DUA VE ZİKİR AHMED HULÛSİ

Benzer belgeler
Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

AHMED HULÛSİ. DUA ve ZİKİR.

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

5 Kimin ümmetisin? Hazreti Muhammed Mustafa nın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetiyim. 6 Müslüman mısın? Elhamdülillah, Müslümanım.

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

3. Farz Dışında Yaptığı İbadetler

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

Kültürümüzden Dua Örnekleri. Güzel İş ve Davranış: Salih Amel. İbadetler Davranışlarımızı Güzelleştirir. Rabbena Duaları ve Anlamları BÖLÜM: 3 URL:

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Ramazan: Hicri takvimin dokuzuncu ayıdır. Ramazan-ı Şerif veya Oruç Ayı da denilir.

Mirza Tahir Ahmed Hazretleri Cuma Hutbesinde, duanın aşağıdaki bahsedilen durumda şartsız olarak kabul edileceğini söyledi;

NAMAZI, MESCİT VEYA CÂMİDE CEMAATLE KILMANIN HÜKMÜ. Vaizler Muhammed b. Salih el-muneccid. Terceme edenler. Muhammed Şahin. Tetkik edenler Ümmü Nebil

URL: Hazırlayan: Mehmet Fatih Bütün. Dua. Dua İbadetin Özüdür. Niçin ve Nasıl Dua Edilir? Kur'an'dan ve Hz. Peygamber'den Dua Örnekleri BÖLÜM: 2

EK: Mucize Avcısı nı yayına hazırlarken, çok

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

Hz.Resulüllah (SAV) den Dualar

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

Muhammed Aleyhisselam ın Dilinden Dualar

Adamın biri bir yolun kenarına dikenler ekmiş. Dikenler büyüyüp gelişince yoldan geçenleri rahatsız etmeye başlamış. Gelip geçenler, adama:

Bir selam ile selamlandığınızda ondan daha iyisiyle veya aynısıyla selamı alın (Nisa 86)

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Gerçek şudur ki bu konu doğru dürüst anlaşılmamıştır; hakkında hiç derin derin düşünülmemiştir. Ali-İmran suresinde Allah (c.c.) şöyle buyurur; [3]

Arap diliyle tesis edilen İslam a dair hakikatler diğer dillere tercüme edilirken zaman ve zeminin de etkisiyle gerçek anlamından koparılabiliyor.

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

KUR'ANDAN DUALAR. "Ey Rabbimiz, Bize dünyada bir iyilik, ahrette bir iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." ( Bakara- 201 )

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.

Dua ve Sûre Kitapçığı

Güzel Ahlâkı Kazanmak

RIZIK VE ZENGİNLİK DUASI (ESMAÜL HÜSNA ŞİFRELERİ-2)

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

ÇALIŞMANIN ÖNEMİ ÇALIŞ

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

Senin için gelmesi mukadder olan şeylere hırs göstermen yersizdir. Senin için olmayan, başkasının hakkı olan şeylere, hasret çekmen yakışıksızdır.

Prof.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı

İBRAHİM (a.s) MAKAMINI NAMAZ YERİ EDİNMEK Salı, 02 Şubat :47

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Sadîk-i Ahmak yani ahmak dost şiddetli düşmandan,din düşmanından daha fazla verir.

SAYILI ADIMLARLA ELDE EDİLEN MİLYONLARCA SEVAPLAR

ALLAH TEÂLÂ'NIN ARŞA İSTİVÂ ETMESİ

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

Muharrem ayı nasıl değerlendirilmelidir?

ALEXANDER RUSSEL WEBB-MUHAMMED

Nasrettin Hoca ya sormuşlar: - Kimsin? - Hiç demiş Hoca, Hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca: - Sen kimsin?

Yasin sûresini okuduktan sonra duâ etmek için toplanmanın hükmü. Abdulaziz b. Baz

AİLEYE MUTLULUK YAKIŞIR! HAYAT SEVİNCE VE SEVİLİNCE GÜZEL

Kur an ın Bazı Hikmetleri

başlıklı bir dersine dayanarak vermeye çalışacağız.

ikindi akşam Günün Duası:

HLM ye göre İÇ HUZURU

dinkulturuahlakbilgisi.com

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

Zikir hareketleri, 1 li, 2 li, 3 lü ve 4 lü ritmlerden kuruludur. Bu ritmler, kendi içlerinde değişik hızlarda uygulanır.

Nesrin: Ahmet! Ne oturması! Daha gezecek birçok mağaza var, sen oturmaktan bahsediyorsun.

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

4. Habib-i Neccar Hz. Anma Etkinlikleri

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

tellidetay.wordpress.com

NİÇİN EVLENMEDEN ÖNCE İNSANIN KENDİNİ TANIMASI ÇOK ÖNEMLİDİR? YA DA KENDİNİ TANIMAK NEDİR?


Pazartesi İzmir Basın Gündem

ZAFER TALHA ÇİMEN 8/E

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Nefsin iki hali vardır. Üçüncüsü yoktur. Biri bela diğeri afiyet...

ICERIK. Salih amel nedir? Salih amelin önemi Zekat nedir? Zekat kimlere farzdır? Zekat kimlere verilir? Sonuc Kaynaklar

SINIF DEFTERİ. Gurup. Muallim/e:

3- Hareketimizin; Ankara'da Musab bin Umeyr Derneği dışında hiçbir grup, dernek, cemaat ya da örgütle bir bağlantısı bulunmamaktadır.

MEDYA'DA YER ALAN HABERLERLE ALAKALI KURTUBA GENÇLİK HAREKETİ AÇIKLAMASI

Tövbe ve Af Dileme-4

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şu an hayatta ve yeryüzünde hazır mıdır? Abdulkerim el-hudayr

DUÂ VE TEDÂVİ. Kültürümüz de sabrın önemli bir yeri vardır, o da ibâdet sayılır.

GÜNAH ve İSTİĞFAR. Israr etmek kişiyi nasıl etkiler

BEP Plan Hazırla T.C Ağrı Valiliği ALPASLAN ORTAOKULU Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

Allah a Allah (ilah,en mükemmel, en üstün,en yüce varlık) olduğu için ibadet etmek

Rahmet Ayı RAMAZAN Pazar, 07 Haziran :17

toplu olarak zikir olmaz diyorlar. Önce Allah lafzı tek başına zikir olur mu, olmaz mı, o meseleyi ele alalım : TEK BAŞINA ALLAH LAFZI

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

Okul Başarısı Anne Babalardan Dualar İster (2) Perşembe, 06 Aralık :11. Dualar Beddualar

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

ÖZEL KIRAÇ ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DEĞERLER EĞİTİMİ RAPORU (NİSAN 2015) KARŞILIKSIZ İYİLİK YAPMAK

Anlamı. Temel Bilgiler 1

TİYATRO MAĞARA ARKADAŞLARI (Bayan Versiyonu) Ali Ahmed BÂKESİR Karakterler ZÜLEYHA HATİCE MERYEM

Allah yolunda sarf ettiğiniz her şey(in karşılığı) size eksiksiz ödenir, asla haksızlığa uğratılmazsınız. (Enfal; 60)

Peki, bu bayramın bizlere nasıl hediye edildiğini biliyor musunuz? Dilerseniz bu kıssayı hep birlikte hatırlayalım.

Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, annesinden Bağdat a giderek ilim öğrenmesi için izin ister.

ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN. Muhammed Şahin. ] تر [ Türkçe Turkish. Tetkik : Ümmü Nebil

SORU : CEVAP: SORU: CEVAP:

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- nurdan mı yaratılmıştır? İlmî Araştırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi

NOT : İMAM-I RABBANİ Hz. bundan önceki mektuplar gibi. bunu da büyük şeyhi Bakibillah'a yazmıştır.

İman. Çalışmanın ana fikri. İsa ya iman etmek, zihin, duygu ve iradeyle O na güvenmek, dayanmak demektir. Çizimler: Meghan Burns

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

dinkulturuahlakbilgisi.com Konu Anlatımı MELEKLER Hazırlayan Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Diğer müritlerin neşeyle elindekileri takdiminden sonra, Aziz Mahmut Efendi, boynunu bükerek bu kırık ve solmuş çiçeği üstadına takdim eder.

Transkript:

AHMED HULÛSİ ^ 2 DUA VE ZİKİR AHMED HULÛSİ

3 ^ DUA VE ZİKİR

AHMED HULÛSİ ^ DUA MÜMİNİN SİLAHIDIR. HADİS SORU İLMİN YARISIDIR. 4 Hz.MUHAMMED (a.s.) İnsanı gerçeği görmekten alıkoyan en büyük engel ÖNYARGILI yaklaşımıdır. AHMED HULÛSİ

^ DUA VE ZİKİR İÇİNDEKİLER SUNU... 8 GİRİŞ... 12 NİÇİN DUA?... 16 DUA NEDİR?... 20 DUANIN ŞEKLİ... 22 DUANIN YERİ... 32 5 DUANIN ZAMANI... 34 DUA VE KADER... 38 ZİKİR HAKKINDA... 50 ZİKİR NİÇİN ÇOK ÖNEMLİ?... 56 ÖZEL VE GENEL ZİKİRLER... 66 ÇOK ZİKREDEN DELİ Mİ OLUR... 72 ZİKİR TENHADA MI YAPILMALIDIR?... 76 ZİKİRDE NİÇİN ARAPÇA KELİMELER... 80 KUR'AN-I KERİM NASIL ANLAŞILIR... 84 İSTİĞFAR BÖLÜMÜ... 92 NİÇİN VE NEDEN İSTİĞFAR... 100

AHMED HULÛSİ ^ SEYYİDÜL İSTİĞFAR... 104 GİZLİ ŞİRK HAKKINDA... 114 EN BÜYÜK ZİKİR; KUR ÂN-I KERÎM... 118 ÂYET'EL KÜRSÎ... 122 ÂMENER RASÛLÜ... 126 VE MEN YETTEKILLÂHE... 134 YÂ-SÎN... 136 FETİH SÛRESİ... 153 6 İZÂ VÂKIA... 169 TEBAREKE... 181 AMME (NEBE)... 191 İKRA... 197 İNŞİRÂH... 199 BAZI KISA SÛRELERİN FAZİLETLERİ HAKKINDA... 201 İZÂ ZÜLZİLET... 203 KUL EUZÜLER... 213 KUR ÂN-I KERÎM'DEN ÖRNEK DUALAR... 217 RASÛLULLAH A SALÂVATLAR... 242

^ DUA VE ZİKİR RASÛLULLAH (A.S.) DAN ÜÇ AÇIKLAMA... 258 TESPİH BAHSİ... 260 İSM-İ Â ZÂM BAHSİ... 272 ALLÂH IN İSİMLERİ ve MÂNÂLARI... 280 ESMÂ ÜL HÜSNÂ... 282 ÖZEL ZİKİR ÖNERİLERİMİZ... 302 TESPİH NAMAZI... 318 7 RASÛLULLAH'IN ÖĞRETTİĞİ ÇOK ÖZEL DUALAR... 320 ÖZEL BİR 19'LU HÂCET DUASI... 334 HÂCET (İHTİYAÇ) NAMAZI... 338 İSTİHÂRE NAMAZI... 342 BELÂLARDAN MUHAFAZA... 346 BÜYÜK HÂCET DUASI... 356 RIZKIN ARTMASI BORÇLAR İÇİN DUALAR... 360 ÇOK FAYDALI BAZI DUALAR... 362 BAZI NAMAZ SÛRELERİ VE DUALARI... 368 VEDA... 380

AHMED HULÛSİ ^ ^ SUNU Bak dostum; Bil ki, bu kitap, sana hayatında verilen en değerli şeylerden biridir!.. Bu kitap, sana Rabbinin seslenişi; sana açtığı özel kapıdır!.. Kim, olursan ol; işin, meşgalen ne olursa olsun; hangi dinden olursan ol; bil ki... Rabbin seni beklemektedir ve kapısı sana açıktır!.. Sorma, Rabbimin kapısı nerede diye; sende "O" kapı; gönlünde! Senden sana açılan bir kapının ardında!.. Bu kapı, DUA ve ZİKİR kapısıdır!.. Gönlünden Rabbine açılan kapıdır!.. Rabbine yöneliş ve HÂCET kapısıdır! Gökte ve ötende sandığın TANRI'nı terket; sonsuz-sınırsız ALLÂH'a yönel; O'nun, her noktada ve zerrede mevcut olduğunu fark et; ve O'nu GÖNLÜNDE bulmaya çalış! Sonra iste O'ndan, ne istersen!.. Eşini, işini, aşını; ister mevlânı, ister şifanı!.. 8

^ DUA VE ZİKİR 9 Bil ki, seni, her isteğine ve her arzuna kavuşturacak tek şey DUA ve ZİKİR'dir. Bil ki dostum; her zerrede tüm özellikleriyle mevcud olan ve kendinden gayrının varlığı asla söz konusu olmayan ALLÂH, SENDEN SANA İCABET EDECEKTİR! SEN, bilesin ki, yeryüzünde "HALİFE"sin!.. HALİFE olarak sana, gönlüne, BEYNİNE bahşedilmiş yüce güçlerden haberin var mı?.. DUA ile ZİKİR ile, o muhteşem BEYNİN ile, kendindeki mekanizmayı harekete geçirebileceğinden haberin var mı?.. "EN GÜÇLÜ SİLAH" olarak sana bağışlanmış DUA mekanizmasını biliyor musun?.. Fakir, garîp, nice kişiler DUA ve ZİKİR ile nice ZÂLİM SULTANLARI helâk ettiler!.. Nice yoksullar, büyük zenginliklere hep DUA ve ZİKİR ile eriştiler!.. Nice, dertli, sıkıntılı, hastalıklı, ezâ, çile çekenler, hep kurtuluşu, selâmeti DUA ve ZİKİR'de buldular!.. Bil ki dostum... SENDE, dünyanın en güçlü silahı olan DUA ve ZİKİR cihazı mevcuttur. BEYNİNDEKİ, GÖNLÜNDEKİ bu en güçlü silahı kullanmasını öğrenerek; bu yaşadığın dünyanın ve ölüm ötesi yaşamın tüm güzelliklerine erişebilirsin!..

AHMED HULÛSİ ^ Ya da, DUA ve ZİKİR mekanizmasını kullanmaz, paslandırıp, bir kenara terkedersin, ki bunun cezasını da sonsuza dek çekersin!.. Sana, karşılıksız, bedava verilmiş bir mekanizmadır bu!.. Hibedir!.. DUA ve ZİKİR için kimseye muhtaç değilsin ve kimseyi aracı koymak zorunda da değilsin!.. İster, bu kitaptan yararlan; ister gönlünden geldiği gibi yönel!.. Ama kesinlikle, kendindeki, bu dünyanın en kıymetli cihazı olan DUA ve ZİKİR cihazını kullanmasını öğren. Göreceksin dünyan nasıl güzelleşecek. 10 Ahmed HULÛSİ

^ DUA VE ZİKİR Rabbi enniy messeniyeş şeytanu Binusbin ve azâb; Rabbi euzü BiKE min hemezatiş şeyatıyn; Ve euzü BiKE Rabbi en yahdurun; Ve hıfzan min külli şeytanin marid; (38.Sâd: 41; 23.Mu minûn: 97-98; 37.Saffat: 7) 11 Euzü bivechillâhil kerîm ve kelimâtillâhit tâmmatilletiy lâ yucaviz hünne berrün velâ fâcirün min şerri mâ yenzilu mines semâi ve mâ yâ rücü fiyha ve min şerri mâ zeree fil ardı ve mâyahrücü minha ve min fitenil leyli ven nehari illâ târikan yatruku bihayrin yâ Rahman.

AHMED HULÛSİ ^ ^ GİRİŞ 1965 yılında ilk kitabımız olan "Manevî İbâdetler Rehberi"ni çıkartmıştık. O gün için, kitap piyasasında bu konuda çok büyük bir boşluk vardı... Son derece yetersiz dua kitapları arasında yaşanırken, böyle bir eserin yayınlanması şart olmuştu. Biz de elimizden geldiğince, az fakat öz içerikli bir dua kitabını, tamamıyla klasik anlayışa uygun bir biçimde hazırlayıp, değerli müslüman kardeşlerimizin hizmetine vermiştik. Aradan geçen uzun yıllar içinde pek çok sayıda baskı yapan bu kitabın ne kadarıyla Türkiye'ye yayılmış olduğunu bilemiyorum. Ama o kadar çok kişinin elinde-evinde bu kitabın bulunduğunu görüp duyuyorum ki, bunun şükrünü edâda âciz kalırım. "Çocukluğumda babam, bir dua kitabı ile döndü eve. REHBERİ İBADÂT'İL MÂNEVİYYE... Ben de annem kadar hevesli ve meraklı olduğum için kitabı okuyup, güncel sıkıntılarım doğrultusunda değerlendirmeye çalıştım. Örneğin hâcet için, imanımı güçlendirmek için. Ve çok yararlarını 12

^ DUA VE ZİKİR 13 gördüm, kesinlikle... Evlenirken, babam bir tane de bana aldı aynı kitaptan; ve hâlâ okumaya devam ediyorum." Şimdi kocaman çocukları olduğunu belirten bir okuyucumun mektubundan bir paragraf arz ettim sizlere. Evet, Elhamdulillah, nesillere ulaşan "klasik kitap" hüviyetini kazanmış oldu bu ilk kitabımız. Oysa, aradan geçen yıllar içinde, gerek araştırmalarımız sonucu ve gerekse ilhamı rabbanî ile daha birçok formüllere ulaştık. Ve istedik ki, bu yararlı bilgileri olabildiğince çok müslüman kardeşimiz ile paylaşalım... Ayrıca, öyle bir DUA ve ZİKİR kitabı olsun ki, bu iki konuda pek çok sorunun cevabını, yetişmekte olan nesillerin ilmine ve anlayışına göre açıklasın. İlk kitabımızı, gençliğin verdiği tecrübesizlik ile, 1965 yılında bir yayıncının tasarrufuna bırakmıştık, telîf hakkını vermemiz yüzünden!.. Oysa bu defa, Allâh'ın inayetiyle, bu eserimizi tüm müslüman kardeşlerimize hibe ediyoruz!.. Bu kitabımızın telîf hakkı yoktur! Para kazanmak için yazılmamıştır!.. İsteyen herkes; orijinaline sadık kalmak şartıyla; bu kitaptan yararlanabilir ve çevresindekileri yararlandırabilir... Dilediği kadar bastırtıp müslüman dostlarına hediye edebilir!.. Bize de bir "Allâh razı olsun" deyip; "Üç İhlâs bir Fâtiha" gönderirse ne âlâ!

AHMED HULÛSİ ^ "Bir hayra vesile olan, o hayrı yapmış gibidir" buyurmuş Rasûlümüz Muhammed Mustafa aleyhi's-selâtu vesselâm Efendimiz. Niyaz ederim, Allâh bizleri ömür boyu hayra vesile kılsın; şerre alet olmaktan, yarın çok pişmanlık duyacağımız fiiller ortaya koymaktan muhafaza buyursun. Allâh cümlemize, bu kitabı, en güzel şekilde değerlendirmeyi nasip etsin ve elimizdeki değerin kıymetini idrak ettirsin. 14

^ DUA VE ZİKİR Orijinali: لا ا ل ه ا لا االله Okunuşu: 15 Lâ ilâhe illâllah Anlamı: Tanrı yoktur, sadece ALLÂH! İngilizcesi: There is no GOD, only ALLÂH

AHMED HULÛSİ ^ 1 ^ NİÇİN DUA? "DUA MÜMİNİN SİLAHIDIR!" diyor Rasûlullah Muhammed Mustafa (aleyhisselâm). Ve gene, şöyle başka bir açıklama getiriyor "DUA" konusuna: "DUA İBADETİN ÖZÜDÜR!" Bu hadîs-î şerîfin hemen arkasından şu âyeti kerîmeyi hatırlıyalım: Ben cini ve insi yalnızca (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarmak suretiyle) kulluk etmeleri için yarattım! (51.Zariyat: 56) En basit anlamıyla kulluk, dua ve zikirdir! En geniş anlamıyla kulluk, birimin, varoluş gayesinin gereğini yerine getirmesidir... "Eğer kulum, bana ellerini kaldırır da dua ederse, ben o elleri boş olarak geri çevirmekten hayâ ederim." Evet, bu bir Hadîs-î kudsî. Bu konudaki bir başka hadîs-î kudsî de şöyle: 16

^ DUA VE ZİKİR 17 "Ey Ademoğlu, dua senden icabet benden; istiğfar senden, bağışlamak benden; tövbe senden, kabul etmek benden; şükür senden, fazlasıyla vermek benden; sabır senden, yardım benden... Ne istedin ki benden, sana vermedim!" İşte bu hadîs-î kudsîyi destekleyen âyeti kerîme: Bana dua edin, size icabet edeyim! (40.Mü min: 60) Bu konuya açıklık getiren diğer bir hadîs-î kudsî de şudur: "Ben, kulumun zannı üzereyim. Artık dilediği gibi düşünsün!.." Yani siz dua ederken, o duanızın kesinlikle kabul göreceğini düşünürseniz, biliniz ki mutlaka isteğiniz meydana gelecektir!.. Nitekim, bu açıdan olaya bakıldığı içindir ki, önde gelen evliyaullahtan İmam Rabbanî Ahmed Faruk Serhendî şöyle demiştir: "Bir şeyi istemek, ona nail olmak demektir. Zira Allâhu Teâlâ kabul etmeyeceği duayı kuluna ettirmez." Esasen dua etmek söz konusu olduğunda, bir şey isteyeceğimizde hemen şu âyeti kerîmeyi hatırlamamız gerekmektedir: Allâh dilemedikçe siz (Onu) dileyemezsiniz! (76.İnsan: 30) - Peki, biz dua ettiğimiz zaman, kabul olur mu?.. Yani, sizde ortaya çıkan bu istek, gerçekte Allâh istemiş olduğu için sizde ortaya çıkmaktadır!.. Eğer, Allâh istememiş olsaydı, siz dahi o şeyi isteyemezdiniz. En kolay, en ucuz yani bedava ve en tesirli şey DUA dır. İşte bu yüzdendir ki, DUA için, "müminin silahıdır" buyurulmuştur.

AHMED HULÛSİ ^ "DUA" nasıl silah olur?.. Bunu anlayabilmek için, tasavvufun derinliklerine inmek gereklidir!.. İnsan, gerçeği itibarıyla, Allâh adıyla işaret edilenin Zâtî sıfatlarıyla yaratılmış, O'nun varlığı ile kaîm ve daim varlıktır. Allâh'ın "HAY" ismiyle işaret edilen şekilde HAYAT sıfatıyla vardır; yaşar. Allâh'ın "ALÎM" ismiyle işaret edilen şekilde, İLİM sıfatıyla bilgi, ilim sahibidir, yaşamına yön verir. Allâh'ın "MÜRİD" ismiyle işaret edilen şekilde, İRADE sıfatıyla isteklerini tahakkuk ettirmeye yönelir. Dolayısıyladır ki insan, kendi varlığında mevcut olan bu isimlerin mânâlarını ortaya çıkartabildiği ölçüde, takdir edilen nispette, arzularına nail, korktuğundan emin olur... 18

19 ^ DUA VE ZİKİR

AHMED HULÛSİ ^ 2 ^ DUA NEDİR? Ötendeki bir tanrıdan talep mi?.. Özünde ve varlığının her boyut ve zerresinde kendisiyle kaîm olduğun Allâh'ın kudretinin ortaya çıkmasını talep mi?.. DUA, insanın varlığındaki ilahî gücün ortaya çıkartılması tekniğinden başka bir şey değildir!.. Bu sebeptendir ki; insan, tam bir konsantrasyon ile DUA edebildiği anda, imkânsızmış gibi görünen pek çok şeyin gerçekleştiğini fark edebilir. İşte bu yüzdendir ki, insanın en güçlü silahı DUA dır. DUA mekanizmasından en büyük verimi almak istiyorsak, özellikle ve öncelikle şekli, yeri ve zamanı konusunda bazı hususlara önem vermek zorundayız. 20

21 ^ DUA VE ZİKİR

AHMED HULÛSİ ^ 3 ^ DUANIN ŞEKLİ DUA ederken bazı hareketler oldukça önemlidir. Dua ederken; kollar, koltuk altı görülecek bir şekilde yana açılıp, eller, yüze paralel bir şekilde öne uzatılmalıdır. Takriben yüzden 30 santim mesafede parmak aralıkları hafif açık olan ellerin, parmaklardan çıkan ışınların, alından çıkan ışınlarla ilerde bir birleşim yapacak şekilde yönlendirilmesi son derece faydalıdır. Bakın bu konuda Hazreti Rasûl (aleyhisselâm) ne buyuruyor: "Herhangi bir kul, koltuğunun altı görülecek şekilde ellerini kaldırır ve Allâh tan bir dilekte bulunursa; acele etmediği takdirde kesinlikle duasına icabet edilir. - Acele nasıl olur yâ Rasûlallah?.. - Dua ettim ettim, kabul olmadı, der (de vazgeçer)... İşte bu yanlıştır; dua yerine gelene kadar ısrar etmek gerekir." Ellerden parmak uçlarından yayılan dalgalar ile, beyinden "yönlendirilen dalgalar" (Yönlendirilmiş dalgalar konusunu "İNSAN VE SIRLARI" ile "TEK'İN SEYRİ" kitabımızda 22

^ DUA VE ZİKİR 23 bulabilirsiniz) bir noktada birleşerek laser ışını gibi etki ederek belli hususların oluşmasında son derece önemli rol oynarlar. Burada fark edileceği gibi, DUA nın oluşmasını sağlayan ana güç, insana dışarıdan gelmeyip; tamamıyla, insanın varlığında mevcut olan Allâh isimlerinin manevî gücünden ortaya çıkmaktadır. Kısacası DUA, kişinin kendindeki ilahî güçler eşliğinde isteklerini gerçekleştirme faaliyetidir. Ve elbette ki bunun bir tekniği ve bilimsel açıklaması vardır. DUA esas itibarıyla, beynin "yönlendirilmiş dalgaları dır. Evrenin ilk oluşumu, Allâh tasavvurunun, ilim boyutunun enerjiye ve kuantsal yapıya dönüşümü ile meydana geldiği gibi; insanın bütün istek ve arzuları dahi, bilincin ilim boyutundan kaynaklanan istek ve arzularının beynin yönlendirilmiş dalgalarıyla yoğunlaştırılması suretiyle meydana gelir. Bu sebepledir ki, konsantrasyon ne derece güçlü olursa, DUA ya icabet de o derece süratli olur. Bunun için denilmiştir; Mazlumun duası yerde kalmaz; ah alan felâh bulmaz!.." Zira, o "ah" eden kişi, öyle bir sıkıntı ile, öyle bir konsantrasyon ile, menfi beyin dalgalarını o kişiye yöneltir ki, o yayın okundan kurtulmak asla mümkün olmaz. Dedesinde çıkmasa, torununda çıkar o "ah"ın neticesi!.. Nasıl mı, çok basit!.. Dedenin aldığı "ah" dalgaları, onun öyle bir genetik düzenini etkiler ki; neticesi kendisinde ortaya çıkmasa bile, çocuğunda veya torununda genetik intikal dolayısıyla ortaya çıkar; ve dedesinin cezasına maruz kalır. İşte bu yüzden denilmiştir; "Dedesi erik çalmış, torunun dişi kamaşmış" diye.

AHMED HULÛSİ ^ Evet, eller ileri, kollar açık dua demiştik... Efendimiz böyle yapmış. Çölde yaralı bir hâlde kendilerini bulan, yaralarını temizleyip onları iyileştiren kimseleri öldürüp kaçanlar hakkında, Hz. Muhammed (a.s.), ayakta, elleri yukarıda tarif ettiğimiz biçimde açık olarak ashab ile beraber dua etmiş ve kaçan kişiler çok kısa süre içinde bulunarak yaptıklarının karşılığını almışlardır. Ayakta, eller tarif ettiğimiz biçimde avuç içleri yüze, kollar ileriye dönük olarak parmak uçları aracılığıyla "yönlendirilmiş" dalgalar şeklinde yapılan DUA gibi, ayrıca, SECDE hâlinde yapılan DUA da son derece tesirlidir. Özellikle, gece yarısından sonra, yani güneşin bulunduğunuz yerin tam arkasında olduğu ve güneş radyasyonunun en asgariye indiği saatlerde SECDE hâlinde yapılan DUA son derece tesirlidir. Şayet kılınan hâcet namazının; veya herhangi bir namazın son secdesinde bu DUA yapılırsa, tesir gücü bir hayli daha fazla olur. Namazın, yani gece kılınan bir namazın son secdesinde, çeşitli kusurlarını itiraf ve onlardan bağışlanma dilendikten sonra DUA edilirse; istenen şeyin mâhiyetine göre, birkaç gün üst üste veya gün aşırı bir şekilde bu çalışmaya devam edilirse; takdiri ilâhî, o şeyin oluşmasına mutlaka cevap verir. Çünkü; o DUA nın ısrarla devamına müsaade olunması, o duaya icabet edileceğinin de göstergesidir. Zira, Allâh, kabul etmeyeceği DUA ya ısrarla devam şansı tanımaz. Kişi, bir konudaki DUA sında ısrarlı değilse, o DUA nın yerine gelme şansı da son derece düşüktür. 24

^ DUA VE ZİKİR 25 SECDE hâlinde yapılan DUA, hele kusurların itirafından sonra olursa, son derece güçlüdür demiştik. Niçin..? SECDE hâlinde, bedendeki kan yoğun bir biçimde başa, beyne akmakta, oksijen ve diğer enerji kaynakları tarafından beyin son derece mükemmel şekilde beslenmektedir. Bu sebepten dolayı da çok güçlü dalgalar yayabilmektedir. Ayrıca gene secde hâlinde yapılan kusurları itiraf fiiliyle çok güçlü bir konsantrasyon ve yönelim meydana gelmekte, bu da arzulanan şey doğrultusunda güçlü dalgalar yayılmasına vesile olmaktadır. DUA yı güçlendiren ve gerçekleştiren en önemli faktör ise DUA anında, kişinin şuurunun VEHİM tasarrufundan uzak kalmasıdır. Ve bu hâl de, secde yani, benlik kavramının kalktığı bir hâldir. Nitekim bu konuda bizi uyaran Hazreti Rasûl (aleyhisselâm), "şeksiz - şüphesiz, kabul olacağından emin olunarak" DUA edilmesini tavsiye etmiştir. DUA nın tesirini kesen en önemli güç, gene kişinin kendisinde bulunan VEHİM - VESVESE kuvvesidir. Kişide, VEHİM - VESVESE ne derece gerilemiş ise, DUA sı o derece keskin ve süratli bir şekilde gerçekleşir. Allâh'a yakîn elde etmiş kişilerin DUA sının kabulündeki en önemli etkenlerden biri de, o kişilerdeki VEHİM - VESVESENİN oldukça düşük olmasıdır. Ayrıca, bu kişilerin, yaptıkları çalışma ve lütfu ilâhî sonucu olarak, çeşitli ilâhî güçlerin yapılarında ortaya çıkması da, elbette ki DUA larının süratle gerçekleşmesinde önemli bir faktördür.

AHMED HULÛSİ ^ Ayrıca, DUA konusunda, ŞEYTAN vasfıyla bilinen CİNLER'in insana çok yanlış fikirler telkini de söz konusudur; ki, bu da insanı bu çok etkili silahı kullanmaktan mahrum bırakır. Tam içinizden DUA etmek gelmişken, ŞEYTAN ismiyle, şeytaniyet vasıfları dolayısıyla lâkaplanmış olan CİNLER, hemen bir vesvese verirler. "Aman canım niye dua edeyim, nasıl olsa kaderde varsa olur! "DUA etsem de etmesem de iş olacağına varır, ne diye DUA edeyim." Ve, böylece siz, DUA etmekten vazgeçip; en güçlü SİLAH olan DUA dan mahrum kalırsınız. DUA dan mahrum kalmak, DUA etmemek suretiyle de nelerden mahrum kaldığınızı asla hayal bile edemezsiniz. İşte bu yüzdendir ki, Hazreti Rasûlullah (aleyhisselâm) bakın bize ne tavsiye ediyor: "Nalınınızın tasmasına, koyununuzun otuna kadar her şeyi Allâh'tan isteyiniz." "Allâh'ın fazlı kereminden isteyiniz, çünkü istenilmesinden hoşlanır. "Şüphesiz ki Allâh, ısrarla DUA eden kullarını çok sever. "Hassas olduğunuz saatlerde DUA etmeyi ganimet biliniz. Çünkü bu hâl rahmet saatinin hâlidir." Bu son yazmış olduğum hadîs-î şerîfte işaret edilen mânâ şudur: Hassas olduğunuz demek, tamamıyla bir konuya konsantre olmaktan ileri gelen bir biçimde, son derece duygusal olma anlamı taşır. İşte bu an da, kişinin, tamamıyla ALLÂH'a, net bir biçimde yönelmesi anlamını taşır. Bu yöneliş 26

^ DUA VE ZİKİR 27 ise, beynin tümüyle tek bir gayeye yönelik biçimde, kendisindeki ilâhî güçlerin ortaya konulması sonucunu doğurur. DUA nın gerçekleşmesinde en önemli faktör, kişinin kendisini aradan çıkartarak; dilinde DUA yı okuyan, beyninde o talebi oluşturan olarak HAK'kın kalmasıdır. Bu takdirde; Bir işin olmasını dilerse ol der ve olur! (2.Bakara: 117) DUA da en önemli yardımcı faktörlerden biri de istenilen şey hususunda ısrarlı olmaktır. Herhangi bir konuda bir iki defa dua edip arkasını bırakmak son derece yanlıştır. DUA edilecek konuda mutlaka ısrarlı olunmalı ve istenilen şeyin olabildiğince ölüm ötesi hayatımıza dönük ve yararlı olmasına özellikle dikkat edilmelidir. Zira, yanlış bir istek ile kendi kendimizi büyük ölçüde yaralamış olabiliriz. Elektriği, çok yararlı şekilde kullanabildiğimiz gibi, kendimizi yaralamak ve hatta öldürmek için de yanlış bir şekilde kullanmak mümkündür. DUA, varlığındaki, benliğindeki, NEFS'indeki ALLÂH'a AİT GÜÇ ile tahakkuk yoludur, demiştik. Öyle ise, bu silahı ne derece bilinçli olarak ve yerinde kullanma imkânına sahip olursak, o derece düşmanlarımızdan korunabilir; isteklerimizi gerçekleştirebilir; ve dahi ALLÂH'a yakîn elde edebiliriz. DUA nın beyin gücüne dayandığından, zira, beynin ilâhî güçle techiz edilmiş, donatılmış bir yapı olduğundan bahsetmiştik "İNSAN ve SIRLARI" isimli kitabımızda; ve bunun sisteminden söz ederek; gerekirse, insanın beyin dalgalarıyla silahları dahi geçersiz kılabileceğini yazmıştık 1984 yılında. Bakın inançsız Ruslar dahi beyni nasıl değerlendiriyor bugün:

AHMED HULÛSİ ^ 11 Haziran 1991 tarihli Sabah Gazetesi nin 8. sayfasında yayınlanan şu haberi dikkatle okuyalım: "GELECEĞİN SAVAŞLARI TELEPATİK OLACAK Sovyetler Birliği nin ünlü bilim adamı Vlail Kaznatcheev, insan beyninin telepati yoluyla savaşları etkileyebileceğini belirtti. Prof. Kaznatcheev, dâhilerin çalıştığı, Novossibirsk Akademisi bünyesinde kurulan özel bir laboratuvarda çalışmalarını sürdürüyor. MOSKOVA - Sovyet Bilimler Akademisi'nin en saygın üyelerinden biri olan Profesör Vlail Kaznatcheev insan beyninin, bedeninin bulunduğu noktanın çok uzağında yer alan, insanlar, düşünceler ve elektronik donanımlar üzerinde etkili olabileceğini belirtti. Birçok kişi tarafından deli saçması olarak nitelendirilen bu görüşü ispat etmek için yoğun bir çalışmaya giren Kaznatcheev, ülkesi Sovyetler Birliği'nde büyük ilgi görüyor. Kendisine Sovyet dahilerinin yetiştirildiği Novossibirsk Akademisi bünyesinde her türlü donanıma sahip bir laboratuvar ve araştırmalarında yardımcı olacak asistanlar tahsis eden hükümet, Kaznatcheev'in araştırmalarından çok şey bekliyor. KGB Koruması Kaznatcheev'in araştırmalarının en büyük özelliği insan beyninin telepatik gücünü bir silah olarak kullanmaya çalışması. Ona göre sırf düşünce gücüyle bilgisayar sistemlerini, havaalanlarının radarlarını hatta modern teknolojinin geliştirebileceği her türlü silahı etkisiz kılmak mümkün. 28

^ DUA VE ZİKİR 29 Bu araştırmaları son derece yakından izleyen ve denetleyen hükümet, Kaznatcheev'in CIA tarafından kaçırılmasını engellemek için KGB'nin en yetenekli ajanlarını seferber etmiş durumda. Ünlü bilim adamı görüşlerini çok basit örneklerle açıklıyor: `Eğer çalıştığınız bilgisayar aniden arızalanırsa suçu üretici firmada aramayın. Sizin stres içinde olmanız ya da çalışırken biraz da olsa sinirlenmeniz aletin teknik donanımını etkileyebilir. Çünkü sıradan bir insan beyni, en üstün bilgisayardan daha güçlüdür ve insan bazen farkında olmadan doğanın kendine verdiği güçleri kullanabilir.' Kaznatcheev'e göre eğer insan çok uzun zamandan beri görmediği birini yoğun olarak düşünürse ve o sıralarda ondan bir telefon, ya da mektup alırsa bu şans olarak nitelendirilmemelidir. Bu doğrudan, insanın yoğunlaştırdığı düşünceleri ile düşündüğü kişiyi etkilemesidir. Kaznatcheev, son olarak Sovyet televizyonunda katıldığı bir programda laboratuvarında bulunan bir bitkiyi uzun uzun gösterdi ve programı izliyenlerden 1 saat süreyle sadece bu bitkinin gelişimini düşünmelerini istedi. Sonuç gerçekten şaşırtıcıydı, bitki çok kısa zaman zarfında akıl almaz bir gelişme sergiledi. İşte Kaznatcheev'in araştırmalarının temelinde de, düşünce gücünün sonsuzluğunu yakalamak yatıyor. İnsanın bilinçaltına ulaşmayı amaçlayan parapsikolojiyi bilimle birleştirerek araştırmalarını sürdüren Kaznatcheev, bulgularının düşmanın teknik donanımını felç etmek açısından ileride çok önemli sonuçlar vereceğini, ancak bunun bir silah olarak değil, savaşları engelleyecek caydırıcı bir etken olarak kullanılmasından yana olduğunu belirtiyor."

AHMED HULÛSİ ^ İşte bu yüzdendir ki, DUA insana bahşedilmiş en mükemmel güç olarak tanımlanabilir. 30

31 ^ DUA VE ZİKİR

AHMED HULÛSİ ^ 4 ^ DUANIN YERİ Gayrı ihtiyarî hemen aklımıza gelebilir; canım DUA nın da yeri mi olur..? DUA etmek için özel yer mi arıyacağız?.. Yerin ne münasebeti vardır DUA ile?.. Evet, her yerde DUA edilebilir!.. DUA için özel bir yer aramaya zaruret yoktur!.. Ancak... İnsan beyninin çalışma sistemi ve, bulunduğu yerin manyetik alanı ile, bulunduğu alandaki dalga ortam, son derece yakından bağlantılıdır. Yeraltındaki "ley hatlarının" oluşturduğu müspet enerji hatlarının gücünü arkasına alması, o beyin için son derece önemli olduğu gibi; ayrıca, beynin içinde bulunduğu ortamı kaplayan manyetik alanının oluşturduğu tesirler dahi son derece önemlidir. DUA eden kişinin çevresindeki kişilerin beyin dalgaları, kendisininki ile birleşerek son derece güçlü dalgalar üretilebileceği gibi; toplu DUA lar dahi büyük tesirler meydana getirir. 32

^ DUA VE ZİKİR 33 Bu sebeptendir ki Hazreti Rasûl (aleyhisselâm) şöyle buyurur: "Üç kişi biraraya geldikleri zaman, birlikte ettikleri DUA yı ALLÂH geri çevirmez." Niçin belirli yerler... Mesela nereleri...? Kâbe'de yapılan DUA lar... Arafat'ta yapılan DUA lar... Medine'de Hazreti Rasûl (aleyhisselâm)'ın makâmında yapılan DUA lar... Efes'te Meryem Ana evinde yapılan DUA lar... İstanbul'da Eyyûb Sultan namıyla bilinen sahabeden Zât ın makâmında yapılan DUA lar; bunun gibi her beldede, o beldedeki bilinen evliyaullahtan olan zevâtın makâmlarında yapılan DUA lar, daima güçlü DUA lar olarak yerini bulur. Burada iki önemli faktör mevcuttur. 1. O yerin kendi manyetik alanının yaydığı enerji 2. O yere defnedilmiş zâtın ruhaniyetinin yaymış olduğu enerji.. İşte, DUA eden kişi, bu iki etkiyi arkasına takviye alarak DUA ettiği zaman, büyük ölçüde DUA sının kabul olma yani yerine gelme şansı vardır. Ayrıca manevî gücü yüksek olduğuna inanılan kişinin huzurunda, bir cemaat eşliğinde yapılan DUA lar da son derece yüksek tesir gücüne sahip olarak tespit edilmiştir.

AHMED HULÛSİ ^ 5 ^ DUANIN ZAMANI Her aklınıza estiği, içinizden geldiği zamanda DUA edebileceğiniz gibi, belirli günlerin ve gecelerin de DUA nın gerçekleşmesi hususunda büyük rolü vardır. Kadir gecesini özellikle şu gecelerde arayınız: İçine girdiğiniz Ramazan ayı eğer; Pazar günü başlamışsa, 28 ini 29 a bağlayan gece; Pazartesi günü başlamışsa, 20 sini 21 e bağlayan gece; Salı günü başlamışsa, 26 yı 27 ye bağlayan gece; Çarşamba günü başlamışsa, 18 i 19 a bağlayan gece; Perşembe günü başlamışsa, 24 ü 25 e bağlayan gece; Cuma günü başlamışsa, 16 yı 17 ye bağlayan gece; Cumartesi günü başlamışsa, 22 yi 23 e bağlayan gece; İmam ı Şâranî ye göre Kadir gecesidir... Biz de aynı kanaati taşıyoruz. Ramazan'ın 20'sinden sonraki tek geceler. Muharrem'in 10. gecesi. Recep'in girdiği gece. Recep'in 15. gecesi. Mi'râc gecesi. Şaban ayının 15. gecesi. Arefe geceleri. Ramazan ve Hac Bayramları geceleri, Cuma günü hutbe saati ile ikindi arası, Recep'in 27. günü. Şaban'ın 15. günü. Ramazan günleri, Arefe günleri, Muharrem'in 10. Günü, Zilhicce'nin 10. günü. 34

^ DUA VE ZİKİR 35 Biz bu günleri böylece verdikten sonra, özellikle geceler üzerinde durulması ve dahi, geceyarısından sonraki saatlerin iyi değerlendirilmesi üzerinde duralım. DUA nın zamanı denilince özellikle iki husus önemlidir. İç şartlar. Dış şartlar. İç şartlar demek, içinde bulunduğumuz hâleti ruhiye demektir. Gerçekten, yürekten gelir bir biçimde; içi yana yana denilen bir şekilde DUA etmek önemlidir. Zira ancak böyle bir hâl, tam konsantrasyon sağlar. Beynin güçleri, ancak böylelikle tek bir noktaya, tek bir konuda yoğunlaşarak, isteğe yönelik yayın yapar. İkinci olarak belirtilen dış şartlar ise tamamıyla ortam şartları ile alâkalıdır. Bu dış şartların birincisi Güneş in parlamaması ve hatta ışıklarının tamamıyla kaybolmasıdır. Zira Güneş'in yaydığı kozmik ışınım büyük ölçüde beyin gücünü keser. İkinci olarak önemli bir husus da Jüpiter ve Venüs gibi planetlerin yumuşak ve besleyici radyasyonunun beyni etkilediği saatlerdir. Bu saatleri bulmak için gerekli hesaplama usullerini İbrahim Hakkı Erzurumî "MARİFETNAME" isimli eserinde bütün detayları ile izah etmektedir. Bunun için, piyasadan, içinde bu bölümün de olduğu TAM tercüme seçilmelidir. Zira, bir Mars saatinde, olacak iş, münakaşaya dökülüp olmazken; bir Venüs veya Jüpiter saatinde olmayacak iş, şaşırtıcı biçimde oluşuverir de hayretler içinde kalabiliriz.

AHMED HULÛSİ ^ Bu sebepten dolayıdır ki, yapacağımız bir takım işleri, içinde bulunduğumuz saatlerin tesirlerine göre düzenlemenin çok büyük yararları olacaktır. 36

37 ^ DUA VE ZİKİR

AHMED HULÛSİ ^ 6 ^ DUA VE KADER DUA söz konusu olduğu zaman, hemen pek çoğumuz yanlış bilgi ile şartlanmaktan dolayı, "aman canım kaderde ne varsa o olacak, DUA'ya ne gerek var" deyiveririz. Oysa, bu tamamıyla yanlış bir görüştür!.. Kader konusunda gerçek bilgileri, Kur'ân-ı Kerîm âyetlerine ve tamamıyla Hazreti Rasûlullah (sallâllahu aleyhi vesellem)'in buyruklarına dayanan biçimde "İNSAN ve SIRLARI" ile "AKIL ve İMAN" isimli kitapların ilgili bölümlerinde okurlarımıza açıkladık. KADER kesindir; ve hiç kimse bunun asla dışına çıkamaz!.. Nitekim, Hazreti Rasûlullah (aleyhisselâm) bunu, açıklamalarında, en dar anlayışlıların dahi fark edebileceği bir biçimde vurguluyor. Ne yazık ki, bu gerçeği yansıtan hadîs-î şerîfleri, hadis kitapları hariç, hiçbir kitapta bulamıyorsunuz... Yazamıyorlar!.. Korkuyorlar! 38

^ DUA VE ZİKİR 39 Ama gerçek, yazılmasa da, söylenmese de gerçektir!.. Hele Rasûlullah tarafından da en yalın bir biçimde açıklanmışsa!.. Burada çok önemli olan husus şudur. KADER'in tekniği!.. KADER - DUA ilişkisini izaha girmeden önce, bu konudaki birkaç Rasûlullah buyruğunu nakletmeye çalışalım size: "KADER'i ancak DUA değiştirir. Ömrü ise ancak iyilik uzatır. Şüphesiz ki kişi işlemiş olduğu günah sebebiyle rızıktan mahrum edilir." "KAZA'yı ancak DUA geri çevirir. Ömrü ise iyilik uzatır." "Tedbirin KADER e faydası olmaz; DUA'nın ise gelmiş ve gelmemiş musîbetlere faydası vardır; şüphesiz ki belâ iner, DUA onu karşılar ve kıyamete kadar çarpışırlar." Evet, bir yandan, kaderin değişmeyeceği belirtiliyor; diğer yandan DUA'nın kaderi, kazayı geri çevireceği açıklanıyor. Bu iki hususu nasıl birleştirip, nasıl bir sonuç elde edeceğiz. Bilelim ki... İnsanların kaderi takdir edilmiştir; her şey gibi!.. Ne var ki, DUA faktörü de bu KADER sistemi içinde yer alan bir faktördür. DUA ederseniz, kaderdeki olayı geri çevirebilirsiniz, kazayı reddedebilirsiniz; ancak ne var ki, bu DUA'yı yapmak, gene kaderinizin elvermesiyle mümkün. Yani, kaderiniz müsait ise, DUA edebilirsiniz ve böylece de o gelecek olan olayı geri çevirebilirsiniz. Kaderinizde kolaylaştırılmış ise DUA etmek, size o belâ veya musîbet gelmeden önce DUA edersiniz ve o olayın zararından korunmuş olursunuz.

AHMED HULÛSİ ^ Dolayısıyladır ki, tedbirle takdiri değiştiremezsiniz; fakat, takdirde var ise tedbir alır ve böylece de kazayı geri çevirmiş olursunuz. Bu hususta Halife Ömer (r.a.), bize bir uygulamasıyla son derece önemli bir uyarıda bulunmuştur. Şam'a orduyla giden Halife Ömer (r.a.), şehre yaklaştığı zaman, veba salgını olduğunu haber alır... Bunun üzerine, orduya geri dönülmesi talimatını verir. Bu durum üzerine, "kader" kavramını anlayamayan ve işin şeklinde kalanlar şaşırırlar ve sorarlar: - Allâh'ın kaderinden mi kaçıyorsun yâ Ömer?.. Kaderin tekniğini anlamış olan Hazreti Ömer (r.a.)'ın cevabı hepimize bir derstir: - Allâh'ın kazasından Allâh'ın kaderine kaçıyorum!.. İşte yukarıda anlatılan cevap, bu kader konusunun "püf" noktasıdır. Kader, mutlak ve kesindir!.. İnsan ise, kendisinden meydana gelenlerin neticesini görecektir!.. İnsan için yalnızca çalışmalarının (kendisinden açığa çıkanların) sonucu oluşacaktır! (53.Necm: 39) âyetini hatırlayalım. İşte bu sebepledir ki, siz ne yapabiliyorsanız, elinizden ne geliyorsa onu yapmak zorundasınız. DUA edebiliyorsanız, hemen ediniz!.. Bir çalışma yapma imkânına sahipseniz, hemen yapınız!.. Korunmak için elinizden gelen bir şey var ise, hemen tatbik ediniz. Ne olduğunu bilmediğiniz yazgınızı değiştirmek için elinizden geleni yapınız!.. Neticede olacak 40

^ DUA VE ZİKİR 41 olan, kaderdekidir!.. Ama siz de elinizden geleni yapmış olmanın huzurunu yaşarsınız hiç olmazsa! Biliniz ki, yapabildiğiniz, kaderinizin müsaade ettiğidir; ve yaptığınızın neticesini de mutlaka görürsünüz. Bu yüzden denilmiştir, DUA kazayı reddeder, diye. Yani, o kazanın reddi sizin duanıza bağlıdır!.. O musîbetin size isabet etmemesi, sizin o hususta dua etmenize bağlıdır. Dolayısıyla dua edersiniz ve o kaza veya hoşlanmadığınız olay size isabet etmez. Ya da umduğunuz, olmasını istediğiniz olay o duanız vesilesiyle gerçekleşir. Hazreti Rasûlullah "KEŞKE" demeyi şeytan ameli olarak nitelemiştir. Bunun mânâsını çok düşünmek ve bu hususu iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Niçin "KEŞKE" demek yasaklanmıştır?.. 37. BASKIYA NOT: Bu kitabımızın 1991 yılında yapılan ilk baskısından yaklaşık 13 yıl sonra, 11 Ekim 2004 tarihli Vatan Gazetesi nde yayınlanan ve duanın gücü konusunda yapılan bilimsel araştırma sonuçlarını açıklayan şu haberi de burada dikkatle okuyalım: DUA ETMEK HASTALARI İYİLEŞTİREBİLİR Mİ? The NewYork Times Gazetesi dua ile iyileşme süreci arasındaki bağlantıyı araştıran çalışmaları masaya yatırdı. Bilim, dua edilen kişilerin daha kolay iyileştiğini kanıtlıyor... Duanın iyileşme sürecindeki etkisi bilim dünyasının en çok tartışılan konularından biri hâline geldi. Birçok bilim adamı duanın bilimsel olarak araştırılamayacağını öne sürerken, din çevreleri de "Tanrı'nın gücünün" sorgulanamayacağını

AHMED HULÛSİ ^ söylüyor. Ancak tartışmalara rağmen bu konudaki araştırmalar son hızla devam ediyor. Yalnızca 2000 yılından beri duanın iyileştirici etkisi hakkında 10'dan fazla araştırma yapıldı. ABD'de fedaral hükümet de dua araştırmalarına 2.3 milyon dolar fon ayırdı. Üstelik bu araştırmaların çoğunda duanın iyileştirici etkisi kanıtlandı. Ancak bu konudaki en kapsamlı araştırmanın sonuçları önümüzdeki aylarda yayınlanacak. Mind/Body Medicam Enstitüsü'nün kurucusu Dr. Herbert Benson tarafından 10 yıl devam eden ve 1800 kişinin katıldığı araştırma bu alanda şimdiye kadarki en geçerli sonuçları ortaya koyacak. Bugüne kadar dua ve hastalık arasındaki en önemli araştırmalar ve sonuçları ise şöyle: Kalpten Ölüm Yüzde 30 Azaldı Duke Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya anjiyo operasyonu geçiren 750 kalp hastası katıldı. Bunların bir kısmı için dua ayinleri düzenlendi. Ayin düzenlenen hastaların ameliyattan sonraki birkaç yıl içindeki ölüm oranları, dua okunmayanlara göre yüzde 30 daha az çıktı. İyileşme Yüzde 11 Hızlandı St. Luke's Hastanesi'nde 5 din adamı hastanede tedavi gören 990 kalp hastasının, 466'sına dua okudu. Kendileri için dua okunan hastaların yüzde 11 oranında daha çabuk iyileştiği ve rahatsızlığın belirtilerinin azaldığı görüldü. Kısırlık Tedavisi Yüzde 25 İlerledi Columbia Üniversitesi'nin yaptığı araştırmada üreme sorunları yaşayan kişiler için düzenli olarak dua okundu. Dua okunanlarda, döllenmenin başarı oranı yüzde 8'den yüzde 16'ya çıktı. Embriyonun sağlıklı bir şekilde büyüme şansı ise yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükseldi. 42

^ DUA VE ZİKİR Toplu Dua AIDS'i İyileştirdi San Francisco Hastanesi'nde 393 kalp hastası üzerinde yapılan araştırmada, 150 hasta için düzenli olarak dua edildi. Tanımadıkları kişilerin kendilerine dua ettiği hastaların, ilaç tedavisine daha çabuk cevap verdiği ortaya çıktı. Dr. Elizabeth Targ 1998'de yayınladığı bir araştırmayla Afrika'da şamanların toplu dualarının bazı AIDS hastalarının iyileşmesini sağladığını ortaya koydu. 43 Yine, 16 Ekim 2004 tarihinde Hürriyet Gazetesi nde yayınlanan ve Ayşe Özek Karasu imzalı yazıda ise şu açıklamalara yer verilmektedir: FARELER VE MİKROPLARI BİLE DUAYLA İYİLEŞTİRMİŞLER İflah olmaz hastalıklar başkalarının duasıyla iyileştirilebilir mi? Bu sorunun cevabını bulmak için Amerika da yapılan araştırmalara milyonlarca dolar harcanmış. Hastaları gruplara ayırmış ve iyileşmesi için dua edilenlerde çok etkileyici sonuçlar elde etmişler. Bir çeşit üfürükçülük gibi görünüyor. Ancak ABD de araştırma konusu olan dua, gönüllü kişilerin kendilerine tamamen yabancı olan hastalar için uzaktan gerçekleştirdiği bir eylem. Kimi bilimadamları, bilimsel olmayan bir araştırma uğruna halkın parasının çarçur edildiğini, kimi din adamları ise Tanrı nın inayetinin küstahça sınandığını düşünüyor. Amerika daki Duke Üniversitesi Tıp Merkezi araştırmacıları, bakterileri alıp okumuş üflemişler. Sonra tohumları, sonra da fareleri. Sonuç şaşırtıcı. Okunmuş üflenmiş bakterilerin daha hızlı büyüdüğü, tohumların daha çabuk filizlendiği, hasta farelerin de tez vakitte şifa bulduğu hayretle tespit edilmiş. Üniversitenin yayınlarına bakınca bu canlıları kimin okuyup üflediği tam olarak anlaşılmıyor. Ancak,

AHMED HULÛSİ ^ herhangi bir şahıs belirtilmediği için, insan tabii ki araştırmacıların bu rolü üstlendiğini düşünüyor. Peki bu deney ne için yapılıyor? Plasebo faktörünü tamamen saf dışı bırakmak için. Çünkü kendisi için dua edildiğini bilen bir hasta pekala pozitif düşüncenin gücüyle iyileşebilir. Oysa fare, bakteri ve tohumların pozitif düşünceye sahip olmadığını biliyoruz. Araştırmacılara göre, Tanrı nın bu canlılar için edilen dualara karşılık verdiği şeklinde kesin bir sonuç elde edilmiş oluyor. Amerika da uzaktan kumandalı duayla şifa bulunur mu sorusuna kesin bilimsel bir yanıt bulmak için tam 1200 araştırma yapılmış ve yapılıyor. Bush yönetimi de son dört yıl içinde bu araştırmalara 2.3 milyon dolarlık katkıda bulunmuş. Ancak birçok bilim adamı bu araştırmaları bilim dışı diye niteleyip karşı çıkıyor ve vergi ödeyen vatandaş parasının ziyan edildiğini düşünüyor. YOKSULLAR ZATEN DUA EDİYOR İstatistiklere göre ABD deki yetişkinlerin yüzde 45 i bir takım sağlık sorunları nedeniyle duaya başvuruyor. Dua araştırması aleyhtarlarına göre bu oran, sağlık hizmetlerine ulaşma imkânı bulamayan yoksul kesimi temsil ediyor. Yani tıp hizmeti verilmeyen insanlar zaten doğrudan Tanrı ya havale edilmiş oluyor. Duanın hasta üzerindeki moral etkisini ise kimse reddetmiyor. Amerikan basınındaki haberlere göre çok sayıda hasta, birlikte dua etmek için bir din görevlisi istiyor. Doktorlar da bu tür taleplere olumlu yaklaşıyor. Hatta Katolik cemaatine bağlı hastanelere Türk imamların çağrıldığı bile oluyor. Örneğin New Jersey de bir Katolik hastanesi olan St.Joseph s Wayne Hospital, Türk hastası olduğu zaman Paterson daki Türk İslâm Merkezi nin imamı Fevzi Kılıç tan yardım alıyor. 44

^ DUA VE ZİKİR 45 TANRI AYRIMCILIK YAPAR MI Dua işe yarar mı, araştırmasında sadece bilimsel değil, teolojik bir tartışma da var. Tanrı sadece iyileşmesi için dua edilen kişilere yardım ederek ayrımcılık yapabilir mi? New York Presbyterian Hastanesi nin din hizmetleri direktörü Raymond J.Lawrence şöyle diyor: Tanrı nın dualara cevap verip vermediğini araştırmak, onu sınamak anlamına gelir. Ama siz Tanrı yı sınayamazsınız. Tanrının duaya karşılık vermek uğruna mucizevî bir şekilde doğanın yasalarını değiştirebileceğini düşünmek, çocukça bir beklentidir. Dua deneylerini savunanlar, temel olarak kalp hastaları üzerinde yapılan iki araştırmada elde edilen sonuçları dayanak alıyor. Dr. Randolph Byrd adlı kardiyolog, 1988 yılında, San Francisco Hastanesi nin koroner bakım ünitesinde yatmakta olan 393 hastadan 192 si için Hristiyan bir gruba dua ettiriyor ve dua edilen hastaların durumunda iyileşme tespit ediyor. Kansas City de 990 kalp hastası üzerinde yapılan başka bir araştırmada da, tamamen yabancı kişiler tarafından dua edilen hastalarda benzer sonuçlar elde ediliyor. Ancak istatistik uzmanlarına göre bu deneylerde o kadar çok değişken üzerinden ölçüm yapılıyor ki, sonuçta bazı hastaların şans eseri iyileşmesi zaten olasılık dahilinde. Yani bu deney, almak istediğin yanıtı alıncaya kadar, tekrar tekrar aynı soruyu sormaya benziyor. HANİ HAMİLE KALMIŞLARDI Dua taraftarlarının güvendiği bir başka kale ise son günlerde sarsıntı geçiriyor. Kısırlık tedavisinde duanın etkisini kanıtlayan 2001 tarihli çalışma, bu araştırmayı yayınlayan bilim dergisi tarafından geçenlerde geri çekildi. Üç kişilik bir ekibin büyük sansasyon yaratan araştırmasına göre kısırlık tedavisi görürken Hristiyan gruplar tarafından dua edilen

AHMED HULÛSİ ^ kadınların hamile kalma oranı, dua edilmeyenlere göre iki kat fazlaydı. Aradan üç yıl geçtikten sonra Columbia Üniversitesi söz konusu araştırmayı incelemeye aldı. DOZ VE KOMBİNASYON Duanın gücüne inananların da bir sorunu var: Doz meselesi. Kimi araştırmacılara göre birkaç şifacının gün boyunca dua etmesi yeterli olabiliyor. Kimi araştırmalarda ise geniş katılımlı gruplar daha uzun boylu dua ediyorlar. Hatta bazen birkaç Hristiyan mezhebinden şifacılara görev verilirken, bazılarında da hahamlardan, Budist rahiplere ve New Age müritlerine kadar geniş bir şifacılar yelpazesine başvuruluyor. Hep olumlu sonuçlanan deneylerden örnekler verdik ya, bazı deneyler de ters sonuç veriyor. 1997 yılında New Mexico Üniversitesi nde rehabilitasyona alınan 40 alkolik üzerinde bir deney yapılıyor ve alkol illetinden kurtulması için dua edilenlerde hiçbir değişiklik olmadığı fark ediliyor. Üstelik, iyileşmesi için dua edildiğini bilen kadın ve erkek deneklerin daha da beter hâle geldiği görülüyor. Çalışmayı yürütenlerden Dr. William Miller sonunda raporuna şu notu düşüyor: Elde ettiğimiz sonucun ne anlama geldiği pek açık değil. BAŞKALARINI IYILEŞTIRDI KENDISI ÖLDÜ Dr. Elisabeth Targ adlı hekim, dua aracılığıyla uzaktan iyileştirme yöntemi için Amerikan hükümet fonlarından yararlanan ilk araştırmacı olarak biliniyor. Bu doktor, 1998 yılında yayınladığı çalışmasında, şifacıların ve şamanların duaları sayesinde AIDS hastalarının bazı komplikasyonlardan korunduğunu iddia ediyor. Başka bir araştırmada ise dinî grupların uzaktan duaları sayesinde, ölümcül beyin tümörü bulunan kişilerin ömrünün uzadığını tespit ediyor. California Pasifik Tıp Merkezi nde yapılan her iki araştırma da hâlen devam ediyor. Ancak Dr. Elisabeth Targ artık araştırmanın 46

^ DUA VE ZİKİR 47 başında değil. Çünkü 2002 yılında beyin kanserinden ölüyor. Ve Dr. Targ ölünce kullandığı yöntem yaylım ateşine tutuluyor. Araştırmada, elde ettiği verilerle oynadığı söyleniyor. Çalıştığı tıp merkezinin yetkililerine göre ise Dr. Targ ın tek kusuru, denek grubunu çok küçük tutması. Bu bilgiyi verdikten sonra, konunun kader sistemi içerisindeki yerine Rasûlullah (aleyhisselâm)'ın bir hadisi ile açıklık getirelim: Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a: "Tedavi için kullandığınız ilaçlar, şifa isteğiyle okunan dualar ve (düşmanlardan) korunmak için kullandığımız koruyucu şeyler hakkında ne dersiniz, bunlar Allâh'ın kaderinden bir şeyi geri çevirip değiştirir mi?" diye sorulduğunda, "Bu saydıklarınız da Allâh'ın kaderindendir" diye cevap vermiştir. Bilelim ki, DUA, kader sistemi içinde yer alan çok önemli bir unsurdur. DUA edebiliyorsanız, edebildiğiniz kadar DUA ediniz; hepsinin de faydasını, dünya hayatında anlayamayacağınız kadar fazlasıyla göreceksiniz. Zira, Allâh, kulunda ortaya çıkartacağı pek çok özeliği DUA şartına bağlamış; takdir ettiği pek çok şeye DUA yı vesile kılmıştır. Bu yüzdendir ki, "DUA müminin silahı" olmuştur. DUA, takdirin tüm güzelliklerinin size ulaşmasına vesile olan en değerli nimettir. Onu elden geldiğince çok ve güçlü olarak kullanan en büyük nimetlere kavuşacak olandır. Kaderi anlamayan cahil ise, DUA yı terk eder; tüm mahrumiyet ve çileler de onu bekler!.. Konuyu, Rasûlullah (aleyhisselâm)'ın şu açıklamasıyla bağlayalım:

AHMED HULÛSİ ^ "İçinizden her kime DUA KAPISI AÇILMIŞ ise, muhakkak ona rahmet kapıları açılmıştır; ve Allâh'tan, afiyet istenilmesinden daha sevimli bir şey, istenmemiştir." "DUA, inen belâya ve inmeyen belâya karşı faydalıdır. Ey Allâh'ın kulları, DUAYA SIMSIKI SARILINIZ!.." 48

49 ^ DUA VE ZİKİR

AHMED HULÛSİ ^ 7 ^ ZİKİR HAKKINDA ZİKİR, bize göre, dünyada bir insanın yapabileceği, en yararlı çalışma türüdür. ZİKİR, "Allâh'ı anma" diye her ne kadar tercüme edilirse de, böyle bir tercüme son derece yetersizdir. 1. ZİKİR, beyinde tekrar edilen kelimenin mânâsı istikametinde, beyin kapasitesini arttırır. 2. ZİKİR, beyinden üretilen dalga enerjinin RUH'a, yani hologramik dalga bedene yüklenmesini ve böylece ölüm ötesi yaşamda güçlü bir RUH'a sahip olunmasını sağlar. (ZİKİR konusunda beynin faaliyetlerini ve sistemini "İNSAN ve SIRLARI" kitabımızda bütün detayları ile okuyabilirsiniz. Ahmed HULÛSİ) 3. ZİKİR, tekrar edilen mânâlar istikametinde beyinde anlayış, idrak ve o mânâların hazmedilmesi gibi özellikleri geliştirir. 4. ZİKİR, Allâh'a yakîn sağlar. 5. ZİKİR, ilâhî mânâlar ile tahakkuku temin eder. 50

^ DUA VE ZİKİR 51 İşte, birkaçını saydığımız bu özellikler dolayısıyla Kur'ân-ı Kerîm de ZİKİR son derece övülen bir çalışma olarak belirtilmiş ve bu konuda ZİKRE önem vermeyenler şiddetle uyarılmışlardır: Kim (dünyevî-dışa dönük şeylerle) Rahman ın zikrinden (Allâh Esmâ sının hakikati olduğunu hatırlayarak bunun gereğini yaşamaktan) âmâ (kör) olursa, ona bir şeytan (vehim, kendini yalnızca beden kabulü ve beden zevkleri için yaşama fikri) takdir ederiz; bu (kabulleniş), onun (yeni) kişiliği olur! Muhakkak ki bunlar onları (hakikate erme) yolundan alıkoyarlar da, onlar hâlâ kendilerinin doğru yolda olduklarını zannederler! (43.Zuhruf: 36-37) Şeytan (yalnızca beden olma fikri) onlara yerleşti de, onlara Allâh ın zikrini (hatırlatılan hakikatlerini, bedeni terk edip Allâh Esmâ sıyla var olmuş yapılarıyla {şuur} sonsuza dek yaşayacaklarını) unutturdu! İşte onlar Hizbüş Şeytan dır (şeytanî fikir yandaşları-kendini yalnızca beden sananlar)... Dikkat edin, muhakkak ki Hizbüş Şeytan (kendini yalnızca beden sananlar) hüsrana uğrayanların ta kendileridir! (58.Mücadele: 19) Ey iman edenler! Allâh ı çok zikredin! (33.Ahzab: 41) Kim zikrimden (hatırlattığım hakikatinden) yüz çevirir ise, muhakkak ki onun için (beden-bilinç kayıtlarıyla) çok sınırlı yaşam alanı vardır ve onu kıyamet sürecinde kör olarak haşrederiz. (20.Tâ Ha: 124)

AHMED HULÛSİ ^ O hâlde beni zikredin (anın-düşünün) ki sizi zikredeyim. Şükredin bana (değerlendirin beni), sakın küfretmeyin (hakikatiniz ve varlığın hakikati olduğumu inkâr etmeyin). (2.Bakara: 152) Kullarım sana BEN den sorarlarsa, şüphesiz ki ben Karîb im (anlayış sınırı kadar yakın) ( Şahdamarından yakınım âyetini hatırlayalım)... Yönelip isteyene (dua) icabet ederim. O hâlde onlar da bana icabet etsinler ve bana iman etsinler ki olgunluklarını yaşasınlar. (2.Bakara: 186) Sana vahyolunan BİLGİ yi (Kitap) oku, bildir; salâtı ikame et... Kesinlikle salât fahşadan (kendini beden kabulünün getirisi olan aşırı davranışlardan) ve münkerden (Sünnetullah a ters düşüren şeylerden) uzaklaştırır... Elbette ki Allâh zikri (hatırlanışı) Ekber dir (Ekberiyeti hissettirir)! Allâh ne hâlde olduğunuzu bilir. (29.Ankebut: 45) ZİKİR'in insana ne kadar büyük yararları olduğuna bakın Hazreti Rasûl (aleyhisselâm) nasıl işaret ediyor: "Allâh katında çalışmaların en sevimlisi hangisidir?.. sorusuna cevap: - Dilin, Allâh'ı zikretmeye devam ettiği hâlde ölmendir! "Size çalışmalarınızın en hayırlısını, Allâh indînde en temiz olanını, derecelerinizi en fazla yükseltenini ve sizin için altın ve gümüş infak etmekten, düşmanlarınızla savaş meydanında karşılaşıp boyun vurmanızdan ve onların sizin 52

^ DUA VE ZİKİR 53 boyunlarınızı Allâh yolunda vurmalarından daha hayırlı bir çalışmadan haber vereyim mi?.. İşte o Allâh'ı ZİKRETMEKTİR." "Allâh'ın azabından, Allâh'ı ZİKİR etmekten daha fazla hiçbir şey kurtaramaz." "Allâh katında kıyamet gününde kulların hangisinin derecesi daha faziletlidir; sorusuna şu cevabı verdi: - Allâh'ı çok ZİKREDENLER." Soruldu ki, "Ya Allâh yolunda cihad eden gazininki?" Buyuruldu: - Kâfirler ve müşrikler içerisinde kılıcı ile kırılıncaya kadar ve kana bulanıncaya kadar savaşsa da, şüphesiz ki, Allâh'ı çok zikredenlerin derecesi, ondan daha faziletli olur." "Kul, şeytandan ANCAK, Allâh'ı ZİKRETMEKLE korunur!.." "Sahip olduklarınızın en faziletlisi, Allâh'ı zikreden dil, şükreden kalp, imanında yardımcı olan eştir." "Allâh'ı ZİKREDEN ile etmeyenin benzeri, diri ile ölü gibidir!.."

AHMED HULÛSİ ^ "Allâh'ı o kadar çok zikredin ki, insanlar size, deli mi bu, desin!.." "Münafıkların size, gösteriş için yapıyorsunuz, diyecekleri kadar çok Allâh'ı zikrediniz." "Müferridûn geçti!.. Buyruğuna soruldu, kimdir müferridûn, diye. "Allâh'ı çokça zikretmeye düşkün olanlardır. Zikir, onların ağırlıklarını hafifletir. Böylece kıyamet günü de hafif olarak gelirler." "ŞEYTAN, ağzını Ademoğlunun kalbine koymuştur. O Allâh'ı zikrettikçe şeytan çekilir. Gaflete düşüp zikri bırakınca kalbini yutar!" Bu hâdis-i şerîf teşbih yani benzetme yollu bir anlatımdır... Kişi Allâh'ı zikrettikçe, Cinler ondan uzak dururlar ve ona vesvese vererek düşüncelerini bulandıramazlar; ama zikir terkedilince, cinler onun beynini istedikleri gibi etkileyerek hüküm altına alırlar, mânâsınadır. "Allâh'ın bir kula verdiği en faziletli şey, ona ZİKRİNİ ilham etmesidir." "Hiçbir sadaka Allâh'ı zikretmekten daha faziletli değildir." 54

^ DUA VE ZİKİR 55 "Cennetlikler hiçbir şeye üzülmezler ancak, dünyada iken ZİKİRsiz geçen anları hariç!.." "Kim Allâh'ı çok zikretmezse imandan uzaklaşır." "İnsan, üzerinden geçip de, içinde Allâh'ı zikretmediği her an dolayısıyla kıyamette büyük pişmanlık duyar." "Herhangi bir topluluk, bir mecliste toplanır, Allâh'ı zikretmeden dağılırlarsa, bu meclis kıyamet gününde kendileri için bir pişmanlık olur!.." "Kim Allâh'ı çok ZİKİR ederse, münafıklıktan uzak olur!.." İşte bunlar gibi daha pek çok Rasûlullah (aleyhisselâm) hadîs-î şerîfi bize ZİKİR konusunda büyük uyarıda bulunmaktadır.

AHMED HULÛSİ ^ 8 ^ ZİKİR NİÇİN ÇOK ÖNEMLİ? "İNSAN ve SIRLARI" isimli kitabımızda tafsilatlı olarak bunları yazmamıza rağmen, önemi dolayısıyla burada da bir miktar ZİKRİN zorunluluğu üzerinde durmak istiyorum. Kesin olarak bilinmelidir ki; DİN tamamıyla, bilimsel gerçekler üzerine oturtulmuş, o günün şartları içindeki sembolik anlatımdır. İslâm Dini nde, -sadece Kur'ân-ı Kerîm ve Hadîs-î şerîflermevcut olan bütün hükümler, insanın gerek bugünü ve gerekse ölüm ötesi yaşamı için zorunlu olarak ihtiyaç duyacağı şeyleri gerçekleştirme gayesiyle gelmiştir. Ayrıca insanın bu önerilere uyması, onun gelecekte kendisine zarar verici birçok şeyden korunmasına da vesile olacaktır. İnsanın yaşamı ise, bilindiği üzere BEYİN ile düzenlenir... İnsan'da ortaya çıkan her şey, BEYİN aracılığıyladır... Ölüm ötesi yaşam bedeni olan RUH dahi beyin tarafından "yüklenir"!.. 56

^ DUA VE ZİKİR 57 Allâh'ın isimlerinin işaret ettiği mânâlar, insan beyninde açığa çıkar. İnsan şuuru, Allâh'ı, ancak beyin kapasitesi kadar tanıyıp "yakîn" elde eder. İşte böyle olunca, ZİKİR olayının önemini kavrayabilmek için, önce beynin çalışma sistemini kavramak, sonra da zikir hâlinde beyinde nasıl bir işlem oluştuğunu idrak etmek zorunda kalırız. Milyarlarca hücreden oluşan beyin, esas itibarıyla biyoelektrik enerji üretip, bunu dalga enerjiye çeviren ve kendisinde oluşan mânâları, bir yandan RUH dediğimiz yapıya yükleyen ve diğer yandan da dışarıya yayan bir organik cihazdır. Genelde, doğuştan alınan ilk tesirlerle yüzde beş, yüzde on kapasite ile çalışan beyin, aldığı çeşitli etkilerin de aracılığıyla, klasik bir yaşam türü geçirir... Bildiğimiz herkes gibi... Oysa beyindeki bu kapasitenin arttırılması mümkündür!.. Zikrin önemi, bizim bu konuda yaptığımız açıklamalardan 10 sene sonra bilim dünyasında ilk defa olarak tespit edilmiştir.aşağıda okuyacağınız metinler bu söylediklerimizin ispatıdır. NOKTA DERGİSİ 6 Mart 1994 tarihli 11. sayısında; Batı, Zikri Geç Keşfetti başlığı altında; John Horgan ın Bilim dergisinin (Scientific American) Ocak 1994 sayısında yayımlanan Dağınık İşlevler makalesinde savunduğu görüşlerin, ilk kez sekiz yıl önce Ahmed Hulûsi tarafından yazıldığını biliyor muydunuz?

AHMED HULÛSİ ^ Bilimsel konularda aşağılık kompleksimizi yenmek, zaman alacak. İçimizden birinin yıllar önce savunduğu görüşleri dikkate almaktansa, o görüşlerin benzerlerinin dışarıda da kabul edilmeye başlanmasını bekleriz. Bazen de, aşağıda anlatacağımız Ahmed Hulûsi örneğinde olduğu gibi şaşırtıcı tesadüflerle karşılaşabiliriz. Bilim Dergisi nde yayımlanan Dağınık İşlevler adlı yazıda John Horgan, Beyinde entegrasyonu sağlayan beyin üstü bir yapı var mı? sorusuna yanıt arıyor ve 1993 yılında yapılan deneylerden yola çıkarak çeşitli tezler öne sürüyor. Ahmed Hulûsi ise, 1986 yılında yayımladığı Din ve Bilim Işığında İnsan ve Sırları, Dua ve Zikir adlı kitaplarında bu soruların yanıtını çok daha önceden veriyor. Sözü edilen makalede, John Horgan şu deneye yer veriyor: Deneyde gönüllülere isimler içeren bir liste veriliyor ve kendilerinden bu isimleri yüksek sesle okumaları ve her isimle ilişkili bir yüklem söylemeleri isteniyor. Örneğin, köpek sözcüğü okununca havlamak gibi bir yüklem söylenmesi gerekiyor. Bu deneyde, beynin pek çok farklı bölgesindeki nöron aktivitesinde artış gözleniyor. Fakat aynı isimleri içeren listenin sürekli olarak tekrarlanması, nöron aktivitesinin değişik bölgelere kaymasına yol açıyor. Gönüllülere yeni bir isim listesi verildiğinde ise nöron aktivitesinin arttığı ve ilk bölgelere döndüğü görülüyor. Ahmed Hulûsi, 1986 da yayımlanan İnsan ve Sırları kitabının Dünyadaki En Önemli Çalışma Zikir adlı bölümünde bu konuyla ilgili şunları söylüyor: Yaklaşık 14 milyar hücreden oluşan insan beyninin ancak cüz i bir kısmı doğum sırasında aldığı ışınlarla faaliyete girer; bundan sonra da yeni tesirlerle yeni açılımlara kavuşması imkânsızdır. Beyin, doğum anından sonra dışarıdan gelen ışın 58