FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları



Benzer belgeler
BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

MATBAACILIK OYUNCAĞI

İletişim Yayınları 2472 Çağdaş Türkçe Edebiyat 426 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ Ezilmiş ve Aşağılanmışlar

ALİ ARTUN Sanatın İktidarı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BARIŞ BIÇAKÇI Aramızdaki En Kısa Mesafe

KEREM ASLAN Her Şey Dahil

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Sarmaşık

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

WILHELM SCHMID Arkadaşlıktaki Saadete Dair

MENEKŞE TOPRAK Temmuz Çocukları

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Eski Dostum Kertenkele

İletişim Yayınları 2462 Çağdaş Türkçe Edebiyat 423 ISBN-13: İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2017, İstanbul

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO Κρατύλος

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

PELİN BUZLUK Deli Bal ve Kanatları Ölü Açıklığında

UFACIK TEFECİK KURBAĞACIK

ECE ERDOĞUŞ Tuhaf Hikâyeleri Sever misiniz?

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

HAKAN BIÇAKCI Otel Paranoya

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Öykü KURABİYE EV. Resimleyen: Burcu Yılmaz

MELİKE UZUN Soğuk ve Temiz

FRANCESCA SIMON FELAKET HENRY İLE SPOR

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Eziyet Eden Birinden Vaaz Eden Birine

ŞEBNEM İŞİGÜZEL Kirpiklerimin Gölgesi

TÜLİN KOZİKOĞLU - UĞUR ALTUN Mıstık, seni anlamıyoruz! Noktalama İşaretlerinin Öyküsü

BARIŞ BIÇAKÇI Seyrek Yağmur

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Cennet, Tanrı nın Harika Evi

Bunu herkes yapıyor! -Gerçekten herkes mi? Nasıl korunmam gerektiğini biliyorum! -Kalbini, gönlünü nasıl koruyacaksın?

Arda Alyanak Daniela Palumbo Filiz Özdem Carla Manea

BARIŞ BIÇAKÇI Baharda Yine Geliriz

OĞUZHAN TAŞ Gazetecilik Etiğinin Mesleki Sınırları

KOKULU, KIRIK BİR GERÇEĞİN KIYISINDA. ölüler genelde alışık değiliz korkulmamaya, unutulmamaya... (Özgün s.67)

Çocuklar için Kutsal Kitap sunar. İsa nın Doğuşu

Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. İsa nın Doğuşu

Okula sadece dört dakikalık yürüme mesafesinde oturmama

BİZİM SOKAKTA ŞENLİK VAR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ Öteki

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ Beyaz Geceler

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

1. Çağımızda, toplumların mutluluk ve. refahlarının hatta bağımsızlıklarının; bilimin. ışığında sürdürülen araştırma ve geliştirme

7AB 2 nd SEMESTER TURKISH FINAL REVIEW PACKET. 1. A: Adın ne? B:... a) Adım Alex b) Adın Alex c) Adımız Alex d) Adları Alex

İletişim Yayınları SERTİFİKA NO

Yeşaya Geleceği Görüyor

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

* Balede, ayak parmakları ucunda dans etmek. [Ç.N.] ** Balede, ayaklarını birbirine vurarak zıplamak; antrşa şeklinde okunur. [Ç.N.

Melih Güler. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Pirinç. Erkan. Pirinç (Garson taklidi yaparak) Sütlükahve söyleyen siz değil miydiniz? Erkan

DESTANLAR VE MASALLAR. Samed Behrengi KÜÇÜK KARA BALIK. Masal. Çeviren: Haşim Hüsrevşahi resimleyen: Mehmet Sönmez

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ Öyküler

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ Kumarbaz

o ( ) (1 CİN ALİ'NİN HiKAYE KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mert Tugen YEDİ DENİZLERDE 2. 2 Basım İSKELET SAHİLİ NDEKİ SIR

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

MÜSİAD İNGİLTERE ŞUBESİ AÇILIŞI , LONDRA. İş ve Siyaset Dünyasının, STK larının Başkan ve Temsilcileri,

DİLŞA DENİZ Yol/Rê: Dersim İnanç Sembolizmi

FYODOR DOSTOYEVSKİ YERALTINDAN NOTLAR. minikitap 13

ALTIN BALIK. 1. Genç balıkçı neden altın balığı tekrar suya bırakmayı düşünmüş olabilir?

ORTA HAZIRLIK TÜRKÇE ORTAK SINAVI Açıklamalar GRADE. (20 Aralık 2015, Pazar)

AYLA ÇINAROĞLU. Mavi Boya

Her gun. yeni bir. macera

Delal Arya HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Sedat Girgin PERA GÜNLÜKLERİ. 5 Basım SIRLAR OTELİ. 2. Kitap

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

JOHN BERGER Leylak ve Bayrak

Sevgili dostum, Can dostum,

Babamın Sihirli Küresi AYTÜL AKAL

ISBN :

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

ŞİMDİKİ ÇOCUKLAR HÂLÂ HARİKA

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Aslında bugün İbrahim in Mihrac Ural ın kıçındaki ihanet kılıçları yazısının ikinci bölümü sitede yer alacaktı, ama ne yapayım!

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ İnsancıklar

İVAN SERGEYEVİÇ TURGENYEV Arefesinde

Hans Christian Andersen Tahsin Yücel ( Ayşın Delibaş Eroğlu (

SARIGÖZLER ORMAN DEDEKTİFLİK AJANSI

ABİDİN DİNO

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Bir hedef seçtiğiniz zaman o hedefe ulaşmanın getireceği bütün zorluklara katlanmanız gerekir. Her başarım bana ayrı bir heyecan, ayrı bir enerji

GİRAY KEMER Olaylar Boksörün Pazı Sarmasını Yemesiyle Başladı


tellidetay.wordpress.com

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

ÜMİT KARDAŞ Demokrasi ve Hukuk Krizi

Rut: Bir Aşk Hikayesi

Erbaa lı Genç Şair Muhammed Dikal Lisede edebiyatı gerçekten seven öğretmenlerim bana da Edebiyatı sevdirdiler

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

R E H B E R L Đ K B Ü L T E N Đ - 3

Transkript:

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları

İletişim Yayınları, Dünya Klasikleri, 2005-2013 (3 baskı) 2005 İletişim Yayıncılık A. Ş. Зимние Заметки О Летних Впечатлениях Önsöz: Joseph Frank, The Encounter with Europe, Russian Review, sayı 22.3, 1963. Önsözün hakları Aslı Karasuil Telif Hakları Ajansı aracılığıyla Georges Borchardt, Inc. den alınmıştır. İletişim Yayınları 1117 İletişim Klasikleri 21 ISBN-13: 978-975-05-1816-4 2015 İletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2015, İstanbul DİZİ YAYIN YÖNETMENİ Murat Belge YAYINA HAZIRLAYANLAR Güneş Akkor, Emrah Serdan KAPAK Suat Aysu KAPAK RESMİ Edvard Munch, Saint-Cloud da Seine, 1890 UYGULAMA Hüsnü Abbas DÜZELTİ Beyza Altay, Emre Bayın BASKI ve CİLT Sena Ofset SERTİFİKA NO. 12064 Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi B Blok 6. Kat No. 4NB 7-9-11 Topkapı 34010 İstanbul Tel: 212.613 38 46 İletişim Yayınları SERTİFİKA NO. 10721 Binbirdirek Meydanı Sokak, İletişim Han 3, Fatih 34122 İstanbul Tel: 212.516 22 60-61-62 Faks: 212.516 12 58 e-mail: iletisim@iletisim.com.tr web: www.iletisim.com.tr

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları Зимние Заметки О Летних Впечатлениях RUSÇADAN ÇEVİREN Ergin Altay JOSEPH FRANK İN ÖNSÖZÜYLE

FYODOR MİHAYLOVİÇ DOSTOYEVSKİ doktor bir babanın oğlu olarak, 11 Kasım 1821 de Moskova da doğdu. Çocukluğunu Moskova daki Marya Hastanesi nin bir lojmanında, zorba ve alkolik bir baba ile hasta bir anne arasında geçirdi. Küçük yaştan itibaren edebiyatla ilgilenmeye başladı ve Puşkin, Goethe, Cervantes gibi yazarlarla tanıştı. 1837 de annesini kaybetti ve ertesi yıl St. Petersburg daki Askerî Mühendislik Okulu na gönderildi. Babasının ani ve şüpheli ölüm haberini burada aldı. Bu kayıp üzerine bunalıma giren Dostoyevski, 1839 yılında ilk sara nöbetini geçirdi. 1844 te edebiyatla daha yakından ilgilenebilmek için askerlik mesleğinden istifa etti. 1846 da ilk romanı İnsancıklar yayımlandı ve edebiyat çevrelerinde büyük ilgiyle karşılandı. Ne var ki ardından gelen çalışmaları Öteki (1846), Ev Sahibesi (1847), Beyaz Geceler (1848) aynı başarıyı sağlayamadı ve ilk romanında kendisine destek veren ünlü eleştirmen Belinski nin alaylarına hedef oldu. Aşırı duyarlı ve sinirli bir kişiliğe sahip olan Dostoyevski bunun üzerine ruhsal çöküntü yaşayarak hastalandı. 1849 da Çar I. Nikola nın baskıcı yönetimine karşı faaliyetlerinden dolayı tutuklandı ve ölüm cezasına çarptırıldı. İnfazın uygulanmasına dakikalar kala, cezası Sibirya da dört yıl kürek mahkûmiyetine çevrildi. Hapiste okumasına izin verilen tek eser İncil di. Bu süre boyunca etrafını kuşatan, horlanan ve ezilen kesimi yakından tanıma fırsatı buldu. 1854 te serbest bırakıldıktan sonra Semiapalatinsk te zorunlu kışla hizmetine gönderildi ve subaylığa kadar yükseldi. 1857 de yoksul ve dul Marya Dimitriyevna İsayeva ile kendisine mutluluk getirmeyen bir evlilik yaptı. Edebiyata dönüşü Amcanın Rüyası (1859) isimli, mizah öğeleri barındıran Gogolvari öyküyle oldu. Aynı yıl yayımladığı kısa romanı Stepançikovo Köyü ve Sakinleri (1859) de istediği ilgiyi göremedi. 1860 ta tefrika edilen ve toplum dışına itilmiş kişilerin anlatıldığı Ölü Bir Evden Hatıralar ile kendini edebiyat çevrelerine tekrar kabul ettirdi. Tolstoy ve Turgenyev in övdüğü eser Sibirya daki mahkûmiyetinden derin izler taşıyordu. 1861 de ağabeyiyle birlikte Vremya (Zaman) adlı dergiyi çıkarmaya başladı. Bu dergide Batı karşıtı Slavcı düşüncelerini savunduğu tartışma yazıları yayımladı. Ardından, eleştirmenlerin sert tepkilerine sebep olan fakat okur tarafından beğeniyle karşılanan Ezilmiş ve Aşağılanmışlar yayımlandı. Yoğun çalışma temposu nedeniyle sağlığı bozulan Dostoyevski, doktorunun tavsiyesi üzerine 1862 de hayalini kurduğu Avrupa seyahatine çıktı. Fransa, İngiltere ve İtalya yı kapsayan bu kısa gezinin ardından, 1863 te Batı kültürünü eleştirdiği Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları nı kaleme aldı. Aynı yıl yayımlanan bir yazı sebebiyle dergisi kapatılınca yeniden mali krize sürüklendi. Maddi sıkıntılarından kurtulma umuduyla Almanya, Wiesbaden e kumar oynamaya ve bir süredir ilişki yaşadığı Polina Suslova ile buluşmaya gitti. Birkaç yıl sonra yayımladığı Kumarbaz bu dönemde yaşadığı büyük yıkımları anlatır. 1864 te Rusya ya döndükten sonra ağabeyiyle Epoha (Çağ) adında yeni bir dergi çıkardı ve Yeraltından Notlar ı burada tefrika etmeye başladı. Aynı yıl karısını ve ağabeyini kaybetti. Bunu izleyen on yıl boyunca, Dostoyevski art arda Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1867), Budala (1868), Cinler (1872), Delikanlı (1875) gibi başyapıtlarını kaleme aldı. Sürekli borç baskısı altında yaşayan ve alacaklıları tarafından sıkıştırılan yazar, daha hızlı çalışmak için işe aldığı yirmi yaşındaki sekreteri Anna Grigoriyevna Snitkina yla, karısının ölümünden üç yıl sonra, 1867 de evlendi. Bu evlilikten doğan kızı üç aylıkken ölünce derin bir sarsıntı yaşadı ve deliliğin eşiğine kadar sürüklendi. Bu dönemde yoksulluk, sara nöbetleri ve kumar tutkusuyla boğuştu. 1874 te solunum yetmezliği tedavisi için bir süreliğine Almanya ya gitti. 1880 de Puşkin anıtının açılışında konuşma yapmak üzere Moskova ya davet edildi; konuşması hem halk üzerinde hem de edebiyat çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Yazarlık hayatı boyunca işlediği önemli temaları bir araya getirdiği Karamazov Kardeşler i ölümüne üç ay kala tamamladı. Dostoyevski 9 Şubat 1881 de St. Petersburg da hayatını kaybetti. Kalabalık bir halk kitlesinin katıldığı cenaze töreninin ardından, Tihvin Mezarlığı na defnedildi.

İÇİNDEKİLER KİTABA DAİR GÖRSELLER...7 KRONOLOJİ... 15 ÖNSÖZ KIŞ NOTLARI: DOSTOYEVSKİ NİN AVRUPA YLA KARŞILAŞMASI / JOSEPH FRANK... 27 Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları 1. Önsöz Yerine... 43 2. Trende... 51 3. Bütün Bütün Gereksiz... 57 4. Şimdi de, Geziye Çıkanlar İçin Gerekli Olan Mantık Yoktur Fransızda Sözünün Gerçek Olup Olmadığı Üzerine Son Düşünceler... 77

5. Baal... 85 6. Burjuva Üzerine... 97 7. Bir Önceki Bölümün Devamı...111 8. Bribri ile Mabiş...125

Dostoyevski nin 1862-1863 yılları arasında yaptığı Avrupa seyahatinin haritası. Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları nın tefrika edildiği 1863 tarihli Vremya (Zaman) dergisinin ilk sayfası.

19. yüzyılın ikinci yarısında: Köln (üstte). Berlin (sağda). Dresden (altta).

1. Önsöz Yerine Dostlarım, sizlere yurtdışı izlenimlerimi anlatayım diye kaç aydır sıkıştırıp duruyorsunuz beni. Oysa, bu diretişinizin beni çıkmaza soktuğundan haberiniz yok. Ne anlatacağım size? Batı üzerine şimdiye dek bilinmeyen, söylenmemiş, yeni ne anlatabilirim? Biz Ruslardan hangimiz (yani hiç değilse dergiydi, gazeteydi okuyanlarımızdan hangimiz, demek istiyorum) Avrupa yı Rusya dan iki kat daha iyi bilmeyiz? Ayıp kaçmasın diye iki kat diyorum, aslında on kat daha iyi biliriz Avrupa yı. Üstelik, size anlatacak bir şeyimin olmadığını; sırasıyla görmediğim için (kimi şeyleri görmüş olsam bile, incelemeye fırsat bulamadım) şöyle düzgün bir biçimde hiçbir şeyi anlatamayacağımı da çok iyi biliyorsunuz. Berlin de, Dresden de, Wiesbaden de, Baden-Baden de, Köln de, Paris te, Londra da, Lüksemburg da, Cenevre de, Cenova da, Floransa da, Milano da, Venedik te, Viyana da bulundum. Hatta iki kez gördüm bu kentlerden bazılarını. İnanır mısınız, iki buçuk ayda, evet iki buçuk ayda gezdim bunca yeri! Şimdi siz karar verin, iki buçuk ayda bunca yolu tepen bir insan ne görmüş, gördüklerinden ne anlamış olabilir? Gezi 43

programımı önceden, daha Petersburg dayken hazırladığımı anımsarsınız. Yurtdışına ilk çıkışım değildir bu. İlk çıkışım çocukluk yıllarıma rastlar. Uykuya yattığımda annemin ya da babamın bana Radcliffe in romanlarından parçalar okuduğu zamanlara... Hiç unutmam, bütün gece kâbuslar görmeme neden olurdu bu romanlar. Korkudan zangır zangır titrerdim yatağın içinde. Sonra bir de kırk yaşımda çıktım işte yurtdışına. Zamanın darlığına bakmadan, elden geldiğince çok şeyi değil, her şeyi, ne olursa olsun her şeyi görmek istiyordum. İşin kötüsü, gezeceğim göreceğim yerleri soğukkanlılıkla seçecek durumum da hiç mi hiç yoktu. Tanrım, ne çok şey bekliyordum bu geziden! Varsın hiçbir şeyi ayrıntılarıyla göremeyeyim, diye düşünüyordum (gördüm de her şeyi, her yere de gittim), gördüklerimden toplu, genel bir izlenim kalacaktır belleğimde nasıl olsa. Kutsal mucizeler ülkesi bir anda kuşbakışı, bir uçtan bir uca serilecektir gözlerimin önüne. Sözün kısası, yepyeni, hoş, güçlü düşünceler dolduracaktır içimi. Yazın çıktığım bu geziyi düşündükçe şimdi en çok neye üzülüyorum biliyor musunuz?.. Hiçbir şeyi gereğince yakından göremediğime değil, hemen her yere gittiğim halde, sözgelimi Roma ya gitmediğime üzülüyorum. Hoş Roma ya gitseydim bu kez de Papa yı görmeden gelirdim ya... Anlayacağınız, yeni yeni şeyler, yeni yeni yerler görmek, uzaktan şöyle bir izlenim edinmek tutkusuna delicesine kaptırmıştım kendimi. Böylesine bir itiraftan sonra daha ne bekliyorsunuz benden? Ne anlatabilirim size? Ne açıklayabilirim? Kentlerin görünümünü, dağları, tepeleri mi? Ya da kuşbakışı ülkeleri mi? Böyle bir şeye kalkışsam, sanırım çok yüksekten uçtuğumu önce siz söylersiniz. Hem, dürüst bir insan sayarım kendimi ben. Geziye çıkmış biri olarak bile olsa, yalan söylemek istemem. Gelgelelim, size bir manzarayı anlatmaya başlasam, kesin yalan karıştırırım sözlerime. Geziye çıkmış biri gibi yapmam bunu, benim du- 44

rumumda biri yalan söylemeden edemeyeceği için yalan söylerim. Siz karar verin: Sözgelimi, Berlin son derece ekşi bir izlenim bıraktı bende. Üstelik topu topu bir gün kaldım orada. Berlin e haksızlık ettiğimi, onun insan üzerinde ekşi bir izlenim bırakan bir kent olduğunu kesin olarak söyleyemeyeceğimi biliyorum şimdi. Düpedüz ekşi olmasa bile, hiç değilse kekredir bile diyemem... Böylesine haksız bir yanlışlığa niçin düştüm peki? Hiç kuşku yok, karaciğerimden hasta hasta; yağmurlu, sisli dumanlı iki gün boyu kara trenle Berlin e kadar gözlerimi kırpmadan tangır tungur yol aldıktan sonra yüzüm sapsarı, bitkin mi bitkin, her yanım dökülür bir durumda kente indiğimde, daha bakar bakmaz Berlin in Petersburg a inanılmayacak derecede benzediğini görmemdir bunun nedeni. Petersburg un sokaklarından ayrı bir yanı yoktu buradakilerin. Kokular da aynıydı. Sonra... bırakalım, saymakla bitmez bu benzerlikler çünkü... O anda vay canına, diye geçirdim içimden, kurtulmaya çalıştığım, kaçtığım şeylerin benzerlerini görmek için mi teptim bunca yolu, iki gün sallandım durdum trende, bunca sıkıntıya katlandım? Ihlamur ağaçları bile hoşuma gitmedi Berlin in. Oysa bu ağaçlar uğruna Berlinli en değerli varlığını bile hiç duraksamadan verir. Kim bilir, anayasasını bile çıkarır gözden belki. Berlinli için anayasasından değerli bir şeyinin olmadığını ise sanırım herkes bilir. Üstelik, Berlinlilerin hepsi de Alman a öylesine çok benziyorlardı ki, Kaulbach ın fresklerini bile görmeden Ah! korkunç bir şeydi bu (içimde, insanın Alman a alışması gerektiği, yabancısı olursa, onların toplu bulundukları yerde yaşayamayacağı inancı) Dresden e attım kapağı. Dresden de de Alman kadınlarına haksızlık ettim bu kez. Sokağa çıkar çıkmaz, Dresdenli kadından iğrenç bir yaratığın olamayacağı; Rus ozanlarının en şakrağı, kendine en güveneni olan aşk şarkıcısı Vsevolod Krestovski nin bile burada kendini yitirebileceği düşüncesine kapıldım. Ne var ki 45

saçmaladığımı, onun kendine güvenini asla yitiremeyeceğini anımsamakta gecikmedim kuşkusuz. İki saat sonra anlaşıldı her şey. Otel odasına döndüğümde aynanın karşısında dilimi çıkarıp bakınca Dresdenli bayanlar üzerine düşüncelerimin kapkara bir iftiradan başka bir şey olmadığını anladım. Sapsarıydı dilim, kötüydü... İnsan, diye geçirdim içimden, doğanın bu kralı ufacık karaciğerine böylesine mi bağımlı? Ne bayağılık, Tanrım! Kendimi bu çeşit düşüncelerle avutarak Köln e yollandım. Ne yalan söyleyeyim, çok şey bekliyordum Köln Katedrali nden. Gençliğimde mimarlık öğrenimi görürken büyük bir saygıyla çizerdim bu katedrali defterime. Dönüşte Köln den geçerken, yani bir ay sonra Paris ten dönüyordum ikinci kez gördüm Köln Katedrali ni. Önceki gelişimde güzelliğini göremedim diye önünde diz çöküp beni bağışlaması için yalvarmak geldi içimden. Karamzin 1 de Rhine Çağlayanı nın önünde öyle diz çökmemiş miydi?.. Birinci görüşümde hiç sevmemiştim katedrali. Dantel, evet basbayağı dantel gibi, yüz elli metre yüksekliğinde bir masayı örten kâğıt dantel gibi bir şey izlenimi bırakmıştı bende. Dedelerimizin Puşkin için Pek bir sade yazıyor, nasıl demeli, parlak söz az şiirlerinde, diye buyurdukları gibi; ben de Köln Katedrali için Yüce yanı az, demiştim kendi kendime. Bu ilk izlenimimde iki şeyin etkisi olduğu kanısındayım. Birincisi kolonya idi. Jean-Marie-Farina hemen dibinde katedralin. Hangi otelde kalırsanız kalın, ruhsal durumunuz ne olursa olsun, düşmanlarınızdan da, özellikle Jean-Marie-Farina dan da ne denli kaçmaya çalışırsanız çalışın, bulurlar sizi bu kolonyayı kullananlar. Kolonya ou la vie 2 kurtuluş yoktur bundan. Tam böyle, kolonya ou la vie! diye bağırdıklarını kesin söyleyemem ama, kim bilir, belki de böyle bağırıyorlardır. Anımsıyorum, o gün 1 N. Karamzin (1766-1826). 2 (Fr.) Ya kolonya ya hayat. 46

hep öyle geliyordu bana. Bu ses çınlıyordu kulaklarımda. Sinirlerimi bozan, bana haksızlık ettiren ikinci şey yeni Köln Köprüsü ydü. Çok güzel bir köprü bu kuşkusuz. Kent de haklı olarak övünüyor onunla. Ama biraz fazla övünüyor gibi geldi bana. Hemen o anda bozuldu sinirlerim. Sonra, benzeri görülmemiş köprüye girişte bir masaya oturmuş, herkesten para alan o adam, gerçekten az geçiş ücretini alırken, bilmediğim bir suçumun cezasını kesiyormuş gibi soğuk olmamalıydı... Bilmiyorum ama, bence Almanlar kendilerini çok beğeniyorlar. Yabancı, hele hele Rus olduğumu anladı adam, diye geçirdim içimden. Hiç değilse gözleri şöyle der gibi bakıyorlardı: Görüyor musun köprümüzü behey zavallı Rus! Bu köprünün yanında da, biz Almanların yanında da bir hiçsin sen, bir solucandan farksızsın... Çünkü, yok senin böyle bir köprün. Kabul edin, can sıkıcı bir durumdu bu. Almanın böyle bir şey söylediği falan yoktu kuşkusuz. Belki aklından bile geçirmemişti... Ama ne önemi var? Adamın böyle demek istediğine o anda öylesine inanmıştım ki... Öfkelenmiştim sonunda. Söylendim kendi kendime: Canınız cehenneme... Biz de semaveri bulduk... Dergilerimiz var... En güzel el işleri bizde işleniyor... Sonra... Sözün kısası, iyice bozulmuştu sinirlerim. Bir şişe kolonya alıp (kurtuluş yoktur bundan) içimde, Fransızların çok daha sevimli, ilginç oldukları umudu, Paris e yollandım. Şimdi siz karar verin, kendimi sıkıp birkaç gün daha, sözgelimi bir hafta kalsaydım Berlin de, Dresden den de dişimi sıkıp bir hafta kalmadan kaçmasaydım, Köln e üç, hiç değilse iki gün ayırsaydım, gördüğüm şeylere ikinci, üçüncü kez baktığımda başka gözle görmez miydim onları, daha bir dürüst izlenimler edinmez miydim onlarla ilgili? Güneş ışığı, şu bildiğimiz güneş ışığı var ya, onun bile hayli etkisi oldu bu işte. Köln e ikinci gelişimde olduğu gibi, ilkinde de güneş öyle ışıl ışıl olsaydı katedralin üstünde, hiç kuşku yok, o zaman 47

da görürdüm bu yapıyı gerçek parlaklığıyla... Yurtseverlik duygumu kabartmaktan başka bir şeye yaramayan o kasvetli, hatta biraz yağmurlu sabah aldatmazdı beni. Bu sözlerimden insanın yurtseverlik damarının yalnızca kötü havalarda kabardığı sonucu çıkarılmasın lütfen. İki buçuk ayda her şeyi gerçek yanlarıyla görmenin olanağı yoktur. Bu nedenle, en doğru, en önemli bilgileri veremeyeceğim size. İster istemez, kimi zaman doğru olmayanı da söylemek zorunda kalacağım... Ama burada kesiyorsunuz sözümü. Bu kez size gerekli olanın doğru bilgiler olmadığını, isterseniz, bu çeşit bilgileri Reichard ın gezi rehberinde bulabileceğinizi söylüyorsunuz. Geziye çıkanların, gerçeklerin peşinde koşacak yerde (aslında çok seyrek olur gerçeği yakalayacak güçleri) biraz da içtenliğin peşinden gitseler hiç de fena olmayacağı görüşünü savunuyorsunuz. Kendine büyük bir ün sağlamayacak da olsa, kişisel izlenimlerini, yalnızca kendini ilgilendiren bir serüveni anlatmaktan çekinmese, diyorsunuz, çıkarı için, bilinen bazı yollara sapmasa ne iyi olurdu! Sözün kısası, sizin için gerekli olanın kişisel ve de içten izlenimlerim olduğunu söylüyorsunuz. Öyle mi? Demek düpedüz gevezelik etmemi istiyorsunuz! Yüzeysel öyküler, çarçabuk edinilmiş izlenimler istiyorsunuz... Buna bir diyeceğim olamaz işte. Hemen başlıyorum öyleyse. Elimden geldiğince içten olmaya da çalışacağım. Yalnız, yazdıklarımın çoğunun yanlış olabileceğini unutmamanızı istiyorum. Çoğunun diyorum, hepsinin değil. Sözgelimi, Notre-Dame ın Paris te olduğu, Mabille balolarının 3 da gene orada düzenlendiği gibi gerçeklerde yanılamaz insan. Özellikle Mabille gerçeği Paris üzerine yazan Ruslarca öylesine çok anlatılmıştır ki, ondan kuşku eden artık yoktur bizde. İşte bu gibi gerçeklerde yanılmam belki. Ne var ki, bu- 3 Paris te verilen, bekâr erkeklerle hafif kadınların katıldıkları bir çeşit balo ç.n. 48

nu da kesin söylemiyorum gene. Roma ya gidip de Saint-Peter Katedrali ni görmemek olmayacak şeydir derler, bilirsiniz. Düşünün ki ben de Londra ya gittim de, Saint-Paul Katedrali ni görmedim. İnanın doğru söylüyorum. Evet Londra ya gittim, Saint-Paul ü görmedim. Gerçi Saint-Peter ile Saint-Paul bir tutulamaz ama, ne olursa olsun, geziye çıkmış bir insan için hiç de bağışlanacak bir şey değil bu. İşte size övünemeyeceğim birinci serüvenim (Aslında şöyle uzaktan, beş yüz metre öteden gördüm... Pentonville e gidiyordum boş verdim, geçtim). Neyse, asıl konumuza gelelim artık! Hem biliyor musunuz, durmadan dolaşıp kuşbakışı (kuşbakışı yüksekten anlamına gelmez. Bildiğiniz gibi, mimari bir deyimdir) evet, durmadan dolaşıp, kuşbakışı bakmadım her şeye. Londra da geçirdiğim sekiz günü çıkın, tam bir ay Paris te kaldım. Paris üzerine bir şeyler anlatacağım size. Çünkü Saint-Paul Katedrali nden de, Dresdenli bayanlardan da daha bir yakından tanıdım bu kenti. Hadi başlıyorum. 49