Yıl: 11 [Ocak-Haziran 2010] Sayı: 25 ISSN

Benzer belgeler
Yıl: 11 [Ocak-Haziran 2010] Sayı: 25 ISSN

ISSN Bu dergi uluslararası ııı;,;ı,~~] veri indeksi tarafından taranmaktadır

Yıl: 9 [Temmuz-Aralık 2008], sayı: 22 ISSN

Yıl Sayı ISSN İmtiyaz Sahibi Danışma Kurulu Editör Yardımcı Editör Yayın Kurulu Sayı Hakemleri Yazı Takip Teknik Hazırlık ve Kapak Tasarım

Yıl: 9 [Ocak-Haziran 2008], sayı: 21, İbnü l-arabî Özel Sayısı-1 ISSN Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

Yıl: 10 [Ocak-Haziran 2009], sayı: 23 ISSN

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

bitirdi yılında Yüksek Lisansını bitirdi. Bir ara ihtisas için yurtdışında bulundu. 1990

EK-3 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Abdulkuddüs BİNGÖL 2. Doğum Tarihi : 28 Mart Unvanı : Prof. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5.

İSLÂM YORUMLARI PROGRAM - DAVETİYE GELENEK VE MODERNİTE ARASINDA MAYIS 2016 Cuma Cumartesi TARTIŞMALI İLMÎ TOPLANTI

İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI BÖLÜMÜ. Doç. Dr. HÜSEYİN AKPINAR Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

İLAM AKADEMİ NİÇİN İLAM AKADEMİ?

Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE ARALIK 2013

Yıl: 11 [Ocak-Haziran 2010] Sayı: 25 ISSN

PROF. DR. CENGİZ ALYILMAZ

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

ALİ HİMMET BERKÎ SEMPOZYUMU KASIM Hukuk Fakültesi Konferans Salonu, Kampüs / ANTALYA. Düzenleyenler

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) : abulut@fsm.edu.tr

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

Yıl Sayı ISSN İmtiyaz Sahibi Danışma Kurulu Editör Yardımcı Editör Yayın Kurulu Sayı Hakemleri Yazı Takip Teknik Hazırlık ve Kapak Tasarım

Yıl Sayı ISSN İmtiyaz Sahibi Danışma Kurulu Editör Yayın Kurulu Yazı Takip Sayı Hakemleri Teknik Hazırlık ve Kapak Tasarım Kapaktaki Hat

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Doç. Dr. Mustafa Alkan

Sayı: 4 Yıl: 2016 I S S N ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ

VEFEYÂT. Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin

6. DİYANET İŞLERİ REİSİ HASAN HÜSNÜ ERDEM SEMPOZYUMU

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Doç. Dr. Rıza BAĞCI

İstanbul Üniversitesi. İstanbul Üniversitesi. Marmara Üniversitesi. Yrd. Doç. Yeni Türk Dili Bartın Üniversitesi 2011

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

SÂMİHA AYVERDİ KİMDİR? Hazırlayan: E. Seval YARDIM

ÖZGEÇMİŞ Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü SİVAS Doktora Tezi: İslam Tarihi ve Medeniyetinde Salâ ve Salâvatlar

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

ÖZGEÇMİŞ DERECE BÖLÜM/PROGRAM ÜNİVERSİTE YIL LİSANS İLAHİYAT FAKÜLTESİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ 1991

2014 YILI FAALİYETLERİ

ISSN ISSN

ÖZ GEÇMİŞ. Çalıştığı Kurum : Giresun Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğrenim Durumu : Doktora

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Hasan KURT İletişim Bilgileri Adres. Doçentlik Kelam Bilim Dalı YÖK, Üniversiteler Arası Kurul 2009

TEVHİDİ DÜŞÜNCE IŞIĞINDA İLİM DALLARININ YENİDEN İNŞASI ŞURA PROGRAMI. Açılış Oturumu (10:45 / 12:15)

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU

Şerhu l-fâtiha ve ba zı sûreti l-bakara

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İBRAHİM BEDRETTİN ELMALI SEMPOZYUMU

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ÇORUM İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ


Hz. Muhammed. (s.a.s.) in Doğumunun 1437 inci senesi vesîlesiyle.. 18 Mart 2008 Lütfi Kırdar Kongre Merkezi

SAHABE2 İSLÂM MEDENİYETİNİN KURUCU NESLİ PROGRAM - DAVETİYE NİSAN SAHABE VE RİVAYET İLİMLERİ- TARTIŞMALI İLMÎ TOPLANTI

SEMPOZYUM DAVETİYESİ ve PROGRAMI

TASAVVUF KÜLTÜRÜ EĞİTİMİ PROGRAMI 23 Ocak-1 Mart 2017, İstanbul. Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü

T.C. BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ SÜREKLİ EĞİTİM MERKEZİ EĞİTİM YILI PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI YEDEK ADAY KAYIT LİSTESİ

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

ilam AKADEMi Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı İlmi Araştırmalar Merkezi

(Etkinliklerin tarih ve saatlerinde değişiklik olduğunda ya da yeni bir etkinlik planlandığında

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Arş. Gör. Togay Seçkin BİRBUDAK

International Journal of Political Studies ULUSLARARASI POLİTİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Prof. Dr. Ahmet ÖGKE

Divan Edebiyatının Önemli Şair ve Yazarları. HOCA DEHHANİ: 13. yüzyılda yaşamıştır. Din dışı konularda şiir yazan ilk divan şairidir. Divanı vardır.

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ VE YAYIN LİSTESİ

Edebiyat Mevsimi 2012 de Tasavvuf Rüzgarı. Tasavvuf Ve Gelenek. Seminerleri

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

BĠLECĠK ÜNĠVERSĠTESĠ AKADEMĠK ÖZGEÇMĠġ FORMU

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

ARZU ATİK, Yard. Doç. Dr.

TARİH DANS EDİYOR HÜRREM SULTAN DANS GÖSTERİSİ

Güneşle Aydınlananlar Uluslararası Şems i Tebrizi Sempozyumu Programı. 10 Aralık P E R Ş E M B E İstanbul a gelişler

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

FUAT SEZGİN VE İSLÂMÎ İLİMLER

ŞEMSEDDİN SİVASÎ SEMPOZYUMU PROGRAM KİTAPÇIĞI NİSAN 15 CUMA - CUMARTESİ - PAZAR FİDAN YAZICIOĞLU KÜLTÜR MERKEZİ-SİVAS

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

ÖZGEÇMİŞ. Yasemin ERTEK MORKOÇ

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

ULUSAL SEMPOZYUM TARİHİ SÜREÇTE MEVLÂNA VE ESERLERİ

İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hacı YILMAZ

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

1. Adı Soyadı: Selim EMİROĞLU. 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Yrd. Doç. Dr.

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ BAHAR YARIYILI OKUTULACAK MATERYAL LİSTESİ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ BÖLÜMÜ

Y. Lisans Türk Müziği İst. Teknik Üniv Sanatta Yeterlilik Türk Müziği İst. Teknik Üniv. 1994

Prof. Dr. ÂMİL ÇELEBİOĞLU HATIRA DOSYASI

Ihlamur; Cana Şifa Bir Dergi!

ÖZGEÇMİŞ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Bitirme Yılı. Lisans İlahiyat Fakültesi Ankara Üniversitesi 1999

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

Yrd. Doç. Dr. Abdullah DURMUŞ

1- Tevrat ve İncil'e Göre Hz. Muhammed (Abdulahad Davud'dan tercüme), İzmir, 1988.

Selman DEVECİOĞLU. Gönül Gözü

Transkript:

İstanbul 2010

Yıl: 11 [Ocak-Haziran 2010] Sayı: 25 Bu dergi uluslararası ISSN 1302-3543 veri indeksi tarafından taranmaktadır İmtiyaz Sahibi/Publisher İstanbul Gelişim Akademisi Eğitim ve Danışmanlık Hiz. A.Ş. adına Mahmut Hüdai Yılmaz Editör/Editor Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz Yardımcı Editör/Associate Editor Doç. Dr. Necdet Tosun Yayın Kurulu/Editorial Board Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz Prof. Dr. Mustafa Tahralı Prof. Dr. Reşat Öngören Doç. Dr. H. İbrahim Şimşek Doç. Dr. Necdet Tosun Doç. Dr. Ramazan Muslu Doç. Dr. Süleyman Derin Doç. Dr. Safi Arpaguş Yrd. Doç. Dr. Vahit Göktaş Dr. Semih Ceyhan Ercan Alkan Yazı Takip K. Yusuf Ünal Teknik Hazırlık ve Kapak Tasarım M. Sami Kaya Kapaktaki Hat Aziz Efendi Yayına Hazırlayan K. Yusuf Ünal İletişim Bilgileri/Contact Information İstanbul Tasavvuf Araştırmaları Merkezi (İSTAM) Küçük Çamlıca mh. Çilehane yolu cd. No: 12, Üsküdar-İSTANBUL Telefon/Telephone +90 (216) 428 39 60 Faks/Fax +90 (216) 327 75 83 e-posta/e-mail bilgi@tasavvufdergisi.net web sayfası/web page www.tasavvufdergisi.com Baskı-Cilt/Printing House Erkam Matbaası İkitelli Org. San. Sit. Turgut Özal Cad. No: 117/4 İkitelli İstanbul Tel: 0 212 6710700 Danışma Kurulu/Advisory Board Prof. Dr. Abdulhakim Yüce Prof. Dr. Arif Naushahi Prof. Dr. Dilaver Gürer Prof. Dr. Erhan Yetik Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu Prof. Dr. Hamid Algar Prof. Dr. İbrahim Düzen Prof. Dr. M. Erol Kılıç Prof. Dr. Mehmet Demirci Prof. Dr. Mustafa Aşkar Prof. Dr. Mustafa Kara Prof. Dr. Osman Türer Prof. Dr. Paul Ballanfat Prof. Dr. Süleyman Uludağ Doç. Dr. Abdullah Kartal Doç. Dr. Abdurrezzak Tek Doç. Dr. Ahmet Ögke Doç. Dr. Cengiz Gündoğdu Doç. Dr. Ekrem Demirli Doç. Dr. Himmet Konur Doç. Dr. Hülya Küçük Doç. Dr. Hür Mahmut Yücer Doç. Dr. İsa Çelik Doç. Dr. Kadir Özköse Doç. Dr. M. Necmettin Bardakçı Doç. Dr. Ömer Yılmaz Doç. Dr. Rifat Okudan Doç. Dr. Salih Çift Doç. Dr. Zafer Erginli Sayı Hakemleri/Referees on This Issue Prof. Dr. Ali Köse Prof. Dr. Dilaver Gürer Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç Prof. Dr. Mustafa Kara Prof. Dr. Mustafa Tahralı Prof. Dr. Reşat Öngören Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay Prof. Dr. Süleyman Uludağ Doç Dr. Abdürezzak Tek Doç Dr. Safi Arpaguş Doç Dr. Süleyman Derin Doç. Dr. Hür Mahmut Yücer Doç. Dr. Abdullah Kartal Doç. Dr. Ahmet Cahid Haksever Doç. Dr. Ahmet Ögke Doç. Dr. H. İbrahim Şimşek Doç. Dr. Necdet Tosun Doç. Dr. Ramazan Muslu Doç. Dr. Safi Arpaguş Doç. Dr. Zafer Erginli Yrd. Doç Dr. Mustafa Çakmaklıoğlu Yrd. Doç Dr. Osman Nuri Küçük Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Kurt Yrd. Doç. Dr. Vahit Göktaş Dr. Hikmet Yaman Dr. Semih Ceyhan Yazıların ilmî ve hukukî sorumluluğu yazarlarına aittir. Dergimizde yayımlanan yazılar, elektronik veya yazılı bir ortama izinsiz olarak aktarılamaz ve çoğaltılamaz. Yurt İçi Abonelik: 40 TL Yurt Dışı Abonelik: 50 Euro Kurumsal: 200 TL

İÇİNDEKİLER Editör den... VII Prof. Dr. Mustafa Tahralı ya Armağan Mükemmeliyetçi Hocamız: Mustafa Tahralı H. Kâmil YILMAZ... 3-7 Prof. Dr. Mustafa Tahralı: Biyografik ve Bibliyografik Bir Değini Ercan ALKAN... 9-19 Aziz Dost Emin IŞIK... 21-23 Elli Beşinci Yılında Dostluğa Dipnot Fahreddin OLGUNER... 25-30 Tanıdığım Mustafa Tahralı Mehmet DEMİRCİ... 31-42 Hakîkatli İnsan İsmail KARA... 43-51 Böyle Olur Bu Devirde Kâr-ı Nâtık Güftesi Gönül Paçacı TUNÇAY... 53-55 Yokluktan Varlık, Yanlıştan Doğru Öğrenilmez! Ali DURUSOY... 57-60 Mesnevî den Tefe ül Safi ARPAGUŞ... 61-63 Mustafa Tahralı ile Söyleşi Haz. Necdet TOSUN... 65-92 René Guénon un Eserleri ve Fikirleri Üzerine Mustafa Tahralı ile Bir Konuşma Haz. İsmail KARA... 93-105 Makaleler Vefatının 110. Yılında Süleyman Senih Efendi Mustafa KARA... 107-121

Osmanlılar Döneminde Semâ ve Devran Tartışmaları Reşat ÖNGÖREN... 123-132 Mesnevî nin Son Hikâyesi Işığında Aşkın Anlatılamazlığı ya da Mesnevî Neden Sonlandırılmamıştır? Dilaver GÜRER... 133-143 Seyyid Alî es-sâbit er-rifâî ve Kisve-i Ma rifî Adlı Risalesi Yaşar CAFEROV... 145-195 Sûfî Gözüyle Hac Necdet TOSUN... 197-209 Tasavvufî Düşünce ve Şerh Geleneğinde Mevlânâ Celâleddîn Rûmî-Muhyiddîn İbn Arabî İlişkisi Safi ARPAGUŞ... 211-238 Mevlânâ nın Mesnevî si Tesirinde Yazılan Çağatayca Bir Eser: Baba Rahim Meşreb in Mebde-i Nûr Adlı Eseri Nâdirhan HASAN... 239-250 Bir İbn Arabî Tâkipçisi: Şemsüddîn İsmâil b. Sevdekîn Veysel AKKAYA... 251-259 Tercüme İbn Arabî ye Göre İnsan-Âlem, İnsan-Allah İlişkisi Nasr Hâmid Ebû Zeyd (trc. Semih CEYHAN)... 261-293 Kitap ve Sempozyum Değerlendirmeleri Muhamed Hayât Nevşâhî, Tezkire-i Nevşâhiyye Necdet TOSUN... 295-297 Mahmud Erol Kılıç, Şeyh-i Ekber-İbn Arabî Düşüncesine Giriş Muammer CENGİZ... 299-303 Mehmet Demirci, Tarihten Günümüze Tasavvuf Kültürü-Makaleler Muhammed BEDİRHAN... 305-307 Osmanlı Âlim ve Mutasavvıfı Ebû Saîd Muhammed Hâdimî Sempozyumu K. Yusuf ÜNAL... 309-313 Tasavvuf Anabilim Dalı III. Koordinasyon ve İstişare Toplantısı K. Yusuf ÜNAL... 315-317 900. Vefât Yılında Uluslararası Gazzâlî Sempozyumu... 319-320

CONTENTS Editorial... VII A Tribute to Prof. Dr. Mustafa Tahralı Our Perfectionist Teacher: Mustafa Tahralı H. Kâmil YILMAZ... 3-7 Prof. Mustafa Tahralı: A Biographic and Bibliographic Sketch Ercan ALKAN... 9-19 A Dear Friend Emin IŞIK... 21-23 A Footnote: In the Fifty-fifth Year of Our Friendship Fahreddin OLGUNER... 25-30 My friend Mustafa Tahralı Mehmet DEMİRCİ... 31-42 A Sincere and Constant Man İsmail KARA... 43-51 This is How Kâr-ı Nâtık Lyrics would be in This Age Gönül Paçacı TUNÇAY... 53-55 Existence Out of Nothingness; Truth cannot be Learnt from Falsehood Ali DURUSOY... 57-60 Taking a Good Sign (Tafa ul) from Mathnawi Safi ARPAGUŞ... 61-63 An Interview with Mustafa Tahralı Ed. Necdet TOSUN... 65-92 An Interview with Prof. Tahralı on the Works and Thoughts of René Guénon Ed. İsmail KARA... 93-105 Articles Süleyman Senih Efendi on 110 th Anniversary of His Death Mustafa KARA... 107-121

Discussions of Sema and Devran During the Ottoman Period Reşat ÖNGÖREN... 123-132 The Ineffability of Love in the Light of the Mathnawi s Last Story Or Why Was the Mathnawi not Completed? Dilaver GÜRER... 133-143 Seyyid Ali es-sabit er-rifai and His Treatise of Kiswa-i Maarif Yaşar CAFEROV... 145-195 Hajj from Sufi Perspective Necdet TOSUN... 197-209 The Relationship between Mawlana Jalaladdin Rumi and Ibn Arabi in the Tradition of Sufi Commentary and Thought Safi ARPAGUŞ... 211-238 A Chagatai Work Written under the Influence of Rumi s Mathnawi: Baba Rahim Mashrab s Work Titled Mebde-i Nûr Nâdirhan HASAN... 239-250 A Follower of Ibn Arabi: Shamsuddin Ismail b. Sawdakin Veysel AKKAYA... 251-259 Translated Articles Human-Universe and Human-God Relations According to Ibn Arabi Nasr Hâmid Ebû Zeyd (trans. Semih CEYHAN)... 261-293 Book and Conference Reviews Muhamed Hayât Nawshahi, Tadhkira-i Nawshahiyya Necdet TOSUN... 295-297 Mahmud Erol Kılıç, Introduction to Grand Sheikh Ibn Arabi s Thought Muammer CENGİZ... 299-303 Mehmet Demirci, Sufi Culture Throughtout History - Articles Muhammed BEDİRHAN... 305-307 Symposium: Ottoman Scholar and Sufi Abu Said Muhammad Hadimi K. Yusuf ÜNAL... 309-313 Departments of Sufism Third Annual Coordination and Consultation Meeting K. Yusuf ÜNAL... 315-317 Al-Ghazzali Symposium: In Commemoration of the 900th Years of His Death...319-320

Prof. Dr. Mustafa TAHRALI Foto: Ercan ALKAN

Mükemmeliyetçi Hocamız: Mustafa Tahralı H. Kâmil YILMAZ* Tasavvufa dâir okuduğum ilk özgün eser, Mâhir İz hocamızın Tasavvuf kitabıdır. 1969 yılında Adapazarı İmam Hatip Lisesi son sınıfta iken okuduğum bu kitabın müellifiyle 1970 yılında intisab ettiğim İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü nde tanışmak müyesser olacaktı. Mâhir Hoca Osmanlı bakiyesi ve Mehmed Âkif in talebesi, iyi bir edebiyat ve tasavvuf muallimi idi. Talebesi olmak şerefine erenler, onun hocalık vasfındaki kemâlini, insânî ilişkilerdeki yüksek seviyesini hayranlıkla görmüşlerdir. Hatta Yüksek İslam Enstitülerinde ve daha sonra ilâhiyat fakültelerinde tasavvuf branşının şekillenmesinde onun yüksek karakterinin ve kuşatıcı şahsiyetinin izlerini görmek mümkündür. Mâhir Hoca, Selçuk Eraydın gibi kendi şahsiyetiyle aynîleşmiş bir güzel insanı yerine halef bırakarak önce mütekaid oldu (1971). Ardından da Hakk a yürüdü (1974). Selçuk Eraydın hocanın asistanlığı sona erip hocalığa başlamasından bir yıl sonra 1973 yılının son aylarında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü genç ve cevval yeni bir akademisyenle tanışacaktı. Bu genç ilim adamı, yetiştirdiği pek çok akademisyeni yerine bırakarak kanunî emeklilik yaşı sebebiyle resmî görevinden 1 Ocak 2010 da ayrılan Prof. Dr. Mustafa Tahralı dan başkası değildi. Mustafa Tahralı hocamızın Fransa da doktorasını tamamlayıp yurda dönüşü İrfan Gündüz ile benim daha sonra Marmara İlahiyat Fakültesi ne dönüşecek olan İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü nün son sınıfında talebe olduğumuz yıla rastlar. Önceleri ona merhum Selçuk Eraydın hocamızın okuttuğu dersler kendisine verildiği için: Bu genç hoca da nerden çıktı? diye bakmıştık biraz. Ama kendisini tanıdıkça liyâkat ve vukufunu gördükçe iyi ki bu hocamızı da tanıdık ve kendisinden istifâde ve istifâza nasip oldu demeye başlamıştık. Selçuk Eraydın ile çok iyi bir ikili oluşturmuşlardı. Birlikte pek çok çalışmaya imza atan branşımızın ve mesleğimizin değerli bu iki üstadı, kendilerinden sonraki nesle güzel birer model olmuş hocalarımızdır. Ancak Selçuk Eraydın hocamızın Aralık 1995 te elim bir trafik kazası sonucu vefâtı branşımız için acı ve erken bir kayıp olmuştu. * Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.

H. Kâmil YILMAZ Büyükler grup gruptur. Büyükler vardır uzaktan büyük görülür, yanına varınca küçülür. Büyükler vardır uzaktan büyüklüğünü fark etmezsiniz yanına varınca, yakından tanıyınca büyüklüğünü anlarsınız. Büyükler vardır uzaktan da büyüktür, yanına vardığınız zaman da büyüktür. İlk gruptakiler: Dağ, yanına varınca küçülür atasözünde anlatıldığı gibi uzaktan büyük olarak adını duyduğumuz; hayranlık beslediğiniz ama yakından tanıyınca keşke tanımasaydım, gözümde öyle kalsaydı dediğiniz insanlardır. Hani Muaydi için anlatırlar ya! Muaydi, büyük bir şâirmiş. İnsanlar onun şiirlerini okurlar, hayranlık duyarlarmış. Ama onu yakından tanıyınca son derece çirkin olan Muaydi için şöyle derlermiş: Muaydi nin sözünü duymak, ona âid haberler dinlemek, onu görmekten daha iyiymiş. Doğrudur, büyüklüğün içini dolduramayan insanlar için bazen onları yakından tanımak hayal kırıklığından başka bir şey olmaz. İkinci grupta yer alan büyükler ise toplum içinde mütevâzı tavırları ile sıradan gibi görünenlerdir. Ancak yanına yaklaştıkça davranışlarındaki tutarlılık, karakterlerindeki sağlamlık, ahlâklarındaki erdem sizi kuşatır ve o sıradan insan, gözünüzde ve gönlünüzde devleşmeye başlar. Mustafa Tahralı bana göre bu grupta yer alan büyüklerdendir. Belki öyle yaygın bir şöhreti yoktur. Aksine o, şöhretten ve şöhrete imkân verecek her ortamdan kaçar. Televizyon, radyo ya da bir başka iletişim aracı onun hazzetmediği şeylerdir. Dışardan bakıldığında mütevâzı ve sıradan bir insan gibi görünür. Ancak yakından tanındığında derinlik ve yüksek ufku, görüş ve davranışlarıyla etkileyen, ardınca sürükleyen rehber bir insandır o. Mezun olduktan iki yıl sonra Tasavvuf ve Târihi asistanlık imtihanı açıldığında merhum Selçuk Eraydın hocamızın teşvikleriyle mürâcaat etmiştim. Bizimle beraber başka mürâcaat edenler de vardı. Adayların bir kısmı İngilizce, bir kısmı da Arapça baraj imtihanında elendi. Mülâkata iki aday kaldık. Diğer aday bir büyük şehrimizde vâizlik yapmakta bulunan ve selefî düşüncelere sâhip, tasavvufa karşı kitap yazmış, yaşı bize göre daha ilerlemiş bir hoca efendi idi. Jüride Selçuk Eraydın, Necla Pekolcay ve Mustafa Tahralı hocalarımız vardı. Selçuk Eraydın hocamız imtihanda merhum Mâhir İz hocamızın asistanlık imtihanında kendisine yaptığı gibi, bana hiç soru sormadan ve müdâhale etmeden sâdece dinleyici konumundaydı. Sualleri daha çok Tahralı Bey ve Necla Hanım hocalarımız soruyordu. 4 Tahralı Bey diğer adayın tasavvuf karşıtı kitabından haberdar olmuş ve o gece hızlıca bu kitabı mütâlaa ederek sorularını oradan hazırlamıştı. Zaten ho-

Mükemmeliyetçi Hocamız: Mustafa Tahralı camız için tasavvuf karşıtı birisinin tasavvuf hocası olmak istemesi, eşyânın tabîatına aykırıydı. Bu yüzden imtihan çok renkli ve hareketli geçmişti. İmtihan sonuçları açıklanıp asistanlığı kazandıktan sonra Tahralı hocamızla daha yakın görüşüp çalışmaya başladık. Danışmanım olmamasına rağmen Tahralı Bey in tez çalışmalarımda çok yakın ilgi ve desteğini gördüm. Yazdıklarımı satır satır okuyup kenarlarına notlar düşerek tashih ve uyarılarda bulunurdu. Cümlelere müdâhale etmeden eksik gördüğü ifâdelere işâretler koyar ve gerekli kaynakları bazen söyler, bazen de evinden getirirdi. Benim asistanlığa intisâbımdan yaklaşık yedi-sekiz ay sonra 1977 yazında İrfan Gündüz, Yakup Çiçek ve Yaşar Nuri Öztürk de Tasavvuf ve Târihi asistanı olmuşlardı. Yaşar Nuri Öztürk benim gibi Selçuk Eraydın Hoca ya, İrfan Gündüz ve Yakup Çiçek ise Mustafa Tahralı Hoca ya bağlanmışlardı. Mustafa Tahralı Hoca asistanlık süresinde her birimizin Batı dili ve Arapça bakımından ilerlememizi ve yurt dışı imkânları arayarak kendimizi geliştirmemizi hep teşvik ederdi. Bu teşvikler sonucu ben ve İrfan Gündüz Mısır a gittik, Yakup Çiçek Suudi Arabistan a, Yaşar Nuri Öztürk ise ABD ye gitmeyi tercih etti. Mustafa Tahralı hocamızdan, gerek talebeliğimizde, gerekse asistanlık ve hocalığımızda çok şeyler öğrendik. Hocamız talebelerini mükemmele yönelten ve onların iyi eserler ortaya koymasını isteyen mükemmeliyetçi bir hocadır. Mükemmeliyetçiliği her ne kadar kendisinin çok sayıda özgün eser vermesine mânî olmuşsa da önemli klasik eserlerin şerhlerini mükemmel bir şekilde yayımlamasına vesîle olmuştur. Hocamızın İbn Arabî ve ekolüne olan bağlılığı, Mevlânâ ve Mesnevî ye olan düşkünlüğü onun çalışmalarını bu alanda yoğunlaştırmasına zemin hazırladı. Nitekim doktora sonrası akademik çalışmaları, makâle ve neşirleri genellikle bu alana münhasırdır. Mustafa Tahralı hocamız çok yönlü bir insandı. Şâirdi, müzisyendi, ney üflerdi. Mürîd mahlasıyla aruz vezninde yazdığı ve muhtelif dergilerde yayınlanan şiirleri bir kitap oluşturacak seviyeye ulaştığı hâlde hocamız onları mükemmeliyetçiliği sebebiyle hâlâ bir kitap hâlinde yayınlamamıştır, yayınlayamamıştır. Eski geleneğimizde önemli bir yeri bulunan târih düşürme konusunda çok mâhirdi. Nitekim fakültemizin câmi inşaatı tamamlandıktan sonra bu geleneğe uygun olarak târih düşmüştü. Yine muhterem hocamız Selçuk Eraydın Bey in mezar taşına da çok güzel bir târih düşmüştü. Bu târih beyitlerinin yazılarının fotoğrafları, arka sayfamızda yer almaktadır. 5

H. Kâmil YILMAZ Mustafa Tahralı hocamız sanatkâr ruhlu bir akademisyen ve iyi bir hoca olmasının yanı sıra tasavvufu ve tasavvufî ahlâkı özümsemiş nezih bir insandır. Onun insânî ilişkilerdeki tevâzuu, dünyâya değer vermeyen rind tavrı ve herkesin derdini paylaşan empatik yaklaşımları, kendisini yakından tanıyanların teslim ettiği fârik vasıflarıdır. Kırk yılı aşkın meslek hayâtına rağmen İstanbul da kendine âid bir evi ve bir otomobili olmamıştır. İstese böyle bir imkâna sâhip olduğunu zannediyorum. Ancak o bu tür dünyevî talepler peşinde koşmayı rindâne anlayışına münâfi görürdü. ArkadaşlarınM. Tahralı nın S. Eraydın ın vefâtına düştüğü tarih. dan ve talebelerinden akademik unvan alan ya da bir kadroya atananları ilk ziyâretle tebrik eden o olurdu. Ev ya da başka ihtiyaçları için sosyal bir dayanışma gerçekleştiğinde ilk veren yine o olurdu. Meslektaşlarının kılık kıyafetlerinden, tavır ve davranışlarına kadar her türlü durumlarıyla ilgilenir, elbiselerinin kombinasyonundan renk uyumuna kadar eksikleri konusunda uyarır: Bu buna gitmemiş, bunu şöyle bir gömlek ya da ceketle giymek ya da bu gömleğin üzerine şöyle bir kravat takmak daha uygun olurdu şeklinde uyarılarda bulunurdu. Memleket ve dünyâ gündemini takip eder, muhtelif problemlerle ilgili zihninde hazır çözüm önerileri üretirdi. Ülkemizin sosyal meseleleriyle dertlenir, fakir fukaranın ıstırabını yüreğinde hisseder; ihtiyaç sâhibi öğrencilere yardımcı olunması hususunda çabalar sarf ederdi. Karşılaşılan zorluk ve sıkıntıları İlâhî adâletin tecellîsi gibi görür, bunlardan dersler çıkarılmasını önerirdi. Sosyal olayların bir arka planı ve derin tarafı bulunduğunu düşünür, bunlara yönelik muhtelif değerlendirme teorileri üretirdi. 6 Hocamız hakşinas bir insandı. Hem meslektaşlarının hukukunu gözetmede, hem de branş ve anabilim dalının haysiyetinin korunmasında çok ölçülü

Mükemmeliyetçi Hocamız: Mustafa Tahralı Mustafa Tahralı nın M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Camii ne düştüğü tarih, 1404/1983 (Hat: Muhiddin Serin) Fahr-i âlemden hadîs men benâ sünnet sana / Hem mesâcid içre kıldı bağçe-i cennet sana İlm ile itmâm olur târîhi câmi âşikâr / Leyse li l-insâni illâ mâ seâ rahmet sana davranırdı. Anabilim dalı başkanlığı zamanında anabilim dalı hocalarına lisans ve yüksek lisans derslerinin eşit bir biçimde dağıtılmasında; keza yüksek lisans ve doktora tez danışmanlıklarının aynı eşitlik anlayışı içerinde paylaşılmasında titizlik gösterirdi. Branşdaş ve meslektaşlarını anabilim dalına söz getirebilecek davranışlardan uzak durma konusunda uyardığı ve nasîhatlerde bulunduğu gibi, anabilim dalına farklı şekillerde tarizlere de göğsünü siper eder, branşın tavizsiz savunucusu olurdu. Onun bu tavrı genç meslektaşlarını özgüven açısından motive ederdi. Hocamız tevâzû ehliydi. Tevâzû ona o kadar yakışırdı ki bir başkasında görseniz tasannu zannedeceğiniz davranış, onun aslî unsuru olarak algılanır ve asla şaşkınlık uyandırmazdı. Nitekim üç yılda bir yenilenen Tasavvuf Anabilim Dalı başkanlık seçimlerinde son döneme kadar tek adayımız o idi. Biz bütün arkadaşlar oylarımızı ona verir, onu seçerdik. O ise mutlaka bir başkasının ve genellikle benim adımı yazardı. Hattâ arkadaşların gizli oylama sırasında benim kendi adımı yazdığımı zannetmemeleri için ben hocanın adını yazdığımı herkese göstererek oyumu kullanırdım. Böylesine güzelliklerle hatırladığımız ve saygıyla andığımız hocamıza sağlık ve hayırlı ömür niyâzıyla, bundan sonraki resmî emeklilik hayâtı boyunca daha nice eserler vermesini yüce Allah tan niyâz ederiz. Çünkü bize ve hocamıza göre bu emeklilik, resmî bir emeklilikten ibârettir. Yoksa hocamız fiilen eğitim ve öğretimin, telif ve neşrin içinde çalışmalarını sürdürmektedir. Yüksek lisans ile doktora derslerine ve uhdesinde bulunan danışmanlıklarına devam etmektedir. Zâten inanan insanlara göre emeklilik ancak kabirdedir. Ecdâdımız kabre bu yüzden ebedî istirâhat-gâh adını vermiştir. 7

Prof. Dr. Mustafa Tahralı: Biyografik ve Bibliyografik Bir Değini Ercan ALKAN* I. Biyografi 1943 yılında Konya da dünyaya gelen Mustafa Tahralı, 1961 de Konya İmam Hatip Okulu ndan, 1961-1962 yılında son sınıf bitirme sınavına girerek Konya Erkek Lisesi nden ve 1966 da Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi nden mezun oldu. Öğrencilik yıllarında başladığı memûriyet görevini Diyânet İşleri Başkanlığı nın çeşitli kademelerinde sürdürdü. Doktora yapmak üzere Nisan 1967 târihinde, Millî Eğitim Bakanlığı nın burslu öğrencisi olarak Fransa ya (Paris) giden Mustafa Tahralı, 1969-1970 ders yılında Tunus ta Burgiba Enstitüsü ve İlâhiyat Fakültesi nde Arapça derslerine devam etti. Paris Sorbonne III. Üniversitesi nde hazırladığı Ahmed al-rifâ î, Sa Vie, Son Oeuvre et Sa Tarîqa (Ahmed er- Rifâî, Hayâtı, Eserleri ve Tarîkatı) konulu doktora tezini, 1973 (Haziran) senesinde Pekiyi dereceyle tamamlayıp yurda döndü. Aynı yıl (Kasım 1973), İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü ne Tasavvuf Târihi ve İslâmî Türk Edebiyâtı öğretmeni olarak tâyin edildi. İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü nün 1982 yılında Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi ne dönüştürülmesinin akabinde Tasavvuf Târihi Bilim Dalı öğretim üyeliğine atanan Mustafa Tahralı, 1987 de doçent ve 1993 te profesör ünvânını aldı. 1993-2006 yılı sonuna kadar Tasavvuf Anabilim Dalı Başkanlığı nı yürüten Prof. Dr. Mustafa Tahralı 1 Ocak 2010 târihinde yaş haddinden emekli oldu. Evli ve dört kız çocuğu (Gülnur Arısalan-1978, Aliye Altın-1980, Gülniyaz-1982, İlhan-1987) babasıdır. Yapmış olduğu çalışmalarla tasavvuf târihi ve düşüncesine önemli katkılarda bulunan Prof. Dr. Mustafa Tahralı, İlâhiyât Fakültelerinde tasavvuf ala- * Arş. Gör., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (alkanercan@gmail.com)

Ercan ALKAN nının öncü isimlerinden birisidir. Mesâîsinin büyük çoğunluğunu genelde Osmanlı dönemi tasavvuf metinlerinin neşrine, özelde ise İbn Arabî ve Mevlânâ çalışmalarına tahsîs etmiş bir akademisyendir. Bu bağlamda (meslektaşlarıyla birlikte) neşrettiği Ahmed Avni Bey in Fusûsu l-hikem ve Mesnevî-i Şerîf şerhleri tasavvuf literatüründeki yeri bakımından anılması gereken iki büyük/ önemli klasik eserdir. Ayrıca sayısı altmışı aşan yönettiği yüksek lisans ve doktora tezlerinde, bu düşünceye dönük çalışmalara öğrencilerini yönlendirmek sûretiyle de tasavvuf kültürümüze ait pek çok değerli metnin gün ışığına çıkmasına vesîle olmuştur. Fransa da geleneksel (tradisyonalist) ekolün metinleri ile tanışan Prof. Dr. Mustafa Tahralı, özellikle René Guénon dan yaptığı tercümelerle, söz konusu metinlerin Türk entelektüelleri ile buluşmasında da öncülük etmiştir. Bu konuda onun yaptıklarını salt bir tercüme olarak görmek doğrusu büyük bir yanılgıdır. Şöyle ki Mustafa Tahralı, modern dönemde telîf edilen bu metinlerin kadîm kültürümüzün metinleri ile irtibatlarını göstermek sûretiyle aslında tercüme teknikleri açısından da numûne-i imtisâl olabilecek bir metin inşâsında bulunmaktadır. Ayrıca aruz ve hece vezni ile yazdığı şiirlerini Kubbealtı Akademi Mecmuası nda ve Türk Edebiyatı Dergisi nde yayınlayan Prof. Dr. Mustafa Tahralı, Türkiye Millî Kültür Vakfı tarafından 1981 de açılan Hicret konulu şiir yarışmasında Hicret başlıklı şiiri ile birincilik armağanına lâyık görülmüş, 1991 yılında Türkiye Diyânet Vakfı tarafından açılan Münâcat konulu şiir yarışmasında ise kendisine Münâcat başlıklı şiiri ile mansiyon verilmiştir. Bunun yanı sıra kaleme aldığı şiirleri ve kâr-ı nâtık güfteleri Cinuçen Tanrıkorur, Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca, Ahmet Hatipoğlu, Gönül Paçacı, Dr. Binnaz Başar Çelik, Tolga Bektaş, Bora Uymaz, Prof. Dr. Selahattin İçli, Sâlih Suphi Soner, Süleyman Erguner, Tekin Rızâ Uğurel, Doğan Karaağaoğlu, Salâhaddin Demirtaş, Galip Çolakoğlu ve Osman Elçioğlu tarafından çeşitli formlarda bestelenmiştir. Prof. Dr. Mustafa Tahralı nın Türk dil ve kültürüne katkıları bakımından zikredilmesi gereken bir diğer önemli faaliyeti de İlhan Ayverdi Hanımefendi nin başkanlığında 30 yılda tamamlanan ve 2005 yılında yayımlanan Kubbealtı Lugatı-Misalli Büyük Türkçe Sözlük ün (3 cilt, 3500 sayfa) hazırlanması esnâsında Arapça ve Farsça kelimelerin etimoloji, imlâ ve tashîh işlerinde bulunmasıdır. 10 Emekliliğinden sonra da Marmara Ünv. İlâhiyat Fakültesi nde lisansüstü dersler vermeye devam eden Prof. Dr. Mustafa Tahralı Kadim Mânânın Rüzgârıyle (Şiirler) başlıklı çalışmasını yayına hazırlamaktadır.

Prof. Dr. Mustafa Tahralı Biyografik ve Bibliyografik Bir Değini II. Bilimsel Çalışmalar Doktora Tezi: 1. Ahmad al-rifâ î, Sa Vie, Son Oeuvre et Sa Tarîqa (Ahmed er-rifâî Hayâtı, Eserleri ve Tarîkatı), Paris-Sorbonne III, 1973. Yayıma Hazırladığı Kitaplar: 1. Türk Mûsıkîsi Klasikleri İlâhiler I-IX (haz. Yusuf Ömürlü), İstanbul: Kubbealtı, 1979-1996, (Güftelerin okunup yayıma hazırlanması). 2. Ahmed Avni Konuk, Fusûsu l-hikem Tercüme ve Şerhi I-IV (Dr. Selçuk Eraydın ile birlikte), İstanbul: MİFAV, 1987-1992. 3. Ahmed Avni Konuk, Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi, İstanbul: İz, 1992. 4. İslâmî Türk Edebiyatında Şekil ve Nevi lere Giriş (Doç. Dr. N. Pekolcay, Yrd. Doç. Dr. S. Eraydın, Doç. Dr. M. Uzun, Doç. Dr. M. Hüsrev Subaşı ile birlikte), İstanbul: Kitabevi, 1994. 5. Kemâl Edip Kürkçüoğlu, Osman Şems Efendi Dîvân ından Seçmeler, İstanbul: Kubbealtı, 1996. (Bu eser müellifin notlarını da ihtiva eden daktilo nüshadan hareketle yayıma hazırlanmıştır) 6. Ahmed Avni Konuk, Mesnevî-i Şerîf Şerhi (Prof. Dr. O. Türer, Prof. Dr. M. Demirci, Prof. Dr. D. Gürer, Doç. Dr. N. Tosun, Doç. Dr. S. Arpaguş, Dr. S. Gökbulut ile birlikte), I-XIII, İstanbul: Kitabevi, 2004-2009. 7. Ken ân er-rıfâî, Ebu l-alemeyn Seyyid Ahmed er-rifâî, İstanbul: Cenân Kültür, Eğitim ve Sağlık Vakfı İktisâdî İşletmesi, 2008. Makāleler: 1. Fusûsu l-hikem Şerhi ve Vahdet-i Vücûd ile Alâkalı Bâzı Mes eleler, (Ahmed Avni Konuk Fusûsu l-hikem Tercüme ve Şerhi içinde), İstanbul: MİFAV, 1987, c. I, s. 29-62. 2. Fusûsu l-hikem de Tezadlı İfâdeler ve Vahdet-i Vücûd, ( Ahmed Avni Konuk Fusûsu l-hikem Tercüme ve Şerhi içinde), İstanbul: MİFAV, 1989, c. II, s. 9-38. Vahdet-i Vücûd ve Gölge Varlık, ( 3. Ahmed Avni Konuk Fusûsu l-hikem Tercüme ve Şerhi içinde), İstanbul: MİFAV, 1990, c. III, s. 9-63. 11

Ercan ALKAN 4. İbn Arabî de Bir Hadîs-i Kudsî nin Yorumu, ( İbn Arabî, Nûrlar Hazînesi içinde, çev. Mehmet Demirci), İstanbul: İz, 1990, s. 11-42. 5. Ayn ve Ayniyet, ( Ahmed Avni Konuk Fusûsu l-hikem Tercüme ve Şerhi içinde), İstanbul: MİFAV, 1992, c. IV, s. 9-26. 6. İbn Arabî nin Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhini Takdim, ( Ahmed Avni Konuk, Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi içinde), İstanbul: İz, 1992, s. IX-XXX. 7. Seyyid Ahmed er-rifâî ve Rifâiyye Tarîkatı, ( Dr. Selçuk Eraydın, Tasavvuf ve Tarîkatler içinde), İstanbul: MİFAV, 1994, S. 439-449. 8. Takdim, (Ahmed Avni Konuk, Mesnevî-i Şerîf Şerhi içinde), İstanbul: Kitabevi, 2004, c. I, s. 13-27. 9. Sunuş (ve güftelerin kontrol ve tashîhi), Yusuf Ömürlü, Rahmet Peygamberine İlâhîler, İstanbul: Türkkad, 2007, s. I-III. Fransızca dan Tercüme Makāleler: 1. Titus Burckhardt, Fas ta An anevî İlimler, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1979, İstanbul, s. 31-43. 2. René Guénon, Tevhîd, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1979, İstanbul, s. 47-53. 3. René Guénon, Seyfu l-islâm, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1980, İstanbul, s. 58-65. 4. René Guénon, Nefsini Bil, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1981, İstanbul, s. 55-65. 5. René Guénon, İslam Tasavvufu, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1985, İstanbul, s. 8-16. 6. René Guénon, Doğu Metafiziği, Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 3, 1985, İstanbul, s. 103-122. Ansiklopedi Maddeleri: 1. Abdülhâdî (John Gustaf Aguéli), DİA, c. I, s. 205-206. 12 2. Abdülvâhid Yahyâ (René Guénon), DİA, c. I, s. 279-282.

Prof. Dr. Mustafa Tahralı Biyografik ve Bibliyografik Bir Değini 3. Ahmed er-rifâî, DİA, c. II, s. 127-130. 4. Kenan Rifâî, DİA, c. XXV, s. 254-255. 5. Rifâiyye, DİA, c. XXXV, s. 99-103. 6. Seyyid Ahmed er-rifâî, Sahâbeden Günümüze Allah Dostları I-X, İstanbul: Şûle 1995, c. VII, s. 70-77. 7. Ken an Rifâî, Sahâbeden Günümüze Allah Dostları I-X, İstanbul: Şûle 1995, c. X, s.440-444 8. Abdülvâhid Yahyâ (René Guénon), Sahâbeden Günümüze Allah Dostları I-X, İstanbul: Şûle 1995, c. X, s. 449-452. Bilimsel Toplantılarda Sunulan ve Yayımlanan Tebliğler: 1. Fransız Müslüman Abdülvâhid Yahyâ (René Guénon) un Eserinde Tasavvuf ve Mistisizm Farkı, Türkiye II. İslâm İlimleri Kongresi, 18-20 Eylül 1981, İstanbul; (Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1981, İstanbul, s. 21-36. 2. Batıdaki İhtidâ Hâdiselerinde Tasavvufun Rolü, Uluslararası I. İslâm Araştırmaları Sempozyumu, 9 Eylül Üniversitesi, 16-18 Eylül 1985, İzmir, s. 141-162. 3. İslâmî İlimler ve Osmanlı Asırları, Günümüz Din Bilimleri Araştırmaları ve Problemleri Sempozyumu, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 27-30 Haziran 1989, Samsun, s. 499-503. 4. Osman Hulûsî Efendi nin Dîvân ında Bir Gezinti, I. Somuncu Baba ve es- Seyyid Osman Hulûsî Efendi Sempozyumu, 25 Mayıs 1991, Dârende. 5. Yûnus Emre nin Şiirlerinde Tasavvufî Mefhumların Akisleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi Uluslararası Yunus Emre Sempozyumu, 7-10 Ekim 1991, Ankara; (Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1992, İstanbul, s. 11). 6. Yunus Emre de Tasavvuf, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanlığı ve İstanbul Türk Kültürüne Hizmet Vakfı Yunus Emre Sempozyumu, 15-16 Ekim 1991, Erzurum. 7. Osman Hulûsî Efendi nin Dîvân ında Yâr Sembolü, II. Somuncu Baba ve es- Seyyid Osman Hulûsî Efendi Sempozyumu, 27-28 Haziran 1992, Dârende. 8. Muhyiddîn İbn Arabî ve Türkiye ye Tesirleri, Türkiye Diyânet Vakfı Endülüs İslâm Devleti Sempozyumu, 28 Kasım 1992, Ankara, s. 69-78. 13

Ercan ALKAN 9. L expression en alternance dans Les Fusûs al-hikem, Symposium on İbn Arabî, Noto İtaly, 2-5 April 1989. 10. Ahmed Yesevî nin Dîvân-ı Hikmet inde Dînî-Tasavvufî Unsurlar, İpek Yolu Kültür Münâsebetleri- Yesevî Âlemi, Milletlerarası Yuvarlak Masa Konferansı, 22-26 Ekim 1990, Kentav-Çimkent, Kazakistan;(Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1991, İstanbul, s. 36) 11. The Polarity of Expression in the Fusûs al-hikam, Muhyiddin Ibn Arabi A Commemorative Volume, Edited by S. Hirtenstein and M. Tiernan, USA: Element Books, 1993, p. 351-359; ( L expression en Alternance dans Les Fusûs al-hikam başlıklı Fransızca tebliğin tercümesidir). 12. Fuzûlî nin Leylâ vü Mecnûn u Üzerine, Doğumunun 500. Yılında Fuzûlî Uluslararası Sempozyumu, 24-26 Ekim 1994, Fuzûlî Kitabı, 500. Yılında Fuzûlî Sempozyumu Bildirileri, 1996 İstanbul, s. 213-222; (Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1995, Sayı: 1, s. 45-56). 13. Yaşanılan Dinin Neresi Gelenek, Neresi Dindir? (Müzâkere metni), İslam, Gelenek ve Yenileşme, 22-23 Nisan 1996, I. Uluslararası Kutlu Doğum İlmî Toplantısı, İstanbul: İSAM, 1996, s. 267-271. 14. Un aperçu Général sur l Influence d Ibn Arabî a l Epoque Ottomane, El Legado de Ibn al-arabî: Un Pensamiento Sin Fronteras, Seminario Internacional, Murcia, 17-19 de octubre de 1996 İspanya. 15. A General Outline of the Influence of Ibn Arabî on the Ottoman Era, Journal of the Muhyiddin İbn Arabi Society, s. 43-54; (Un aperçu Général sur l Influence d Ibn Arabî a l Epoque Ottomane başlıklı tebliğin tercümesidir). 16. Mûsıkîmizde Yeni Form İhtiyâcı, Türk Müziğinin Bugünü ve Geleceği Sempozyumu, 29 Kasım-1 Aralık 1996, İstanbul; (Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1997, İstanbul, s. 14-19). 17. Dâvûd-ı Kayserî nin Fusûsu l-hikem Şerhi Mukaddimesi, Uluslararası XIII. ve XIV. Yüzyıllarda Anadolu da İslâm Düşüncesi ve Dâvûd el-kayserî Sempozyumu, 24-26 Ekim 1997, Kayseri. (Ankara, 1998, s. 261-267.) 18. Bursevî nin İbn Arabî Hakkındaki Bâzı Görüşleri, I.Uluslararası İsmâil Hakkı Bursevî Sempozyumu, 26-27 Mayıs 2000, Bursa. 14 19. Kur an ve Tasavvuf, Kur an ve Tefsir Araştırmaları, İstanbul: İSAV 2000, s. 165-170

Prof. Dr. Mustafa Tahralı Biyografik ve Bibliyografik Bir Değini 20. Din İlimleri ve Tasavvuf Araştırmalarında Göz Önünde Bulundurulması Gereken Bâzı Esaslar Hakkında Düşünceler, Modern Dönemde Dinî İlimlerin Temel Meseleleri, İstanbul, 2007, s. 357-368 21. Ahmed Avni Konuk un Mesnevî-i Şerif Şerhinde İbn Arabî, Uluslararası Mevlâna Sempozyumu, İstanbul, 2007. 22. Ahmed Avni Konuk et Son Commentaire du Mathnawi par l enseignement d Ibn Arabi, Symbolisme Et Herméneutique Dans La Pensé de İbn Arabî, Damas 2007, s. 137-145 23. Tevhîd Bilgisinden Îmâna, Modern Çağ ve İbn Arabî, Uluslararası Sempozyum, 23-28 Mayıs 2008 - İstanbul-Şam. 24. Ahmed Avni Bey in Fusûsu l-hikem Şerhi, Görünmeyen Umman: 70. Ölüm Yıldönümünde Ahmet Avni Konuk Paneli, Bilim ve Sanat Vakfı, 15 Kasım 2008. 25. Fuzûlî nin Şiirinde İbn Arabî, Aida İmanquliyeva-70, Şark ve Garb: Ortaq Mânevî Değerler, İlmî-Medenî Alâkalar, 9-11 Ekim 2009, Bakü. Edebî-Fikrî Yazılar ve Mülâkatlar: 1. Bir Kitabın Akisleri, Türk Edebiyatı Dergisi, Kasım 1979, İstanbul, s. 29-32. 2. René Guénon un Eserleri ve Fikirleri Üzerine Mustafa Tahralı ile Bir Konuşma, (Haz. İsmail Kara), Hareket, Ekim-Aralık 1980, sayı: 20-22, s. 23-32. 3. Kubbealtı Türk Mûsikîsi Konseri, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1983, İstanbul, s. 25-28. 4. Bir Mukaddimenin Netîcesi Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1984, İstanbul, s. 135-140. 5. Mâbedde Bir Gece, Türk Edebiyatı Dergisi, Haziran 1984, İstanbul, s. 76-78. 6. Tasavvufta Sünnete Bağlılık, Altınoluk Dergisi, Kasım 1987, İstanbul, s. 17-19. 7. Her Müslüman Nefis Terbiyesiyle Mükelleftir, Altınoluk Dergisi, Ağustos 1988, İstanbul, s. 31. Ateş Ağacı, 8. Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1988, İstanbul, s. 29-37. 15

Ercan ALKAN 9. Hikmete Dâir, ( Türk Münevverinin Müşterek Fikir ve Îmân Zemîni içinde, hz. Sait Başer), İstanbul: Kubbealtı, 1988, s. 64-76. 10. Doğu ve Batı Medeniyetleri Karşısında Türk Medeniyeti, ( Türk Münevverinin Müşterek Fikir ve Îmân Zemîni içinde, hz. Sait Başer), İstanbul: Kubbealtı, 1988, s. 86-95. 11. Türk Kültürü İçin Kısa, Orta ve Uzun Vâdeli Hedefler, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1991, İstanbul, s. 9-18. 12. Fuzûlî nin Leylâ ve Mecnûn unun Bestelenmesi Hakkında, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1992, İstanbul, s. 33-77. 13. Bekir Sıdkı Sezgin Bey in Ardından, Altınoluk Dergisi, Ekim 1996, İstanbul, s. 50. 14. Mânâ Dilini Bilen Ârif Muhâlifleri Uzlaştırır, Birleştirir, ( Tasavvuf Seni Çağırıyor un içinde), İstanbul: Hayykitap, 2008, s. 138-143. Manzûm Çalışmalar: 1. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1976, İstanbul, s. 53. 2. Sultân Fâtih in Gazelini Terbî, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1976, İstanbul, s. 56. 3. Vuslat, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1976, İstanbul, s. 33. 4. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1976, İstanbul, s. 63. 5. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1977, İstanbul, s. 64. 6. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1977, İstanbul, s. 52. 7. Göç, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1977, İstanbul, s. 48-49. 8. Kıt a, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1977, İstanbul, s. 19. 9. Ecel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1978, İstanbul, s. 43. 10. Müstezad Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1978, İstanbul, s. 51. 11. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1978, İstanbul, s. 31. 12. İlâhî, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1978, İstanbul, s. 26. 16 13. İlâhî, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1979, İstanbul, s. 37.

Prof. Dr. Mustafa Tahralı Biyografik ve Bibliyografik Bir Değini 14. Yahyâ Bey in Gazelini Taştir, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1979, İstanbul, s. 30. 15. Bir Bakıştan, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1979, İstanbul, s. 11. 16. İlâhî, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1979, İstanbul, s. 34. 17. Yâ Hayre Halkıllah -Ey Mahlûkātın En Ha yırlısı- (Tâhire Âmetullah tan Tercüme), Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1980, İstanbul, s. 31-33. 18. Hicret, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1980, İstanbul, s. 27. 19. Yahyâ Kemâl in Gazelini Terbî, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1980, İstanbul, s. 22. 20. Tahmis -Fuzûlî ile Duâ-, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1981, İstanbul, s. 19. 21. İlâhî, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1981, İstanbul, s. 14. 22. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1981, İstanbul, s. 34. 23. Rahmet, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1981, İstanbul, s. 10. 24. Aşk Üstüne, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1982, İstanbul, s. 22. 25. Ayrılık, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1982, İstanbul, s. 26-27. 26. Ölüm Düşünceleri, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1983, İstanbul, s. 20-21. 27. Bir Yeniden Doğuş, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1988, İstanbul, s. 16-20. 28. Yetişir, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1989, İstanbul, s. 8. 29. Niyâz, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1989, İstanbul, s. 16. 30. Türk Mûsıkîsi İçin Kâr-ı Nâtık Güftesi, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1990, İstanbul, s. 65-68. 31. Türk Mûsıkîsi İçin (2) Kâr-ı Nâtık Güftesi, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1990, İstanbul, s. 48-49. 32. Türk Mûsıkîsi İçin (3) Kâr-ı Nâtık Güftesi, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1991, İstanbul, s. 76-77. Mevlâ Görelim Neyler, 33. Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1991, İstanbul, s. 34. 17

Ercan ALKAN 34. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1992, İstanbul, s. 8. 35. Son Seferden, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1992, İstanbul, s. 8-9. 36. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1992, İstanbul, s. 12. 37. İlâhî, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1992, İstanbul, s. 78. 38. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1993, İstanbul, s. 8. 39. Duâlar, Fâtihalar ve Tekbîrlerle, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1993, İstanbul, s. 9. 40. Kıt a, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1993, İstanbul, s. 46. 41. Türk Mûsıkîsi İçin (4) Kâr-ı Nâtık Güftesi, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1993, İstanbul, s. 57-59. 42. Aynı Yolun Yolcusuyuz, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1994, İstanbul, s. 29. 43. İlâhî, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1994, İstanbul, s. 16. 44. Kıt alar, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 1995, İstanbul, s. 32. 45. Türk Mûsıkîsi İçin, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1995, İstanbul, s. 16. 46. Dügâh Kâr-ı Nâtık Güftesi, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 1996, İstanbul, s. 234. 47. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 1997, İstanbul, s. 8. 48. Mûsıkîmizde Az Kullanılan Makāmlar için Kâr-ı Nâtık Güftesi, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1997, İstanbul, s. 37-42. 49. Gurbet, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 1999, İstanbul, s. 35. 50. Aşk, Yıl 30, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 2001, İstanbul, s. 27. 51. İlâhî, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 2002 1984, İstanbul, s. 27. 52. Hüzzam Kâr-ı Nâtık, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 2002, İstanbul, s. 57-59. 18 Sabâ Kâr-ı Nâtık, 53. Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 2003, İstanbul, s. 54-55.

Prof. Dr. Mustafa Tahralı Biyografik ve Bibliyografik Bir Değini 54. Gazel, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 2003, İstanbul, s. 42-43. 55. İsfahan Kâr-ı Nâtık, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Temmuz 2004, İstanbul, s. 37-38. 56. Münâcat, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 2005, İstanbul, s. 27-29. 57. Mâhur Kâr-ı Nâtık, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ekim 2006, İstanbul, s. 47-49. 58. Hüseynî Kâr-ı Nâtık, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Ocak 2007, İstanbul, s. 48. Bestenigâr Kâr-ı Nâtık, 59. Kubbealtı Akademi Mecmuası, Nisan 2010, İstanbul, s. 26-27. 19

Aziz Dost Emin IŞIK* -Bilenler söylemez hikmetin, bilmeyen söyler- Sevgili Mustafa yı kırk senedir tanırım. Paris ten dönüp geldiği günden beri. Onu yakından tanımak, onun arkadaşı ve dostu olmak, cidden bahtiyarlık. Ben de dostu olmakla iftihâr etmek isterim, ama korkarım boş yere iftihâr etmiş olurum. Çünkü o, yalnızca bana değil, herkese dost, herkese arkadaş. Sevmedikleri de vardır, muhakkak. Ancak o sevmediğini belli etmez. Beğenmese de beğenmedim demez, Kimsenin kalbini kırmak istemez. Sakın yanlış anlamayın, göze girmek veya hoş görünmek gibi bir art düşünceyle değil, kabalığı ve hoyratlığı, kendine yakıştıramadığı için böyle davranır. Kimsenin kusûrunu yüzüne vurmaz, ama beğenmediği bir şeye, öldürsen de beğendim demez. Çoğu zaman susmayı, farkında değilmiş gibi yapmayı tercih eder. Kimseye sövmez, kimseyi hor ve hakîr görmez. Kalp kıracak bir söz de söylemez. Kendi kalbi kırılsa, onu da belli etmez. Üzüntülerini dışa sızdırmaz. Öfkesi ve nefreti hiç yok değil, elbette vardır. Lâkin içindeki hisleri, sadece başkalarından değil, belki kendinden de saklar, örtbas eder. Yalan dolan bilmez, kibar görünmeye de özenmez. Sözünü de esirgemez, doğru neyse onu söyler. Riyâdan, gösterişten uzak durur. İyi bir âlimdir, ama hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranır. Çok iyi bildiği şeyi de sorar, bildiğinden emin olmak ister. Çünkü bilgisi mâlûmâtfuruşluk yapmak için değil, işin özüne vâkıf olmak içindir. Ney üfler, beste yapacak kadar mûsıkî bilir, ama onun mûsiki bildiğini kimse bilmez. İyi bir şâirdir, şiirin bütün inceliklerini, tekniklerini, aruzun bütün vezinlerini, kalıplarını bilir ve uygular, lâkin kimse onun dîvân şiirine bu kadar vâkıf olduğunu fark edemez. Zira yazdığıyla, yaptığıyla öğünmez. Kendini deşifre etmez. O bir gizli hazînedir, ama tanınmak istemez. Her konuda ciddî, vakur, mütevâzı, çalışkan ve her yaptığını mükemmel yapmayı seven biridir. Murâda ermiş gibidir, dâima sessiz ve derinden gider. Övünmeyi sevmediği gibi, bir başkası tarafından övülmeyi de sevmez. Ama bu söylediklerim övgü değil ki; ayniyle hakî kat ve bütünüyle gerçek. * Yrd. Doç. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi.

Emin IŞIK Buraya kadar anlattıklarım, onun dışa yansıyan portresidir. Bunlar kendi göz kameramla çektiğim fotoğraflardır. Mümkün olsaydı da bir de iç dünyasını, o engin ve zengin gönül âlemini bir röntgen cihazı gibi çekebilseydim, o zaman herkes görürdü insan-ı kâmil neymiş, nasıl olurmuş. Onda gördüğüm hâl ve hasletlerin, bir insan için ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Bu kadar meziyet ve fazîleti gönül dünyasına sığdırıp, hiç dışarı sızdırmayan bir gönlün de ne kadar derin ve engin olduğunu söylemeye hacet yok sanıyorum. Zaten derin olmasaydı, o gönül, bu kadar meziyeti içine sığdırabilir, bunca ağırlığı taşıyabilir miydi? Sevgili Mustafa, böyle konuşuyorum diye herhâlde bana kızmayacaktır. İnanın ki, bunları, onu methetmek için söylemiyorum. Onun şahsiyetinde tezâhür eden bu meziyetlerin, başkalarına da örnek olmasını arzu ettiğim için, yazmak ihtiyacını duyuyorum. Merak etmeyin, sözü fazla uzatmayacağım, ama dikkat çekmek istediğim bir iki nokta daha var. Değerli dostlar, bir dost hakkında yazı yazmanın ne kadar zor olduğunu siz de görüyorsunuz. Hele o dostunuz, son derece tevâzu ehli ve irfân sahibi biriyse. Ne demiş Fuzûlî: Söylesem te siri yok, sussam gönül râzı değil. Gönül izhârı güç, ızmârı güç bir derde düşmüştür. Bâzen bir cümle, bâzen de bir hareket insanı ele verir. Onun ne mal, nasıl bir insan olduğunu, gün gibi açığa çıkarır. Bir davetteydik. O mecliste, önceden tanımadığım ve ilk defa gördüğüm yedi sekiz kişi vardı. İçlerinde aksakallı, yaşlıca biri bulunuyordu. Onlar ona saygı gösteriyorlar ve Şeyhim diyorlardı. Ben de içimden, Bu zât, iyi birine benziyor, ama acaba şeyhliği ne kadar? diyordum. Sonra kendilerince tanıdık birisinden söz etmeye başladılar. İçlerinden bir iki tanesi bıyık altından gülmeye başladı. Belli ki, sözü edileni beğenmiyor ve küçümsüyorlardı. Şeyh efendi, hemen müdahale etti: O, burada yok, arkasından gıybet etmeyelim. Günahtır, lütfen kesin! dedi. O zaman ben de içimden Evet, bu zât, gerçekten şeyhmiş dedim. 22 Bunu şunun için anlattım. Mustafa Bey, benden birkaç yaş küçüktür, ama benim akıl hocamdır. Ben içinden çıkamadığım her mes eleyi, her zaman ona sormuşumdur. Bir gün şöyle bir soru sordum:

Aziz Dost Biz bu fakültede hocalık yapıyoruz. Devlet de bize maaş veriyor. Ayrıca fazladan girdiğimiz dersler için ücret ödüyor. Biz çeşitli sebeplerden dolayı, bâzen on dakika, bâzen on beş dakika derse geç gidiyoruz. Bu da her ay birkaç defa tekerrür ediyor. Biz eksik ders yapmış oluyoruz, ama devlet bize ücreti tam ödüyor. Bu farkı devlete iâde edemiyoruz. Bu harâmdan nasıl kurtulacağız? dedim. O da şu cevabı verdi: Bunu ben de çok düşündüm ve içinden çıkamadım. Aklıma şöyle bir çare geldi: Bir ay içinde toplam olarak kaç dakika eksik ders yapmışsam, onun karşılığı olan parayı, fakir öğrencilere veriyorum. Başka yol bulamadım dedi. Ondan sonra ben de o yoldan gitmeye başladım. İşte Mustafa Bey böyle yol bilen ve yol gösteren biridir: Akıl ile vicdan arasında kurulu olan ve sırât-ı müstakîm denilen, o kıldan ince kılıçtan keskin köprüden düşmeden geçebilen bir güzel insanımızdır. Aziz dostumuzdur. Bu güzel insana, Allah tan güzellikler, uzun ömürler ve Allah yolunda hayırlı hizmetler diliyorum. Sevgiler ve saygılar sunuyorum. 23

Elli Beşinci Yılında Dostluğa Dipnot Fahreddin OLGUNER* Yaz günleri Konya oldukça sıcak olur. Bugün de öyle! Akşam oldu serinlik ufukta görünmüyor! Tren istasyona neredeyse gelecek. İstasyon çoktan dolmuş. Biliyorum, bunların çoğu yolcu değil. Kimi hava almaya, kalabalık seyretmeye, kimi bir kaç gün önce gördüğü kızı ya da delikanlıyı, tesâdüf bu ya tekrar görürüm ümidini tahakkuk ettirmeye gelmiş. Kimisi de tabiî olarak yolcu uğurlamaya... Büyük şehirlerin tren istasyonları hep böyle! Sanki bir eğlence, bir panayır yeri! Bir yolcu için birçok kişi burada! Hoş, ben de bir kişiyim, benim için uğurlamaya gelecekler de sekiz-on kişi! Sık sık dilime dolanan Necip Fazıl ın İstasyon şiiri yine dilime düştü: Burda gelir insana boş günlerin usancı Çalar birden kampana ölüm çanından acı Sonra bir düdük öter, kesik çığlıklarla der Burdan bildik gidenler yarın döner yabancı Kim bilir kaç defa tekrar ettiğim bu mısrâlar şimdiye kadar bana doğruyu söylemiş değildi. Beni hüzünlendirmesi düşünülemezdi. Yedi yıldır Konya dan Afyonkarahisar a, biraz sıkıntılı da olsa trenle giderim. Zira beni uğurlamaya bizim grup cümbür-cemaat gelir, bir sürü gürültü-patırtı, şaka-espri ve nâralarla beni kompartımanıma oturtur, arkamdan da tren gözden kayboluncaya kadar el sallarlardı. Bu samimi ilgi ve neşe beni bütün yaz boyu oyalar, dönüş günlerimin heyecânını artırırdı. Çünkü, Konya ya dönüşüm yabancı gibi olmaz, aksine grubun eksikliğini tamamlayacak unsur olarak karşılanır, târif edilmez sevgi içinde yeniden dostlara kavuşurdum. * Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi.

Fahreddin OLGUNER Acaba bu seferki vedâlaşma farklı mı olacaktı? İçimin biraz buruk oluşu bundan mı idi? Yedi yıllık acı-tatlı günleri geride bırakmış, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü nün yazılı imtihanına hep birlikte girmiş, sözlü imtihanlar için İstanbul da buluşmak üzere sözleşmiş, şimdilik ayrılıyorduk. Dostlardan ayrılmak kolay değildi. Fakat hiç değilse bir kaçımız İstanbul da yeniden buluşup yolumuza devam edecektik. Mustafa Fayda, İstanbul için çok hevesli idi. Ali Yardım, Mustafa Uçak, (aramızdan en erken ayrılıp rahmete kavuşan) Hayri Bilecik kesin İstanbul adayı görünüyordu. Ancak, aramızda İstanbul a niyetlenmeyenler de vardı. Acaba bu niyeti değişik olanlarla vedâlaşmamız son vedâ mı olacaktı? Yer değişiklikleri, şehir değişiklikleri, meslek değişikliklerinin çok sıkı dostlukları sonlandırdığı bilinen vâkıalardan değil miydi? Yıllarca sonra yaşadığım bir vâkıa bunu bana bütün açıklığı ile gösterdi ve ruhumun derinlerine yerleşen bir sızı olarak kaldı ve bir daha çıkmadı. Sınıf içindeki sıcak, samimî ve heyecanlı halleri ile dostlarımız arasına giren İ. C. isimli bir arkadaşımız vardı. Lise yıllarında imam hatipten ayrılıp genel liseye geçti. Haksız da sayılmazdı. Fakülteye girmek istiyordu. Oysa o yıllarda imam hatip lisesi mezunları, ilahiyat da dahil hiç bir fakülteye giremezdi. Bunun için genel lise bitirmeliydi. O da bunu yaptı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ne girdi. İstanbul daki öğrencilik yıllarımda yolum Cerrahpaşa ya düştü. Tıbbî sebeple gitmiştim. Hastahâneye gidince bizim İ. C. yi gördüm. Koştu yanıma geldi. Candan tavırlarla bana yardımlar etti. Bu tavır beni büyüledi. Bir takım ayrılıkların dostluğa vedâ olacağı hakkındaki endişelerimi kökünden sarstı. Bunların kuruntudan ileri geldiği hükmüne vardım. Aradan yıllar geçti. Ben Konya Selçuk Üniversitesi ne öğretim üyesi olarak gelmiştim. İ. C. Konya da tabip olarak çalışıyormuş. Kendisiyle sokakta karşılaştık, hatta kazâ ile çarpıştık. Beni tanımadı. Kendisine geçmişi hatırlattım. Ha! Öyle mi? dedi ama bir daha karşılaşmamak için Allah a bütün vücûdu ile dua ediyordu. Duaları kabul oldu. 26 Hatıralar denizinde dolanıp durmayalım. Konya tren istasyonuna dönelim. Acaba şimdi gerçekleştireceğimiz vedâlar hangi geleceğe doğru yol alacaktı? Dostluğun, gerçek dostluğun ebedîliğine inanan benim için bu türlü endişeler boş kuruntular değildir. Acaba İstanbul a gitmeye niyeti olmayan Mustafa Tahralı ile olan kopmaz gibi görünen bağımız kopacak mı idi? Bu vedâ, bu kopuşun ilk halkası mı olacaktı? Çünkü o, din alanında bir yüksek tahsili düşünmüyordu. Nitekim, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü nün yazılı imtihanına

Elli Beşinci Yılında Dostluğa Dipnot sadece ailesini hoşnut etmek için girmişti. İmtihan salonunda arkamdaki sırada oturuyordu. Sürenin yarısını geçmişti ki seslendi:... Fahreddin! Yazarsam, korkarım, kazanacağım. dedi. Ben kendisine Öyleyse kalemi bırak. dedim. Gerçi Mustafa Tahralı, ailesini hoşnut etmek için imtihana girmişti. Fakat aslında aile de onun din alanında yüksek tahsil yapmasını çok istiyor değildi. Bugünkü gibi hatırlıyorum. Bir ramazan akşamı idi. Aile bizi iftar için çağırmıştı. İmkânları fazla geniş olmayan bu aile, cömertliğin, hayırhahlığın ve misafirperverliğin şevki ile iftar sofrası açmıştı, her ramazanda da bu âdetlerini tekrarlardı. Konya nın meşhur yemeklerinin hemen hepsi, bu mütevazı sofrada yerlerini alırlardı. Hele evin arka bahçesinde beslenen ineğin kaymak yoğurdu, özellikle benim için hasret giderici olur ve tarafımdan Afyon kaymağı niyetine yenirdi. Bu akşam ben, iftardan hayli önce gelmiş olmalıyım ki Mustafa ve evin öteki fertleri sofra hazırlama telaşı içindeydi. Baba Süleyman amca ile oturup sohbete başladık. Ben ilkokuldan sonra üç sene öğrenime ara vermiş, yolumu değiştiren bir kazâ akabinde de öğrenime geri dönmüştüm. Dolayısıyla da sınıf arkadaşlarımın çoğundan yaş itibariyle büyük idim. (Hoş o dönemin şartları içinde benden daha büyük olup sintahsin (yaş küçültme) ile okula gelenler vardı.) Bu yüzden olmalı ki sıkça geldiğim bu evde Süleyman amca benimle oturup sohbet ederdi. Bu akşam da bunlardan biri oluyordu. Süleyman amca bugünün zihninde canlandıracağı türden okur-yazar bir bilgin sayılmazdı. Devlet işinde çalışan mütevazı bir Anadolu insanıydı. Fakat, irfân sahibiydi, görüş ve düşünceleri oldukça müsbet, ileriyi belirleyici tarzda idi. Konuşma sırasında söz iki oğlu üzerine kaydı. Benim sınıf arkadaşım Mustafa fazlaca sarı, küçük oğlu Necati ise esmere kaçar kumral idi. Buna babası karam derdi Karam; saf, samimî ve sâbit mizaçlıdır. Nereye gitse aynı kalır, değişmez. Bunun için onu ortaokula gönderdim. Senin arkadaşın sarı var ya! O, cinfikirli şeytânî bir zekâya sahiptir. Bundan dolayı onu da imam hatip okuluna verdim. Orada dinini, diyânetini öğrensin de ondan sonra nereye giderse gitsin.. dedi. Baba ile oğlun kanaati birleşiyor, Mustafa Tahralı nın din alanında yüksek tahsil yapmayacağı belli oluyordu. Ben, Mustafa dan ayrılacağıma üzülüyor, onun için ise yeni yolun hayırlı olmasını diliyordum. Bu duygu ve düşüncelerle dostlarıma veda edip Afyonkarahisar yoluna koyuldum. 27

Fahreddin OLGUNER Biz, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü nü kazanmış, orada öğrenime başlamıştık. Konya da kalan Mustafa Tahralı (Mustafa, Ben ve Mustafa Fayda ile birlikte) Konya Lisesi ne kayıt yaptırmış, herhangi bir fakülte için genel liseyi bitirme kararı almışlardı. Yıl (1961-1962 öğrenim yılı) sonunda liseyi bitirdiklerini öğrenmiştik. Artık fakülte adayı idiler. O bir yıl içinde ne oldu, neler değişti bilmiyorum, ama Tahralı da dâhil Mustafalar Ankara da İlâhiyat Fakültesi ne kayıt yaptırmışlardı. Demek ki tren makas değiştirmiş ama aynı istikâmette devam ediyordu. Ben, Mustafa Tahralı yı Konya İmam Hatip Okulu nun birinci sınıfında tanımıştım. Zayıf, uzunca boylu, fazlaca sarışın bir çocuk idi. Konyalı değil, bir Avrupalıyı andırırdı. Dostluğumuzun ileri safhalarında beraberce gezdiğimiz günlerde kendisini yabancı zannedenler çok oldu. 1959 yazında bizim köye geldi. Birkaç gün sonra da birlikte gezmek için İstanbul a gittik. Bâyezid kulesine çıkıp İstanbul u seyrediyorduk. Mustafa nın elinde fotoğraf makinesi vardı. Bekçi yanımıza yaklaşarak Rehberi bulunduğunuz zâta söyleyiniz, burada fotoğraf çekmek yasaktır. Ama isterse ben bir şeyler yaparım. demişti. Okul günlerinde zamanımızın büyük bölümünü beraber geçirdiğimiz, sokakları arşınladığımız, köşe başlarında şiirler mırıldandığımız bu yabancı sîmâlı arkadaştan, 1. sınıfta gördüğüm ilk günde itiraf etmeliyim ki pek hoşlanmamıştım. İkinci sınıfın ilk günleri 1955 in ekim ayı idi. Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılmıştık. Resmi geçitten sonra okula dönüyorduk. Sırayı bozmadan toplu olarak okula gidip oradan ayrılmamız gerektiğini idare tenbihlemişti. Gençlik bu ya, yol boyunca ayrılıp kaçanlar oldu. Ben de niyetlendim. Beni gören Mehmet Ali Zorlu isimli (bizden yıllarca önce rahmet-i Rahmân a kavuşan) arkadaşımız beni ihbâr etti. Okula mecbûren döndüm. Ayrılırken de ihbârcıya geldiğim kültür ikliminin tabiî hâli ile küfrü savurdum. Karşı çıkınca da yumruğu savurdum. Mustafa onun yanında yer aldı ve beni savuşturdular. Sözü geçenlerle arkadaş olmak için herhâlde bu kavgayı bekliyormuşuz. Kısa süre sonra barıştık ve tabir câiz ise can-ciğer kuzu sarması olduk. 28 İlim değilse de irfân sahibi babanın, Mustafa hakkındaki teşhis ve tespitleri olanın ve olacağın ifadeleriydi. Mustafa son derece soğukkanlı idi. Uzun süre sınıfın mümessilliğini (başkanlığını) yaptı. Herhangi bir hâdise karşısında heyecânlanmaz (ya da heyecânını dışarıya vurmaz), kimseyi kayırmaz, duygularını içine gömmüşçesine mantıkla ve objektif olarak hüküm verir, ola-