SABIR VE SEBAT YARIŞINA GİRİN Ey iman edenler! (Nefsinizin arzularına, çeşitli zorluklara, her türlü düşmanlarınıza karşı) dayanın, sabır ve sebat yarışına girin, murâbıt olun (nöbet halinde imiş gibi bekleyin, cihada hazırlıklı olun) ve Allah tan korkun (emirlerine uygun yaşayın) ki kurtuluşa eresiniz. (Al-i İmran/200) (O takvâ sahipleri:) Ey Rabbimiz! Biz gerçekten iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru. deyip sabredenler, (imanlarında, söz, niyet ve işlerinde) doğruluk gösterenler, (Allah a) itaat ederek boyun eğenler, infak eden (O nun rızası için mallarını sarfeden)ler ve seher vakitlerinde (dua edip) mağfiret dileyenlerdir. (Al-i İmran/17) Ey Oğulcuğum! Namazı dosdoğru/gereğine uygun olarak kıl, iyiliği emret, kötülüğü engelle. (Bu esnada) başına gelecek (musibet)lere sabret. Çünkü bunlar (Allah ın emrettiği) kesinlikle (ve kararlılıkla) yapılacak işlerdir. (Lokman/17) ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE SABIR Ebû Hüreyre (ra) den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah (sav), "Allah Teâlâ şöyle buyurdu demiştir. "Dünyada sevdiği bir dostunu aldığım zaman, (sabredip) ecrini Allah'tan bekleyen mü'min kulumun katımdaki karşılığı cennettir." (Buhârî, Rikak 6) Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre (ra)'den rivâyet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar." Buhârî, Merdâ1, 3; Müslim, Birr 49 Enes İbni Mâlik (ra)'den rivâyet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Allah, iyiliğini dilediği kulunun cezasını dünyada verir. Fenalığını dilediği kulunun cezasını da, kıyamet günü günahını yüklenip gelsin diye, dünyada vermez."
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem (yine) şöyle buyurmuştur: "Mükâfâtın büyüklüğü, belânın şiddetine göredir. Allah, sevdiği topluluğu belâya uğratır. Kim başına gelene rızâ gösterirse Allah ondan hoşnut olur. Kim de rızâ göstermezse, Allahın gazabına uğrar." ( Tirmizî, İbnî Mâce) MERAK ETTİKLERİMİZ ORUCUN ÂDÂBI (MÜSTEHABLARI) NELERDİR? Orucun belli başlı edepleri şunlardır: 1 - Sahura kalkmak. Resûl-i Ekrem (sav) bir hadîs-i şerîflerinde: "Sahur yemeğini yiyiniz. Zira sahur yemeğinde bereket vardır" buyurmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte ise şöyle buyrulmaktadır: "Bizim orucumuzla ehl-i kitabın orucu arasındaki ayırıcı fark, sahur yemeği yemektir." 2 - Sahuru geç yemek, iftarı ise acele yapmak, yani, güneş batar batmaz hemen orucu açmak. Hadîs-i şerîf'te, "İnsanlar iftar etmeyi acele yaptıkları ve sahuru da geciktirdikleri müddetçe daima hayır ile yaşarlar" buyrulmuştur. Bir hadîs-i kudsîde de, "Kullarımın en sevimlisi, iftar yapmakta son derece acele davranandır" buyrulmaktadır. 3 - İftar duâsı yapmak. 4 - İftarı hurma gibi tatlı bir yiyecekle, yoksa su ile açmak. 5 - İftar ve sahurda aşırı derecede yememek, mideyi tıka-basa doldurmamak da orucun edeplerindendir. 6 Oruç ayı olan mübarek Ramazan ayında, bütün mü'minler, daha çok ibâdet etmeli, verdiği sonsuz nimetler sebebiyle bütün ruhuyla Allah'a şükretmeli, daha çok iyilik ve ihsanlarda bulunmalıdır.
HAYIRLI RAMAZANLAR! SABIR NEFSE HAKİM OLUP GÜNAHLARDAN EL ÇEKMEKTİR Sabır, lügat yönünden, sıkıntıda tutmak, alıkoymak anlamına gelen, şümulü geniş bir kelimedir. Arap dilinde bu genel ve aslî anlam ile kullanıldığı ibare ve tabirleri lügat kitapları sıralıyorlar. İşte bu anlamdan alınarak yaşayışımız esnasında, kendimize hakim olduğumuz, dişimizi sıkıp katlandığımız birçok konu ve olay karşısındaki rûhî direnme ve dayanmamıza da sabır adı verilmiş. Sabretmenin İslâm dininde çok büyük yeri ve önemi vardır. Gerçek dindarlığa ulaşabilmek için sabır melekesi ne sahip bulunmak şarttır. Sabrın önemi hakkında sevgili Peygamberimiz (sas.) şunları söylüyor: İmanın bir yarısı şükür, diğer yarısı sabırdır. Vücutta başın yeri ne kadar önemli ise imanda sabrın yeri de o kadar önemlidir. İmanın en üstünü, sabretmek ve hoşgörü sahibi olmaktır. Başa bir musibet geldiğinde feraha kavuşuncaya kadar sabretmek, değerli bir ibadettir. Sabretmek bize Kur ân-ı Kerîm in emridir. Allah celle celâlüh sabredenleri sevdiğini, Kur an da bize bildirmektedir. Bu çok önemli bir noktadır. Diğer kayda değer bir nokta ise Allah ın, sabredenlerin yanında ve onlarla beraber olduğunu belirtmesidir. O nunla beraber olmak, ne kadar büyük bir şeref ve mazhariyet! Sabır çeşitli konularda olabilir. Hz. Ali radıyallâhu anh den rivayet edilen bir hadiste, sabrın üç türlü olduğu beyan buyurulmuş: 1. Musibetlere sabır: Her kim başına gelen bir derde, felakete sabreder ve güzel bir tahammül ile onu geçiştirebilirse Allahu Teâlâ ona her biri arası yer ile gök arası kadar olan üç yüz derece yazar, onu mânevî yönden bu kadar yükseltir. 2. İbadetlere sabır: Her kim Allah a ibadet ve taatte sabır ve sebat gösterirse, ihmal ve tembelliğe düşmezse Allah onu altı yüz derece yükseltir. Her derece arası ise yeryüzünün çekirdeği ile en son tabakasının arası kadardır. 3. Günahlara sabır: Her kim bir günah işleme durumu ile karşılaştığında kendini tutar, nefse şeytana uymaz ve o kötülüğü işlemezse Allah ona dokuz yüz derece yazar ki buradaki iki derece arası yer çekirdeği ile arşın sonu arasının iki mislidir. Bu hadîs-i şerîften, en güzel sabrın nefse hakim olup günahlardan el çekebilmek olduğu anlaşılıyor. Hz. Enes radıyallâhu anh den nakledilen bir hadîs-i şerîfte ise şöyle buyuruluyor: Allahu Teâlâ der ki: Kullarımdan bir kulu, vücudunda veya çoluk çocuğunda veyahut da mal-mülkünde bir sıkıntıya, derde uğratırsam o da bu derdi, güzel bir sabırla karşılayıp tahammül ederse kıyamet günü onun
amellerini tartmaya, defterini açıp günah ve sevaplarını hesaplamaya hayâ ederiz. (Onu hesapla üzmeyi, ulûhiyetimin şanına uygun bulmam, mükâfâtını hesapsız veririm.) Sabrın bir çeşidi de savaşlardaki sebat ve direnmedir. Zafer ancak sabredenlere vaadolunmuştur. Nitekim Kur ân-ı Kerîm de şöyle buyuruluyor: Size bir iyilik dokunursa, onlara (içten içe) fenalık gelir/sıkıntı basar. Size bir kötülük/sıkıntı dokunursa, onunla sevinirler. Eğer sabreder Allah ın emrine uygun yaşarsanız, onların hilesi size hiçbir şekilde zarar vermez. Elbette ki Allah( ın ilmi ve kudreti), onların yaptıklarını kuşatmıştır. ( Al-i İmran/120) (Ey iman edenler!) Allah a ve Resûlü ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin, yoksa korkaklaşırsınız da rüzgarınız (hızınız, cesaretiniz) kesilir (kuvvet ve devletiniz elden gider). Bunun için sabırlı (ve müsamahalı) olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal/46) Oruç ve Ramazan ın, sabırla büyük ilişkisi vardır. Hatta Tefsîr-i Kurtubî de, Ramazan a sabır ayı adı verildiği yazılıyor. Bakara sûresinin 45. ve 143. âyetlerinde geçen sabır kelimesi, Mücâhid radıyallâhu anh tarafından, doğrudan doğruya oruç olarak tefsir edilmiştir. Bir hadîs-i şerîfte de Oruç, sabrın yarısıdır. deniyor. O halde sevgili okuyucular! Allah ın bizimle, bizim yanımızda olmasını ve bizi sevmesini sağlayacak olan sabra itina edelim, sabrı öğrenmeye çalışalım. Prof. Dr. M. Es ad COŞAN (Rh.a.)
Bu köşenin içeriği KUR AN IN ANLAMIYLA BULUŞMAK PLATFORMU tarafından hazırlanmıştır. Ayet mealleri Hasan Tahsin Feyizli'nin Hazırladığı Feyzü'l Furkan Açıklamalı Kur'an-ı Kerim Meali nden alınmıştır. Ayet meallerinin tamamına www.kuranimiz.net, ses dosyalarına www.akradyo.net adreslerinden ulaşabilirsiniz. Görüş ve önerileriniz için: bilgi@kuranimiz.net adresine e posta yazabilirsiniz.