Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 1 ZAMANIN KIYISINDA

Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

4. ve 5. Değerlendirme Sınavları. Puanlama Aşağıda...

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ISBN :

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

MÜSLÜM ERDOĞAN İLKOKULU 1B SINIFI

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU CİVCİVLER SINIFI MAYIS AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI. Tekerlemeler: Arabam Geliyor, El El Emek tekerlemelerini öğreniyorum.

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

2. Sınıf Cümle Oluşturma Cümle Bilgisi

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Motelimiz, 7 iki kişilik oda, 2 üç kişilik oda ve 3 bungalowdan oluşuyor. Bungalowlarda 2 yatak odası ve 4 yatak var.çocuklu Aileler için çok ideal

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

Sevda Üzerine Mektup

FORUM EGE GÜNESI ANAOKULU GÜNESLER SINIFI MAYIS AYLIK EGITIM PROGRAMI. Tekerlemeler: Tümden gelim yöntemi ile Arabam Geliyor, El El Emek

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

CİN ALİ İLE BERBER FİL

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

MUTLU HAFTALAR. Emrah&Elvan PEKŞEN

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ 6 (ΕΞΙ) ΣΕΛΙΔΕΣ

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU SINIFI ŞİRİNLER SINIFI MAYIS AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI


AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

OKUMA ANLAMA ANLATMA. 1 Her yerden daha güzel olan yer neresiymiş? 2 Okulda neler varmış? 3 Siz okulda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

İşitme Engelli Öğrenciler için Tek Kart Resimler ile Kelime Çalışması. Hazırlayan Engin GÜNEY Özel Eğitim Öğretmeni

Dünya Onlarla Daha Renkli

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

yaşam boyu bağlanırsanız.

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

CÜMLE BİLGİSİ. ( Cümle değildir. Anlamı yok)

A) kanepe B) televizyon C) masa D) buzdolabı

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

1) O, bu işin. Yukarıdaki cümle aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa zor bir işi başarmak anlamına gelir?

Elvan & Emrah PEKŞEN

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

BARIŞ BIÇAKÇI Baharda Yine Geliriz

Cevdet KARAL BELKİ BEN ÇAĞIRDIM

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

Herkese Bangkok tan merhabalar,

5. SINIF TÜRKÇE NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin)

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

Transkript:

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 1 <html> <head> <title> </title> <head> <body> ZAMANIN KIYISINDA Güzeldir kentlerin yıkıntılarını seyretmek mezarcı; ama insanların yıkıntılarını seyretmek daha da güzel. Lautréamont, Maldoror un Şarkıları Bomboş unutabilsek, unutmadan yanayım ben... Ama unuttukça insanın anıları çoğalıyor. Latife Tekin, Unutma Bahçesi Edebiyatta kimse orijinal olduğunu iddia edemez; tüm yazarlar, var olan arketiplerin çevirmeni, çırağı ve yorumcusudur. J. L. Borges Annem birini gönderip, Küçük Madlen denilen, bir tarak midyesinin oluklu çenetleri arasında biçimlendirilmiş gibi görünen o kısa, tombul keklerden aldırırdı. M. Proust, Kayıp Zamanın İzinde Yolculuk Sizi, anlatı cambazlıkları yaparak ordan oraya süreklemekten keyif almıyorum. Derdim neyse onu anlatacağım. Öyleyse, Mehmet in geleceği otobüsü bekleyen anne ve babasının, yarım saat önce aynı otogarda biricik kızları Melek i, tüm ısrarlarına rağmen, Bursa dan hangi şehre geçeceğini öğrenemedikleri yolculuğa uğurladıklarını belirtmem gerek. Hikayenin tam merkezinde (böyle bir merkez varsa tabii) Melek değil de, Mehmet yer alıyor. Mehmet, hafta sonu tatilini geçirmeyi düşündüğü Gölcük e 1, ailesiyle paylaşmak istediği sırrını da yanında götürüyor. Ailesinin Mehmet e vereceği sır da, elbette ablası Melek in neden evden ayrıldığı üzerine olacak. 1 Gölcük, İzmir in şirin bir kasabası. Dağların tepesinde oluşmuş doğal bi r göletin etrafına kurulu tatlı yerleşim alanı. Uzaktan görseniz, burayı sadece içinde yaşayanların bildiğini ve bürokrasinin Gölcük e hiç ulaşmadığını düşünürsünüz. Sizin için kasabanın internet sitesinden şu ayrıntılara ulaştım: Mücavir alanımız Gölcük yaylası rakımı 1050 Mt. olup, ilçemiz Ödemiş'e uzaklığı 18 Km. d ir. Komşu ilçe Salihli - Bozdağ beldesi üzerinden 45 Km. asfalt yol ile bağlıdır. 810 nektar bir krater gölün bulunduğu yayladır. Çok eski tarihlerde bu yayla Zeytinlik, Oğuzlar ve Bayırlı köy lerinin merası iken 1976 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Zeytinlik Belediyesinin mücavir alanı olmuştur. Yine eski yıllarda Gölcük yaylasının meralarının bir kısmı Karaosman-Oğullarının at besledikleri alanlar iken zamanın Başbakanı merhum Şükrü SARAÇOĞ LU tarafından bu alanlar parsellenerek halkımıza dağıtılmıştır. Ödemiş patatesi diye tabir edilen en kaliteli patatesler yaylamızda üretilmekte olup, aynca elma, ceviz, kestane, erik, kiraz vb. meyveler de bu yaylamızda yetiştirilmektedir. Gölcük yaylamız yaz aylarında ilçemiz Ödemiş'te sıcaklık 30-35 derece iken aynı saatlerde Gölcük'te 20-25 derece olmaktadır. Bu iklim değişikliği yerli ve yabancı turistlere cazip gelmektedir. Konaklama yeri olarak 1 adet belediyemize ait 1 adet de Özel İdare Müdürlüğü ne ait otel yıl 12 ay hizmet vermektedir. www.golcukodemis.bel.tr Siteden arakladığım birkaç fotoğrafı da kaynakça kısmına ekleyeceğim. E, tabii unutmazsam :))

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 2 Mehmet in otobüsü Susurluk ta mola verdiğinde, Melek bavulunu daha yeni hazırlıyordu. Melek ve Mehmet in neden otogarda rastlaşmadıkları sorusuysa, öyküdeki sırların ve bu iki kardeşin birbirlerine teğet geçmesinin büyülü bir gerçek yaratabileceğine olan masum inancım diyerek yanıtlanabilir. Mehmet, Susurluk ta mercimek çorbasını sadece yükümlülük olduğu için içtiğinden çorbadan tiksindi. Annesi, Mehmet in yola her çıkışında ona mutlaka yapılacak birkaç görev (Bunlar görevdi, yoksa annesi çok kızardı.) buyururdu. (Aklımdayken ekleyeyim. Mehmet yirmili, Melek de otuzlu yaşların başlarında. Öykünün sonuna dek sabredebilecek okurlarıma daha ne sırlar vereceğim bilemezsiniz.) Mehmet in yolculuğundaki görev listesi, bakkala (ya da markete) alışverişe giden çocuğun elinde tuttuğu listeden farksızdı. Muhtemelen şöyleydi: 1- Biletini alırken mutlaka kontrol et. 2- Kirli çamaşırlarını da getir. (Annesi yıkayınca tertemiz olur, arap sabunu kokar.) 3- Otobüste bir şeyler yiyip içme. Hepsi hazır gıda, sağlıksız. 4- Yanında oturanla sohbet et, yoksa yol çekilmez olur. 5- Susurluk ta mutlaka çorba iç. 6- Bavulunu molada çalmasınlar, dikkat et. 7- Otobüsten her inişinde ceketini giy, üşütme. (Zaten bizim buralara kar yağıyor, gelirken sıkı giyin.) Ve bunlar gibi yaklaşık yirmi görev daha. Mehmet çorbasını içip kaşığını masaya bıraktıktan sonra, görevini yerine getirmenin verdiği hazla garsondan çay istedi ve dışarıya çıkıp sigarasını yaktı. Oysa aynı saatlerde, Gölcük teki evde muhteşem bir sessizlik hakimdi. Melek bavulunu toplarken, annesi gözyaşlarına Mehmet e hazırladığı yemeğin soğanlarını sebep gösteriyor, babası da arka bahçede onları otogara götürecek Focus larının paspaslarını silkeliyordu. Melek, bavuluna odasından hiçbir şey almadı. Komidinin üstündeki bileti cüzdanına koymak dışında, odada vakit geçirmesi; sadece mutfağa gidip annesinin yalvar yakarlarına daha fazla katlanmamak, babasının somurtuşuna, kısır bir dul kadının olgunluğuyla yaklaşıyormuş gibi (Benzetme de çok saçma oldu ya, neyse artık.) yapmamak istediğindendi. Tabii yine Melek, öykümüzün baş kahramanı olmadığından; en sonunda bavuluyla odasından çıkışını, annesinin ondan son kez gitmemesini rica edişini ve babasının susarak, varoluşçu yönetmenleri örnekleyen bir filmin En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü aday adaylığına soyunmuş oyuncu tavrına bürünüverdiğini anlatmak haddinden fazla yersiz ve öykünün yazarı olarak beni de yoracak bir uğraş olur. Focus un içinde baba, şoförü; anne, kocasına sadık eşi ve arka koltukta Melek, başına buyruk evladı oynayarak ve kalan tüm kelimeleri Focus un motorunun dile getirmesini bekleyerek, aile fertlerimiz otogara doğru yola koyuldular.

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 3 Gölcük te söylediklerim yaşanırken, Mehmet de Susurluk ta dondurulmuş bir vidyo gibi beklemiyordu elbette. Görevlerinden üçünü daha tamamlamış (çorba, çay ve sağ gözüyle otobüsün her an açılıp da içinden bavulunun çalınabileceği bagajının kontrolü), otobüste yan koltuktaki yaşlı amcayla sohbeti geliştirmek üzere moladan ayrılarak otobüse, dolayısıyla İzmir e doğru ilerlemişti. Mehmet in yanındaki yaşlı amca, öğretmen emeklisi bilge duruşuyla, emeklilik tazminatı ile aldığı Ferrari sini az önce satmış ve organik bir hayatın başlangıcı olacak, doğaya yerleşme kararıyla yola çıkan sapık ve lüzumsuz insan imajı yaratıyordu. İzmir e varmalarının nerden baksanız üç saat süreceği gerçeğiyle yüzleştiklerinde, vakit daha hızlı geçer diye Mehmet ve yan koltuktaki yaşlı amca sırayla birbirlerine fıkra anlatmaya karar verdiler. Öykümüzün çok fazla bir kısmını oluşturmasını istemediğim için, bu yolculuktan size sadece iki tane fıkra aktarabiliyorum. Sevgili okurum lütfen kusura bakma. Mehmet in Fıkrası Temel in biri, bir gün heyecanla eve gelmiş ve demiş ki, Fadime, çabuk koş, kapıları perdeleri kapa ve hemen yanıma gel. Fadime de heyecanlanmış tabii. Koşup kapıları kapamış, perdeleri çekmiş ve tüm çekiciliğiyle ve şuh kahkahasıyla Temel in yanına oturmuş: Söyle yiğidim, nedir bu ateşli hallerin böyle? Temel de demesin mi: Bak Fadime, fosforlu saat aldım. Nasıl, beğendin mi? (Mehmet fıkrayı, Temel ve Fadime nin şivelerini de yaparak anlattığından bizim yan koltuktaki yaşlı amca, oldukça mest olmuş, Mehmet i yine erdemli bir tavırla tebrik etmişti.) Yan Koltuktaki Yaşlı Amcanın Fıkrası Nasreddin hoca, yağmurlu bir günde evinin camından, yolda koşmakta olan bir tanıdığına seslenir: Yahu adam, der, adamın haline gülerek, Allah ın verdiği nimetten kaçılır mı? Adam, hocanın onunla dalga geçmesine alınır, ama yine de hocaya karşılık veremez. Fıkra bu ya, aradan uzunca zaman geçer, bu defa Nasreddin hoca yağmurlu günde koşa koşa eve gitmektedir. Geçenlerde alay ettiği adam, evini camından hocayı görünce bağırır aşağıya: Ne o hocam, Allah ın verdiği nimetten mi kaçıyorsun? Hoca yapıştırır cevabı hemen: Yok evladım, onun verdiği nimeti daha fazla çiğnememeye çalışıyorum. (Bir sonraki bölümü, şu ana kadar yazdığım kısmı gözden geçirip olay örgüsünü ve anlatım biçimini değerlendirdikten sonra yazmaya karar verdim sevgili okurum. İstersen sen de burda bir mola verip bir iki gün sonra kaldığın yerden okumaya devam edebilirsin.) Mehmet in Gölcük e Yolculuğu (devamı) Buraya kadar yazdıklarım kafamdakilerle uyuşuyor, pek fazla açılıp saçılmamışım. Yalnız, bilinç akışını kesmesin

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 4 diye defterime yazdığımdan, daha sonra bilgisayarıma aktarmak oldukça zahmetli bir iş. Nerde kalmıştık? Mehmet in yol arkadaşı, yan koltuktaki yaşlı amca İzmir e iki saatlik mesafe kala aniden uykuya daldı ve Mehmet i cam kenarında, geçtikleri tarlaları izlerken, bahar geldiğinde buralarda ne yetişeceğini düşündüğü uzun bir yalnızlığa terk etti. Aslına bakarsanız, Mehmet bu yalnızlık anını pek sevdi. Böylece, iki gece önce yattığı kadının o güzel ve iri memelerini yeniden hem de rahat rahat düşleyebilecekti. Kadın, çırılçıplak aklının ucunda yürürken, bütün gece durmaksızın anlattığı şirketlerinin büyüme potansiyeli ve isterse Mehmet e de masa başı iş ayarlayabileceği gevezeliği, resmin üzerine yapıştırılmış uyduruk ses kaydı gibi, Mehmet in beyninde yankılanıp duruyordu. Hayatında ilk defa sarışın bir kadınla yatmış olmanın verdiği gereksiz şaşkınlığı daha üstünden atamadan, iki gündür İstiklal de gördüğü her sarışını o kadına benzetiyor, her an birinin kolundan tutup size aşık olmak istiyorum deyivereceğinden korkuyordu. Ateşli sevişmenin etkisinden kurtulamadığını hisseden Mehmet, son kırk altı saattir döndüğü her sokak başında o kadına (Meltem di adı.) yeniden rastlayıvereceğinin ilizyonuyla yaşıyor ve sigarasının izmaritinin yola her fırlatışında mazgallardan içeriye sokabilirse, Meltem i yeniden o mini eteği ve pembe sutyeniyle yatağında beklerken bulacağının hayaliyle avunuyordu. Şimdi de, İzmir e bir saat on yedi dakikalık yol kaldığında, Mehmet in gözleri geri bıraktıkları zeytinliklerde takılı kalmışken, cep telefonuna düşen mesajı, otobüs herhangi bir kırmızı ışıkta durmadan olanca hızıyla açabilirse mesaj Meltem den geliyor ve yeni buluşmanın (sevişmenin de denebilir) detaylarını yazıyor olacaktı. Oysa otobüs, Mehmet mesaja bakamadan kırmızı ışıkların birinde durdu ve Mehmet mesajı açtığında içi burularak tahmin ettiği gibi annesi otobüsün İzmir e yaklaşıp yaklaşmadığını- vb. Kasaba Simurg Seyahat A.Ş. nin 1488 sayılı, İstabul-İzmir seferini yapan otobüsü, İzmir terminalindeki yerini aldığında, Mehmet, babasını otobüsün orta kapağının açılmasını beklerken buldu. Annesi çok gerilerden, Focus un arka koltuğunda kalan çantasını kapıp olanca hızıyla, oğlunu karşılamaya koşturuyordu. Mehmet otobüsten inip anne ve babasının elini öptüğünde, her ikisinin de az önce onca ah vah ederek ablası Melek i iki yan terminalden uğurladıklarını hissetmedi bile. Mehmet in bavulunu Focus un bagajına koyduktan sonra, eve doğru yola çıkmak için çekirdek ailemizin arabanın içinde aldığı konum, Melek in uğurlanışından farksızdı. Yaklaşık iki saat sonra, Focus, Gölcük e doğru önündeki tepeyi onca gücüyle tırmanırken; anne, az sonra hazırlayacağı köftelere ne kadar harç katacağını, Mehmet ve babasının çarşıya uğrayıp uğramayacaklarını düşünüyordu. Gölün elli metre ilerisinde, sararmış panjurlarıyla yıllara meydan okuyan evlerinin önünde durduklarında, Mehmet ve babası, Asım bey, yemek hazırlanana

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 5 kadar kahvehanede birer çay içmeye karar verince, Türkan hanımı ve bavulu evin önüne bırakıp çarşıya doğru yollarına devam ettiler. Refik in ayaklarını göle uzatmış eski püskü kahvehanesinde, kışın soğuğundan kaçıp, gürül gürül yanan sobanın himayesine sığınan kasabanın yaşlı amcalarına selam verdikten sonra, Asım bey ve Mehmet, çay ocağının yakınında, buruşturulmuş gazetelerle dolu bir masaya oturdular. Kahveci Refik (Refik güzel isim), Mehmet e hoş geldin diyerek, her zamanki bol tarçınlı sahlebinden iki fincan koydu önlerine. Asım bey, gazetedeki ekonomi haberlerine içerlenirken, koalisyon hükümetinin yine enflasyonu tavan yaptırdığına dikkat çekti. Uzunca bir süre, patatesin bu yıl da pek bir getirisi olmadığında ve ümitlerini bostana bıraktıklarında hemfikirleştiler. İçerideki kasvetli muhabbetlerden bunalan Mehmet, gözlerini dışarıya, göle doğru diktiğinde, Yusuf Ka. nın çöp kovasına kağıtlar attığını gördü. Yusuf Ka., yıllarca romanlar, öyküler yazmış ama ne hikmetse, hiçbir yazdığı basılmamış, okunmamış ve adı sanı duyulmamış bir yazar olarak hem köyün alay konusu hem de seçim ve felaket zamanları, kasabanın akıl hocası sayılacak rütbede, ellili yaşlarda bir amcamızdı. Mehmet sigara içme bahanesiyle dışarı fırladı. Yusuf un çöpe attığı yırtılmış defter parçalarını topladı. Hengameden sağlam kurtulmuş birkaç parçada yazılı şiirleri okumaya, anlamaya çabaladı. 2 2 Üç Renk/I. Mavi/sen üzülürsen karşıda kadıköyde biri vurulur/birkaç tavuk komşunun/bahçesine yumurtlar/saatlerin pilleri biter/zamanını beklediğim bir acı var/mavi gözlü kadının lafını ettiği/o tavuklar ve saatlerin çoğu da bu kadınındır/sen vurulursan/birkaç tavuk üzülür/kadıköyde saatçide mavi gözlü kadınlar ismini anar durur/kadıköyde vurulursan/üstünde gazeteler/altında soğuk kaldırım/ben de bir saatçi de vurulurum/çiçekçiler siyah çelenk satacak müşteri bulur/bakarsan yummadan gözlerini hayata kaldırım taşlarına sıkışmış madeni paralar farklı renk aynı desen eldivenler ağır aksak yürüyen abiler orkestraların piyanist şantörlerinin sana çaldığı oyun havalarını nefret etmek için inatlaşmalarını yüzünün bir yanını yırtan kendini ve ergen aşklarına dertlenip şairleşen gençleri bulursun/bakarsan karşıdan kadıköye ne beni bulursun ne de seni/saatçiler azdır ve mavi gözlü kadınlar falcıyken patavatsızdır/iki saat pilinin parasına söyleyiverirler erken ölümünü bir ergenin/tavuklardan yumurtalardan şehirlerden otel odalarından ve boğazlardan geçince/büyük gemilerin büyük dalgaları gibi en derin acılarmız hep midemize vurur/ama yine de sen üzülürsen/ben üzülürüm/gözlerimi hayata yummadan bakarsan bana kusma derim yol tutmasın seni annene babana /saygıda kusur et kendine bu kadar yüz verme ama ölürsem kaç tavuk üzülür/kaç yumurta kırlır bildiğimiz omlete/ölürsem /elbet karşıda kadıköyde biri vurulur/soğuk yatarım kaldırıma/gazeteler bırakırım/ölürsem/balkon yapın bizim eve/bakarsın sabaha karşı iskender okuruz/ii. Kırmızı/Şimdi seninle uçak olmak vardı ya ben pamuk helvayı tercih ettim/her şeyin kıyısında/zamanın bile/o elini beline atıp iç çamaşırının kıvrımını hisseden/kahrolası dijital gülümsemeler/geçmişine sığınıp gerçeğini arayan/ah nasılda 23 için sevinirdik biz/koşa koşa bir sabah/uyanmasın diye sen ekmek almadan/düşmemiş miydin bir başka kıvrıma/sümüklü oğlan çocuğu olup ağlamamış mıydın beceriksiz/senin neyine 23 olmak/kıyısı var mı yaşadığın şehrin buruk gülümsemelere/kıyısı var mı zamanın senin şehrinde/şimdi koşup hangi otobüse binsen hangi gizi bulacaksın/hem de hangi terli iç çamaşırında/ah seninle otobüs olmak vardı/belediye şoförü sürerdi bizi/bizi anca belediyeden bir şoför sürebilirdi/şoförle birlikte 47 olurduk/o derdi gelin böğürtlen yiyelim. Sen derdin bizim neyimize be abi böbürtlen hayatımız böğürtlen olmuş koşardık sonra uyanmasın diye şoför biz sevişmeden senin kıvrımlarında zaman su muydu ki aksın kasıklarında ayıptı şoförün yanında böyle konuşulmazdı ah nazım derdin sen bağıra bağıra herkes o şaire seslendiğini sanır aldanırdı ah nazım derdin içimde kal yanlış anlasın diye kıyılar beklerdin biz seninle hiç mi otobüs olmadık be 83 hiç mi zamanı avlamadık sapanlarla çırılçıplak uyurken uyanmayalım diye erkenden şoför hiç mi koşmadı ekmek

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 6 Ablasının, ona doğum günü hediyesi olarak aldığı deniz mavisi zippoyla sigarasını yakıp, dumanını gölün üzerine çaresizlikle dökülen kar tanelerine doğru üfledi. Kasabayı, Gölcük ü, gölün kıyısında geçen çocukluk yıllarını özlediğini tam da o anda fark etti. Ne kadar büyük şehrin kalabalığında kaybolsa da, onu Gölcük e iten saçma sapan gücün büyük ihtimalle yok oluşuna tanıklık ettiği ilkokul arkadaşlıkları ve zamanın avucunun içinden uçup gidivermediği anlar- vb. Mehmet gölün kıyısında, karın altında dördüncü sigarasını yaktığında, Asım bey Focus un kornasına basarak, eve gitme vaktinin geldiğine işaret ediyordu. Mehmet bulunduğu yerden, kahvehaneye doğru, eve yürüyerek gideceğini anlatır hareketlerle, Asım bey i eve gönderdi. Eve yürümeden, son sigarasından son dumanı içine çekince, izmarite diş etlerinden bulaşan kanı gördü. Göle ve gölün kıyısına birikmiş karın üzerine ağzındaki kanı tükürdü ve yola koyuldu. Kahvehanenin arkasındaki şeftali ağaçlarının çevrelediği yoldan karşıya geçerek, bir zamanlar Yalnızlık Odaları sloganıyla büyük şehirlerden ve Avrupa ülkelerinden sayısız turist çeken yıkılmaya yüz tutmuş pansiyonun sokağına saptı. Pansiyonun az ilerisinde terk edilmiş Harunoğulları Köşkü ne varırken, almaya erkenden sırf biz duşa çıkıp çırılçıplak utanmayalım diye sen yine başka sayılar olurdun bu ne sikim laflar derdin post romantik edalarla ben derdim sus da azıcık sevişelim/iii. Beyaz/senin adın şehsuvar/dokunma ona bin yaşasın/tusunamiler okyanusta olur nehir kıyısında aldanmayasın/erguvan arıyorsan da rumeli taraflarını dolaş/hem uzun yürümek sağlığa iyi gelir/sigara içersin üstelik yolda şehsuvar/bozkır mozkır sana uzak/yumru bitkileri yiyemezsin/hatırlasana babanın patates düşmanlığını karbonhidrat yüzünden/pireye kızıp köpek yakılır mı/senin baban manyaktı şehsuvar/annenle anlaşamazdı/pipisi küçük koca olmaz derdi annen/rahmim büyük benim dünyayı doğurdum/onlara kızma şehsuvar onlar çocuk/anne babalar ne kadar büyüse de çocuklarının gözünde hep çocukturlar/çiçek besleme şehsuvar/oksijenini çalarlar gece uyurken/hırsızın önde gideni onlar/fesleğen alman güzel şehsuvar ama insan sevdiğine gül alır/abine aşıksan utanma/baban da dayısını seviyordu darbe zamanı/söyleyemedi/annen annesine aşıktı/halan görümcesine hayrandı/komşunuz ayfer teyze afife yengenden hoşlanırdı/söyleyemedi/her pazar buluşup örgü örerlerdi dayınlarda/baban manayla anneni almaya giderdi/sen şimdi yok artık diyeceksin şehsuvar/deme/masum sanma insanları/sorular cevaplar değişti şehsuvar/mor kadınların rengidir diyen öküz kim/halanı en güzel turuncu anlatırdı/ve yine aynı halan ocakta kutlardı kadınlar gününü/kadınlar gününde annene ruj alan öküz yine babandı şehsuvar/beni anla artık şehsuvar/devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu/bu kadar gereksiz döl maveraünnehire mi dökülür/şimdi susacaksın biliyorum/susma/herkes sustuğundan yalnız kaldı/bak yine gönderme yapacaksın/yapma/kafkanın babasını belediye kovalasın/kafana takma/sen sen ol şehsuvar/anlatacak hikayen yoksa sus/görgüsüzlük yapma/baban muzu kabuğuyla yerdi/haberin yok/ki nerden bilesin/sen piçsin şehsuvar/piç geldin piç gideceksin/üzülmek boşa piç de olsan geldin işte/piçsin diye de muz yememezlik olmaz/muz da ye kiraz da armut da ye/kulaklarına takarsın kirazları/kadınlar seni beğenir/orospular seni beğenir/bakarsın dayın da seni beğenir/al hadi mor da senin olsun şehsuvar/ama nolur kelimelerle oynama/bir gün bir yerlerine kaçıracaksın/senin sigortan yok onları çıkarttırmaya/endoskopi dedikleri kadar zevk vermiyormuş/abartma/bak bunları etrafındaki herkes biliyordu/söyleyemedi/utandılar şehsuvar/adın şehsuvar diye utandılar senden/senin adın bir şehir ismi olmalıydı/ah şu baban denen öküz yok mu/sen yapılırken tren izlemeseydi hala/annen babanın öküzlüğünü kırk yıl önce fark etseydi/inan bana şehsuvar/dünya bambaşka olurdu/en azından anayasa bu kadar çok değişmezdi/öptüm seni şehsuvar iki yanağından fırsatın olursa ara beni/abinle gelir gökkuşağına boyarız seni/mor sana yetmez bilirim şehsuvar/mor zaten seni anlatmaz/anlatılmazsın şehsuvar

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 7 anneannesinin yıllarca köşkte yaşadığını iddia ettiği hayalet gelini ve damadı hatırladı. Gelinin düğün gecesi gölette boğulduğunu, otopside iki aylık hamile olduğunun anlaşılması üzerine, damadın da haftasına varmadan gölün kıyısında, gelinin öldüğü yerde av tüfeğiyle kendi canına kıydığını yeniden anneannesinden dinler gibi oldu. Olayın ardından Gölcük ten taşınan aile, kiracılarından, gelin ve damadın hayaletlerinin eve gelip kayıp bir çocuğu sorduklarını öğrendi, ama bir daha da köşke hiçkimse girmedi. Yıllarca, gelin ve damadın öyküsünü yazan Yusuf Ka. nın ömrü boyunca aldığı tek ödül, Gölcük Belediyesi 1. Patates Bereketi Öykü Yarışması ödülüydü ve maddi değeri, o zamanın parasıyla iki çuval patates fiyatına denkti. Dış kapının ziliyle, Türkan hanım hamurlu elleriyle Mehmet i karşılamaya koştu. Mehmet botlarındaki karları silkeledi. Holden, Asım bey in salonda televizyonun karşısına kurulmuş, yemeğin hazırlanmasını beklediğini gördü. Elbette ki, Türkan hanım ın hazırladığı dolmanın ve portakallı kek in kokusu tüm evi sarmıştı. Elinde montuyla salona ilerlerken, kapısı aralık kalmış ablasının odasına dalıverdi. İçeride, annesinin, eşyalar kokmasın diyerek sıktığı oda parfümüne mi, yoksa ablasına mı ait olduğunu çözemediği bir koku burnuna çarptı. İlkokulun sonuna kadar ablasıyla paylaştığı bu odayı, annesi, Melek in kendini rahat hissetmediğini düşündüğü yirmili yaşlarında Melek e vermiş, Mehmet de üst kata, tavan arasına taşınmıştı. Mehmet, camın kenarındaki salıncaklı sandalyede oturup dışarıyı beyaza boyayan karı ve odadaki eşyaları bir bir izlemeye koyuldu. Anneannesinin vefatıyla ablasına kalan yatak, başucunda duran bol çekmeceli komidin ve gece lambası; odaya, Cumhuriyetin ilk yıllarında doğmuş ve o günden bu yana hep yirmili yaşlarda kalmış (ölümsüzlük iksirini hatayla da olsa bir maden suyu şişesinden içmiş), gösterişli ve oturaklı genç kadının, yani Melek in bu odada yaşadığına işaret ediyordu. Annesi, yıllarca, geceleyin odasını havasız bıraktığını iddia etse de, Melek in inatla yetiştirdiği begonyalarla, hemen karşısında göle bakan penceresinden, dedesinin üç yıl süren askerlik görevinden dönüşünde bahçeye diktiği erguvanlar, dostlukla Mehmet i selamladı. Pencereyi hafif aralayarak, yemekten önce sigarasını yakan Mehmet, Melek in yatağında öylece bırakılmış aile albümünden her bir fotoğrafı ve çekildiği günü hatırlamaya çalıştı. Anneannesi Müzeyyen hanım ın hem Melek e hem de Mehmet e aldığı kırmızı pinokyo bisiklet, fotoğrafın birinde, başından ve sonundan çekilerek iki kardeş arasında hüzünle paylaşılmayı bekliyordu. Türkan hanım ve Asım bey yüzlerindeki hafif tebessümle büyük ihtimal bisiklet alınmadan bir yıl kadar önce, kalp krizinden kaybettikleri Turgut bey in yasını hala taşıdıklarını hissettiriyorlardı. Bir diğeri de, Asım bey ve Mehmet in herhangi bir pazar tatili uğradıkları Şirince deki şarap mahsenlerinden biriydi: Hiçbir kronolojik sıralama göz önüne alınmadan oluşturulmuş albümde, Mehmet anne ve babasının düğün

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 8 fotoğraflarına rastladığında, Türkan hanım şimdiki zamanda Mehmet i sofraya çağırıyordu: MEHMET Geliyorum. MEHMET İN EVİ - SALON ASIM BEY, TÜRKAN HANIM, MEHMET İÇ-GÜN Masada biber dolması, köfte, yoğurt ve pilav. Türkan hanım tabaklara yemek doldurur. Asım bey, haberlerin olduğu bir kanalı açar. Mehmet bardaklara su doldurur. Uzun bir süre sessizce yemek yerler. Çatal, bıçak sesleri. MEHMET (Türkan hanım a) Ablam, teyzemlerden bu hafta sonu dönmeyecek miydi? Türkan hanım ve Asım bey soruyu geçiştirmek ister. ASIM BEY Dün döndü. Bugün sabah erkenden Bursa ya gitti. MEHMET Ne işi var Bursa da? TÜRKAN HANIM Selin in düğününe yetişecekmiş. Uzun bir süre sessizlik. Çatal, bıçak sesleri. MEHMET (Şüpheli) Selin in düğünü Ekim de değil miydi? TÜRKAN HANIM Yok oğlum, Ekim de nişanı yapmışlardı. ASIM BEY Boşverelim ablanı. Bir dahaki geldiğinde görürsün. Anneni aradığında sesin kötü geliyormuş. Bir derdin mi var? MEHMET (Kafasını kaldırmadan) Yoo...

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 9 TÜRKAN HANIM Birden haftasonu eve gelmem lazım deyince... MEHMET Yok bir şeyim anne. İşten bunaldım biraz. Kafamı dinleyeyim dedim. (Tabağını annesine uzatır.) Biraz daha dolma koyar mısın? ASIM BEY Türkan, bana da. (Bunları niye yapıyorum, bilmiyorum. Kendimi de vazgeçiremiyorum, ama zeki okurum, artık meselenin şekil ve biçimlerin ardında saklı, daha elle tutulur ve sadece susarak anlatılabilecek başka mevzular olduğunu hissedecek ve öyküye elindeki kalemle, onun sağını solunu kırmızıya, maviye boyayarak yaklaşıyorsa, söz konusu tavrından utanıverecektir.) Mehmet yemeğin üstüne, Asım bey in demlediği o ünlü çaylardan birini daha tadarken, annesinin portakallı keklerini, karşı konulmaz iştahıyla mideye yuvarladı. Çocukluklarında, ablasıyla zeytin bahçelerinde ellerinde birer dilim portakallı kekle otururken, birbirlerinin cinsel organlarını merak ettikleri o hafif esintili ağustos günü ve kekiklerin kokusu geldi, çarptı burnuna. Asım bey, bakkaldan bir koşu gidip aldığı çerez ve cipsle, akşamki Galatasaray-Fenerbahçe derbisini beklemeye koyuldu. Türkan hanım, Mehmet in bavulunu üst kata çıkardı ve mutfağa koşup Melek in aldığı kestaneleri ocakta yanmaktan son anda kurtardı. Hakemin düdüğüyle, Asım bey televizyonun sesini üç kademe daha yükselttiğinde, Mehmet in ruhu bedeninden ayrılıp tavana kadar yükseldi ve ailenin birbirine tutunmaya çalışan fertlerine biraz hüzün biraz da acımsızlıkla baktı. Mehmet sigara yaktı, Türkan hanım salonun penceresini açtı. Dışarıdan karlı havanın esintisi, çok üşümüş birkaç köpeğin sesi uzanıp Asım bey in ensesinden içeriye sarktı. Maçın onuncu dakikasında, her zaman olduğu gibi ilk golü Fenerbahçe attı. Şehir Nişantaşı nın arka sokaklarında Zevzek Bar da, Mehmet i lavaboda ağzını çalkalarken bulabilirsiniz. Hatta bakın, ellerini saçlarında kuruttu ve bira fıçılarının arasından geçerek bardaki yerini alıyor. Aslı nın müziğine tüm bar eşlik ederken, Mehmet de gelecek bir sonraki siparişi bekliyor. Bakın, şimdi yeni siparişimiz de, lafının üstüne kendi ayaklarıyla bara yaklaşıyor. Merhaba, diyor çakırkeyf edayla Mehmet e, Votka-enerji verir misin? Mehmet arkasında bardaklara ve buza uzanırken, kadın tutuyor elinden. Meltem, ben. Mehmet, ben de. Seni daha önce görmemiştim burda. Ben de sizi daha önce görmemiştim burda. Tanıştığımıza

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 10 memnun oldum. Ben de. Votka-enerjisinden yudumluyor Meltem, boynundaki ter damlaları göğsüne doğru süzülüyor. Mehmet peçete uzatıyor, silmeye. Teşekkür ederim. Rica ederim. Peçete alışverişinde eller birbirine değiyor, Meltem in parfümü Mehmet e uzanıyor, gözler çarpışıyor, votkanın buzu eriyor, Meltem in mini eteği azcık daha açılıyor, Mehmet in cinsel organı Ben de buradayım, diyor- vb. Hollywood filmlerini andıran bölük börçük resimler arasında, Meltem ve Mehmet i git gide derinleşen sohbetin içinde buluyoruz. Meltem, aynı eteği lisede de giydiğinden bahsediyor. Hiçkimse fark etmeden mailler, telefonlar paylaşılıyor. Arka masalardan iki kişi bira istiyor, biraların uzatılmasına Meltem yardımcı oluyor, tıpkı dolmuşlarda arkadan uzatılan para gibi. Mehmet, sanırsınız bahsettiğim Hollywood filminde dolmuş şoförünü oynuyor. Acıktım, diyor Meltem, Tostunuz var mı? Marketten getirelim, yoksa hamburger yer misiniz? Sorun değil benim için. Hamburgeri bardan içeri taşıyor marketin çırağı gecenin alengirli saatinde. Meltem iştahla ısırıyor hamburgeri. Lisede her öğle arası hamburger yerdik. Gülüşüyorlar. Hamburgerini Mehmet e ısırtıyor. Gülüşüyorlar. Kahkahalara dönüşüyor gülüşmeler. Ketçap ve mayonez kokusu karışıyor gülücüklere. Meltem in boynundaki terin kokusu hamburgere siniyor. Mehmet yine peçete uzatıyor. Aslı yı dinlemeye geldiğini öğreniyoruz Meltem in, arkadaşıymış. Mehmet e diyor, İstersen sana da bizim şirkette iş ayarlayalım, zor olur böyle. Alıştım ben. Müziğin gürültüsü konuşmalarını bastırıyor. Her ikisi de çıkardıkları sesleri duymadan anlaşmaya çalışıyorlar. Mehmet ses diyor, Meltem seks anlıyor. Meltem başının döndüğünü işaret ediyor. Kafein lazım. Seks kafein barındırır, diyor Mehmet. Gülüşüyorlar. Sırnaşıyorlar. Hoşlaşıyorlar. Meltem in parfümü, Mehmet in teninin sıcaklığı, şakalar, geyik, gülmece. Aslı nın sesi. Taksici. Taksici? Evet, Galata ya gidiyoruz. Meltem in başı, Mehmet in omzuna düşüyor taksinin arka koltuğunda. Meltem, Mehmet in kulağına fısıldıyor: Brad Pitt e benziyorsun. Neresine? Taksici lafa karışıyor. Yirmi lira! Ne? Ücret. Ha!? Merdivenlerde düşe kalka Galata nın virane, cumbalı Rum evlerinden birine giriyorlar. Meltem salondaki koltuğa atıyor kendini. Mehmet kahve yapıyor. Meltem kahveyi içtikçe kusuyor, kustukça açılırım derken öpüşüyorlar Mehmet le. O kusmuklu dudaklarını Mehmet e dayayıp götünü avuçlayınca... Yatak odası nerdeydi? Salonda mı? Olmaz, salon dağılmasın. Yatakta sevişsinler. Portmantodan elbiseler devriliyor yere. Koltuklardan birine yıkılıyorlar. Elbiseler hangi ara çıkmıştı? Tuvalette mi? Bol tükürüklü öpüşüyorlar. Meltem in boynundaki ter damlaları nereye gitti? Birbirlerinin cinsel organlarını aynı iştahı koruyarak yalıyorlar. Mehmet yine abarttı. Meltem in rahmine bakıp ne yapacaksın deli çocuk! Meltem in parfümü ter kokusunu bastırmakta güçlük çekiyor. Mart kedileri gibi inliyorlar. Hem üst kattan hem de alt kattan komşular, evin tavanına, tabanına süpürge sapıyla vuruyorlar. Salya, sümük, kusmuk içinde orgazm oluyorlar. Peçete? Mehmet peçete uzatıyor. Aradan beş dakika geçiyor, Meltem salonun orta

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 11 yerine kusuveriyor. Valla! (Ne pis kadınmış bu ya!) Tuvaleti de leş gibi kokutmuş. İnsan sifonu çeker. Ah zavallı Mehmet! Ne? Yine mi? Yine sevişilecek? Salya, sümük, döl ve bok içinde? Yuh artık! Mehmet ve Meltem in kalan yedi sevişmeleri tahminimce aşağıdaki davranışların tekrarından ibaretti: Sabah. Meltem gitmiş. Şimdi, Beşiktaş ta İklim le buluşmalı. Akşam Aslı da mı kaldı acaba? Fotoğraf işini halletti mi? Mehmet in dün geceye dair tek hatırladığı: SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ!

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 12 BU SAYFA BİLİNÇLİ OLARAK BOŞ BIRAKILMIŞTIR.

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 13 Mehmet, o günkü gazetede, birkaç ay önce evlerine tanrı misafiri diye gecenin bir vakti çatkapı geliveren Cemal in, Şişli deki siyasi bir cinayetin katil zanlısı olarak tutuklandığını gördü. Yoksa o gece üst kattakiler Cemal diye birini tanıyor muydu? İklim e söylemeli mi? Saat kaç oldu? İklim nerde kaldı? Şehir; arabaları, gemileri, uçakları, insanları, kuşları, kedileri ve otobüsleriyle ardından akıp giderken, Mehmet, Beşiktaş-Kadıköy iskelesinin yanı başında, Kadıköy ü hafif karşısına alarak akarsuyun içinde öylece bekledi. Tuzlu suyla sahilin birleştiği yerden, büyük bir örtüymüşçesine denizi kaldırdı. Üstündeki vapurlar, takalar, gemiler Anadolu Yakası na doğru kaydı. Açılan aralıkta, yolunu şaşırmış birkaç sazana boğulmak üzereyken yardım etti. Bir eliyle denizi kaldırmış tutarken, diğeriyle içini uzun uzun kurcaladı. Aradığının ne olduğunu tam bilemesek de; annesinin dua ederken, ablasının sonu bilinmez bir yolculuğa çıkarken, babasının rakı kadehlerinde, kendisinin Meltem in apış arasında aradığına; sizin ve benim yukarıdaki tüm satırlarda aradığımıza yakın bir şeyler olduğu ortada. Biten sigarasını aralıktan içeriye attı. Çalan telefona cevap vermek için denizi yerine bıraktı, vapurlar rotasını düzeltti. Arayan şüphesiz Meltem di. MELTEM Çantam sende mi kalmış? Vapurun düdüğü öyle bir çaldı ki, Meltem in sözleri gökyüzüne süzüldü. Yankılana yankılana yörüngeden çıktı. Ay a çarptı, Mars a sekti. Ordan Venüs e derken, hoplaya zıplaya karanlığa karıştı gitti. Karanlıkta parlayan bir çift otobüs farı, Mehmet e aniden, bu gece ikideki İzmir otobüsüne yer ayırtması gerektiği hatırlattı. EKLER VE NOTLAR 1) Bu öyküdeki kişi ve kurumların tamamı uydurmadır, gerçek kişi kurumlarla ilgileri yoktur. 2) Metinden atılan kısım: Mehmet in Rüyası Mehmet rüyasında, Melek ve Meltem i Beşiktaş ta bir kafede kahve içerken görüyor. Masalarına yaklaşacağı sırada, kafeye gelen İklim, Melek ve Meltem e selam veriyor. Garson kızı da,

Okumaya, istediğiniz sayfadan başlayabilirsiniz. 14 her ne hikmetse, üçlü uzun zamandır tanıyor sanki. Şakalaşıyorlar. Bir ara Melek in telefonu çalıyor, kafeden çıkıyor. Geri döndüğünde Türkan hanım da var yanında. Kadınlar sohbetleşip kahve içiyorlar. Mehmet aniden fark ediyor ki, Yusuf Ka. da aynı masadaymış. Hem de Melek in falına bakıyor: Falda uzun boylu, yakışıklı bir erkek- vb. 3) Okurdan ve eleştirmenden önce, yayıncıdan biricik isteğim: Yukarıdaki resmi kafandaki kurallarla bozmaman. 4) Gölcük resimleri: 5) Öyküyü yazarken, yazarın odasındaki halini merak edecek okurların, şuna benzer bir fotoğraf işlerini görecektir, umarım: Ekim 1987 - Nisan 2011 </body> </html> - Yusuf DEMİRKOL