KÜRDISTAN. Tanıkların anlatımlarıyla Diyarbakır Devegeçidi, Siirt, Şırnak toplu mezarları TOPLU MEZARLAR ÜLKESI SEVÊ EVIN ÇIÇEK



Benzer belgeler
Kaç kez gözaltına alındınız veya hapis yattınız? 26 kez. En son 2001 di. İki yıl yatırdılar.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Diyarbakır ve Yüksekova da kayıplarının failleri soruldu

Perşembe İzmir Gündemi

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

SAĞ OLARAK ELE GEÇİRİLEN TERÖRİSTLER

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

FETÖ İMAMLARINDAN S. TÜRK ÜN OĞLU BODRUM DA GÖZALTINA ALINDI

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

ISBN :

Bir akşam vakti, kasabanın birine bir atlı geldi. Kimdir bu yabancı diye merak eden kasabalılar, çoluk çocuk, alana koştular. Adam, yanında atı,

İstihbarat raporu açıklandı : İşte Kandil gerçeği

Hazırlayan: Saide Nur Dikmen

yeni kelimeler otuzsekizinci ders oluyor gezi genellikle hoş geldin mevsim hoş bulduk ilkbahar gecikti ilkbahar mevsiminde geciktiniz kış mevsiminde

Almanya'da Yaşayan Trabzonsporlu Taraftarın 61 Plakanın İlginç Azmin Hikayesi

KAYIP KIZI BODRUM POLİSİ BULDU

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

Müşteri: Üç gece için rezervasyon yaptırmak istiyorum. Tek kişilik bir oda.

T.C. İSTANBUL 13. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI (T.M.K. 10. MADDE İLE YETKİLİ) TUTANAK

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

MUSA ANTER ve JİTEM ANA DAVALARI NASIL BİRLEŞTİ? Yazar: Duru Yavan

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

AYŞEGÜL ARSLAN IN KATİL ZANLISI MÜEBBET YEDİ

Derleyen: Nezir Temur Resimleyen: Mert Tugen

************* ***************

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

CMC, EKIBINI HAKAN SARAN ILE GÜÇLENDIRDI

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Ali VAROL'un Blog Sitesi

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

AĞIR ÇANTA. Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız. 1- Fatma evden nasıl çıktı? 2- Fatma neyi taşımakta zorlanıyordu?

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

Çok Mikroskobik Bir Hikâye

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İlk Kilisenin Doğuşu

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

Bir başka ifadeyle sadece Allah ın(cc) rızasına uygun düşmek için savaşmış ve fedayı can yiğitlerin harman olduğu yerin ismidir Çanakkale!..

Söz Filmi İnceleme Rehberi

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Darbeci Kurşununa Hedef Oldu

CİN ALİ İLE BERBER FİL

ALADAĞLAR - Kaldı Doğu Sırtı (3723m.)

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İlk Paskalya

SON BEŞ YIL ŞİDDET VERİLERİ

Nasuh Mitap ı Ankara dan tanırım. Kendisi hakkında bir şey yazmayacağım.

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Cumhuriyet Halk Partisi

Benzetme ilgisiyle ismi nitelerse sıfat öbeği, fiili nitelerse zarf öbeği kurar.

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Durumun neden kötü olduğu benim ve İbrahim Yalçın ın yazılarında açıklandı.

Yer altı şehrine açılan kapı, Kayıp İncil, cinayet ve MİT : Tarsus taki gizemli evde ne oluyor?

Polis 'Adın çıkar evine git' deyip ölüme göndermiş - Evrensel.net

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

DİYARBAKIR İLİ SİLVAN İLÇESİ DOLAPDERE KIRSALINDA YAPILAN OPERASYON SONUCU MEYDANA G İNCELEME RAPORU

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

Prof Dr Veysel Eroğlu:Aksaray Belediye Bakımevinde üretilen cins köpekler, öldüren ilaç listeton Son Güncelleme Çarşamba, 27 Mart :54

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

9-11 Aralık 2016 Erciyes Dağı Kış Tırmanışı Faaliyeti Raporu Hazırlayan: Katılımcılar: Amaç: Hava Durumu: Ay durumu: Kamp Malzemeleri:

İsimsiz Gömülenler. Faruk'un hikayesi. Avrupa'nın boğulan göçmenlerinin anlatılmayan hikayesi / 15:00

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Umutla, harabelerde günlük turuna çıkmış olan bekçi Hilmi Efendi yi aramaya koyuldu. Turist kalabalığı Efes sokaklarına çoktan akmaya başlamıştı.

Hırkatepe Köyü-Beypazarı (30 Kasım 2008) Yazan ve fotoğraflayan: Hüseyin Sarı

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

ÇiKOLATAYI KiM YiYECEK

Sakine Cansız 1991 Mayıs sonunda Şam a gitti.

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Kral Davut (Bölüm 2)

Topluluk Zorlukla Kar ıla ıyor

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi : Tarih:

O An, 12 Yaşında Kendini Kaybetmiş Bir Çocuk Vardı

Ilgaz (14 Şubat 2010) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

Transkript:

KÜRDISTAN TOPLU MEZARLAR ÜLKESI Tanıkların anlatımlarıyla Diyarbakır Devegeçidi, Siirt, Şırnak toplu mezarları SEVÊ EVIN ÇIÇEK Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 1

Şırnak 119.Seyyar Jandarma Alayı nın yanındaki dere ve Şırnak Cumhuriyet mahallesi mezarlığının üst kısmında kalan Melayê Kendalê êşê ziyereti. Çavuş A.Baki Mukyan, işkencede ölen insanları revire götürüyoruz diyerek gizlice alıp götürdüklerini söylüyor: Şırnak Belediye sinin dozerleriyle ortaklaşa açılan çukurlara atılıyorlardı. Bu çukurlar Şırnak 119.Seyyar Jandarma Alayı nın yanındaki derededir... Fevzi Selki ve Eyüphan Yüce nin cenazelerini görmek, teşhis etmek, almak için çöplüğe götürüldüğüm de kokuşmuş, şişmiş, kurtlanmış cesetleri açıkta, çöplerin arasında gördüm. Kazma veya gömme yoktu. Öldürülenler, açığa, çöplerin arasına atılmışlardı. Diyarbakır devegeçine gelince; Korkunç bir çığlık ve eller hava da hawar, hawar. derken vucutlar kayboluyordu. Nasıl ki bir bataklk insanı içine doğru çeker, kaybeder ya aynen öyleydi. Yerden seyrettim. Bataklık mı, göl veya ırmak mıydı can alan? Anlayamadım... Ben kendim sekiz ceset saydım. Dr.Zeki Budak Kendinizi tanıtır mısınız? Ben Ferqin-Silivan a bağlı Helin(Yuvalı) köyü doğumluyum. 1959 da doğmuşum. Meslek olarak diş hekimiyim. İnsan Hakları savunuculuğum; İnsan Hakları Dernegi Diyarbakır şubesi kurulduğundan itibaren üst kurul delegesi olarak yer aldım. 1993 de ülkeyi terk edene kadar da bu görevimi sürdürdüm. Siyasi yaşamınız, insan hakları alanındaki aktivitelerinizi anlatır mısınız? 12 Eylül darbesinden sonra kurulan SODEP, Halkçı Parti ve SHP de Silvan ilçe başkanlıklarını yaptım. Memleketi şehir şehir dolaştım. Bu görevlerimin yanısıra serbest diş dokturluğu yaptığım için İHD de bir başka görev üstlenmedim. Kaç kez gözaltına alındınız veya hapis yattınız? 26 kez. En son 2001 di. İki yıl yatırdılar. Tanıklıklarınız benim için önemli. Faili belliler, kasaplar deresi çöplüğü...anlatır mısınız? Benim işyerim Silvan merkezdeydi. 10 yıl boyunca dişdoktorluğu yaptım. Dr.Zeki Tanrıkulu nu yanlışlıkla benim yerime öldürdüler. Hedef bendim. Görevlendirilenler isimleri karıştırmışlardı. Emniyet-kaymakamlık, yani idari, emniyet, jandarma, askeri birimler birlikte ölüm listelerini hazırlıyorlardı. Korkunç bir derin devlet terörü uyğulanıyordu. Benim üç erkek kardeşim öldürüldü. Birinin başı kesilmişti. Biz bunları yaşadık. Başı kesilen kardeşimi gömerken 1500 kişi kadar vardık. Ne slogan atıldı ne de başka bir şey. Özel timler bizi taradılar. Üç kişi halen felç. 150 kişi kurşunlarla değişik yerlerinde yaralandılar. Silvan da bin faili meçhul(belli) var. İnsanları evlerinde, işyerlerinde, sokaklarda, tarlalarda takır takır öldürüyorlardı. Cenaze gömme sırasında kitleleri tarıyorlardı. Cenazeler yerde kalıyordu. İnsanlarımız, cesaret edip de kaldıramıyor, gömme işlemlerini yapamıyorlardı. Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 2

Ben kasaplar deresine defalarca geldim. Öldürülen insanlarımızın cenazelerini arıyorduk. Öldürülenler ya okul, ya mahale arkadaşlarımdı. Ben onların yakınlarıyla birlikte Siirt Alay Komutanlığı na gidiyordum. Cenazeleri almaları için yardımcı oluyordum. Nasıl haberdar oluyordunuz? İki yönlü haberdar olunuyordu. Öldürülenleri tanıyan gerillalar öldürülenlerin ailelerine haber gönderiyorlardı. Polisler aileleri haberdar ediyorlardı. Polisleri görevlendirenlerin dertleri, istemleri kimlik tespitiydi. Haber geldi ve Siirt alayına gittiniz. İşlemleri anlatır mısınız? Biz Siirt e geldiğimiz de alayın nizamiyesine gidiyorduk. Orada tek tek içeri alınıyorduk. Kimlik bilgilerimiz alınıyordu. Ölüyle olan kan bağımız soruluyordu. İşlemler yapılırken bekletiliyorduk. Niye geldiniz? Yakınlık dereceniz? sorular peşpeşi sıra geliyordu. Tabi ki ben doğru söylemiyordum. Sadece okul veya mahalle arkadaşımdır diyemiyordum. Ya aynı aşiretteniz, ya akrabayız diyordum. Yoksa dereye gönderilmezdim. Öldürülenler için de çok sayıda okul, mahale arkadaşım vardı. Siyasi düşüncelerini benimsemesem de cenazelerine sahip çıkmam gerektiğine inanıyordum. İki askerin eşliğinde kasaplar deresine gönderiyorlardı. Yani çöplüğe gidiyorduk. Yol da etrafa bakamazsın. Çöplükte yalnızca adı geçen ölüyü görmene müsade edilir. Bahsedilen ölünü yanında olan diğer ölülere bakamazsın. Görmen istenmiyor. Çöplükte baktığım ölüyü tanıyıp, tanımadığım soruluyor. Ben her gittiğimde de baktıklarımı tanıdım. Hangi ölüye bakıyorsam, tamam adı geçen kişidir. Tanıdım, diyordum. Bu cevap üzerine askerlerin eşliğinde nizamiyeye geri dönüyorduk. Asker cevabımı iletiyor. Bana soruluyor. Evet tanıdım, adı geçen kişidir diyorum. Cenazeyi almak için işlemlere başlamak gerekiyordu. İlk iş tabut bulmaktı... 1987 de öldürülen Fevzi Selki ve Eyüphan Yüce nin cenazelerini görmek, teşhis etmek, almak için çöplüğe götürüldüğüm de kokuşmuş, şişmiş, kurtlanmış cesetleri açıkta, çöplerin arasında gördüm. Kazma veya gömme yoktu. Öldürülenler, açığa, çöplerin arasına atılmışlardı. Fevzi Selki ve Eyüphan Yüce de aynı yerde, aynı çöplükteydiler.onlar, beş kişi Kozluk da tuz çıkarılan bir yer de, birlikte öldürülmüşlerdi. Cesedler yan yana atılmıştı. Beşini de gördüm. Biz ikisini aldık. Üçü oradaydı. Hem yakınları, hem de ben her iki silvanlıyı tanıdık. Diğer üçünü tanımadık. O anda onları da alabilmek için geçerli bir neden de söyleyemedik. Almak istesekte kan bağı, isim olmayınca vermezlerdi. Biz her iki silvanlıyı çöplerin arasından aldık. Bir camiye gittik. Tabut istedik. Camidekiler ölülerimizi götürebilmemiz için bize tabut vermediler. Korku...demek ki cami hocaları, görevlileri askeri birimlerce uyarılmış, korkutulmuşlardı! Bir marangoza tabuta benzer birşey yaptırdık. Her iki ölüyü aynı yere koyduk ve Silvan a döndük. Onları Şêx Xelil mezarlığına gömdük. Mahsun Korkmaz ın cenazesini almak için de gittiniz. Öyle mi? Ben M.Korkmaz ı çok yakınen tanıyordum. Okul ve mahale arkadaşıydık. O PKK li oldu. Ben bu partiden uzak durmayı tercih ettim. M.Korkmaz ı sever, kendisine değer verirdim. Polis Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 3

yakınlarını haberdar etmedi. Çevreden bilgi gelmişti. Ben de bu şekilde ölümünden haberdar oldum. Alaya gitmem, cenazesini almam gerektiğine inandım. Ben ve okul arkadaşlarım bir taxi kiralayarak Siirt e geldik. O arkadaşlar nizamiyeye gelmediler. Ben yalnız gittim. Nizamiye de: Niye geldin? sorusunu sordular. Hem akrabam, hem de okul arkadaşımdır. Bundan dolayı geldim, dedim. Nizamiyenin çıkışında kızkardeşi Maşala ve erkek kardeşi Fahri yle karşılaştım. Benden önce onlar çöplüğe götürülmüşlerdi. Çöplükte kardeşlerini görmüşlerdi. O değil. dediler. Kendilerine, ben bizzat görmek istiyorum. Dışarıda görüşürüz, dedim. Benim kimlik işlemlerim yapıldı ve çöplüğe götürüldüm. 1-2 km. Uzaklıktaydı. Yürüdük. Ben kendisini tanıdım. Oydu. Tekti, başka cenaze yoktu. Normal bir durum değildi. Çok fazla şişmişti. Tanınmaz hale gelmişti. Tam ölüm tarihini bilmiyoruz. Resmi açıklama 28 Mart. Bu doğru bir tarih değil. Cesedin durumu ve o tarih birbiriyle çelişiyor. Ben, tıp bilgime dayanarak bu tespiti yaptım. İlginçtir! Mary ayında gazeteler, resmi basın M.Korkmaz ile ilgili olarak yazılar yazmaya başladılar. Manşetten haberler verildi. Kasap. 100 kişinin katili. başlıklarını attılar. 5 gün sonra ise öldürüldüğünü yazdılar. Ondan sonra da yakınlarının cenazeyi kabul etmedikleri ni manşet halinde duyurdular. Ben fazlasıyla şişmiş olan cenazeyi gördüğümde durumu alğılamaya başladım. M.Korkmaz ın öldürüldüğü söylenilen yer Şırnak da. O zaman 1 metre kar yerde. 1-O ortam da, soğukta cenze böyle şişmez. 2-Normal bir ölüm değildi. 3-Gazeteler o başlığı attıklarında amaç sansasyon yaratmak, orduyu başarılı göstermek için kamuoyunu hazırlamaktı. 4-Gazetelere o yazılar yazdırıldığında Masum ölmüştü. 5- Siirt de de havalar soğuktu. Alaya getirilişi, çöplüğe atılışı kısa bir süre. O vucut o kadar şişmezdi. Tanınmayacak haldeydi. Masum zayıf bir insan değildi. Ben çok sayıda insan ölüsüyle karşılaşmıştım. O düzeyde şişmiş ölü görmedim. Ben tıp bilgimle her şey olabilir, diyorum. Sonradan anladık ki çatışmaya girmemiş, çatışmada vurulmamış. Vurulması meçhuldu! Ben nizamiye de çıktıktan sonra kardeşlerine ve diğerlerine en az on beş gün önce öldürülmüş. İstihbarat bilgisi olarak o haberler hazırlandırılıp, yazdırıldı. Gazeteler başlık attıklarında O, ölüydü, dedim. Nasıl tanıyabildiniz? O Silvan da tabanca mermisiyle sırtından yaralanmıştı. Ben yara yerini, izini biliyordum. Başını, omzunu çevirdim. Sırtında yara olan yere baktım. Parmağıma tükürdüm. Yara olan yere sürdüm. İzi buldum. O olduğundan emin oldum. Askerlere, odur, dedim. Nizamiyeye geldik. Ben çöplükten nizamiyeye döndüğümde, bir başçavuşa kendisini tanıdım. O, dedim. Bu tespitim üzerine o başçavuş dipçikle başıma vurmaya başladı. Başım kanadı. Bir yandan bana vuruyor, diğer yandan da : Abisi, ablası tanımadılar. Sen onlardan daha mı iyi tanıyorsun? Senin teröristlerle ilişkin mi var? diyordu. Ben kendisine, benim PKK yle hiç bir bağım, ilişkim yok. Görüşlerini benimsemiyorum. Bu insan benim okul arkadaşımdı. Yıllarca birlikte okuduk. Kendisi aranıyordu. Ama Silvan çarşısında da dolaşırdı, dedim. Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 4

Çıktığımda kardeşlerine odur, dedim. Onlarsa: Biz iyice baktık, tanımadık. O değil. Dediler. Oydu. Gazeteler yeni bir başlık attılar: Abisi gidip kasabın cenazesine baktı, tanıdı. Kardeşim olsa da teröristin cenazesine sahip çıkmam diyerek almadı. cümlelerini yazdılar. Oysa kardeşleri, o düzeyde şişmiş olan abilerini tanımamışlardı. Tanımadıkları birisini de götürüp gömmek istememişlerdi. O riski üstlenmek istememişlerdi. Cenazeyi gören bir gardiyan bana alnında bir kurşun yarası olduğunu, dizkapağının da parçalanmış olduğu bilgisini verdi. Dikkatinizi çektimi? Ben bacaklarına bakmadım. Alnındaki izi de görmedim. Ben sadece sağ omuzunu kaldırdım. İz yerini aradım ve buldum. Kendisini tanıdım. Diğer cenazeler? Hacı(Naci) Göktepe Mart 1986 da Baykan Dodan da öldürülmüştü. Bu kişi Peşeng hareketi mensubuydu. 1982 de dağdaydı. Sonradan PKK ye katıldı. Peşeng gurubu 1980-81-82 de dağdaydı ve inmediler. Hacı bunların arasındaydı. 80 e yakın kişi dağlara çıkmışlardı. Teslim olmadılar. Bir bölümü siyasi sığınmacı oldu. Bir bölümü sahte nüfus cüzdanlarıyla metropollerde yaşamaya başladılar. Bir bölümü PKK ye katıldı. Kaç kişi birlikte öldürülmüşlerdi? Bilmiyorum. Gerilalar Hacı nın ailesini haberdar etmişlerdi. Polis de haber vermişti. Tabiki yakınlar gerilanın kendilerini haberdar ettiklerini açıklamıyorlardı, gizliyorlardı. Hacı nın abisi Necmeddin le birlikte siirt alayına gittik. Tek tek içeri alındık ve tek tek iki asker eşliğinde çöplüğe, dereye götürüldük. Döndükten sonra da bizlerin birbirimizle konuşmamıza müsade etmiyorlardı. Konuşturmuyor, görüştürmüyorlardı. Ben de abisi de Hacı yı hemen tanıdık. Hiç değişmemişti. Biz nizamiye ye döndükten sonra askerler cenazeyi getirip nizamiyenin kapısında yere bıraktılar. Biz o esnada nerde tebut yaptırabiliriz, bulabiliriz derdine düştük. Şehre gittik. 3-4 tahta parçasını çivilettik. Tabut oydu. Hacı yı içine koyduk. Kiraladığımız minübüsün üstüne yerleştirdik ve Silvan a döndük. Kendisiyle birlikte öldürülen diğer iki gerilanın, Ahmet Ergin ve diğerinin cenazelerini görebildiniz mi? 2 ceset daha 2-3 metre ileriye, aynı şekilde çöplerin içine atılmışlardı, açıktaydılar. Askerler etrafa bakmamı engellediler. Daha fazlasını göremedim. Üç ölü içinde Hacı budur, dediğim de, askerler bana, Hadi çekin, gidin. Etrafla ilgilenmeyin. dediler. Alınamayan cenazeler var mıydı? Örnegin Mart 1985 de Şırnak da öldürülen Keleşoğlu da silvanlıydı. Medeni Keleşoğlu nun öldürüldüğünü ailesi haber almıştı. Babasıyla birlikte nizamiyeye gittik. Bizi nizamiyeden içeri sokmadılar. Geri çevirdiler. O dönem de bütün ölüleri nizamiyeye, kasaplar deresine götürüyorlardı. Aileye ölüm haberi geldiği için biz doğrudan doğruya gittik ve ölümüzü görmek, almak istedik. Bırakılmadık! Medeni nin babası Xalê Mıhoko da oğlunun nerede, nasıl öldüğünü bilmiyordu. Diğer gerilalar sadece oğlunun öldüğü haberini göndermişlerdi. Cenazeyi alamadık. Öldüğü kesindi. Çünkü Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 5

yakınlarına hiç bir haber gelmiyordu. Kendisinden bahsedilmiyordu. Yakınları öldüğüne inandılar. Babası da 1992 de hizbi-kontra tarafından öldürüldü. Kasaplar deresi haberini yaptık. Olaganüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu gerçeği inkar etti. O tarihten sonra sizler ölüleri nerelerde görmeye başladınız? Kasaplar deresi haber yapıldıktan sonra ölülerimizi hastane morglarında görmeye almaya başladık. 1989 da, Şira köyünde Batmanlı Numan Bağcı, Menaf Ormancı, toplam beş kişi öldürüldüler. Bu ölüleri kasaplar deresine götürmediler. Hastane morguna götürmüşlerdi. Biz sadece Menaf Ormancı yı tanıdık. Cenazeleri morgda bırakmak istemedik. Ben her beşi için teslim alma belgelerini imzaladım. Silvan a getirdik. N.Bağcı nın yakınları geldiler. Kendisini tanıyıp, cenazelerini aldılar. Diğer üçünün kimlik bilgilerine sahip değildik. Siz hem kasaplar deresine atılanlara hem de Diyarbaır devegeçidine tanıksınız. Orayı anlatır mısnız? Devegeçidi! Ben de oraya gömülmek istendim. Nasıl? Yıl 1979. Ben Diyarbakır Diş Hekimliği Fakültesi öğrencisiyim ve 20 yaşındayım. Gözaltı dalgası başlatmışlardı. Beni de aldılar. Bizler Diyarbakır Kolordu da II.noludaydık. Bir gün bizleri kutuya benzer arabalara bindirdiler. Bir yöne doğru gittiler. Gözlerimiz bağlı. Kaç kişi olduğumuzu bilmiyorum. O anda arkamda, bel kemerimi tutarak yürüyen kişi daha sonra bana götürüldüğümüz yerin Devegeçidi olduğunu söyledi. Ben o ismi de, oranın askeri bölge olduğunu da o zaman duydum. Bizleri devegeçidine götürmüşlerdi. Arabalardan indirdiler. Hadi birbirinizin bellerini tutun. emrini verdiler. Ben önümde yürüyen kişinin kemerinden tutuyordum. Arkamda da birisi aynı şekilde benim kemerimden tutuyordu. Arkamda tek kişi varmış. Felat Cemiloğluymuş. Bizleri tek sıra halinde yürütmeye başladılar. Kafalarınızı eğin, kafalarınızı eğin. diyerek emir veriyorlardı. Yani benim kafam önümdekinin kemerine değiyordu. O kadar eğmiştim. Yürütüldüğümüz yer taşlıktı. Gözlerimiz bağlı halde zorlukla, tökezleyerek yürüyorduk. Bir an da binlerce kurşun sıkıldı. Vurulduğumu sandım. İnsanlar bağırmaya, gözleri bağlı koşturmaya başladılar. Benim bir ayağım sakattı. Koşamadım ve tökezleyip düştüm. Arkamdaki kişi de üstüme düştü. Yerdeyken, zaten vurulduk, öleceğiz. Bari gözlerimizi açalım, dedik. Gözümdeki bağı araladım ve etrafımı görmeye başladım. Mermiler sıkıldığında çığlık atan, koşan insanlar bir yöne doğru gitmişlerdi. Gözler bağlıydı. Vucutlarını görüyordum. Korkunç bir çığlık ve eller hava da hawar, hawar. derken vucutlar kayboluyordu. Nasıl ki bir bataklk insanı içine doğru çeker, kaybeder ya aynen öyleydi. Yerden seyrettim. Bataklık mı, göl veya ırmak mıydı can alan? Anlayamadım. Düzlüğü görüyordum. Düzlüğün öbür tarafında insanlar kayboluyorlardı. Düzlüğün öbür tarafında ne vardı? Göremedim. Felat Cemiloğluyla birlikte insanların kaybedilişlerini izledik. O insanlar orada, devegeçidinde öldürüldüler. İkimiz de tanığız. Ben o çığlıkları halen duyuyorum. Unutamadım. Askerler yanımıza geldiler. Tekmeyle sırtlarımıza vurdular. Kalkın lan. Kalktık ve birbirimizi tutarak yürümeye başladık. 100-200 metre taşlık alanda yürüdükten sonra bizi bir yere Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 6

götürdüler. Merdivenlerden bodrum katı gibi bir yere doğru indirildik. Son basamağa geldiğimizde, arkadan bizi öne doğru iteklediler. Nasıl bir yerdi ve ne vardı? Lağım yeriydi. Bokla, boklu suyla doluydu. Çok soğuktu. Çok karanlıktı. Cam, pencere, kapı falan görünmüyordu. 50-60 cantimetre yüksekliği olan pislik yeriydi. Oturduğumuzda pislik gögsümüze kadar çıkıyordu. Kaç gün orada tutuldunuz? Bilmiyorum. Benimle beraber olan Felat Bey bana Sen kimsin? sorusunu sordu. Kendimi tanıttım. Ben kendisine aynı soruyu sordum. Ben Felat Cemiloğlu. Bizi nereye götürdüler? Bizi götürdükleri, insanlarımızı kaybettikleri yer ünlü devegeçididir. Askeri bölgedir. cevabını verdi. İlk kez o ismi duydum. Biz pislik içindeyken dışarıda ha bire Gözleri açmak yasak. Konuşmak yasak emirleri yağdırılıyordu. Konuşacak bir şey de yoktu. Biz yatamıyorduk. Yattığımız da o boklu suda boğulacağımızı ve cesetlerimizin de kaybedileceğini biliyorduk. Ne kadar süre geçmişti? Bilmiyorum. F.Cemiloğlu bir çığlık attı. Zeki, Zeki. Ben kendisine ne oldu? Sorusunu sordum. Ben senin öldüğünü sandım. Niye öldüğünüzü sanmıştı? Niye! Ölüye dokunuyor. Ölüye dokununca benim boğulup, öldüğümü sanıyor. Oraya atılıp, orda boğulan insanlar. Ben bu bilgi üzerine ayağa kalktım, yürümeye ve ellerimi etfafımda gezindirmeye başladım. Ölülere çarptım ve düştüm. Elledim. onlar sağ değillerdi. Sekiz ölü saydım. F.Cemiloğlu da yedi-sekiz ölü saydı. O zifiri karanlıkta aynı ölüleri mi saydık? Bilmiyorum. Biz ikimiz suda boğulmamak için o ölülerin üzerlerine oturduk. Birara kapı açıldı. İçeriye doğru bir değnek uzattılar. Kapı varmış, dedim. Değnegi tutarak bu tarafa doğru yürüyün. emrini verdiler. Tuttuk ve yürümeye başladık. Merdivene adım attık. Bizi çok güçlü tazyikli suya tuttular. Merdivenlere yuvarlandık. Günlerdir açlık, susuzluk, soğuk, korku...sanki su bizi delip geçiyordu. Suyun etkisiyle merdivenlerde süründük. Her tarafımız bok olduğu için o suyu sıkmış olmalılar. Dışarı çıkarıldık. Yeniden gözlerimiz bağlandı. Yine II.nolu kolorduya gözaltına götürüldük. Orada gözlerimizi açtık. Etrafın tel örgüyle çevrilmiş olduğunu gördük. Barakaya benzeyen bir yer vardı. Askerler nöbet tutuyorlardı. Soruşturmayı da yanılmıyorsam polisler yapıyorlardı. Polis veya hakim, savcı sorgusu yaşamamış mıydınız? Gözaltına alındığımın yirmi yedinci günü sorguya alındım. Sorguya alındığım an gözaltına alınma gerekçemi öğrendim. Güya bildiri dağıtmışım. Toplantı düzenlemişim. Fakülte içinde istenmeyen davranışlarda bulunmuşum. Suç bulmak istediler mi, zor mu? Hiç de zor değil. Bin yalan, bin iftira. Yeterki gözlatına almak, hapse tıkmak istesinler. 20 yaşındayım. 27 gün o koşullarda gözaltında tutuldum. Mahkemeye çıkarıldım. Mahkeme başkanı bir albay. Bana bir nutuk çekti ve Haydi git. Bir daha seni görmek istemiyorum. Serbestsin. Salıverildim. İnsanları üniversiteden, yoldan, evden, tarladan, bahçeden topla götür. Kurşunla, boğ. Sağ kalabileni de serbest bırak. Bacağım sakat olmasaydı. Ben de devegeçidinde ölmüştüm. Yere yuvarlanmam o suda boğulmamı engelledi. Bu kadar zulme Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 7

rağmen hakkını arayamıyorsun. Suçluları, işkencecileri yarğılatamıyorsun. Deve geçidin de öldürülen insanların sayısını orayı ölüm merkezi olarak kullananlar bilirler. Kolorduya götürülmüştük. Sohbet sırasında Felat Bey bana, Dr. Zeki bu devletin görevlileri bana bok yedirdiler. açıklamasında bulundu. Kendisine nerede, ne zaman sorularını yöneltim. Açıklamadı. Söylersem bütün yakınlarımı gözaltına alırlar. Onlara da işkence yaparlar. Bana bok yedirildi. Ben bunu unutmam. Biz çektik. Başkaları çekmesinler. dedi. Ben devegeçidini bizzat yaşayarak ögrendim. Dıyarbakır-Ergani çıkışında. Erganiye doğru bir yerde. Felat Bey tutuklandı ve beş noluya götürüldü. Ne zaman bırakıldı? Bilmiyorum. Kendisi serbest bırakıldıktan sonra dışarıda görüştük. O, cemattlarda, kalabalık ortamlarda daha önceden birbirimizi tanıdığımızı açıklamıyordu. Durumu gizliyordu. Beni tanımamazlıktan geliyordu. Ben Felat Bey den önce de, sonra da defalarca yakalandım. Bir seferinde çevik kuvvet de bir ay boyunca bir metrelik hücreye tıkıldım. 1982 de 83 gün boyunca işkence, soruşturma yaşadım. 1993 başında Fransa ya sığındım. Burada evlendim. 2001 de ülkeye gittim. Gözaltına alındım. İki yıl yattım ve serbest bırakıldım. Bizim topraklarımız da her her devegeçidi, her yer kasaplarderesi. Yeter ki tanık olsun. Yeter ki korkusuzca konu olarak ele alınıp, araştırılsın. ****** Tanık II F.Sakık; Amcamın oğlu Murat Seyrek (Şervan), amcamın kızı Adife Sakık ve bunlarla birlikte öldürülenleri Diyarbakır a götürüyorlar. Erkekleri Diyarbakır daki mezarlıkta tek tek gömüyorlar. Veli kod adlı itirafçı, Ali Ozansoy onları tanıyor. Tek tek kod veya gerçek isimlerini söylüyor. Gerilalarla ilgili bildigi kimlik bilgilerini veriyor. Onun verdiği bilgi üzerine mezar taşlarına isimler yazılıyor. Mezarların üzerlerine kod adlarını yazıyorlar. Gerçek isimleri bilinenlerin gerçek isimleri yazılıyor. Bu Kendal, bu Şervan...diyor. Adife nin cenazesi Diyarbakır Alayına götürülmüştü. Askeri yetkililer yakınlarımın Diyarbakır a gitmelerini istediler. Yakınlarım Diyarbakır a gittiler. Bizimkileri, orada askeri hastaneye götürüyorlar. Yakınlarım Adife nin cenazesini alaydan alıp, şehir mezarlığına götürüp, daha önce gömülmüş olan Murat Seyrek in yanına gömüyorlar. Biz Muş da tanınan, bilinen bir aileydik. Biz haberdar edildik! Bu insanların yerleri nasıl tespit edildi? Veli kod adlı Ali Ozansoy bu gurubun komutanı. Çatışma çıkıyor. Gerilalar çatışarak çemberi yarıyorlar. Veli ellerini havaya kaldırarak askerlere doğru gidiyor ve teslim oluyor. Adife, onun ellerini yukarı doğru kaldırmış ve askere doğru ilerlediğini görünce, teslim olmasını engellemek için kendisine ateş ediyor. Atışında başarılı olamıyor. Askerler de Veli yi öldürmüyorlar. Teslim alıyorlar. Veli, itirafçı oluyor. Bölgeyle ilgili bütün bilgileri veriyor. Sağ kalan gerilalar nerede olabilirler? O, olasılıkları, yerleri belirtiyor. 09 Mart 1985 de, O teslim olduktan bir hafta sonra operasyon başlatılıyor. Telori köyü sarılıyor. (Jandarmanın hazırladığı listeye göre Ali Ozansoy 5 Ocak 1985 de Sason Kilimli de teslim olmuş) Adife ve arkadaşları köyden ayrılarak değirmene sığınıyorlar. 3 metre kar yerde. İzleri takip ediliyor. Değirmende oldukları anlaşılıyor. Çatışma başlıyor. Yer; Sason-Hedonin. Adife, yaralı olarak suya düşüyor. Kendisini vuranlar, onun suya yuvarlanması sonucu öldüğüne inanıyorlar. O ise kar, buz, akan su ortamında yaralı halde hedef alıyor. Su içinde Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 8

çatışmaya devam ediyor. Bir yüzbaşıyı yaralıyor. Yakınım Diyarbakır da askeri hastanedeyken, T.C. Ordusu nun Diyarbakır da görevli komutanlarından biri, O, yakınıma Kızkardeşiniz bu yüzbaşımı vurdu. Yüzbaşım yaralı ve tedavi ediliyor. açıklamasında bulunuyor. Bu toplu öldürmenin kürd cephesindeki yankısı Xelil Xemgin in bir parçasıyla Çiyay Sasonê dile getirildi. Bu çatışmada öldürülenlerin hepsi Diyarbakır mezarlığında gömülüler. Diyarbakır Alay komutanlığı mı operasyonu gerçekleştirdi? Siirtle ortak mı gerçekleştirdiler? Bilmiyorum. Öldürüldükleri yer coğrafik olarak Diyarbakır a daha yakın olduğu için Siirt e değil, Diyarbakır a götürülmüş olmalılar. ****** Tanık III Sileman Yaş; Gerilla olanların yakınları üzerinde çok ağır baskı, şiddet vardı. Ailece işkencelere tabi tutuluyorlardı, sürülüyorlardı, ekonomik olarak mahvediliyorlardı. Gerilla olmak suçtu. Suç da bireysel değil, aileseldi! Devletin bölgedeki görevlileri gerilaların yakınlarına yöneliyorlardı. O dönem babalar, anneler çoğunlukla diyemiyorlardı ki Bu yerde yatan genç benden bir parçadır. Benim kızımdır, oğlumdur. Ben Siirt merkeze bağlı Aynbaran köyündenim. Siirt hapishanesin de gardiyan olarak görev yapıyordum. Hapishaneden bakınca Jandarma merkez karakolunun avlusunu-bahçesini görüyorduk. Karakola da gidiyorduk. İlk kez Siirt e bağlı olan Havıl(Baykan) Dodan da (Obalı) öldürülen üç gencin cenazesini getirip bu bahçeye attılar. Ben cenazeleri gördüm. Ölülerden biri Qubin li(beşiri) Eminê Êzdi nin oğlu Ehmed Ergin di. Eminê Êzdi, merkez karakola getirildi. O, oğlunu almadan gitti. Diğer ölü; Silivan-Ferqin li Naci Göktepe ydi. Babası geldi. Oğlunu tanıdı. Oğlunun cenazesini alıp götürmek istedi. Savcı, istemini kabul etti. Cenaze, babasına teslim edildi. Ahmet Ergin le, diğerinin cenazeleri oradaydı. Her iki cenazenin askeri görevlilerce oradan çıkarılışlarını, götürülüşlerini görmedim. İkinci kez; Mahsun Korkmaz (Agit); 1959, Kozluk doğumlu, 28 Mart 1986 da, Şırnak da can vermişti. Agit in cenazesini de getirip avluya attılar. Ben ve diğer gardiyan arkadaşlarım birlikte gittik. Cenazenin yanında durup, kendisine baktık. Sadece cinsel organının üzerine bir bez parçası atılmıştı. Soyulmuş, çıplaktı. Dizi parçalanmıştı. Alnının ortasında da bir mermi deliği vardı. Sağken mi, ölüyken mi o mermi sıkılmıştı? Bilmiyorum. Kafasının arka kısmını göremedim. Belediye görevlileri çöpleri traktörle toplatıyorlardı. Siirt belediyesine ait bir çöp traktörünü getirdiler. Agit in ölüsünü içine attılar. Ben atılmayı izledim. Kasaplar deresine doğru götürdüler. Devlet görevlileri daha sonra öldürdüklerini merkez karakoluna getirmediler. Ben 1987 de görevli olarak Baykan ceza evine gönderildim. 1987-88 de Baykan da görev yaptım. 1989 da da Batman a verildim. Sadece iki kez ölüleri gördüm. ****** Tanık IV Remziye Rüzgar;Biz 350 kişi gözaltına alınmıştık. Ben ilk kez 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası gözaltına alındım. Batman da evler basılıyor ve insan topluyorlardı. Ben de topladıkları insanlar arasındaydım. 14 yaşındaydım. Tutuklandım, Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 9

Diyarbakır cezaevine gönderildim. İlk kez cezaevine gönderilenler arasındaydım. Sekiz bayandık. Esat Oktay dönemini yaşadım. 1984 Kasım ayıydı. Batman da yeniden gözaltına alındım. Batman komando da bir hafta tek olarak bir hücrede tutuldum. Çok sayıda gözaltı vardı. Babamı da gözaltına almışlardı. Ben, oradan Şırnak a götürüldüm. Beni yalnız olarak Şırnak a götürdüler. Orada sorgulamaya devam edeceklerdi. Şırnak da bir ay gözaltında tutuldum. Oradan Siirt e getirildim. Siirt de de 40 gün kaldım. Şırnak da da bizi sorguladılar. Hepimizin elleri zincirliydi. Gözlerimiz bağlıydı. Komandolar nöbet tutuyorlardı. Nöbet tutan komandolar, ayaklarındaki botlarla bizi tekmeliyorlardı. Komandoların komutanı onlara bağırıyordu; Kemik sesi gelsin, kemik sesi gelsin. Onlarda bizleri tekmeliyorlardı. Kemiklerimizi kırmak için darbe vuruyorlardı. Koca bir yerdi. Hepimizi oraya koymuşlardı. 24 saat uyku yok. Sürekli şiddet uygulanıyordu. Bizler, gözaltına alınanlar yanyana konmuştuk. İşkenceye tabi tutulanlar acı çekiyorlardı. İnleme, ağlama, bağırtı sesleri. O ortamda 24 saat tedirgin, korku içinde bekliyorsun. Hem sana yapılan zulüm, hem etfarında yapılanlara tanık oluyorsun. Gel de dayan. Ayrı bir işkence yeri var mıydı? Benim anladığım kadarıyla bizi tuttukları yer bir tepenin başındaydı. O büyük yerde topluyorlardı. 350 kişi bir yere konmuştuk. Arabayla ayrı bir yere götürüyorlardı. Orada sorguluyorlardı. Terörle mücadele ye götürüyorlardı. Gözaltında kaldığımız süre içinde yemek yoktu. Sadece günde bir veya iki kez kuru somun getirilir, bölünür ve dağıtılırdı. İstedikleri zaman da su verirlerdi. İşkence görevi yapanlar bizleri uyutmamak için özel bir çaba harcıyorlardı. Uyuklayanı yekmelemeye başlıyorlardı. Sizlere gerçek isimlerinizle mi hitap ediyorlardı? Gerçek isimler söylenmiyordu. Her birimizin gögsüne bir numara asılmıştı. Numarayla hitap ediyorlardı. Benim numaram 75 di. 75 diye bağırdıklarında ben cevap vermedim mi? Gelip, beni tekmelemeye ve Numaranı niye ezberlemedin? Niye cevap vermiyorsun? demeye başlarlardı. Orada bulunan herkese Numaranı ezberleyeceksin. diyorlardı. Gözaltına alınanların içinde kaç kişi türkçe biliyorlardı ki, numaralarını ezberleyebilsinler? Beni helikoptere bindirerek köylere de götürdüler. Bu uygulama da sorgulamanın bir parçasıydı. Ölümlerden nasıl haberdar oldun? Ankara lı bir çavuş vardı. Kendisine Mustafa Çavuş diyorlardı. Gerçek mi, kod isim miydi? Bilmiyorum. Ben işkence yapılanların seslerini işite işite bir gece kriz geçirdim. Komandolar beni bulunduğum yerden aldılar, lavaboya götürdüler. Mustafa adlı çavuş yüzümü yıkamamı sağladı. Ben gözlerimi açtım. Kendisini gördüm. O anda, O çavuş bana; Kaç kişiyi öldürüp, çukurlara attılar, biliyor musun? Haberin var mı? Konuşmazsan seni de o hale getirirler. Dün akşam senin yanında duran adamı öldürdüler. Çukura attılar. Köpekler, kurtlar yiyecekler. Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 10

Bu bilgiden sonra komandolar 75 numara dediklerinde, bu gece son gecem. Tamam beni de çukurlara atacaklar, diyordum. Bu hisle yerimden kalkıyordum. Bazı kişileri hiç oturtmuyorlardı. Sürekli ayakta tutuyorlardı. Hiç uyutmuyorlardı. Onlara her saniye işkence uygulanıyordu. İtirafçı var mıydı? Mustafa Çimen 28 Kasım 1984 de, Bervari-Xerxêr(Pervari) de, Ali Ozansoy, 5 Ocak 1985 de Sason da teslim oluyorlar. Bunlar mı isim veriyorlardı. İtiraf mıydı, iftira mıydı? Ali Ozansoy ve Mustafa Çimen itirafçıydılar. Onlar, Şırnak a, Siirt e getiriliyorlardı. Kendilerinden istenileni yapıyorlardı. Hiç oturtulmayanlar, uyutulmayanlar kimlerdi? Süleyman, Beşir, Ömer, Muhtar, İmam...bunları çok kötü yaptılar. İmam su istedi. Su getirildi. İmam; Ben verem hastasıyım. Bana verdiğiniz tasla kimseye vermeyin? İsteminde bulundu. Saf, iyi niyetli, diğerlerini koruyucu bir insan. Bu cümle üzerine imamı dövmeye başladılar. Korkunç bir dayaktı... Ya insanları dağdan, tarladan, bahçeden, evlerden toplayıp getirmişlerdi. Birisinin yerine eşini getirmişlerdi. Kadın Ben Dıhê(Eruh)luyum. diyordu. O kadın yapılan işkencelerden dolayı delirdi. İsim olarak kimleri hatırlıyorsunuz? İbrahim, Ömer, Beşir, Habib Kılıç, Murat yanımdaydılar. Beni Şırnak dan da Siirt e götürdüler. Orada 40 gün tutuldum. Oradan da Diyarbakır cezaevine gönderildim. Diyarbakır ceza evin de sizden bilgi istendi mi? Gözaltına alınıp, tutuklanıp getirilenler oradaydılar. Günler geçmişti. Gözaltına alınıp da kendilerinden haber alınamayanların yakınları hapse götürülenlerden yakınlarıyla ilgili bilgi istiyorlardı. Yakınlarını arıyorlardı. Devlet bilgi vermiyordu. Tutuklananlar bilebilirler umuduyla hapishanedekilere soruyorlardı. Benden de bilgi istendi. Ben de Mustafa çavuşun söylediklerini aktardım. Kaç kişiyi öldürüp çukurlara attılar. Ayrıca Batmanlı Hacı Medeni de Şırnak da gözaltındaydı. O; Kaç kişiyi sorguya götürdüler ve geri getirmediler. diyordu. Yani getirilmeyenler, öldürülenlerdiler. Metin Ergin de Siirt de benimle birlikte sorgudaydı. Ona işkence yapalarken beni götürüler ve işkenceyi bana izletirlerdi. Bana işekence yaparken bir başkasına izletirlerdi. Metin Ergin de bir ay işkencehane de tutuldu. Bizleri birlikte hapse gönderdiler. Siirt de Çetin Abay(gazetecilik yaptı-hizbi-kontra tarafından öldürüldü.) Metin Ergin, Derviş Kılıç korkunç işkenceler gördüler. Önemli bir nokta; bu üç insan işkence görürlerken, işkenceyi yapan polislere; Eğer buradan sağ çıkarsak, biz de diğerleri gibi dağa çıkacağız. diyorlardı. Metin Ergin yanımda, işkence de yemin etti. Hapisten çıktı ve gerilla oldu. Ya hepimiz çocuktuk. Otraokul, lise öğrencilerini toplamışlar, getirmişler, sorguluyorlardı. Metin de çocuktu. Bir çocuğa o kadar zulum yapıldı. Metin in abisi Ahmet Ergin dağdaydı. Abisinden dolayı ona çok işkence ettiler. Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 11

Derviş Kılıç; Siz işkencelerinizle beni felç ettiniz. 1 saat da sağ kalma imkanım olsa dağlara çıkacağım. Bu zulmün hesabını soracağım. diyordu. Tutuklandı ve Dıyarbakır cezaevine gönderildi. Uzun süre hapisde kaldı. Çıktı. O haliye dağa gitti. ****** Xanê Ergin; Oğlumun gerila olmasından dolayı devlet görevlileri bizi ailece hedef aldılar. Bize Gelip, oğlunuzu bulup, bize teslim edeceksiniz. dediler. Ben, eşim, çocuklarım, amcalar, yeğenler, bizim hepimizi Qubin de (Beşiri) bir kum kamyonuna bindirdiler. Biz,12 aileydik. Bizi Siirt e götürdüler. Bizleri en sarp yerlerde dolaştırıyorlardı. Üstümüzde elbise, ayağımızda ayakkabı kalmadı. Hepsi yırtıldı. Bizleri öyle sarp, kayalık, uçurum olan yerlerde yürüttüler, dolaştırdılarki, bizler el ele tutmasak kayalardan aşağı uçabilirdik. Gittigimiz, vardığımız her köy de köy muhtarları ulaştığımızı alaya bildiriyorlardı. Sizleri nerelerde dolaştırdılar? Şirvan, Hizan, Baykan, Sason, Kozluk mıntıkalarında. Ben bu halimle 28 köyü dolaştım. Bizi dolaştıranların amaçlarına gelince; oğlum bizim oralarda oldugumuzu öğrenecek. Gelip bizimle görüşecek. Biz de kendisini ihbar edip, yakalatacağız. Köyleri dolaştırırlardı. Dönüp geldiğimizde ise bizi içeri alıyorlardı. Serbest bırakıp, yeniden dağlara oğlumu aramaya gönderiyorlardı. Bu işlemi dört kez tekrarladılar. Dört kez dağ, taş, bayır, uçurum, dere, ormanlık dolaştırıldık. Halkın yaklaşımı, tepkisi neydi? Gittiğimiz, vardığımız köy ve mezralarda durumumuzu, halimizi gören insanların bazıları dayanamayıp ağlıyorlardı. İçine itildiğimiz duruma üzülüyorlardı. Bize yapılanları kabullenemiyorlardı. Kimisi ise PKK milisiydi. Milis olanlar da bizi görmek için yanımıza geliyorlardı. Yanımızda devlet görevlisi yoktu. Hangi köye varıyorsak orada ki devlet görevlisi, muhtar oraya vardığımızı merkezdeki devlet görevlisine haber veriyordu. Onlar, haber vermek mecburiyetindeydiler. Biz de varmış olduğumuzu ıspatlıyorduk. Yol güzergahını askeri görevliler belirlemişler ve bize vermişlerdi. Onların istedikleri yerlerden gitmek zorundaydık. Yalnız yürüdüğümüz için bazı yerlerde milisler önümüzden, arkamızdan yürüyerek bizi kayalardan uçmaktan, aşağılara yuvarlanmaktan, evcil olmayan hayvanların saldırısından koruyorlardı. Devlet görevlileri, Kürd milislerin bizleri uçurumlarda, yol geçmeyen kayalıklarda ormanlarda koruduklarını bilmiyorlardı. Şurası kesindi; o güzergahları belirleyen Turgut adlı komutan, oralardan sağ olarak çıkamayacağımızdan emindi. Milisler olmasa oralarda kesinlikle ölümler yaşanacak ve ölülerimizi de alamayacaktık. Bir köye vardık. Kendimizi tanıttık. Köylüler bize; Geçen kışın soğuğundan dolayı bu deredeki bütün ceviz ağaçları dondular. Oğlunuz şu değirmen de kalıyordu. O, Tanrı nın yardımıyla donmadı, ölmedi. dediler. Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 12

Oraya gittik. Onun yediği ekmeği gördük.un kurtlanmıştı.oğlum ve arkadaşları kurtlu ekmeği yiyorlardı. Elimde olmadan sinirlendim. Köylülere, oğlum aç mı kalmıştı? Yoksul muyuz ki kurtlanmış ekmek yesin? Oğlum dava adamı olmuş. Sizlerden dolayı buna katlanıyor, dedim. Batman koşullarına göre bizim durumumuz, gelirimiz çok iyiydi. Biz yanda oğlumun katlandığı yaşam, eziyet, kurtlu ekmek, diğer yanda komutanın bize yaptığı zulüm... Köylüler benim tepkime, sinirlenmeme, kızmama anlam veremediler. Bana; Niye bizden dolayı kurtlu ekmek yiyor ki?bize ne olmuş? Biz ne yaptık? Suçumuz ne? dediler. Köylüler oğlumun ve arkadaşlarının dağa çıkış amaçlarını, gerila olma nedenlerini tam olarak bilmiyorlardı. Yavrum durumumuzdan haberdardı. Bize yapılanları biliyordu. Kendisi, Baykan tarafında yer yer dolaştırılan kızlarımı uzaktan dürbünle izliyor. Milislerle, kendisiyle ilişkide olanlarla konuşuyor. Değerlendirme yapıyor. Benden dolayı onlarında rahatı bozulsun. Kadınlarımızda da T.C. Ordus na karşı tepki gelişsin. diyor. Son kez dağlara, köylere sürüldüğümüz de köylüler onun değerlendirmelerini bize anlattılar. Rızgar ım öldürüldü. Kasaplar deresine atıldı. Atılış haberini aldım. Rızgar ım çöplüğe atıldıktan bir süre sonra ben, eşim ve bir oğlum birlikte Siirt merkeze gittik. Kendim savcılığa başvurdum. Oğlumun cenazesini istedim. Savcı bana Unut git. Nereye gömdüğümüzü de sorma. dedi. Nereye gömdüğümüzü sorma! O kadar kolay mı, basit mi? İkinci oğlum Metin Ergin öldürüldüğünde yine bize haber verdiler. 11-12 Temmuz 1988 Kozluk-Kolludere Ahmet Görnü (Rızgar) 11-12 Temmuz 1988 Kozluk-Kolludere Kasım Kocamak (Uğur) 11-12 Temmuz 1988 Kozluk-Kolludere Metin Ergin (Hamit) 11-12 Temmuz 1988 Kozluk-Kolludere Ali Tan 11-12 Temmuz 1988 Kozluk-Kolludere Mehmet Samih Eren 11-12 Temmuz 1988 Kozluk-Kolludere Cemal Tepe (Hakkı) 11-12 Temmuz 1988 Kozluk-Kolludere İbrahim Turak 11-12 Temmuz 1988 Kozluk-Kolludere Mehmet Melki Sıddık Tan ve İzzetin Görnü nün de oğulları gerilaydılar. Ben ve eşim birlikte Siirt merkeze gittik. Üç gerilanın yakınları oradaydık. Öldürülenlere baktık. Çocuklarımızı tanıdık. Devlet görevlisi bize; Ölüleri tanıdınz mı? Çocuklarınız bunların arasında mı? sorularını yöneltti. Her üçünü tanıdığımızı söyledik. Diğer 5 kişiyi sordu. Tanımadığımızı belirttik. Sıddık Tan kendisini kontrol edemedi. Ağlamaya başladı. Kendisine, benim ikinci oğlum da öldürüldü. Ölüsüyle başbaşayım. Ben ağlıyor muyum? Bunların önünde ağlama. Hislerine hakim ol, uyarısında bulundum. Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 13

Aydın Görnü; Babam İzzetin Görnü abim Ahmet Görnü nün cenazesini almak için yakınlarımızla birlikte gitmişti. Sıddık Tan ı Batman dan tanıyor. Her ikiside tüccardılar. Askeriye de karşılaşınca birbirleriyle konuşmaya başlıyorlar. Niçin orada olduklarını birbirlerine soruyorlar.çocuklarının aynı gurupta gerilallık yaptıklarını, birlikte öldüklerini bilmiyorlar. Orada öğreniyorlar. Cenazeleri birlikte alıyorlar. Abim ve diğer iki gerilanın cenaleri alınan tarihe kadar hiç bir gerilanın cenazesi yakınlarına verilmedi. İlk kez babam, Tan ve Ergin aileleri çocuklarının ölülerini birlikte alıp Batman a getirdiler. Bizimkilerden sonra bazıları gidip de çocuklarının ölülerini alıp getirebildiler. Abim Ahmet öldürüldü. Bir abim daha öldürüldü. Babam 1995 de Hizbi-kontra tarafından öldürüldü. İki bacım, iki erkek kardeşim ve ben de ülkeyi terk ettik. Siyasi sığınmacı olduk. Annem de sığındı. 13 yıl kaldı. Hastalandı. Dayanamadı ve geri döndü. Kardeşimin yanında yaşıyor. Ben, 1992 de hizbi-kontra saldırısı sonucu felç oldum. Felçli olarak yaşıyorum. 16 yıldır Almanya da sığınmacıyım. Terk etmemiş olsaydık hepimizi öldüreceklerdi. Bundan dolayı Almanya ya, Hollanda ya sığındık. Sıddık Tan ve oğlu Metin Tan hizbi-kontra tarafından öldürüldüler. Oğlu Rezan Tan hapse atıldı. Senelerce hapiste tutuldu. Sıddık Tan ın çocuklarını, kardeşi korumaya aldı. İzmir e yerleştiler. ****** Baba Emin Ergin anlatıyor; Biz Qubin e (Beşiri) bağlı olan Bazbut (Akbağ) adlı köyümüzden uzun bir süre önce İluh a(batman) merkeze yerleştik. Ezdi inancındayız. TPAO da çalışıyordum. Oğlum Ahmet okumak istemedi. Otomaircisi oldu. Kendisine ait iş yeri açtı. Orayı işletiyordu. 1980 e kadar bu işi yaptı. Yanısıra yurtsever çalışmaları da yürütüyordu. 1980 askeri darbesi öncesi Almanya ya gitti. Almanya da çalışmaya, kendisini geliştirmeye başlıyor. PKK karar alıyor. Avrupa dakiler ve Ortadoğu dakiler ülkeye dönmeye başlıyorlar. 1982-83 de silahlı propağanda birimleri kurmuşlardı. Oğlum da Sason bölgesinde görevlendirilmişti. Orada faliyet yürütüyordu. Oğlum Sason dağlarındaydı. Kendisinden dolayı biz her ay en az iki kez gözaltına alınıyorduk. Soyadı Ergin olanları biraraya topluyorlardı. Guruplara bölüyorlardı. Bize işkence yapıyorlardı. Bizi Şirvan a, Sason a doğru gönderiyorlardı. Bize dağlara, vadilere, tepelere gideceksiniz. Onu bulacaksınız. Getirip bize teslim edeceksiniz. emrini veriyorlardı. Bu uygulamalarıda yeterli bulmadılar. Ben kendi memleketimdeyim. Benim memleketimin petrolü çıkarılıyordu. Çıkarılan yerde işçiydim. Jandarma görevlileri bana; Bizim işimiz de, TPAO da çalışıyorsun. Devletimizin parasını alıyorsun. Aldığın parayı oğluna ve oğlunun arkadaşlarına yediriryorsun. Onları besliyorsun. diyorlardı. Gitmeniz emredilen yerler nasıl belirleniyordu? Kim bu kararı verdi? Kim sizi o dağlara, vadilere gönderiyordu? Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 14

Kendilerine yapılan ihbarlara göre oğlumun ve arkadaşlarının nerde, hangi alanda oldukları belirleniyordu. Bu belirlemelere göre harita üzerinde yerler işaretleniyor ve işaretli olan yerlere gitmemiz emrediliyordu. Siirt de tugay kurulmuştu. Siirt Tugay Komutanı Tuggeneral Turgut bu kararı aldı ve üzerimizde uygulamaya başladı. Adamın soyadını unuttum. Neden dolayı böyle bir karar? Kendisine bölge kültürü, adetler-törelerle ilgili bilgi verenler; Kürdler namuslarına düşkündürler. Gerila olanların özellikle bayan akrabalarına yönelik uygulamalara gidilirse, gerila olan uygulamaları kabullenemez. Namusunu kurtarmak için teslim olur. Tugay komutanı da bu belirlemelere göre soyadı Ergin olanları bir araya getirip, belirlediği alanlara gönderiyordu. Tugay komutanı bizzat sizinle konuşuyor muydu, alt birimler mi emirleri size bildiriyorlardı? Tugay komutanı kendisi bizzat bizimle konuşuyordu. 1985 de bizi dağlarda, vadilerde yürüttüklerinde Turgut adlı bu adam tugay komutanıydı. Bizi 30 gün o dağlarda dolaştırtı. Biz 10-12 aileydik. Mehemedê Reşê(Mehmet Sarık) ve yakınlarını helikopterle Şax a (Çatak) götürdüler. 1 aydan fazla oralarda tuttular. Dağ, bayır yürüttüler. Biz Ergin soyadını taşıyanları da iki guruba ayırdılar. Beni ve benimle birlikte ayırdıklarını Şiro- Bilis (Şirvan-Bilis) bölgesine götürdüler. Diğer yakınlarımı da Baykan-Kozluk-Sason bölgesinde dağ bayır yürüttüler. İhbarlar yapılıyordu. Yerler belirleniyordu. Tugay komutanı olan tuggeneral kendisi niye operasyon düzenlemiyordu, yönetmiyordu da sizleri yolluyordu? Kendisine, bizleri, çoluk-çocuk, hamile, hasta, yaşlı dağa taşa sürüyorsunuz. Sizin ordunuz var. Her çeşit silahınız var. Bir tugayı yönetiyorsunuz. Buyrun silahlarınızı kuşanın birlikte gidelim, yürüyelim. Karşılaşırsak ya onlar bizi öldürürler, ya da siz üzerinizdeki silahlarla onları öldürürsünüz, dedim. Bu istegim, önerim üzerine kendisi bana; Hayır, hayır. Siz aileler gidip onları bulacak, yakalayacak, teslim alıp, getirip bana teslim edeceksiniz. Oğlun yüzbaşımı öldürdü. dedi. Araziye çıkar mı? Çatışmaya girer mi? Rahatını bozar mı? Ölüm riski alır mı? Sadece bize işkence yapıyordu. Yapılan işkenceydi. Şiro(Şirvan) tarafında çok sarp bir bölge var. Kerna Heso deniyor. Kayalık, uçurum, yol geçmez bir yer. Yürümek mümkün değil. Ayakkabılarımız yırtılmışlardı. Orada bir köy bakalından siyah lastik ayakkabı bulduk. Satın aldım ve giydik. O kayalara, yamaçlara ayakkabı mı dayanır. Hep düşme, yuvarlanma riski vardı. 4 kez beni ve bütün yakınlarımı dağlara sürdüler. İş yaşamı? Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 15

Ben dağlara sürüldüğüm gibi ayrıca sürekli gözaltına alınıyordum. Sadece eziyet olsun diye beni ay da iki, üç sefer gözaltına alıyorlardı. Kaç kez gözaltına alındım? Hatırlamıyorum. Bizi açlığa mahkum etmek, aç bırakmak için TPAO da (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) beni açığa aldılar. 1988 de 4 ay Diyarbakır cezaevinde kaldım. İştende atıldım. Emeklime bir yıl kalmıştı. Türk İş ten yardım istedim. Siirt Tugay Komutanı, sendikacılara "Biz istemedik, zorlamadık, sürmedik. Kendileri çocuklarını arayıp, bulmak istediler."diyor. Yiyecek. Aç mı kalıyordunuz? Bazen vardığımız köylerdeki köylüler bize yiyecek veriyorlardı. Bazı köylerde ise vermiyorlardı. Bakkal olan yerlerde satın alıyorduk. Bazen de bizi karakollara götürüyorlardı. Askerin önünde kalan karavana artığını bize veriyorlardı. Oğlunuzun öldürüldüğünü nasıl öğrendiniz? Qubin askeri bana haber verdi. Oğlun öldürülmüş. dediler. Siirt merkeze tugaya gitmemi istediler. Niye haberdar edildiniz? Amaç neydi? Amaç öldürülenin oğlum Ahmed(Rızgar) olduğundan emin olmaktı. Oğlum Dodan bölgesinde öldü. Verilen bilgi üzerine Siirt merkeze gittim. İzzetin Görnü benimle birlikte geldi. Tugay komutanlığına kadar birlikte gittik. Orada Görnüye; Ölüler arasında bir yakının yoksa içeri giremezsin. dediler ve bırakmadılar. İçeri alındım. Her üç cesedin yanına götürüldüm. Avluda yere oturdum. Oğlumun başını dizimin üzerine aldım, seyrettim. Oğlumun ve diğer iki gencin cesetleri parçalanmıştı. Başları ezilmişti. Oğlumun başı ezilmiş, bacakları paramparça, vucudu yine öyle! Parçalanmış oğlumu seyrettim. Şaban adlı astsubay bana; Bu senin oğlun mu, değil mi? sorusunu sordu. Kendisine, evet bu benim oğlumdur, cevabını verdim. Şaban bana saldırmaya başladı. Askerimizi öldürmüş bir teröriste nasıl benim oğlumdur dersin? Beni parçalayacak! Cenazeyi almak istediniz mi? Bir yüzbaşı bana; Oğlunun cenazesini götürecek misin? sorusunu sordu. Ben de, bana verirseniz, götüreceğim, dedim. Yüzbaşı; Ölüyü alırsan, senin ve onun cesedi birlikte gider. tehdidinde bulundu. Oğlumun cesedini bana vermediler ki. Diğer iki gencin yakınlarını da görmedim. Sizi dağlarda yürüten tugay komutanı da orada mıydı? Onun tavrı nasıldı? Sadece Şaban mı? Tugay komutanı ve bir kaç yüzbaşı da gelmişlerdi. Oradaydılar. Tugay komutanı diğer subaylara, Bu adama iyi bakın. Oğlu geberdi. Bırakın gitsin dedi. Ben bu cümleyi Diyarbakır hapishanesindeki anlatımlardan hatırladım. Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 16

Esat Oktay da emrindekilere; Bu çocuklara iyi bakın. dediğinde, işaret ettiği tutuklulara en ağır işkenceler yapılırmış. Birden çağrışım yaptı. Tugay komutanı emrini verdi ve uzaklaştı. Subaylar bana yöneldiler. İstedikleri kadar, istedikleri şekilde beni dövdüler. Öldürmek istiyorlardı. Darbeler öldürücüydü. Ağır bir şiddete maruz kaldım. Dışarı atıldım. Öldürülenlerin vucutları nasıl parçalanmıştı? Çarpışma da mı öldürülmüşlerdi? Gerçek şu. T.C. askeri birimleri Maden köyünün muhtarını ajanlaştırıyorlar. Ona zehir veriyorlar. O, oğluma ve her iki arkadaşına verdiği yiyeceklere zehir katıyor. Zehirli yiyeceği yiyorlar. Muhtar durumu kendisini ajanlaştıranlara haber veriyor. Operasyona çıkıyorlar. Her üç genç zehirlenmeden dolayı ölmüşler miydi? Daha sağken mi ele geçirildiler? İşkenceyle mi öldürdüler? Bilmiyouz. Durumu, gerçeği anlatan çıkmadı. Bir vadide bulunduklarını biliyoruz. Onları o vadide arabalara bağlıyorlar, yerlerde sürüklüyorlar. Sürüklendikleri için vucutları parçalanmıştı. Oğlunun mezar yerini biliyor musun? Mezar yeri! Oğlum ve diğer genç kasaplar deresine atılmışlardı. Atıldığını haber aldık. Bir süre sonra Siirt alayına gittik ve cenazemizi bize verin, dedik. Başvuruda bulunduk. Hakaret ederek, bizi kovdular. Bize; Onu hak ettiği yere gömdük. dediler. Siirt savcılığına müracat ettik. Savcı; Sormayın. Unutun gidin. cevabını verdi. Kapı kapandı. Nasıl unutabiliriz? Oğlum, Rızgar ım kasaplar deresinde ki çöplükteydi. Kasaplar deresinin durumunu biliyor muydunuz? Biliyorduk. Eşim, bir oğlum ve ben çöplükteki oğlumuzun cesedini alabilmek için Siirt merkeze gelmiştik. Çarşı da merkeze bağlı Aynbaran köyünden Beşir Demir le karşılaştık. Bizi bırakmadı ve evine götürüp ağırladı. Kendisi şehir merkezin de oturuyordu. Kasaplar deresinden konuştuk. Beşir Demir bize; Geçenlerde bayanlar toplanmışlar ve ağlıyorlardı. Ben de ne olduğunu merak ettim. Yanlarına gittim. Bayanlar, bir erkek kolunu köpeklerin ağzında görüyorlar. Köpekler kolu birbirlerinden kaçırıp, yemeye çalışıyorlar. Bayanlar bu görünüm karşısında biraraya toplanmışlar ve ağlıyorlar. Ağlama nedelerini sorduğumda elleriyle işaret ettiler. İşaret ettikleri yere baktım. Gözlerimle gördüm. Kolu köpeklerin ağzından çekip aldım. Götürüp gömdük. dedi. O kol hangi Kürde aitti? Belki de benim oğlumun koluydu? T.C.nin adli, askeri, idari birimlerinden izin almadan çöplükte cenaze aramak, bulmak, çıkarmak mümkün değildi. Kendilerine müracaat ettiğimizde de hakaret ederek, kapıları üzerimize kapatıyorlardı. Daha sonra bir kez daha Siirt merkeze geldim. Siirt belediye başkanı olan Kürdle, Ekrem Bilek le konuştum. Kendisine, çocuklarımız şehir çöplüğündeler. Sizden rica ediyorum. Yavrularımızın üzerine şehir çöplüğünü attırmayın. Etrafı telleyin, dedim. Kendisi bana; Beni aşıyor. Ben askeriyeyi aşamam. İsteğinizi yerine getiremem. Askeriye halen çöplüğünü oraya döküyor. Biz şimdi Siirt Belediyesi olarak dökmüyoruz. bilgisini verdi. Bir başka seferde Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 17

kendisiyle karşılaştığımda da kendisiyle konuştum. Kendisi bana, kasaplar deresinin çevresini telletiğini söyledi. Oğlunuza ve diğerlerine zehir yediren muhtar ne durumda? Daha insanlar bize başsağlığına gelirken. PKK gerilaları muhtarın evini bombaladılar. Kendisi ev de değilmiş. Oğlu, gelini ve üç torunu öldü. Bu da bana ayrı bir acı verdi. Xanê(Xanım) Ergin ve eşi Emin Ergin 1993 de Almanya dan siyasi sığınma talebinde bulunmuşlardı. Orada yaşamaya başlamışlardı. İki çocukları Almanya daydı. 5 çocukları evliydiler ve ülke de kalmışlardı. Bonn da kendileriyle görüştüm. Siyasi sığınma başvuruşunda bulunduklarını öğrendim. Batman ı terk ediş nedenlerini anlattılar. - Devletin örgütlediği, devlet görevlilerinin yönettikleri, eylemci olarak yer aldıkları Hizbi- Kontra(Hizbullah) adlı devlet örgütlenmesi Batman da çok sayı da kişiyi öldürdü. Orada yaşama imkanımız kalmadı. İki oğlumuzu savaşta şehit verdik. Diğerlerinin öldürülmelerini istemedik. Bizi de öldüreceklerdi. hedefteydik. İnsan trafigi yapan bir şebekenin mensuplarıyla anlaştık. İstedikleri parasal ödemeyi yaptık. Günlerce yollarda kalarak Almanya ya ulaştık. Burada da aylardır sığınma kampında kalıyoruz, sürünüyoruz. Her birimiz bir kamptayız. Ayrı yerlerde kalıyoruz. Bizi aynı kampa bile vermediler. Sürünmeye devam ediyoruz. Batman da ki evimize T.C. devletinin askeri-sivil görevlilerinin istemleri, bilgileri dahilinde Hizbul-kontra görevlileri yerleştirildiler. Evimiz gaspedilmiş durumda. Kendi elimizle, emeğimizle yapılan bir ev de, Batmanlıları öldürenler yaşıyorlar. Bunun acısıda, üzüntüsü de bir başka. Batman da yaşayan kızımın eşini de hizbi-kontra elemanları öldürdüler. Kızım dul, üç çocuk ise yetim. 24 Haziran kendilerini arıyorum. Oğulları Ahmed Ergin le birlikte öldürülen ve Kimliği tespit edilemeyen terörist olarak geçen gerilanın yakınları onun öldürüldüğünü bilmiyorlarmış. Öldürülenin abisiyle Disburg şehrinde tanışmış, görüşmüşler. Öldürülenin abisi kendilerinden olanlarla ilgili açıklama, bilgi istemiş. Erginlerde kendisine anlatmışlar. Öldürülenin kimlik bilgilerini istiyorum. Emin Ergin: Kimlik bilgilerini sormadım, öğrenmedim. Bilgi veremeyeceğim. diyor. ************* Merese Sarık; Oğlum Emin (Firaz) 12 Eylül 1980 den önce evden ayrıldı.gerila olmuş. T.C. güvenlik güçleri 1979 dan itibaren haftada iki, üç sefer evimi basmaya başladılar. Bazen her akşam baskın oluyordu. Biz Sarık ailesinden 52 kişiyi üç guruba ayırdılar. Bizleri Pervari(Xesxer-Bervari) Van (Wan) Çatak(Şaxê), Eruh a(dıhê) gönderdiler. Bu emir dönemin Siirt İl Jandarma Alay Komutanı tarafından verildi, uygulamaya konuldu. 52 kişilik gurupta kimler vardı? Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 18

Ben, eşim, dedesi, ninesi, kızlarım, damatlarım. Toplam 52 kişi. Önümüze de yolu bilen bir rehber koydular. 1 ay boyunca bizi dağlarda dolaştırdılar. Kızım Y.S 4 aylık bebeği Cesur u taşıyamadığı için Herekol dağlarında göçerlere teslim etti. Göçerler, bizim Batman a döndüğümüzü haber aldıklarında bebeği getirip babaanesine teslim ettiler. Diğer kızım H.S eve döndükten üç gün sonra doğum yaptı. Kızım S.S doğum yapalı üç gün olmuştu. Onu doğum yatağından kaldırıp dağlara sürdüler. Oğlunuzu yakalayıp, bize teslim edeceksiniz. diyorlardı. Bizi öyle yerlerde dolaştırıyorlardı ki üstümüzdeki elbiselerin tümü yırtıldı. Vucudumuz görünüyordu. Bizimle beraber olan rehber(yol gösteren)ve vardığımız köylerin muhtarları ise telsizle her gece kaldığımız köyleri askeriyeye bildiriyorlardı. Oğlum Emin Sarık (Firaz) ve iki arkadaşı 22.7.1985 de, Dıhê (Eruh), Ebubekıran da (Kuyucak)çatışarak şehit düştüler. 1- Emin Sarık, Beşiri, 1960, 2-Çiçek Selcan, Tunceli, 1959 3- Cemal Tunç, Pervari, 1965 Oğlumun cenazesini istedim. T.C. görevlileri bana hakaret ettiler. Devrim şehidini ne yapacaksın? dediler. Oğlumun cesedini bana vermediler ve götürüp kasaplar deresine attılar. T.C.nin İluh da(batman) görevli memurları 7 sene boyunca bana ve yakınlarıma eziyet ettiler.yediğim dayaktan dolayı kulak zarlarım patlatıldı. Bizi dağlara çıkardıkları gün, iki kamyon buğdayı evin bahçesine dökmüştük. Biz gelince hayvanlarımızın açlıktan dolayı kümeste öldüklerini, bugdayında tümüyle başka ailelere ait hayvanlar tarafından yenildiğini gördük. Komşular devlet görevlilerinin uygulayacakları zulmden korkarak gelip hayvanlarımızın üzerindeki kapıyı açamadıkları gibi, bahçenin kapısınıda kapatamıyorlar. Bu örnek size içinde bulundugumuz durumu, bize yapılanları anlatmaya yeterli olur sanırım. Siirt Kasaplar Deresi ile ilgili belgeler Belge I Kasaplar deresi toplu mezarını resmi belgeler ve tanıklar doğruluyor. 8 Şubat 1987 günü Kozluk da ölü yakalanan 5 kişiden Hamit Dağtekin, Murat kad adlı Tuncelili ve Reşit kod adlı Suriyeli, Siirt Temizlik İşleri Müdürü Kemal Eryeşil e teslim edildi. Temizlik İşleri Müdürlüğü, Kasaplar Deresi ni çöp deposu olarak kullanıyordu. 1- Hamit Dağtekin, Beşiri, 1962 2- Fevzi Selki, Silvan, 1963 3- Eyüphan Yüce, Silvan 4- Murat kod adlı Tunceli den 5- Reşit kod adlı Suriyeli Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 19

Belge II Öldürülenler; 1- Ahmet Görnü (Rızgar), 2- Kasım Kocamak (Uğur), 3-Metin Ergin (Hamit), 4- Ali Tan, 5-Mehmet Samih Eren, 6-Cemal Tepe (Hakkı), 7-İbrahim Turak, 8-Mehmet Melki. 13 Temmuz 1988; Siirt Belediye Başkanı ndan Siirt İl Jandarma Alay Komutanlığı na resmi yazı :«Terörist K.Kocaman la diğer 4 terörist kasaplar deresine defnedildiler.» «Sayı : 2/396 Konu : 5 teröriste ait cesedin defnedildiği. İL JANDARMA ALAY KOMUTANLIĞINA SİİRT İlgi : Siirt İl. J.Alay K.lığının 13.07.1988 gün ve İSTH 78-88/111088/1110 sayılı yazınız. İlgi yazıda belirtilen kimliği tespit edilen terörist K.KOCAMAN ile kimlikleri tespit edilemeyen dört teröristin belediye sınırları içinde Kasap deresi mevkiine 23 Temmuz 1989 günü saat 15.000 sıralarında defnedildiklerini rica ederim. Mahmut Çalapkulu Belediye Başkanı» ****** Belgeler, bilgiler yazar Sevê Evin Çiçek`in arşivine aittir. İzinsiz kullanılamaz Page 20