Yayınevi Sertifika No: 14452 Yayın No: 24 SAİD NURSÎ NİN MUHTEŞEM HAYATINDAN HATIRALAR-1 Ömer Faruk Paksu Genel Yayın Yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi Editörü: Ömer Faruk Paksu İç Düzen: Nurullah Bilekli Kapak Çizimi: İbrahim Çiftçi ISBN: 978-975-261-392-8 1. Baskı: Mayıs 2017 Copyright Zafer Yayınları, 2017 İlkgençlik Yayınları, Zafer Yayın Grubu nun bir kuruluşudur. Talatpaşa Mah. İmrahor Cad. Terasevler Sitesi No: 1-A Kâğıthane/İstanbul Tel: (0212) 446 21 00 / Faks: (0212) 446 01 39 www.zafer.com / zafer@zafer.com twitter.com/zaferyayinlari / facebook.com/zaferyayinlari 1 Baskı-Cilt: Erkam Yayın San. ve Tic. A.Ş. İkitelli O.S.B. Mah. Atatürk Bul. Haseyad 1. Kısım No: 60/3-C Başakşehir/İstanbul Tel: (0212) 671 07 00 / Matbaa Sertifika No: 19891 Bu eserin tüm yayın hakları, 14452 sertifika numaralı, Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg. Ürün. San. Tic. Ltd. Şti. ye aittir. Eserde yer alan metin ve resimlerin Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg. Ürün. San. Tic. Ltd. Şti. nin önceden yazılı izni olmaksızın, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile çoğaltılması, yayınlanması ve depolanması yasaktır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu nun (FSEK), 21, 22 ve 23. maddelerine göre bu eserin işleme, çoğaltma ve yayma hakkı 14452 sertifika numaralı Zafer Basın Yayın Turizm ve Bilg. Ürün. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından, yazılı bir izinle 19891 sertifika numaralı Erkam Yayın San. ve Tic. A.Ş ye verilmiştir. Ömer Faruk Paksu Resimleyen: İbrahim Çiftçi
ÖMER FARUK PAKSU 1973 yılında Gaziantep te doğdu. 1991 de Gaziantep İmam Hatip Lisesi nden, 1995 te İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Yayın hayatına Nesil Yayınları Araştırma Merkezi nde başladı (1993). Üç yıl Nesil gazetesinin editörlüğünü yaptı (1994-1997). Moral Dünyası dergisinin yayın hayatına kazandırılmasında önemli katkıları oldu (1998), diğer çalışmalarının yanısıra derginin yayın danışmanlığını ve bir dönem editörlüğünü yaptı. Nesil Ajans ve Nesil Matbaacılık bünyesinde idari görevler aldı (1998-2000). Söz Basım Yayın da editör olarak çalışmaya devam etti. Terimli, Lügatli, Kaynaklı, İndeksli Risale-i Nur Külliyatı nı hazırlayan ekibin içinde yer aldı (2001-2002). Askerlik dönüşü Nesil Yayınları nda tekrar editör olarak çalıştı (2003-2007). Nesil Çocuk ve Genç Nesil Yayınları nın kurucu yayın yönetmeni oldu ve bu görevini uzun süre devam ettirdi (2007-2016). Halen Zafer Yayın Grubu nda yayınevi editörü olarak çalışmaktadır. Evli ve iki kız babasıdır. YAYINLANMIŞ ESERLERI: Türk Basınında Bediüzzaman ve Risale-i Nur Bediüzzaman la Yaşayan Öyküler Şiirlerle Bediüzzaman Türk Düşünürlerin Gözüyle Said Nursî Tecvidli Kur an Elifbası Çocuk Kitapları: Robotikuş-1 (Uzay Gözetleme Kulesi) İman ve İbadet Bilinci Seti (Çıkrık ve Masura) (10 kitap) Zufi ile Allah ın İsimlerini Öğreniyorum (4 kitap) 1. Sınıflar İçin Değerler Eğitimi Seti (20 kitap) Kur an Öğreniyorum İçindekiler İkişer İkişer Gelsinler...9 Ağzı Bağlı İnekler...12 Ağabeyine Hoca Oldu...16 Nasıl Bediüzzaman Oldu?...19 Kıskanç Öğrencilerin Saldırısı...22 Kılıç Kesmez, El Keser!...26 Çaylarını Unutan Âlimler...30 Minarenin Şerefesinde Tur...33 Delinin Böylesi...35 Valinin Üstadı...39 Davanın Sahibi...42 Babaya Saygı...45 5
Coğrafya Tartışması...47 Kur an Davası...50 Eğer Bediüzzaman Deli ise...52 Padişahın Parasını İstemem!...54 Şeyhülislam ın Yanlış Fetvası...58 Bediüzzaman la Tartışılmaz...62 Elektrik mi, Gaz Lambası mı?...65 Padişahın Huzurunda...67 Şeker Aşırmak...70 Savaşta Namaz...73 Ermenilerin Çocukları...76 Savaşta Yazılan Kitap...79 Düşman Topları...81 Esaret...84 Sonumuz Ne Olacak?...87 Rus Komutana Ayağa Kalkmayınca...90 Haksıza Yardım Edin!...94 Müslümanların Saadeti İçin...96 On İngiliz...98 İbretlik Sinema...101 Harama Bakmam!...104 Uzun Birader...106 Dosta Vefa...108 Ücretsiz Dağıtılsın!...110 Meclis in Özel Misafiri...113 Said in Başı...116 Ya Öbür Dünya?...118 Polislik Mukaddes Görev...120 Hak Yolcusu...122 Otun Zikri...124 Nasır...127 Gayret...129 Her Şeyin Hayırlısı...132 Hayvanın Gıybeti...134 Midenin Hakkı...137 Hayvanın Hakkı...139 Korku ve Cesaret...142 Bir Horozun Getirdikleri...145 Ben Şeyh Değilim, Hocayım...147 Yolda Zaman...150 Temiz ve Bakımlı...152 Yaban Elması...154 Karıncaların Evi...156 Kimi Kime Vurduracaksın?...158 Türkiye de Hizmet...161 Öküz Efendi...164 6 7
Korkarım ki Hoca Uça!...167 Sabaha Kadar İbadet...170 Bir Heybe Altın Bitince...172 Kuşları Avlamayın!...175 Çamurlu Ayakkabılar...179 Nur Kâtibi...182 Bardağın Dibinde Kalan Çay...187 Yarım Şekerin İsrafı...190 İkişer İkişer Gelsinler İÇINDEN ŞIRIL ŞIRIL bir derenin aktığı, ceviz ağaçlarıyla kaplı, çok güzel bir köyde doğdu Said Nursî Bitlis in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyü Soyismi de buradan geliyor: Said Nursî, yani Nurslu Said Doğum tarihi 1878 8 9
Babasının adı Mirza, annesinin ise Nuriye Yedi kardeşler... Said, kardeşlerin dördüncüsü Meraklı bir çocuktu Said Anne-babasını adeta soru yağmuruna tutardı. Köyün büyükleriyle ve âlimlerle oturur, sohbetlerini can kulağıyla dinlerdi. Okumak istiyordu ama köylerinde medrese, yani okul yoktu. İlk derslerini ağabeyi Abdullah tan aldı. Abdullah o sırada medresede okur, haftada bir köye gelirdi. Abi öğrendiklerini bana da anlatsana! Abdullah, kardeşini kırmaz, bildiği ne varsa anlatırdı. Bu bir yıl kadar sürdü. 10 yaşına gelmişti. Babasından izin alarak köylerine yakın bir yer olan Hizan Şeyhi Yaylası na gitti. Burada bir medrese vardı. Medresenin hocası Nur Muhammed Efendi, Said deki farklılığı hemen anladı. Said verilen dersi çabucak kavrıyor, hocasının sorularına hemen cevap veriyordu. Çok zeki bir çocuktu. Yıldızı parlamıştı. Said in bu hali diğer çocukları rahatsız etti, onu kıskanmaya başladılar. Özellikle dört çocuk kendi aralarında bir plan yaptılar: Dördümüz birden saldırırsak bize bir şey yapamaz, onu bir güzel haşlarız! Said olan bitenin farkındaydı. Dördünü birden alt edemez, ama ikişer ikişer gelirlerse haklarından gelirdi. Gitti, hocası Nur Muhammed Efendi ye durumu anlattı: Hocam, şu çocuklara söyleyin, benimle kavga edecekleri zaman dördü bir olmasın, ikişer ikişer gelsinler! Said in bu mertçe davranışı hocasının hoşuna gitti. Gülümseyerek elini omzuna attı: Sana kimse karışamaz, sen benim talebemsin! Bunun üzerine Said in adı Şeyhin talebesi oldu. Ve kimse ona karışmaya cesaret edemedi. 10 11
Ağzı Bağlı İnekler NUR MUHAMMED EFENDI: Bu çocuğun ailesini merak ediyorum, acaba nasıl bir anne-babası var? Hocası, Said in ahlakına, mertliğine ve dürüstlüğüne hayrandı. Ve ailesini merak ediyordu. Bir gün Said i yanına çağırdı: Said, bizi köyüne götürür müsün? Baban ve annenle tanışmak istiyorum. Said bu teklife çok sevindi. Köyünü ve anne-babasını özlemişti. Hep beraber yola çıktılar. Altı-yedi saat yürüdükten sonra Nurs a ulaştılar. Said in babası evde yoktu. Mirza Efendi tarlaya çalışmaya gitmişti. Misafirleri karşılayan Nuriye Hanım, onları evin bahçesinde ağırladı. Az sonra Mirza Efendi çıkageldi. Önünde iki inek vardı. Fakat o da ne? Hayvanların ağzı bağlıydı. Mirza Efendi hayvanlara eziyet eden bir insan değildi. Tam tersi onlara çok iyi baktığı hayvanların semizliğinden belliydi. Said in hocası şaşırdı. Selam ve tanışmanın ardından: Mirza Efendi, bizim köyde de hayvanların ağzını bağlarlar, ama harman zamanı ekini yememeleri için... Şimdi ne harman zamanı, ne de hayvanlar harmanda... Hayvanların ağzını niye bağladın? 12 13
Mirza Efendi mahcubiyetle başını öne eğdi: Efendim, bizim tarla biraz uzakta... Gidip gelirken komşuların tarla ve bahçelerinden geçiyorum. Hayvanlar onların bahçesine dalabilir, ürünlerinden yiyebilirler. Böylece ekmeğimize haram karışır. Bunun için hayvanların ağzını bağlıyorum. Said in babası, oğluna hiç haram lokma yedirmemişti. Alın teriyle kazanıp büyütmüştü evladını Nur Muhammed Efendi, hayranlıkla dinledi Said in babasını Tebrik etti. Maşaallah, ne güzel bir hassasiyet! Nur Muhammed Efendi sonra Said in annesine döndü: Valide hanım, sen Said i nasıl yetiştirdin? Nuriye Hanım biraz geride oturmuş, sessiz sakin sohbete kulak veriyordu. Az duyulur bir sesle Said e gösterdiği titizliği şöyle anlattı: Ben Said e hamile kalınca abdestsiz yere basmadım. Doğduktan sonra da bir gün olsun onu abdestsiz emzirmedim. Said in hocası ve arkadaşları hayretler içinde kaldılar. Gördüklerinden ve duyduklarından çok etkilendiler. Ve duygularını şöyle dile getirdiler: Böyle bir anne-babadan elbette böyle bir evlat beklenir. 14 15
Ağabeyine Hoca Oldu SAID, deha derecesinde bir zekâya ve çok güçlü bir hafızaya sahipti. Eline aldığı kitabı bir defada okuyup anlıyor ve anında ezberliyordu. Şeyh Mehmed Celali Efendi nin Doğubeyazıt taki medresesine gitmişti. Normalde yirmi yıl süren eğitim hayatını burada üç ay gibi kısa bir sürede tamamladı. Her birisi birkaç ciltten oluşan seksen kitabı bitirdi. Hatta bitirmekle kalmadı, ezberledi. Ve hocasından icazetini (diplomasını) aldı. Artık Molla Said di. Molla, büyük âlim demekti. Hocasıyla vedalaşarak buradan ayrıldı. Dağları, ormanları aşarak Bitlis e geldi, oradan Şirvan a geçti. Burada ağabeyi Abdullah hem okuyor, hem kendinden küçük talebelere ders veriyordu. Ağabeyiyle son görüşmelerinin ardından sekiz ay geçmişti. Ağabeyi sordu: Ben senden sonra Şemsî Şerhi ni okudum, sen ne okudun? Said: Ben seksen kitap okudum. Ağabeyi şaşırdı: Neee, seksen mi? Evet, seksen kitap okudum. Daha önce hocası olan Abdullah: Öyleyse seni imtihan edeceğim, dedi. Molla Said: 16 17
Hazırım, istediğini sorabilirsin. Ağabeyi ne sorduysa Said duraksamadan cevap verdi. Molla Abdullah sonunda sormaktan vazgeçti. Sekiz ay önce ders verdiği kardeşi Said e artık bir şey öğrenmek için sorular sormaya başladı. Hocasıyken talebesi olmuştu. Şimdi ondan ders alıyordu. Nasıl Bediüzzaman Oldu? MOLLA SAID, ağabeyi Molla Abdullah ın yanında bir süre kaldıktan sonra Siirt e geçti. Orada Molla Fethullah Efendi nin medresesine gitti. Fethullah Efendi: Geçen sene Suyûtî okuyordun, bu sene Molla Camî yi mi okuyorsun? 18 19
Suyutî ve Molla Camî, o günlerde okudukları ders kitaplarından ikisiydi. Molla Said: Molla Camî yi bitirdim efendim. Fethullah Efendi birkaç kitap daha sordu. Molla Said hepsine bitirdim cevabını verdi. Hocası hayretler içinde kaldı. Böyle bir şeyi ilk defa görüyordu. Bu kadar kitabı kısa sürede okuyup bitirmesi imkânsızdı. Şaka yollu şöyle demekten kendini alamadı: Geçen sene deliydin, bu sene de mi delisin? Molla Said: Efendim, insan başkasının yanında kendini büyük göstermek için gerçeği gizleyebilir. Fakat babasından daha çok saygı duyduğu hocasına sadece gerçeği söyler. İsterseniz, sözünü ettiğim kitaplardan beni imtihan edin. Fethullah Efendi, Said i imtihandan geçirdi. Hangi kitaptan sorduysa anında cevabını aldı. Bu imtihana şahit olan ve bir yıl önce Said in hocasının hocası olan Molla Ali Suran, Molla Said den ders almaya başladı. Fethullah Efendi bu sefer değişik bir imtihana tabi tuttu Molla Said i: Pekâlâ, zekâda harikasın, acaba ezber gücün nasıl? Makâmât-ı Harîrî nin birkaç satırını iki defa okuyarak ezberleyebilir misin, dedi ve eline kitabı uzattı. Molla Said kitabı aldı, kitabın bir yaprağını bir defa okudu ve ezberden okumaya başladı. Molla Fethullah hayretler içinde kalmıştı: Zekâ ile ezber gücünün bu derece bir kimsede toplanması çok az görülür, demekten kendini alamadı ve tebrik etti. Sonunda bir unvan verdi kendisine: BEDIÜZZAMAN! Bediüzzaman, zamanın bedîsi, harikası, güzeli demekti. Molla Said, bundan sonra Bediüzzaman ismiyle anılır oldu. 20 21
Kıskanç Öğrencilerin Saldırısı BEDIÜZZAMAN SAID NURSÎ NIN şöhreti bir anda bütün Siirt e yayıldı. Molla Fethullah Efendi, Siirtli âlimlere şöyle dedi: Bizim medreseye genç bir öğrenci geldi. Ne sordumsa hepsini bildi. Bu yaşta zekâsına ve bilgisine hayran kaldım. Siirtli âlimler Bediüzzaman la tanışmak istediler ve onu davet ettiler. En zor soruları hazırlamışlardı. Bediüzzaman ı karşılarına aldılar, soru üstüne soru sordular. Bediüzzaman her soruya cevap verdi. Kitaba bakıyormuş gibi hocası Molla Fethullah ın yüzüne bakarak konuşuyordu. Âlimler hayran kaldılar. Böylece Bediüzzaman ın şöhreti iyice arttı, her yerde o konuşuluyordu artık Ama bugünlerde kötü bir şey oldu. Onu çekemeyen bazı öğrenciler Bediüzzaman a bir tuzak kurdular. Bilgi bakımından alt edemedikleri Bediüzzaman ı döveceklerdi. Onu bir camiye çağırdılar. Durumu sezen Bediüzzaman ın tedbirini almıştı, hançeri belindeydi. Camiye geldi. Baktı ki, bir elinde kitap, bir elinde sopa bir grup öğrenci camide onu bekliyor! Bediüzzaman cesaretle: Efendiler! Kitapları anladım da, bu sopalar neye yarıyor? 22 23
Durum açıktı. Cevap vermeye bile gerek yoktu. Bu arada halk olan biteni öğrenmişti. Hemen camiye koştular. Bediüzzaman ı eli sopalı öğrencilerin elinden kurtarmak istediler. Ancak Bediüzzaman, halkın öğrencilerin arasına girmesine razı olmadı. Şöyle dedi onlara: Ben bunlar tarafından öldürülsem bile sizin bu işe karışmanızı istemiyorum. Öğrencilere de: Gelin beni öldürün, ama ilmin izzetini koruyun, dedi ve yüzünü çevirdi. Fakat hiçbir öğrenci cesaret edip üstüne yürüyemedi. Olay, Siirt valisi tarafından duyuldu. Vali, Bediüzzaman ı korumak için birkaç asker gönderdi. Askerler: Kavga çıkaran öğrenciler sürgün edilecek, siz de korumaya alınacaksınız, dediler. Bediüzzaman buna da razı olmadı. Şöyle karşılık verdi: Biz öğrenciyiz, kavga da ederiz, barışırız da... Başkaları bize karışmasın. İlginize teşekkür ederim. Hata bendedir. Olay yatıştı. Bediüzzaman bugünlerde 15-16 yaşlarındaydı. 24 25