1933 yılında Ermenek'te dünyaya geldi. Öğretmen olarak başladığı memuriyete, yine eğitim sahasında çeşitli sahalarda devam etmektedir.

Benzer belgeler
Yazıcılık Hadisesi ve Hüsrev Altınbaşak Ağabey ile Görüşme

Risale-i Nurun kerametini gördüm.inayet altında olduğumuzu anladım.

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Adıyaman merkez köylerinden Kışla köyüne bağlı Meşetli köyünde doğdum.sonra köyümüz baraj altında kalınca Adıyaman a göç ettik.

Risale-i Nuru Samsat-ta Lise öğrencisi iken Teyzem oğlu vasıtasıyla tanıdım.

Avukat Bekir Berk abinin mahkemedeki müdafaalarından hakimlerin ağzı açık kalmış

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Prof.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı

l9l0 yılında Van'da doğdu. Bediüzzaman'ın eski talebelerindendir. l935'de Eskişehir dâvasında gayr-i mevkuf muhakeme olundu.

HAMZA EMEK. Sorularlarisale.com. l922'de Emirdağ'da doğdu, l99l'de vefat etti. "Üstadı ilk ziyaretim"

tellidetay.wordpress.com

Halim-selim, melekler gibi temiz bir şahsiyet. Senirkent'te kendisine "Kara Melek" diyorlar.

Kamil Acar, Van-Muradiye'de doğdu. Çeşitli tarihlerde Üstadı ziyaret etti.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

"Sonra yemek duasından bahsedilirken Ali Efendiye sordum: 'Üstad sizinle yemek duası okudu mu?'

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.


iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

HOŞ GELDİN RAHMET AYI RAMAZAN!

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

Ceylân Çalışkan'ın kızı

Şerif Kocadon için mevlit

Risale-i Nur Kur anın ruhunu, gayesini, hedefini izah eden çok mükemmel bir tefsirdir.

Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır.

20 Derste Eski Türkçe

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Gülmekten Öldüren Fıkralar - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Soyut Zekâsı Gelişmemiş Çocuklarda Allah Korkusu Perşembe, 13 Ocak :55

ama yüreğe dokunanlar

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ANTİKA SANDALYE

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Niğde Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Topluluğu Başkanı Okan Aktaş Toplulukta Görev almak bir İletişimci olarak bana çok faydalı oluyor

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

"Vesvese" ile "korku" aynı mıdır? Risalelerde vesveye önem vermemek, modern bilimde ise korkunun üzerine gitmekten bahsediliyor?..

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Bu sayfa şu linkten yazdırılmıştır: [

MEZUNLARIMIZIN OKULUMUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Derleyen: Halide Karaarslan / Uzman Pedagog Görsel Tasarım: Semra Bolat / Sanat Dersleri Zümre Başkanı

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

HARUN REŞİT İLE BEHLÜL DÂNA Cuma, 18 Haziran :37

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

MEHMET METİN. Sorularlarisale.com

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

1988 yılında Hac ziyareti için Arabistan da bulunuyordum. Hac vazifemi yaptıktan sonra Medine-i Münevvere ye geçmiştim.

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

Küçüklerin Büyük Soruları-4

ÖZEL GÜNLER. Doğum günü/kadınlar günü/anneler günü/babalar günü/sevgililer günü/ Öğretmenler günü

Abdullah b. Abdurrahman el-cibrîn

Beykoz Yerel Basını: Yılın Öğretmen Çifti, Adife& Bayram YILDIZ - Özgün Haber

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Seyahat Genel. Genel - Olmazsa olmazlar. Genel - Muhabbet. Yardım isteme. Birinin İngilizce konuşup konuşmadığını sormak

Otizmli Eymen 10 Okuldan Geri Çevrildi

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I

Onların minneti sadece Allah a ve millete ve millete hizmette araç olarak gördükleri devletlerinedir.

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

ADIN YERİNE KULLANILAN SÖZCÜKLER. Bakkaldan. aldın?

En büyük gücümüz teşkilatlarımız

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

a. Daire-i meşruada kalmayan gençliğin; dünyada, kabirde ve ahirette başlarına gelecek belalar ve elemler neler olabilir?

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Cumhuriyet Üniversitesi İletişim Kulübü Başkanı Metin Baykal: Halkla ilişkilerci girişken olmazsa çok şeyi kaybeder..

Başbakan Yıldırım, Seyranbağları Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezini ziyaret etti

23 Yılllık Yazılım Sektöründen Yat Kaptanlığına

Mehmet Şevket Eygi, Üstadı ziyaretini ve Risale-i Nur hakkında kanaat ve tesbitlerini şöyle anlatıyor.

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

MİNİK PATİKLER ANAOKULU

Abbas Mehmed Kara, Barla nahiyesinde Bediüzzaman'dan kalan son hatıra, son canlı şahitlerden birisidir.

Başarı Testi. Kazanan: Ağlamak yerine ÇALIŞIR. Kaybeden: Çalışmak yerine AĞLAR. Kazanan: KAFASINI çalıştırır. Kaybeden: ÇENESİNİ çalıştırır

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

Üç nesil Anneler Günü

Gün sonu yaklaşmış, mesainin bitmesine çok az bir süre kalmıştı. Diğer kurumlardaki işlerimi halletmiştim ama son bir kurumda biraz işim kalmıştı.

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

Korkut un Hindistan Güncesi - 2 Delhi. 2 Delhi Cuma Delhi`de 2.gün

Yazan : Osman Batuhan Pekcan. Ülke : FRANSA. Şehir: Paris. Kuruluş : Vir volt. Başlama Tarihi : Bitiş Tarihi :

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Transkript:

Sorularlarisale.com MUSTAFA ÖZSOY 1933 yılında Ermenek'te dünyaya geldi. Öğretmen olarak başladığı memuriyete, yine eğitim sahasında çeşitli sahalarda devam etmektedir. Hatıralarını şöyle anlatıyor: "Bir köy çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Ailem bana dinî bir eğitim verememişti. O zamanki şartlarda bu büyük ölçüde zordu. Mevcut dinî kültürümü nineme borçlu idim. O bana Âhirzamandan, Kıyametin geleceğinden bahsederdi. Kıyamet, haşir, Cennet, Cehennem gibi mefhumları ismen de olsa ondan duymuştum. "İlkokulu bitirdikten sonra köy enstitüsü imtihanlarını kazandım. Demokrat Parti iktidarından sonra, okullarımızın adı 'Öğretmen Okulu' olarak değiştirildi ve süresi altı yıla çıkarıldı. Okullara din dersi de konuldu, ama bu pek kifayetli değildi. "1955'te mezun olduktan sonra Diyarbakır'ın Dicle kazâsına tayin oldum. Tayin olduğum Birsin köyünde okul kapalı idi. Ben gidince açılmış oldu. Köyde ancak askerlik yapanlar Türkçe bilirdi. Yeştmiş-seksen hanelik köyde, gündüzleri okulda, geceleri ise evlerde, köylülerle sohbet yaparak vakit geçirirdik. Cuma namazlarını kılar, at yarışlarını kaçırmaz ve her katıldığım yarışta da birinci olurdum. "Rüyamda kıyamet kopuyordu" "Öğretmenliğimin ikinci senesiydi. Bir gün gece yatmak üzereyken, kalbime bir sıkışma geldi. Bir baygınlık geçirdikten sonra gözlerimi açtığımda, aileme, 'Biz namaz kılmıyoruz. Ya ölüm gelir de bizi böyle yakalarsa halimiz ne olur?' dediğimi hatırlıyorum. Hanımla birlikte konuşarak, artık namaz kılmaya karar vermiştik. "Yatağa girdim. Rüyamda, 'Kıyamet kopacak' dediler. Bir uçurumun kenarında birisi duruyordu. Onun İsrafil olduğunu söylediler. Elinde de borazanı vardı. 'Birinci üflediğinde, bütün mahlûkatlar ölecek. İkinci üflediğinde ise yer gök birbirine karışacak, kıyamet kopacak' dediler. "İsrafil'in (a.s.) yanında berrak bir ırmak vardı. 'Yâ Rabbî! Kıyamet kopmadan bizi o ırmağa ulaştır. Ondan sonra ölelim' diye dua ediyordum. Derken Sûr üflendi. Biz öldüğümüzü hissettik. Beş yüz sene kadar yattığımızı sonradan söylediler. İkinci borazan sesiyle uyandık, kabirden kalktık. İki genç geldi, 'Irmağı geçeceğiz' dediler. Irmağın ortasına geldiğimizde gençler, 'Bu su ile gargara yap' dediler. Gargaradan sonra, ağzımdan ceviz büyüklüğünde şeyler döküldü. Büyük ferahlık hissettim. 'O sudan iç' dediler. İçtim. İsrâfil (a.s.) hâlâ orada duruyordu. Yanına vardığımda ise ortadan kayboluverdi. Bir uçurumun kenarında mağara vardı. Mağarada matematik öğretmenim Cemal Beyi gördüm -Kendisi bir trafik kazasında vefat etmişti- 'Sen burada ne yapıyorsun? dedim. 'Ben dünyada iken amel etmiyordum. Beni buraya hapsettiler' cevabını verdi. İki genç beni gezdiriyordu. Öyle güzel yerler gezdik ki, tarifi mümkün değil. "Sonra uyandım. Rüya mı, gerçek mi olduğunu bir türlü kestiremiyordum. Sabaha kadar uyuyamadım. Sabah namazını büyük bir huzur içerisinde kıldım. Cumartesi page 1 / 6

günü idi. O gün talebelerin derslerini verdikten sonra, okulu tatil ettim. 'Hemen Diyarbakır'a gidip orada bir şeyh bulacağım ve ona intisab edeceğim. Artık imanımızı kurtarmamız lâzım' diye karar verdim. "Mehmed Kayalar ile tanışmam" "Diyarbakır'da Zülfi isminde bir arkadaşıma uğradım. O, 'Seni bu akşam Bediüzzaman'ın halifesine* götüreceğim' dedi. Ben Bediüzzaman kim, halifesi kim? Hiçbir şey bilmiyorum. "Gittiğimiz evde, iftardan sonra teravih namazını kıldık. Etrafa baktığımda ne göreyim, her taraf gençlerle dolu idi. O durum bana çok tesir etmişti. "Namazdan sonra bir zat eline bir kitap almış ve okumaya başlamıştı. Okuduğu kısım hatırımda kaldığı kadarıyla şöyle idi: 'Kâinat birbirine sarılmış, kat kat tabakalardan meydana getirmiş, hiç bir tabakası boş olmayan bir gül goncası gibi sarılı bir şekildedir. 'O zat okuyup izah ediyordu. Sonra başka bir kitaptan okudu. Sonradan o kitabın İhlâs Risalesi olduğunu öğrendim. Okunan dersten çok istifade ediyordum. "Ders bittikten sonra o zat, 'Soru soracak var mı?' dedi. 'Ben varım' dedim. Yanına doğru yaklaştım. 'Nerelisin?' dedi. 'Konyalıyım' dedim. Mesleğimi sordu. Bir-iki sualim vardı. Soruların cevabını aldıktan sonra, artık başka bir âleme girdiğimi hissetmiştim. Kendisine, 'Ağabey, ben bu yolun yolcusu olmak istiyorum' dedim. 'Peki, kardeşim, zaten seni bekliyordum' dedi. Halife dedikleri de meğer Mehmed Kayalar adında bir zatmış. Aslında halifelik filân yok. Bunun Üstadın mesleğini tam bilmeyenler söylüyordu. "Bana Yirmi Üçüncü Söz, Gençlik Rehberi ve Hanımları Rehberi olmak üzere üç tane kitap verdi. Kitapları daktilo edilmişti. Kitapları aldıktan sonra doğru Zülfi'nin evine gittim. Öyle bir hal hissediyordum ki, Diyarbakır sokaklarına sığamaz olmuştum. Zülfi'nin evine bir nefeste Yirmi Üçüncü Söz'ü bitirmiştim. "Köylülere Yirmi Üçüncü Söz'ü okuyorum" "Eve döner dönmez, seslendim: 'Müjde! Buldum.' Hanım, 'Ne buldun?' diye sordu. Cevaben sesli olarak Yirmi Üçüncü Söz'ü okumaya başladım. "Bak, böyle yüksek bir hakikat varmış. Biz bundan habersiz bir vaziyette yaşıyormuşuz' dedim. "Epey zamandır, bir meseleden dolayı, köylülere küskün olduğum için camiye bile gitmiyordum. O akşam, Yirmi Üçüncü Söz'ü elime aldım ve doğruca camiye gittim. Şark köylerinde camilerde sigara içerlerdi. Her zamanki gibi o akşam da sigaraların dumanı camiyi kaplamıştı. Ben içeri girince hemen ayağa kalkarak, 'Buyur, hocam, buyur' diye bana yer açtılar. Ben, 'Önce şu sigaraları söndürün. Ondan sonra buyurayım' dedim. "Ezan okundu, teravih namazını kıldık. Namazdan sonra caminin taştan yapılmış iptidâî minberine çıktım ve köylülere, 'Durun bakalım. Size bazı şeyler söyleyeceğim' dedim. Hiçbirisi dağılmadan oturdu. Ben hemen Yirmi Üçüncü Söz'ü okumaya başladım. Türkçe bilmedikleri için anlamıyorlardı. Ben anladığım kadarıyla izah ediyordum. Çok istifade ettiklerini görüyordum. Sabahleyin okula gelen köylüler, 'Bugüne kadar böyle şeyler duymadık. Çok istifade ettik. Akşam yine devam edelim' page 2 / 6

dediler. "Sohbetler devam ediyor" "Köylülerle ve talebelerle sohbetlerimiz bütün samimiyetiyle devam ediyordu. Köy odalarına gidiyor, onları Türkçe öğrenmeye teşvik ediyordum. Talebelerle birlikte, köylülerden de bir hayli kimse Türkçe öğrendi. Benim için mesai mefhumu yoktu. Vazifem gün doğar doğmaz başlıyor, gece yarılarına kadar derslere, sohbetlere devam ediyordum. Bu arada okuldaki talebeler de her bakımdan çok güzel yetişiyorlardı. "Dördüncü ve beşinci sınıf talebelerini daha başka türlü yetiştiriyordum. Kendim de sporcu olduğum için, onları âdeta askerî bir disiplinle yetiştiriyordum. Zaten ahlâkî ve manevî eğitime de ağırlık verdiğim için, talebelerim çok kaliteli bir eğitim almış oluyorlardı. "Risale-i Nur'ları tanıdıktan sonra benden meydana gelen bir diğer değişiklik de ilkokullarda, bilhassa köylerde ciddî bir eğitim yapılabilmesi için köylülerle çok sıkı bir münasebet içerisine girmenin zaruretine inanmam oldu. Bunu, vazife yaptığımı köyde bizzat tatbik ettim ve çok güzel neticelerini gördüm. "Kanaatimce, milletimizin maddî-manevî kalkınmasında bu hususun çok büyük ehemmiyeti vardır. "Köylülerle kaynaşmanın öyle neticeleri oldu ki, bir müddet sonra, civar köyler de faaliyet sahamız içerisine girdi. Biz onlara giderdik, onlar da bize gelirdi. Çok güzel bir kardeşlik ve dostluk havası meydana gelmişti. "Konya'ya tayinim çıkıyor" "Dicle'nin köylerinde tatlı hatıralarımız fazla devam etmedi. Bir müddet sonra Konya'ya tayinim çıktı. Konya'ya geldikten sonra, benim okuduğum eserleri okuyan birisi olup olmadığını epey araştırdım. Bir zaman sonra Yorgancı Mehmet Amca ile tanıştık. Onun dükkânında derslerimizi, sohbetlerimizi devam ettiriyorduk. Öylesine bağlarımız kuvvetlenmişti ki, onun dükkânını âdeta evimiz gibi hissediyordum. Konya'da Bediüzzaman ve eserleri ile alâkadar bütün zatlar da oraya gelir, bir arada toplanırlardı. Birçok ağabeyi ve kardeşi de böylece Mehmet Amca vasıtasıyla tanımış oldum. "Üstad Hazretlerini ziyaretim" "1957 yılında idi. Bir gün Konya'da bulunan ağabeylere Üstadı ziyaret edeceğimi söyledim. 'Üstad hem hasta, hem yorgun. Kimseyi kabul etmiyor' dediler. Ancak ziyaret etmek hususundaki ısrarlarım üzerine, 'Peki, git bakalım. Belki seni kabul eder' dediler. "Trene binip Isparta'ya gittim. Üstadın evini araştırmaya başladım. Ancak sorduklarımdan hiçbirisi cesaret edip de Üstadın evini bana tarif edemiyordu. Nihayet cesur birisi çıkıp tarif etti: 'İlerden sağa dön. Polis noktasının bulunduğu yerde...' "Tarif edilen yere vardım. Kapıyı çaldım, kimse açmadı. Sokakta bulunan birisi Üstadın Emirdağ'a gittiğini söyledi. O sıralar Üstad Emirdağ ile Isparta arasında sık sık gider gelirmiş. page 3 / 6

"Derken, ben Emirdağ'ın yolunu tuttum. Üstadın evini sorduğum birisi kendisini takip etmemi söyledi. Takibi de biraz uzaktan yapmamı ve kendisinin önünde bir miktar eğleşip gideceği evin, Üstadın evi olduğunu söyledi. Dediği gibi yaptık. "Allah'a şükür, Üstadın evini bulmuştum. Kapıyı çaldım. 35 yaşlarında bir zat kapıyı açtı ve 'Buyur, kardeşim' dedi. Ben 'Ağabey, Üstadı ziyarete geldim' dedim. 'Kardeşim, Üstad hasta, kimseyle görüşmüyor. Üstelik sesi de çıkmıyor. Biraz önce de uzak vilâyetlerden gelenler oldu. Onları da kabûl etmedi' dedi. Ben 'Ağabey, ne olur, sen Üstada bir söyle. Ben Konya'dan geldim. Öğretmenim. Üstadı mutlaka ziyaret etmek istiyorum' dedim. 'Peki, bir dakika bekle' dedi. Biraz sonra kapıyı açtı ve hemen beni içeriye aldı. "Yukarıya çıktık. Üstad bir somya üzerinde uzanmıştı. Yerde eski bir halı seccadeden başka bir şey görünmüyordu. Zemin çıplaktı. 'Esselâmü aleyküm' dedim. Sesi çıkmıyordu. Gayet kısık bir sesle, 'Aleyküm selâm' dedi. "Üstad öğretmen ve subaylara önem veriyordu" "Beni yukarıya çıkaran ve Üstadın hizmetinde olan zatın Zübeyir Ağabey olduğunu sonradan öğrendim. Üstad Hazretleri gayet kısık sesiyle konuşuyor, Zübeyir Ağabey de bana naklediyordu. Bir müddet sonra, 'Ağabey, sizin nakletmenize gerek yok. Ben anlıyorum' dedim. Biraz sonra Üstadın sesi de açıldı. Şu sözlerini hiç unutamıyorum: "Kardeşim, benim nazarımda iki sınıf çok ehemmiyetlidir: Birisi subay, diğeri ise öğretmendir. Bence bir öğretmen, yüz vaiz kadar bu memlekete faydalıdır. Subay Türk ordusunun en sağlam temeli ve unsurudur. Bu iki sınıf mesleğe çok ehemmiyet veririm ben.' "Bir ara sohbetin bir yerinde 'Kardeşim, Menderes bizdendir. Menderes'in bu memlekete çok büyük hizmeti vardır. Onun için onunla beraberiz' demişti. Bu sözleri söylediği esnada Sungur Ağabey, Bayram Ağabey ve Ceylân Ağabey de oradaydı. "İstikbal hadiselerinden bahsetti. Beni talebeliğe, kardeşliğe ve dostluğa kabul etti. 'Kardeşim, seni bu üç makama kabul ediyorum. Seni dualarıma dahil ediyorum. Sen de beni dualarına dahil edeceksin' dedi. Sonra 'Artık gidebilirsin' diyerek bana izin verdi. Sonra bir vasıtaya binip Konya'ya geldim. "Bir ay kadar sonra -zannediyorum Temmuz ayında idi- tekrar Üstadı ziyaret etmek için Konya'dan trene bindim. Isparta istasyonuna vardığımda bir de ne göreyim. Zübeyir Ağabey kapıda beni bekliyor. Üstad Hazretleri, 'Trende bir kardeşimiz var, onu al da gel' diye Zübeyir Ağabeye söylemiş. Beraberce Üstada gittik. Elini öptüm, uzun müddet sohbetinde bulundum. "Üçüncü defa ziyaretine gittiğimde üstad Burdur taraflarına gitmişti. Otelde beklemeye başladım. Orada iki kişi de Üstadı ziyaret etmek için bekliyordu. Bunlar Abdullah Çavuş ile Van taraflarından Ziya Mesci idi. "Abdullah Çavuş Üstadla ilgili hatıralarını anlatıyordu. O sırada Ceylân Ağabey merdivenlerden çıktı, hafifçe benim omzuma dokundu ve tekrar merdivenlerden aşağıya indi. Ben bunun benim gelmem için bir işaret olduğunu anladım ve hemen arkasından koştum. Beraberce Üstadın yanına gittik. Somyasının üzerinde Cevşen page 4 / 6

okuyordu. Beni kucakladı, ben de ellerinden öptüm. Yine her zamanki gibi hizmetlerden bahsetti. "Camide dersler yapıyorduk" "Konya'nın Çamurluiğret köyünde vazife yapıyordum. Camide köylülerle sohbet ederek dersler yapıyorduk. Bir gün bir müfettiş geldi. Cebinden Konferans risalesini çıkararak, 'Ben bunu okudum çok beğendim. Sende de var mı bu kitaptan?' dedi. Ben de, 'Evet, aynısından var' dedim. Halbuki aynı şahısla biraz önce münakaşa etmiştik. Beni oyuna getirmek istediğini anladım. Köylülerin ifadesini filân almış. Neticede bir şey çıkaramadı. Sonradan o zatın İşçi Partisinden meb'us namzedi olduğunu duydum.. "Hiç korkmayın! Küfrün beli kırıldı" "Bir hafta sonra tatil olmuştu. Üstadı ziyarete gittim. Ben kapıdan girer girmez, somyasının üzerinde ayağa doğruldu ve alnımdan öptü. 'Benim kahraman kardeşim, Konya'da Risale-i Nur'a ilişen var mı?' diye sordu. 'Üstadım!' dedim ve biraz durakladım. Bunun üzerine Üstad, 'Evet, kardeşim, biliyorum. Seni tebrik ediyorum. Hiç korkmayın! Küfrün beli kırıldı. İnşaallah bundan sonra İslâmiyet parlayacak. Komünizm ve dinsizlik yıkıldı' dedi. "Hizmetine Konya'da devam et" "1958 yılı yaz tatili devresinde idik. Isparta'da Üstadın hizmetinde bulunan bütün ağabeyleri tevkif etmişlerdi. 'Ben gideyim de, ağabeyler hapisten çıkıncaya kadar Üstadın hizmetinde bulunayım' diyerek Üstadın yanına gittim. Elini öptüm. 'Kardeşim, yirmi lira yol parasını ben vereceğim' dedi. Ben, 'Hayır, Üstadım!" diyerek almadım. 'Peki,' dedi, 'eğer kabul etseydin, sevabın az olacaktı. Seni yaz tatili boyunca, kardeşlerimiz hapisten çıkıncaya kadar, yanımda alıkoymak isterdim. Ancak sen memursun. Sen hizmetine Konya'da devam et' dedi. "O zaman Dr. Sadullah Ağabey Taif'e gitmek istiyordu. Ben Üstadın yanına gelirken, 'Üstada söyle, bana izin versin. Eğer o izin verirse gitmek istiyorum' demişti. Ben bunu Üstada söylemeyi unutmuştum. Üstad Hazretleri ben hiçbir şey söylemediğim halde, 'Sadullah'a selâm söyle. Gitmesin, gidemez. Ona izin yok' dedi. Sonra tekrar ellerini öperek yanından ayrıldım. "Hangisinde olduğunu hatırlamıyorum, ziyaretlerimden birisinde bana, 'Sana maaş bağlayayım' dedi. Ben de, 'Üstadım, kendi paramla İslâma hizmet etmek istiyorum' dedim. Tebrik etti ve şöyle dedi: 'Anneni, babanı, eşini dualarıma dahil ettim. Seni otuz senelik talebeliğe, dostluğa ve kardeşliğe kabul ettim.' "Lâyık olmadığımız halde o bize iltifatlar ve bizi hizmetlere teşvik ediyordu. "Üstadın vefatını haber alıyorum" "1959 yılında Cihanbeyli'nin bir köyüne tayin olmuştum. O sıralarda gazetelerde Üstadla ilgili çok şeyler yazılıyordu. "Bir gün Konya'ya gelmek üzere yola çıktım. Yolda gözüme ilişen bir gazetede Üstadın vefat haberini gördüm. Çok müteessir olmuştum. Tabiri caizse perişan olmuştum. Bizde Üstad sanki hiç ölmeyecekmiş veya çok uzun süre daha yaşayacakmış gibi bir his vardı. Bir hafta boyunca geceli gündüzlü ağladım. page 5 / 6

Powered by TCPDF (www.tcpdf.org) "Gözlerimi ne zaman kapasam, karşımda Üstadı görüyordum. Bir gün rüyamda şöyle dedi: 'Kardeşim, merak etme, ağlama. Bizim hayattan ziyade memâtımız (ölümümüz) hizmet edecek." "Allah rahmet eylesin. Âmin." İMAN KAHRAMANI ŞANLI ÜSTADIM Feyzin kalbimize doldu Üstadım. Kavuştum Nur'lara sanki ummanım. Feda olsun Nur'a benim de canım. Sönse bütün âlem, sönmez imanım. Üstadım bu âlem beklerdi seni Uzat da öpelim nurlu elleri Kur'ân bahçesinden gelen gülleri Koklattın bizlere şanlı Üstadım. Ezelî fermanda lûtfa mazharsın; İhlasa îmana açık bürhansın, Kur'ân esrarında sen bir dellalsın, Îmanı bizlere sundun üstadım. Nur olsun, nur dolsun bütün gönüller Kahrolsun Kur'ân'a uzanan eller, Gelmesin geriye zulmâtlı günler, Nur'unla zulmâtı boğdun Üstadım. Yırtıldı perdeler parladı Nur'un Kör oldu gözleri dinsiz gürûhun, Dursun ıztırabı artık ruhunun Küffarın başını ezdin Üstadım. Yılmaz mücahid eşsiz kahraman Çarpıştın küfürle vermedin aman Kükrese îmanlar hep Bediüzzaman Kalbimiz makberin olsun Üstadım. Konya, 1959-1960 Öğretmen Mustafa ÖZSOY (Son Şahitler kitabının, üçüncü cildinden derlenmiştir...) page 6 / 6