Değerli meslektaşlarım, EMO nun 15. Dönem Olağan Genel Kuruluna hoş geldiniz. Genel Kurulumuzun mesleğimize faydalı olması ve başarılı geçmesi dileğiyle sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Geçtiğimiz iki yıl içerisinde kaybettiğimiz değerli meslektaşlarımızı rahmetle anarken, aramıza katılan yeni arkadaşlarımız, odamıza hoş geldiniz. Hiçbir maddi menfaatleri olmadığı halde kendi mesailerinden fedakarlık edip büyük bir özveri, anlayış ve hoşgörüyle uyum içerisinde çalışmaktan memnuniyet ve gurur duyduğum çok değerli yönetim kurulu üyelerime, onur kurulu üyeme, şube denetleme kurulu üyelerime, şube temsilcilerime, şube delegelerime, çalışma komisyon üyelerime ve bugüne kadar Odamızın daha ileri gitmesi için görev almış meslektaşlarıma her zamanki olumlu çaba ve kıymetli hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Basınımızın değerli temsilcileri sizlerde hoş geldiniz. Ayrıca, buraya gelip Genel Kurulumuza katılım sağlayan ve onurlandıran değerli misafirlerimize şahsım ve yönetim kurulum adına teşekkür ediyorum. Elektrik Mühendisleri Odası Adana Şubesi Yönetim Kurulu, değerli üyelerimizin 14. Olağan Genel Kurulda verdiği görevi tamamlamış bulunmaktadır. İki yıllık çalışma sonunda, yazan, çizen, bilim ve düşün alanında üreten insanların emeğiyle, TMMOB ve EMO nun mesleki demokratik kitle örgütü olma ilkesi çerçevesinde belirlediği çalışmaları, insanlığı, ülkemizin, kamunun ve üyelerimizin çıkarları doğrultusunda, ülke ve toplumun ortak gelişimi için; doğal yaşamın, çevrenin, tabiatın ve kültür varlıklarının korunması ekseninde, Şube Yönetim Kurulumuz, Antakya, İskenderun, Osmaniye temsilciklerimizle birlikte, bir dönem geçirdik. Bu süreçte de, ülkemizde ve dünyada zorlu siyasal ve ekonomik gelişmeler yaşandı. AKP iktidarı döneminde, Anayasa ve yasalarla belirlenmiş olan meslek odalarının görev ve yetki alanına müdahaleler son hızla devam etmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü, meslek odalarının görevlerini elinden almaya, kentsel dönüşüm sürecinde bu örgütleri işlevsiz hale getirmeye çalışmaktadır. İktidar, 12 Eylül Darbesinin antidemokratik düzenlemesine dayanarak 17 Aralık 2013 tarihinde yayımladığı Bakanlar Kurulu Kararı ile aralarında Elektrik Mühendisleri Odası`nın da bulunduğu 11 odanın idari ve mali denetimini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`na verdi. Odamız bugüne kadar idari ve mali olarak demokratik yapısı içerisinde seçimlerle oluşan denetim kurullarınca ve genel kurul süreçleriyle işleyişini sürdürmektedir. TMMOB ve bağlı odalar tüm gelirlerini üyeleri üzerinden elde etmekte bunun dışında genel ya da yerel hiçbir kamu kaynağından pay almamaktadır. Dolayısıyla tüm gelir ve giderlerinin hesabını da düzenli olarak üyelerine vermektedir. Odaların idari ve mali denetim adı altında bakanlıkların vesayeti altına alınması, iktidarın ileri demokrasi söylemi altında mutlak güç dayatması anlayışında olduğunu bir kez daha göstermektedir. Siyasal iktidarın bu müdahalesinin ardındaki amacı açıktır. Karar ve uygulamalarının mesleki, bilimsel ve teknik anlamda değerlendirilmesine ve denetlenmesine engel olmak 1
Bu kararın Resmi Gazete`de yayımlandığı gün aralarında Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar`ın oğlunun da bulunduğu üç bakan oğlunun, bir kamu bankasının genel müdürünün, üst düzey bürokratların ve işadamlarının yolsuzluk iddiasıyla gözaltına alınmış olması oldukça dramatiktir. TMMOB ve odalarını denetlemeye kalkan iktidarın bizzat kendisinin temizlenmeye ihtiyacı olduğu ortaya çıkmıştır. EMO olarak mesleki alanlarımıza ilişkin her türlü uygulama, düzenleme ve ihale karşısında kamudan yana tavır alarak, bugüne kadar bilimsel ve teknik anlamda yanlışlıklara, hukuka aykırılıklara karşı mücadele verdik, bundan sonra da vermeye devam edeceğiz. TMMOB ve bağlı odaları, hiç eğilip bükülmeden, karanlığa karşı aydınlığı, sömürüye karşı emeği, eşitsizliğe karşı adaleti, ırkçılığa karşı kardeşçe bir arada yaşamayı, savaşa karşı barışı, baskı ve zora karşı özgürlük ve demokrasiyi savunmaya devam edecektir. Yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen enerji, hayatın birçok alanında olduğu gibi pek çok açıdan çatışmalı bir özelliğine sahiptir. Siyasal, politik, ekonomik, ve ekolojik tercihlerden bağımsız değildir. Ülkemiz, elektrik üretiminde özellikle doğalgaz ve ithal kömüre dayalı üretim modeli ile 2012 yılını yüzde 56,5 oranında ithal kaynağa bağımlı olarak tamamlanmıştır. Aynı durum ne yazık ki 2013 yılı içinde artarak devam etmiş ve elektrik üretiminde kaygı verici sonuçlar yaşanmaktadır. Elektrik enerjisinde izlenen bu politikalarda ısrar edilmesinin ekonomimiz üzerinde yarattığı sorun her geçen gün artarken birincil kaynakta dışa bağımlılık elektrik enerjisinde arz güvenliği açısından da ciddi bir tehdit unsuru olarak önümüzde durmaktadır. Bu nedenledir ki elektrik enerjisi üretiminde yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanılmasının önemi herkes tarafından bilinmekte ve bu gerçeği her fırsatta ifade etmekteyiz. Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun"un yayımlanmasından bu yana yaklaşık 8 yıl geçtiği halde, zengin yenilenebilir potansiyele karşın gelinen nokta hiç iç acıcı değil. Hidroelektrik potansiyelin değerlendirilmesi için su kullanım hakkı anlaşmaları yoluyla kurulan ticari mekanizmanın, rekabetin ötesinde özel sektörü birbiri ve yurttaşlar ile karşı karşıya getirdiği görülmektedir. Hidroelektrik potansiyel değerlendirilmesi adına, Anadolu'nun dünyada ender rastlanan doğal dokusu tahrip edilmekte, kültür mirası görmezden gelinmekte, ekonomik ve sosyal yaşamı geri dönülemez bir noktaya sürüklenmektedir. 2011'deki Fukuşima nükleer felaketini takiben gelişmiş ülkeler özellikle yenilenebilir kaynaklara yönelerek nükleer santrallerini kademeli olarak kapatma kararı alırlarken Türkiye'nin nükleer santral sevdasını anlamak ve bu sevdayı, ülkenin gelecekte sözde yaşayacağı elektrik enerjisi sıkıntısıyla açıklamak, vatandaşı yanıltmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. Artan nükleer silahlanma yarışı, insanlığın üretimini savaşa kanalize etmekte; eğitim, altyapı ve sağlık hizmetlerinden yoksun birçok coğrafyayı kurtaracak birikimler silahlanma bütçelerine aktarılmaktadır. Doğaya ve onun parçası olan insanlığa yapılan saldırılar, elbet doğanın ve onun parçası olan insanlığın tepkisiyle karşılaşacaktır. 2
Nükleer santralların atıklarının yok edilememesi ve sosyal sorunlar gibi çözülemeyen handikapları bir yana işletme maliyetlerinin yüksekliği de saklanamaz bir gerçek iken, elektrik üretiminde doğalgaz ve ithal kömüre dayalı dışa bağımlılık had safhaya ulaşmış iken, nükleer yakıt ile ithal kaynak bağımlılığımız adeta pekiştirilmek istenmektedir. Odamızın da bir parçası olduğu Nükleer Karşıtı Platform bugüne kadar söylediği doğruları bundan sonra da söylemeye devam edecektir. Doğalgaz bağımlılığının yarattığı sıkıntılara rağmen EPDK doğalgaza dayalı elektrik santralı kurulması için yeni lisanslar dağıtabilmektedir. Plansızlığın eseri olan bu yaklaşımın ekonomik, teknik ve bilimsel olarak açıklanabilir tarafı bulunmamaktadır. Üstelik bu plansızlık Başbakan tarafından seçim propagandası olarak doğalgaz medeniyeti şeklinde sunulabilmektedir. Elektrik dağıtım özelleştirmelerinde kamu zararına uygulamaların üstü örtülmektedir. Dağıtım kuruluşları kasasında paralarla, tahsil edecekleri faturalarla şirketlere devredildiği gazete manşetlerinde yer almıştır. Bu şirketlere, brüt kar marjı artışıyla olmayan kar elde etme olanakları sunulmuş, kayıp ve kaçak hedefleri revize edilerek kayıp ve kaçak tahsilatından garantili kar elde etmelerine olanak tanınmıştı. Elektrik dağıtım özelleştirmeleri nedeniyle yaşanan sıkıntılar ortada dururken, elektrik üretiminde de özelleştirmeler yapılmaya çalışılmaktadır. Bugün enerji politikalarındaki çarpıklıklar ve plansızlık nedeniyle kimilerinin fahiş karlar elde ettiği elektrik sektöründe kamu üretim santralları dengeleyici bir işlev görmeye çalışmaktadır. Ancak 2001 yılından bu yana yatırım yaptırılmayan kamunun var olan santrallarıyla dengeleme arayışı bile çok görülmekte, yılların birikimleriyle yaratılmış değerler satılmak istenmektedir. Özelleştirmeler sonrası yaşanan denetimsizlik ise başlı başına ayrı bir konudur. Lisans dağıtıcısı EPDK ile Enerji Bakanlığı'nın, hem yatırımların yapılması sürecinde, hem de dağıtım şirketlerinin faaliyetlerine ilişkin ve tarifelerin belirlenmesi aşamasında denetim görevlerini yerine getirmemeleri nedeniyle yaratılan kamu zararının boyutu dahi bilinmemektedir. Denetimsizlik serbest piyasanın çalışan haklarını yok sayan çalışma koşullarıyla birleştiğinde ise ülkemizi derinden sarsan enerji alanındaki iş kazaları yaşanmıştır. Ülkemizin de içinde yer aldığı Ortadoğu Bölgesi, son yılların en kanlı ve çok boyutlu çatışmalarının yaşandığı tarihi bir dönemin içinden geçmektedir. Ne yazık ki yaşanan çatışma ortamının; kapı komşularının birbirine düşman edildiği, sivillerin hedef alındığı ve binlere varan can kayıplarının yaşandığı savaş koşulları yarattığını kaygıyla izliyoruz. Özellikle Suriye de son yıllarda yaşanan savaşa yakından tanık olmaktayız. AKP iktidarının şeriatçı güçleri destekleyen, savaşı kışkırtan tutumu Ülkemizi de savaşın bir parçası haline getirmiştir. Reyhanlı katliamında ölenler başta olmak üzere birçok insanımız can vermiştir. Özellikle sınırdaki şehirlerimizden ekonomi durma noktasına gelmiştir. Yüzbinlerce mülteci Ülkemizde yaşamaya başlamıştır. Bizler sınırlarımız içerisinde bir arada yaşam kültürünü yerleştirerek demokrasi yolunda daha ileri adımlar atılmasını beklerken, Ülkemiz tam tersine Ortadoğu'da laik ve demokrat kimliğiyle öncü olabilecek durumunu da kaybetmektedir. Ne yazık ki AKP iktidarı döneminde yürütülen Büyük 3
Ortadoğu Projesi eksenli, Osmanlı hayaliyle bezeli neoliberal ve savaş çığırtkanı dış politika ile Ortadoğu'da ülkemiz tamamen yalnızlaşmakta ve değerli yalnızlık kibri içine bizzat iktidarın eliyle itilmektedir. Irk, din, mezhep ve etnik ayrımların körüklenmesinin bugüne kadar insanlığa kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediği açıktır. 2013 yılının ortasında bir vaha ya çıktık. Gezi vahasına! Taksim Gezi Parkı nda AVM ve Topçu Kışlası yapılabilmesi için oradaki ağaçların bir gece vakti operasyonu ile kesilmeye kalkışılması üzerine başlayan direniş, kısa sürede tüm Ülke ye yayılarak bir demokrasi, özgürlük ve eşitlik manifestosuna dönüştü. Gezi Parkı`nda filizlenen, gençlerin ve kadınların öncülük ettiği bu halk direnişi; AKP nin, özel hayatlara müdahaleye kadar varan baskıcı ve otoriter yönetim anlayışının sonucudur. Demokratik haklarını kullanarak toplumsal muhalefetin bir parçası olan pek çok arkadaşımız gibi, Taksim Dayanışması üyelerinin de özgürlükleri gasp edildi. Arkadaşlarımız hakkında haksız yere soruşturma açılmış, hukuka aykırı şekilde sorgulama ve ev aramaları yapıldı. Aralarında odamızın ilk kadın şube başkanlarından biri olan Beyza Metin arkadaşımızın da bulunduğu Taksim Dayanışması üyelerini gözaltına almak, gözaltında kötü muameleye ve art niyetli tehditlere maruz bırakmak, ancak ve ancak tek bir amaca hizmet etmektedir: Devlet, düşünen, ifade ve muhalefet eden halkı sindirmeye çalışmaktadır. Gezi Direnişi'ne hükümetin uyguladığı polis şiddeti artık en temel itirazlara dahi tahammülün kalmadığını, gencecik canlara sokak ortasında kıyacak kadar gözü dönmüş hırslara sahip olunduğunu göstermiştir. Ölesiye dövülen insanlara yardım ettiler diye doktorlar soruşturuluyor, yemekler pahalı ve Van üşüyor diyen üniversite öğrencisine, benzin fiyatlarına söylenen sürücüye, asgari ücrete direnen emekçiye, simit fiyatını eleştiren emekliye devletli gereken cevabı en yüksek ses tonuyla veriyor. Bundan görev çıkaran bürokrasi tüm bu insanlara terörist muamelesi yapıyor. Dünyanın en tehlikeli hali cehaletin örgütlü eyleme geçmesi halidir. Sanılmasın ki, Gezi Direnişi boyunca kaybettiğimiz Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz ve Ahmet Atakan`ı unutacağız! Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), mesleki eğitim ihtiyacını ve teknik öğretmen gerekliliğini hiçe sayarak, öğretmen olarak yetiştirilen teknik insanlara mühendislik unvanı dağıtmaya kalkıyor. Bu sorular incelendiğinde, değil mühendislik, değil üniversite sınavları, ortaokul öğrencilerine bile haksızlık edecek kadar basit, seviye belirleme sınavlarının da altında kalacak kolaylıkta sorularla mühendislik unvanının dağıtılmaktadır. Ayrıca farklı mühendislik disiplinlerine yönelik ayrı sınav yapılmaması, tüm mühendisliklerin aynı torba sınav içinde değerlendirilmeye kalkılması da bilimsel açıdan itirazımızı haklı kılan diğer bir nedendir. İlki Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu na verilen, kaçak elektrik kullanımına karşı verdiği mücadelede hain bir saldırı sonucu aramızdan alınan üyemiz Hasan Balıkçı anısına düzenlenen onur ödülünün ikincisine Gazeteci İsmail Saymaz değer görüldü. Ali İsmail Korkmaz la ilgili yazdığı haberlerle kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getirirken uğradığı baskı ve tehditlere karşı meslek ilkelerinden ödün vermeyen Gazeteci İsmail Saymaz a ödülü EMO Olağan Genel Kurulu nda sunulacaktır. 4
EMO ve TMMOB örgütlülüğü için mücadele vermenin, birlikteliğimizin kurumsal yapısını koruma ve geliştirmenin en etkin birimi olan Adana İl Koordinasyon Kurulunda, TMMOB çatısı altında Odamızı en iyi şekilde temsil etmeye çalışıp, özellikle TMMOB un gerçekleştirdiği Kadın Kurultayının yerel kurultaylarına ve Adana kent sorunları sempozyumuna aktif bir bileşen olarak etkin destek sağlanmıştır. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği nin de içinde bulunduğu (TMMOB), Anayasanın 135. Maddesinde tanımlanmış olan Kamu kurumu niteliğindeki Akademik Meslek Kuruluşları, Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB), Türk Eczacıları Birliği (TEB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Veteriner Hekimler Birliği (TVHB) nin Adana birimleri, mesleki dayanışmayı arttırmak, ortak çalışmalar yapılmasını sağlayarak şehrimizi sağlıklı, daha yaşanabilir bir kent kültürüne ulaştırmak, bu kapsamda toplumun sosyal ve kültürel yaşamına katkıda bulunmak amacıyla, kısa adı ADAMOB olan Adana Akademik Meslek Odaları Birliği ni oluşturmuşlardır. EMO-GENÇ, mühendislik eğitimi veren tüm üniversitelerde, Odamızın bir komisyonu olarak örgütlenmekte, Oda organlarına bağlı olarak faaliyet göstermekte ancak geleceğin mühendislerinin kendi kararlarını verme ve uygulama yetkinliğine sahip bireyler olarak kendi iç işleyişini bağımsız şekilde sürdürmektedir. Şubemiz, Elektrik-Elektronik Bölümü öğrencilerine yönelik seminer, kurs, teknik gezi, staj, sosyal etkinlikler ve benzeri konularda tüm olanaklarını sunmaktadır. Öğrencilerin Üniversite içinde ve dışında yaşamış oldukları sorunlara çözüm bulabilmek için gerekli girişimler yapılmaktadır. Üyelerimizin talepleri ve ihtiyaçları doğrultusunda gerek Meslek İçi Sürekli Eğitim Merkezi (MİSEM) kapsamında gerekse MİSEM dışı seminerlerle çok sayıda üyemizin katıldığı eğitimler ile Üyelerimizin teknik bilgi birikiminin geliştirilmesinin yanında, dünyada ve Türkiye deki güncel olaylarla ilgili, şube ve temsilciliklerimizle, birçok panel, söyleşi-seminer ve sosyal etkinlikler gerçekleştirdik. Şubemiz Enerji ve Enerji Verimliliği komisyonu, Adana ili ve bölgemizin enerji sorunlarını tespit etmek ve önerilerde bulunmak üzere, mevcut durumun tespitini yaparak, kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerilerini sunmuş ve anket düzenleyerek enerji kalitesi ve enerji profiline ilişkin tespitler yapmıştır. Şubemiz Adana da bulunan ilköğretim 6, 7 ve 8. sınıflara yönelik Yenilenebilir Enerji Kaynakları Resim Yarışması düzenledi. Bu yarışma ile yenilenebilir enerji konusunda ilköğretim öğrencileri arasında bir duyarlılık yaratmak ve bu vesile ile onların sanatsal gelişimine katkı sağlamak amaçlandı. Resim yarışmasında dereceye giren resimlerden Şubemiz 2013 yılı duvar takvimi yaptırılarak üyelerimize dağıtıldı. 6 Nisan 1997 tarihinde kaybettiğimiz dört arkadaşımızın anısına açılan EMO Koruluğu ve devamında yer alan İ. Akın ÖZDEMİR (ZMO) koruluğu, Şubemiz ve Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi nin gayretleri ile yeni görünüme kavuştu. İçerisinde sosyal ve çocuk oyun alanlarının da bulunduğu Park ın yeni haline kavuşmasında göstermiş oldukları çabalardan dolayı Belediye Başkanı Sn. Yıldıray ARIKAN nezdinde tüm Çukurova Belediyesi ne teşekkür ederiz. Şubemizin bugüne kadar yaptığı çalışmalar, Tevfik Okumuş, İbrahim Atalı, Celal Polat, Mehmet Aysan, Hasan Balıkçı başta olmak üzere emeği geçen herkesin ortak bir ürünüdür, onların verdiği emeğin üzerinde yükselmekte, mücadeleleri ve örgütlülük anlayışlarıyla hala ayaktayız. 5
Biz mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları; düşünen, tasarlayan, sorgulayan ve üreten beyinler olarak, bilimi ve teknolojik ilerlemeyi, toplumsal yarara dönüştürerek, insanlık onuruna yaraşır, çağdaş bir yaşamın yaratılması için tarihsel sorumluluğumuzla çalışmalarımızı, bilgilerimizi kamu yararını gözeterek paylaşmaktayız. Bizim örgütümüz 60 yıla yakın birikimi ile bu saldırılara karşı duracak ve eğilmeyecek yeterliliktedir. Biz asla padişahım çok yaşa diyenlerle saf tutmadık, tutmayacağız. Aksine gözlere mil çekildiği, dillerin kesildiği, kulakların sağır edildiği zamanlarda Kral çıplak dedik, demeye devam edeceğiz. Çalışmalarımıza destek veren, komisyonlarda, kurullarda, eğitimlerde ve etkinliklerde görev üstlenen, görüş, öneri ve eleştirileriyle katılım sağlayan bütün üyelerimize, il, ilçe temsilcilerimize, EMO-GENÇ öğrencilerimize, tüm çalışanlarımıza teşekkür ediyoruz. Üyelerimize ve Ülkemize karşı görev ve sorumluluklarımızın bilinciyle; tüm baskılara rağmen, Oda ve TMMOB örgütlülüğümüzü daha da güçlendireceğimizi, aklın ve bilimin aydınlattığı yolda demokratik, özgür ve eşit bir ülke kurma yolunda üzerimize düşenleri yerine getireceğimizi burada bir kez daha dile getiriyoruz. Şube Yönetim Kurulu olarak yeni yılınızı sağlık ve esenlikle kutluyor, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI ADANA ŞUBE BAŞKANI MEHMET MAK 6