Stepan Bulgar (1953)



Benzer belgeler
Aleksander Kirçu Kongaz Gimnaziya N. Cebanovun Adına, 7-ci Klas KOLADA CHRISTMAST EVE KOLADA

GAGAUZ DİLİ HEM LİTERATURA XXIX RESPUBLİKA OLİMPİADASI XII klas Mardın 9-11, 2018

BALLADA TÜRKÜLERİ AY GÖKLERDÂ, GÖKLERDÂ.,

c) Nedän bu ufacık çiçek onun canını dürttü? (2 cümlä).

PRETESTARE BAKALAVRA İÇİN EKZAMEN GAGAUZ DİLİ HEM LİTERATURASI. Gumanitar profili Aprilin Tamannamak vakıdı 180 minut. İi saatlan!

Testin kantarlamak sheması 9 klas

Valeriy Kirioglo İvanna Köksal Olga Unguränu

Eşeğe Dönüşen Kabadayı Makedonya Masalı (Herşeyin bir bedeli var)

Ana Sözü ÖNEMLİ OLAN BİZİ BİZ OLDUUMUZ İÇİN SEVMELERİ. Gagauz Folkloru. Yaþa, benim Halkým!

Respublika Moldova Üüretmäk Bakanlıı. Ekzamen düzmäk hem Kantarlamak Agentstvosu

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

Cadı böyle diyerek süpürgesine bindi. Daha yüz metre uçmadan. paldır küldür yere düştü. Ağaçtaki kargalar Gak gak diye güldüler.

Monah Kosmass Șarț Ayoz San-Franţiskalı İoanın adına manastır Kaliforniya BÜÜNKÜ GAGAUZ BUGÜNKÜ GAGAUZ DİLİ VE DİNİ METİNLERİN ÇEVİRİSİ

Ana Sözü. Turnenin da kanatçıı Yat-yareli. Seni uran avcılar, Acıba nereli? Seni uran avcılar, Acıba gülär di mi? Bän bir candım, bir kuştum,

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Siir hem türkü toplumu,

Kaya atlar ne yer? Leyla atlar ot yer. Kaya itler ne yer? Leyla itler et yer. Kaya ayılar ne yer? Leyla ayılar armut yer. İri iri armut yerler.

Evropa Soveti Moldova Respublikasinin milletlärarasi iliskileri Bürosu

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

İLKÖĞRETİM OKULU 2-/A SINIFI TÜRKÇE DERSİ İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ KURSU PLANI

kaç saç çatı çanta çakal çay salça çatal çalı Çetin çiçek çilek

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

GAGAUZİYA M.V. MARUNEVİÇ ADINA BİLİM-AARAŞTIRMA MERKEZİ

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

Ana Sözü. Gagauziya nereyä adımnêêr...

HİKÂYELERİMİZ FEN VE MATEMATİK ETKİNLİĞİ

Ana Sözü. Kasım erinä Şarap yortusu hem Forumnar. Türkiye kendi 94-cü yıldönümünü kutladı

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

M. Sinan Adalı. Eski zamanlarda yaşamış peygamberlerin ve ümmetlerinin başlarından geçen ibretli öyküler, hikmetli meseller

EER SIZ NAŞISÄ ISTÄRSÄYDINIZ, SÖLÄYIN BUNU GAGAUZÇA

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU PAPATYALAR SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi ARILAR GRUBU

Ana Sözü. Günü kırnaklıktan başlêêr. Yordan günündä Büük vatiz

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

YIL DEDE'NİN DÖRT KIZI

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

5 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, fiziksel özelliklerim nelerdir? Vücudumuzun bölümleri ve iç organlarımız nelerdir? Ne işe yarar?

NOT:Yukarıdaki hece ve sözcükleri öğrencimize bol bol okutunuz.15 tanesini yazımına bakmadan deftere yazdırınız.

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Paragraftaki açıklamaya uygun düşen atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

BİZE KATILIR MISINIZ?

İÇİNDEKİLER FARE İLE KIZI 5 YUMURTALAR 9 DÜNYANIN EN AĞIR ŞEYİ 13 DEĞİRMEN 23 GÜNEŞ İLE AY 29 YILAN 35 ÇINGIRAK 43 YENGEÇ İLE YILAN 47

25. Aşağıdaki deyimlerle anlamca üçlü bir grup oluşturulduğunda hangisi dışta kalır? A) eli bol B) eli açık C) eli geniş D) eli kulağında

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Ana Sözü. I-ci Halklararası investiţiya forumu en üüsek uurdaydı

M. Maruneviç adına Bilim Aaraştırmaları merkezi Genel üüretmek müdürlüü. GAGAUZ FOLKLOru

AĢağıdaki sözcüklerle tümceler kurunuz! 6

İşitme Engelli Öğrenciler için Tek Kart Resimler ile Kelime Çalışması. Hazırlayan Engin GÜNEY Özel Eğitim Öğretmeni

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. FARE NİN DERS VEREN ÖYKÜSÜ

4. GRUP HARFLERDE ÖĞRETİLECEK HECE- KELİME-CÜMLE METİNLER. (ö) (heceler-kelimeler) *ör *öt *ön *ök *ökö *kösele *köy

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

Öğ. Rasim KAYGUSUZ. 19 Mart 1973 Tarihli ve 1738 sayılı Tebliğler Dergisi ile ilk okullara tavsiye edilmiştir

timasokul.com / bilgi@timasokul.com

Fiilden İsim Yapma Ekleri

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

İhmal Amca DESTANLAR VE MASALLAR BOYALI KIRLANGIÇ. Masal. Resimleyen: Turgut Keskin

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer


En Güzel Hediyesi Noel

AYLA ÇINAROĞLU HOŞ GELDİN ESİN PERİSİ

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi 2018 ARALIK AYI EĞİTİM BÜLTENİ

Mutlu Haftalar! Mutlu Ramazanlar! ilkokul1.com

Ana Sözü. Bu biblioteka hepsiciimizin sizin da, bizim da!

MERAKLI KİTAPLAR. Alfabe

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU MENEKŞELER SINIFI ARALIK AYI BÜLTENİ

PoloStart2 Istituto Comprensivo Marcello Candia Milano. ESEMPI DI PROVE DI INGRESSO IN LINGUA MADRE a cura di Emanuela Crisà

HAZİRAN 2014/2015 ANASINIFI BÜLTENİ. Haziran 2015 Bülten

T.C. M.E.B ÖZEL MANİSA İNCİ TANEM ANAOKULU DENİZ İNCİLERİ SINIFI

1. SINIF TÜRKÇE. Copyright YAZAR Ahmet KÜÇÜKAYDIN Hacer KÜÇÜKAYDIN. KAPAK TASARIMI Resul KÖSE. DİZGİ - SAYFA TASARIMI Resul KÖSE

KÜSTÜM, OYNAMIYORUM. Alan MacDonald. iillüstrasyonlar: Mark Beech

TİLKİ İLE AYI Bir varmış bir yokmuş, Allah ın günü çokmuş. Zamanın birinde bir tilki ile bir ayı yaşarmış. Bir gün bunlar ormanda karşılaşmışlar ve ar

5. Et et içinde, et fit içinde Dünya dümeni, onun içinde.

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması BEZELYE TANESİ

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

KAVRAMLAR RENK KAVRAMI SAYI KAVRAMI ZIT KAVRAMLAR DUYU KAVRAMLARI. Geometrik Şekil. Yön Mekanda Konum BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR.

.com. Faydalı Olması Dileklerimizle... Emrah&Elvan PEKŞEN

GÖKYÜZÜNDE KISA FİLM SENARYOSU

SEVDA TÜRKÜLERİ. Ah!... morekız, morekızl. Anan öldü dediler. -Ko ölsün, ko ölsün, Çal gaydaci gaydai, Ben teperim horoyu.

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç ç Çç ç ç ç ç ç ç çç Çç Çç ç ç Çç ç ç Ççç çç Ç Ççç çç ç

Her hakkı saklıdır. Ticarî amaç ile basılamaz ve çoğaltılamaz. Copyright

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi

Jake mektubu omzunun üstünden fırlatır. Finn mektubu yakalamak için abartılı bir şekilde atılır.

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

THE ENGLISH SCHOOL GİRİŞ SINAVI Süre: 1 saat ve 30 dakika

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

ABDULLAH ALİYE CAN ANAOKULU UĞUR BÖCEKLERİ SINIFI KASIM AYI BÜLTENİ

ÇALIŞKAN ARILAR EKİM AYI EĞİTİM PROGRAMI 1.HAFTA NELER ÖĞRENECEĞİZ HAFTANIN KONUSU:OKULUMUZ

2. Sınıf Çarpma işlemi Problem çözelim

Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.

Transkript:

Stepan Bulgar (1953) Odesa'ya bağlı Kurcu köyünde doğan S. Bulgar, Kişinev Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesinin Gagavuz Etnografyası Bölümü'nü bitirmiş ve bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra 1980'li yıllarda yazarlığa başlamıştır. İlk eseri, yakın zamanlarda yapılan savaşlara katılmış Gagavuzların hatıralara ve belgelere dayalı hayat hikâyelerini anlatan Can Pazarı (1988)'dır. Derlediği masalları Dev Adamın Oolu (1990) adıyla yayımlayan S. Bulgar, hikâyelerini ise Canavar Yortuları (1990) kitabında toplamıştır. Gagavuzların yakın tarihi üzerine yoğunlaştırdığı çalışmaları artarak devam etmektedir. Eserlerindeki konu çeşitliliği ve muhteva zen- ginliği ile dikkati çeken S. Bulgar, Sabaa Yıldızı adında Latin alfabesiyle 3 aylık bir etnoloji, kültür ve tarih dergisi çıkarmaktadır. Halk kültürünü ve masal dünyasını yakından bilmenin sağladığı imkânları sonuna kadar kullandığı hikâyelerinde fantastik olaylara geniş yer vermiş ve kahramanlarının isimlerini hikâyede üstlendikleri role uygun tarzda seçmeye özen göstermiştir. Çok zengin bir kurgu gücü bulunan ve Gagavuz Türk Edebiyatının nesir üslûbunu zenginleştiren S. Bulgar'ın bazı hikâyelerinde roman sınırını zorladığı görülmektedir. Bu eserlerine bakılarak yazarın ileriki dönemlerde daha büyük ölçekli eserlere imza atması beklenebilir. Gücük 2 ayın irmi dokuzunda, sabaa karşı, saat dörttâ jurnalist 3 Tezek Miti uyandı aar acıdan bütün sırtında. Açtı gözlerini de duydu, ani o diyl kendindâ. Tezaâ geldi, ki onun döşeendâ yater bir yabancı güüdâ. Kendisi sa baker o şeyâ içerin dipteki köşesindân, nerdâ vardı yarım metrâ kadar aralık: payacannı 4, tozlu bir koşa, neredâ o tutardı süpürgeyi. Tezaâ oldu korkunç, ani duyardı yatan adamın sırtını, nicâ kendisini, da hep o vakit görerdi onu bir taraftan, şu tozlu köşedân, nesoysa kıyın bakışlan 5, sansın onun bakışı giderdi kıynaş ay şılaan^ ardından. Tezek hepsini islââ 7 görârdi. Yatar adam uyuyadı aar uykuylan, bir ölü gibi - zordan ölmüş fakir gibi. Saa kolunu o koymuştu güüsünâ, sol kolunu yorgan altına. Kırmızı boyada, kafesli yorgan sarkmıştı erâ, da adamın saa bacaa dizâ kadar açık- KAURMA (Povest) 1 tı. Kıvırcık saçlı bacaan çılbırı hem çoktan kırkılmadık iiri, öküzdâ gibi, tırnakları tunuk yalabıyardılar 9 bu siirelân karannıkta. Bu adam -benim!- düşündü Tezek. -Ama necin ban görerim kendimi bir taraftan? Osa 1^ akıldan mı bozuldum? Bölâ iş yoktur işittiim ileri. Olmalı, bu iş geldi bana yorgunnuktan. Sindi hepsi olacek nicâ vardı... Ban Tezek Miti, ban Tezek Miti....O sıktı kendisini, savaştı duymaa sırtını, kıpırdatmaa sinirlerini, ama yapamadı bunu: fikir işlârdi, ama onda sansın yoktu ne el ne da bacak, ne da bel kemii. Kalmıştı saade ruhu. Da ondan, ani o gelmeycek kendi-kendisinâ, Tezâân çıktı yakıcıyakıcı yaşlan, ama neçinsa o duymadı içindâ derin kahır, angısı aalader insanı. Kahır yoktu, vardı nesoysa başka iş, duyulardı dat, ama diil dilin ucun- 1 hikâye 2 şubat 3 gazeteci 4 örümcekli 5 değişik bir sert bakışla 6 çapraz ay ışığının 7 iyice 8 dizgini 9 donuk parlıyorlardı 10 yoksa

a. Şu tatlı-acı duygu kaplamıştı onu, nicâ buu, bir fasıl koku, o soy koku ileri yoktur koktuu da bu kokudan hem acı-datlı duymaktan onun kesildi soluu, tıkandı kör ünüü 1 da Tezek duydu, nasıl o neredânsâ savaşer çıkmaa. Doorudan demââ, o çıkmazdı kendisi - onu çıkarardı bir fasıl küvet. Nekadar o çıkardı, okadar da duyardı kendisini ilin 2 geerdâ sa kalardı yorgunnuk, maraza hem kemik acıları. Ama Tezek alıp satardı, ani o taa birkaç göz kıpmasına ayrılamarsa o eski duymaklardan, şindân ı sora ayınlamaycek da kalacek yarı yolda. O istârdi gitsin ileri da datsın kırmızı şaraptan, te o duruk, iişi-tatlı şaraptan. O sansın duydu, nasıl kurumuş ünüünü yıslaycek gustlu 3 içki da bundan ona geldi ilin hem islââ. Bu vakit nesoysa küvet itirdi onu da çıkıverdi suuka, nerdâ çıvdırardı saurgun 4, urardı poyraz lüzgeri, serperâk kuru kaar tozçaazlarını kâr 5 suradma. Tezek annadı ani o düştü kaar içinâ ama o üşümâzdi. Fasıl!... O duyardı kendini islââ, isleedân taa da islââ: sırtı genâ geldi erinâ, ama diil o eski güüdâ. Onun sırtı ilindi, nicâ kuş kanadı. Ama jurnalist taa annamazdı, ne onunnan oler, nereyi o düştü? O açamazdı gözlerini, saade duyardı, ani onu yaleerlar bir büük yımışacık dillân. Da açan o iiri kirpiklerini, gördü... O!... Gördü, ani onu yaleer bir büük koyun. Onnar bulunardılar çalmarda 6, neredâ vardı taa üç hayvan. A-a-a! -istedi baarmaa Tezek, ama neçinsa çıktı: "Me-e-e-e!" Tezek baarardı, ama ne korku, ne titiremâk yoktu onun üreendâ. İçi dolardı bir pak lekesiz, tatlı duyguylan. Da bu tatlı duygudan jurnalistin geldi aklısına bir çoktan okunmuş kiyattan 7 şizofreninin annatması, nicâ o duyarmış ekstazı 8 : "...Beni kaldırdı bir ilin bulut. Bana gelerdi, ani benim ruhum kurtuler kendi bukaalarından 9 ii yaşamak hem şükürlük doldurer benim canımı. Benim içimdâ eni türlü ömür. Bân oldum kısmetli hem bir taraftan görünerdim eni halda. Bân duyardım kendimi fasıl islââ hem kenarsız şen... Benim duymalarımı vardı nicâ çok görmââ. Bân duyardım üreemdâ gökün dadını. Sesim oldu gözâl hem pak, bân durmamayca çalardım türkü". Büük dil usulunnan çalardı onun suradını. Koyunun iiri-mavi gözleri bakardılar hem nazlı hem can acızgannı 10. Koyunnar hışır hışır kemirârdilâr kuru papşoy 11 koçannarım. ilin saurardı kaar. Gökteki şılaklardan 12 ortalık şılardı zambak şılaklan. Tokatlar 13 kamışlan örtülü çalmar, papşoy koçannan yıvında, evin örtüsü -hepsi tutuşardılar kimikerâ altın yalabımaktan. Bundan gelârdi kuytu bu kamış demetlerinnân örtülü çalmara. Poyraza kalan dam duvarları brakmazdılar lüzgeri, saade işidilârdi, nicâ yukarda, dipsiz göktâ öter lüzgâr. Birazdana Tezek geldi kendisinâ da bakındı. Çalmarın ortasında yapılıydı uygun ahırcık. Onun sürek parmaklıkların aralarından sarkardılar papşoy sapları. Ne gözâl kokar papşoy sapları!... Tezek şaştı kendi kendisinâ, ani ilerdân hiç annamazdı papşoy koçanın dadından. O duydu, ani canı isteer bir papşoy koçancu, bütün aazı sulandı. "Sindi dadacez, dadacez, nesoy iş bu? O kadar mezetli 14 kokusu var!" Kuzucuk yaklaştı ahırcaa nicâ enseciini da yımışacık dudaklarınnan çekti bir yapracık. Hışırhışır hışırdadı kuru, ama etli san yapracıklar. Tezek savaştı çiinemââ, ama çiineyâmedi. "A-a-a! Bân taa sütlü kuzucuk. Lââzım süt emeyim". Da bu moment 15 açan Tezek Miti hesap etti, ani o sütlü kuzucuk, onun başına sansın kamçı sapınnan urdular da bu acıdan kesildi onun incecik bacacıkları. O gördü, ani biaz koyun süstü 16 onu. Brakmadı yaklaşsın ahıra. Tezek düştü erâ, dikti yalabık 17 tırnaklı bacaklarını, fikirindân geçti bir düşünmâk: "Ne aarerım bân bırda?" Olmalı, bu düş, zerâ 18 şindân sora aydmnanmış, bân sa taa düş görerim. Lââzım kalkmaa, yısıtmaa bir demir krujka 19 su, traş olmaa da kaçarak kaçmaa redaktiyaya 20. Bu sabaa lââzım vermââ gazetanm ilk sayfasına bir informatiya 21, zerâ o şaş redaktör osaat çaaracek odasında da deyecek: -Tezek, ne oler sizinnân bitki 22 vakit? Nesoy adamsınız siz, a? Bân sizinnân şakacık oynameerım. Eer taa bir kerâ vakıdında vermârseniz informatiyayı, ödeceniz ştraf 23 irmi ruble gonorardan 24....Kokardı koyun pıtısına 25, hem yapaaya. Kara koyun süstü biaz koyunu da yavaşıcık başladı yalamaa Tezââ. Kuzu korkudan ürktü bir yanına da kösteklendi 26, tepinip uzun incecik bacaklarmnan, o baardı: "Brakın beni, bey! Brakın raada!" Ama sesi çıkardı zavallı hem gözâl! -Me-e-e-e! Me-e-e-e! ENİ CAN 10 Sabaa soluunda kuzu sesçeezi işidilârdi, nicâ bir gimn 27 eni hayvan ömürünâ. İki kart cayga 28 da, ani konmuştular armut aacın üstünâ susardılar da batmardılar biri birinâ ahmak bakışlannnan. Kuzucuk kakltı dizlerinâ da fırlayıp erindân kopuştu kaçmaa: yaptı üç-dört adım da düştü üzü koynu, kalktı da genâ düştü. Yattı ölâ birazcık, sansın düşünerâk. Sora o gördü önündâ ne soy açıldı kü- 1 boğazı 2 hafif 3 koyu 4 eserdi tipi 5 taa, hatta 6 ağılda 7 kitaptan 8 kendinden geçme hâlini 9 bukağılarından, zincirlerinden 10 çaresizce 11 mısır 12 ışılaklardan 13 kapılar 14 iç açıcı 15 an 16 boynuzladı, 17 parlak 18 zira 19 maşraba 20 gazete idarehanesine 21 haber 22 son 23 ceza 24 telif ücretinden 25 gübresine 26 dayandı 27 marş 28 kuş

cücük kapıcık da girdi bir dâdu 1, giimni yırtık keptarlan 2, soyuk kalpaklan başında. O yaklaştı Tezâân yanına da uzattı iki elini. Dâdu büüktü, nicâ dev adamın kulaanda vardı küpâ, elleri da koca aaç kökü kadar - çatlak tırnaklı. Etiştirâmedi Tezek bişey yapmaa, açan eller kaldırdılar onu yukarı. Dâdu usulunnan, ama kaavi tuttu kuzunun önünkü bacaklarından, öbür elinnân suvazladı. Tezek kendi da annamadı nedân, ama bu sevgidân onun üreendâ ilinnedi 3 da o başladı kendinâ gelmââ, dartmadı sırtınnan. Kara koyun başladı baarmaa geerdân, Tezek da cuvap etti ona: -Me-e-e! -Me-e-e-e-eee...-anırdı kara koyun. Dâdu sa tez çıktı çalmardan da kucak tutarak Tezââ, girdi içeri. Girecââ zaman o silkti çarıklarını da taa sora açtı kapuyu. Koktu sıcaa, içer doluydu aar soluk: kokardı hem çaraa, eski rubaya. Ama bu kokulardan ayın, keskin kokardı insana doorudan demââ, insan terinâ. İçerdâ sıcaktı, islââdi, ama neçinsa çekârdi geeri koyunnara. -Savçu, ya bak, kara koyun kuzu getirmiş! Camalda^ kimsâ eşindi da sora partallar 5 altından çıktı bir çocuk kafası. -Ver onu birayı! fim Dâdu uzattı kuzuyu soba üstünâ, da Tezek Miti, nasıl bir şaşkın kuzu kuvetsiz verildi Savçunun ellerinâ. Bu işilmemiş taa şeytannıktan o kaybetti kuvedini hemmettân^ da uyukladı, nasıl yok aalamış da yorulmuş uşak. Ama fikirindâ hep vardı düşünmâk: "Var ne aarasınnar beni redaktiyada". Ama bu vakit nesoysa fasıl raatlık doldurdu bütün onun güüdesini, oldu ölâ islââ, sansın onun gidişârdi sırtı da ansızdan yıkandı kravalindâ (koyun ilacı). Ölâ ilin oldu. "Hıyar bulacaklar beni şindân sora", -düşündü o. Tezek Miti çoktan ümütlenerdi brakmaa o gazetayı. Saade lââzımdı toplamaa biraz para, ama hep etmâzdi. Vardı versin ödünç çoyuna. Tezek yaptıydı bir prostluk'' - aidiydi ödünç redaktordan ediyüz rublâ. Sindi o toplayamardı okadar para çevirmââ deyni 8 redaktora da bilmâzdi ne yapsın? Tezek Miti fentli 9 jurnalistti, onun yazıları annatmakları gözellederdilâr gazetayı da onuştan 1^ redaktör istemâzdi kaçırsın bu soy işçiyi- Ama redaktör o soy tabeettâ 11 adamdı ani hep zeetlerdi 12 onu: ödârdi az, vererdi ona izin yazsın yalan, karayı göstersin biaz, aldatsın okuycuları. Tezek kayıl olmardı, çekişerdi redaktorlan, savaşardı çıkarmaa kötü zaabitleri. Redaktorsa bundan pek korkardı. Dört gün geeri Tezek Miti lafettiydi redaktorlan. -Yardım edin bana yapmaa propiska 13 da bulayım bir içer yaşamaa kasabada. Kimsey istâmeer kabul etmââ kvartiraya 14. Siz bilersiniz, ani ban yaşeerım beş kilometra uzak kasabadan. Her auşam giderim yayan küyâ. Bân diilim hayvan! Redaktör kaldırdı dar suradını da aar aar kıtırdattı iki sıra altın dişlerini. -Açan bân aldım seni gazetaya işlemââ, sân başka türkü çalardın sevinârdin, ani gazetada işleycân. Sindi sa aalaşersın. Sân tütersin mı aklında, ani bân sana adamadım ne kvartira, ne ikiüz karbona 1^ da ödek parası. Sân koca adamsın, bola iş lerin ucunu lââzım kendin bulasın. Git, görmeyim senin üzünü! Ama tezek inkâr etti: -Bân işleerim pazarlar günü da. Her bir nomerâ 16 yazerım dört-beş material, informetiya annatmak, felton 1 ' 7. Bulerım meraklı işlâr da yazerım onnar için. Ne kadar kiyat 18 kablederim bân okuyculardan! Ama ne türlü bân yaşarım sizin işiniz yok, elbet ki! Büündân-büün benim yok param ekmek almaa.... -Sus! -Susmaycam bân diil koyun! Söleyip bu lafları Tezek çıktı redaktörün odasından. Sokakta o duruklandı da düşündü, neyçin o baardı redaktora: "Bân diyl koyun!", hayvan... kara sur, dana... kuzu......kuzu -Tezek Miti yatarak camal üstündâ getirerdi redaktörün laflarını- da istârdi gülmââ. Olmalı, redaktör kaçıner, aarâer korrespondenti 19. Ko aarasın beni, nasıl bân aarardım er gecelemââ ödünç para... Ödünç para zoordu bulmaa. Bizim gazetacılar kazanardılar aaz, onuştan, sorduynan birinâ ödünç bir kaç gümüş işidârdin: -Yok! Yok! Yok! Bân kendim aareenm alayım bir kimseydân edi karbona. -E, bekim, sendâ var? -Kurbaadan yapaa... -Yardım etsenâ dost. -Ne sân lafedersin? Angı birinâ bân etiştireyim ödünç vermââ? Zoordu almaa ödünç para gazetacılardan. Kâr verârsâ da birisi beş-altı karbona, ertesi günü isteerdi geeri. Fukaaralık, zeet, azar - bu belalar hiç brakmazdılar jurnalist Tezek Mitiyi bir minuda 20 da. Sansın bir şeytan mengeni sıkardı onu, hep sıkardı, da kimi kerâ gelârdi korku, ani bundan kurtulmak yok. Ama Tezek Miti, makar ki zordu 21, hep savaşardı düüşmââ dooruluk için - yardım etmââ in- 1 dede 2 yelekle 3 hafifledi 4 sobada 5 eski bez parçalan 6 tamamıyla 7 ahmaklık 8 diye, için 9 becerikli 10 bu yüzden II tabiatta, huyda 12 eziyet verirdi 13 kayıt 14 apartman dairesine 15 ruble 16 numara, sayı 17 haber, hikâye, tefrika yazısı 18 mektup 19 muhabiri 20 dakika 21 zor olmasına rağmen

sannara. Bir kerâ Tezek Miti yazdıydi bir statya 1, ani iki kolhozun inekleri dekabri 2 ayında durerlar sokakta, kaar yaayer onnarın üstünâ. Yapılar orda yıkılmıştılar bir lüzgerdân sora. Danalar gezârlâr dizâ kadar fışkı içindâ. Açan redaktör okudu statyayı ineklâr için, o tutundu bir kolunnan başından da öbür kolunnan da canından da baardı kaz gibi: -Tezek, sân isteersin bana bokluk yapmaa mı? Var mı nicâ çıkarmaa gazetaya bola işleri. İnsannar okuyacaklar da sanacaklar, ani bizim rayonda 3 işlâr pek prost 4 gider. Bundan sora redaktör kendi okuyardı Tezâân herbir statyasını. Açan yoktu redaktör, Tezââ kollardı onun yardımcıykası 5 -Elizaveta. Bir gün, açan onnar ikisi da yoktu, Tezek etiştirdi sokmaa gazetanın ikinci sayfasına bir statya, neredâ gösterârdi, ani kasabada düzmeerlâr insannara kvartira, ama sade yaparlar kıvrak-kıvrak evlâr zaabitlerâ. Açan gazeta çıktı, kalktı büük potrâ 6. Redaktörü çaardılar rayspolkoma 7. Ordan o gelmedi, onu taa eşiklerdân almıştılar bolnitaya 8 Elizaveta çaardı Tezââ kabinetâ 9 da dedi: -Senin beterinâ bizim gazeta gözdân çıktı! Sân kötülersin üüsek adamnarı, sanma ani bu kabaat geçecek sana, nicâ bir gül suyu. Sanma... Ah, bu korkutmaklar! Yokkan demokratiya, zoor yaşamaa bu dünnââda... Ban koyun! Şindân sora bân hayvan. Bundan ötââ diil lââzım şaş gibi aaramaa eni material gazetaya, yazmaa yalan. Diil lââzım kalkmaa erken da, etiştirmeyip traş olmaa, kaçmaa redaktiyaya da her gün görmââ o uzun burnulu, demir dişli redaktörü. O her gün üünârdi: -Bân Parica 10 gittim... Bân Frantiyanm her bir köşesini bilerim. Geçennerdâ bana dostum getirdi Ki taydan 11 osoy bir çay, ölâ bir çay. M-m-maa! Nesoy tortlar bân idim! Da koyup üç parmaanı dudaklarına, öpârdi orman. Tezek annardı, ani redaktör bu annatmaklarlan istârdi göstermââ kendisini, ki o hepsindân üstün, ani kalan jurnalistlâr yok adamnar onun yanında. Ne sân adam Parica gitmiş, Romada gezmiş, oynama, çocuk... Taa girdiynân gazetaya işlemââ. Tezek annadıydı, ani soktu kafasını tuzaa -çıkmaa ordan pek zoordu. Sekiz aydan sora Tezek geldi redaktora. -Bendâ başka yok küvet işlemââ bu redaktiyada. Redakor taman nesa yazardı iiri-iiri bukvalarlan 12 da, brakmayıp elindân kalemi obalttı 13 gözlerini, baktı bir minut osoy bakışlan, nasıl bakarlar akvariumda balıklara. Sora topladı paz- lama gibi dudaklarını, braayıp dudakların arasına küçücük delicâk, sansın sıklık çalmaa 14, nereyi osaat sokuverdi bir uzun, yalabıkları sarı kiyatçıklan tütünü da, tutuşturup onu çakmaklan, hiç kolvermedi bir da alka tütün ne aazından ne büük burnusundan, dedi: -Sân işleycân bizim gazetada o zamana kadar, ne zaman bân seni kuuacam, hiç gözüm görmesin. -Olmalı, bunu yapacenız, -cuvap etti Tezek. - Kolverin beni, bıktım yalandırmaa okuycuları, hastalandım da... -Yayma aazını yayma! Kötülemâ gazetayı! İstârsân git, kolvererim, ama bu saat çevir borcu, koy geeri kara kasanın parasını hem nestâ, ödâ, ani idin kırçmada 1^ hem ani iki ay veresiyâ traş oldun: -Yok okadar param! -Ah, yok! Ozaman git işlâ da kazan. İşlârsân islââ, rekomandat 16 edecâm seni pisar 17 bizim jurnalistlâr toplusuna. -İstâmeerim! İstâmeerim! Kolverin beni bola... Redaktör kaldırdı saa kolnu da, sıkıp yumuruunu çekiç gibi, urdu onu sofraya. Tangırr, tangırr! Atladı sofra üstündân filcan, demirdân kül kutusu. Redaktör kaldırdı sesini, bütün morardı üfkedân. Açan o baardı, dudakları yayıldı da göründü kırmızı damakları, taa demir dişlerin kökleri. Sansın o duumuştu demir dişlân. O baarardı - aazından fırlardı ligaları 18 : -Sân ba Tezek! Sân bozarsın benim plannarımı eşek! Senin erinâ bân alacaydım bir başka karaspandit 19 o sendân üz kat taa islââ sesleyci. Katır! Git, görmeyim senin üzünü! Tezek çıktı redaktörün kabinetindân kahırsız. Onun üreenâ kondu fasıl bir ilin duygu, ani şef - bir zulüm adam, da bu beterâ yok ne kahırlanmaa. Tezâân canına oldu islââ, ani başa kadar annadı redaktoru. Şu erif açıldı Tezââ bütün kalbinnân. İslââ belliydi, ani o çürük kalpli. Tezek içindân annadı, ani o adam maasuz soktu onu bölâ işâ, soktu ölâ belaya, nerdân hiç yok nasıl çıkmaa, nerdâ hem çok zeet, hem kahır. Tezek kendi fikirindâ hesap etti, ani o çıkmarsa bu çürük gazetadan kurtulmarsa redaktordan, onun mındar ellerindân, -o kaybelecek nicâ bir auç toz yol üstündâ. Başka da bişey dooru yazamaycek yaşamasında. Bu gündân ötââ dooru Tezek girişti gelmââ işâ traş olmadık, saçları taranmadık. Sabaalân yıkamazdı ne suratını, ne kulaklarını. Uyumaa yatardı Tezek giimni, donnarını, gölmeeni, hiç urmazdı ütüyâ. Bir aftadan sora o ceketti 20 benz^tiââ akıldan diişik adama, ani kaçmış akıldar bozukların 1 makale 2 aralık 3 bölgede 4 kötü 5 sekreteri, kadın yardımcısı 6 büyük telaş başladı 7 bölge karakoluna 8 hastaneye 9 yazıhaneye 10 Paris'e 11 Çin'den 12 harflerle 13 faltaşı gibi açtı 14 ıslık çalmaya 15 meyhanede 16 tavsiye 17 kâtip 18 salyaları 19 muhabir 20 başladı

evindân. Pazeertesi günü sabaalân, odanın kapusunu, nerdâ oturardı Tezek, açtı Elizaveta - redaktörün yardımcısı. -Canabinizi redaktör çıırer, Tezek necin bölâ mındar gezersiniz?! Ayıp! Hepsi bilârdi, ani Elizaveta gezer redaktorlan. Tezek bişey cuvap etmedi, makar ki istediydi sölemââ: -Mari, erkek düşkünü, baari sân kapa aazını! Toplayıp ürek küvetlerini, Tezek kapadı kendi kabinetini da dooruldu redaktörün odasına. Açan o yaklaştı kapu yanına, açtı onu ardınnan da girdi içeri domalıp ta. -Tezek, necin sân girersin bana bu forma: kıçmnan ilerdâ? -E, paalı redaktörüm, canabiniz bana öbür kerâ dediniz, ani istâmersiniz görmââ benim üzümü... -Ah, seni domuzunu yaa! -çıvdırdı redaktör da, çıkıp masadan, urdu Tezâân aurduna bir şamar. Tezek isteyip ta düştü erâ, yumdu gözlerini da güüsündân çıktı: -Of! Vay! Redaktör korktu, ani öldürmesin bişey insanı, da tez-tez döktü su Tezâân başına. Tezek sa hesaplayamadı, ani onun üstünâ dökeceklâr su, ansızdan açtı gözlerini, sora kalktı erdân. Bu saat Elizaveta tuttu onu saçlarından da, burup ensesini soktu aazma nesoysa kopça. Yudup kopçayı, Tezek, annadı, ki onu ölsün braamayceklar, itirdi Elizavetayı bir tarafına da çıktı kabinettân. Girdi kendi odasına, o oturdu skemnedâ 1, sildi basmaylan suyu suradından da düşündü, koyup dirseklerini masa üstünâ hem sıkıp yaş taa başını ellerinnân. O düşünerdi, nerdân taa bulmaa 1200 karbona da ödemââ şu vama^ parasını, angısını öderlâr öbür dünneyâ geçârkân. Olmalı, taa kolay geçmââ oniki köprü öbür dünneyâ, nekadar çıkmaa bu gazetadan hem kurtulmaa bu köpeklerdân. O intidenttân 3 sora Tezek Miti ceketti maasuz yapmaa yannışlık gazetada. Açan o vererdi materialı, yapardı bir-iki yannışlık, angılarını zordu denemââ korrektorlara 4. Açan sa gazeta çıkardı okuyuculara, bir kaçı denârdilâr o yannışlıkları da yazardılar redaktiyaya mektup. Bir kerâ rayon başı bulmuştu bir çirkin yannışlık Tezek Mitinin kabaatmdan, kendi urmuştu telefon 5 redaktora. Redaktör geldi fena, nicâ köpek. Açan o gördü Tezââ, alatladı 6 da hayatta tuttu onun yakalarından: -Ban seni öldürecâm, ba! Asacam, ba... Er taa bir kerâ yaparsan bir yannışlık, ban seni kıyacam. Geçti taa üç ay. Geldi kış. Jurnalistin Tezâân nervaları 7 yufkalandı, şef hep zeetlârdi onu. Brakmazdı raat solusun. Tezââ şindân sora, iki kerâ çaardıydılar suda 8 : o ödediydi ştraf propiska 9 için hem onuştan, ani geçârmiş yolu, nerdân diil lââzım geçmââ. Redaktiyada o ödedi ştraf onuştan, ani hepsi gazetaları, nerdâ vardı yannışlık, çevirdilâr geeri. Tezek ödedi yapraklar için hem boya için. Gücük ayın irmi sekizindâ onu çaardı şef kendi odasına, orda toplanmıştılar bütünnâ redaktiyanın işçileri. Redaktör bekledi girsin Tezek Miti, sora kalktı erindân. O giimniydi yalabık mor kostümnân, ayaklarına sarı emeni. Tezââ bir sekunda 10 göründü, ani redaktörün paçalarından çıker diil sarı emeni, ama iki kaim sarı yılan kafası çıkmışlar ordan. -Kardaşlar, dedi redaktör, Tezek Mitiyi biz vereriz militiyanın 11 elinâ. Nasıl sindi islââ biliner, jurnalist Tezek Miti gidârmiş kolhozlora da korkudarmış predsedatelleri 12... Tezek Miti sık-sık başladı titiremââ da çıktı sokaa. O gitti evâ yayan. İki ay geeri o geçtiydi yaşamaa o eski çobana Zımba Ristuya. O dâdunun vardı saade bir oolu, şkolacı 13. Zımba Ristu beklârdi onu. Dâdu yapmıştı cızlı mamaliga 14. Onun kulaanda tunuk yalabıyardı gümüş küpâ. Dâdu annattıydı Tezââ, ani varmış gagauzlarda osoy adet: açan yok çok vakit adamın uşaa -o lââzım koysun bir nişan. Onuştan Zımba taşıyardı şindân sora irmi yedi yıl o küpeyi. Bu üzerâ da dâduya insannar koymuştular ad - Zımba, bak koyunnara koyerlar nişan kulaana - zımba. Dâdu beklârdi Tezââ, onuştan, ani istârdi sormaa, yok mu nasıl yardım etsin ona jurnalist, ki brakmama kolhozlar sürsünnâr bitki çayırları, zerâ yok nerdâ koyunnarı otlatmaa. Açan Tezek geldi, dâdu dedi ona: -Sân ba, Miti, bân hazırladım cızlı mamaliga. Sân sa ölâ geç geldi. Mamaliga suudu. -Yok bişey. Ristu batü 15. Bana şindân sora ne mamaliga, ne piinir lââzım olacek. -Ne oldu? Ne genâ redaktör mu dakıler? -Brak, brak, ban şindân sora bilmeerim neresini kapayım. Onnar beni kapamaa sokaceklar. -Ha yok bişey, yok bişey. İ mamaliga da gelecân kendinâ. Onnar ikisi oturdular sofra yanında, Savçu - dâdunun oolu yoktu, gitmişti kinoya 16. Zımba Ristu nesâ annadardı Tezââ çayırlar için, ani zeetlerlâr insanı - brakmeerlar koyun tu tmaa, çayırları sûrdular. Yok nasıl mı Miti yazsın bir kiyat ministerlerâ 17 da, bekim, doorudaceklar bu yannışlıklıı? 1 iskemlede 2 vergi 3 olaydan 4 bazılarını zordu görmek düzelticilere 5 telefon etmişti 6 acele etti 7 sinirleri 8 mahkemeye 9 ceza kaydı 10 saniye 11 milislerin 12 başkanları 13 öğrenci 14 sulu mısır ekmeği 15 ağabey 16 sinemaya 17 bakanlara

Ama Tezek Miti işitmâzdi. Onun fikirindâ baş lardı nesâ zınnamaa, çalardı kulaklarında çırtmalar 1, hem klarnetlâr, ba yavaş ba hızlı zınnardı kauşlar 2. Daul neçinsâ düümâzdi, da çalgıçlar şaşırardılar ritmayı da muzikanın ucu-bucu yoktu. Tezek Miti geçti içeriyâ, soyundu naşı olursa da yattı uyumaa. Açan o girdi o kafesli yorgan altına, osaat daldı uykuya, sansın düştü bir derin kara ku yuya. Uyku sersemi o duyardı, nasıl kulaklarında hem burnusunda büüyer saç. HEDERLEZ İki ay geeri kaybeldiydi o çocuk-jurnalist, ama Zımba Ristu unutmazdı onu. Olmalı onun yoktu ne anası-bobası, kimsey da gelmedi sormaa, nerdâ o kaldı. Redaktiyadan kimsey gelmedi. Nesoy iş bu? Beki, o kendi kaçtı bir eri? Olur olsun, dediydi o, istârmişlâr kapamaa onu, -düşünerâk bunu, Zımba Ristu dâdusu kapadı çalmarın tokatçımda da aydadı koyunnnarı sokaa^. Sabaalendi, saat edi. -Br-r-r! Haram! -baardı dâdu şen. Zımba Ristu sevârdi bu günü. Bu gün aprelin 4 irmi üçüydü, sayılardı Hederlez. Hepsi insannar savaşardılar nası-nicâ çıkarmaa koyunnarı küü içindân. Osoydu eski adet. Zımba Ristu da çok düşünmâzdi bu eski adet için, o taa küçüktân bilerdi, ani lââzım tutmaa bu adeti. Zımbada vardı otuz edi koyun. Makar ki yetmiş bir yaşındaydı, bak bütün yaşaması o işlediydi küü çobanı. Sindi da kendi hayvannarmı vermâzdi başka çobana - kendi otladardı onnarı. Otuz edi hayvan kendi gidârlâr yoldan. Eski çoban o soy üürettiydi onnan, ani koyunnar daalmazdılar oyanı-buyanı. O çoktan taa denediydi, ani koyun taa akıllı koçtan, onuştan trakayı 5 o her kerâ asardı koyuna. Sindi trakayı onun sürücüündâ taşıyardı bir kara üzlü koyun. O vardı gördüü, nicâ gördüü, nicâ yabancı sürünün önündâ gider keçi. Dâdu düşünerdi, necin onnar yaklaştırerlar o şeytan hayvanı sürüyâ. Şu sivri sakallıdan saade bela: ket görsün bir aaç kırda, o saat kaçer kemirmââ onun kabını. Aydayrak koyunnarı, Zımba Ristu denâmedi 6 naşı etiştilâr çayıra. Başka sokaklardan taa insannar aydardılar koyunnarını çayıra, oyanda-buyanda görünerdilâr koyun sürücükleri. Saade bırda dâdu duydu kendisini islââ hem ilin, taa kolay oldu solumaa. İlkyaz şindân sora kaavilenmişti, soluk diildi suuk, duyulardı ılıcacık lüzgercik. Doorudan demââ, bırda çayırın ruhu da kalmamıştı. Yalpı 7 de- renin boyunda sıçam-sıçam 8 yıvılıydı çamur tepeleri. Ekskavatör nasıl sıbıtmıştı onnarı bıldır 9 osoy da çamur parçaları kurumuştular, da vardı nasıl sanmaa, ani bırdan geçmiş potop 10. Bırda yapardılar kanal, kennu 11 sulamaa kırları. Ama Zımba Ristu dâdusu düşünerdi, ani bu erdân çıker tuzlu su, da o suylan yok nasıl sulamaa başçaları. Bişey yok nasıl sulamaa: o su yaker herbir eşillii. Bu iş için annadırdılar taa ihtiâârlar, nasıl o tuzlu su sızıntılarını tıkattırmıştı iki araba yapaalan tatar Kub bey. Kendi Zımba Ristu da inanmazdı, ani var nasıl sızıntıyı tıkamaa yapaalan, ama doorudan bilerdi, ani orda çıker tuzlu su. Koyunnar severdilâr yalamaa o topraa. Dâdu aydadı koyunnarı biraz ileri, orda germâ boyunda, vardı bir parça gerensiz 12 bir çayır parçası. Koyunnar osaat başladılar çıt-çıt otlamaa çimeni. Zımba bindi germâ üstünâ, abandı sopasına da başladı siiretmââ, nicâ otleer koyunnar. O sevârdi siiretmââ onnarı, tanımaa hayvannarı angı soydan onnar. Kim bilmeer, o şaşırer tokluyu hem bobanayı 13. Hayvannar sa herkezi kendi damarından. Zımba islââ bilerdi koyun soylarını. Tâ, sürünüp ilersindâ trakladardı arada-saatta trakayı karaüzlü koyun, taa ardından gider zift kara koyun, var taa vakla, cıba, kıvırcık, biaz, şpanka 14 -onu pak yaam için tuterlar. Tâ, aykırıca otleerlar beş şişek, toklular, sümüklü bobanalar, kuzular... Ehe-hey, çok iş var nasıl annatsın sizâ Zımba Ristu dâdusu. Şindân sora az insan tutardı koyun - ona bak izmet lââzım etmââ. Saade sekiz hayvana lââzım iki araba alaf 15. Lââzım pek çok işlemââ, ter dökmââ, ama sindi sürek insan malcıhı kullaaneer. Evvel se gagauzlar tutarmışlar binnerlân koyun, en fukaarda varmış otuz-kırk koyun... ' Üülendân sora Zımba dâdu aydadı aydadı koyunnarı demir yolun yanma da bırda buluştu Sepili Tanaslan - o aydardı koyun sürüsünü sulamaa. Bir vakit Tanas strungar 16 durduydu Zımbada. Onnar islââ yaşardılar - dostça. -Nasıl saalık, Ristu bati? -sordu Tanas. -Şindân sora mezar kapusu. -Brak, brak, bân taa tez geberecâm. bro -Neölâ? -Bu çorbacılarlan 17 şaş olacan. Çekiştiler benimnân, suda verdilâr 18 beni. Kennu diiştirmişim iki koyunu. Onnar sa kendileri şaşırdılar nışannannı da beni kabaatlı bulerlar. Ne türlü saade nişan yok?! Ya bak hela koyunnara: sol kulaa irik, saa kulaa düz kesik, sol kulaan ardından oyuk, kırlangaç, basamak, testerâ, önündân -dalantı 19, kopça 1 çığırtma, kaval 2 kemanlar 3 dedesi kapadı ağılın kapısmda da sürdü koyunları sokağa 4 nisanın 5 çam 6 göremedi 7 düz 8 sicim gibi 9 kazma makinesi nasıl fırlatmıştı onları geçen yıl 10 tufan 11 bütünüyle 12 çiçeksiz 13 bir yaşında koyunu ve yaşlı koyunu 14 vakla: göz kapakları ve kulakları siyah, gövdesi beyaz koyun, cıba: küçük koyun, kıvırcık: kıvırcık koyun, biaz: beyaz koyun, şpanka: kısa yünlü koyun. 15 ot ve saman 16 çoban yardımcısı. 17 mal sahipleri 18 mahkemeye verdiler 19 ısırık

koyunun kulaana dikmişlâr, zımba, beş zımbacık. Ya bak töö 1 koyunun kulaana da - irik, çalık, oyuk... E-he-hey! -Da-a, -dedi Zımba, -bizim gündâ mşannar bobadan ooluna geçârdilâr, nışannar bilinârdilâr, da bir kimsey yalannan alsın benim koyunumu -bölâ iş büük günââ sayılardı! -Dooru, Ristu bati. Dün geldi iki çorbacı. Biri baarer: "Benim koyunumda pak nişan!" O sa savaşer koyunu diiştirmââ. Kuduraca... Dün geldi kiyat 2, suda gideyim. -Hastalık bişey hayvannarda yok mu? -sordu Zımba. -Var, Ristu bati. -Ya, göster onnarı bana. Zımba sayılardı çobannarın arasında hayvan ilaççısı. İlaçlamaa da becererdi, vardı cimbizi bir kaç türlü yılacı, becerârdi o enemâa da, burmaa da hayvanı. Tanasçu getirdi bir hasta koyunu. Zımba yatırdı onu erâ, baktı islââ, sora kolverdi. Koyun kalktı, silkindi da kaçtı sürüyâ. -Bu koyun delibaş. İmiindâ kızıl kurt peydalanmış. Onu nekadar taa tez lââzım kesmââ. Yaanısını 3 da lââzım vermââ köpeklerâ. Tanas kırligaylan 4 tuttu taa bir koyun. Zımba onu da baktı, nicâ bir islââ doktor, sora annattı: -Bu koyun yapaa iyer. aric -Nasıölâ? -Gider koyunun ardından da iyer onun yapaasmı. Tuzlu mu ona geler, ne. Ver ona taş tuzu yaalasm, bekim geçecek. Üçüncü bobananın hastalımı Zımba osaat tanıdı. -Bu koyun ıhmeer 5, cılız. Onun ceerleri hasta. Ondan şindân sora bişey olmaycek. -Saa ol, Ristu bati! Çoban haydadı sürüyü sulamaa. Zımba da yollandı kendi koyunnarınnan demir yolundan kamışlara dooru. Giderkân hayvannann ardından, o düünerdi nasıl olsun da kısır koyun getirsin kuzu. Osoy bir gözâl kuzu, ama baker fasıl, nicâ insan. Zımba Ristu denediydi bir kerâ, ani o kara kuzu çizârdi erdâ bacaannan ne sa. Sansın savaşardı yazmaa yazı erdâ. Nesoy iş bu? Olmalı şeytan, cadı bişey? Baktıynan o kuzuya. Zımba yapardı stavrozunu 6. Bitki vakit Zımba duva ederdi Allaha. Açan karısı öldüydü, Zımba da başladı düşünmââ ölüm için: hazırladı ölümnük ruba, koyun, para çıkıya filan gün için. Zımbayı gülerdi onun oolu Savçu -onsekiz yaşında çocuk. Açan Zımba yapardı stavrozunu da savaşardı korkutmaa onu tıl sımnarlan, cadılarlan hem hoburlarlan -Savçu, oturupta erâ, gülerdi. Zımba Ristu inanardı stavrozun kuvedini taa küçüktân. Bir kerâ 1923-cü yılda koladada 7 o avşamdan hazırlandıydı gitmââ nunasına 8 rakıylan. İslââ biliner, ani rakıylan giderlâr sabaalân karannıktan, saat beştâ-altıda. Gecâ sa saat ikidâ baarerlar horozlar, da Ristunun mamusu 9 saner, ani beştâ kaldırer oolunu da yolleer nunasına. Ristu giiner, aler rakı şişesini da çıker sokaa. Geçer bayırkı maaleyâ, çıker çatıraa^ da baker, ani ona karşı geler lâr bir adam hem kukona 11 kol-kola tutunmuşlar. İkisi da biaz rubaylan giimni. Dozdolayda kaar dizâ kadar, onnar sa yaz rubasmnan giimni. Açan o adam hem kukona geçerlâr Ristunun yanından, çocuk aykırer onnara da sorer: "Kaç saat?" Adam hem kan bakerlar ona da gülerlâr: "Ha-ha-ha!" Ristu düşüner: olmalı, onnar annamerlar gagauzça. Sorer romınca. Onnar sa genâ: "Ha-ha-ha!" Bir da Ristu baker... baker da görer, ani onnarın bacakları kara sur bacaa. Korkudan savaşer kaçmaa, ama kaçameer - ayakları tutulmuş. Savaşer yapmaa stavrozunu elinnân - yapamer. Ozaman yaper stavrozunu dilinnân aazında. Da osaat öterlâr horozlar da o tılsımnar kaybelerlâr. Nerdâ durarmışlar şeytannar, peydalanmış bir taliga 12 tekerlââ, da o tekerlek kendi tukurlaner 13 aşaa dooru da kaybeler. Ozamandan Ristuda kaldıydı inanmak stavrozun kuvedinâ, doorudan demââ, Allaayı inanmazdı, ama stavrozu inanardı. -Sân geeri kalma adamsın, -sölârdi Savçu. Saade koyunnarnan işin var. -Hadi, hadi bakacez, ne olacek sendân? - mırıldanardı Zımba. Saade kiyat okuyersin. Ne popaz mı olacan? Zımba Ristu çok kerâ baarardı çocuuna, istârdi üüretmââ onu bilsin koyunnarı kullanmaa, ama Savçu istemâzdi işitmââ da koyunnar için. -Çoban olerlar en prostlar 14! -cuvap edârdi o. -Senin gibileri isteselâr dâ çoban olmaa, olmayceklar. Sân bir koyun bilmeersin kesmââ, ba! -Benim canım acıyer hayvana. -Kesmââ canın acıyer, ama açan iyersin kaurma,canınacımeer. -E-e-e, o başka iş! Koyunnar çıktılar kamışların içindân. Bırda vardı bir parça çayırcık, nerdâ islââ büüyârdi koşkaan. Koyunnar severdilâr koşkaan, onnar sevârdilâr imââ karık otu, loboda 15, susay, kurbaa otu, sütlü sarmaşık, çorlan. Ama bu soy otlar şindân sora az kaldıydılar. Taa çok vardı nasıl karşılamaa 1 te o 2 mektup 3 yahnisini, etini 4 çoban değneği ile 5 ayakta duramıyor 6 haç çıkarırdı 7 Isa peygamberin doğum gününün kutlandığı bayram 8 vaftiz babasına 9 annesi 10 köşeye 11 güzel kadın 12 araba 13 yuvarlanıyor 14 ahmaklar 15 kara pazı

te o otlan, angılarmı koyun imeer -süütlen, ayı kulaa, gaarga büken. Aydarkan koyunnarı Ristu dâdusu düşündü neçinsâ, ani koyunun barsa 1 uzaner irmi beş metraya kadar. SÜTLÜ KUZUCUK Tezek Miti yatardı iki koyunun arasında da düşünârdi. Şindân sora bân koyunum. İlktân bu haber beni hembettân 2 sersem ettiydi. Bana geldi, ani kaybeldim, kaybettim ömürcüümü. "A-a-a-a!" baardım bân -"Neyâ bu ceza bana?" Ama açan geçti edi gün, bân yavaş yavaş geldim kendimâ diil osaat, yavaş-yavaş da annayabildim, ani koyun olmaa taa islââ, nekadar insan. Çekmââ o zorlan: her gün gitmââ işâ, hastalanmaa, işitmââ azar? Ne var bunda islââ? Bân sizâ sorerım? Siz bilmeersiniz, ama bân hep istârdim olsun çok vakıdım da urayım kendimi biraz filosofiyaya. Severim oturup ta düşünmââ. Var mı nasıl bulmaa taa islââ er filosofa, ne kadar koyunnarın arasında. Sabaalen hem auşam üstü doyurerlar: papşoy koçanı, biraz alaf, çukundur plâva 3. Aaç durmeerız, yok neyâ aalaşmaa. Çalmarda var bir taş-tuz, istârsân yala nekadar canın isteer. Redaktiyada işlârkân, vardı sıra bân iyerdim saadâ bir kerâ gündâ, o da auşam üstü. Yazersm, yazersın türlü problemalar için, var nasıl akıldan bozulaysın. Taa üç ay işleyâmedim orda, doorudan şaş olaceydım. Haliz da o redaktor-altın dişli haygır. Brak... brak... brak.:. hiç istâmeerim aklıma getirmââ. O kayet zor iştân, recimsiz hem kaloriyasız imektân çekettiydi yufkalanmaa güüdâm, başladıydı düşmââ saçlarım biri biri ardından ufalanardı dişlerim. Bân sindi da istâmeerim inanmaa, ama çekettiydim kartlaşmaa. Bir günü sa... bân traş olarkan, gördüm aynada, ani kulaklarımın içindâ çeketmiş büümââ kıl. Taa da ileri bân denedim, ani burnumun deliklerindân da çıker kara-kara saçlar. Açan sa döndüm kuzuya, bân duydum kendimi, nicâ bir onedi yaşında oğlan. Yok bişey, ani bân dişi. Korkarım saade ondan, açan saamal olacam... Başka koyunnar deerlâr, ani acıtmazmış. Ama bâm korkenm. Vah! Vah! Hadi, hadi da sindi ona mı kahırlanacam. Neyâ da insan smaşmeer 4 bu dünnââda? Açan beni kuzuladılar da açtım gözlerimi, istedim emmââ. Girişti uzamaa barsaam. Bân şaplattım dudaklarımı, duydum memeyi da ölâ ce- kettim hızlı emââ, ki kuyruum dönârdi pırıldak gibi. Tatlı duygudan bân bütünnâ dalbındım 5 da nesoysa fasıl kısmettân döndü başım. Hepsi biler, ani koyun südü pek yaalı. Bân taa emerkân, koyun yaptı iki adım ileri da bân ansızdan düştüm erâ, çevirildim başaşaa da uruldum, süstüm başka bir koyunu, ama o küsmedi bana, üfkelenmedi. Olaydı bu insannarın arasında iyeceydim bir kakma arkama. Ne söleyim? Hepsi islââ. İdiktân sora çekederim düşünmââ. Bân istâmeerim bişeycik. Bendâ var hepsi, ne lââzım koyuna: sıcak deri, çalmar başımın üstündâ. Bân istâmeerim yapmaa ev, bân istâmeerim evlenmââ, almaa maşina, istâmeerim olmaa ministir. Açan sa istâmeersin bişey hiç yok zeet, yok kahır. Açan sa yok kahır, hiç yıpratmeersın kendini. Durersın raat. Saade düşünersin kendi-kendinâ. Da bölâ yaşamada, vakit geldiynân, lââzım etişsin nirvanaya. Bu laf budizma inanından. Nirvana bizimcâ - cennet. Kim etişer nirvanaya, ona olar ölâ islââ, sansın onu kabletmiş göklâr. Kulakların işider melodiyayı, angısının adı "kara koyun havası". Bân duyerım kendimi pek islââ. Mart gecesi. Suuk, lüzgârsiz hava. Gökün dibindâ yalabıyer ufak-ufak yıldızlar. Don er da milliardlan 7 donmuş su parçacıklarınnan. Bân sa, küçücük kara kuzu, yaterım iki büük koyunun arasında da tatlı uyuklâerım o soy bir ilinnenmiş üreklân, nasıl bir çok aalamış uşak. Onda çekeder eni ömür - koyun omuru. KAURMA Yaz vakıdı. Pazar günü Zımba Ristu dedi ooluna: -Büün kesecez bir koyun da yapacez kaurma. Bân isteerim üüretmââ seni koyun kesmââ hem kaurma yapmaa. Savçu cuvap etti: -Koyunu kes yalnız, bân azetmeerim 8 bu iştân. Siz, ihtar insannar, sınaşıksınız gumanizmasız yaşamaa 9. Benim sa pek aceer canım diri hayvana. Zımba şaş-beş zivirdedi 10 : -Bunu mu sizi şkolada 11 üürederlâr? Açan biz ölecâz, kim sizâ koyun kesecek, ba? Savçu güldü: -Çıkaracaklar üüreniklâr 12 osoy maşina, ani kendisi kesecek, kendisi da kaurma yapacek. Haha-ha! Zımba kaldırıp kolverdi kolunu da gitti getirmââ çalmardan koyunu. Savçu çıktı sokaa da ordan baardı: 1 bağırsağı 2 baştan ayağa 3 küsbe, şeker pancarı kabuğu 4 alışmıyor 5 çırpındım 6 almaya otomobil 7 milyarla 8 hazzetmiyorum 9 alışkınsınız humanizmasız yaşamaya 10 şaşkınlıkla söyledi 11 okulda 12 bilim adamları

-Baka 1, ban bekleycâm sân kesincâ koyunu. Kaurmayı yapacez ikimiz. Göktâ yoktu bir da bulutçuk. Gün kızdırardı o soy titsi 2, ani açan Zımba girdi çalmara da durdu biraz gölgedâ, ona artık geldi ilin. Sora alatsız 3 pakladı ahırı, getirdi koyunnara taazâ ot, döktü su tekneyâ. Yaptıynan bunu, Zımba biletti bıçakları. Açan o çıkardı alaca kuzuyu çalmardan - o denedi, ani kâr 4 gözlerinâ baker o kara kuzu, angısı peyda olduydu haliz o günü, açan kaybeldiydi jurnalist. Zımba osaat yaptı stavrozunu da ürââ geldi erinâ. Sora dâdu kesti kuzuyu, soydu, parçladı onu, gerdi sofrada deriyi da tuzladı onu. Açan geldi Savçu, o etiştirmişti yıkanmaa deredâ, onnar ikisi getirdilâr yakacak da aulda yaktılar ateş. Savçu yardım edârdi havezlân. -Ban severim yakmaa ateş! Oolu nacaklan yarardı oduncuk da tutuşturardı ateşi. Bobası bir tarafta duurardı yaanıyı. Açan Savçu kızdırttı ateşi. Zımba çaardı onu yanına: -Savçu, ya gel da bak, nasıl kaurma yapıler. - Zımba keskin bıçaklan ayırardı eti kemiklerdân. O yavaş-yavaş duurardı yaanıyı, kemikleri da toplardı bir siniyâ. Savçu getirdi ateştân tenceredâ sıcak su, da bobası başladı yıkamaa lokmaları. -Yaanıyı lââzım islââ yıkamaa, annadın mı? -Annadım. Yaanı çıktı yakın otuz kilaya. Onnan hepsini Zımba doldurdu bir büük çüven 5 içinâ da döktü orayı bir kila su, taazâ su. Savçu tuttu çüvenin bir kulubundan: çüven aardı. Onnar usulunnan erleştirdilâr çüveni ocak üstünâ. -Sindi yaanı lââzım kaynasın buulan. Arada-saatta Zımba karıştırardı çüvendâ aaç kaşıklan. Vakit gidârdi oya 6, da Savçu başladı sokmaa kuru odun ateşâ: taa tez pissin kaurma deyni. -Brak, diyl lââzım, -durguttu onu bobası, - kaurma lââzım pissin yavaş ateştâ. -sı- -E nekadar taa beklemââ e? -mırıldandı Savçu. -Yaanı lââzım kaynasın üç-dört saat. Savçu koktu gustlu 7 buuyu, ani gelârdi çüvendân da dedi: -E-he-hey! Bân ozamana kadar bıkacam beklemââ şu kaurmayı. Hadi, annat bir masal. Zımba bu vakit karıştırardı tafta kaşıklan çüven içindâ. -Masal mı isteersin? Seslâ 8 bir masal, o sana nam için olsun....bir vakit varmış, bir vakit yokmuş. Gidârmiş Allaa yolda. Baker bir sırtmaç otlader inekleri. Sorer ona: "Nasıl geçmââ pınara su içmââ?" Sırtmaç yatarmış aaç altında gölgedâ, haylazmış senin gibi. Üşenmiş kalkmaa da göstermââ yolu Allaha. Kaldırer sol bacaanı da çarım ucunnan göstereryol... Allaa bişey cuvap etmeer da gider ileri. Baker: çoban otlader koyunnarı. Sorer ona, nerdâ var pınar? Çoban verer Allaha su içsin, sora gösterer yolu. Annader yolu. Annader hepsini, nicâ düşer. Bu beterâ 9 sindi sırtmaç kaçer o şaş danaların aardmdan, ani geerisindân brınneer. Çoban pitası 10 sa başka: koyunnar gürleşerlâr, toplu gezerlâr. -İslââ masal, -dedi düşünmeli Savçu. -Bak, Savçu, bitirdi lafını Zımba. -Sân bu haylazhklan var kaçasm töö sırtmaç gibi bütün yaşamanda. Bu annatmaktan sora Zımba koydu çüvenâ üz gram kara biber, dafin yapraa, kırıp kırıp onnarı iki parçaya. Sora koydu iki çorba kaşıı kırmızı biber. -Savçu, bak -dedi Zımba, açan çüvenin kapaanı, -kaurma içinâ lââzım koymaa iki suvancık, onnar daalacek, kaynadıynan, ama onnar öldüreceklâr koyunun kokusunu. Sindi taa kaynasın yarım saat, da bakacez ne oldu? O braardı kaurma kaynasın, aldı şkembeyi da başladı yıkamaa aşlak 11 suda, kazıttırıp-kazıttırıp onu bıçaklan. Açan islââ pakladı şkembeyi, baktı yok mu kesik bişey da verdi şkembeyi Savçuya uusun onu tuzlan. Savçu cuvapsız hızlı-hızlı uudu şkembeyi tuzlan, arada-saatta çalpalayıp onu suylan. Açan hepsi oldu hazır, boba hem ool doldurdular haşlak lokmaları şkembâ içinâ. Baaladılar ucunu ipliklân, koydular sofra üstünâ da, yasılattırıp şkembeyi, kapadılar onu taa bir sofraylan. Savçu getirdi bir taş, da onu koydular baskı. -Te yaptık işi, -dedi Zımba ooluna, -sân gagauz oolu e, er bilmarsân kadınca oynamaa hem kaurma yapmaa, ozaman seninnân yok ne lafetmââ. KARA KUZUNUN DÜŞÜNMELERİ Koyunnar taa çok otlardılar kamışlıkta. Bırda vardı kuytu erceezlâr, nerdâ büüyârdi islââ çimencik hem koşkaan. Tezek Miti da bütün gün ot lardı kafadarlarmnan bölâ. O osoy islââ duyardı kendini sürüdâ: otlardı, içârdi su. Tezek Miti hep düşünârdi, hesap edârdi da doymazdı sevinmââ, nesoy raatta o buluner. Ne islââ bütün gün otlamaa çayırda! Kim duymadı bu yaşamanın dadını, o yok nasıl duysun başa kadar ömürün dadını hem annasın, ne o raatlık hem ne o zeet. Kim-kim, ama Tezek Miti geçirdiydi kendi sır 1 babacığım 2 kapalı hava 3 sakin, acelesiz 4 gerçekten 5 kazan 6 yavaş 7 yoğun 8 dinle 9 bu yüzden 10 pidesi 11 sıcak

tında türlü zorluklar. Dooruluk için düşünmeklâr her zaman zor. Tezek Miti sa pek istediydi düüşmââ dooruluk için. O üzere buldu bir er korrespondent gazetada. İslââ biliner, ani jurnalistlâr var nasıl yapsınnar çok fayda insannara. Zordu da girmââ redaktiyaya: istemâzlâr almaa onu onuştan, ani onun kendi zanaatıydı - incener 1. Ama açan Tezek gösterdi yazılarını, ozaman aldılar. Doorudan demââ, osaat almadılar, redaktör dedi: -Ban bir karaspanditi uuradacam iki af tadan sora. Da onun erinâ alacam seni. Güzdü. Tezek yoktu nerdâ gecelesin. Bir eski dostu işlârdi uşak başçesindâ bekçi da gecâ brakardı Tezek gecelesin uşakların içerlerindâ. Tezek yatardı erdâ da sarınardı iki palaylan 2. Gündüz Tezek gezârdi sokaklarda da üüsürârdi: "Kühü, kühü, kühü". İki aftadan sora o genâ geldi redaktora, erif kaldırdı ellerini, sansın onu alardılar esirlââ. -Ver bana taa üç gün. Kurtulameerım o karaspandittân 3, oturdu nasıl Karakanzal. Dekabrinin edisindâ o zavallı korrespondenti aldılar akıldan bozukların bolnitasma, da o er, angısını adadıydı redaktör Tezââ, boşadı. Bu haberdân Tezek korktuydu, ama yoktu ne yapsın, pek çok vakit beklediydi o eri. Yok bişey, -dedi o kendisinâ, - yaza kadar işleycâm, sora bakacam bir başka er. Taa ilk kerâ, açan Tezek geldiydi o redaktiyaya -beenmediydi, ne orda oler. Redaktiya bulunardı kasabanın kenarında, da, buluncek o yapıyı, o yayan gezdi yakın beş kilometraya çamur içindâ, yayaardı bir çiskin 4 yaamur da herersi olmuştu tapkır 5. O evin ikinci katında bulunardı hayvan laboratoriyası 6. Elli metra da uzakta yapıdan bulunardı bir aul, neredâ yaşardılar o laboratoriyanın eksperimentleri 7 için köpekleri. O köpek sürüsü uluyardı geçân maşinaların ardına, insannara. Da bu köpek salmasından insannar kaçardılar başka sokaklara, da sokak boştu, da çamur içinda yoktu bir da patekacık. Açan Tezek girdi o sokaa, köpeklâr başladı ulumaa. Ona osoy aar geldi, ama nası-nicâ girdi yapı içinâ. Hayatta duruklandı biraz, canında hep taa durardı te o diil islââ duygu, angısı geldiydi ona, açan köpeklâr saldıydılar ardına. Gireyim mi, osaydı 8 girmeyim mi? -düşündü o. A-a-a! İstedin gazetacı olmaa ozaman gir. Eer sân yardım etmârsân insannara, ozaman kim yardım edecek? Tezek Miti açtı kapuyu, ama bu kapunun ardında vardı taa bir kapu. Pinip üç basamak, o açtı üçüncü kapuyu da. Açtıynan o kapuyu, onu itirdi geeri bir lüzgâr: kim-sa: bir yırtık seslân takazalardı 9 kimi-sa: -Esapsız! Erâ sokacam, idirecâm sana bütün fermanın fışkılarını 10. Nesoy statya yazmışın sân? Kimâ karşı sân kalkersin?! Açıldı redaktörün kapusu da ordan, nicâ kursum, fırladı bir genç kız. Onun ardından çıktı bir balaban adam, uzun burnulu. Onun burnusu o kadar uzundu, ani kapudan peydalandı ilkin burnunun ucu, bir sekundtan sora da çıktı kendi redaktör. O geçti Tezâân yanından da girdi bir odaya. Açık kapu aşırısı başladı fırlamaa patretlâr 11. Redaktör baarardı osoy çirkin, ani köpeklerin uluması sokakta işidilmâzdi. -Maymun! Nesoy patret çıkarmışın sân?! Necin kadrada 12 görünmeer traktörün tekerlekleri, ama görünerlâr traktoristkaların 13 bacakları, a? A-aa! Sınaşıksın yapmaa parnografiya patretleri. Bân bilerim, ani sân çıkarersın patredâ bütün kasabanın kancıklarını da bu paraylan yaşeersın birdân üç karıylan. İsteersin beni da boklaa sokmaa. Hayta! Tez git ta çıkar eni patret, annadm mı? Tükürüüm kuruyunca, bırda olasın. Bir bacaan orda, bir bacaan bırda! Hayada fırladı patretçi 14. O erifin bir bacaa kısaydı da o topallayrak çıktı sokaa, tutarak ellerindâ iki fotoapparat 15, boynusuna asmıştı bir büük çanta. Pençeredân islââ görünârdi, nasıl o kaçer sokakta, köpeklâr da uluyardı onun ardına. "Allele 16, urdum üstünâ", -düşündü Tezek. Onun düşünmelerini bozdu redaktörün sesi: -Ne aareersınız bırda? -Bân iş için geldim. Siz mi redaktör? -Kim sizi yolladı? -Filan adam. -A-a-a! Ozaman islââ! Redaktör uzattı elini. -Huluz Nikolay Buynuzoviç... -Tezek Miti. Onnar geçtilâr redaktörün kabinetinâ. Huluz oturdu kaba skemnesinâ, koydu dirseklerini geniş yalabık sofraya. -Büün bân yok nasıl kabledeyim. Gelecân pazeertesi. Benim büün işim var. Bân yazdım bir statya - orda bân vererim ideya 17, ani lââzım toplamaa sokaklardan köpekleri da açmaa fabrika. Orda soyacaklar onnarın derilerini da yapacaklar kalpak hem yakalık. Kemiklerdân da un yapacaklar, karıştırmaa kombikormaylan 18. Tâ statyayı yazdım, kaldı saade adını koymaa... Açan Tezek çıktı sokaa, saat altıydı auşam üstü. Yaayardı kaar. Da o istedi bulsun bir beygir, geeri dooru nallasın onu da gitsin oralara, nerdâ kimsey bulmaycek onu. I mühendis 2 pılı pırtıyla 3 hayduttan 4 çisil çisil 5 kolan 6 laboratuvarı 7 deneyleri 8 yoksa 9 azarlardı 10 çiftliğin gübrelerini II fotoğraflar 12 filmde 13 traktör sürücüsü kadınların 14 fotoğrafçı 15 fotoğraf makinesi 16 her halde, sanırım 17 fikir, görüş 18 yem makinesiyle

TOKLU Edi aydan sora Tezek Miti yaptı bir büük vırod 1 : koyunun hem insanın ömürü pek benzeer. Toklu olduynan, insan çekeder ana tüüsünâ girmââ. Açan o etişti toklu yaşına, ona çekettilâr koçlar bakmaa. O koçlar hayırsız insannar. Yazın, açan Tezek dolduydu giciik da başladıydı yuvarlanmaa erdâ - istâeyip te uruldu koçun ayaklarına. O bir sert şey, başladı süsmââ Tezââ, hiç bakmeer, ani o dişi. O ansızdan etiştirâmedi kalkmaa, koç sa kaptırdı o kırık buynuzunnan. Hepsi koyunnar siiredârdilâr, kimsey karışmadı. İslââ biliner, ani koyunnar taa akıllı koçlardan. O fena koçu Tezek benzetti redaktora. Hayvan onun gibi huluzdu 2. Bir çala 3 sandı: olmalı redaktör döndü koça, bırda da zeetlesin onu. Ne olmeer dünnâda? Tezek osoy üfkelendi, ani dedi kendi-kendisinâ: "Adam mı ban, osa fışkı mı?" Da yaptı maana^ kaybetti kendisini. Koç çevirdi suradmı bir yanına, da bu moment Tezek sivri buynuzunnan kaptırdı onun burnusuna. O taa insan yaşamasında bilârdi ani burnu pek acıyan er. Buynuzu razgeldi koçun kar burnusunun sol deliinâ. Acıdan koç adık 5 geldi da başladı üüsürmââ kannan, anırardı, sansın onu öldürârdilâr. -Be-e-e! Be-e-e!, "Taa uracan mı? Tut aklında". Bundan sora başka koçlar çekettilâr dolanmaa Tezâân yanından. Kâr nicâ insan yaşamasında: istesân saysınnar seni, kaptır aazına. Karılar da, onnar ne şeylâr?! Ehe-he-hey! Çocuk! Kâr alalım redaktörün yardımcıykasım - o haliz şeytandı. Onda vardı hepsi prost tabeetlâr, angıları var kötü karılarda: maskaralık, domuzluk, fenalık, ikiüzlülük. Bir kerâ redaktör verdiydi Tezââ izin, yazsın bir statya işçi için angısı çıkmeer işâ. Tezek başa kadar annamadı, ne isteer ondan redaktör da girdi onun kabinetinâ, soruşturmaa onu-bunu. Açtı kapuyu, urmadıynan parmaannan. Redaktörün yanında oturardı yardımcıykasım. O saa kolunnan sarmaşmıştı Huluzun belinâ hem kendi budunnan uuşturardı redaktörün buduna. Tezek yaptı, maana görmeer bişey da sordu redaktora: -Şef, ban annamadım, ne forma yazmaa statyayı o adam için? Redaktör da baktı Tezââ, cuvap etti: -Nestâ, Miti, sor adama, necin prost işleer 6? Tezek açtı aazını, taman istedi sormaa taa bir soruş, açan vekili fena dedi: -Sündük, git... git, etecek süzüldün bırda! Tezek şaşardı, nesoy bölâ gözâl karı yamaner osoy çirkin, titsi adama. Nasıl o braker öpsün onu o pazlama dudaklı redaktör? Bir kerâ, konuştan 7 sora Elizaveta çaardıydı Tezââ, geçirsin onu evâ kadar. Elizaveta sarfoştu da güüsündân abanardı çocaa. -Gel bana büün musafir, -dedi Elizaveta, - gelecân mi? Tezek da sarfoş oldu: ölâ bayımlı 8 kokardı Elizavetanm saçları hem teni. Açan onnar etiştilâr onun kvartirasına, ansızdan geldi maşinaylan redaktör. O aldı Elizavetayı koltuundan da sürüdü ikinci kata. Tezek durdu pencerenin altında, baktı. Ama şılak ölâ da tutuşmadı 9, redaktör da çıkmadı sokaa. Nesoy tabeet bu karıda, braker yapsınnar onnar ne isterlâr, kendi sa sayıler vekil. Dişi tabeetlerini Tezek Miti üürendi, açan oldu koyun. Bir kerâ, açan buluştular Zımba Ristu hem Sepişli Tanas, bir koyun yaklaştı onnarın yanına, maana otlardı. O diildi koyun - o jurnalst Tezek Mitiydi. Çoban aalaştı Zımba Ristuya: -Nesoy tabeet benim o karımda? Zımba Ristu gülümsedi da dedi: -Annadayım mı bir masal? -Annat. -Bir vakit, Adamnan Eva ı(^ yaşarkan, olmuş onnarın çok oolları, kızı sa saade birmiş. Oolları hepsi istârmişlâr o kızı almaa. Adam demiş: "Durun ban sizâ bulacam karı". Almış Adam bir çuval da gitmiş kıra, paysınmış 11 toplamaa kemik, ne kemik olursa. Bulmuş canavar kemii, köpek kemii, kedi kemii, sur kemii, hergelâ 12 kemii. Doldurmuş bir çuval kemik da getirmiş evâ, koymuş içeri da yalvarmış Allaha, yapsın o kemikleri karı. Allaa yapmış o kemikleri karı. Da onnara evermiş Adam oollannı. Sindi kanlar türlü tabeettâ: kimi kedi gibi, kimisi da hergelâ gibi. Ani hergelâ gibi o kanlar çınar, nasıl beygir. Kocasız karı -nicâ yularsız beygir. Akına da 13, -düşündü kuzu, -bizim redaktörün vekili haliz benzeer yularsız beygirâ. Açan Tezek işitti bu masalı, pek canı acıdı, ani yok bir yaprak da yazsın bu masalı. O hiç hesap etmedi, ani Zımbada var bölâ derin ömür filosofiyası. Tezâân kaşındı auçları yazmaa bir annatmak Zımba Ristu için. Ah, olaydı benim bir tef terciim, pişman olardı Tezek. CANAVAR YORTULAR Ev içindâ her kerâ kokardı koyun derisinâ. Zımba Ristu düşünârdi, ani içerdâ kokmayaydı koyuna - o gidip da aaraceydı o eri, nerdâ koker 1 karşılaştırma 2 huysuzdu 3 bir ara, bir an 4 bahane 5 sırtüstü 6 yanlış yapıyor 7 yemekten 8 bayıltıcı 9 lambalar yanmadı 10 Âdem ile Hava 11 başlamış 12 at 13 gerçekten de 14 kurt bayramları

koyun derisinâ. Ama büün başka gündü. Bu gün geldiydi büük yortu -Canavar yortuları. Kim tüter koyun - lââzım tutsun bu yortuyu da. Bir kerâ Savçu sorduydu bobasma: -E necin insannar tutarlar Canavar yortularını? -He-k... onun da var yortusu. Zımba Ristu da annamazdı başa kadar, kim çıkarmış bu yortuyu? Ama islââ bilârdi, ne annadardılar canavarlar için eski çobannar. Çobannar kötülamâzdilâr o hayvanı. Açan istârdilâr met etmâa bir çobanı, sölârdilâr: -O canavarlan dost! Bir kerâ, gençkenâ Zımba Ristu, sürârdi merayı aykırı kulaan yanında. Duman sarmıştı eri, açan o döndüydü ikinci sıraya. Başladıydı aydınnanmaa. Neçinsa köpeklâr taliga yanında başladılar salmaa, da beygir ürktü geeri. Zımba braktı puluu da gitti bakmaa necin uluer köpeklâr. Ansızdan çizidân 1 kalktı canavar. Bir büük balaban, boz canavar. Lüzgârcik daattı biraz dumanı, da Zımba islââ gördü canavann gözlerini. O bakhbaktı adama eşil gözlerinnân da sora, kaavi-kaavi basarak sürülmüş çiftâ, gitti aşaa, kulak içinâ. Zımba korkudan döndü, erindân da saade etiştirdi denemââ, ani kulakta var taa iki yabanı. Köpeklâr salardılar taliga altından. Nerdân da geldi onnarın yanına bir pali 2. Üfkedân o köpeklâr paralardılar o yabancı paliyi. Evâ geldiynân, o annattı, ne geldi basma. Doksan yaşında büük mamusu^ dedi ona: -Onnar sana dokunmadılar onuştan, ani bân her yılın tüterim onnarın yortularını. Sora, çok yıl geçtiynân, hep çobannık edârkân, Zımba Ristu buluşardı canavarlarlan. Ama yabanılar dokunmazdılar onun koyunnarına. Zımba taa çok koruyardı canavarlardan eşekleri. O bilârdi ihtâârlardan, ani canavar dadarsa eşek lokmasından, sora edi yıl sıradan gelecek o erâ. Canavar yortularında yapaa işlemââ olmaz. Annadardılar, ani bir Valkaneşli çobanı tutmuştu iki canavar o iş için, ani onun karısı yapaa işlemişti Canavar yortularında. Fakir soyuner çıplak, braker rubalarını da kaçer da kurtuler. Canavarlar tutarmışlar kabaatlıları küü içindâ da. Bir Kırbaalılı çoban annattıydı Zımbaya, nasıl üç yabanı gelmişlâr ona evâ da savaşarmışlar girmââ içeri. Saade ozaman gitmişlâr, açan onun aklı ermiş sıbıtsın 4 kapu araliından eni kuşaanı. O kuşaa dokumuştu karısı diil çoktan. Ne dayak imişti karısı, ani Canavar yortularında işlemiş yapaa....getirip burman aklısına, Zımba çıkardı saklı erdân bir canavar kellesi da baaladı onun aazını tasmaylan. Sora topladı içerdân bıçakları, herbir keskin işleri da koydu onnarı asır altına. -Nâbersın sân ba baka 5? -sordu Savçu, angısı hemen gelmişti şkoladan. -Canavar yortuları geldilâr. Keskin işleri lââzım saklamaa. -Hep taa tutacan mı bu yortuları. Nerdâ sindi sân gördün canavar? -Sân sanma, -dedi Zımba, -o gelecek ozaman, nezaman sân onu beklemeycân. Canavarlan yok nasıl çekişmââ. Kimin var koyunnarı - o hiç da yok nasıl bozuşsun onunnan. KOYUN YAZILARI (Bu yazılar yazılıydı papşoy koçanında) Hayvana donduktan sora, bân düşündüm, ani lââzım yazayım, nasıl oldum koyun, nelâr geçirdim, nelâr geldi başıma, ne düşünerim bân bu iş için. Doorudan demââ, insan dönsün hayvana - yoktur işittiim. Bu işlâr lââzım kalsın. Ama ne türlü bu işi çıkarmaa başa? koyunda yok ne karandaş 6, ne da yaprak. Olsa da nerdâ tutacam bân onnarı? Koyun tırnaannan pek zoor tutmaa karandaşı. Bân bir kaç kerâ savaştım, sıkıp iki tırnaan arasında bir baa çıbıcaa, yazmaa erdâ bişey. Ama koyunnar ölâ fasıl baktılar bana o büük maavi koyun gözlerinnân, ani bân sıbıthm o baa çıbıcaanı da maana bişey olmadı, giriştim kemirmââ papşoy koçanını. Bundan sora bân düşündüm, ani islââ olacek bân yazayım, ne bân geçirdim, benim düşünmelerimdâ. Ne olacek, hepsini tutacam aklımda ne fikir gelecek onu da aklımda tutacam. Evelki Gretiyada 7 Sokratın filosofiya şkolasında, üürenicilâr bişey yazmazmışlar yapaklara. Ne annadarmış onnara Sokrat, onnarı üürenicilâr tu-' tarmışlar akıllarında. Bân da bölâ yapacam. Siz var nasıl deyâsiniz, ne var nasıl tutsun bu insan kendi koyun kafasında. Var nicâ sorasınız. Bân bilerim, ani siz bunu söleyceniz. Onuştan cuvap ederim - bân da kâr koyun diilim e. Bân koyun insanı, doorudan demââ, filosofiya tarafından bân unikumhayvan 8. Saalıcaklan! Sabaa çekederim yazmaa düşünmeklerimi... KASIM Güz günüydü. Çobannar daadardılar insannarın koyunnarını. Kasım günündâ çobannar bi- 1 sınırdan 2 köpek yavrusu 3 büyük annesi 4 fırlatsın 5 Ne yapıyorsun be babacığım? 6 kalem 7 eski Yunanistan'da 8 türünün tek örneği olan hayvan

tirerlâr işleri. Bucakta osoy adet -koyunnar kışleerlar çorbacılarında. Zımba Ristu çaardı oolunu Savçuyu: -Gel yardım edecân bana koyunu kesmââ. Bir kaç takazadan 1 sora Savçu karez 2 gelmâzdi şindân sora yardım etmââ bobasına koyun kesmââ. Onnar ikisi çektilâr kara tokluyu fidan altına, nerdâ vardı asılı çengel. Zımba yıktı koyunu erâ da osaat kesti hayvanın gırtlaanı. Onnar astılar koyunu sol bacaandan çengelâ, da Zımba başladı soymaa hayvanı. Dâdu soyurdu koyunu hem annadardı Savçuya: -Kesersin koyunun buvazmı, çıksın kan, canından da çıksın pihtilenmesin. Sora şişirersin kamışlan koyunu, herbir erâ girsin soluk. Sora yarersın gırtlaandan kuyruunadan 3, yapersın stavroz gibi ön bacaklarından geerki bacaklarınadak. Da çekedersin soymaa deriyi - geerki bacaklarından hem kuyruundan aşaa dooru. Baş parmaannan soyersın aşaa kadar. Bundan sora alıp ta kesersin şkembeyi. Yaayı unutma sıyırmaa. Ondan ilaç olur islââ. Sora çıkarersın göden barsaanı 4, kalan barsaklar ardından. Bunu yaptıynan, ayırersın kafayı gırtlaandan. Bak, usulunnan düşür siniyâ şkembeylân barsakları. Kurtulduynan barsaklardan, çıkarersın biyaz ceerleri, kara ceeri, canı, dalaa. Onnar giderlâr kaurmaya. İç yaalarını koyarsın bir çanaa, unutma iç yaası - en islââ ilaç. Kafayı kaynadersm süüş. Onu dâdular^ iyerlâr. Açan onnar bitirdilâr parçalamaa koyunu, Savçu sordu bobasına: -Baka, necin san kestin en gözâl kara koyunu? -Sovhozun direktörü 6 dedi, ani sabaa gelârmiş redaktiyadan gazetanın redaktörü bizim küüyâ. O redaktör pek sevârmiş koyun kaurması. Bizim sa küüdâ bendân kaarâ 7 kimsey becerâmeer şindân sora yapmaa kaurma. Zımba Ristu sildi ellerini bir paçavraylan da dedi: -Savçu, isteersin mi üürenmââ, nasıl tanımaa kaç yaşında koyunu. Bunu var nasıl tanımaa, saade hayvanın dişlerindân. Bilecân da kimsey seni aldatmaycek. -İsteerim. Zımba Ristu aldı kafayı da baş parmaklarınnan açtı aazını. Açan Zımba çevirdi kafayı güneşâ da baktı onun aazına, ansızdan kaçırdı kafayı, sansın ellerinâ yılan sarıldı, da çirkin baardı: -A-a-a! Koyunun aazında insan dişleriydi, ön dişleri ufalanmıştılar kokadan. TRAKALI ÖKÜZ 8 Onaltı yaşında oldum çırak Şkembâ Vanka çorbacıda^. O zengin adam benim dayımdı. O sölârdi çok keret, ki almış beni terbelemââ 10 hem adam yapmaa. Hepsi bütün bu yalan laflarlan o suvardı 11 insannarın gözlerini, ki tutsun kendisinda taa bir parasız çırak. İşlârdim ban barabar çorbacının eski çıraannan Piç Kostiylân. Aalem danışardı ona Piç, yakida 12 Masalcı. Ona derdilâr piç, neyçin ani anası duudurtmuştu onu kızkana. Ama masalcı onun gibi küydâ başka yoktu. Ne kadar biz işlârdik, şaşardım bay Kostinin palaçorluuna 13. O giyerdi yazı-kışı bir yama-yama üstünâ dimi 14. Başında o taşıyardı ya bir yırtık saman paraliya 15 ya bir soyuk balaban kalpak 16. Derdilâr, ani Piç Kosti o donnarını 17 bütün afta taşıyarmış işâ, pazar günneri da giyârmiş onnarı önü aardma da gidârmiş horuya. Kışın, açan o giyârdi yaamurluunu, sanılardı diri korkuluk. Kosti batinin 18 vardı büük aylesi: dört uşak, ama karısı ne- çinsâ kaçmıştı ondan da evlenmişti aşırı küyâ 19. Kosti batinin bir iş hiç çıkmazdı aklısından -nasıl bakmaa uşaklarını. Çok keret vardı işittiym ondan: "Ölürsâm, nâbaceklar 20 Vani, Sofi, Nasti, Lençi..." Gelirdi Kosti bati sabaylen, danışardı çorbacıya: -Vanka bati, versânâ bir çarık bana. -Nâptın çanını ba zulüm 21?! -Kedi imiş. -Brâ, brâ... Sân beni kalik çıkaracan 22 ba! Piç Kosti da kahırlanmazdı. -Ey o kedi da e, sınaşmış 23 kuduracaa çarık imââ... -A gel ba, gel ba ursuz, na sana bir çarık, angı bacaana? Çorbacı, okunarak, verârdi Kosti batiyâ bir eski çarık. Adam da oturup ta erâ giyârdi onu. Lââzım sölemââ, ani Kosti bati gibi az şalver vardı. Şalverlii da onun fukaraalıktandı. Bir kerâ çorbacıyı aldılar aylaa romın askerinâ. 1 sınırdan 2 köpek yavrusu 3 büyük annesi 4 fırlatsın 5 Ne yapıyorsun be babacığım? 6 kalem 7 eski Yunanistan'da 8 türünün tek örneği olan hayvan

Çorbacıyka 1 deer Kosti batiyâ: -Erkenâ gel Kosti bati, doyur hayvannan hem taşı yakacak hayada. Kosti bati geler taa karannıktan. Girer benim odacııma: -Uyu, vakit taa erken... Kendi sa, girip çorbacının maazasma alardı bir dilim piynir, bir az turşu da gidârdi evâ doyurmaa uşaklarını. Brayıp imeyi, gelârdi geeri. Kaldırardı beni da çekedârdik işlemââ 2. Biraz işleyip sölerdi çorbacıykaya: -Sultana gelin! Nestâ 3, geldim sizâ da genâ geeri gittim. Baardım-baardım, siz sa uyanmeersımz. İstâmedim sizi kaldırmaa. Sora Kosti bati gelip benim yanıma, çalardı türkü: Erken kalkan kişi, Uurgidirişi... Bir cumaa günü, taman çorbacı geldiydi aylıktan, toplandılar onnar bir kaç kişi, geldi onun kaynatası hem berber, adıydı onun Kotoy Mitiku. Girişti bu traş etmââ hem kırkmaa kaynatayı. Boza içerlâr, laf ederlâr. Biz sa bu vakit ikimiz Kosti batiylân taman imââ verârdik hayvannara. Bakerız, bizi içeri çaarerlar. Çorbacı deer Kosti batiyâ: -A ol traş. Bân ödeycâm. Kayıl oldu o. Oturdu skemneyâ. Kotoy sabunnadı onun suradını. Girişti traş etmââ. Çorbacıylan kaynatası başladılar dakılmaa Kosti Batiyâ: -Traş et bıyıklarını. Ne lââzım onnar sana? Filcana girerlâr şarap içârkân. Şakadan-şakadan traş ettirttilâr berberâ çıraan bıyıklarını. Açan Kosti bati baktı aynaya, girişti aalamaa: -Kayıl oldun e. Kosti bati sa gücendi, nasıl bir küçük uşak. Bân seftâ 4 gördüydüm, nicâ acı yaşlan aalardı büük adam. Gagauz adamnan olur aalasınnar saade bir yakın hısımın ölüsündâ, başka kerâ sân gagauz görmeycân aalarkan. Kosti bati o kadaradan gücenik göründüydü bana, ani kendim emen aalamadıydım. Bıyıksız onun suradını fasıl açıktı, kuvetsizdi. Evâ gittiydi o karannık olduynan. -Utanenm insandan. Gitti da gelmedi bıyıkları büümeyincâ. Açan da geldi, düştü taa bir seremceyâ^. Çorbacı tüter onu maazada 6 bir çanak turşuylan. Bân işittim erken sabaalen ses da çıktım dışarı. Çorbacı düvârdi Kosti batiyi kamçıylan. -Hırsız! -Vanka aga, bân aldım saade çürüklerini! - Elleri kurusun! Çorbacı braamadı zavalıyı düşürmeyincâ erâ. Kosti bati geldi yanıma senik 7, esmer suratlı. Lafsız aldı kürââ da tutunduk onnan kürümââ damı. Bân isteydiydim bişeylân sevindirmââ onu. Bu üzerâ üülendân sora, açan Kosti bati haydadı taligayı üklü fışkıylan atmaa endââ 8, bân gittim kırçmaya 9 da aldım bir oka boza, iki da dilim pastırma. Avşam üstü, bitirdiynân işi, bân dedim: -Kosti bati, buyrun gelin benim odama. -Olur gidelim. Kosti bati yannattı başını, maana kayıl 10, da biz girdik benim odama, nerdâ sıcaktı, islââ kızdırardı camalı 11 kuru tezeklâr. İkimiz da çıkardık aar yaamurluklarımızı. Bân döktüm ona boza, kestim bir kaç dilim pastırma. O içti, da gözleri bir az dirildi. Ürektân istediydim sevindirmââ onu bu zoor günündâ. Bak bân bütün gün görârdim, ani adam kibirinâ idirâmer, ki düüldüydü kabaatsız. Da açan gördüm, ani o yımışeer yavaş-yavaş sıcaktan, benim da üreemâ oldu ilin 12. O içti okadan bir kaç yudum boza da nesâ düşündü kendi-kendisinâ. O zaman bân sordum, neyi çoktan hazırlanardım sormaa: -Kosti bati, annatsana bana bir masal. O sildi bıyıklarını kara, çatlak aucunnan cıba 13 bıyıklarını da dedi: -Annadayım ba... Ama o alatlamazdı 14. Çıkardı çaaşırların derin cebindân bir küçücük torbacık dolu tütün, orayı o sıkıştırmıştı bir kaç kıyma eski gazeta yapracıı. O başladı tütütmââ sigarasını da sora iki elinnân diydi üreenâ. Bân bilirdim ani o hasta barsaklarından. Kim kerâ işlerkân onun çekederdi acımaa içi. -Kosti bati, neyçin sân gitmersin dof tora? -Yok param, doftor para isteer. Masalcı bakardı bana gülümseyrâk, saade gözlerin dibindâ secilerdi bir saklı zeet 1^. Ama bu hastalık engel etmâzdi ona annatmaa türlü cümbüşlâr 16, fıkralar, masallar: "Nastradin hem boyarlar 17 ", "Popaz, canavar, gaarga hem börek". Hepsindân masallardan birini laftan-lafadan tüterim aklımda da o masal işidiler bana Kosti batinin sesinnân....estek-pestek, topal eşââ bir köstek, kim masalı sesleer 18 -bana aga, kim seslâmeer -annısına damga. Zaman-zamandaykana, başak samandaykana, bân sallangaçtaykana, dâdu delikannıykana. Bir vakit varmış bir vakit yokmuş, varmış bir adam hem bir karı. Varmış onnarın bi çocuu. Kan hastalanmış da ölmüş. Adam almış ikinci karı. Varmış 1 patronun karısı 2 başlardık çalışmya 3 her ne ise 4 ilk olarak, siftah 5 maceraya 6 bodrum 7 solgun 8 sürdü arabayı yüklü gübreyle atmaya hendeğe 9 meyhane 10 bahaneye razı 11 iyi ısıtırdı sobayı 12 benim de yüreğimde oldu hafifleme 13 kısa 14 acele etmezdi 15 eziyet 16 eğlenceli hikâyeler 17 zenginler, soylular 18 dinliyor

Çorbacıyka 1 deer Kosti batiyâ: -Erkenâ gel Kosti bati, doyur hayvannan hem taşı yakacak hayada. Kosti bati geler taa karamuktan. Girer benim odacııma: -Uyu, vakit taa erken... Kendi sa, girip çorbacının maazasına alardı bir dilim piynir, bir az turşu da gidârdi evâ doyurmaa uşaklarını. Brayıp imeyi, gelârdi geeri. Kaldırardı beni da çekedârdik işlemââ 2. Biraz işleyip sölerdi çorbacıykaya: -Sultana gelin! Nestâ 3, geldim sizâ da genâ geeri gittim. Baardım-baardım, siz sa uyanmeersınız. İstâmedim sizi kaldırmaa. Sora Kosti bati gelip benim yanıma, çalardı türkü: Erken kalkan kişi, Uurgidirişi... Bir cumaa günü, taman çorbacı geldiydi aylıktan, toplandılar onnar bir kaç kişi, geldi onun kaynatası hem berber, adıydı onun Kotoy Mitiku. Girişti bu traş etmââ hem kırkmaa kaynatayı. Boza içerlâr, laf ederlâr. Biz sa bu vakit ikimiz Kosti batiylân taman imââ verârdik hayvannara. Bakerız, bizi içeri çaarerlar. Çorbacı deer Kosti batiyâ: -A ol traş. Ban ödeycâm. Kayıl oldu o. Oturdu skemneyâ. Kotoy sabunnadı onun suradmı. Girişti traş etmââ. Çorbacıylan kaynatası başladılar dakılmaa Kosti Batiyâ: -Traş et bıyıklarını. Ne lââzım onnar sana? Filcana girerlâr şarap içârkân. Şakadan-şakadan traş ettirttilâr berberâ çıraan bıyıklarını. Açan Kosti bati baktı aynaya, girişti aalamaa: -Kayıl oldun e. Kosti bati sa gücendi, nasıl bir küçük uşak. Bân seftâ 4 gördüydüm, nicâ acı yaşlan aalardı büük adam. Gagauz adamnan olur aalasınnar saade bir yakın hısımın ölüsündâ, başka kerâ sân gagauz görmeycân aalarkan. Kosti bati o kadaradan gücenik göründüydü bana, ani kendim emen aalamadıydım. Bıyıksız onun suradını fasıl açıktı, kuvetsizdi. Evâ gittiydi o karannık olduynan. -Utanerım insandan. Gitti da gelmedi bıyıkları büümeyincâ. Açan da geldi, düştü taa bir seremceyâ^. Çorbacı tüter onu maazada 6 bir çanak turşuylan. Bân işittim erken sabaalen ses da çıktım dışarı. Çorbacı düvârdi Kosti batiyi kamçıylan. -Vanka aga, bân aldım saade çürüklerini! -Elleri kurusun! Çorbacı braamadı zavalıyı düşürmeyincâ erâ. Kosti bati geldi yanıma senik 7, esmer suratlı. Laf sız aldı kürââ da tutunduk onnan kürümââ damı. Bân isteydiydim bişeylân sevindirmââ onu. Bu üzerâ üülendân sora, açan Kosti bati haydadı taligayı üklü fışkıylan atmaa endââ 8, bân gittim kırçmaya 9 da aldım bir oka boza, iki da dilim pastırma. Avşam üstü, bitirdiynân işi, bân dedim: -Kosti bati, buyrun gelin benim odama. -Olur gidelim. Kosti bati yannattı başını, maana kayıl 10, da biz girdik benim odama, nerdâ sıcaktı, islââ kızdırardı camalı 11 kuru tezeklâr. İkimiz da çıkardık aar yaamurluklanmızı. Bân döktüm ona boza, kestim bir kaç dilim pastırma. O içti, da gözleri bir az dirildi. Ürektân istediydim sevindirmââ onu bu zoor günündâ. Bak bân bütün gün görârdim, ani adam kibirinâ idirâmer, ki düüldüydü kabaatsız. Da açan gördüm, ani o yımışeer yavaş-yavaş sıcaktan, benim da üreemâ oldu ilin 12. O içti okadan bir kaç yudum boza da nesâ düşündü kendi-kendisinâ. O zaman bân sordum, neyi çoktan hazırlanardım sormaa: -Kosti bati, annatsana bana bir masal. O sildi bıyıklarını kara, çatlak aucunnan cıba 13 bıyıklarını da dedi: - Annadayım ba... Ama o alatlamazdı 14. Çıkardı çaaşırlarm derin cebindân bir küçücük torbacık dolu tütün, orayı o sıkıştırmıştı bir kaç kıyma eski gazeta yapracıı. O başladı tütütmââ sigarasını da sora iki elinnân diydi üreenâ. Bân bilirdim ani o hasta barsaklarından. Kim kerâ işlerkân onun çekederdi acımaa içi. -Kosti bati, neyçin sân gitmersin doftora? -Yok param, doftor para isteer. Masalcı bakardı bana gülümseyrâk, saade gözlerin dibindâ secilerdi bir saklı zeet 15. Ama bu hastalık engel etmâzdi ona annatmaa türlü cümbüşlâr 16, fıkralar, masallar: "Nastradin hem boyarlar 17 ", "Popaz, canavar, gaarga hem börek". Hepsindân masallardan birini laftan-lafadan tüterim aklımda da o masal işidiler bana Kosti batinin sesinnân....estek-pestek, topal eşââ bir köstek, kim masalı sesleer 18 -bana aga, kim seslâmeer -annısına damga. Zaman-zamandaykana, başak samandaykana, bân sallangaçtaykana, dâdu delikannıykana. Bir vakit varmış bir vakit yokmuş, varmış bir adam hem bir karı. Varmış onnarın bi çocuu. Karı hastalanmış da ölmüş. Adam almış ikinci kan. Varmış 1 patronun karısı 2 başlardık çalışmya 3 her ne ise 4 ilk olarak, siftah 5 maceraya 6 bodrum 7 solgun 8 sürdü arabayı yüklü gübreyle atmaya hendeğe 9 meyhane 10 bahaneye razı 11 iyi ısıtırdı sobayı 12 benim de yüreğimde oldu hafifleme 13 kısa 14 acele etmezdi 15 eziyet 16 eğlenceli hikâyeler 17 zenginler, soylular 18 dinliyor

o karının üç kızı, nazlıymış o kızlar, bişey onnara buyuramarmışlar. O adamın çocuuna karının canı acımazmış. Bişeyâ saymazmış onu. Çocucaa karı yollarmış otlatmaa Trakalı öküzü. Yaparmış çocaa tezektân çörek. Açan çocuk otladarmış öküzü, oturup aalarmış. Bir kerâ öküz sormuş: -Necin aaleersın çocuk? Çocuk cuvap etmiş: -Yok benim mamurn 1, öldü, bobam aldı bir başka karı, o saade kendi kızlarını baker. Tâ gör ne bana koyerlâr imââ. Öküz demiş: -Çek sol buynuzumu. Çocuk çeker öküzün sol buynuzunu, çıker ordan bir sofra: kurma, kaurma, süüş tauk 2, biyaz ekmek hem taa ne canın isteer -dünnââyın imekleri. Sora öküz deer: -îdiynân sora topla, koy buynuzu erinâ. Bundan sora çocuk gider evâ şen-şen. Kan düşüner: "Ne ölâ bu çocuk şen?" Aler da yolleer büük kızını, gözletsin nâber 3 çocuk. Kaynader kızma bir süüş tauk, koyer bir somun biyaz ekmek, bir da oka biyaz şarap. Kız gider çocuun ardından, ölâ seçilmedik. İyeriyer islââ, yatıp ta uyuyer gölgâ altında. Geldiynân evâ, kız söleer anasına: -Bişey yok orda, otlader öküzü. Ertesi günü karı yolleer ikinci kızını. Bu da kakusu 4 gibi, imiş-içmiş, uyumuş, geldiynân evâ, demiş anasına: -Bişey görmedim, bişey imedi o. Sindi kan yolleer küçüünü. Koyer ona imââiçmââ. O küçük kızı şalvermiş, ne iyer, siireder hepsini: naşı çocuk öküzün yayma yaklaşmış; nasıl buynuzu çıkarmış, naşı imiş, naşı buynuzu koymuş erinâ. İşittiynân bunu karı yaper kendini hasta. -Ne isteersin? -sormuş adam. -Bişey istâmeerim, sade Trakalı öküzün yaansından 5 dadeyım. Sindi ne yapsın adam, deer: -Sabaa kesecâm öküzü. Çocuk işider da gidip söleer öküzâ, ani isteerlâr kesmââ onu. Öküz cuvap etmiş: -Korkma onnar beni kesâmeyceklâr. Açan koolayceklar tutmaa, sân geliver yanıma. Ban iliştirecâm buynuzuma seni, atlaycez tokattan 6 da uçacez-gidecez... Osoy 7 da yaperlar. Hepsi toplanerlar tutmaa öküzü. Başlamışlar adamnar koolamaa hayvanı. Öküz hızlanıp kapmış çocuu da atlamış tokatlar üstündân da kaçmışlar. Sansın 8 uçmuşlar-gitmişlâr. Giderlâr iki-üç gün. Öküz söleer çocaa: -Bak hazır ol, gelecek bir büük biyaz öküz. Korkma ban onu enseycâm 9. Sora ölâ da oler. Sabaa oler, geler biaz öküz, tozadarak, atarmış bütün toprak üstünâ. Çıker Trakalı öküz. Düüşerlâr. Trakalı öküz urup onu, battırer gırtlaadan erâ. Dinnenerlâr bir gecâ. Öküz genâ deer: -Gelecek bir sarı öküz, çok zeetleycek beni 10, ama enseyâmeycek, ban onu enseycâm. Ölâ da olar. Güreşerlâr ne kadar buuşerlar. Sarı öküz battırer Trakalı öküzü dizâdân, ama Trakalı öküz kalkıp enseer Sarı öküzü, öldürer onu. Gecelerlâr çocuk Trakalı öküzlân da o avşam Trakalı öküz genâ laf eder: -Sindi gelecek bir küçücük Kara öküz. O beni enseycâk. Açan çekedecâm düüşmââ da o beni yıkacek, etiştir çekmââ buynuzumu. Sabaa oler. Bakerlar -geler bir küçücük Kara öküzçük, ama bütün toz tozader. Çekederlâr bunnar düüşmââ. O Kara öküzçük battırer Trakalı öküzü dizâdân, sora gırtlaadan. Çocuk çeker buynuzu da gider ordan. Kara öküz ensemiş Trakalıyı. Çocuk sa gider-gider, etişer bir çayıra. Aalamışaalamış, açer buynuzu. Açtıynan taa dolmuş çayır mallan: beegir, koyun, inek, dana. Sindi isteer toplamaa malı -toplayamer. Geler bir büük yılan sorer: -Neaalersm? Çocuk demiş: -Toplayamerımbumalı. Yılan sallamış kafasını da demiş: -Yardım edecâm toplamaa, ama en sevgili günündâ yudacam seni. Şu yılan toplamaa yardım eder buynuza malı. Çocuk gider-gider bir gün, iki gün, üçüncü günâ görer bir şafk 11 uzakta. Hep savaşmış etişmââ o şafka. Üçüncü günü auşamnen etişmiş. Ürer pençereyâ. Taman da o insannar çıkararmışlar kurma. Yaşarmışlar o evdâ bir dâduylan babu 12 hem varmış bir kızları. Laf edârmişlâr: "Gelsâ bizâ bir musaafir, var ne koymaa". Taman da bu vakit ürer çocuk pençereyâ. Sorarlar: -Kimsin? Çocuk cuvap eder: -Yolcuyum, kabledin içeri, annadacam necin geldim. Çıırerlar çocuu içeri, oturderlar sofraya. İyer çocuk. Girişerlâr sormaa: neredân geler? Nereyi gider? O annader ne geçirmiş. Demişlâr: "Kal bırda, tâ bizim var kızımız, beenirsâniz biri-birinizi, ol bizâ güvâ". Çocuk kalmış. Bir kaç gün görer kızı, beener. Annaşerlar kaç vakıttan sora düün olacek. Annaşmaktan sora bir sabaylen çocuk açar buynuzu -doler herersi 13 mal. Yaklaşer düün pa- 1 annem 2 kıvırma, kavurma, söğüş tavuk 3 ne yapıyor 4 ablası 5 yahnisinden, yemeğinden 6 dış kapıdan 7 öyle 8 sanki 9 yeneceğim 10 eziyet verecek bana İlişik 12 ihtiyar kocayla karı 13 her yer

zarı. Hazırleerlar imekleri. Keserlâr koyun, dana. Sindi gelerlâr gelinnân-güvâ stevnoz olmaktan 1. Çocuk sa biler, ani en sevgli gündâ gelecek o yılan imââ onu. Geçârlâr gelinnen güvâ karşıya. Bir bakarlar yılan gelmiş kapuya, dikmiş kafasını. Açan çocuk görmüş yılanı, o saat çıırmış saadıçları da üüretmiş, ne yapsınnar. Saadıçlar tez kazerlar kuyu, yakerlar içindâ bir büük ateş, örterlâr asırlan. Yanına koyerlar sofrayı imeklerlân. İlkin tekliv ederlâr yılanı. Yılan savaşer oturmaa da düşer kuyu içinâ. Gelinnân güvâ kurtulerlar. Yılan sa patleer, püflamış bütün. Çocuk kısmetli yaşamış kansmnan, olmuş onnarın çok uşakları, ama bir zaman da unutmazmış dostunu Trakalı öküzü... * * * Piç Kosti bati ansızın öldü. Çorbacı yollamıştı onu kışın un üütmââ dermenâ. O da pek korkarmış çaldırtmasın çuvalları unnan da, sarınıp hep o korkuluk yaamurluuna, yater taligada. Sabaalen onu bulerlar ölü. Onu getirerlâr evâ taligada. Haber geldi ileri. Ban çıktım karşılamaa. Görüncâ taligayı uzaktan, benim indi yaşlar üzümâ. O sansın küçücük uşak uyumuştu kısıp bacaklarını, koyup ellerini dizlerin arasını. Gözleri yumulu. Bıyıklarında kalmıştı bir saman parçası. Sansın dii omuzuna - kalkıverecek da deycek: "Ölürsâm, kim bakacek Vaniyi, Sofiyi, Nastiyi, Lençiyi". Bundan sora bân gittim çorbacıdan. Bişey sölâmedim, saade bir erken sabaa bân aldım çıkımı da gittim kasabaya. İki yıl işledim hamal, yapı işçisi. Açan İspanyada ceketti sivil cengi 2, bân gittim orayı da respublikannarlan bilâ 3 girdim düüşâ. O yılın mardın bitki günnerindâ Gvadalaharada, bir düüştân sora bân hem bir genç respulikanets 4 kaybettik bizimkilerini da saklanarak yarım gün gezdik bayırlıkta, nerdâ büverdi yaban limon aacı. Avşama dooru çıktık bir evin yanına işlenmiş biaz taştan. İki katlı ev sarılıydı duvarlan dozdolayanmdan 5, gözâl resimni tokatlar açıktılar. Bu ev içindâ olmalı vardı bişey-bişey imek tarafından. Biz yorgunduk, kafadarımın yaralanmıştı kurşumnan omuzu hem biz aaçtık da başladıydık kesilmââ. Bir kaç iyşi 6 limondan taa çok kaynardı kursaam. İlkin biz saklandık bir büük taşın aardında. Bırdan siyrettik ortalu. Kimseycik görünmazdi. Yorgunnuk hem aaçlık körlettiydi bizim kuşkuluumuzu 7. Biz kopuştuk ev içinâ girmââ. Ama burada çıkmadı kısmetimiz. Ansızından limon başçesindân çıktılar edi-sekiz tüfeklârlân hem kaskalarlan 8 da çekettilâr ateş etmaâ. Biz o saat tanıdık falangistleri 9. Onnar tazılar gibi, takıştılar aardımıza. Eriflâr kaçarkan da ateş ederdilâr. Bizi zo- ordu keezlemââ 10, necin ki onnar bulunardılar aşaada, biz sa yamacın orta erindâ. Kurşumnar urdular tokada da taftalar deliklendi, sansın kurtlar imiştilâr aacı. Biz kafadarlan yattık erâ. Kurşumnar düvârdilâr toka ta, duvara, çimçirik çakarak 11. Taş parçalan serpârdi taa bizim üzlerimizâ. Toplayıp küvetlerimizi, biz ne kaçabilirsâk hızlandık da girdik aul içinâ. Kapadık tokatları sürdük iki büük sürmâ. Ev boştu. Merdvendân biz girdik tavana. Kaldırıp tavan tozunu, yattık neredâ kırıktı iki keremet 12 da o aralıktan baktık aşaa. Bırdan bizâ görünerdi bizâ bütün dolay. Karşıda limon aaçlan şılardılar 13 san-eşil boyaylan. Aaçların tepelerinâ etişârdi kauşan günün kıyın şılaa 1^. Sol tarafından bir kilometra kadar uzakta görünerdi bir büük plantatiya zihtin aaçlan 15. Onnann koyu-eşil yapraklan bu avşam vakıdmda benzerdilâr bir eşil kilimâ. Bu zihtin aaçlan verârdilâr bana necin sa umut, ama limon fidannan çıkarırdılar içimdân kin, olmalı onuştan 16, ki ordan çıktıydılar falangistlâr. Duşmannann figuralan 17 kimikerâ peydalanardılar taş aulun boyunda. Belliydi, ani onnar bizi sarerlar. Açan avşamkı günün şafkındayalabıdılar 18 sungular, genç dostum benim koydu anmsını sol kolunun dirseenâ da omuzları onun sarstı aalamaktan. Bân saade sindi gördüm, ani o çocucak bir onaltı yaşında. Giimni eski asker rubasına 19 o benzerdi da askerâ, ama nicâ f igurası hem zabun 20 kürekli arkası islââ gösterârdilâr, ki o taa uşak. Bakarak ona, bân duydum, ani bân da tırmalamıştım saa aucumu, annadım ani bu iş oldu, açan biz düştük erâ kurşumnar altında. Yaraya girmişti toz da sindi yakardı. Bân savaştım ayıtlamaa oradan kiri, ama görünmâzdi islââ da bân kaldırdım kolumu şafka. Üfledim bir kaç kerâ, taman açan zihtin aaçların yanında patladı bombalar, sora ateş etti pulemet 21. Bân çektim kendimi taa yakın delââ da göz kulak oldum. Bu takım bân ister-istemâz islââ görârdim, ne oler aulda. Bân inanmadım gözlerimi açan... açan ansızdan gördüm, ani aulda peydalanmış bir büük trakalı öküz. Gök benizindâ hayvan kaldırdı aar başını da islââ belli oldu onun büük geniş koyulu buynuzları. Birdân da ortalık sis oldu da işidildi trakanm traklaması. Canım dalgalandı, da bân iliştim dostumun omuzuna. Çocuk kaldırdı başını, gördü trakalı öküzü da baktı-baktı ona. Bân sa, ansızdan, nicâ öbür dünnââdân işittim Masalcının sesini: -Korkma, onnar beni kesemeyceklâr. Açan koolaycaklar tutmaa, geliver yanıma. Bân iliştirecâm seni buynuzuma, atlaycez tokattan da uçacezgidecez.