Asr-ı Saadet Öyküleri Dizisi KUR AN ÂYETLERİNDEN VAHİY ÖYKÜLERİ Âyetler nazil olurken neler yaşandı? yayın no: 293 KUR AN ÂYETLERİNDEN VAHİY ÖYKÜLERİ 3 Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Dizi editörü: Selim Gündüzalp Tashih: Adem Dirioğlu İç düzen: Durmuş Yalman Kapak: DY.dizayn ISBN: 978-975-261-213-6 Sertifika no: 144 52 3 Mahmutbey Mh. Deve Kald r mı Cd. Gelincik Sk. No:6 Ba c lar - stanbul Tel: (0 212) 446 21 00 - Faks: (0 212) 446 01 39 www.zafer.com - zafer@zafer.com twitter.com/zaferyayinlari - facebook.com/zaferyayinlari Copyright 2013 Zafer Yayın Grubu. Her hakkı mahfuzdur. 1. Baskı: Haziran, 2013 Bas kı-cilt: Altınoluk Matbaacılık, 0 212 671 07 07 Seçuk Yıldırım
İçindekiler Önsöz...9 -I- MEKKE DE INEN ÂYETLER Ey örtüsüne bürünen!... 17 Cehaletin babası... 19 El vahid... 22 Zenginler ve fakirler... 26 Bize mucize göster!... 29 Gökten bir merdiven inse... 33 Korku ve iman arasında... 36 Kur an sesi... 38 Mümin ile fasık... 41 Cennette uyku... 42 Odun taşıyıcısının iftirası... 43 Denize atılan putlar... 45 Putlara ne gerek var?... 47 Allah kuluna yeter!... 49 Rızkımızı kim verecek?... 51 Kâbe yi tavaf... 52 Allah ın nimetleri... 54 Selman ın korkusu... 56 Korku ve ümit... 58
Huneyn günü... 60 Allah ın öldürdükleri.... 62 Yahudiden al haberi.... 63 İman ve zulüm... 65 Savaş olacak!... 66 Mekke ye veda... 68 Kâbe nin anahtarları.... 69 -II- MEDINE DE INEN ÂYETLER Medine yollarında... 75 İçimizden geçenler.... 77 Şarap içince... 80 Hz. Ömer ve şarap... 82 Hurmanın iyisi ve kötüsü.... 85 Vah Salabe ye!... 87 Verenler ve vermeyenler.... 92 Münafıklar... 95 Yalancı kim?... 98 Ordudan ayrılanlar.... 100 Yemin... 103 Fetih ve zafer... 105 Ümmü Gülsüm ün hicreti.... 108 Kervan geldiğinde... 112 Ey kitap ehli!... 113 Nebtel... 115 Kitabı değiştirenler.... 117 Azab günleri... 119 Yahudilerin bir duası... 121 Ramazan geceleri... 123 Müşrik kadın ile mü min cariye... 125 Korku... 127 Dünya mı, ahiret mi?... 129 Esir oğlan ve develer... 130 İran ve Bizansın mülkleri de... 132 Ahzab gecesi... 134 Fetihten önce... 136 Haddi aşanlar... 138 Ehl-i beyt... 140 Suç ve ceza... 142 Kitabın bir benzeri... 143 Müjde... 144 Ganimet... 145 Katık... 147 İki kat ücret... 149 Elinizden geldiği kadar... 152 O gün... 153 Kapıdaki müşrik... 157 Korku ve vaad... 158 İbrahim in dini üzereyiz... 160 En sevgili ticaret... 162 Allah ın övdükleri... 164
önsöz KUR AN AYETLERİ arasında öylesine sağlam bir uyum, birbirini destekler bir mahiyet, öylesine bir akıcılık vardır ki, bu ilahi kitap sanki bir bütün olarak tek bir sebeple gönderilmiş gibidir. Kur an da birbirine ters düşen, birbiriyle çelişkiye düşen ayetlere rastlamak mümkün değildir. Bu, şüphesiz Kur an ın en büyük mucizelerinden biridir. Çünkü O, sevgili Peygamberimiz e (a.s.m.), bir defada bütün olarak gönderilmemiştir. Kur an-ı Hakim, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah ın güzel isimlerinden olan, Hakîm isminin bir tecellisi olarak, sayısız hikmetlere binaen yirmi sene gibi uzun bir zaman dilimi içinde, muhtelif sebeplerle, birbirinden çok farklı ve çok çeşitli sorulara, ihtiyaçlara ve hadiselere cevap olarak âyetler halinde nüzûl etmiştir. 9
Elbette Kur an, bütün insanlara ve bütün zamanlara hitap eden ilahî bir kitap olduğundan, onun âyetlerinin kapsamı yalnızca belirli bir zaman diliminde yaşayan, sınırlı sayıda insanın sorularına, ihtiyaçlarına ve yaşadıkları, karşılaştıkları hadiselere yönelik olduğu şeklinde son derece yanlış bir yaklaşımla daraltılamaz. Kur an ın her âyetinin, her kelimesinin, hatta her harfinin, insanın aklına, ruhuna ve sınırsız duygularına hitap eden nasıl bir anlam derinliğine sahip olduğunu ispatlayan yüzlerce tefsir ortadadır. Esbab-ı nüzûl adıyla tabir edilen, Kur an âyetlerinin gönderilmesine sebep teşkil den hadiseler, ilgili âyetleri kendisiyle sınırlayan bir özellik taşımazlar. Aksine bu hadiseler ve sebepler, bizim için, o âyetlerin anlaşılması ve hayatın içine taşınması yönünde son derece mühim bir rol üstlenirler. Her sebep, her zaman geçerliliğini koruyan, insanın yaratılışı gereği muhatap olduğu, içine düştüğü durumlar karşısında, Rabbinin razı olacağı bir tutuma, davranış biçimine ve hareket tarzına dair bir model teşkil eder. Bu çerçevede Kur an âyetlerinin nüzûl sebeplerini öğrenmemiz, âyetlerde bildirilen hakikatlerin daha iyi anlaşılması, emir ve yasakların hikmetlerinin kavranması ve hayatımıza dahil edilmesi için, bize önemli açılımlar sağlayacaktır. İçindeki her bir öykünün, bilinen kaynaklardan derlendiği Vahiy Öyküleri serisinin bu ilk kitabı, okuyucuya Kur an ın âyet âyet gönderildiği Saadet Asrına hayalen bir yolculuğa çıkarıyor ve orada yaşanan harika, merakâver hadiselere şahit kılıyor. Bu şahitliğin ışığı, öyle umuyoruz ki, okuyucunun Kur an ile daha sıkı bir bağ kurulabilmesi yönünde, yolunu aydınlatacaktır. Selim Gündüzalp 10 11
Hiç şüphe yok ki bu Kur an, her işi hikmetle yapan ve herşeyi hakkıyla bilen Allah tarafından Sana ulaştırılmaktadır. Neml Sûresi, 6...Bu kitap ki, insanları Rablerinin izniyle inkâr karanlıklarından iman nuruna çıkarman, kudreti herşeye galip olan ve her türlü hamde lâyık olan Allah ın yoluna kavuşturman için Sana indirdik. İbrahim Sûresi, 1
-I- MEKKE DE İNEN ÂYETLER
EY ÖRTÜSÜNE BÜRÜNEN! Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar. Rabbinin büyüklüğünü an. Elbiseni temiz tut. Pislikten uzak dur. Yaptığını çok görüp de başa kakma. Rabbin için sabret. Müddessir, 1-7 PEYGAMBER ALEYHİSSELAM, kendisine İkra!... âyetinin getirildiği Hira dağındaki mağaradan çıkıp, evine doğru gelmekteydi. Dağın eteklerinde bir ses işitti: Ey Muhammed! Sen Allah ın Resulüsün! Resulullah, hayretle sağına soluna baktı, fakat sesin kimden geldiğini göremedi. Başını kaldırıp gökyüzüne baktığında ise, bütün haşmetiyle Melek Cebrail oradaydı. Onu ilk kez Hira mağarasında görmüştü. Manzara öyle haşmetliydi ki, Resulullah korktu ve bedenini bir titreme aldı. Evine geldiğinde, Hatice Validemiz e: Beni örtün, beni örtün ve üzerime soğuk su dökün! buyurdu. Peygamber Aleyhisselam bu vaziyette iken Cenab-ı 17
V A H İ Y Ö Y K Ü L E R İ - 3 Hak, kendisine şu âyetleri vahyetti: Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar. Rabbinin büyüklüğünü an. Elbiseni temiz tut. Pislikten uzak dur. Yaptığını çok görüp de başa kakma. Rabbin için sabret. (Müddessir, 1-7) CEHALETİN BABASI Heyhat! İnsan kendisini ihtiyaçtan uzak görünce azgınlaşıverir. Oysa dönüş Rabbinedir. Gördün mü namaz kılacak olan kulu bundan alıkoyanı? Gördün mü o kâfiri? Ya onun engellediği kimse doğru yolda ise? Ya kötülükten sakınmaya teşvik ediyorsa? Gördün mü o kâfiri? Eğer o yalanlıyor ve yüz çeviriyorsa, Allah ın onu gördüğünü bilmez mi? Hele bir vazgeçmesin, onu alnından yakalarız: O yalancı, günahkâr alnından. Çağırsın taraftarlarını! Biz de zebanileri çağıracağız. Sakın, sen ona aldırma; secde et ve yaklaş. Alak, 6-19 HER ÜMMETİN bir firavunu vardır buyuran Peygamber Aleyhisselam, Benim ümmetimin firavunu da Ebu Cehil dir der. Mekke nin bu en azgın müşriki, Peygamber Aleyhisselam a, onun getirdiği Kur an âyetlerine ve İslâm a iman etmiş olan güzide sahabilere düşman kesilmekte, kötülük etmek için fırsat kollamakta herkesten ileri idi. O, bir kez olsun Peygamber Aleyhisselam ı dinlemedi. Onun el-emin olduğundan en emin olanlardan biri olduğu halde, ne davetine kulak verdi, ne de düşmanlık etmekten geri durdu. Ondan hiçbir zaman hiçbir kimsenin yalan bir söz işitmediğini bildiği halde, kendisini yalan- 18 19
V A H İ Y Ö Y K Ü L E R İ - 3 V A H İ Y Ö Y K Ü L E R İ - 3 lamaktan, yalancılıkla suçlamaktan çekinmedi. Batha (Mekke nin eski bir adıdır) sokaklarında, taşlar ve ağaçlar bile, Allah ın bu son peygamberine selam dururken, Melek Cebrail in kanat sesleri, rüzgarın esişine karışırken, taze mü minler, yağmur damlalarını henüz toprağa düşmeden havada içen turna kuşları gibi, vahyedilen âyetleri Resulullah ın dilinden işitir işitmez gönüllerine sindirirken, ay yarılırken, Ömer şehadet ederken, Bilâl, kızgın çöl kumları üzerinden Ehad Ehad diye inlerken; o, karanlığı kadar derin ve derinliği kadar karanlık cehaletiyle bunların hepsinden yüz çeviriyor ve görmesi gerekeni görmemekte direnerek, İslâm ın bir numaralı düşmanı olarak, tarih kitaplarına adını Ebu Cehil olarak yazdırıyordu. Ebu Cehil, cehaletin babası demekti. İslâm ın ilk yıllarıydı. Mü minlerin sayısı her geçen gün biraz daha artıyordu. Ancak müşriklerin onlara ettikleri eziyetler de, o oranda artmaktaydı. Bir gün, Peygamber Aleyhisselam, Kâbe de namaz kılıyordu ki, Ebu Cehil, onu gördü. Bir süre önce, Mekke müşriklerinin ileri gelenlerinin önünde yemin etmişti: Lat ve Uzza ya yemin ederim ki, Muhammed i secde ederken görürsem, boynuna basacağım! Öfkeyle koşup, Resulullah ın yanına geldi. Peygamber Aleyhisselam henüz namazını bitirmemişti. Ebu Cehil, bağırmaya başladı: Ben seni bundan yasaklamadım mı? Ben seni bundan yasaklamadım mı? Resulullah namazını bitirdikten sonra, bu edebsizliğinden dolayı Ebu Cehil i sertçe azarladı. Bunun üzerine Ebu Cehil: Bilirsin, Mekke de en çok adamı olan benim. Senin bana üstün gelmeye gücün yetmez dedi. İşte Ebu Cehil in, Peygamber Aleyhisselam a karşı yaptığı bu edebsiz ve hayasız azgınlığa cevap olarak Cenab-ı Hak, Resulüne şu âyetleri vahyetti: Heyhat! İnsan kendisini ihtiyaçtan uzak görünce azgınlaşıverir. Oysa dönüş Rabbinedir. Gördün mü namaz kılacak olan kulu bundan alıkoyanı? Gördün mü o kâfiri? Ya onun engellediği kimse doğru yolda ise? Ya kötülükten sakınmaya teşvik ediyorsa? Gördün mü o kâfiri? Eğer o yalanlıyor ve yüz çeviriyorsa, Allah ın onu gördüğünü bilmez mi? Hele bir vazgeçmesin, onu alnından yakalarız: O yalancı, günahkâr alnından. Çağırsın taraftarlarını! Biz de zebanileri çağıracağız. Sakın, sen ona aldırma; secde et ve yaklaş. (Alak, 6-19) 20 21