EVLAT DEĞİL SERVET. Nureddin Yıldız Hocaefendi'nin 23.02.2014 tarihli (14.) Şehzâdebaşı Sohbetidir.



Benzer belgeler
Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Anlamı. Temel Bilgiler 1

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Wessalatu wesselamu ala Rasuluna Muhammedin we ala alihi we sahbihi ecmain. Allahumme Rabbena ya Rabbena takabbel minna inneke entessemiul alim.

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun da acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Orucun tutulacağı günler olduğu gibi tutulmayacağı günlerde vardır. Resûlüllah sav bizzat bunu yasak etmiştir.

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

Allah Kuran-ı Kerim'de bildirmiştir ki, O kadın ve erkeği eşit varlıklar olarak yaratmıştır.

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Herkes bir arayış içinde

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

ISBN :

ZEKAT FITIR SADAKASI SADAKA FARZ VACİP SÜNNET HÜKMÜ ŞARTI NİSAP MİKTARI MALA SAHİP OLMAK VE ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMİŞ OLMASILAZIM HERKEZ

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Kurban Nedir Ve Niçin Kesilir?

Hilalin bir ülkede görülmesiyle oruca başlamak. Muhammed b. Salih el-useymîn. Terceme : Muhammed Şahin Tetkik : Ali Rıza Şahin

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

1 Ahlâk nedir? Ahlâk; insanın ruhuna ve kişiliğine yerleşen alışkanlıklardır. İki kısma ayrılır:

KIRK HADİS YARIŞMASI İÇİN BELİRLENEN HADİSLER 1. VE 2. SINIFLAR İÇİN KIRK HADİS

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

Hayırların babası olarak anılan,

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

Güzel Ahlâkı Kazanmak

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

Bilmeceli-Bulmacalı-Oyunlu. Namaz Kitabım. Bilal Yorulmaz

HADİS DERSLERİ. Gale Resulullah(s.a.v.) Efendimiz (s.a.v) Hadis-i Şerif inde buyuruyor:

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Muhammed Salih el-muneccid

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

İNSANIN YARATILIŞ'TAKİ DURUMU

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN


GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

İbadetin Manası ve Çeşitleri

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

GADİR ESİNTİLERİ -10- Şiir: İsmail Bendiderya

Üç nesil Anneler Günü

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler YUSUF HARUN MURAT

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

ARAPÇA DİLBİLGİSİ BELİRLİLİK TAKISI, ŞEMSÎ VE KAMERÎ HARFLER. Abdullâh Saîd el-müderris

ÜMMETİN GELECEK NESLİ ÇOCUKLARIMIZA NAMAZ EĞİTİMİ NASIL VERİLEBİLİR? Gelecek Nesle Doğru

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

Eş sahibi olmak da böyle, bekârlık evliliği, evlilik bekârlığı aratır zannedilir. Asla değil!

Veda Hutbesi. "Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Biliyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.

Mukaddime-7. Nureddin Yıldız ın Tıbba Müslümanca Bakış (7.) dersidir.

FİRMALARIN PLAKA TAHDİTİ GÖRÜŞLERİ

Küçüklerin Büyük Soruları-2

Soyut Zekâsı Gelişmemiş Çocuklarda Allah Korkusu Perşembe, 13 Ocak :55

Kız Çocuklarını Fıtrata Uygun Yetiştirememek Perşembe, 18 Ocak :39

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Çocuklar Şükredilmesi Gereken Bir Nimet Değil mi? Perşembe, 15 Aralık :22

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Hz. Adem den Hz. Muhammed (s.a.v.)e güzel ahlakı insanda tesis etmek için gönderilen dinin adı İslam dır.

KRAL JAMES İNCİLİ 1611 APOCRYPHA DUA AZARYA & üç Yahudi şarkı. Azarya ve şarkının üç Yahudi duası

"Biz senden önce de hiçbir beşere dünyada ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar baki mi kalacaklardır?" (3)

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

Islam & Camii Diyanet İşleri Türk İslam Birliği

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Yine yapmak istediklerimizden birisi olan, spesifik sektörlerde, belki daha az, ama daha etkin iş adamları seyahatlerini önemsiyoruz ve buna

TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM

Transkript:

EVLAT DEĞİL SERVET Nureddin Yıldız Hocaefendi'nin 23.02.2014 tarihli (14.) Şehzâdebaşı Sohbetidir.

Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il Âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn. Değerli Mü min Kardeşlerim; İnsan olarak bu fâni dünyadaki en büyük beklentilerimizden birisi, belki de hayatı bütün çileleriyle, sıkıntılarıyla anlamlı hâle getiren, umut ve enerji kaynağımız olan beklentilerimizden birisi; çocuk sahibi olmaktır. Fâni olan her insan, bir çocuk sahibi olup anne veya baba diye çağrılma umuduyla yaşar. Biz, sıradan insanlar olarak böyle bir beklenti içindeyiz. Allah ın salih kulları da peygamberler bile bu beklentiyi reddedememişlerdir. Allah ın en büyük peygamberlerinden Kur an da adı anılacaklardan birisi bile Rabb im, beni tek başıma bırakma bu dünyada, bana güzel bir varis lütfet diye yalvarmıştır. Kendinden önceki peygamberlerin çocuklarından çektikleri sıkıntıları bildiği hâlde çocuksuzluğu Allah ın ağır bir imtihanı olarak görmüş ve Allah tan bir çocuğun babası olarak yaşamayı lütfetmesini istemiştir. İnsan olmanın doğal sonuçlarından birisidir bu. Mü min olmak veya olmamak bu isteği değiştirmez. İçimize Allah böyle bir temenni koymuştur. Her insan anne olmak, baba olmak ister. Çocuk dünyanın en güzel çiçeğidir. Herkes için güzel bir çiçektir bu. Ne yazık ki dünyadaki bütün çiçekler gibi çocuk çiçeği de solar, çocuğun da dikeni var. Gül olduğu için, çiçek olduğu için. Aziz Kardeşlerim; Şu yeryüzünde neyi seversek sevelim veya neyi sevmiyorsak o muhakkak Allah ın kanununa tabidir. Biz çocuk isteriz; baba olmak anne olmak, duygusu yaşayalım isteriz, çocuklarımız olur, büyürler. Bizim gözümüzün önünde onlar da çocuk sahibi olmak isterler. Onların da çocukları olur. Bu, gece ile gündüzün ardı ardına devam ettiği gibi Âdem aleyhisselamdan itibaren son insana kadar devam edecek bir kanundur. Biz çocuk isteyeceğiz, çocuklarımız çocuk isteyecek. Biz baba olmak isteyeceğiz onlar da baba olmak isteyecekler. Bu düzeni Allah tıpkı gecenin ardından gündüz, gündüzün ardından bir daha gece geldiği gibi bu düzeni böyle kurmuştur Allah. Ancak biz bir şeyi sevelim veya sevmeyelim, isteyelim ya da istemeyelim o çocuk da olsa bahçemizde, balkonumuzda bir çiçek de olsa Allah ın kanununa göre, O nun yaratmasına göre ortaya çıkacak. Dolayısıyla biz istemesek de istesek de çocuklarımız olur, biz istemiyoruz, kürtaj yaptırıyoruz, nüfus planlaması yaptırıyoruz diye Allah yeryüzünden insan neslini kurutmaz. İstemesek de Allah yaratır. Nitekim biz istedik diye bizi yaratmadı Allah. Biz, haberimiz yokken yaratıldık. Biz anne-baba rolünde bulunmak isteyelim ya da istemeyelim yaratan Allah tır. Şu kadar ki bizi Allah yaratmayı murat ettiği çocuk için baba olarak, anne olarak seçti ise bunu büyük bir lütuf olarak kabul ederiz. Elhamdülillah deriz Rabb im beni baba olarak seçti, beni anne olarak seçti deriz. Bir çocuğun oldu diye müjdelendiğimiz zaman anne olacağımızı, baba olacağımızı anladığımız zaman çocuğum olacak diye sevinmeden önce Allah beni böyle büyük bir nimet için uygun buldu diye seviniriz. Mü min olduğumuz o duygusal anımızda ortaya çıkar. Mü minlik farkıdır bu! Yüzeysel bir sevgi yerine, duygusal sevinme yerine asıl noktayı yakalayarak mutlu olabildiğimiz zaman gökle yerin

birleşmesi kadar büyük bir hakikat tecelli etmiş olur. Anneliği, her kadın gibi bana da Allah anne olmayı nasip etti diye sıradan görmek var, bu kâinatta sıradan kadınlardan biri değil Allah ın insan yarattığı mucizeyi gerçekleştirdiği, üzerinden mucize tahakkuk eden bir kadın olma hazzını hissederiz mü min olduğumuz zaman. Babalık, çocuklara ekmek götürme neşesiyle değil Allah ın, kucağına üç-beş çocuğu emanet etmeyi uygun bulduğu adam olduğunu hissettiği zaman babalıktır. Kedilerin baba veya anne olmasıyla mü minin baba veya anne olması arasındaki ayrıcalık budur. Eğer mesele; genetik bir yapıyla anne veya baba olmaksa hayvanlarda da var bu zaten. Her ne kadar hayvanlara baba maba denmiyorsa da nihayetinde biyolojik itibarıyla onlar da anne oluyorlar, onlar da baba oluyorlar. Ama mü min işi kendine değil Allah a bağlayan insandır. Evlerimizdeki yavrularımız, çocuklarımız bu gözle bakmamız gerek Allah ın nimetleri olarak kucağımızda durmalıdırlar. Değerli Kardeşlerim; Bir mü min olarak Allah a iman ettim, öldükten sonra dirilmeye iman ediyorum, cennete cehenneme iman ediyorum, mülkün sahibi Allah tır, ben fâniyim, Allah Bâki dir diye iman etmemin et tabii gereği, evimdeki çocuğa bakışımda bile ortaya çıkmalıdır. Bu nedenle bir mü min kadın, bir mü min erkek çocuk yapmayı düşünüyoruz demezler. Meleklerin sağımızda-solumuzda bizi dinlediği, her sözümüzü kaydettiği dünyada beyefendiler, hanımefendiler çocuk yapmayı düşünmüşler diye bir sözü kaydetmemelidir melekler bizim ağzımızda. Biz çocuk yapamayız, Allah yaratır. Bizim çocuğumuz olmaz, Allah ın bize çocuk ihsanı olur. Biz çocuk büyütmeyiz, çocuğumuz Allah yaratır, Allah büyütür, yaşatır biz bekçiliğini yaparız. Emanetçiliğini yaparız. Çocuğumu hastalandığında da ona hastalığı Allah yazdığı için gerçekleşir. İyileştiğinde de doktor iyi etmez, doktora Allah iyi ettirir çocuğu. İman budur! Böyle baktığımız zaman meleklerle yan yana bir hayat yürürüz. Çocuklarımız bizi şımartmaz, çocuklarımızdan dolayı kahrolmayız o zaman. Böyle düşündüğü için, böyle düşünebildiği için, kafası bu kafa olduğu için asırlarca başına bela olan oğlu Nuh u delirtmedi. Bu cümle çok önemli! On sene yaramazlık yapan bir çocuk değil, yirmi sene teröristlik yapan bir çocuk değil. Asırlarca başının belası olan bir çocuk Nuh aleyhisselamı delirtmedi, delirtemedi. Babalık duygusunu bile düşüremedi. Allah a asi bir çocuk olduğu hâlde, beni boğamaz Allah, yükseklere çıkarım diyen çılgın bir sözün sahibi olduğu hâlde babalık şefkati ölmedi ona karşı. Çünkü neden? Nuh aleyhisselam hanımıyla çocuk yapmayı düşünmemişti. Allah ona çocuk vermişti. Allah ın verdiği çocuk da sağlam da olsa, özürlü de olsa, iyi de olsa, kötü de olsa, kız da olsa, erkek de olsa verdi Allah, emanet bıraktığını bildiği için sabaha kadar zikir yapan bir oğlu da olsa o Nuh, o Nuh tu gene. Asırlarca Allah a başkaldıran bir çocuk olduğu halde Nuh, gene o Nuh oldu. İki yaramazlığıyla çocuğunun hayattan nefret eden bir anne-babanın anlayamadığı sır budur işte. En başta sen karar verip çocuk yaptın. Allah ın yaratmasını kendinde gördün sen. Sıkıntı burada başladı zaten. Yaparken de küçük bir formül hatası yaptınız herhâlde istediğiniz gibi olmadı. İstediğiniz gibi de olmayınca bunalıp durdunuz. Laboratuarı da sürekli kullanamadığın için de tekrar da yapamadınız. Bu bakış, Allah a teslim olmamış kafaların bakışıdır. Bu yüzden o kafa yani çocuk yapmayı isteyip çocuk yapan kafa en iyi çocuğun sahibi de olsa tatmin olmaz. Sıkıntısı bitmez onun. Bütün dertler sırayla onu bulur hep. Herkesin çocuğu hasta olur onun çocuğunun hastalığının hiç tedavisi olmaz. Hasta olan tek çocuk zanneder onu. Herkesin çocuğunun sıkıntısı olur, onun çocuğunun sıkıntısı evrensel bir sıkıntıdır.

Kalkılmaz altından, düşünür. Çünkü haddini bilmeyen sınırsız vadilerde, çöllerde kahrolmaktan başka bir sonuçla karşılaşmaz. Kulluk bizim sınırımızdır. Yaratmak Allah a mahsustur. Bütün kudret, irade Allah ındır. Biz anneyiz-babayız, Allah ın bekçileriyiz, görevlileriyiz. Bir santim daha ilerimiz yok bizim. Kendi kendini yaratamayan, çocuğunu yaratabilir mi? Kendi hayatıyla ilgili bir dakikalık tolerans hakkı olmayan, çocuğuna hayat tanıyabilir mi? İşte formülü unutmuyoruz. Asırlarca teröristlik yapan, Allah a başkaldıran bir çocuk ve onun gibi bir anaya rağmen morali kırılmayan, umudu tükenmeyen, ölüsüne bile merhamet gösteren Nuh aleyhisselamın halet-i rûhiyesidir bu. Çünkü Nuh aleyhisselam bin senelik hayatında bir kere olsun çocuk yapmayı düşünmemişti. Allah verdiyse almıştı vermediyse de istememişti. Vermedi ne yapayım demişti. Zekeriya aleyhisselam da niye benim çocuğum yok dememişti zaten. Beni yalnız bırakma ya Rabb i! Bana bir varis ver! demişti. Yalvarmış yakarmıştı sadece. Kulluk sınırımızı aşmamalıyız. Aştığımız zaman yanacağımız, ezileceğimiz sınıra geçmiş oluruz. Kardeşlerim; Özellikle çocuklarımız konusunda beklentilerimizi tespit ederken bir anne, bir baba olarak ne bekliyoruz biz çocuklarımızdan diye araştırma yapalım kendi kendimize. Bunu insanların önünde yapmamız gerekmiyor. Kendi kendimize bir akşam yatmadan önce ben üç-dört çocuğumdan, beş çocuğumdan ne bekliyorum gerçekten, nedir derdim diye bir muhasebe yapalım. Eğer biz çocuklarımızın sünnet edilmelerini, evlendirilmelerini, daire sahibi yapılmalarını, bir devlet işine yerleştirilmelerini, ondan sonra da düğünleri yapılıp o düğünlerden sonra çocukları olmalarını diye çok kısır, garantili olmayan basit bir dünya hayatı içinde kalan arzularla çocuk büyütüyorsak eğer testimiz kendimize yaptığımız testimiz, bu sonucu veriyorsa, ne bekliyorum ben çocuklardan diyorsak, bu testle karşı karşıyaysak, biz dünyevi bir arzunun esiriyiz demektir. Asla çocuğumuzun namaz kılıyor oluşu veya işte Kur an okuyabiliyor oluşu bizi aldatmasın. Biz dünyalık beklentiler içerisindeyiz ve büyük bir serveti küçücük bir harçlık gibi çarçur ettik demektir. Tekrar ediyorum: bir baba, bir anne bu üç çocuktan, beş çocuktan ne bekliyorum diye kendi kendine bir sorgulama yapsa, dese ki sonuçta da işte helalinden yedireyim çocuklarımı güzel. Sünnetlerini yaptırayım, okullarını okutayım, Kur anlarını okutayım, başörtülerini takayım, takkelerini de kafasına koyayım sonra askere de gitsin sonra düğün de yapalım. Devlet memuru da yapalım, beş vakit de namaza gitsin, elhamdülillah. Bu, dünyevileşme ruhudur. Bütün bunlar için bir kadının dokuz ay hamile kalmasına vallahi değmez! Yazık! Doğum masrafına da değmez. Bütün bunlar için annebabalık gerekmiyor. Devlet de yapıyor bunu zaten. Kimseyi sokakta bırakmıyorlar. Belediyeler de sünnet düğünü yapıyorlar topluca. Bunlar için dokuz yüz elli sene Nuh mantığıyla sabretmeye değmez. Anne ve babanın beklentisi; çocuk namaz kılsın, kötülere karışmasın, evimize hırsız sokmasın, arabamızı arkadaşlarıyla çalıp gitmesin. Eh be! Mübarek, peygamber çocuğu sanki. Bir babanın mutlu olması için yetmez. Yazık, bunun için hastanelerde çocuk doğumu için beklemeye değmez, çok basit bir beklenti bu. Bir mü min, üç-beş çocuğundan ne bekliyorsun diye bir nefis muhasebesi yaptığında veya bir erkek, eşine: Hanım, bu çocuklar sonunda neyimize yarayacak bizim, ne istiyorsun sen ya? Nedir bu sabır? Mutfağımızda ki mermer çatladı, bir ana olarak sen çatlamadın hâlâ. Bu sabrı niye yapıyorsun

diye sorduğunda, bir ananın cevabı ne olmalıdır biliyor musunuz? Hastanelerde çocuk eziyetine değmesi için dokuz ay ana karnında, dokuz sene de ana kucağında eziyete değmesi için ne olmalı biliyor musunuz? Ben toprağın altındayken bana rahmetler getiren evlat anası olmak istiyorum. Çünkü ben onu doğurduktan, anne-baba olarak büyüttükten sonra bilemedin altmış, yetmiş sene kadar bana hizmet edebilir. Edecekse, yapabilirse, eşinden vakit bulabilir, arkadaşlarından ayrılabilir, cep telefonunu bırakıp benimle ilgilenebilirse o da. Ama salih bir çocuğun babası olduğum zaman ben mezarın altındayken kıyamet sabahına kadar melekler beni, rahmet üstüne rahmetle karşılaştırırlar. Bunun için baba olmak, bunun için anne olmak değer. Ben kıyamet sabahına kadar belki iki bin sene, belki üç bin sene, sabah-akşam çocuğumun bana gönderdiği rahmetlerle nur içinde kabirde olayım, hamileliğim de dokuz sene sürsün. Çocuğumu doksan sene sırtımda taşıyayım ama kıyamete kadar benim mezarıma nur yağdırsın o. O evlat, servettir, hazinedir. Bu evlat ise komşulara forstur sadece ve masraf, başka bir şey değil. Her bayram elbise alacaksın. İki de bir ayakkabısını eskitecek, öğretmen çağıracak başının belası, komşuları rahatsız edecek, dert küpü. Öbürü servet. Kim evlat biliyor musun? Ben, mahşer yerine çıkarken melekler: Bu peygamberlerden birisi midir? Hangi peygamberdir diye merak etsinler de sonra birbirlerine desinler ki: Ne peygamberi canım. Peygamberler geçti. Bu filan hafızın babasıdıranasıdır desinler. Benim başıma konan taç kıyamet günü, oğlumun-kızımın dünyadaki Kur an ehli, Kur an hizmetkârı olmasının karşılığı olarak Allah ın, bana ihsan ettiği şeref olsun. Evlat budur! Bu evlat için akşama kadar uykusuz, sabaha kadar da susuz kalmaya değmez mi? Kardeşlerim; Mü min olan da olmayan da bu dünyada anne oluyor, baba oluyor ama mü min olmayanlar, on sekiz yaşından sonra çocuklarını devlete teslim ediyorlar. Yasal sınırlar bitti diyor. O da zaten babasıyla-annesiyle durmuyor. Mü min ise yakasından tutuyor oğlunun: yavrum, on sekizinden sonra bana lazımsın zaten diyor. Şimdi sen Allah diyeceksin. Melekler, seni doğurduğum veya büyüttüğüm için bana ecir yazacaklar. Biz bir gecelik kandil istemeyiz. Bütün kâinatı, sonsuza kadar aydınlatacak güneş isteriz. Çocuklarımızı filanca tören için, filanca merasim için büyütmemiz, hayatı tanımadığımızı gösteriyor. Evet, bir tören yerine hazırlıyoruz çocuklarımızı. Bir bayram yerine hazırlıyoruz ama o Ramazan Bayramı değil, Kurban Bayramı değil, filan köylümüzün sünnet düğünü değil, filan delikanlının düğünü değil. Resûlullah ın da bulunduğu cennete girerken sağ elimizden, sol elimizden tutan Allah demiş, cihat etmiş, Kur an a hizmet etmiş çocukların, anneleri-babaları olarak gideceğimiz Firdevs cennetleri için çocuk büyütüyoruz biz. Baba-ana olduğumuzun şerefini, orada hissetmek isteriz. Askerden geldiği için çocuğu, elbette bir ana helva yapıp, pekmez yapıp komşularına dağıtabilir. İnsanlık bu ama biz asıl mutluluğumuzu, çocuklarımızın mürüvvetini yani çocuklarımızın Allah a kulluğunu tattığımız zamandır. Biz, toprağın altında iken onlar, geride bıraktığımız makine gibi sevap üretmelidirler. Cennete giderken inşallah, kolumuzdan tutan, kollarına girdiğimiz, kucağımıza aldığımız, bizimde kucaklarına oturduğumuz babalarımız ve onların torunları, çocuklarımız hep beraber Rabb imizin huzurunda bulunup Cemalullah ı seyrettiğimiz zaman, analık-babalık-evlatlık hazzı yaşayacağız inşallah. Neden bu muhteşem arzumuzu, bir sünnet düğününe feda edeyim ki? Nedir bir okul diploması, nedir ki bir düğün? Büyük bir servet, bu kadar küçük anlayışla heder edilemez. Çocuğunu bu düşünceyle gören mü min, o çocuktan gelen acıdan bile lezzet alır. Biberi zevkle yediği gibi çocuğunun yaramazlığını seyreden anne, bu imanın sahibi annedir. Bıkmaz, usanmaz. Bunun için iman ettik zaten. Bunun için Allah bizi mü min diye adlandırdı. Dünya toprağına çakılı kalmayalım diye.

Bunun için Arş a kadar uzanan elimiz oldu. Bunun için doğurmak, büyütmek, çile çekmek mübarek oldu. Bunun için bir ana, ayağının altına cennetler serilen kadın oldu. Bunun için baba, evladını Allah a adadığı zaman büyük iş yapıyor oldu. Kardeşlerim; Şunu söylemek istiyorum: Dünyevileşmek, sadece binaların yüksek katlı yapılıyor olması ile ölçülemez. Ya hu ne kadar dünyevileştik. Nerden anlıyoruz dünyevileştiğimizi, dünyaya tapındığımızı? Hep dolar konuşuyoruz, para konuşuyoruz. Bu bir ölçü, şüphesiz bir ölçü bu ama gizli bir ölçümüz daha var bizim. Nasıl namazda bile para sayacak kadar dünyevileşmekten endişe ediyoruz. Yahu namazda bile nerdeyse çıkarıp paramızı sayacağız. Bu ne hâldir diyoruz. İşte, dünyevileşmenin bir başka örneği de; çocuklarımızdaki beklentilerimizdir. Şu hesaba bakınız: Altmış beş yaşında emekli olacak. Oğlu da o altmış üç yaşındayken askerden gelmiş olacak. Altmış dört-altmış beş yaşına kadar çocuğa gelin adayı bakacaklar. Altmış beş yaşında emekli olacak. Emekli parasıyla çocuğuna düğün yapacak. Ona bir de küçük araba alacak. Daireden tanıdıklarının torpiliyle iş bulacak. Bu da eve gelecek. Ee emekli olup eve geldiği için muhakkak, hastalık başlayacak. İki de bir de oğluna telefon edecek. Oğlu, bunu hastaneye götürecek. La ilahe illallah. La ilahe illallah. Yahu bu hayat bu kadar basit bir dizi hâline getirilebilir mi? Mü min böyle düşünebilir mi? Hiç tabi trafik kazası olmayacak. Onun, oğlunu mezara koyma ihtimali yok hiç. Muhakkak oğlu yaşayacak, garantili. Bu, dünya kadar düşünme, dünyanın ötesine gidememe hastalığıdır. Böyle bir analık, zavallı analıktır. Çünkü o anne, çocuğunun onu ziyarete bile vakit bulamayacağını hayal dahi etmek istemiyor ama önüne çıkacak acı gerçek odur. Telefon ederse şükredecek. Bizim çocuk hep telefon ediyor diyecek. Hâlbuki ister altmış beş yaşında, ister yetmiş beş yaşında, istersen doksan beş yaşında ol. Bir gün bitecek bu hayat ve seni muhakkak birisi kaldıracak bu dünyadan, merak etme. Ama yukarılarda milyarlarca ezan bile okunsa bir tanesi toprağın altında senin kulağına gelmeyecek ama o ezanlardan birini duyup camiye giden oğlun, seccadesinin başına giden kızın subhanallah dediği zaman, toprağın altında gelip seni bulacak. Salih bir çocuk, Allah diyen ve Allah tan korkan bir çocuk, dünyanın en büyük nimetidir. En büyük yatırımıdır bu dünyanın. Bu kadar büyük yatırımı heder edemeyiz. Nasıl heder ederiz bu yatırımı biz? İşte emekliyken beni doktora götürecek. Doktor yapacak, çocuğunu. O bir hastanede çalışacak dolayısıyla bu da hasta oldu mu tanıdık doktorları olmuş olacak. Ne kadar ucuz! Ne kadar ucuz! Tıpkı bayram deyince çocukların yeni bir ayakkabı, bir şeker anlaması kadar dünyayı, basit bir çocuk şekeri düzeyinde anlayan anlayıştır bu. Böyle olunca da beklenti sadece dünyalık ve dünyadaki şeyler olunca da çocuklarımızın küçük bir yanlışı kahrediyor bizi. Ama asırlarca yok, olmaz, Allah ı tanımam diyen, asırlarca isyan eden bir evladın babası Nuh aleyhisselam, hiçbir şekilde umudunu kesmedi. Sanki yeni doğmuş gibi yüz elli yaşında çocuğuna nasihat etti. Belki iki yüz yaşındaydı nasihat etti. Dinletemedi ayrı bir konu. Yine gözyaşı akıttı. Babalık budur. Bir baba, bir anne çocuğu üzerindeki emellerini sadece o çocuğun evliliği ve ev sahibi olması, iş sahibi olmasıyla sınırlandırırsa binlerce değil, yüz binlerce değil, hayatın sonu olmayan cenneti ve cehennemi düşünmeden çocuğun üzerinde plan yaparsa bir baba, bir anne o çocuk böyle düşünen bir annenin, babanın çocuğu ebedi olan hayat üzerinde nasıl plan yapar ki? O çocuğun önünü anne ve baba tıkatmış oluyor. Bunun için diyoruz ki: "çocuklarımız ahiret yatırımımızdır bizim". Onları cennette kol kola dolaşmak için büyütüyoruz, yaşlanınca kolundan tutup beni camiye götürsün diye değil. Ben er

geç tekerlekli sandalyeyle de olsa camiye giderim. Allah bir çare verir. Ama salih bir çocuk kadar iyi bir çare bulamayacağım mahşer yerinde en büyük yatırımım, en büyük servetim o çocuğumdur benim. Bu Müslüman bakışıdır. Bunun için kardeşlerim, Sevgili Peygamber aleyhisselam efendimizin şu sözünü unutmayalım. Buyuruyor ki: "Bir insan öldüğünde onun dosyaları kapatılır." Öldü bitti. Ne namaz, ne oruç, ne hac. Bitti. "Ama sadakayı cariye bıraktıysa eğer... " Ne demek sadakayı cariye? Şöyle güzel bir cami yapıp bıraktıysa, hayvanların su içeceği bir çeşme yapıp bıraktıysa buna sadakayı cariye denir. Sürekli sadaka demek. Ramazan daki sadakayı fitre demek değil. Sürekli akan, devam eden sadaka demek. Böyle bir sadakayı cariye bıraktıysa ya da insanların okuyup uygulayacakları bir ilim yani bir kitap yazıp bıraktıysa veya salih bir çocuk bıraktıysa onun dosyaları kapanmaz. Çünkü bu camiyi inşa edip, Müslümanlara bırakıp giden bunu Allah için yaptıysa burada namaz kılındıkça ona da sevap yazılıyor. O mezarında duruyor, kendisi namaz kılmış gibi bu namazlardan ona pay gidiyor. Bir kitap yazdığı zaman âlim o kitaptan din öğrendikçe insanlar o öğrenip yaptıkları şeyin sevabı ona da gidiyor. Aynı şekilde demek ki salih bir çocuk yani hakkıyla mü'min çocuk demek. Mü'min bir çocuk bırakan da bu camideki namazların sahibi olan bu sadakayı cariye gibi bir iş yaptığı için yeryüzünde Allah diyen bir çocuk bırakıp gittiği için onun da defterleri kapanmıyor. Ölmez baba, ölmez anne, mezarında diri anne, mezarında diri baba arkasındaki çocuğu mü'min olan anne-babadır. Keşke keşke şu gecesinde, bu gecesinde, kırkıncı, elli ikinci gecesinde, yıl dönümünde babasının annesinin mevlüdünü okutturacak çocuk beklentimizin kuru bir beklenti, Resûlullah'ın bu vaadinin Allah adına verilmiş bir söz olduğunu anlıyor olsaydık keşke. Keşke yavrularımıza "benden sonra köyümüze şöyle bir iyilik yapın benim hatmimi okutun" diye ricalarda bulunacak yerde "yavrum, ben sağken de ben öldükten sonra da mü'min ol, mü'minlikten başka hiçbir şeye sakın razı olma" diyebilseydik. O zaman biz ölecektik, ciddi bir birikimimiz olmadan belki ölecektik, Rabb'imizin huzuruna gidecektik çocuğumuzu orada bulacaktık. Yine Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: " Allah bir kulunu huzuruna getirir, amellerini gösterir. Kul bakar ki bu ben değilim der ki: "Ya Rabb'i! Ben yaptıklarımı biliyorum. Bu bana verdiğin cennet makamına layık biri değilim ben. Ben nasıl bunları kazandım ki" der kul, kendi itiraf eder. Kendi de anlamaz bu büyük sevaplara nasıl sahip olduğunu. Allah buyurur ki: "evet, sen bu kadarlık biri değildin ama senden sonra senin doğurduğun, büyüttüğün çocuğun senin namına hep Allah'a istiğfar etti ve netice olarak oğlunun-kızının biriktirdiklerini de buldun" denir. Yapamadıklarımızı bile bizim için yapmış gibi çalışacak bir çocuk bizim ölüm yıldönümümüzde bizi hatırlayacak ve törenler yapacak çocuktan daha değerlidir. Çünkü Allah törenler üzerinden değil, ameller üzerinden sevap vaat etmektedir. Törenler, komşularımızın gönül hatırı içindir. Biz yedik, içtik ölünün arkasından, ölü de naneyi yedi mezarda. Sen otur helva ye, ölü de cennete girsin. Mübarek pasta yesen daha büyük cennete girer herhâlde. Niye kendi kendimizi aldatalım ki? İşte Resûlullah'ın vaadi buradadır. Salih bir ر ب ار ح م ه م ا çocuğun olsun, senden sonra namaz kılarken selam vermeden önce ve seni hatırladığında diye dua etsin, "Rabb'im beni kundaktayken merhametle büyüten anneme, babama sen ك م ا ر ب ي ان ي ص غ ير ا şu daracık mezarlarında rahmet et Rabb'im" desin ve sen cennete gir. Törenden törene hatırlanan anne-baba değil, her namazda kendisine dualar edilen anne-baba olduğun zaman evlat, kazandın demektir. Kardeşlerim;

Uhud Dağı kadar ağırlıkta, zemzem suyu kadar berrak ve temiz yavrularımızı kısır çakıl taşı kadar ve dere suyu gibi bulanık kabul ettiğimizin fotoğrafıdır bu. Bizim için sevap makinesi gibi çalışmaları da mümkündür, yıldan yıla bizi hatırlayıp "rahmetli iyi adamdı babam" deyivermesi de mümkündür. Biri kuru temennidir, öbürü ise büyük bir yatırımdır. Evlatlarımız, bizden sonrası için ve Ümmeti Muhammed'in geleceği için yatırım yapabileceğimiz en büyük kaynaklarımızdır. Kısır düşünerek, dünyacı kafayla düşünerek beş günlük, on günlük mantıkla bakarak "insanlar ne der, komşular ne der" diye düşünerek çocuklarımızı çok ucuz bir anlayışla kurban etmeyelim. Korkarım bu mantıkla büyüttüğümüz, planladığımız çocukların hesabını bir de bu açıdan vereceğiz. "Küçük şeylere kurban ettiniz çocuklarınızı" denecek bize. Hayır, çocuklarımızı elimizden tutup bizi Adn Cennetlerine kadar götürebilecek kılavuzlarımızdır inşallah. Çocuklarımızı sadece başlarını örtmek, sadece Kur'an kursuna gönderip yaz aylarında Kur'an öğretmekle bitirebileceğimiz bir görev ve büyük bir nimetin sadece kopyası gibi görmeyelim. Çocuklarımız, bizim cennetimizdir. Yapamadıklarımızı bile inşallah bizim adımıza yapıp bizden önce defterlerimize yazdırabilecek fırsatlarımızdır. Hiçbir anne ve baba bu fırsatı kaçırmamalıdır. Zira kıyamet günü kaçırdığımız her fırsatın nedametini hissedeceğiz. Allah muhafaza buyursun! Vel'hamdülillahi Rabb'il âlemin.