merhaba Haziran Direnişi nden Greif e, Greif ten 1 Mayıs a! Mayıs sürecine hızlı girdik. 8 Mart, Gazi, Berkin için militan sokak eylemlikleri, Beyazıt Katliamı ve Newroz İki ayı geçkin olarak Greif, onun öncesinde Punto Direnişi, seçimler ve 1 Mayıs! Türkiye sınıf hareketinin Greif le bir başka aşamaya sıçranıldığı şu dönemde tüm güçlerimizle 1 Mayıs a, 1 Mayıs mücadele gününe koşar adımlarla hazırlanıyoruz! İşçi-örenciler olarak bizler, işçi sınıfı ile omuz omuza yürüyoruz 1 Mayıs a. Kölece çalışma koşullarına, kölece yaşama koşullarına karşı, insanca yaşanılacak bir dünya özlemiyle 1 Mayıs mücadele gününde alanlarda olacağız! Sokak eylemlerinin yanı sıra işçi sınıfında yükselen grev ve işgal, ücretli köleliğe karşı öfke ve kin, Haziran Direnişi şehitleriyle vücut bularak, bir hayalet dolaşmakta sokaklarda; Sınırsız,, sömürüsüz bir dünyanın hayaleti!.. Bize çizilen bu sınırlar artık bizim özgürlüğümüze yetmiyor, renk renk pastel boyalarımız, sprey lerimiz,mizahımız,sapanlarımız, Gezi ile bütünleşen her eylem ve düşünce korkutmakta AKP hükümetini ve sözcülüğünü yaptığı burjuvaziyi! Bundan kaynaklı gözünü kırpmadan saldırıyor gerici kültürüyle, yasalarıyla. Bunlarla sokakları susturamadığı zaman polisiyle, jandarmasıyla, tomasıyla, saldırıyor! Yine de sokakların susmadığını gördüğünde silahıyla saldırıyor! Vuruyor Ethem i; vuruyor Ali yi; vuruyor Hasan Ferit i, Mehmet i, Abdullah ı, Medeni yi, Ahmet i, Berkin i! Greif fabrikasında haklarını isteyen işgalci Greif işçilerine 19 Aralık Katliamı nı aratmayan bir operasyonla darp ederek tutukluyor! Kapitalizm Çürümüştür, Biz Özgürlüğümüzü Sokakta Kazanacağız! Biz üniversite, lise, dershane öğrencileri Biz daha 14 ümüzde fabrikada, atölyede çalışmaya başlayanlar, çalışanlar Biz hem işçi hem öğrenciler, kapitalistlerin düşmanıyız! Çünkü bu köhne sistemi, bu köleci yaşamı paramparça edecek olanlarız! Bizler Başka bir dünya mümkün! deyip o dünyayı yaratacak olanlarız! Korkuyorlar, titriyorlar ve yıkılacaklar! Mayıs ayı 1 Mayıs dan sonra tüm hareketliliği ile devam edecektir biz işçi öğrenciler için. 1 Mayıs kavga gününden aldığımız tüm enerji ile işçiöğrenci panellerine hazırlanacağız. Gençlik hareketi için öğrencilerin işçileştiği tahlilimiz, gençlik hareketinin kaldıracı ve dinamitidir! İşçi-öğrenci platformları politikamızı her üniversitede, her lisede hayata geçirmek için 1 Mayıs tan sonraki her günü 1 Mayıs bilinciyle değerlendirerek mücadelemiz sürdüreceğiz! Bu yaşam bizim kaderimiz, geleceğimiz değil! Baharın sıcaklığına ve bizi çağırdığı Başka bir dünya ya koşar adımlarla gideceğiz! Zamanda,mekanda ve yaşamda özgürlüğümüzü kazanmak için 1 Mayıs ta alanlara! 1 Mayıs ta saflarına! Staj Sömürüsüne Son! Ücretsiz Barınma Evleri! Bilimsel, Anadilde, Sosyalist Eğitim! Sınırsız, Sınıfsız, Sömürüsüz Bir Dünya! Kırıntıları Değil, Dünyayı İstiyoruz! İşçi Meclisi Yerel Süreli Siyasi Dergi Özel Sayı: 18- Fiyat: 10 KrPina Basım Yayım San. ve Tic. Ltd. Şti. adına sahibi Hüseyin Kezik Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ali FilizlerAdres: İstiklal Caddesi Balo Sk. No: 32 Kat. 2 Daire No: 8 Beyoğlu/ İstanbul Tel: 0 212 244 56 70Hesap No: İş Bankası Koca Mustafapaşa Şubesi 1105 0792812Baskı: Özdemir Matbaası Adres: Davutpaşa Cad. Güven Sanayii Sitesi C Blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 577 54 92 2
Hiçbir Burjuva Partisi Sandıkta hesap vermez! 30 Mart ta yerel görünümlü genel seçimler yapıldı. Devletin yönetememe krizi içerisinden biraz olsun nefes almak, AKP hükumetinin güvenoyunu aradığı ve muhalefetinde kolayca hükümeti yıpratma arayışında olduğu seçimlerde %45 civarında AKP, %27-28 CHP %17 MHP ve BDP-HDP de %6 civarında oy aldı. Dersaneler üzerinden çatırdamayla gün yüzüne çıkan AKP- Cemaat gerilimi seçimlerde AKP ye siyasal düzlemde ben tek, siz hepiniz üzerinden bir meydan okumaya dönüştü. Seçimlere katılım oranının bir çok seçime göre arttığı ve ABD den bu konuda kutlama mesajı geldiğini de düşünürsek burjuva ideolojilerin sokağa çıkma, provokasyonlara gelme siyasetinin- ne kadar başarılı olduğunu görüyoruz. Seçim değerlendirme yazılarının olmazsa olmazıyla kazananlar ve kaybedenler ile başlayalım. Her ne kadar hızını kaybetmiş de olsa, AKP ve Erdoğan hala ayaktayım, bensiz istediğiniz gibi yönetemezsiniz hele bu CEHAPE zihniyetiyle cemaati, sevildiği düşünülen montajlanmış adayları, kitlelerin bana olan nefretini toplasanızda çarpsanız da bensiz bu kervanı düzeltemezsiniz mesajını sermayeye vermiştir. Doğal olarak kaybedenler de bir önceki cümleden çıkartabiliriz. Erdoğan ın muhafazakar, otoriter, tavizsiz, gazlı, TOMA lı siyaseti burjuvazinin belirli kesimlerini tam olarak memnun etmese de, CHP+MHP vs. gibi ittifakların kendi iç dizaynının başarısızlığı ve kitlelerin reddiyesiyle burjuvaziyi Erdoğan a mahkum etmiştir. Çare Sandık Diyenlere Biz devrimci komünist gençler olarak sorunların tarihsel bir sürekliliği olduğunu ve bu arka planın hümanizmin soyutladığı gibi gönlümüzden geçenin değil tarihsel gerçeklik ve karşıtlığı olduğunu bir sosyalist devrimin bedelsiz olmayacağı kadar iyi biliyoruz. Kapitalizm, bedenlerimizi, zihinlerimizi, ilişkilerimizi, zamanımızı kısacası tüm yaşantımızı ele geçirmiş bizleri birer metaya çevirmiş durumdadır. Kapitalizme karşı sosyalizm perspektifini yerel/genel seçimlere bakışımıza dönüştürdüğümüzde evet seçimlerde aday da gösterilebilir, seçim çalışması da yapılabilir kısacası seçimler sosyalizme gidilen yolda araçsallaştırılabilir. Kategorik olarak boykotçuluğu bir kenara bırakırsak itiraz noktamız çare sokak değil sandık ya da hesabı sandıkta soracağız sokakları karıştırmayın diyenleredir. Onların istedikleri gibi bedelsiz, kolayca, direnişsiz bir alt üst oluş küçük burjuva bir hesaptır. Ve hiçbir gerçekçiliği yoktur. Bu anlayış Arap Baharı nda kent yoksulu ve işçi sınıfı bölüklerinin, occupy eylemlerini, Yunanistan da ki dizginlenmeyen öfkeyi ve daha da içeriden olan düşlerimizin üstünde ki sisi kaldıran Haziran Direnişini hiç anlamamaktadır. Kolaycı ve emeksiz bir şekilde siyaseti, kitlelere yol olarak sunmak kitleleri öncü güçten yoksun bırakmaktır. 30 Mart seçimleri, Türkiye de ki en yüksek katılımlı seçimler olacak. Başta da dediğimiz gibi ABD Dışişleri Sözcüsünün AKP den önce tebrik ettiği halkın seçimlere göstermiş olduğu muazzam ilgiydi. Evet bu burjuvazinin kendi iktidar güvenliği için önemlidir, sevindiricidir ama sosyalistler açısından da yöneten yönetilen arasında ki bağların kuvvetlendiğini, kapitalizmin kitlelerde yarattığı beklentiyi göz önüne serer. Bugün liberaller ile yasalcı sol partiler arasında ki çağrı benzerliği biçimsel olarak farklı gözükse de özsel olarak aynı amaca hizmet etmiştir. Topluma dönük çağrılar özünde sandıktan yeni bir yöneten çıkartmayı zafer olarak tanımlayabilirler. İtirazımız, Burjuva liberal anlayışla kamera önünde popülerleşen aktör/şarkıcı kesimlerin kitlelere oy ver nasihatlari, liberal reformist anlayışla sokakları karıştırmayın AKP den hesabı sandıkta soracağız diyenleredir. Ve görülüyor ki sosyalist belediyeciliği AKP defol kampanyasına dönüştürdükleri liberal reformist çevrelerin AKP nin sarsılmayı bırak daha güçlenerek çıktığı seçimlerden sokağa dönüş çağrıları yapması tam bir iki yüzlülüktür kitlelerin militanlığının tasfiyeciliğidir. Komünist gençlere düşen bir başka görevde sokağın itfaiyeciliğini yapan bu tutumlara da karşı tavizsiz bir savaşımdır. Bundan sonrası? İstesekte istemesekte gençliğin muhafazakarından, laikine, Kürt ünden, Türk üne, alevisinden, sunnisine kadar yani işçi sınıfının, gençlerin umut bağladığı, kolay yoldan sorunlara çözüm bulacağı, nefes alacağını düşündüğü 31 Mart sabahı bitmemiş oy sayımlarıyla, birkaç bini bulan hile tutanakları, sürekli belediyeyi alan burjuva partilerin yer değiştirmesini takip etmekle geçiyor. Aslında burjuvazinin yönetmeme krizine nefes aldırması beklenirken krizi daha da büyütecek bunalımlar ekleyerek devam ediyor. Erkenden söyleyebiliriz, kriz derinleştikçe isyan büyüyecek, sokak güçlenecek ve burjuvazi zor yolunu daha çekincesiz kullanacaktır. Kriz, sandıkta başlamadı, sandıkla çözülemeyecektir. Biz komünist gençler sandık sorunu burjuvazinin sorunudur diyoruz ve işçi-öğrenci gençliğin yakıcı sorunları için sandığı gösterenlere inat sokağa davet ediyoruz. Kolektif gezi direnişimiz de ödediğimiz bedellerin hesabını, hiçbir burjuva partisi hükümetiyle/muhalefetiyle sandıkta vermez, 13 yaşında pres makinasına sıkışarak ölen işçi-öğrenci kardeşimiz Ahmet in hesabını, hiçbir burjuva partisi hükümetiyle/muhalefetiyle sandıkta vermez. Kolluğun bu zamana kadar öldürdüğü çocukların, faili meçhullerin ve sayamadığımız işkence, taciz, tecavüze uğramış erkek ve kadının hesabını, hiçbir burjuva partisi hükümetiyle/muhalefetiyle sandıkta vermez. 3
Biz Özgürlüğü Sokakta Kazanacağız! Seçimdi, sandıktı derken derinleşen rejim krizinin bir it dalaşına daha tanıklık ettik. Burjuvazi ve liberal reformistler cephesinden bu savaşanın ne kaybedeni ne kazananı var. Ancak işçi sınıfı cephesinden ve biz gençlik bölükleri cephesinden bir kez daha kaybeden olduğumuz bir aşikâr. Seçim oyunundan sonra işçi sınıfının ve biz gençlerin yaşamlarında değişen hiç bir şey olmadı. Uzayan mesai saatleri, iş güvenliğinden yoksun çalışma koşulları, güvencesizlik ve geleceksizlik hâlâ devam ettiği gibi daha da derinleşiyor. Diplomalı işsizlik hâlâ boğazımıza geçirilmiş bir ilmek gibi duruyor. Okul kazanma ve iş bulma umuduyla ömrümüzü çürüttüğümüz sınavlar hâlâ devam ediyor. Okul parasını kazanmak için çalışan işçi-öğrenci ölümlerine her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Galvanizde, tersanede, inşaatta, kot kumlamada ve daha bir çok iş alanında genç işçiler ya ölüyor ya da sakat kalıyor. Sermaye için biz gençlerin, genç işçilerin yaşamının hiçbir değeri yok. Burjuvazinin sokak korkusu günbe gün daha net ortaya çıkarken, her eylemi yeni bir Gezi İsyanı ortaya çıkaracak korkusuyla baskı ve şiddet yöntemiyle durdurmaya çalışırken, sokağın sesini sandığa hapsetmeye çalıştığı bir süreç yaşadık. Liberal reformist borazanlar da yangın söndürücü itfaiyeciler gibi burjuvazinin, Sokakları bırakın; demokrasi sandıkta. yalanına ortak olarak hep birlikte bizi sandığa çağırmışlardı. Biz bu süreçte de söylemiştik Bizim Özgürlüğümüz Sizin Sandığınıza Sığmaz! diye. Bir kez daha bu burjuva oyunun aktörü olmaya soyunan bu liberal reformistler şimdi utanmadan 1 Mayıs çağrıları yapacaklardır. 1 Mayıs, sınıflar savaşımının en sert yaşandığı gün olma özelliği taşımaktadır. Sermaye cephesinden 1 Mayısı yasaklamak, yasaklamasa bile içini boşaltmak en önem verdiği olaylardan birisidir. Sınıf cephesindense, gerçek anlamda gücünü burjuvaziye gösterdiği bir kavga günüdür. Bir kez daha yasaklı bir İstanbul 1 Mayısı yaşayacağız. Bu yasak 1 Mayıs ın kalbinin Taksim de atacağının göstergesidir. Kadir Topbaş ın daha 1 Mayıs a uzun bir zaman kala yasağa bahane uydurma söylemleri hiç de boşuna değildir. Zaten hala ülkemizde en önemli meydanlar olan Taksim, Kızılay ve Gündoğdu Meydanları kitlesel eylemlere kapalıdır. Taksim savaşları Gezi de üstünlüğü ele geçirmemize rağmen hâlâ geçen sene 1 Mayıs ından buyana devam etmektedir. Burjuvazi biz gençlerin özgürlük taleplerini ve istemlerini görmezden geliyor. Güdük burjuva özgürlüklerini bile buduyor, kısaltıyor. Meydan yasakları burjuvazinin kent merkezlerinde büyüyüp gelişen ve bütün bir ülkeye yayılan isyan ve direnişleri, uzaklaştırma ve görünür olmaktan çıkarma saldırısıdır. Burjuvazi sokaktan korkuyor. Gezinin ardından süre gelen irili ufaklı sokak savaşları ve kitlesel Berkin Elvan eylemi bu korkuyu daha da güçlendiriyor. İşte 1 Mayıs bu yönüyle de bir sınıflar savaşımı cephesidir. Yaşamda, Mekânda ve Zamanda Özgürlük! şiarını daha güçlü ve gür haykırmak gerekmektedir. Özgürlük biz gençlerin korkusuzca mücadelesinin eseri olacaktır. 1 Mayısta saflarında burjuva diktatörlüğüne karşı öfkemizi ve taleplerimizi haykıralım. Onların yasaklarının sokakta sökmediğini, sokakların özgürlük demek olduğunu bir kez daha onlara gösterelim. Greif Direnişi nde 1 Mayıs ta sınıfa saldırının provasını yapanlara Greif işçisinin kararlılık ve öfkesiyle cevap verelim. Biz gençler, yeni bir dünyaya olan özlemimiz ile bu çürümüş ve kokuşmuş kapitalist düzenin bize bir şey vermeyeceğini biliyoruz. 1 Mayıs ta sosyalizm çağrımızı daha güçlü haykıralım. Gençlik Gelecek Gelecek Sosyalizm! 4
1 Mayıs a Giderken: Aklımızdan Berkin Geçerken Berkin, hâlâ her şey çok sıcak, çok ani, çok olduğu gibi Şu an sanki senin alçak bir gaz fişeğiyle vurulduğunun, yoğun bakıma alındığının haberi geldiği gibi Hiç 269 gün beklenmemiş, cenazende milyonlar yürümemiş, senin nabzına endekslenmemiş gibiyiz. Çünkü bunları kabul edemiyoruz, kabul etmiyoruz Berkin. Sen toplumun en ufak bir zerresini boş bırakmayacak kadar doldurdun. Seni kazıyıp çıkartmaya çalışanlara da mezar olacak o boşluklar. Yüzümüzü sana dönüp batıya baktığımızda Yunanistan da senin yaşlarında, senin gibi öldürülen kardeşimiz Alexis i hatırlattın, sana tekrar bakıp doğuya döndüğümüzde Kürdistan da başımızı önümüze eğdiren yüzlerce senin yaşlarında senin gibi öldürülen Kürt çocuklarını hatırlattın. Senin için milyonların sesiz sedasız ama gürültülü, yavaş yavaş ama öfkeli yürüyüşü bu hatırlattıklarının hesabını soramadığımız içindi. Tam da bu yüzden sen artık sadece sen değilsin Berkin. O uğursuz haber geldiğinde tüm şehirler seni ayağa kaldırmak için Gezi Direnişi ndeki gibi ayağa kalktı. Liseler boşaldı Berkin. Üniversitelerde dersler boykot edildi. İstanbul un iki yakası bir araya geldi; sana geldi Berkin. Çünkü biliyoruz ki biz ne kadar ayakta kalırsak sen o kadar hızlı koşacaksın ekmek almaya. Sermayeyi korkuttun çocuk. TÜSİAD bile sana ağlamaya çalışıyordu. İçişleri Bakanı ne diyeceğini bilemiyordu ama sana çok kızıyordu. Başlarına bela oldun ama senden de bir o kadar korkuyorlardı. Başbakan, edebini ilk günlerde gösteremedi bile. Onlarca korumasıyla, binlerce yandaşının arasından ancak, salya akıta akıta bir şeyler diyiverdi. Biz ferman yazdıran kaşlarındaki kartalın gücünü gördük. Sana bakınca gördük gücümüzü. 2-3 ağaç için ayağa kalkanlar artık yerine oturmuyorlar Berkin. Hele ki senin yetiştiğin mahallen hiç oturmuyor. Senin büyüdüğün şehir, kavgamızın şehri seni vuranlara rahat bir nefes aldırmıyor. Artık bu ülkede hiçbir şey eskisi gibi devam etmiyor. Yeni bir dünyanın kapıları aralanıyor ve sen giriyorsun içeri Berkin. Birleşenler yenilmiyor Berkin. Biz bunu Kazova tekstil işçilerinin direnişinden, Greif işçilerinin direnişinden, Kürt halkının serhildanlarından biliyoruz. Şimdi kaybetsek bile yarın mutlaka kazanacağız. Bunu çok iyi biliyoruz. 2007, 2008, 2009 1 Mayıs Taksim yasağını parçaladığımız gibi Sermaye devletinin tüm yasaklarına karşı senin görkemli 269 günlük direnişini göstereceğiz. Bu ülkenin işçileri, emekçileri, kent yoksulları 1Mayıs ta tekrar yürüyecek ve karşımızda bulacağız katillerini. Bakacağız gözlerinin içine ama onlar bakamayacak bizlerin gözlerine. Seni görecekler, Ethem i görecekler, Ali İsmail i, Abdocan ı, Mehmet i, Hasan Ferit i, Medeni yi, Ahmet Atakan ı görecekler. Siz gökyüzünden izleyeceksiniz direnenleri. Sizler gökyüzünün maviliğini kızıla boyadınız, biz de devletin siyah asfaltını kızıla boyayacağız. Bunlar sana, tüm gezi şehitlerimize, devrim için dövüşen, düşenlere sözümüz olsun. Taksim Meydan ı denilince bizlerin aklına 77 1 Mayısı nda işçi sınıfının şehitleri, Gezi Direnişi şehitleri geliyor. Sizlere ulaşmak için daha ileriye gideceğiz. 1 Mayıs ta Alanlara, Gezi Şehitlerini Anmaya! 1 Mayıs ta Taksim e, Sınıf Şehitlerini Anmaya! Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Haziran Direnişimiz! Sosyalizmi Sokaklarda İnşaya! 5
Ancak Mücadeleyle Özgürleşeceğiz! Ezilen bir cins var oldukça, ezilen bir sınıf var oldukça, sermayede, hisse senetlerinde özel mülkiyet var oldukça, tahıl fazlalarıyla açları uşaklaştıran toklar var oldukça, herkes için özgürlükten ve eşitlikten söz eden yalancılar kahrolsun! Herkes için özgürlük değil, herkes için eşitlik değil, tersine, ezenlere ve sömürenlere karşı, ezme ve sömürme olanağının ortadan kaldırılması için savaşım! Sloganımız budur! Ezilen Cins İçin Özgürlük ve Eşitlik! İşçiler İçin, Çalışan Köylüler İçin Özgürlük ve Eşitlik! Ezenlere Karşı Savaşım, Kapitalistlere Karşı Savaşım, Vurgunculara, Kulaklara Karşı Savaşım! V.I. LENİN Kapitalizm en ikiyüzlüce tavrını kadına göstermektedir. Kapitalizm, toplumsal emeğin yeniden üretimi için erkek egemen argümanı tekrar tekrar iş yerinde, evde ve sokakta üretir. Bir yandan fırsat eşitliği söylemleri ile bizi tüm üretim süreçlerinde artı değer sömürüsü altında kullanırken diğer yandan ailenin ve toplumun temelinin kadın olduğunu söyler. Kadına daha çok doğurarak işçi üretmesini ödev biçer. Bu sayede iş gücünün daha da ucuzlaşmasının da önünü açar. Onlar bizi burjuva toplumun temeli olarak koyuyorlarsa; biz işçi kadınlar da mücadelemizi en temelden alıyor ve bu kokuşmuş düzeni değiştirmenin kadının özgürlük mücadelesinden geçeceğini söylüyoruz. Bu mücadelemizin temeli cinsiyetsiz, sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünyayı var etme mücadelesidir. Kadının mücadele tarihi işçi sınıfı içerisinde var olmasından çok öncelere, toplumsal cinsiyetçi iş bölümüyle, ilkel komünal toplumlara dek uzanır. Ancak kapitalizm bize göstermiştir ki toplumsal cinsiyetçi iş bölümünün egemenlerin çıkarları doğrultusunda sömürülmesi, kadının iki kat ezilmesini doğurur ve bu da kadının işçi sınıfı mücadelesi içerisinde en direngen yerini almasını gerektirir. Özellikle kadınların direnişe katılmalarının ve direngenliklerinin belki de en temel nedeni, yıllardır ataerkil kapitalist toplum içerisinde verilen zorlu bireysel veya kolektif mücadele deneyimleridir. Son süreçte burjuvazinin daha da çok neo-muhafazakar söylemlere bürünmesi, kürtaj yasakları, 3 çocuk dayatması ve özellikle biz genç kadınlara doğru bir saldırı olan kızlı-erkekli mevzusu, üniversitede evlenmeye teşvik ve mahalle baskıları, Gezi Direnişi öncesinden başlayarak patriyarkal kapitalizme karşı mücadelenin gerekliliği konusunda kafamızda yer edinmiştir. Burjuva politikacıların kadın bedeni üzerinden ahlaksızca söylemleri, hakaret argümanlarını kadın bedeni üzerinden yürütmeleri artık çekilemez bir hal almıştır. Bütün bunlar birleşerek bize göstermiştir ki kadının özgürleşmesinin tek çözüm yolu sokakta mücadeleden geçmektedir! Gezi deki toplumsal patlama içerisinde kadının özne olarak bulunmasının nedeni budur! Gezinin dinamik ve kitlesel halkasını oluşturan gençliğin yanı sıra direnişe katılanların %60 ının kadın olması, genç kadınların direnişteki kitleselliğini ve görünürlüğünü ortaya çıkarmaktadır. Gezinin yarattığı direniş imgelemi genç kadınların dinamizmi ve mücadele kararlılıklarıyla özdeşleşmektedir. Genç kadınların hemen hemen her barikatın en ön saflarında yer alması Gezinin önemli bir görselini oluşturmaktadır. Gezi direnişinin sembolleşen figürlerinden Lobna Allami, Kırmızılı Kadın ve Siyahlı Kadın bunun en güzel örneklerindendir. Gezi den gelen bu kitleselliği işçi kadının mücadele tarihi içinde en önemli gün olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ne taşınması ve bu seneki 8 Mart ın daha kitlesel gerçekleşmesi de hiç kuşkusuz yukarıda belirttiğimiz nedenlere dayanmaktadır. Ancak bu kitlesellik ve renkliliğin yer yer sınıfsal söylemlerden yoksun olduğu görülmektedir. Bu noktada işçi kadının temel kavgası bütün meydanlara kendi sınıfsal ve cinsel talepleri ile gitmesi ve bu meydanlara kendi kızıllığının rengini vermesi olmalıdır. 6
Tarih boyunca üretim koşulları ve biçimleri kadınları boyun eğdirmiş ve zamanla onları bugüne dek içinde bulundukları bir zulüm ve bağımlılık ortamına sürgün etmiştir. ( ) Kadınların itaatinin arkasında belirli ekonomik faktörler olduğundan ( ) kadınların yitirdikleri önemi ve bağımsızlığı geri almaları için toplumsal ve ekonomik yapıda muazzam bir değişimin yaşanması gerekir. A. KOLLONTAİ Bize TEKEL ve Greif gibi emek mücadeleleri adına yapılan direnişler de göstermektedir ki kadın, sınıf mücadelesi içinde özgürleşmektedir. Türkiye nin eski yapısından gelen feodal kalıntılarla birlikte oluşan yeni kapitalist aile yapısı içinde kadınlar, iki gün bile evdeki patronları olan eşlerine sormadan dışarıda kalamazken, grevlerde, fabrika işgallerinde, çadır direnişlerinde, kadın-erkek sınıf kardeşleriyle birlikte günlerce aynı battaniyeyi, aynı yemeği, aynı ortamı paylaşmışlar ve direnişi böyle büyütmüşlerdir. Bu direnişler sırasında kadınlar da görmüştür ki iki cinsi ayıran tek şey egemenler tarafından dayatılan toplumsal cinsiyet algısıdır. Sorun en temel uzlaşmaz çelişki olan, emek-sermaye çelişkisi olduğunda cinsler de uluslar da meshepler de ortadan kalkar. Sınıf mücadelesinin en önemli tarihlerinden biri olan 1 Mayıs ta genç işçi kadınlar olarak bizler bu mücadele pratiği üzerinden alanlara çıkacağız! Biz sınıf mücadelesini içinde özgürleştikçe aynı zamanda sınıf mücadelesini de özgürleştireceğiz! Gezi, TEKEL, Kazova, Greif ve daha sayamadığımız birçok mücadelenin yarattığı direniş ruhuyla bizi sömüren erkek egemen kapitalist sisteme karşı tüm kararlılığımızla meydanların, barikatların en önünde yer alacağız! Toplumun değer yargılarından sıyrılmış; baskısız ve sömürüsüz; salt özgür aşkın yaşanacağı; kadın, erkek, LGBTİ sınıfdaşlarımızla birlikte, sadece emeğin, sevginin değerli olduğu, eşit, adil CİNSİYETSİZ bir toplum oluşturmak için çabalayacağız! Kendi ellerimizle özgür toplumu, özgür aşkı ve özgür insanı yaratacağız! İşçi kadınların ezilmediği ve sömürülmediği bir dünyanın kapıları ancak direnerek ve mücadele ederek açabiliriz! Tüm genç işçi kadınları, bu mücadelenin kararlılığı ile 1 Mayıs ta sınıfsız bir dünya kavgasına çağırıyoruz! 7