadar bakardım baksa -Sitemlerin dikenler olur batardı oysa -Gece yakılan türküyü birisi duysa Davetkâr değil gözlerin eskisi kadar Kırmıyor artık sözlerin vermiyor keder Hem beni hem de kendini eyledin heder Yaşam denilen bu oyun sürüyor canım. -Teneşir paklar dediler bunu yakında -Herkese düşman idim yüreğim kinde -Senden başka kimsecik yok idi bende Hatırla nasıl azmıştım ben de kırkımda Yanımda yoksan olurdum hep bunalımda Ne sen ne de senden eser kaldı aklımda Yaşam ağını habire örüyor canım. -Aşk denilen tatlı acı eğer ki buysa -Yeridir cümle âşıklar nefsine uysa -Geceyi yakan türküyü birisi duysa Bu da gelir geçer hele duralım dedim Rüyayı şer değil hayra yoralım dedim Başına bu hal gelene soralım dedim Gördüm herkeste taptaze duruyor canım. Doğru değil diyor isen yalansa bunlar Yatsı çoktan geçti neden yanıyor mumlar? Kül ateşin kalıntısı yananlar anlar Hala yandığımı Allah görüyor canım. Birisi, sana hasret ölüyor yeryüzünün bir köşesinde Yatağının tahtaları kırık, şarabı kalmamış şişesinde.

Aşk Tarifi, Bir harf noksan olsaydı iş kolaydı, anlayacaksınız: Dibi delik mataranda su olduğunu sanarak Kızgın kumların üstünde bir çölde yürürken yalınayak Bir de kör gözlü çöl akrebinin üstüne basmaktır aşk. Yandığına mı yansan hem susuzluktan hem ayaktan- Zehirlendiğine mi yansan -akrepten ve güneşten - Ölsen de dönemezsin gerçekten ve ateşten- Sevgili ileridedir hep, belki de uzaklaşmakta an be an

Aşk, İnsanı Öğretmen Bile Yapabilir Ne başkasına yor bu şiiri ne de içindeki şeytanı dinle! Bu şiire seninle başlıyorum, finali de seninle. Kulak verin bu sese! O, ki günahtan korunmuşken, günde söyledi yetmiş istiğfar Tövbe etmek yüzde yüz gereklidir herkese. Arkadaşlar! Tövbe, umulur ki nasip olur her kula, Ben bir hata yaptım demekle başlar; Pişman olarak kabullenerek çıkılır yola. Başkaları da aynı hatalara düşmesin diye Hatayla övünülmez ve o hata övülmez kimseye. Boyun büküktür, gözlerden akmaktadır yaşlar; İnsan, benzer hatalardan nefret etmeye başlar. Aynı hatayı, inatla, bir daha yapmamaktır amaç Sürekli aranmaktadır bu amaca uygun bir araç. Son şartıdır tövbenin Rabbini bağışlayıcı bilmek Tövbenin kabul edileceğinden, aftan umutlu olmak. Ben de O Resul ün kendisinden cesaret alarak Tövbe ettim her şeyden bu sıraya sadık kalarak. Hayatımda tek tövbe etmediğim şey Seninle olmak tır desem? Es Gözlerinde bir sevinç pırıltısı bir anlık Es Şüpheli bakışlar; içinde olmasa da pişmanlık. Yoksa ona da mı tövbe etsem? Sıddık lıkta sorguya yoktur hiç yer. Olsun! Cezasını çekmeye razıyım. Boş ver!

Aşka Övgüler Yağdırmam Ben, Aşka (Akıllının aklını alan Korkağı cesur kılan Uykudan alıkoyan Yemekten kesen Ciğer yakan Yuva yıkan Kan döken Gözü kör Nefesi dar eden) Övgüler yağdırmam pek çokları gibi; Güzel olabilir mi hiç insanı üzen bir şey? Anlamadığım şu ki Neden Hep ondan söz eder keman, saz ve ney? Ve hep ona dair Sözlerin peşindedir onca şair? (Yoksa bana mı denk gelmedi iyisi?) Üç beş güzel bir araya gelmişler Benim sevdiceğim yok arasında Neredeysen bir ses ver ey dilber! Bir ses ver! Bir ses ver, öleyim yolunda! Değilim vallahi parasında pulunda! ( Sen aşktan ne anlarsın? denmesin de sonunda.) Derman bırakmadın kulunda...

Aşkı Yanlış Birine Anlatmışım, Aşk, aşk, aşk (Manyak bir şey!) Yenmiyor, içilmiyor ama Ne ağızlardan düşüyor, (Sözcükler düşer ağzımızdan dilimizden kayarak Yiyip içtiklerimizden bir parça ya da, biraz sakarsak) Ne cehennemde yanıp pişiyor, Ne zemheride donup üşüyor! Âşık olmak istiyorsak eğer Mercimeği fırına sürmek bize düşüyor. (Mercimek ateşte pişiyor Aşk mercimeğe ilişiyor Buradan bu anlaşılıyor) Manyakça bir şey! İçimize yerleşiyor, Bir sülük gibi emip kanımızı Şiştikçe şişiyor Geliştikçe gelişiyor; Baştan ayağa Saçtan tırnağa Her bir yere erişiyor, Âşık olan değişiyor. (Kilosu bile düşüyor!) Aşk, aşk, aşk (Manyak güzel şey!) Sevenler gülüşüyor Ekmeğini bölüşüyor; Bakışıyor, Görüşüyor, Sevişiyor. Dursana kardeşim! N oluyor? Beni niye yumrukladın? Senin sevgilin miydi o kadın? Pardon!

Aşkımın Kısaltmaları Aşkımın? Her şeyi çok güzel. Aşkı mı? Şüphesiz benim. Aşkım? Bir tek sensin. Aşkı? Hep isteyelim. Aşk? Yaşayalım Aş? Yiyelim. A Aşkın ilk harfi diyelim!

Aşkın Asaf'çası Aşk; dün,elde açılmış ev baklavasıydı Tadına bakmadın,oysa tam sırasıydı. Tavında dövülür demir Aşk tazeyken yenir!

Aşkın Tuhaf Bir Anlatımı, ya da Gözlerindekiler, Bir adam; Sabahın diken gibi batan ayazında Durakta fabrika servisini bekliyor. Adam 52 yaşında. Kimin ördüğünü bile hatırlamadığı Hafif sökük bir yün bere başında. Buruk bir mutluluk var Adamın soğuktan donmuş sırıtışında. Alın teriyle kazanmaya inanmış biri, Adam helal lokma peşinde Tek amacı var, vaktinde olmak işinde. Adamın karısı Saçları saman sarısı Ve dokuz yaş adamdan küçük yaşı; Bir oğlu var yirmi ikisinde Liseden terk ve işsiz; Adamın belki de tek kâbusu. Bir de kızı -onun için- dünya tatlısı Lise son sınıfta ve ilerde doktor olacak. Bu üç insan bilmem şu an kaçıncı düşünde, Uyuyorlar sıcacık ve sıkışık evlerinde. Evlat işte diyor adam; Eş işte Rahat etsinler! Besmeleyle evi her sabah terk edişinde. Adamı öğen ve azıcık da yeren bir bakış var gözlerinde, Helal rızkın kutsallığı, Kadın ve çocuklara azıcık kızgınlığın bir de. Bir balkon, apartmanın ikinci katında, Ana yolun tam kenarında. Balkonda bir adam, Dizlerinin üstünde eski bir battaniye. Güneşli bir hava, apaydınlık ortalık Bu saatte bile sokaklar kalabalık. Geçenleri seyretmekten çok birini bekler gibi hali, Şimdi köşeyi dönecek dediği bir kadın Köşede belirince heyecanla atmaya başlıyor kalbi. Gözleri ona kilitleniyor. Her adımında kadının Yeniden odaklanıyor. Hiçbir şeyi kaçırmak istemiyor adam belli. Yirmi altısında Leyla henüz, bekâr Hafif bir esinti var Ve saçları dalgalanıyor deniz gibi. Leyla hoş kız hoş olmasına da Bakmak zorunda hem baba hem de anasına. Üç erkek kardeşi var, hepsi de hayırsız, Biri ayyaş, biri işsiz, biri hırsız. Farkında adamın Leyla bir yıldan beri Çaktırmadan adamı takipte onun da gözleri. Hatta kendi kendine konuşuyor ve diyor ki

Serseri! Sanki bir gün çıksan karşıma Söylesen beni çok sevdiğini Hoşlanıyor adam kadar adamdan, Ama yerinden kıpırdamıyor seninki. Lakin bilmiyor ki Adam bir gazi Tekerlekli sandalyede ve bacaksız diz altından. Bu gazinin hüzünlü aşkı var gözlerinde, Bilmeden yargılamanın yanlışlığı, Hem Leyla, hem adama çözüm arayışların birde. Polis giyimli bir adam, Otostop yapan Trakya ya giden otoban gişelerinde. Gideceği yeri söylüyor Polis Keşan. Buyur ediyorsunuz ön koltuğa Biraz da şaşkın. Sohbete polis başlıyor siz daha sormadan Çocuklar İstanbul da okuyor. İki oğlan, bir kız. Üstelik biz de kalıyor baldız. Geçici görevle her gün böyle Keşan a gidip geliyorum. Hepsi bizim amirin halt yemesi Beni sevmiyor, biliyorum. O size sormuyor nereye gittiğinizi Ya da nereden geldiğinizi. Küçük bir hesap yapıyorsunuz aklınızdan Eğer böyle yapmasaydı bu adam Kaça patlardı acaba bir ayda Keşan. Ve soruyorsunuz Kaç para maaş alıyorsunuz? Polis, Bereket versin ağam! diyor; Her şeyler dâhil bin dört yüzü buluyor. Üç saat kadar sonra Bahçeşehir sapağından sapıyorsunuz Keşan a kadar gidip dönmüşsünüz. Yarı yolda sorduğunda polis Sahi siz nereye gidiyorsunuz? Siz onun çok şanslı olduğunu söylemişsiniz. Polisin ve devletin dramı var gözlerinde, Sürücünün aşağılamayan merhameti, Geri kalmışlığa duyulan öfke birde. Bir kız çocuğu, Ailenin en küçüğü, Gamze adı. Henüz okulla tanışmamış, Anaokulu kendi annesi.

Arkadaşlarının ya bebekleri var Ya da bebek kardeşleri. Çikolatayı çok seviyor Çikolata da onun yanaklarını; Yerken siyaha çalıyor dişleri. En çok istediği şey bir bebek; Annesinden de isteyemiyor, Ya diyor Annem yapamazsa istediğimi, Yapamadığına da çok üzülürse? Susup bekliyor, Arkadaşlarının bebeklerine bakarak. Düşünüyor, komşu kızı Zehra yı Şu Zehra nın kardeşini doğururken ölen anayı. Zehra nın bir bebeği var ama annesi yok; Şükürler olsun benim annem var tesellisiyle Avutuyor kendini; lakin Bebeğinin olmasından alacağı hazzı Hiç atamıyor içinden. Bir gün kasaba panayırında Hani şu dönme dolaplı, Kalecileri olan penaltı tutan, Pamuk helva satılan Bir paket sigara için İki buçuk liraya beş halka atılan; Orada, oyuncakçıda bir bebek görüyor Hayallerine tam uymayan Ama yine de bebek olan; Üstelik Beni iste. Beni al! diye onu çağıran. Çekip eteğinden annesinin kaç defa istediyse de Babanın parası bittiğinden yine bebeği olmamıştı işte. Oysa aynı baba Az önce, hem top hem tren almıştı ağabeylerine. O, ya rüyasında görecekti bebeği Ya da babası para kazanacaktı biraz daha fazla, Çok samimi bir niyazla Babası için çok para istediyse de Allah tan Olmamıştı işte; Hep rüyalarında gördü. Ta ki dayısının Alman eşi Bir Barbie bebek getirene dek Almanya dan. Öyle sevinmişti, uçtu sanki kalbi kuş gibi Ve korkusundan başına bir şey gelir diye bebeğin Sakladı onu en gizli yerlerde gözlerden uzak Şeffaf kutu kapağını bile açmadan, Hiç oynamadan. Genç kız oluncaya kadar Daha neler çekti bu bebek sevdasından. İlk adet gördüğünde yeniden depreşti bebek arzusu Ve dünyadan habersiz bu ana kuzusu Bir kurdun kuzusu oldu. İnsafsız adamdı, zordu, zorbaydı İncelikten mahrum, çok da kabaydı;

Ama babaydı. Başladığında doğum sancıları İki bebeğim olacak artık diyor, ağlıyordu. Doğum çok zordu, Giderek artıyordu acıları; Sonuç daha da zor. Bebek doğdu, Gamze öldü. Barbie bebek ve yeni gelen İki kardeştiler anneleri ölen. Gamze nin acıları, rüyaları var gözlerinde, Bebekleri oynanmadan saklanan, Ve kendi bebek özlemlerin bir de. Uzaklarda bir köy, Köyde bir kız çocuğu; Sümüklü! Lakabı da öyle. Pıtraklarla dolu kirli kızıl saçları var, Gözlerinde çiğ taneleri, Susuz toprakçasına çatlak elleri. Boyuna bakılırsa okul çağında Oysa o dağlarda çoban Önünde iki davar Bir de Sarı Kız keçisi yanından hiç ayrılmayan. Düşlerinde okuyor Sabahın beşindeki Kalk! sesi düşlerine okuyor. Düşlerinde yanaklarına allık sürüyor, Kulak arkasına parfümler sıkıyor Müthiş cezp edici kokan, Halhal takıyor bileklerine. Oysa uyanıksa Keçi kokuyor, davar kokuyor. Evleri bir göz oda Kireçsiz kerpiç duvar, Fakirlik diz boyu Diz adam boyu! Baba kör, anne eli maşalı Çobanlık yaptırıyorlar Sümüklüye Yürümeye başlayalı. Çobanlığı aslında çok seviyor Sütü de; Ne zaman canı çekse Sarı Kız ı emiyor. Sümüklü büyüyor büyümesine her geçen gün Sümüklü neye ve nereye büyüyor? Ya kendi emdiği memeyi Bir yılan da emerse bir gün Sarı Kız ölüverirse! Korkuyor. Fakirliği var Sümüklü kızın gözlerinde, Kızıl saçlarındaki pıtraklar; Bir yılan Sarı Kız ın memesinde bir de.

Bir baba, seksen altı şimdi yaşı, Üçü ahirette üçü dünyada altı çocuğu var da Kimsecikler yok yanında. Rahmetli eşi, Doldurmadan seksen beşi Göçtü gitti bir Ramazan Bayramında. Yapayalnız Kendi nefesinden başka bir ses Başka bir nefes yok Eskiden beş kişinin rahat kaldığı odasında. Bir oğlum asker. Vatanı bekler, Bir oğlum otopsi doktoru. Öleni bekler Kızım ise, dediklerine göre, orospu! Geleni bekler; Ben babayım, hepsini bekliyorum. Gelmiyorlar. Gelemiyorlar Ayakları yerden zor kesiliyor babanın Ama kömürünü koyacak kimse yok sobanın. Küs değil kimseye Bu bayram olmadıysa Biri gelir seneye. Bekle! Bu babanın yalnızlığı var gözlerinde, Evlat sevgisi ve anlamsız tesellisi; Asker ve doktor kardeşlere serzenişin bir de. Bir dilenci Fatih Camisinin önünde, Bir mendil dilencinin önünde. İki ileri bir geri sallanıyor her seferinde. Ne Allah rızası için diyor Ne de Fakire bir sadaka ; Suskun, öylece sallanıyor. Yüzü nurlu Hiç görünmüyor göz bebekleri, Ya görmüyor Ya da gördükleri görünmüyor. Allah razı olsun diyor mendile düşen her sese Tevatür haline gelmiş Duasının iyi geldiği herkese. Bazen üç beş yaramaz çocuk Tuhaf şeyler koymaya kalksa da mendiline, Kürdan kalınlığındaki karaağaçtan bir sopa -Sallanırken dayandığı- Hızla mendilin dışına atıyor onları Ve mendili terk eden kayboluyor! Bazen de almaya kalktıklarında mendildekileri Her biri zehirsiz birer kara akrep oluyor. Bir çocuk hariç: Veli; Beş yaşında ya var ya yok, Kaşlar kara, gözler sürmeli Dilenciden daha nurlu belki de yüzü

Gözler cennet yeşili. Elbiseleri biraz eski ama tertemiz, Mendile uzandığında Veli nin eli Hiçbir şeye dokunmadan daha Beyaz bir ışık el-mendil arasında Aldığını alıyor, Mendil aynı kalıyor. Veli, diyor Dilenci, Aldın mı Fatma nın hakkını? Veli nin anasının adı Fatma Tüm ninelerinin adı da; Hasan ve Hüseyin in anaları da var aralarında. Ben insanlardan Fatma nın haklarını toplayanım Nurlar var Dilenci ve Veli nin gözlerinde, Fatma'nın haklarının bekçiliği, Olanlardan insanların habersizliği bir de. Bir akşamüstü yine sıkışık Boğaziçi köprüsü, İğne atsan yere düşmez! Işık seli akıyor her iki yönde. Bir adam, on para etmeyen karısının gözünde Ve kızı için baba bile olamayan, Boğazına kadar borçta Ve şimdi Boğaz ın tam üstünde. Karalanmış, iftiraya uğramış Aşağılanmış Ve aşağıya düşmeye niyetlenmiş! Anadan babadan kalma inançlarıyla, Çok yalvarmış Allah a N olur rabbim kurtar! diye; O bile elinden tutmamış anlaşılan. Yıkılmış, küsmüş hayata. Hızla açıp kapısını içinde olduğu taksinin Koşuyor köprünün korkuluklarına, Avaz avaz bağırıyor attığında kendini aşağıya: Varsan beni tut Tanrım! Tut bakalım! Şiddetli bir rüzgâr yalıyor yüzünü Açtığında gözünü Köprü ayaklarının en üstünde! Ve bir ses Varsan hadi git bakalım! diyor kulaklarına. İşte o adamın ürkek pişmanlığı var gözlerinde Varlığını ispata zorlanan tanrının sabrı; Bekleyememenin utandırıcılığı bir de. Yıl 2007,yer Medine Mescid-i Nebevi tüm muhteşemliği ile Onu çağırıyor kendine. Her şey çok güzel güzel olmasına ama Gözün tek bakabildiği o yeşil kubbe. Orada çünkü Resul-i Zişan, Orada Ebubekr ve Ömer,

Biri Sıddık, biri Faruk. Yılların özleminin doruk noktası Kavuşma zamanı. Bir daha unutmak mümkün değil o anı. Cennet-ül-Baki hınca hınç dolu, Her âşık orda almış soluğu. Duyulur duyulmaz bir sesle yalvarıyor adam, Ya Resulullah, Ümmetindenim elhamdülillah! Sahaben olmak istiyorum, Bana göster kendini! Bir el hissediyor sağ omzunda, Sırtını sıvazlıyor nur yüzlü bir adam Gülümsüyor, İnci taneleri gibi dişleri. Altmış üç yaşından gün almış gibi Elbiseleri yepyeni Misk-i amber kokuyor teni. Diyor ki, Çok mu sevdin sen beni? Kayboluyor. İşte o adamın kavuştuğu nimetler var gözlerinde, Hasretin değiştirdiği âlemler, Âlemlere rahmet bir peygamber bir de. Büyük bir havaalanında genç bir kadın; Uçağın kalkmasına bir saate yakın Hatta az daha fazla zaman var. Otuz üçünde, alımlı ve afet; Bir daha bakası geliyor bir bakanın. Bir kitap ve bir paket kurabiye alıp; VIP salonunda bir koltuğa atıyor kendini. Bir kahve içmek, Kurabiye yerken biraz okumak aklındaki. Kahvesini alıp; koltuğuna gelip oturduğunda, Farkına varıyor yan koltuktaki adamın; Dergisini açmış, bir kurabiye ağzında. Sinir şey! Çıldırmak işten değil! Bu cüretkârlığından dolayı onu yumruklayabilirim Bir kurabiye adamın, bir kurabiye kadının Sonuncusuna kadar. Küstah adam! Bakalım şimdi ne yapacak? diye düşünürken kadın, Adam sonuncuyu ikiye bölüyor Yarım kurabiye adamın, yarım kurabiye kadının. Pılı pırtısını hızla toplayan kadın Kaçıyor. Bir süre sonra uçakta, Gözlüğünü almak için Açtığında çantasını Sürpriz! Bir paket kurabiye

Hiç dokunulmamış! Telafisi yok, özür dileme şansı yok, Utancından yerin dibine giriyor kadın. En son uçağa giren yolcu, Gelip onun yanına oturuyor, Elinde aynı kurabiyeden bir paket Check-In de arkanızdaydım, Aynı yere uçtuğumuzu oradan biliyorum. VIP Salonunda yanımdaydınız; Kurabiyeyi çok sevdiğinizi görünce size almıştım Onun için biraz geç kaldım. Utanç kare! Ve adam devam ediyor, Taş atıldıktan, Söz ağızdan çıktıktan, Fırsat elden kaçtıktan Zaman gelip geçtikten sonra; Sonralar telafi edilemez. Siz yine de üzülmeyin! Değmez! Pişmanlıklar tövbe ve hatalar iyi bir öğretmendir. Yanılmanın bazen utanmayı gerektirdiği var gözlerinde, Paylaşmayı bilenlerin yüceliği Göründüğü gibi olmadığı bazı şeylerin bir de. Benden nasihat istiyorsun öyle mi? Diye soruyor kızına baba, Ölüm sana nasihat olarak yeter! Ama birkaç sözüm daha var sana: Hayat kolay değil ama güzeldir. Düşe kalka öğreniriz biz bunu Kalkmazsan Öğrenmek yoktur. Cehalet ölmek demektir; unutma! Arkadaşlarınla vakit geçireceksin, Dikkatli ve tedbirli olacak Ama korkak olmayacaksın. Meydan okuyanlar olursa Önce barış teklif et! Savaşıp barış masasına oturanlar ödün verirler Savaşmamak için barış masasına oturmaktır iş! İşbirlikçi olacaksın, Güler yüzlü herkese, Yeni arkadaş edinecek, Dostlara tutunmayı bileceksin. Uzaklara, düşlediğince, bakmayı Yakınında olanları görmeyi Çiçekleri koklamaya zaman ayırmayı Asla unutmayacaksın. Rahatlamayı ve eğlenmeyi, En sevdiklerinle olmayı Düşmanına bile gülümsemeyi

Hiç bırakmayacaksın. Varken yok demeyecek İsraf etmeyecek, Yalnızken de görenler olduğunu bileceksin. İmkânsız aşk diye bir şey yoktur yavrum, Sevdinmi tam seveceksin. Rüyaydı, biliyordu kız; Babası öleli tam on yıl olmuştu. Birden sallandı her yer Dehşetle çığlık atan dağlardan gelen sesi duydu; Her yer yıkılıyordu. İlk öğüdün babam dedi kız, İlk öğüdün doğruydu! Bu güzel öğütlerin doğruluğu var gözlerinde, Yaşanmasa da yaşanılası şeyler olduğu, Ölümün hepsini silip götürdüğü gerçeği bir de. Gazetelerin hepsinde aynı haber, Sekiz sütuna manşet: Yargıtay da dehşet Öldürülmüştü başkanın oğlu baba makamında. Babanın gözleri önünde. Ve katil, babaya teslim edip silahını Oracıkta teslim olmuştu. Başkanım. Bu şahsi değildi demişti üzgünce. Anlarsınız günü gelince. Günler günleri kovaladı hızlıca Hepsi sanki sözleşmişçesine Hiçbir avukat savunmak istemedi katili Koskoca başkana bu yapılamaz ki. Hatta devletçe atananlar bile Bir mazeretle çekti ertesi gün elini. Bırakanlar oldu mesleğini, Ya da bir suikasta gitti birkaç talip. Dava günü gelip çattı, Müvekkili olmayan bir dava Bu haliyle sakattı. Görülemezdi. Bir avukat girdi salona, hafif bükük beli Müsaade ederseniz Sayın Yargıcım dedi Ben olmak isterim katilin müvekkili. Salondakiler şaşkın, Basında bir hareketlilik, Ortalık arı kovanı; Gelen bizzat Yargıtay Başkanı. Oğlumu çok severdim, İsterim bu adamın da asılmasını. Ancak; Demokrasimiz nasıl korunacak? Demokraside asıl olan Savunma hakkı!

Bir sonraki celseye kalsın bu iş Demokratiklik olsun ölçek, Asacaksak, savunularak asılsın Ya da ortaya çıksın tüm gerçek Adaletin her şeyin üstünde olduğu gerçeği var gözlerinde, Kin, nefret ve öfkenin önlenebilirliği, Demokrasiye sahip çıkmanın gerekliliği bir de. Bir şair; Ya da kendini öyle sanan birisi işte, Adını sen koy! Ne diyorsan öyle olsun! Fark etmez. Bu şiiri bir yarışma için yazmıştım, Vazgeçtim. Aşkların bir tuhaf anlatımı olan bu şiiri Sana ithaf etmeyi seçtim. Anladım anlamsızlığını başka alkışların; Küsersin şimdi sen, üstelik de kızarsın. Olsun! Bahar değil mi arkası kara kışların. Bilirsin, şiirlerdir şairlerin sığınağı Ve Ya olmayan, ya gelmeyen Ya da erişilemeyen sevgililerdir Tüm şiirlerin kaynağı. Geçer hepsi, aldırma ve boş ver! Nice meçhul sevgililerle dolu gömülür kalpler. Lütfen ağlama! İşte o şairin sevgilisi var gözlerinde, Sevgilisinin gözleri Sevip alamamanın şairi ezen kahrı bir de. Daha neler var gözlerinde sayayım mı? Sevilmenin sevinci, Sevmenin kahredici tüketiciliği, Erik çiçeği, Tomurcuk bir gül, bir demet yasemen, Fırından yeni çıkmış bir Trabzon ekmeğinin sıcaklığı, Yakamozun ışıltıları, İnsanlar, İnsan olmak Anne sevgisi, baba sevgisi, sevgili sevgisi, Erken kaçan, geç gelen saadetler Ve buna benzer şeyler. Nefretine yenilmiş Ya da hiç söylenmemiş sevgilerin bir de

Ateş Böceği, Açmasına açacağım hayata kucak Alçak! Kaçmasa köşe bucak. Gece hem zifiri karanlık hem sıcak Karanlıkta bir seni görüyorum ateş böceğim Elime konmuştun az önce Kalsaydın.Ne vardı uçacak? Kaçak!

Ayet-el Kûrsi Onunla hıfz ettim arkamı önümü, sağımı ve solumu Artık kesemiyor o Şeytan-ı lâin hiçbir yerde yolumu. Onunla duvarlandırdım ve korudum evim ile barkımı Kimseye çomak sokturmadan çevirdim helal lokma çarkımı. Her zaman dardan zordan oldu felaha çıkışın anahtarı Odur doğru yolda tutan nefis denen o failimuhtarı. Sanki binlerce yardımcı yaratıyor Rabbim her okuyuşta İnsan kendini inişteymiş sanıyor tırmanırken yokuşta. Kabirleri genişler okunduğunda ruhuna ölmüşlerin Göz görmez lakin hem azap azalır hem sıkması kalkar yerin. Sen, sabah- akşam aksatmadan okursan bu duayı bir defa Ömür boyu sıkıntı nedir bilmezsin cefalar olur sefa.

Ayıklama Yöntemi, Ak para, kara para (Helal para, haram para) Az para, çok para (Nerde kaldı kumbara) Kolay para, zor para (Yalvara yakara) Gittiği yerden Nereden geldiğini belli eder para

Ayıptır Ayıp, Acemi yüzücüydüm Aşka düştüm boğuldum. Alıştım oldum balık Aşktan çıktım boğuldum Üffffffffffff Etrafım hep kalabalık! Ne çok seviyor insanlar boğulmamı! İnsan atlayıp kurtarmaz mı? Ya da basıp başıma Çıkmama engel olmaz mı? Ne kadar ayıp!

Aynalar Herkese çirkin yüzlerini gösterdim diye Niye insanlar saldırıyorlar bana? Oysa benim gibi bir ayna Ne aksıyorsa bakandan onu gösterir. Sihirbaz da değildir Çirkini nasıl güzele çevirebilir? Yalansız-dolansız Hilesiz-hurdasız Neyseniz Osunuzdur sıradan bir aynada Lakin Sihirbaz olan aşk aynasıdır, Sevilenin her şeyini farklı gösterir; O hep en uzun boylu En güzel gözlü En sırma saçlı En güzel huylu En doğru sözlü En güzeldir. Senin gibi Sırrı bozuluncaya dek

Ayrılığa Kim Dayanmış? Ben aslında çoktan gidecektim ama Önce senin gitmeni bekledim. Centilmene yakışan da budur! Öz saygımın gereği olarak aşkıma Gitmedim; Belki gidemedim, Galiba biraz da gitmeyi istemedim. Sana çok bağlandım demiyorum, Gözlerinde tutsak gözlerim hiç demiyorum; Senden dolayı ve senin için buradayım sanma Hiç sen geçmiyor gerekçelerimin arasında, Dersem inanma! Kendi aşkım beni tutan eli kolu böyle bağlı Aşk sensin. Derler ya Güzel bir aşk, lekesiz ve tertemiz İnsanı gençleştirir ve güzelleştirir; Ben de yaşlanmayı hiç istemedim. Onun için sevdim. Sevdiğim neden sendin? Bilmiyorum Gençleşip güzelleşelim Bu kadarcık da karımız olsun bari aşktan Zira elinden az çekmedim; Ekin ektim ot bitti olmasın halimiz. Ben aslında çoktan gidecektim ama Bekledim; Sen gelmedin. Ayrılığa kim dayanmış? Beklerim

Ayrılığın Başlangıcı Ne oldu? diye sorduğunda Aşkım bitti desem yeter mi? Çok mu gelir yoksa? Her iki tarafa da Ölüm gibidir aşkın bitmesi. Anlamını yitirir artık çekip gitmesi Gelmesi Yemesi İçmesi Sesi; Aşk, şüphesiz anlamlandırandır herkesi. Yoksa yoksundur. Arkadaş veya dost olmakla kandır kendini Avunursun Gün, güneş batımında biter; bilesin.

Azrail'e Hatırlatma Bırak şu terörist bombalarını kullanmayı ey Azrail, Böyle yaparsan ölmekten vazgeçeceğiz bunu bil! Olmak istemezsin Allah katında rezil ve sefil Can alamaz hale gelirsen melekliği aklından sil! Sok münasip yerlerine şu itlerin bombalarını Patlasınlar.Öyle al canlarını.

Balık- Hâlık İlişkisi Battı sanmış omzumuza basanlar, ama göğe ermişiz Halk gözünde sersefiliz, lakin Hakka yakın varmışız. Yolu mu? Yapıcı olmuşuz, her dem doğrudan yana durmuşuz İyilik edip kemlik bulmuş, onu bile hayra yormuşuz. Enayi diyenlerinizi duyar gibiyim! Duymuyorum.

Bana Denk Gelir Ateşin, Ateşine düşsem: Yanarım. (Başka yer kalmadı sanki! Amma sakarım!) Düşmesem: Ateşin içime düşer bu kez; yine yanarım. (Çevreci bir ateştir bu çıkmaz dumanım, Kimseler görmez ve itfaiyeye haber vermez) Gözyaşıdır söndüren bu ateşi Ağlarım. Öyle de yanan ben, böyle de Yakanı sorma! (Yanıcı ben, sen oksijen! Kafanı yorma!)