Şinasi Şair Evlenmesi - Tiyatro Metni

Benzer belgeler
Filmin Adı: Şaban Oğlu Şaban. Oyuncular: Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Şener Şen. Filmin Yönetmeni: Ertem Eğilmez. Senaryo: Sadık Şendil

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Haydi Deniz Kıyısına! Şimdi okuyacağınız hikâye Limonlu Bayır

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TEŞEKKÜR. Kısa Film Senaryosu. Yazan. Bülent GÖZYUMAN

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Müslim Uyğun. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

tellidetay.wordpress.com

Sevgili dostum, Can dostum,

AVUKAT Skeç-Komedi Tiyatro Metni

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

ÖN OYUN Yer, ağustos böceklerinin yuvası. Cici ve Mimi aynanın karşısında son hazırlıklarını yapmaktadır.

Başarı Testi. Kazanan: Ağlamak yerine ÇALIŞIR. Kaybeden: Çalışmak yerine AĞLAR. Kazanan: KAFASINI çalıştırır. Kaybeden: ÇENESİNİ çalıştırır

tellidetay.wordpress.com

Akın Uyar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

tellidetay.wordpres.com

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

(Baba sahnede dolaşarak kendi kendine düşünüp birtakım hesaplar yaparken İbiş sahneye gelir.

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU ÇİÇEKLER SINIFI OCAK AYI BÜLTENİ BELİRLİ GÜNLER VE HAFTALAR. Yeni yıl (31 Aralık-1 Ocak)

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI AÇIK ÖĞRETİM OKULLARI AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ - MESLEKİ AÇIK ÖĞRETİM LİSESİ DİL VE ANLATIM

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

ŞAHISLAR: Anne:Zişan, Baba:Orhan, Abla:Fehiman, Abla:Güzin, Abi:Osman, Küçük Kardeş:Fikret

Asuman Beksarı. Türkiye nin İlk ve Tek Kadın Karides Yetiştiricisi. Yaşamdan Kesitler Sema Erdoğan. J. Keth Moorhead

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Polat Gürgen. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

BEBEĞİNİZİN BİR SORUNU VAR

Yeşilcan la. Temiz Hava. İlkokul

AYLA ÇINAROĞLU HOŞ GELDİN ESİN PERİSİ

YÜKSEL ÖZDEMİR. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

SİGARADAN. Ortaokul UZAK DUR

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

Ömer Turhan. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Betül Erdoğan.

ilkokul Yeşilcan la Temiz Hava

Selçuk Uğur. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Hayata dair küçük notlar

Tekirdağ Seyirlik Köy Oyunları ( Gelin Verme Oyunu- Kimde Kabahat Oyunu)

Derleyen: Yücel Feyzioğlu. Resimleyen: Serap Deliorman

KİŞİLER SOFİ: SES: IŞIK: EFE: DENİZ:

Bu testi yapın, kendinizi tanıyın!

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

MİNİK PATİKLER ANAOKULU

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

5.SINIF TÜRKÇE (GENEL DEĞERLENDİRME TESTİ) almıştır?

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Vakti zamanında bir padişahın üç kızı varmış. Padişah bir gün vezirini -anma alarak geziye çıkmış.

MATEMATİK ÖYKÜLERİ BİLGİÇ İLE SAYGIÇ NEŞELİ

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

de hazır değilken yatağıma gelirdi. O sabah çarşafların öyle uyandırmıştı; onları suratıma atarak. Kız kardeşim makas kullanmayı yeni öğrendi ve bunu

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Sosyal Ajan. Melek mi Şeytan mı? ÖYKÜ. Marka Uzmanı GİZEM. Kokusunda Davet var ÖZKAN

ŞEHRİBAN : Şeyy, bilmem ki. ABUZİTTİN : Neresinden bilecekler, tabi ki çenelerinden. ŞEHRİBAN : Çenelerinden mi? Nasıl yani?

ISBN :

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler YUSUF HARUN MURAT

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Bugün mihman gördüm gönlüm saz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz. Kalktı gam kasavet bahar yaz oldu. Mihman canlar bize safâ geldiniz

TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

Fatma Atasever.

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri)

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

SORU-- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Yazar : Didem Rumeysa Sezginer Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağulu aşı Yağ ile bal ede bir söz Yunus Emre

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Orhan benim için şarkı yazardı

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Kadınların Çalışma Deneyimleri

Maksut Genç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

&[1 CİN ALİ'NİN HİKAYE KİTAPLAR! SERIS.INDEN BAZILARI. l O - Cin Ali Kır Gezisinde. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

İhmal Amca DESTANLAR VE MASALLAR BOYALI KIRLANGIÇ. Masal. Resimleyen: Turgut Keskin

Mehmet Ali Aktar. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

BAK POSTACI GELİYOR (Tek Perdelik Çocuk Oyunu)

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

OYUNCAK AYI. Aysel çok mutluydu. Çünkü bugün doğum. Annesi Elvan a oyuncak bir ayı aldı. Elvan. günüydü. Babası Aysel e hediye aldı.

Duruşuyla gönülleri yumuşatan bir zat

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

1) Dost ayıbını. söyler. Tümcesini en anlamlı şekilde tamamlayan sözcük çifti hangisidir?

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

Transkript:

Şinasi Şair Evlenmesi - Tiyatro Metni -BİR PERDELİK KOMEDİ- OYNAYANLAR: Müştak Bey: Şair, güveyi Hikmet Efendi: Müştak Bey in yakın dostu Kumru Hanım: Müştak Bey in sevgilisi Sakine Hanım: Kumru nun çirkin ablası Ziba Dudu: Kılavuz Kadın Habbe Kadın: Yenge kadın Ebül-Laklaka: Nikahı kıyan kişi Batak Ese: Mahalle bekçisi Atak Köse: Mahalle çöpçüsü Mahalleli: İki-üç kişi esnaftan Mekan: Gelin odası... Arka planda yatak, oda genişçedir. Sahneye iki taraftan da giriş yapılabilir. Kapının biri selamlığa açılır. Odada Müştak Bey ve Hikmet Efendi ayaküstü konuşmaktadırlar. MÜŞTAK BEY: Bu akşam güveyi giriyorum ya sevinçten havalara uçuyorum. Allah tan bugün nikâhımız kıyıldı, az kalsın telâştan nikâhsız güveyi girecektim. HİKMET EFENDİ: Hiç öyle şey olur mu? MÜŞTAK BEY: Niye olmasın? Aşıklar dalgın olur. Buna aşık evlenmesi derler. HİKMET EFENDİ: Acayip! MÜŞTAK BEY: Öyle ya! Aşksız, sevgisiz, görücü usulüyle evlenenlere aşk olsun. Ben Kumru Hanımla niye evleniyorum; çünkü onu tanıyorum, seviyorum. Ne dersin onunla evlenmekte akıllılık etmemiş miyim? HİKMET EFENDİ: Her halde öyledir. MÜŞTAK BEY: Onun yüzü gibi huyu da güzel. Ben her halinden memnunum; fakat Kumru nun o karga suratlı ablası olmasa! HİKMET EFENDİ: Gerçekten... onun adı neydi? MÜŞTAK BEY: Sakine midir, nedir... Cadı suratlının adını bile sevmiyorum. HİKMET EFENDİ: Niçin? MÜŞTAK BEY: Bize engel olduğu şöyle dursun, yüzünde meymenet yok karga suratlının... Yüzüne bakanın işi rast gitmiyor. Kırk beş yaşına gelmiş daha evlenememiş. Akıldan yana da pek nasibi yok. Böyle bir baldızım olduğundan alemden utanıyorum. HİKMET EFENDİ: Eee, gülü seven dikenine katlanır. MÜŞTAK BEY: Gel şunu sana vereyim be! Ama nikâhla ha! Geçinemeyecek ne varmış; ya o akıllanır, ya da sen çıldırırsın. HİKMET EFENDİ: Sakın Kumru nun yerine onu sana vermesinler! Olur mu olur. Büyük 1 / 6

dururken küçüğü kocaya vermek pek adet değildir. MÜŞTAK BEY: Yok, bak ben öyle şaka sevmem. HİKMET EFENDİ: Biraz önce şakayla bana veriyordun ya? MÜŞTAK BEY: Ben onu sana şakayla değil gerçekten vermek istiyorum. HİKMET EFENDİ: Sus, özrün kabahatinden büyük. MÜŞTAK BEY: Hiç de bile! HİKMET EFENDİ: Yaaa! MÜŞTAK BEY: Aman sus, kılavuzum Dudu Hanım geliyor. Galiba Kumrucuğumu getiriyorlar. Sen öbür odaya geç, birazdan yine görüşürüz. ( Hikmet Efendi çıkarken Ziba Dudu girer. ) ZİBA DUDU: Müjde evladım müjde! Müjdeliğimi peşin isterim: Gelin hanım geliyor yoldadır. MÜŞTAK BEY: Ah Dudu teyzeciğim, sana nasıl teşekkür edeceğim, bilemiyorum. ZİBA DUDU: Parayla, (Müştak ın ceplerine bakar kalan son meteliğini de alır.) teşekkür edebilirsin. MÜŞTAK BEY: Al, helâl olsun sana, al ( Sevincinden oynamaya başlar, katibim türküsünü söyleyerek oynar. ) ZİBA DUDU: Evladım biraz ağır başlı ol. Sen artık nikâhlı birisin,utan, utan! MÜŞTAK BEY: Adam evlenirken utanır mı! Her neyse sen dışarıda bekleyedur, ben utanma talimi yapayım. ( Ziba Dudu çıkar. ) MÜŞTAK BEY: ( Kendi kendine ) Şimdi benim Kumrum kafesine girecek ha! Ah, bir kere kanadının altına girebilseydim... Yalnız insan kısmı paraya düşkün olur. Kumrum da paraya düşkünse! ( Ceplerini açar, iki yana sallar. ) Cepte para da kalmadı. Bir de yüz görümlüğü var. Ne yapmalı acaba!... Adam sende o da kolay; şöyle birkaç kıta şiir okurum olur biter. Bir kumrusun sen taba muvafık Yapsam yuvanı sinemde layık Can ü gönülden ben oldum aşık Yapsam yuvanı sinemde layık Benim gibi fakir bir şairin vereceği yüz görümlüğü ancak bu kadar olur. ( Ziba Dudu ve Habbe Kadın gelinin/sakine'nin/ koluna girmiş şekilde içeri girerler. ) ZİBA DUDU: Evladım gelin hanımı getirdim. gel koluna gir de köşeye oturt. MÜŞTAK BEY: ( Sevincinden türlü hareketler yaparak gelini karşılamaya gider.) Amanın... (Gelini görür görmez bayılır.) ZİBA DUDU: A dostlar! Damat Bey gelin hanımı görür görmez sevincinden bayıldı. HABBE KADIN: Damat Bey, kalk! ZİBA DUDU: (Damadın yüzüne bir bardak su serper.) Kalk haydi sevinçten bayılmanın sırası değil. MÜŞTAK BEY: Ben sevincimden bayılmıyorum, üzüntümden yüreğime iniyor. Ah, ah... HABBE KADIN: ( Ziba Dudu ya ) Aaaa, zavallı gelin hanımı bir titreme aldı. Sakın al basmasın. (Sakine Hanım ı sandalyeye oturtur.) MÜŞTAK BEY:Nedir bu? ZİBA DUDU: İşte sana ömür boyu can yoldaşı olacak olan sevgili karın Sakine Hanım. MÜŞTAK BEY: O bana can yoldaşı olacağına benim canım çıksa daha canıma minnet. ZİBA DUDU: ( Habbe Kadın a ) Damat Bey sayıklamaya başladı. Galiba sevincinden aklını kaybetti. 2 / 6

HABBE KADIN: (Ziba Dudu ya ) Zavallı sevgilisine kavuştuğu için sevinç delisi oldu. MÜŞTAK BEY: Ah, ah, ah... (hüzünlü) ZİBA DUDU: Ağlama, sen ağlayacağına düşmanların ağlasın. MÜŞTAK BEY: Ah, düşmanlarım bu halimi bilse nasıl gülerler. ZİBA DUDU: Haydi oğlum gelin hanımın duvağını aç da yüzünü gör. Biraz gönlün açılır. MÜŞTAK BEY: Şeytan görsün yüzünü! ZİBA DUDU: Aç evladım, aç! Sevgilin olup olmadığına şüphen kalmasın. (Habbe ile beraber Müştak ı gelinin duvağını açması için zorlarlar. ) MÜŞTAK BEY: İstemem! (Elini çekerken Sakine hanımın duvağı ile iğreti saçı eline ilişir, elinde kalır. Sakine nin yüzü ve ak saçları açılır.) Bu ne? ZİBA DUDU: Vaaay! Zavallı kızcağızın sırma gibi nazik saçlarını yolup çıkardı. MÜŞTAK BEY: Haklısın, beyaz saçları sırma gibi. Baksana, nasıl parlıyor. ZİBA DUDU: Ay, bu laf geline değil, yenge kadınla banadır. Ben sana laf atmayı gösteririm. ( Habbe ye ) Haydi yenge kadın! Gelin hanımı çabuk dışarı çıkar da nikâhını kıyan efendiyi çağırt. Yandaki kahvededir. Mahalleliyi alsın da gelsin şuna laf anlatsınlar. ( Habbe Kadın gelini dışarı çıkarır. ) MÜŞTAK BEY: Mahalleli beni zorla mı güvey koyacak? ZİBA DUDU: Evet ya güvey koyarlar, ya hapse. MÜŞTAK BEY: Böyle bir karıyla bir evde yatmaktansa, rahat rahat hapiste yatmak bence daha iyidir. ZİBA DUDU: Hele sen bir hapse gir de bak, başına ne dertler gelir. MÜŞTAK BEY: Adam sende!... Sayende peyda ettiğim borçlularımın duaları sayesinde sapasağlam yaşarım. ZİBA DUDU: Ya, kazara hasta olursan? MÜŞTAK BEY: Borçlularım da bana doktor göndermeyip baktırmazlarsa? Ben de ölürsem? ZİBA DUDU: Ay n olur sanki? MÜŞTAK BEY: Sonra kendilerine büyük zararım dokunur. ZİBA DUDU: Ne zararın dokunacakmış? MÜŞTAK BEY: Vallahi onlara inat ölürüm hâ! ( Habbe Kadın, Ebül-Laklaka, Batak Ese ve Mahalleli girerler. ) EBÜL-LAKLAKA: (Başında bir mendil, pijamalarla, lisanı ile ayınları çatlatarak, kafları patlatarak) Beni böyle uykudan kaldırıp, rahatsız etmenizin sebebi nedir? Böyle, ortaoyununa çıkar gibi, bakın şu kıyafetime? Ayıp, ayıp... ZİBA DUDU: (Entarisinin kenarıyla başını örterek Ebül- Laklaka nın elini öper.) Amanın efendim, güveyi olacak şu herif isteyerek aldığı hanımı şimdi istemiyor. Bütün saçını başını yoldu. O şöyle dursun, yenge kadınla bana etmediği edepsizlik kalmadı. Size anlatmaya utanıyorum. EBÜL-LAKLAKA: (Müştak Bey e) Vay namussuz vay! MÜŞTAK BEY: Efendim müsaade ediniz bendeniz de bildiğim kadar hakikati size anlatayım. EBÜL-LAKLAKA: Sen sus sefil! Zavallı hatun yalan mı söyleyecek? ZİBA DUDU: Efendim bu kızı mutlaka almalıdır. EBÜL-LAKLAKA: Almalı ya! Almazsa ırzına leke sürmüş olur. (Mahalleliye) Öyle değil mi komşular? MAHALLELİ: Hay hay! MÜŞTAK BEY: Alamam efendim! Bunda bir yanlışlık var. Zira bana nikah ettiğiniz kız bu değildir. Bunun küçüğüdür. Ben onu isterim. 3 / 6

EBÜL-LAKLAKA: Hayır, sana nikah ettiğim büyük kızdır. MÜŞTAK BEY: Değildir. EBÜL-LAKLAKA: Vay! Sen beni de yalancı çıkarıyorsun ha? Bu ne yüzsüzlük! badem: BATAK ESE: Efendi, biliyo musunuz ki, ben bunun daha bilmem nelerini bilürün. Durun size deyivereyin. Bekçi olduğum için geceleri mahallede dolanurkene bazen buna rast geliyom. Bi kere gendüsüne nirden geliyon? diyin soracak oldum. Bana ne garşuluk verse beğenürsünüz. Tiyatoradan geliyom. dimesin mi? Bu beni maskaralığa almak dimek değüldür de nedür? Bakın şu ahmağa! MÜŞTAK BEY: Vay ferasetli adam vay! BATAK ESE: Feres atlı adam sensin, ulan hayvan! Bana kötü laf söyleyüp durma. Şimdi sana fan-fin demeyi gösterürüm! EBÜL-LAKLAKA: Bu herif hem edepsiz, hem deli. BATAK ESE: Bana kalırsa hem hapishaneye koymalı, hem tımarhaneye. EBÜL-LAKLAKA: Bana sorarsanız bu edepsizi bir daha mahallemizde oturtmayalım. Artık istemeyiz! MAHALLELİ: İstemeyiz! (Atak Köse girer.) ATAK KÖSE: (Elinde kürek, omzunda süpürge ile) İstemeyüz! (Hikmet Efendi girer.) HİKMET EFENDİ: (Atak Köse ye) Ne istemiyorsunuz? ATAK KÖSE: Ben ne bileyüm! Mahalleli istemeyüz diyor ben de öyle diyom. Elbette mahalleli öyle dimekde haklıdur. HİKMET EFENDİ: Ay! Mahalleli nede haklıdır? ATAK KÖSE: Haklı olduğunu pek iyi bilürüm. Ama hangi konuda haklı olduğunu bilmem. HİKMET EFENDİ: Öyleyse bilmediğin şeye neden karışıyorsun? ATAK KÖSE: Vay! Niye garışmam? Ben de bu mahallenin galbur üstüne gelenlerinden değül müyüm? HİKMET EFENDİ: Sen kim oluyorsun? ATAK KÖSE: Sen daha benim kim olduğumu bilmiyon mu? HİKMET EFENDİ: Hayır. ATAK KÖSE: Öyleyse, sen de bilmedüğünü niye soruyon? Hay cahil hay! Şimdi sana anlatacak mıyın ki, ben dehey öteki mahallede çöpçü başıyım diye? HİKMET EFENDİ: Hay şaşkın hay! ATAK KÖSE: Senin de aklın olsaydı benim gibi şaşkın olurdun. EBÜL-LAKLAKA: Sen şimdi şu edepsize arka çıkıyorsun ha? Suça göz yummak suç işlemekle birdir. Sen de onun gibi cezaya layıksın. HİKMET EFENDİ: Aman efendim, ben kendi suçumu anladım, ama onun suçu n oluyor anlayamadım? EBÜL-LAKLAKA: Daha ne olsun? Kendisine nikahladığım kızı istemiyor da onun küçüğünü istiyor. Bu ne demektir? HİKMET EFENDİ: Efendim sinirlenmeyiniz. (Gizlice bir tomar para gösterir.) Küçük kızı senden isteriz. 4 / 6

BATAK ESE: Efendi nedir o? Rüşvet mi alıyonuz? EBÜL-LAKLAKA: Ben öyle şey kabul eder miyim? İstemem. (Gizlice Hikmet Efendi ye) Yan cebime koy. (Hikmet Efendi parayı yan cebine koyar.) ATAK KÖSE: Gizlice Yan cebime koy. mu diyosunuz? EBÜL-LAKLAKA: Hayıır. Yan cenubîmde, yan tarafımda, durma git diyorum. Benden şüphelenmeyin diye... BATAK ESE: Galiba parayı almışa benziyosunuz. EBÜL-LAKLAKA: Haşa, sümme haşa. Eğer paraya elimi sürdümse elim kırılsın. HİKMET EFENDİ: Aman efendim, gerçek neyse hakkıyla ortaya çıksın da, ona göre gerekeni yapınız. EBÜL-LAKLAKA: Böyle kibarca derdinizi anlatışınızdan gönlümdeki öfke gitti de yerine merhamet geldi. (Mahalleliye) Yahu mahalleli! Ben bu işte başka bir hakkaniyet görmeye başladım. Zira sonradan aklıma bir şey geldi. MAHALLELİ: Nedir o? EBÜL-LAKLAKA: Hani nikahını kıydığım büyük kızdır diye söylemiştim ya? MAHALLELİ: Öyle ya! EBÜL-LAKLAKA: Fakat büyük kız derken yaşta büyük değil, boyda büyük demek istemiştim. Zira büyük kız kırk yaşını geçtiği için damat beyin dengi olamaz. İşte benim bildiğim bu kadardır. Böyle olduğuna her zaman ve her mekanda şahitlik ederim. BATAK ESE: Siz böyle dedikten keli bize şey yapmak düşer. Tasdik etmek... MAHALLELİ: Hay hay! EBÜL-LAKLAKA: (Habbe Kadın a) Yenge kadın! Boyda büyük, yani yaşta küçük olan gelin hanımı getir de kendi elimle damat beye teslim edeyim; bir daha yanlışlık olmasın. (Habbe Kadın çıkar.) (Hikmet Efendi ye) Daha başka yanlış şeyler varsa düzelteyim; zira böyle hizmetlerde bulunmayı kendime bir borç bilirim. BATAK ESE: (Müştak Bey e) Beyefendi, deminden söyledüğüm lafların hepicüğü şaka içündü. Sizi güldürüp eğlendürmek istiyodum. ATAK KÖSE: (Hikmet Efendi ye) Efendim, tövbe olsun, bi daha mahallenin çöpünden başka bir işine garuşursam adam değülüm. ( Habbe Kadın ve Kumru Hanım girerler. Kumru ağlar gibi gözlerini ovuşturur. Bir yandan da Müştak a bakar.) HABBE KADIN: İşte efendim, asıl gelin hanım! EBÜL-LAKLAKA: (Habbe Kadın a) O niye ağlıyor? Sakın damat beyimizi istememezlik etmesin? HABBE KADIN: (Kumru ile kulak kulağa fısıldaştıktan sonra ) Efendim ağlamasının sebebini sordum, anladım. Öyle zannettiğiniz gibi değilmiş. EBÜL-LAKLAKA: Nasılmış? HABBE KADIN: Zavallı önce, damat beye varamadım, diye üzüntüden çok ağlamış. İşte o boş yere döktüğü gözyaşlarına acımış da şimdi de ona ağlıyormuş. EBÜL-LAKLAKA: Ağladığını gördükçe çok üzülüyorum. Yeter artık hanım kızım. (Kumru ile Müştak ı el ele tutuşturur.) Alınız efendim yüzünü güldürmenin çaresine bakınız. Ömür boyu mutlu olun, bir yastıkta kocayın. (Hikmet Efendi ye) Benim halledebileceğim bir işiniz kaldı mı? HİKMET EFENDİ: Hayır efendim. Fakat güvey ve gelinden başka evdekilerin hepsini götürmenizi rica etsem! EBÜL-LAKLAKA: Rica neymiş, emrediniz efendim! (Mahalleliye) Haydi mahalleli! (Ziba Dudu ya) Haydi kılavuz kadın! (Habbe Kadın a) haydi yenge kadın! 5 / 6

(Hepsi çıkar. Sadece gelin, güveyi ve Hikmet kalır.) MÜŞTAK BEY: (Kumru nun yanına oturmuş, hayran hayran seyrederken) Sen mahalleliyle gitmiyor musun? Senin burda bir işin kaldı mı? HİKMET EFENDİ: Hayır. Sana iki çift lafım var. MÜŞTAK BEY: Sabahleyin gel de iki bin çiftini söyle. Bak o zaman nasıl can kulağıyla dinlerim. HİKMET EFENDİ: Yok, yok! Şimdi söyleyeceğim. MÜŞTAK BEY: E, haydi o zaman çabuk ol. (Başını Kumru dan yana çevirir Hikmet in lafına kulak vermez.) HİKMET EFENDİ: Ey benim sevgili dostum! MÜŞTAK BEY: Daha bitmedi mi? HİKMET EFENDİ: Dur bakalım daha başlamadım. MÜŞTAK BEY: Amma uzunmuş ha! HİKMET EFENDİ: Benim gibi bir dostuna danışmadan evlendiğine tövbe mi? MÜŞTAK BEY: Amaan sen de günah mı çıkarıyorsun nedir bu? HİKMET EFENDİ: İşte kendi menfaati için aşk ve muhabbet tellallığına kalkışan kılavuz kısmının sözüne güvenenin hali budur. MÜŞTAK BEY: Dostum! Bak, gideceğin yere geç kalıyorsun. HİKMET EFENDİ: Sen ve eşin birbirinizi her yönden tanıdığınız halde, evlenirken başınıza neler geldi? MÜŞTAK BEY: Evlenmeden önce istihareye yatmak istiyordum, unutmuşum. Aklıma gelmişken gidip yatayım. Göreceğim rüyaları sabahleyin sana tabir ettiririm. HİKMET EFENDİ: Ya görücü usulü evlenenlerin hali nasıl olur? Ötesini var sen düşün. MÜŞTAK BEY: (Gözlerini ovuşturarak ) Offf! Nasihat sıkıntısından uykum geldi. Azıcık kestirsem olmaz mı? HİKMET EFENDİ: İşte ben gidiyorum. Artık ne yaparsan yap. Fakat aldığın dersi unutma. MÜŞTAK BEY: Dostum, hiç unutur muyum? Ben o dersi alıncaya kadar az mı zahmet çektim? Her neyse evlenmenin ilmini öğrendim. İnşallah uygulamada güçlük çekmem de Kumrumla kumrular gibi yaşayıp gideriz. ( Müzik girer: Bir kumrusun sen... ) ( Hikmet çıkar. Kumru ve Müştak birbirine sarılır.) S O N 6 / 6