Kur'ân-ı Kerim'in Mekke'de ve hicretten önce nazil olan ayetleri. Surelerin mekkî ve medenî oluşları yapılan çeşitli tasniflere göredir. Başka bir ifade ile surelerin mekkî mi, yoksa medenî mi olduklarını bilmek için, bazı tarifler yapılmıştır. Yapılan bu tariflerde ya zaman veya mekân veyahutta hitap esas alınmıştır. Mekân esas alınarak yapılan tarife göre, Mekke'de nazil olan surelere Mekkî; Medine'de nazil olan surelere de Medenî denilmiştir. Zaman esas alınarak yapılan tarifte de, Hicretten önce nazil olan surelere Mekkî; hicretten sonra nazil olan sûrelere de Medenî denilmektedir. Hitâb esas alınarak yapılan tarifte ise, Mekkelilere hitap eden sureler Mekkî; Medinelilere hitap eden surelere de Medenî denilmektedir. Fakat, meşhur olan tarif, Hicret esas alınarak yapılan tariftir. Hitap esas alınarak yapılan tarif ise İbn Mes'ud'a nisbet edilmektedir (ez-zerkeşî, el-burhân fi Ulûmil-Kur'ân, Beyrut, (t.y.), I,187). Ve dolayısıyla, hangi tarif esas alınırsa alınsın, Mekkî surelerdeki ayetlere Mekkî; Medenî surelerdeki ayetlere de Medenî ayetler denilir. Mekkî ayetlerin özellikleri ile Medenî ayetlerin özellik ve kapsamları oldukça farklılık arz etmektedir. Tebliğ açısından da bu farklılığı görmek mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber, Mekke'de İslâm'ı yaymaya başlayınca, karşısında Mekke toplumunu bulmuştur. Mekke toplumu, alışmadığı, bitmediği yeni bir durumla karşılaşmış ve kendisine oldukça yabancı olan bu durumu kabullenmek istememiştir. Bunun yanında bu toplumun içinde son derece edebî açıdan üstün insanlar da vardı. Dolayısıyla Kur'ân-ı Kerim bunlara da hitap edecekti. Fakat bu toplum aynı zamanda müşrik ve putperest bir toplumdu. Kur'ân-ı Kerim bunlara da hitap etme durumunda ve bu şirk ve putperestlikten onları temizleme mecburiyeti ile karşı karşıya idi. Bundan dolayı Mekkî ayetler kısa, ifadeler veciz, tabirleri hararetli ve vurguludur. Bunun yanında bu ayetler, Allah'ın birliğinden, O'nun sıfatlarından, kudretinden. yaratmasından bahsetmektedir. Nitekim; "De ki: O Allah birdir. Allah sameddir. Kendisi doğurmamıştır ve doğrulmamıştır. Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır" (el-ihlâs 112/1-4) ayetleri bunu açıkca göstermektedir. Bu sure Kur'ân-ı Kerim'in özüdür. Tevhid inancını, bir kaç kelime ile çok kapsamlı bir biçimde özetlemektedir. Mekkî ayetler, tevhid düşüncesinden bahsetmekle beraber, körü körüne bağlanmanın da yanlış olacağını ve dolayısıyla bu durumda olanlara ibret verici misallerle onları uyarmaktadır. Nitekim "De ki: "Göklerin ve yerin Rabbı kimdir?" De ki: "Allah ". O halde de: "O'ndan başka kendilerine bir fayda ve zarar vermeyen veliler mi edindiniz?" De ki: Körle gören, yahut karanlıklarla, aydınlık bir olur mu?" Yoksa Allah'a, O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar mı buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine benzer mi göründü?" De ki: Allah her şeyi yaratandır. O birdir, herşeye galib ve hâkimdir" (er-ra'd 13/16) ayeti bunu açıkça göstermektedir. Tebliğ açısından önemli bir özellik arz eden "geçmişten ibret alma", Mekkî ayetlerin en çok üzerinde durduğu husustur. Zira Kur'ân-ı Kerim'de geçmiş milletlerin helâk oluş sebepleri gayet açık olarak ibretli bir biçimde anlatılmaktadır. Bu ayetlerde "tevhîd" daima ön planda tutulmuştur. Hûd (a.s), kavmine hitaben: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka ilâhınız yoktur. Siz, sadece Allah'a iftira ediyorsunuz" (Hûd 11/50) diyerek onları Allah'a kulluk etmeye davet etmişti. Fakat kavmi de ona şöyle diyerek yalanlamıştı: "Ey Hud! Bize bir mucize getirmedin. Biz, senin sözünle ilâhlarımızı terk edecek değiliz. Ve biz sana inanacak da değiliz" (Hûd 11/53). Mekkî ayetler, tebliğde bulunacak şahsın nasıl davranması gerektiğini (en-nahl 16/125), onların bu daveti sadece tevhidi tebliğ etmek için yaptıklarını, yoksa bu dünya menfaati elde
etmek için yapmadıklarını, karşılığını ancak Allah'tan beklediklerini de anlatmaktadır. Nitekim eş-şuarâ suresinde Nûh, Hûd, Sâlih, Lût ve Şuayb peygamberler, kavimlerine, daima Allah'a itaat etmelerini ve O'ndan korkmalarını, kendilerinin ise birer güvenilir elçi olduklarını açıklamakta ve neticede şunu söyledikleri ayetlerde ifade edilmektedir: "Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak âlemlerin Rabb'ine aittir" (eş- Şuarâ 26/109, 127, 145, 164 ve 180)` Mekkî ayetler, inanç, düşünce ve fikir yönünden sağlıklı bir toplum oluşturmayı hedef almıştır. Bu ayetlerde ahlâkî emir ve hükümler yer almaktadır. Böylece inananların özellikle kuvvetli bir imana sahip olmaları amaçlanmakta, yanlış ve manasız inançlarını kınamakta ya da reddetmektedir. Nitekim; "Ve diri olarak gömülen kız, hangi günahı yüzünden öldürüldü, diye sorulduğu zaman... " (et-tekvîr 81/8-9) ayetlerinde cahiliye dönemine ait bir çirkin olayı ortaya koyarak bu ve benzeri batıl âdetleri kınamakta ve önlemektedir. Mekkî sureler ve ayetlerde hukukî konular bulunmadığı gibi, namaz hariç ibadete ait hükümler de bulunmamaktadır. Nitekim Yunus, Ra'd, Furkan, Yâsîn, Hadîd sureleri Mekkî sureler olarak kabul edilmekte olup, bu surelerde ahkâm ayetlerine rastlanılamamaktadır. Bu sureler genelde iman esasları, yaratma, Allah'ın sıfatları, peygamberlerin inanmayanlarla olan mücadeleleri ve bu toplulukların acıklı sonları ve ibret verici kıssaları anlatılmaktadır.
AYETEL - KÜRSİ (Bakara Suresi /255) Bismillahirrahmanirrahim, 255. Allahu la ilahe illa huve l - hayyu l - kayyum, La te huzühü sinetün vela nevm. Lehu ma fissemavati ve ma fil-ard. Men zel-lezi yeşfeu indehü illa biiznih. Yalemu ma beyne eydihim ve ma halfehum. Vela yühitüne bişeyin min ilmihi illa bima şae. Vesia kürsiyyühü s-semaveti vel -ard. Vela yeüdühü hıfzuhüma. Vehuve l aliyyül aziym. Bismillahirrahmanirrahim, 255. Allah o Allah tır ki, kendinden başka hiçbir ilah yoktur. O, ezdi ve ebedi hayat ile bizatihi diridir. Zat ve kemal sıfatlarıyla yarattıklarının bütün işlerinde hâkim ve kaimdir. Her şey onunla kaimdir. O nu ne bir dalgınlık, ne de bir uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O nundur. O nun izni olmadıkça katında kim şefaat edebilir? O, bütün varlıkların önlerindeki ve arkalarındaki gizli ve aşikâr her şeyini bilir. Onlar ise, Allah ın dilediği kadarından başka, O nun ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O nun kürsüsü gökleri ve yeri çevrelemiş, kuşatmıştır. Gökleri ve yeri korumak, gözetmek, O na zorluk ve ağırlık vermez. O, çok yüce, çok büyüktür. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- SALÂT-I MÜNCİYE (Salaten Tüncina) Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed, Salaten tüncina biha min - cemi il ehvali ve l - afat ve takdi lena biha cemi al-hacat, ve tütahhiruna biha min-cemi is-seyyi at, ve terfe una biha a la d-deracat ve tübelliguna biha aksa lğayat min-cemi l-hayrati fi l-hayati ve ba de l-memat. Hasbünallahu ve ni mel - vekil Ni mel-mevla ve ni men-nasiyr. Gufraneke rabbena ve ileyk el-masiyr. (El-Fatiha) Allah ım, Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa ya (SAV) ve o nun ahine öyle bir salât ve selam olsun ki: Bu salâtlar, selamlar ve dualar bizi her türlü bela ve musibetlerden kurtarsın, Bütün ihtiyaçlarımızı gidersin; Bütün günahlardan ve kötülüklerden temizlesin, En yüksek derecelere ve makamlara erdirsin; Hayatta ve öldükten sonra bütün hayırların en son gayelerine ulaştırsın. Allahu Teala bütün işlerimizde bize kâfidir. O en iyi vekildir; en iyi Mevla dır ve en iyi yardım edicidir. Rabbimiz, bağışlamana sığınırız, dönüş sanadır. (El-Fatiha)
SALÂVAT- I ŞERİF (64. Delail-i Hayrat şerhi) Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin, bahri envarike ve ma deni esrarike ve Lisanî huccetike ve arüsi memleketike ve imamı hazretike ve tırazı mülkike ve hazaini rahmetike ve tarikı şeriatıkel mütelezzizi bi tevhidik, İnsani ayn il vücüdi ves sebebi fi külli mevcüdin, ayn ı ayani halkıkel mütekaddimi min nuri ziyaik. Selten tedümü bi devamike, ve tebka bi bekaike La münteha leha düne ilmike Selaten turdike ve turdihi ve terda biha anna Ya Rabbelâlemin. Allah ım, efendimiz Muhammed e (SAV) rahmet eyle. Senin nurlarının denizidir; Senin sırlarının özüdür; Senin lisanının delilidir; Senin âleminin gelini ve ziynetidir, Senin varlığının ve birliğinin önderidir; Senin mülkünün süsüdür; Senin rahmetinin hazinesidir, Senin şeriatının yoludur; Senin tevhidinle lezzet alır. Onun var oluşu, insana gözü gibidir; Her mevcudun sebebidir; Senin yarattıklarının gözbebeğidir, Senin nur aydınlığından takdim edilmiştir. Ona öyle bir rahmet eyle ki, devamınla devam etsin; Bekanla baki kalsın... Her şey senin ilminledir. Ona sonsuz rahmet eyle Öyle bir rahmet olsun ki, seni hoşnut eylesin; onu da hoşnut eylesin; Bizden hoşnut olmana o rahmet sebep olsun, Ey alemlerin Rabbi.
RESULULLAH TAN S.A.V) BEDEVİYE CEVAPLAR Enes İbn-i Malik ten rivayet edilmiştir: Bir gün Resülullah (SAV) camide otururken bir Müslüman bedevi gelir ve selam verir. Resülullah (S.A.V) Nereden gelirsin? der. Yabancı: Uzaktan geliyorum. Cevap aradığım sorularım var, onları öğrenmek istiyorum. der. Efendimiz yabancıya sorularını sormasını emir buyururlar ve soruları cevaplarlar. Ben insanların en akıllısı olmak istiyorum, ne yapayım? Allahtan kork. Allahın yanında en sadık kul olmak istiyorum, ne yapayım? Gece gündüz Kuran oku. Gönlümün her zaman aydın olmasını nasıl sağlarım? Ölümü unutma. Düşmandan zarar gelmesine nasıl engel olurum? Allaha tevekkül et. Her zaman Hakkın yolunda olmak istiyorum. Allah rızası için halka iyilik yap. Hakkın gözünde küçülmemek için ne yapayım? Nefsine hâkim ol. Ömrümün uzun olmasını istiyorum Allaha hamd et. Gelirimi, kazancımı nasıl artırabilirim? Her zaman abdestli ol. Cehennem ateşinden nasıl korunayım? Diline, gözüne, eline, beline hâkim ol. Günahlarımdan nasıl arınabilirim? Allah yolunda tevbe et ve ağla. Ağır bir insan olmak istiyorum. Kimseden hiçbir şey isteme. İffet perdemin yırtılmaması için ne yapayım? Kimsenin ayıbını ortaya koyma. Öldükten sonra kabrimin dar gelmemesi için ne yapayım? Devamlı Tebareke süresini oku. Zengin olmanın yolu nasıldır? Muzemmil süresini her akşam oku. Kıyamet korkusunu nasıl atayım? Yemekten ve uykudan önce Allah ı zikret. Namaz kılarken Allahın huzurunda olmak için ne yapmalıyım? Abdest almaya titizlik göster ve dikkatli abdest al.