Üsküdar ve Türkmenler

Benzer belgeler
Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BÖLÜM 1 OSMANLI SARAYLARI. 1. Dersin Amacı ve Önemi Kaynaklar-Tetkikler... 2

SULTANİYE (KARAPINAR) II. SELİM KÜLLİYESİ VAKFI NIN KURULUŞU, GÖREVLİLERİ VE GELİRLERİ

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

Bin Yıllık Vakıf Medeniyeti ve Vakıfların Eğitimdeki Yeri Sempozyumu

Ilgın Sahip Ata Vakıf Hamamı. Lala Mustafa Paşa Külliyesi ve Cami. Ilgın Kaplıcaları. Buhar Banyosu

BOSNA-HERSEK TEKİ KÜLTÜR, BİLİM VE EĞİTİM ÜZERİNDEKİ OSMANLI ETKİSİ: MEVCUT DURUM

Mahmûd Paşa Kütüphanesinin Yeniden Açılışı *

Sonuç. Beylikler dönemi, Anadolu'da Türk kültür ve medeniyetinin gelişmesi

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ

Ermenek Mevlevihanesi/ Karamanoğlu Halil Bey Tekkesi

İktisat Tarihi I Ekim II. Hafta

OSMANLI MEDRESELERİ. Tapu ve evkaf kayıtlarına göre orta ve yüksek öğretim yapan medrese sayısı binden fazlaydı.

Yrd. Doç. Dr. Sezai SEVİM YAYIN LİSTESİ

GEÇMİŞTEKİ İZLERİYLE KAYSERİ

Ali Efdal Özkul KIBRIS'IN SOSYO-EKONOMİK TARİHİ ( ) *dipnot

Kuruluş Dönemi Osmanlı Kültür ve Uygarlığı Flash Anlatım Perşembe, 12 Kasım :53 - Son Güncelleme Çarşamba, 25 Kasım :14

TERSÂNE-İ ÂMİRE NİN TARİHÇESİ, İDARİ YAPISI ve PERSONELİ

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

KARAMAN ERMENEK BALKUSAN KÖYÜ

HALFETİ İLÇEMİZ. Halfeti

ADI SOYADI: SINIFI: NUMARASI: PUANI:

KIBRIS VAKIFLARINI ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME PROJESİ

İstanbul un 100 Hamamı

KURTALAN İLÇESİ. Siirt deki Kültür Varlıkları

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülhamid El Abri Hazretleri

İktisat Tarihi I

Yeni Büyükşehir Yasası ve Arazi Yönetimi

Edirne Köprüleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Osmanlı nın ilk hastanesi:

İktisat Tarihi I Ekim

FATİH SULTAN MEHMET İN Sarayları

5. ÜNİTE: EKONOMİ VE SOSYAL HAYAT

Doç. Dr. Mustafa Alkan

SELANİK KALE SURLARININ YIKILMASI

İstanbul u İstanbul un Öğrencileri Keşfediyor.

TÜRKİYE PEYZAJI (FAKÜLTE)

TARİH BOYUNCA ANADOLU

III. MİLLETLER ARASI TÜRKOLOJİ KONGRESİ Y A Z M A ESERLERDE SERGİSİ. 24 Eylül - 5 Ekim 1979 SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ.

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

Adı Soyadı: Ertan GÖKMEN Doğum Tarihi: 1967 Öğrenim Durumu: Doktora Öğrenim Gördüğü Kurumlar: Öğrenim Durumu Bölüm/Program Üniversite Yıl

Bu durum, aşağıdakilerden hangisin gösteren bir kanıt olabilir?

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

EĞİTİM- ÖĞRETİM YILI NUH MEHMET YAMANER ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ 10.SINIF OSMANLI TARİHİ I. DÖNEM I. YAZILI SORULARI A GURUBU

1-MERKEZ TEŞKİLATI. A- Hükümdar B- Saray

DURAKLAMA DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

Betül İpşirli Argıt, Rabia Gülnûş Emetullah Sultan: , İstanbul: Kitap Yayınevi, 2014, , 286 s. Said Nohut *

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

YÜKSELME DEVRİ. KPSS YE HAZIRLIK ARİF ÖZBEYLİ Youtube Kanalı: tariheglencesi

SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS

CAMİ MİMARİSİ EMEVİLER EMEVİLER DEVRİ EMEVİLER DEVRİ EMEVİLER DEVRİ ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ OSMANLI MİMARLIĞI

42 I MİMARİ I HAMAMLAR. Hamamlar. Yazı ve Fotoğraf: İsmail Büyükseçgin /

İstanbul-Aksaray daki meydanı süsleyen, eklektik üslubun PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMİİ İBADETE AÇILDI. restorasy n

Vakıf Kültür Varlıklarının Restorasyonu

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ

YENİ ŞEHİR ARNAVUTKÖY / 2. İSTANBUL. Daha İyi Bir Gelecek İçin Bugün`den Harekete Geçin

TUR 1 - ĠSTANBUL KLASĠKLERĠ

ÇEVRE İNCELEMESİ ESKİŞEHİR-TEPEBAŞI MUALLA ZEYREK İLKOKULU ÇEVRE İNCELEMESİ. HAZIRLAYAN: Cem ÖNER

SÜLEYMANİYE YENİLEME ALANI, 2. BÖLGE, 562 ADA, 11 PARSEL RESTİTÜSYON AÇIKLAMA RAPORU

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

AHMET ARSLAN OSMANLI DEVLETİ NİN PADİŞAHLARI ALBÜMÜ

Şeyhülislam Yahya Efendi nin torunu olan Ayşe Hubbi Hatun

Mimar Sinan'ın Eserleri

YAYLALARDAKİ ARAZİ KULLANIM DEĞİŞİMİNİN CBS İLE İZLENMESİ: TRABZON ÖRNEĞİ. Yrd. Doç. Dr. Mustafa ATASOY

İktisat Tarihi I

ELBİSTAN ALAUDDEVLE BEY CAMİİ (CAMİİ KEBİR, ULU CAMİ)

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

RESTORASYON ÇALIŞMALARI

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

ÖZGEÇMİŞ KİMLİK BİLGİLERİ

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

MÜTEFERRİKA. MUTAFARRİKA, Osmanlı d e v l e t i t e ş k i l â t ı n d a ve sar a y ı n d a bir türlü h i z m e t s ı n ı f ı t i a ( müteferrika

MİMAR SİNAN. Hazırlayan : Doç. Dr. Yavuz Unat. Mimar Sinan

II. Beyazid Camii - Külliyesi ve Sağlık Müzesi. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Sakarya ili kültür ve turizm bakımından önemli bir potansiyele ve çeşitliliğe sahiptir. İlde Taraklı Evleri gibi

ESKİ GÜMÜŞHANE (SÜLEYMANİYE MAHALLESİ) VE PANAYIR ALANI

OSMANLI DEVLETI NDE TAŞRA VE EYALET YÖNETIMI

Eğitim. Resul KESENCELİ EĞİTİMDE

ALUCRA DELLÜ KÖYÜ CAMİSİ VE KOYUN BABA HAZRETLERİ ZİYARETİ

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi Y. Lisans Sanat Tarihi Ege Üniversitesi 1998

Yer Esnaf/Dükkan İsim Nefer Aded Arşiv İsmi

2- Anadolu Selçuklu Devleti nin kurulmasından önce Anadolu nun sosyo ekonomik yapısı hakkında bilgi veriniz.

Beylikler,14.yy. başı BEYLİKLER DÖNEMİ

2. İstanbul Boğazı 31 kilometre uzunluğundadır. 3. İstanbul Boğazı Asya ve Avrupa yı birbirinden ayırır. 4. İstanbul Boğazını turistler çok severler.

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI. (Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü)

ŞANLIURFA YI GEZELİM

GERÇEK KİŞİLER İÇİN SU ÜRÜNLERİ RUHSAT TEZKERESİ DÜZENLENMESİ İLÇE MÜDÜRLÜKLERİMİZ TARAFINDAN YAPILMAKTADIR

BALIKESİR KAZASI ( )

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

XVII. YÜZYILIN ORTALARINDA AYINTAB (GAZİANTEP)

Başkale nin Tarihçesi: Başkale Coğrafyası:

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Osmanlı Mimarisi ARCH 594 bahar

s12 s14 s16 s18 s20 s26 s28 s36 s38

Transkript:

Üsküdar ve Türkmenler İlhan Şahin İstanbul Üniversitesi (E) İstanbul un 1453 te Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonraki süreç içinde İstanbul ve bilâd-i selâse nin yerleşmiş resmî bir tabir olarak kullanılmaya başladığı dikkati çeker. Bu tabir içinde yer alan ve Osmanlı döneminde Âsitane, Dersaadet, Der-aliyye ve Dârülhilafe gibi adlarla da anılan İstanbul, coğrafî bakımdan tarihî bir yarımada olan sur içini kapsar. İstanbul un merkezi olan sur içi bölgesi, belgelerde nefs-i İstanbul terkibiyle de ifade edilir. Nefs-i İstanbul dışında kalan sur dışı yerler ise İstanbul ile kullanıldığında Bilâd-i Selâse adıyla anılır. Üç belde anlamına gelen bu tabir, Eyüp, Galata ve Üsküdar kadılıklarını ifade eder 1. Bilâd-i selâse tabiri, esasında mevleviyet derecesindeki üç kadılığa işaret eder. Osmanlı ilmiye teşkilatında mevleviyet, yüksek dereceli kadılıklar için kullanılmaktaydı. Bu bakımdan söz konusu üç kadılığa ilmiye zümresine mensup ve belirli kazâ tecrübesine sahip yüksek seviyeli kimseler tayin edilirdi. Bu kadılar, İstanbul un asayişi, sosyal ve ekonomik 1 Bilâd-i selâse tabiri tek başına kullanıldığında bazen birbirine çok yakın üç büyük şehir olan İstanbul, Edirne ve Bursa kadılıklarını ifade eder (Bk. Mehmet İpşirli, Bilâd-i Selâse, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi [DİA], VI, 151-152). 277

OSMANLI STANBULU IV düzeni ile ilgili konularda İstanbul kadısı ve sadrazam ile sıkı bir işbirliği halinde olurlardı. Bilâd-i Selâse kadılıkları arasında zamanla kadılığa bağlı köylerin padişah hassına dahil olmasıyla Haslar veya Havâss-ı Refîa kazaları adlarıyla da bilinen Eyüp, surların kuzeybatı yönü merkez olmak üzere sınırları giderek genişleyen bir coğrafî alanı içine almaktaydı. Galata, Haliç in kuzeyinde bugünkü Beyoğlu, Beşiktaş, Sarıyer ilçelerini ve Boğaz ın Karadeniz sahiline kadar olan kesimini kapsamaktaydı. Üsküdar kadılığı, Boğaz ın Anadolu yakasını içine almaktaydı. Bu kadılığın sınırı, Boğaz ın Anadolu sahil kesimi ile bugünkü Beykoz, Kadıköy, Kartal, Tuzla ve Gebze ye kadar uzanmaktaydı. Bu üç kadılıktan Eyüp Müslüman halkın; Galata ise Gayrimüslim halkın yoğun olarak bulunduğu bir bölgeydi. Üsküdar ın XIV. yüzyılın başlarında Orhan Gazi döneminde sahilde yer alan Hereke, Pendik ve Kartal ile birlikte Osmanlılar ın gözetimi ve hatta kontrolü altına girdiği tahmin edilmektedir. Yıldırım Bayezid döneminde Bizans İmparatoru Manuel in İstanbul da oturan Müslümanların davalarına bakmak üzere Üsküdar da bir kadı görevlendirilmesini ve dinî tesisleriyle beraber bir Türk mahallesi kurulmasını kabul etmesi, bu gözetim ve kontrolün bir göstergesi olmalıdır. Ancak Üsküdar ın bir yerleşim yeri olma özelliğini, 1453 te İstanbul un fethinden sonra kazanmaya başladığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Üsküdar merkezinde gerçekleşen ilk Türk yerleşmesinin, sahilden ziyade yamaçlara doğru olduğu dikkati çeker. Fatih döneminde kısa bir süre veziriazamlık makamında bulunan Rum Mehmed Paşa tarafından 1469-1471/72 yılları arasında inşası tamamlanan ve kendi adıyla bilinen caminin, Boğazı gören bir tepe üzerinde yer alması, bu hususun bir göstergesi olmalıdır. Caminin çevresindeki duvar kalıntılarının medrese, hamam ve imarete ait olması, buranın esasında bir külliye olarak inşa edildiğini göstermektedir. Üsküdar ın kısa bir zaman sürecinde hem Osmanlı ordusunun, hem resmî görevlilerin hem de sivil halkın İstanbul dan Anadolu tarafına gidişlerinde ilk konaklama; Anadolu dan İstanbul a gelişlerinde son konaklama yeri özelliğini göstermesi ve bu bağlamda 278

ÜSKÜDAR VE TÜRKMENLER özellikle XVI. yüzyıldan itibaren İstanbul için önemli bir pazar yeri haline gelmesi, nüfusunun hızla artmasını ve Üsküdar ın fizikî görünümü ile sembolleşen vakıflara dayalı dinî, sosyal ve ticarî tesislerin yapılmasını sağlamıştır. Bu tesislerden biri, Kanunî Sultan Süleyman ın Hürrem Sultan dan dünyaya gelen ve babası tarafından çok sevilen Mihrümah Sultan (ölümü: 985/1578) adına yaptırılan külliyedir. 1540-1547 yılları arasında Mimar Sinan tarafından inşa edilen külliyenin başta cami olmak üzere medrese, sıbyan mektebi, imaret, tabhane (dinlenme yeri), han ve çeşme gibi tesisler oluşturmaktaydı. Bu külliyenin asıl çekirdeğini cami teşkil etmekteydi 2. Üsküdar ın fizikî görünümü ile sembolleşen bir diğer külliye, Sultan II. Selim in hanımı ve II. Selim den sonra Osmanlı tahtına geçecek olan III. Murad (1574-1595) ın validesi Nurbânû Sultan (vefatı: 991/1583) tarafından 1570-1579 yılları arasında Mimar Sinan a yaptırılan cami ve külliyedir.... Hâliyâ ferzend-i ercümend oğlum Murad tavvelallahu te âlâ ömrehunun vâlidesi seyyiddetü l-muhadderât iklîletü l-muhassenât tâcü l-ûlâ ve s-sa âdet dâmet ismetuhâ... ifadesi örneğinde olduğu gibi 3, cami ve külliyenin inşası ile ilgili kayıtlarda, Nurbânû Sultan ın ismi ve II. Selim in hanımı olduğuna dair ifadelerin kullanılmadığı ve Murad ın validesi ifadesinin kullanıldığı dikkati çekmektedir. Bu kayıtlarda Nurbânû Sultan ın adının ve II. Selim in hanımı olduğunun yazılmaması, Osmanlıların saltanat âdâbından ve aile geleneğinden ileri gelmelidir. Burada geçen ferzend-i ercümend (faziletli oğlum) in ise resmî yazışmalarda Osmanlı sultanlarının oğulları için kullanılan genel bir ifade olduğunun altı çizilmelidir. Nurbânû Sultan cami ve külliyesinin Üsküdar da inşa edildiği yerin adı kayıtlarda Yeni Mahalle olarak geçer 4. Mahallenin bu adla bilinmesi, Osmanlı döneminde iskâna yeni açılan mahallelerden biri olduğunun işareti olmalıdır. Cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, dârülhadis, dârülkurrâ, imaret, dârüşşifa ve hamamdan oluşan 2 Üsküdar daki Mihrümah Sultan Külliyesi ile ilgili genel olarak bk. İsmail Orman, Mihrimah Sultan Külliyesi, DİA, XXX, 40-42. 3 Bk. Ek III. 4 Hâliyâ ferzend-i ercümend oğlum Murad tavvelallahu te âlâ ömrehunun vâlidesi... Üsküdar da Yeni Mahalle binâ olunan câmi inin (bk. Ek III). 279

OSMANLI STANBULU IV külliyenin çekirdeğini cami teşkil etmekteydi. Bu bakımdan külliyenin inşasında ihtiyaç duyulan malzemelerin temin edilmesiyle ilgili arşiv kayıtlarında daha çok caminin adı geçmektedir. O dönemde bu gibi tesislerin inşasında ihtiyaç duyulan malzemelerin başında şüphesiz muhtelif türden taşlar ile tahta veya kereste gelmekteydi. Bu malzemelerin temini ve taşınması hususunda ulaşımdaki güçlüklerden dolayı yakın yerlerdeki taş ocakları ve ormanlık alanlar tercih edilirdi. Nitekim Nurbânû Sultan adına Üsküdar da inşa edilen külliye için ihtiyaç duyulan bazı malzemelerin İzmit (İznikmit), Sapanca ve Gelibolu gibi bölgelerden temin edildiği dikkati çekmektedir. Bu bağlamda cami için ihtiyaç duyulan kaygan taşın 5 bir kısmı İzmit bölgesinde temin edilmiştir. 500 zirâ 6 ölçeğinde istenen taşın, taşınmasındaki ve yüklenmesindeki güçlüklerden dolayı yerinde kesilerek en yakın limana getirilmesi, orada at gemisine 7 yüklenmesi ve inşaat mahalline gönderilmesi 8, büyük bloklar halinde taş ocağından çıkarıldığını göstermektedir. İzmit yöresinden temin edilen bu taşa ilaveten aynı ölçek ve türden taşın Gelibolu yöresindeki ocaklardan da sağlandığı tespit edilmektedir 9. Külliyenin inşası esnasında ihtiyaç duyulan tahta veya kereste ise Sapanca ve İzmit bölgesinden temin edilmiş ve gemilerle inşaat mahalline taşınmıştır 10. 5 Kayağan taş da denilen kaygan taşı, ince taneli toprağın metamorfik değişiminden meydana gelen, hafif, yumuşak ve koyu mavimsi-siyah renkli, şistik yapılı, yaprak yaprak ayrılabilen ve doğadan 8-9 cm kalınlığında bloklar halinde elde edilen bir taş türüdür. Ayrılabilme özelliği nedeniyle ince levhalar haline getirilip çatıların örtülmesi, döşeme kaplama, kaldırım taşı ve mermeri parlatmak amacıyla da kullanılır (Neslihan Sönmez, Osmanlı Mimarlığında Yapı ve Malzeme Terminolojisi Üzerine Bir Deneme, Aslanapa Armağanı, yay. S. Mülayim - Z. Sönmez - Ara Altun, İstanbul 1996, s. 208). 6 Orta parmağın ucundan dirseğe kadar olan mesafeyi belirten uzunluk ölçüsü (1 zirâ =75,8 cm). 7 Hayvanların düşmemesi için baş ve kıç taraflarında çıtalı rampaları olan ve nakliyede kullanılan at gemileri ile ağır tonajlı taşlar da nakledilmekteydi. Ayrıca taş taşımak için taş gemisi denen gemiler de vardı (İdris Bostan, Osmanlı Bahriye Teşkilâtı: XVII. Yüzyılda Tersâne-i Âmire, Ankara 1992, s. 91). 8 Bk. EK I. 9 Bk. EK II. 10 Bk. EK III. 280

ÜSKÜDAR VE TÜRKMENLER II. Selim in hanımı Nurbânû Sultan, oğlu Murad ın (III) tahta geçmesiyle (1574) birlikte valide sultan olarak anılmaya başlandı ve onun döneminde valide sultanlık önemli bir kurum haline gelmeye başladı 11. III. Murad a izafeten hayatta olduğu yıllara ait belgelerde vâlidetim, vâlidetim sultan dâmet ismetuhâ, vâlidem zîdet ismetuhâ, vâlidem sultan edâmallahu te âlâ ismetuhâ şeklinde zikredilmeye başlandı 12. Daha sonra III. Ahmed in anası Gülnuş Emetullah Sultan ın (vefatı: 1715) Üsküdar da yeni bir külliye inşa ettirmesi 13 üzerine iki valide sultanın ismini birbirinden tefrik etmek için yazılı kaynaklarda ve halk ağzındaki söyleyişlerde Nurbânû Sultan ın adı sık sık Atik Valide Sultan; külliyesi de Atik Valide veya Valide-i Atik adıyla anılmaya başlandı. Gülnuş Emetullah Valide Sultan a ve külliyesine ise Cedit Valide veya Yeni Valide adları verildi. Osmanlı toplumunun sosyal, ekonomik ve kültürel hayatında önemli bir yeri olan külliyelerin ayakta durabilmeleri ve hizmetlerini sürekli olarak yerine getirebilmeleri, vakıf gelirleri sayesinde olabilmekteydi. Bu bağlamda 1547 de Üsküdar daki Mihrümah Sultan külliyesinin inşasının tamamlanmasını takiben 1548 de teşkil edilen Yeniil kazası, bu külliyeye vakfedilmişti. Kaza, Sivas ın güney kısmında Sivas, Bozok, Divriği ve Darende bölgelerinde timardan vakfa çevrilen pek çok yaylak, yurt, mezraa ve bazı köyleri içine almaktaydı. Kazanın yeni teşkil edilmesinden dolayı Yeniil adını aldığı anlaşılmakla beraber bu adın daha önce teşkil edilen Konya nın ova bölgesinde Atçeken oymaklarının yaşadığı Eskiil kazasının adına mukabil verildiğini söylemek mümkündür. Önce Mihrümah Sultan a temlik ve bunu takiben Mihrümah Sultan ın Üsküdar daki külliyesine vakfedilen Yeniil kazasının, Mihrümah Sultan ın vefatından (1578) sonra dönemin padişahı III. Murad ın anası Nurbânû 11 Hayatı ile ilgili bk. İlhan Şahin, Nurbânû Sultan, DİA, XXXIII, 250-251. 12 Başbakanlık Osmanlı Arşivi [BA], Mühimme Defteri [MD], nr. 39, 75/182, 183, 76/184, 185, 186, 187, 77/188, 189, 190, 78/191, 79/197. 13 Gülnuş Emetullah Sultan ın imar faaliyetleri ile ilgili bk. Bk. Muzaffer Özgüleş, Gülnuş Emetullah Sultan ın İmar Faaliyetleri, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2013. 281

OSMANLI STANBULU IV Sultan ın Üsküdar da yaptırdığı cami ve imarete vakfedildi 14. Konuyla ilgili III. Murad a izafeten belgelerde Mihrümah Sultan ın, III. Murad ın halası olduğunu belirten... sâbıka hâletem olan... şeklinde bir ifadenin kullanılması dikkat çekicidir 15. Bu bağlamda belgelerde hâletem yerine ammetem in yazıldığı da görülmektedir 16. Burada geçen amme, şüphesiz babanın kız kardeşini yani III. Murad a izafeten II. Selim in kız kardeşi olan Mihrümah Sultan ı işaret etmektedir. Vakfın bu geçiş sürecinde kazanın sınırı coğrafî bakımdan biraz daha genişlemiş ve Sivas, Bozok, Kayseri, Maraş, Malatya ve Divriği sancakları arasında bugünkü Kangal, Gürün ve Şarkışla kazalarının önemli bir kısmını içine almıştır. Bu durum Nurbânû Sultan ın hem oğlu Sultan III. Murad ve Saray üzerindeki tesirine hem de Üsküdar da inşa ettirdiği cami ve külliyesinin genişliğine ve önemli bir gelir kaynağına ihtiyaç duyulduğuna işaret olmalıdır. Bir vakfın sürekliliğinin esas olduğu nazarı itibara alınacak olursa, Yeniil in Mihrümah Sultan evkafından Nurbânû Sultan evkafına hangi sebeplerle intikal ettiği hususunda bir fikir beyan etmek şimdilik mümkün olamamaktadır. Ancak bunun dönemin siyasi şartları içinde istibdâl ile gerçekleşmiş olabileceğini düşünmek mümkündür. Böyle bir işlem yapılırken Yeniil in önce Mihrümah Sultan ın paşmaklık hassı iken hass-ı hümayuna dâhil edildiği, sonra Nurbânû Sultan a temlik olunduğu, daha sonra ise Nurbânû Sultan ın Üsküdar daki cami ve imaretine vakfedildiği anlaşılmaktadır 17. Yeniil kazası, Osmanlılar ın mefrûzü l-kalem ve maktû ü l-kadem min külli l-vücûh serbest şeklinde formüle ettiği bir uygulama 14 Bu hususta bk. İlhan Şahin, Yeniil Kazası ve Yeniil Türkmenleri (1548-1653), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeniçağ Tarihi Kürsüsü, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 1980. 15... Yeniil hâslarından Şarkî Pâre nâibi mektûb gönderüp bundan kadem Şarkî Pâre hâslarının mahsûlü sâbıka hâletem olan Mihrümâh Sultan tâbet serâhânın zabtında iken vefât etmekle seyyidetü l-muhadderât ilâ âhirihi vâlidetim sultan dâmet ismetuhâya temlîk olunup ol dahi Üsküdar da binâ olunan câmi -i şerîfe vakf eylemiş iken... (Ek IV). 16... hâlâ Yeniil hâsların bundan akdem merhûme ammetem tâbet serâhânın başmaklığı olup hâlâ vakf olmağla müceddeden tahrîr olunup... (Ek 5). 17 Bk. Ek V. 282

ÜSKÜDAR VE TÜRKMENLER ile idarî ve malî bakımdan Üsküdar daki önce Mihrümah Sultan ve sonra Nurbânû Sultan (Atik Valide Sultan) vakfına bağlı idi. Bu bağlılık serbest mülk statüsünde olduğu için vakfın kendi yöneticileri dışında vakfa ait yerlere dışarıdan kimsenin müdahale etmesine izin verilmezdi. Bu bağlamda kazanın geliri, mâlikâne ve divanî hissesi adı altında iki baştan tasarruf edilmekteydi. İki baştan tasarruflarda genelde mâlikâne hissesi (mahsulün beşte, yedide veya onda biri kadarı) vakıf veya mülk sahibine; divanî hissesi (toprak haracı ile çift, bennak, caba, tapu, ağnam vesaire gibi örfî ve şer î vergiler) ise devlete veya devletin hizmetinde olan görevlilere tahsis edilmekteydi. Ancak Yeniil deki bu uygulamada hem mâlikâne hem de divanî hisse üzerindeki tasarruf hakkının tamamı vakfa aitti. İdarî ve malî bakımdan önce Üsküdar daki Mihrümah Sultan, daha sonra Atik Valide Sultan külliyesi vakfına bağlı olan Yeniil kazası halkının bir kısmı yerleşik, bir kısmı da konar-göçer halktı. Bu bağlamda sayının en yükseğe ulaştığı 1583 te kazada toplam 85.000 civarında bir nüfus vardı. Bu nüfusun yaklaşık 60.000 i konar-göçer; 25.000 kadarı da yerleşik idi 18. Burada bazı köylerin konar-göçer gruplar tarafından kurulduğunun altını çizmek gerekir. Kaza nüfusunun önemli bir kısmını teşkil eden konar-göçer halk, Halep Türkmenleri ve Dulkadırlı Türkmenleri adıyla bilinen iki önemli gruptan meydana gelmekteydi. Bu bakımdan kazanın adı arşiv kayıtlarında sık sık Türkmân-ı Yeniil veya Türkmânân-ı Yeniil şeklinde geçmektedir. Kışlak mahalleri Suriye nin Halep bölgesinde olmasından dolayı Türkmân-ı Halep veya Türkmânân-ı Halep adıyla bilinen Halep Türkmenleri nin yaylak mahalleri daha çok Yeniil kazasındaydı. Anadolu da önemli göçebe gruplarının buluştuğu, sosyalleştiği ve başta koyun olmak üzere hayvanlarını otlattığı Uzunyayla, Yeniil kazasında yer almaktaydı. Bu bağlamda Yeniil de yaylayan Halep Türkmenleri ne Yaylakçıyan da denilmekteydi. Bahar mevsiminin gelmesiyle birlikte Halep bölgesinden Yeniil e göç eden bu grup, Yeniil ile ilgili arşiv kayıtlarında Yabaneri adıyla dahi anılmaktaydı. Burada yaban dışarı, er ise adam anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Halep Türkmenleri ne mensup olanlar, Halep gibi uzak bir diyardan 18 İ. Şahin, Yeniil Kazası ve Yeniil Türkmenleri, s. 44-293. 283

OSMANLI STANBULU IV Yeniil bölgesine gelmelerinden dolayı dışarıdan gelen kimseler anlamında kendilerine Yabaneri de denildiği anlaşılıyor. Önemli bir kısmı Oğuzlar ın Bozok koluna mensup olan Dulkadırlı Türkmenleri ise daha önce Dulkadırlı Beyliği ne mensup olmalarından dolayı bu adla bilinmekteydiler. Bunların asıl yurtları olan Maraş ve Elbistan, Yeniil e yakın bir bölge idi. Bunlar yarı göçebe bir hayat yaşamalarından dolayı Yeniil de Ziraatçiyan olarak da kaydedilmişti 19. Yeniil in Atik Valide Sultan evkafına ait olan bu bağlılığının XIX. yüzyılın ortalarına kadar devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Türkmân-ı Yeniil ve Türkmânân-ı Yeniil in arşiv kayıtlarında adı bazen Üsküdar Türkmenleri veya Üsküdar Evi olarak da geçmektedir. Bu adlandırma şüphesiz Üsküdar daki Türkmenler i değil, Yeniil in veya Yeniil Türkmenleri nin Atik Valide Sultan külliyesi ile idarî ve malî bakımdan bütünleşmesinin bir işareti olarak kabul edilmelidir. Daha anlaşılabilir bir ifadeyle Türkmenler den veya Yörükler den teşkil edilmesinden dolayı Türkmân-ı Yeniil veya Türkmânân-ı Yeniil adıyla bilinen kazanın vergi evinin Üsküdar daki Atik Valide Sultan evkafı olması, onların Osmanlı kayıtlarında Üsküdar Türkmânı 20, Üsküdar Türkmenleri veya Üsküdar Evi 21 adıyla da anılmalarına sebep olmuştur. Buna benzer bir şekilde Osmanlı arşiv kayıtlarında Anadolu daki bazı konar-göçer gruplar için kullanılan Haremeyn Aşireti ifadesinden, kutsal toprakları ifade eden Haremeyn deki aşiretleri değil, Anadolu da Haremeyn evkafı reayası olan ve vergilerini Haremeyn e veren aşiret grupları anlaşılmalıdır. Keza Osmanlı döneminde Anadolu da Danişmendli Türkmenleri ne mensup bazı aşiret grupları için kullanılan Rum Evi ve Aydın Evi şeklindeki ifadelerin de yine Üsküdar Evi ne benzer bir anlam 19 İ. Şahin, Yeniil Kazası ve Yeniil Türkmenleri, s. 153-156. 20 Ahmed Refik, Anadolu da Türk Aşiretleri (966-1200), İstanbul 1930, s. 121. 21... büyük Türkmân tâifesinden Üsküdâr Evi ne tâbi bi l-cümle Beydili ve sâir cemâ atlerinden... (BA, MAD.d, nr. 8458, s. 39; A. Refik, Anadolu da Türk Aşiretleri, s. 101, 109 (A. Refik in s. 101 de... Üsküdar emrine tâbi Beğdili... şeklinde okuduğu ifade, Üsküdar Evi ne tâbi Beğdili ; s. 109 da... Üsküdar adına tâbi... şeklinde okuduğu ifade ise... Üsküdar Evi ne tâbi... olmalıdır). Ayrıca bk. Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretleri İskân Teşebbüsü (1691-1696), İstanbul 1963, s. 47. 284

ÜSKÜDAR VE TÜRKMENLER içerdiğini belirtmek gerekir. Bu bağlamda Üsküdar Türkmenleri veya Üsküdar Evi olarak bilinen ve özellikle koyun yetiştirmede uzman olan Türkmen veya Yörük grubunun, ağnam (koyun), yaylak ve koru gibi vergiler başta olmak üzere verdikleri diğer vergilerle Atik Valide Sultan vakfının hizmetlerini yerine getirilmesinde önemli bir rol oynadıkları belirtilmelidir. Bunun yanında Türkmen veya Yörük hanımlarının bin bir müşkülatla koyunlardan sağarak aldıkları süt ve sütten elde ettikleri yağ ve peynir gibi gıda maddeleri ve elleriyle dokudukları halı ve kilim gibi ürünlerin vakfa olan dolaylı katkılarını da gözden uzak tutmamak gerekir. Bu bağlamda insanlık tarihinin en az yarısını bünyesi içinde barındıran ve Osmanlı toplumunun önemli bir unsuru olan konar-göçerlerin tarihini çeşitli yönleriyle ele alırken, bu gibi nokta konuları derinlemesine ele almanın önemi ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifade ile konar-göçerlerle ilgili bu gibi nokta konuları derinlemesine ele almadan ve bu nokta konular etrafında çalışmaları dalga dalga yaymadan genelin daha iyi anlaşılmasının mümkün olamayacağını belirtmek isterim. 285

OSMANLI STANBULU IV E K L E R İznikmîd kadısına hüküm ki I Hâlâ ferzend-i [ercümend] ilâ âhirihi oğlum Sultan Murad vâlidesi seyyidetü l-muhadderat ilâ âhiri dâmet ismetuhâ tarafından mahmiye-i Üsküdar da binâ olunan câmi mühimmi içün kaygan taşı lâzım ve mühim olmağın beş yüz zirâ mikdârı kaygan akçalarıyla kesdirilüp varan at gemisine tahmîl etdirilmek içün 22 binâ -i mezbûr emîni Mustafa zîde kadrühu cânibinden akça ile âdem gönderilmişdir. Buyurdum ki, vusûl buldukda te hîr eylemeyüp zikr olunan binâ mühimmi içün fermân olunan mikdârı zirâ kayganı akçalarıyla kesdirdüp varan at gemisine tahmîl etdirüp ber-cevh-i isti câl binâya irsâl eylemek bâbında envâ -ı ikdâm ve ihtimâm eyleyesin. Husûs-ı mezbûr mühimdir, ihmâlden hazer eyleyesin ve ne kadar kaygan irsâl olunup her zirâ ı kaç akçaya olduğu mufassal yazup arz eyleyesin ki ana göre geldikde taleb oluna (BA, MD, nr. 14, 953/1415, 26 Zilhicce 978) II Gelibolu kadısına hüküm ki Ferzend-i ercümend oğlum Murad tavvelallahu ömrehu vâlidesi [...] ilâ âhirihi tarafından Üsküdar da binâ olunan câmi -i şerîf binâsı mühimmi içün kaygan lâzım olmağın akça ile binâ emîni Mustafa 23 cânibinden gönderilen âdemine beş yüz zirâ mikdârı kaygan tedârik eyleyüp alıverilmek emr edüp buyurdum ki vusûl buldukda zikr olunan binâ mühimmi içün lâzım olduğu üzere beş yüz zirâ mikdârı kaygan akça ile mütevelli tarafından varan âdemine kadîmden mîrî içün alınduğı narh-ı cârî üzere ol mikdâr kaygan alıverüp ihmâlden hazer eyleyesin, husûs-ı mezbur mühimdir, ihmâlden hazer eyleyesin (BA, MD, nr. 17, 6/10, 25 Muharrem 979). 22 Bu kelimeden sonra vakf-ı mezbûr mütevellisi yazılmış ve üzeri çizilmiş. 23 Bu kelimeden sonra ile yazılmış ve üzeri çizilmiş. 286

ÜSKÜDAR VE TÜRKMENLER III Sabancı ve İznikmid kadılarına hüküm ki Hâliyâ ferzend-i ercümend oğlum Murad tavvelallahu te âlâ ömrehunun vâlidesi seyyiddetü l-muhadderât iklîletü l-muhassenât tâcü l-ûlâ ve s-sa âdet dâmet ismetuhâ Üsküdar da Yeni Mahalle binâ olunan câmi inin emîni olan kıdvetü l-emâsil ve l-a yân sipâhi oğlanlarım cemâ âtinden Mustafa zîde kadrühu binâ -i mezkûr içün tahta lâzımdır deyü i lâm etmeğin taht-ı kazânuzda akça ile kifâyet mikdârı tahta alıverilmesin emr edüp buyurdum ki müşârün-ileyhin âdemi vardukda te hîr eylemeyüp ne mikdâr tahta lâzım ise akça ile alıverüp varan gemilere tahmîl edip mu accelen binâ -i mezkûr içün îsâl eyleyesin, husûs-ı mezkûr mühimdir, avk ve te hîrden hazer eyleyesin (BA, MD, nr. 21, 328/775, 11 Muharrem sene 981). IV Kasım Voyvodaya verildi Diyarbekir beylerbeyisine hüküm ki Yeniil hâslarından Şarkî Pâre nâibi mektûb gönderüp bundan akdem Şarkî Pâre hâslarının mahsûlü sâbıka hâletem olan Mihrümâh Sultan tâbet serâhânın zabtında iken vefât etmekle seyyidetül l-muhadderât ilâ âhirihi vâlidetim sultan dâmet ismetuhâya temlîk olunup ol dahi Üsküdar da binâ olunan câmi -i şerîfe vakf eylemiş iken Ulus beyi olan Abdurrahman havâss-ı hümâyûndur, ben zabt ederim deyü müşârün-ileyhâ tarafından zabt içün varan âdemine zabt etdürmeyüp ta addî eyledüğün bildirdi. İmdi zikr olunan hâslar müşârün-ileyhâya sene 986 Cumâdelâhiresinin gurresinden (5-14 Ağustos 1578) temlîk olunmağın buyurdum ki, evkaf-ı mezbûre zâbiti olan âdemler vardukda göresiz, kaziyye arz olunduğu gibi olup müşârün-ileyh Abdurrahman şer -i şerîfe ve emrime muhâlif dahl ederse men ü def edüp müşârün-ileyhâya temlîk olunduğu târîhden sâbıka müteveffâ-yı müşârün-ileyhâ zamânında zabt olunduğu üzere zabt etdürdüp müşârün-ileyhânın tahvîl ve târîhinde vâki olan cüz î ve küllî ebvâb-ı mahsûlâtda âdemlerine zabt ve tasarruf etdürüp mîr-i müşârün-ileyhi ve âhardan aslâ bir ferdi dahl etdirmeyesiz, dahl edüp tahvîl ve târîhlerinde vâki olan mahsûlâtdan kimesne nesnesin dahi almış ise ba de s-sübût hükm edüp alıviresin (BA, MD, nr. 35, 397/1014, 16 Şevval sene 986). 287

OSMANLI STANBULU IV Mezbûr Kasım Voyvodaya verilmişdir Yeniil kadısına hüküm ki V Hâlâ Yeniil hâsların bundan akdem merhûme ammetem tâbet serâhânın başmaklığı olup hâlâ vakf olmağla müceddeden tahrîr olunup her husûs ta yîn ve temeyyüz olmak mühimmâtdan olmağın senin sadâkat ve istikametine i timâd-ı hümâyûnum olmağla seni emîn nasb edüp ve hâss-ı mezbûre voyvoda olan Kasım voyvoda kâtib ta yîn olunup yazılup defter olunmak emr edüp ve zikr olan hâsların ne mikdâr köyleri ve hâneleri varsa bir sûret ihrâc olunup size gönderildi. Buyurdum ki hükm-i şerîfim vardukda bu bâbda ikinüz dahi onat vechile dikkat ve ihtimâm edüp gönderilen defter mûcebince Yeniil e tâbi olan karyeleri, vâki köylerinin köylere dahi kadîmî sınurunda ne mikdâr nefer var ise görüp ma lûm edinüp her birinün kadîmî sınurunda ne mahalden ne mevzi e müntehî olduğun yazup dahi her köyün neferâtından ne mikdâr resm-i hâsıl olursa ve zirâ at olunur yerlerinden sınurunda ne kadar mahsûl olur, [ne] asıl nesnelerden hâsıl olursa cinsi cinsiyle yazup nice yerinde kusûr noksan ve mübhem ve meşkûk nesne komayup temeyyüz ve tebdîl eyleyüp dahi mufassal ve meşrûh yazup defterin südde-i sa âdetime getirüp arz sonra ne vechile olursa mûcebi ile amel eyleyesin (BA, MD, nr. 39, 62/150, 27 Şevval 987). 288