ARABA. Erdal Akdoğan. Copyright 2017 Erdal Akdogan Tüm yasal hakları saklıdır!

Benzer belgeler
GOOD BYE EGO ERDAL AKDOGAN. Copyright 2017 Erdal Akdogan

AFİLLİ EĞİTİM REHBERİ- Copyright By Alia RİOR

Hayat Öpücüğü. Semih Dündar

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Başarı Hikayelerinde Söke Ekspress Gazetesi ve Cumhuriyet Ofset Matbaasının sahibi, 1980 yılından bu yana üyemiz olan Yılmaz KALAYCI ya yer verdik.

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

KENAN KOLDAY. İnsanın gelişimini akıl, beden ve ruhun bütünlüğü açısından holistik bir şekilde ele alan Kenan Kolday ın yaşam amacı;

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Zeynep in Günlüğü. Hikaye Yazarı Sevinç DOĞAN ( Türkçe Öğretmeni ) Fatma BAŞA. Kapak Tasarımı ve Sayfa Tasarımı Ahmet ŞAMLI

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

GİZEMLİ KUTULAR PROGRAMI ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

LanguageCert AÜ TÖMER B2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

Bir gün Pepe yi görmeye gittim ve ona : Anlayamıyorum her zaman bu kadar pozitif olmak mümkün değil, Bunu nasıl yapıyorsun? diye sordum.

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

SRA Versiyon Şubat 2001

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

Yüreğimize Dokunan Şarkılar

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

Menümüzü incelediniz mi?

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

Fantazya (Dört-el-açık) Okan Zabunoğlu

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

5 Yıl Garantili Ultra Servis. Blue Card. Kapınızdaki Servis. Havalimanındaki Servis. Ücretsiz Check-up Before Service. Ön Muayene

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Bir Şizofrenin Kendisine Sorulan Sorulara Verdiği 13 Rahatsız Edici Cevap

MODERN BARBARLAR. Bu kısım hikayenin ortasından alınmıştır. (86 sayfalık hikayenin 52'inci sayfası)

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

SEN SURAT OKUMAYI BİLİR MİSİN?

Toyota Corolla Sedan HP Elegant Otomatik

Herkese Bangkok tan merhabalar,

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Bayram Taşcı ya yazarlık kariyeri ve kitabı hakkında bir takım sorular sorduk.

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Biz beyaz yakalılarız. Günümüzün çoğu plazalarda geçer. 9-6, 9-9, bazen de ne kadar giderse o kadar çalışırız. Adımız aynı zamanda kimliğimiz.

YALNIZ BİR İNSAN. Her insanın hayatında mutlaka bir kitap vardır; ki zaten olması da gerekir. Kitap dediysem

E-KİTAP SATIŞLARINIZLA, SÜREKLİ BİR GELİRE NE DERSİNİZ? By Alia RİOR. Alia RİOR

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

Zihnindeki Sonu Hayal Et, İstediğini Elde Et! Eski zamanlarda üç yolcunun yolu çölde düşer. Kurumuş bir nehir... Sevgi Tunalı

SINAV ÖNCESİ SON UYARILAR...

Reklam Ürünleri Satış Müdürümüz Aydın ALTUN ile Söyleşi Gerçekleştirdik.

Çocuklar en iyi notları getirmeseler de boğazımızdan kesip alıp verdiğimiz telefonları, en iyi şekilde ve gözü gibi korudukları bir gerçektir.

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... 7 TUVALET EĞİTİMİNİN HANDİKAPLARI TUVALET İLETİŞİMİ N 1K (UYGULAMALI TUVALET İLETİŞİMİ)... 29

Soru şudur: 25 yıldan fazla yaşadığınız bir ülkenin insanı olmaz mısınız?

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

Ekteki yaziyi okudugunuzda "ne yapalim onlar da o kadar dogurmasalardi" mi? diyeceksiniz... yoksa, yoksa...

Devlet BESleniyor. Ben BES i okurken sana yardımcı olmaya geldim dedi.

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

ATAK FİLO ARAÇ KİRALAMA A.Ş.

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

Yeşaya Geleceği Görüyor

Volkswagen Caddy Kombi 1.6 TDI 102 HP Comfortline DSG

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Ailelerle bağlantılar kurmak. İlk Yıllar Öğrenim Çerçevesi ni toplumunuzda yaşama geçirmek

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Fiat Bravo 1.6 Mjet Dynamic

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Küçüklerin Büyük Soruları-4

GfK 2014 OYDER Otomobil Alıcıları Takibi Araştırması Raporu Şubat

Şöyle ki ; Etnik köken olsaydı Bir şiir yüzünden yere düşen yiğidi %85 oy ve Üç Millet Vekili ile Parlamentoya gönderilmezdi,

Okuyarak kelime öğrenmenin Yol Haritası

Karşılıklı soru cevap şeklinde geçen sohbette kısaca şunlar konuşuldu:

Turkiye' ye dönmeden önce üniversiteyi kazandığımı öğrenmistim. Hayatımın en mutlu haberini de orada almıştım.

Citroen C3 1.4 HDi X Furio

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

ISBN :

3) Bir gün bu delikten bir tarla faresi çıktı. cümlesinde aşağıdaki sorulardan hangisi nin cevabı

DANIŞMANLIK TEDBİRİ UYGULAMALARI ÇOCUK TANIMA FORMU

SINIRLARIMIZ SINIRLARINIZ SERT Mİ, YUMUŞAK MI?

KENDİ İŞİNİZİ YAPARKEN KİMSE YANLIŞLARINIZI DÜZELTECEK CESARETE SAHİP OLAMIYOR.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

LanguageCert AÜ TÖMER C2 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

YENİ MÜHENDİSİN EL KİTABI

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

Renault Clio V Expression Quickshift

Toyota Yaris HP Terra Sporty M/M

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

Hadi Anaokuluna başlangıç paketine hoş geldiniz. Ebeveynlerin soruları

GfK 2013 OYDER Otomobil Alıcıları Takibi Araştırması Raporu Mayıs

yemyeşil bir parkın içinden geçerek siteye giriyorsunuz. Yolunuzun üstünde mutlaka birkaç sincaba rastlıyorsunuz. Ağaçlara tırmanan, dallardan

Renault Megane 1.6 Dynamique Aut.

İlan no: Peugeot 306 XN. Sahibinden ACİL SATILIK TEMİZ 306 XR SEDAN TL. İlan tarihi: 25 Şubat İlan detayları

Tofaş Şahin 1.4 i.e.

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

Araçlarımızdaki her personel için ferdi sigorta ve koltuk sigortası mevcuttur, proje sorumlularımız düzenli kontrollerini yaparlar.

Opel Corsa 1.3 CDTI Cosmo

Transkript:

ARABA Erdal Akdoğan Copyright 2017 Erdal Akdogan Tüm yasal hakları saklıdır!

2017 Erdal Akdoğan. Tüm hakları saklıdır. Bu ekitap, Erdal Akdoğan (yazar) tarafından publitory.com da yaratılmış ve yazarın kendisi tarafından Creative Commons Attribution- NonCommercial-NoDerivs CC BY-NC-ND lisansıyla (http://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0/legalcode) yayınlanmıştır. Bu ekitap dosyası, yazara atıfta bulunmak, içeriği herhangi bir değişikliğe uğratmamak ve ticari amaçla kullanmamak kaydıyla paylaşılabilir. Bu kitabın UUIDsi ef8c4902-0711-11e7-97d3-8b154f03930a

Yayıncının Öz Sözü Erdal Akdoğan yeni nesil çağdaş yazarların en etkili kalemlerinden birisidir. Hikayelerinde kısa ama etkili bir yol izler. Kısa hikâye, öykü veya şiir kitaplarında mümkün olduğunca az kelimede çok şey anlatmayı sevmektedir. Okuyucuyu detaylara boğmadan, konuları çok net ve anlaşılır bir biçimde sunar. Okuyucuya kısa sürede okuyacağı sunumlar yapar. Kitapları kısa sürede okunur ve uzun süreli etkiler bırakır. Bu yazarın yazım karakteridir.

Yazarın Ön Sözü Kitaplarımı, okumayı sevdiğim biçimde yazıyorum. Kelimeleri özenle seçiyor ve anlatmak istediklerimi net biçimde anlatıyorum. Okuyucuya vermek istediğim duyguyu geçirmek için etkileyici ve kısa cümlelerle anlatmaktan keyif alıyorum. Hap tabir ettiğim şekilde yazıyorum; Kısa, etkileyici, net. Bu mini hikâyede de yine okuyucuyu kelimelere boğmadan konuyu net ve anlaşılır biçimde sunmaya çalıştım. Bu mini kitabı Trende, Vapurda, Arabada, Gemide bir çırpıda okuyum bitirebileceğiniz ve üzerinde günlerce düşünebileceğiniz bir kurgu ile yazdım. Yeni hikayelerde buluşmak üzere, iyi okumalar dilerim.

Ticaretle uğraşıyordum. Hızlı tüketim sektöründe içecek dağıtımı yapan bir işletmem ve bunu gereği olarak dağıtım arabalarım ve de çalışanlarım bulunuyordu. Şehir içinde market, lokanta, bar, cafe, büfe gibi işletmelere satış ve pazarlama yapıyorduk. İşim için iki tane ticari panelvan arabam vardı. Daha öncede işim için arabalar alıp daha sonra yenilemek amaçlı satmışlığım vardı fakat en son sahip olduğum iki tane aynı marka, aynı model ikinci el ticari araçtan çektiğimi anlatsam inanmazsınız. Askerlik anısı gibi düşünmeyin, yazacaklarım öyle tek düze değil tersine işin ruhsal derinliği, psikolojik travması, sadistliği ve mazoşistliği,

kaderciliği hatta şizofrenik boyutları da bulunuyor. Bu yüzden anlatmak yerine yazmayı tercih ettim. Böylece tarihe not düşüyorum. Malum söz uçar yazı kalır. Tabi mahkemelik olmamak için araçların modellerini yazmayacağım. Çok bildiğiniz bir model olmadığını yazmam genel bir kanı oluşturmanıza sebep olmayacağından, kanıdan sebeple hukuki durumlarla karşı karşıya gelmemin de söz konusu olamayacağını düşünerek içim rahat şekilde hikayemi yazmaya devam edebilirim. Hayatınızda herhangi bir eşyanız için hiç acaba düşünebiliyor mu? diye kuşkuya kapıldığınız oldu mu? Sizi takip ettiğinden, sizin açığınızı aradığından veya zayıf anınızı kolladığından şüphe ettiğiniz oldu mu? Benim böyle kuşkularım çok oldu. Bunun psikolojide bir karşılığı var mı? bilmiyorum ama bazen bu iki arabanın aralarında konuştuklarını düşünmeme sebep olacak şeyler yaşadım. Biri arızalandığında diğeri de en geç ertesi gün, hatta o gün, hatta hatta on dakika sonra bile bir diğerinin arıza çıkardığını tecrübe etmişliğim vardı. Özünde eşya olan böyle mekanik aletlerin bana komplo kurma şansı milyonda bir bile olsa olabilir miydi? Bu ihtimali düşünmeme sebep olacak çok şey yaşıyordum ve her defasında kafayı sıyırdığıma kanaat getirip

kendi açtığım konuyu kendim kapatıyordum. Böylece kazanan onlar oluyordu. Tuhaf! En sonunda birini sattığımda sapasağlam arabayı alan kişiden sattıktan on dakika sonra telefon aldım. Bana açar açmaz çemkirdi ve ona arızalı araba sattığımı, arabanın yolda aniden arızalandığını ve durduğunu bu yüzden de arabayı geri vermek istediğini söyledi. Tabi ona arızalı araba satmadığımı ve arabanın arızalı olmadığına dair ikna etmek için döktüğüm terleri ben biliyorum. Evet, nihayet arabadan birini satma kararı vermiştim ve satma kararı verdiğim araç kısa süre sonra birden arızalanmıştır, bu bir tesadüf müydü? Bilmiyorum ama ben arızasının tamirini yaptırmıştım. Hatta usta bana bir an önce bu arabadan kurtul yoksa başına kalacak da demişti ama bunu tabi ki alıcıya söylemem mümkün değildi. Bilmem dikkatinizi çekti mi arabayı satma kararı aldığımı yazdım ve bu karardan hemen sonra arabanın arıza çıkardığı ile cümleye devam ettim! Aslında benden ayrılmak istemediklerine ve bunlardan kurtulamayacağıma ben çoktan razı olmuştum, kader böyle bir şey olsa gerekti! Olandan kaçamıyordun! Araba benden ayrılmak istemiyor olabilir miydi? Yok daha neler? Dedim ve konuyu yine kapattım.

Tabi konuya bu ikizlere nasıl kavuştuğumu anlatarak devam etsem daha anlaşılır olur. Aslında direk konuya dalmak istiyorum ama bu onlar için benden çabuk bir kurtuluş olur. Oysa ben onlardan kurtulmuşken bunun tarifsiz mutluluğuyla arkalarından konuşarak ve yavaşa yavaş öldürücü darbeyi nasıl vurduğumu ve onlardan nasıl kurtulduğumu anlatmanın bana şizofrenik bir keyif vereceğini fark ettim. Arabalar arızalanması bende de kalıcı bir hasar bırakmış olabilir miydi? Of daha neler, hasta mısın nesin sen? yürü git dedi kafa sesim! Bu kafa sesim bana neden hep paçavra muamelesi yapıyor? Bu hep böyle miydi? ben mi fark etmedim, ya da! yoksa? Of Neyse, paranormal aktiviteyi anlatmaya devam edeyim. Ortak olduğum eski bir arkadaşımdan ayrılırken mal paylaşımı yaptık ve bu iki zat ı muhterem araç bana o ortaklıktan yadigardı. Ortaklık kurduğumuz ilk yıl bu iki aracı işleri iyi gitmeyen bir arkadaşa destek olmak için onun iş yerinin içinde devir almıştık. Hatta sonradan o arkadaşımızda bizim şirketimizde çalışmaya devam etmişti. Yani işin temelinde iyi niyet ve destek vardı. Ortaklık süresince pek arıza çıkardıklarını görmedim. Rutin bakımlarını yapardık o kadar. Daha sonra ilerleyen yıllarda arkadaşımla ayrılma kararı verdik ve gayet medeni bir şekilde

oturduk masaya ve ufak tefek sorunlar dışında el sıkışarak ayrıldık. Yine temelinde iyi niyet vardı. Hani özellikle anlatıyorum ki temelinde iyi niyet vardı. Birinin ahını almadık, gönülsüz el koymadık, icradan çıkarmadık. Yani batıl inanca dönüştürmek için birinin ahını almışsın koç! ve bu yüzden böyle olmuş diyeceğiniz bir şey yok. Hani siz bu satırları okurken suçu bana yüklemeyin, okudukça kafanızda ön yargı oluşmasın, hikâyeyi kafanızda şimdiden sonuçlandırmayın diye altını çiziyorum bu cümlelerin. Ortaklıktan ayrıldıktan sonra ben başka bir şehire yerleştim. Daha sonra biraz araştırdıktan sonra bu şehirde de eski işim gibi bir iş kurmaya karar verdim. Zaten ana gereksinim olan araçlar da zaten vardı. Bir depo tuttum. Personel aldım. Eski bağlantılarımı kullanarak burada birkaç ürünün bayiliğini aldım. Neyse işte, yeni bir şehirde yeniden başladım hatta müşteri portföyüm olmadığı için bir anlamda sıfırdan başladım. Bu işler kolay olmuyor, Hızlı tüketim mallarının dağıtımı stresli ve zahmetli bir iş. Özellikle araçlarının dayanıklı olması gerekiyor ki işlerin en yoğun anlarında arızalanarak işler aksamasın. Hem benim bu iki araç dört yıllıktı, yani bu işler için yeni sayılır,

kilometresi de yetmiş bin civarında yani yine makul standartlarda. Rutin bakımlarını yaptırırdım. Hatta zamanı bile gelmeden fren balatalarını mutlaka yeniletirdim. Malum freni yük arabalarında aracın ağırlığından dolayı çok çabuk değiştirmek gerekiyor. Normal binek bir aracın fren balataları iki yıl gidiyorsa bu tür işlerde altı ayda bir değiştirmek gerekebiliyordu. Çok fazla yük ile gezdiği için baskı balata tabir edeceğimiz güç aktarma mekanizmaları da yıpranabilir. Yani bilenin bilmeyenin anlayacağı şekilde anlatmaya çalıştım ama çok detaya girmeden bilinmesini isterim ki araçların bakımına da özen gösterdim. Bilmem suçlanma korkumdan mı yapıyorum ama kendimin ne kadar suçsuz ve masum olduğumu anlatma derdindeyim. Hım acaba önceden de böyle miydim? İlk tuhaflık ne zaman oldu derseniz inanın ki hatırlamıyorum. O kadar ufak tefek sorunlar oldu ki bunları işinizde normal görüyorsunuz. Fakat zamanla bu iki araç benim dikkatimi çekmeyi başardı. Çok fazla arıza vermeye başladılar. Önce kabahati şoföre verdim, Personel arabalara it muamelesi yapar, ee... Nede olsa onların değil, kırılsın çok çok bırakıyorum işi der çeker gider, mal onun olmadığı için senin olan aracıda umursamaz, en azından ben bunun tersi bir personelle henüz tanışmadım.

Neyse, şimdi konuyu işçi haklarına getirmeyelim, malum patronun hakkını kimse düşünmez. Asıl işçi patrondur. Adam parasını koyar, malını koyar, hayatını koyar, hadi gelin para kazanın der ama nankörlük bir özellik olmuş ki kimse bunun kıymetini bilmez. Böyle yazarak çok mu sitem ettim bilmiyorum ama bende işçilikten patronluğa geçmiş bir kişi olarak, işçi psikolojisinden anlıyorum biraz Yine neyse diyelim. Bu araçları kullanan personele daha dikkatli bakmaya başladım, kontrol ettim, takip ettim. Sonunda bu arkadaşların kötü sürücü olmadıklarına kanaat getirdim, İşçiler kardeş patronlar kalleş! Peki ne olmuştu da bu arabalar abuk sabuk, zırt pırt arıza yapmaya başlamıştı? Sürekli çalıştığım bir oto tamircisi usta vardı. Araçlarda bir sorun olunca hemen ona gönderirdim. Hallederdi işimizi. Tabi sonra ondan şüphelenmeye başladım. Sanırım işini iyi yapmıyordu veya iyi yapmayarak araçların daha çok ona gitmesiyle benden daha çok para kazanıyordu. Şüphenin sonu yok. Bir kez başladı mı bu hastalık her şeye bulaşıyordu. Ustanın tamir ettiği araçları başka bir ustaya daha gönderip kontrol ettirmeye başladım. Eğer bir açığını bulursam canını okuyacaktım, Utanmaz adam zaten benden iyi kazanıyordu, hatta öyle ki gönderdiğim araçlarda kaça yaparsın? sorusunu

bile sormuyordum. Öyle itimat etmiştim. Eğer bir haksızlık yapıyorsa burnundan fitil fitil getirmeliydim. Böylece şüphe, kuşku, kuruntu, komploya uğrama hastalığı yavaş yavaş hayatıma girmeye başladı. Bu iki araç önce personelimi düşman gibi görmeme sebep olmuştu şimdi de tamirci ustaya bakıyordum aynı ama daha büyüyen bir öfkeyle! Bütün bunlar niye oluyordu? Geceleri uykuya bu kuşkularla dalıyor sabahları bunların öfkesiyle uyanıyordum. Neyse! Diğer usta araçların tamirinin ve bakımının iyi yapıldığını, bir suiistimal görmediğini söyleyince rahatladım biraz. Sorun yoktu. Usta işini iyi yapıyordu. Suçlu o değildi. Peki suçlu kimdi? Yine yoğun olduğumuz bir günün sabahı araçlar tıka basa yüklenmiş ve dağıtıma çıkmak üzere hazırlanmışken, o iki malum araçtan biri çalışmaz olmuştu. Daha biraz önce sapasağlam depoya girmişti. Çok strese girdim. Gittim personele çektim fırçayı, adam gibi kullanın şunu diye bağırdım. Araba yerinden kımıldamıyordu. Ustayı aradım. Atladı geldi bir saat sonra. Arabanın altına baktı, üstüne baktı, kaputu açtı, kontrol etti. Gitti direksiyona geçti, bastı, tıııırk! çalıştı evet Çalıştı! Peki usta ne yaptın dedim, abi ben bi şey yapmadım, çalıştı dedi ama oysa o gelmeden ben o direksiyona geçtim defalarca denedim ama arabanın

motorundan tık sesi bile gelmemişti! Arkadaş bende bir garabetlik mi var, ben cenabette gezmem ki! Usta gittikten yarım saat sonra personelden biri beni aradı. -Abi -Efendim - Araba Çalışmıyor! - Hay senin de arabanın da a (bunları içimden söyledim) Evet, sabah arıza yapan arabanın diğer kankası da arıza yapmıştı. Aradım personeli; -Çekici çağırdım, arabanın başında ol! Araba sanayiye gitti, Çekiciden indirilip usta direksiyona geçip anahtarı çevirince tıııırk! araba çalıştı! Şaka yapmıyorum. Çalıştı! Bunlar aralarında iş birliği yapıyor! Söyledim bu işte bir tuhaflık var diye! Günler böylece geçip giderken her on beş günde bir bu iki kanka arıza vermeye başladı, Periyodik olarak hiç aksatmadan. Tabi bana soracaksınız neden satmadın? diye. Yazacağım yazdıkça sorunun cevabını da bulacaksınız. Bir öğleden sonra, bende bir personelim ile birlikte bu araçlardan biri ile müşteri ziyaretine çıktım. Hem mal

dağıtacaktık hem de bir taraftan ben müşterilerle sohbet edip hâl hatır soracaktım. Bu bir müşteri memnuniyeti çalışması işte. Ara sokakta ki bir müşteriye uğradıktan sonra Pazar yerine yakın bir sokaktan geçerken, sokak arasında hiçbir trafik işaretinin olmadığı dört yol kavşağında sağdan kontrolüz gelen bir pazarcı arabası ile çarpıştık. Biz o aracın kasasına çarptık. Kavşağa hızlı giren bu pazarcı aracında belirgin bir iz yok iken bizim aracın burnu ağır darbe aldı. Pazarcı suçluydu. Üstelik arabayı ehliyetsiz bir sürücü kullanıyordu. Adam polis çağırmamam için bana resmen yalvardı. İnsanlık gösterdim, affettim. Aramızda tutanak tuttuk pazarcı ehliyeti olan başka birini getirdi o kullanıyormuş gibi tutanağı hazırlamamızı rica etti. Öyle yaptık. Yapmaz olaydım! İyilikten maraz doğar ya öyle oldu. Bizim aracın kaskosunu yenilememiştim. Unuttum aslında. Yalnızca trafik sigortası vardı. Bilenler bilir trafik sigortası her şeyi karşılamıyor. Hatta suçluysan hiçbir şeyi karşılamıyor. Gidiyorsun paşa paşa kendi cebinden yaptırıyorsun. Neyse! Efendim biz aracı servisine götürdük. Nasılsa karşı taraf suçlu masraflar onun sigortasından karşılanacak diye. Bari yapmışken ana servisi yapsın dedim. Öyle olmadı! -Hiçbir trafik işaretinin olmadığı yerde sağdan gelen daima haklıdır. Yani burada suçlu sizsiniz!

Tutanağı servise gösterince bana verdikleri cevap bu oldu. Bilmiyordum öğrendim, öğrenmenin yaşı yok! Sağdan gelen haklıymış! Arabanın değerinin yarısı kadar masraf çıktı. Bir haftada anca çıktı. Evlat acısı gibi! Ödedim! Tabi işler çok aksadı, müşteri kaybetmeye başladım, işlerimde iyi gitmemeye başladı anlayacağınız. Gittim pazarcıyı buldum. O insanlık gösterdiğim arkadaş sanki başka biri olmuş, o it gibi yalvaran mazlum gitmiş yerine bir kurt gelmiş. Hiçbir şeyi kabul etmedi. İhale bana kaldı! Geçmiş olsun bana! Aynı günün akşamı diğer arabanında lastiği patladı, yedek lastikte patlak olunca o arabada yolda kaldı. Gülsem mi ağlasam mı halime? Şahane bir günü böylece kapattım. Bu iki araç buna benzer ufak tefek o kadar çok arıza yaptı ki nereden tutsam mantıklı bir izahat için elimde kalıyor. On beş günde bir ufak tefek, küçük büyük arıza veren bu araçlar mı suçlu, ben mi? Araç arızalarından dolayı müşteri kaybettim, çünkü zamanında servis yapamadın. Gelen siparişi bazen üç gün sonra dağıtabiliyordum. Böyle olunca kısa sürede müşterileri diğer rakiplerime kaptırmaya başladım. İşler her geçen gün kötüleşti ve bu süreçte arabalar daha sık arıza yapmaya başladı! Sanki gizli bir güç beni batırmak için elinden geleni yapıyordu!

Neden mi satmadım? Cevap veriyorum Satamadım! çünkü işler kötü gitmeye başlamış ve yeni araba almaya cebimde para kalmamıştı. Önceleri satmak için arızaları ciddi sebep görmezken daha sonra bunları satmak ve yerine daha iyisini almak için para bulamaz oldum. Yoksa kim katlanır kendi değerinden daha çok masraf yaptırmış iki aracı elinde tutmaya. Böyle bir enayi yok! Ama mecbur kaldım satamadım. Ben ekonomik sıkıntılarımla boğuşurken birde yeni araba almaya gücüm kalmamıştı. Zaten o kadar çok sorun varken araç alıp satmak benim için uğraşacak en son şeylerden biriydi, angarya yani! Bozulunca gönderiyordum ustaya yaptırıyordum parasını da azar azar vermeye çalışıyordum. Günler geçti, ekonomik sıkıntılarım arttı. İşyerimi devir etmek zorunda kaldım. Aracın birini devirde alan kişiye verdim. Ertesi gün beni aradı; -Abi bu araba arızalı, bana arızalı mal mı kakaladın? Dedi Ne deyim? Diğerini internet üzerinden sattım. Zaten bu iki arabayı satar satmaz ekonomik şartlarım daha da ağırlaştı. İflas ettim. Bankalar haciz için peşime düştü. Bu arabalar hayatıma girdiğinden beri gün yüzü görmedim. Sanki maksatlı bir şey hayatımı zehir etmek için elinden geleni yaptı. Duruma kılıf

olsun diye arabaları kullanmıyorum, gerçek bu! Arabaların kendi aralarında konuştuklarını ve işlerimi aksatarak hem müşteri kaybetmeme hem de zarar etmeme sebep oldukları düşünüyorum. Bunlar çok mu paranoyak tespitler? Çok mu kendi başarısızlıklarıma dışarıda sebepler arıyorum? Aslında ben de tam olarak cevabı bilmiyorum. Benim görünmez hastalıklarım artık Kuşku, Şüphe, Endişe, Korku oldu. Bu iki araç hiçbir insanın yapamayacağı kötülüğü yaptı bana. Tüm hayatım alt üst oldu. Kaybolup gittim! Arabalar aklıma geldikçe sinirden tir tir titriyorum. Hayatımın mahvoluşuna arabalar sebep oldu. Yaşayan bilir, olanlara sebep ben olmadım, bu trajediyi o arabalara borçluyum. Merak edipte arabayı devir ettiğim kişileri bir gün olsun aramadım. Neden mi? Çünkü cevaplarından korkuyorum! SON

Yazar Hakkında Bilgiler Erdal Akdoğan Türkiye de doğdu ve 2016 yılında Almanya ya yerleşti. Çocuk yaşlardan beri süre gelen varoluşla ilgili cevapsız soruları onu hep gerçeğin ne olduğu konusunda arayışlara itti. Yıllar içinde ki gerçeği arama çabası ruhsal derinliğinin de artarak gelişmesine neden oldu. 2016 yılının bahar aylarında yaşadığı derin spiritüel uyanıştan sonra yolunun ne olduğunu kavradı. Hiçbir yola tabi değildir ve kendi yolunda tarafsızca ilerlemektedir Yazarın, İlahi Gerekçe, Bay Miko nun kısa hikayesi, Uyanışın Eşiği, Ben siz lik, Good Bye Ego ve Mevlâna ve Budha adında yayınlanmış e-kitapları bulunmaktadır. İletişim için: almanyamerkez@gmail.com