Eskiden, meyhanelerde, gazinolarda, balozlarda birden ayaða kalkýp hariçten gazel atanlarýn sebebi içtikleri içki ve yüreklerindeki samimiyetti.



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Uður Tok ÇOK SEVMÝÞSÝN. Sen onu çok sevmiþsin, Daha da seveceksin, Sen onunla aðlayýp, (sen onunla var olup,) Onunla güleceksin. (Onunla öleceksin.

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)


Gelin Bir Yolculuða Çýkalým Birlikte

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

Kanguru Matematik Türkiye 2015

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

Sertab Erener. Acýt Canýmý. Söz: Sertab Erener. Müzik: Demir Demirkan, Sertab Erener. En gizli bahçelerim. Islandý yaðmurunla. Açýldý her damlada


O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

Samet Kalkan GÝZEMLÝ MAVÝ. Deniz mavisi gözlerin. Dünya tatlýsý gülüþün. Can alýcý sözlerin. Sana ne kadar yakýþýyor bir bilsen.

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi


Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Halime Aktaþ. Mehmedi Anmak. Bir çelik yürekli kartal bakýþlý. Mehmedi mehmede deneyim bakýn. Yüreði pek yufka çok çatýk kaþlý

Ayakkabýlarýný çýkardýktan sonra sevindirici bir yüz anlatýmýyla bir elindeki pakete baktý, bir içeriye. Sonra oðluna seslendi: Murat, Murat!..

Bir an hangisini giyeceðinin kararsýzlýðý içinde kaldýktan sonra miki fare desenli pembe tiþörtüyle mavi kot pantolonunu çýkardý. Çabucak giyindi.

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

17 ÞUBAT kontrol

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

Ozan Doðulu. Sen Çaðýr Yeter. Söz: Kenan Doðulu. Müzik: Ozan Doðulu. Alýþmak çok zor inan. Sebebim düþün bir an. Yakýþmaz bize haram

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Nazým Hikmet Ran. (Bir müteverrime nin baþucunda) Nazým Hikmet. Ölecek anladýk artýk iyice. Kalbimiz þimdiden hicrile dolu

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

Ben gid-iyor-muş-um git-mi-yor-muş-um. Sen gid-iyor-muş-sun git-mi-yor-muş-sun. O gid-iyor-muş git-mi-yor-muş. Biz gid-iyor-muş-uz git-mi-yor-muş-uz

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

EZBERLEMİYORUZ, ÖĞRENİYORUZ. Hafta Sonu Ev Çalışması DAĞINIK ÇOCUK

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Hafta Sonu Ev Çalışması HAYAL VE GERÇEK

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI


Adım-Soyadım:... Oku ve renklendir.

Geç Kalmış Bir Yazı. Yazar Şehriban Çetin

ÇAYLAK. Çevresinde güzel bahçeleri olan bir villaydı.

Azıcık şundan, azıcık bundan, Azıcık yumurta kabuğundan; Bir çanak yaptım a dostlar Ne bulgur kazanı ne hamsi tavası, Görenler sanır bülbül yuvası.

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

açmadan bir öncekinden ve onun öncesinden de farksýz seslerle gelen yeni günü dinliyorum.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΞΙ ( 6 ) ΣΕΛΙΔΕΣ

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

İntikam. Ölüm Allah ın Emri

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Seçelim ve yerleştireli. Kutlu : Merhaba. Sophie : Kutlu :. Kutlu... e?

Nejat Yavaþoðullar. Ankara Sokaklarý. Söz - Müzik: Nejat Yavaþoðullarý. Yürüyordum. Yürüyordum ay ýþýðýnda. Adým seslerim.

Anne Ben Yapabilirim Resimleyen: Reha Barış

17 ÞUBAT kontrol

KURALLI VE DEVRİK CÜMLELER. --KURALLI CÜMLE: İş, hareket, oluş bildiren sözcükler cümlenin sonunda yer alıyorsa denir.

Ülkü Tamer DESTANLAR VE MASALLAR ŞEYTANIN ALTINLARI. Masal-Şiir. Resimleyen: Mustafa Delioğlu

Eskiden Amcam Başkötü ye ait olan Bizim Eski Yer,

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

DDD. m . HiKAYE. KiTAPLAR! . CİN. ALİ'NİN. SERiSiNDEN BAZILARI. Öğ. Rasim KAYGUSUZ

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

yuvarlak masa yeşil erik üç kalem ihtiyar adam

ünite SÖZCÜK ANLAM 3. Aþaðýdaki cümlelerin hangisinde altý çizili sözcük gerçek anlamý dýþýnda kullanýlmýþtýr?

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

2- Takside. Türk kadınla Alman kadın aynı yerden taksiye bindiler aynı mesafeyi gidip aynı yerde indiler.

Gülmüştü çocuk: Beni de yaz öyleyse. Yaz ki, kaybolmayayım! Ben babamı yazmamıştım, kayboldu!

Kýrmýzý çatýlarýn, kararmýþ yüksek bacalarýn üstünden geçiyordu. Nereye gittiðini bilmiyordu. Kafesinden çýkýp gökyüzünün maviliðine dalalý çok zaman

Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. Flaþ... Flaþ...Flaþ... Görülmemiþ kampanya Yýlýn Adamý olmak çok ucuz

Suat Yýðmatepe AZAD OLDU GÖNÜL KUÞUM. Söz : Suat Yýðmatepe. Müzik: Mustafa Malay. Azad oldu gönül kuþum. Ondan böyle bu duruþum

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

PoloStart2 Istituto Comprensivo Marcello Candia Milano. ESEMPI DI PROVE DI INGRESSO IN LINGUA MADRE a cura di Emanuela Crisà

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

Ýlksiz zaman içinde, kalbur saman içinde... Yazarlar çizer, çizerler yazar iken; ben annemin beþiðini, týngýr mýngýr sallar iken, ayný zamanda daðda

Bekir Sýtký Erdoðan ELLÝNCÝ YIL MARÞI. Þiir : Bekir Sýtký Erdoðan. Müzik : Necil Kâzým Akses. Müjdeler var yurdumun topraðýna, taþýna;

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

SIFATLAR. 1.NİTELEME SIFATLARI:Varlıkların durumunu, biçimini, özelliklerini, renklerini belirten sözcüklerdir.

UFUK GÜRBÜZDAL TURK 102-3

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

Transkript:

hariçten gazel okumak Eskiden, henüz ne radyo ne televizyon icat edilmemiþken, insanlar eðlenmek için þehrin muhtelif yerlerindeki meyhanelere, gazinolara, balozlara giderlerdi. Bu yerlerin hanendesi, sazendesi, gazelhaný olur, kendilerince çalar söylerlerdi. Amma ve lakin zaman zaman bazen içtikleri içkinin efsunundan, bazen tâ içlerinden gelen bir güvenden ve güçten müþteriler arasýndan kimileri çýkar herkese meydan okur, yani hariçten gazel atardý. Þimdi, mevcut edebiyat ortamýnda, dergiler, gazeteler çýkýp vitrinleri doldururken, insanlar iyi edebiyata ulaþmak için iðneyle kuyu kazýyor; edebiyat ortamý kliþelere, önyargýlara, ideolojilere esir oluyor. Bu mevcut ortamýn da lobileri, kanonlarý, üstatlarý, bilirkiþileri, ödülleri, amatörleri, kliþeleri, kalýplarý var. Ve fakat bir grup genç sakince masadan kalkýp yüzlerini sahneye çevirip hariçten gazel okuyor. Eskiden, meyhanelerde, gazinolarda, balozlarda birden ayaða kalkýp hariçten gazel atanlarýn sebebi içtikleri içki ve yüreklerindeki samimiyetti. Hariçten Gazel'in sebebi mevcut edebiyat ortamýna bir müdahelede bulunma, Türk edebiyatýna hareketlilik, samimiyet, canlýlýk getirmek niyetidir. Bazen de mekânýn içkisinin, mezesinin kötülüðüne; hanendelerin, gazelhanlarýn söylediklerine bir isyandýr hariçten gazelcilerin çýkýþý. Hariçten Gazel'in de kliþe röportajlardan, dosyalardan, soruþturmalardan; hayattan, insandan uzak, tadý tuzu olmayan þiirlerden, hikâyelerden; hiçbir þey söylemeyen, bir endüstriye hizmet eden ve adýna eleþtiri denen kitap tanýtýmlarýndan; edebiyata deðer vermeyen, rant peþinde koþan, her yerde görünen, iþten çok dedikodu yapan insanlardan ve ahkam kesmekten baþka bir iþe yaramayan kendilerine usta denen þarlatanlarlardan rahatsýzlýðý var. Hariçten gazelciler bazen öyle güzel okudular ki, mekânýn gazelhanlarýnýn da hanendelerinin de önüne geçtiler. sunuþ Hariçten Gazel, kralýn da kralcýlarýn da çýplak olduðunu göstermiþ olacak. Abdurrahman Çelebi'lerin canýný sýkacak. Yeni nesil hikâyeciler, þairler çýkaracak. Keyifle okunabilir bir edebiyat dergisi olduðunu göstermeye çalýþacak. Masadan samimiyetle kalkan bu hariçten gazelcileri susturmayý denediler, onlar için "Hariçten gazel atmak memnudur" levhalarý astýlar; çünkü onlarýn hicivleri altýnda ezildiler, kendi gazelhanlarý, hanendeleri telaþa düþtü; çünkü onlar para kazanmak derdindeydi, hariçten gazelciler ise yalnýzca içlerinden geleni söylüyorlardý, tek dertleri buydu. Hariçten Gazel'in tek derdiyse edebiyat, hayat. Ýyi bir edebiyat dergisi çýkarmak. Sisteme yenilmeden, çarkta lime lime olmadan samimiyetle bir þeyler ortaya koymak. Hedefler büyük ve çok. Ama önce yolu açmak gerek; çünkü yol týkalý. 01 Hariçten Gazel

þiir duvarlar mehmet fatih Duvarlar duvarlar... Dað gibi yükselen kötürüm ahtapotlar Pürüzsüz suratýnýzda sayýsýz vantuz Her nefese yapýþýp insanlarý emdiniz Artýk ruhlar da sizindir bedenler de sizin Makus umutlar da sizindir korkular da sizin. Þehvetle sývan, riyayý boya yap Artýk kalpler de sizindir beyinler de sizin. Duvarlar duvarlar... Gökyüzüne uzanan siyah ýstýraplar Kemiyetiz biz, taþ üstüne taþ Midende alt üst, düþman ve kardaþ Ýsimleri aldýnýz ve sayýsýz kumla Ördünüz cehennemi, bedenim ki tuðla Olurken yokluða, vücutlar sizin Her tuðlanýzda hapsolan, felçli bir zihin. Duvarlar... duvarlar... Dünyanýn fazladan eklenen yüzü Ruhlar ki sizindir, emip bitirdiniz Vakumlu iradeler, çalýp getirdiniz Doyurun karnýnýzý naaþ-ý beþerle Ey insanlýk sývalý ölü Mefistolar Söyleyin, kaybolan hislerim nerede? Niyetimi sormadan alýp götürdünüz Amelimi katledip, günahlara gömdünüz Ruhumu katmýþsýnýz, karýn harcýnýzý Artýk niyetler de sizindir, ameller de sizin Sevinçler de sizindir, hüzünler de sizin. Hariçten Gazel 02

Duvarlar duvarlar... Bin bir lümpenliðin anasý duvarlar Siz Yecüc' le Mecüc Siz kýyametin durgun habercisi Biz ruh üflemeyen bir yarý tanrý Acizler þehrinin usta ressamlarý Gaflet fýrçalarýyla kabuslar boyadýk Kýyametsiz son buluþ; bir "arada kalmýþlýk"... Bir intiharýn öyküsü, zehirli sarmaþýklar Resmettik topraða ve yükselttik bir bir Dikenli mazgalýndan yayýlýrken zehir... Heyhat! Uyanýn, biz neyi çizdik Yarattýðýmýz felakette duyulmaz imdat Bir girdap ki surlarda çýkýlmaz delik. Yetiþin! Çizdiðimiz kýyamet canlý! Duvarlar ki simsiyah yüzleri kanlý Kalpsiz, felçli, duygusuz ve âmâ Duvarlar ki ruhsuz ama duvarlar ki canlý... Duvarlar duvarlar... Gasbedilmiþ ruhum canýnýz mý oldu Dört döndünüz dünyaya; sýrtlarýnýz binalar Girdap mý? Batak mý? Bir kara delik? Boþluðu dolduran þu acayip hiçlik Yuttunuz bizi sýrtlan diþlerinizle Sunulmuþ hediyeydik, esrarlý midelerde Erirken hissetmedik, firavundu kezzap Raks ettik kol kola, inerken üstümüze. Duvarlar; þeytaný melekle söndüren azap Duvarlar; meleði þeytanla gizleyen çarþaf -ikisinin de mahvý, her sahte hikaye - Ey bebek saffetiyle göðsüme yapýþan Ve kurt gibi emen Bâbil Kulesi Sünger mi beynim? Köpük fikirler... Yosunlaþan bedenim ki nerende inler? Dökülen tozunu rutubete sývayýp Musa'nýn yaðmurunu sordun ya bize -Sen; her rezillik olasý üstüne..- Yok ol, kahrol, mahvol, hiç ol. Nefret hortumlarýnýn hýþmýna gark ol Sana sapladýðým incir aðacýndan Sapanlarla atacaðým zakkum taþýný Geber! Kýtmir-i Calut gibi sürünüp sen de Aðzýndaki lanetle bir ebabil süzülüp Atsýn Sure-i Tebbet' i o murdar yüzüne. Duvarlar; iblisten bekçilerle donanmýþ kapýsý Duvarlar; ehl-i arafýn canlý kadavrasý Duvarlar; Habil suratlý öteki kardeþ Duvarlar; katilin kanlý tapýnaðý Duvarlar; yaralý insanlýðýn, görülmeyen yarýsý... Duvarlar duvarlar... Dað gibi yükselen kötürüm ahtapotlar Cehennemin mahzeninde en dip kapýyý Açtým, beddualar azad olunsun Direndim ve kaybettim... kalaným sizindir Kalmayanlar topraða feryadým olsun. Duvarlar... duvarlar... Artýk ruhum da sizindir, bedenim de sizin Dünyam da sizindir, ahiret de sizin. 03 Hariçten Gazel

melek avcý kuþlar kondu kuþlar aðýrlýðýnca kondu sandallara aðýt getirdiler imlasý bozuk kar sularýndan tünediler ömrün üþür yanýna kuþlar aðýrlýðýnca kondu sandallara seslerini döktükleri yere deniz aðladý nilüfer uyandý sularýn aynasýnda salkýmýna seslendi kýrlangýç : -adýn akþamlara yabancý geceleri doðurdu adýmýn öksüz yabani gündüzleri doyurdukuþlar kondu sandallara uykusunda koktu kýrmýzý bakir mayýs ürkünç sabahlar gördüm boynundan asýlmýþ rüya odalar yeni yetme sümükleriyle süngülenmiþ piyanosuz çocuklar avuçlarýyla mahalleyi süpüren karabasanlar aldý konuþmaya meyilli dilleri çýkmaya yasaklý sokaklar iþaretledi ev kokan anneleri ilk baharda mahzun durmayý öðretmemiþti hayat yeni yetme hayaller tütün kokan hücrelere kaçtý -karanlýkta temiz kitap okuyacaktýk ki sonra aydýnlanmadý yarýnbu yüzdendir bakakalýþlarým vagonlara ve gencecik raylara yetiþemeyen aðlak sesim çocuk deðildim ama saklý duran hayatýn cücesiydim Hariçten Gazel 04

bulantýmurat sözer Bizim evde soba yanýyordur ve birisi ölmüþtür, benim sað omzumda bir aðrý vardýr ve birisi ölmüþtür, ben sakallarýmý uzatýyorumdur ve birisi ölmüþtür, ben sakallarýmý kesiyorumdur ve birisi ölmüþtür, benim yeðenim doðmuþtur ve birisi ölmüþtür, birisi ölmüþtür ve birisi daha ölmüþtür, ölmüþlerdir de hiç ölmeyeceklerdir ve fenerbahçe þampiyon olmuþtur belki de namaglûp ýrak'ýn bombalandýðý yýldýr ve kýzlar kýz kalmakta hiç ýsrarcý deðildir de hepsinin annesinden uzak yürümeye özen gösterdiði zamanlardýr zamanýn deðdiði bir yerlerimiz vardýr ve bütün oralarýmýz çürümüþtür lime lime edilmiþ celadetlerimiz vardýr sanki avucumuzun içinde sakladýðýmýz saklayýp da göstermeye kýyamadýðýmýz bir adamlýk kalmýþtýr ölen birileri vardýr her yerde ve cahit zarifoðlu ölmüþtür ah muhsin ünlü þiirinde bunu yazmýþtýr ve reklamlarýn süresi biraz daha uzamýþtýr artýk insanlar vücutlarýna da reklam almaktadýr her þeyin bir þeyle birçok þeyin bir çok þeyle çiftleþtiði bir kevgirdir toplum çünkü yatsýlarýn ilk sünnetini kýlmamasýyla meþhur bir cemaat vardýr býyýk ve natürel ensedir týraþlarý beyinleri makyajlarýna damlayan kadýnlar hep çok sevinçli ama çok mutsuzdur emin çölaþansýz kalmýþ bir hürriyet gibidir her þey yarým ve yamalak herkesin diþi gülerken gözükmektedir çocuklarýn elinde uçurtmalarýn ipi ve çocuklarýn eli kollarýndan ayrýlmýþtýr parçalanmýþtýr müslümanlarýn birliði amerika hep çok güzeldir amerika hep çok güzeldir amerika hep çok güzeldir çünkü çocuklarýn parçalanmýþtýr bedenleri bilim adamlarý çalýþýr atomu parçalar atom gider çocuklarýn kafataslarýný parçalar bütün parçalar yerini bulmuþtur bunda amerikanýn hiç suçu yoktur ebu cehilin üvey evlatlarý bir medeniyet kurmuþtur þehirde ingilizce mi ingilizce tabelalar beyinlerde medeniyetin bütün diþleri yerinde mehmet akif yanýlmýþtýr medeniyet dediðin tek diþi kalsa da canavar deðildir çocuklarýn kollarý parçalanýr medeniyet canavar deðildir ve hiç mi hiç olmamýþtýr bu tablo bu duvara bu bilezik bu kola çünkü duvarý yýkan bombayla kolu koparan bomba ayný küfürden çýkmýþtýr coca cola ramazan kampanyasý yapar ne güzeldir ve ne kötüdür bunlarý yazmak yayýmlanmaya hiç uygun olmamýþtýr çünkü hangi çaðda yaþýyoruz efendidir hiç efendi kalmamýþtýr üstelik etrafta cevap verecek birisi yoktur soru soracak kiþilere birer et yýðýný sergisi çarþýlar ve mahalleler meskun çünkü cuma namazýna gitmiþtir erotik shop sahibi kýlamadan gelecektir son sünneti kimse bir adres istememektedir kimseden bu kadar gerçek olmaya lüzum kalmamýþtýr komiktir arabesk olan ne varsa yoksa da kýzlarýn kýçýnda donu alýnlarýnda sami yusuf yazar bandanalarýnýn ah artýk bizim de bi tarkanýmýz vardýr hamdýr piþmiþtir yanmýþtýr þimdi deniz baykal tayyip erdoðana bir çay ýsmarlayacaktýr çünkü politikadýr orospulaþmýþ çenebazlýklar ve avrupa da ne güzeldir avrupa çok güzeldir hassiktirdir þimdi bütün lirik köpüklü biralarý tutan parmaklarýna alyans beðenir niþanlý kaþarlara niþan alýp ateþ etmek ne güzeldir jöleli saçlar výcýk výcýk ve þair de boka batmýþsa bunda suç aranacak bir þey yoktur diyebilmek için çýktým içinizden içinize doðru ve tepenizden hizanýza yakýn bir bulantýnýn bir þiir öncesinde kirlenmeye doðru yürürken elime biraz rüzgar deðdi sandým da otobüse bozuk para ararken buldum elimi stop tuþuna götürürken durmak mý istiyorum ki neden basayým hiç bu kadar gitmek istememiþtim çünkü sizi sevmiyorum çünkü sizi sevmiyorum çünkü sizi sevmiyorum seviyorum ben beni yolda býrakacak ne varsa ona deðen bütün gömlek yakalý suratlarý. 05 Hariçten Gazel

eþikte bekleyen var özlem korucu Çalýntý hayaller satýlýr mahalle pazarlarýnda tezgahlarýnda durur ikinci el vaatler tozlanmýþ, hep soluk eskimiþ þatafatlý paketleri. Orada, evlerin derme çatma duvarlarýný yalayýp geçen her vasýta trendir. O evler ki, geceleri þehri terk edendir. Bakkallar, market samimiyeti satarlar, kasa kenarý kavanozlarýnda. Oysa çocukluðunuzun parasý hiç yetiþmemiþtir, elinizi kavanoza daldýrmaya. Kuytu sokaklarda bulduðum loþ bakkallarda, parama güvenen nefesim ýslýk olur. Halbuki, dört yaný yoklukla çevrili bir þehirdir, delinip geçilen. Artýk yerleþtiðim her semt, senden biraz daha uzaktýr ve çýkýlan her eþik, günahlarýma yazýlýr. Sense hâlâ özlemle, uykunda yosun kokusu duyarsýn. Düþlerin ve sen; soðuk yataðýnda uzak okyanuslara giden... Bilmezsin, pul pul dökülen sessizliðimi. Zaman bile utanýr oysa, Geçmez! Yaþlanýyorsa gözlerim, adýndan emanet her harfte, girdiðim her eþikte, düþtüðüm her seste, gözlerim susar deniz dökülür ceplerimden... Kapýný aç, sahile vurmuþ kabuklardýr gelen! bekçi yaðýz yalçýnkaya Duyulur þimdi sesin bir gül koklar gibi koparýlmamýþ aydýnlýðýn ahir bahçesinde eðilirken sade eðilirken Kesilir þimdi sesleri bir gül koparýr gibi sade zulmederken dünyanýn fani bahçesinde çiçekler fýþkýrýr güller gül bekçisi gazeller duyulur hep o fýþkýrdýðý yerde Hariçten Gazel 06

benimki de bir meslek, týpký seninki gibi sadýk yalsýzuçanlar Anthony Lewis, hatýrlýyor musun bana bir iþkenceciyle doktor kurbaný arasýnda geçen konuþmayý aktarmýþtýn? Onu bana anlattýðýn günün gecesi barda karþýlaþtýðýmýzda sana ýsrarla Salimano sen misin yoksa diye sormuþtum? Hayýr mý? Dostum sen iyice tozuttun, bir psikiyatriste ihtiyacýn var, ama ben seninle uðraþamam baþka birini bul ya da sana sýký bir uzman önerebilirim, demiþtin. Bunu da mý hatýrlamýyorsun? O zaman senden kuþkulanmakta haklýyým sanýrým. Zaten onu anlatýrken Giorgio'nun da Salimano'nun da sen olduðunu düþünerek dinlemiþ, gözlerine bu kuþkuyla bakýþlarýmý hiç kaçýrmaksýzýn uzunca bir süre bakmýþtým. Bunu sen bir zamanlar bana bir tartýþmamýzda öðütlemiþtin, muhatabýnýn gözlerine uzun bir süre bakýþlarýný ayýrmaksýzýn bakacaksýn. O zaman içindeki sýrrý dýþa vurmamasý için kendini denetlemeyi tümüyle baþarabilmiþ bir dahi veya manyak olmasý gerekir. Neydi o konuþma, bana hatýrlatabilir misin? Tabii ki, aynen þöyleydi: "Ýþkenceci sordu: 'Dýþarda eline geçirecek olsan Giorgio, bana ne yapardýn?' Salimano hiçbirþey yapmayacaðýný söyledi. -o bir doktordu ve görevi, insanlara yardým etmekti.- Ýþkenceci onu yanýtladý: 'Ýþte görmüyor musun, benimki de bir meslek, týpký seninki gibi." öykü Anthony, seninle Clichy caddesindeki barda yaptýðýmýz bu konuþmadan üç ay sonra Diyarbakýr'a, bir sempozyuma katýlmak üzere gitmiþtim. Orada Abdulbaki adýnda bir çobanla tanýþtým. Sempozyumdan sonra beni Silvan'daki köyüne davet etti. Ne o Türkçe biliyordu, ne de ben Kürtçe; kentte esnaflýk yapan bir yakýný da geldi, bize çevirmenlik yaptý. Abdulbaki'nin nüfus cüzdanýný babasý geç çýkartmýþ, askere erken gitsin diye dört yýl küçük yazdýrmýþ; böylece delikanlý onaltý yaþýnda silah altýna alýnmýþ. Silahý sevmiyor, insanlarýn hangi amaçla olursa olsun birbirini öldürmelerini anlaþýlmaz buluyormuþ. Bunu bir gün silah talimi yaptýran çavuþa söylemiþ. Ondan fena halde dayak yemiþ. Bununla da kalmamýþ, durumu öðrenen bölük komutaný onu hem cezalandýrmýþ hem de sürekli intikal ve çatýþmalara göndermiþ. Ýntikale gittiklerinde birkaç ay daðlarda dolaþýr, düþman avý için orada kalýrlarmýþ. Bazen üç hafta botumuzu ayaðýmýzdan çýkarmaz, giysimizle yatardýk, diyor. Hoþ deliksiz iki saat uyuduklarý da vaki deðil ya. Çadýrda çok az gecelerdik. Zaten intikal adý üstünde sürekli nakil, yer deðiþtirme durumu. Ne arýyordunuz diye sordum. Düþman dedi. Ne düþmaný? Bilmem dedi. Nasýl yani? Sözlerini çeviren yakýný, beyefendi dedi Abdulbaki askerlik çaðýna deðin daðlarda yaþadý, beþ altý köyün tek çobanýydý, sürüsü geniþti, eve nadiren gelirdi, hep daðlarda kaldý. Bu sýra bu genç adamýn babasýnýn evindeki konuk odasýndaydýk. Ýçerde benim dýþýmda hemen herkes Muþ tütünü sarýp içiyordu. Ýçerisi gaz odasýna dönmüþtü. Dýþarý çýkalým mý diye sordum, biraz soluklanýrýz. Tabi dedi, çýktýk. Evleri mezarlýðýn bulunduðu tepeye yakýndý. Büyük, yekpare kayalar, bodur, kesilmiþ büyük gövdeden ýþkýn vermiþ tuhaf aðaçlar, göz alabildiðine uzayan çýplak tepeler ayýþýðýnda yýkanýyor- 07 Hariçten Gazel

du. Gökyüzü berraktý. Gözlere deðmeyen bir dolunay, köyün uzayan dað silsilesini, aðaçsýz, kel tepeleri lacivert bir tülle örtmüþtü. Kabristana doðru yürüdük. Genzime keskin bir koku çarptý. Nedir bu diye sordum. Çevirmenlik yapan adam, ahpun dedi. Anlamadým? Afedersiniz hayvan boku efendim, dedi, bizim kömürümüz, kýþýn bunlarý yakarýz. Kokuya raðmen tazyikli bir oksijen ciðerimizi dolduruyordu. Ortalýk sessizdi. Arada bir köpek havlamalarý duyuluyordu. Abdulbaki kabristana sýnýr bir kayaya oturdu, bakýþlarý gökteydi. Yýldýzlar ne kadar yakýndý! Genç adamýn yüzüne baktým. Ayýþýðýyla gece mavisine boyanmýþ, traþsýz, kederli çehresinde özlem dolu bir ifade gördüm. Derin derin iç çekerek, 'pýr zore pýr zore' dedi. Nefesini 'zore' sözcüðüyle birlikte býraktý. Yakýnýna sessizce, 'ne diyor?' diye sordum. Çok zor diyor, dedi. Zor olan neydi? Sustum. Yakýný, Baki'nin bir derdi var dedi. Suskunluðumu sürdürdüm. Adam, Hunak derler bir köy var þu tepenin ardýnda, oranýn aðasýnýn kýzýna sevdalý, dedi. Eee, dedim, sorun ne? Adam, Baki evlidir dedi, üç de çocuðu var. Evet gerçekten de güçmüþ. Hanýmý amcasýnýn kýzýdýr, zor olan da bu. Abdulbaki yelek cebindeki tabakayý çýkarýp kalýn bir sigara sardý. Yaktý. Derin bir soluktan sonra dumaný savurdu. Belli belirsiz bir rüzgar esiyordu. Hava üþütmeyecek kadar serinlemiþti. Abdulbaki'nin altý ayý tutuklu, sekiz ayý tekrar geçen askerliðinden sonra asýl öyküsü baþlýyordu. Askere giderken ilk çocuðu olmuþtu. Ýzne geldiðinde eþi ikizlere hamile kalmýþ, o, birliðinde uzayan günlerini geçirirken doðurmuþtu. Dönünce çobanlýðý sürdürdü. Bir alaca atý vardý, iki katýrý, bir eþeði. Onlarla kendi hayvanlarýndan saðýlan sütü güðümlere doldurup ilçeye taþýyordu. Eþinin yaptýðý peyniri, saðdýðý sütü taþýrken yolda sýk sýk daðdakilerle karþýlaþýyordu. Onlar kimileyin köye iniyorlar erzak saðlamak için, kimileyinse böylesi yol kesmelerle sorunlarýný çözüyorlardý. Baki bu tatsýzlýða dayanamadýðýndan süt ve peynir iþini býraktý. Köyde celeplik yapan Sabo adýnda bir simsar vardý, ürünü ona devretti. Hayvanlarý þafaktan iki saat önce daða sürüyor gün ýþýdýðýnda daðýn doruðuna yakýn bir otlaða varmýþ oluyordu. Orada neler hissettiðini merak ediyordum, zamaný nasýl geçiyordu, dünyasýnda neler olup bitiyordu? Merakýmý çeviren yakýnýna ve bana bir zaman boþ gözlerle baktýktan sonra, bakýþlarýný tekrar daðlara çevirerek, yalnýzlýðýn zor olduðunu sanýyor dedi. Oysa insanlar daha zordur. Hele burada... Burada herkes çok zordur. Baba zordur, sevda zordur, geçim zordur, jandarma zordur, seni alýp götürürler bir daha haber çýkmaz, imin simin kalmaz, kayýplara karýþýrsýn. Daðlar ve orada yaþayan canlýlar insanlardan daha tehlikesiz, daha vefalýdýr. Onlar seni sürekli dinlerler. Sana gerekmedikçe bir þey söylemezler. Kendi dillerini anlamaný beklerler. Kendilerini daha kolay açarlar. Onlar seni korurlar. Oysa alemi koruma ödevi insana verilmiþtir. Ýnsan alemin kalbidir. Ýnsan kalpsiz yaþayabilir mi? Peki alem, alem nasýl kalpsiz yaþasýn? Ben kendimi daðda buluyorum. Sürüyü indirirken sanki kendimi orada býrakýp iniyorum. Orada ruhum özgürleþiyor. Ne bir kural var, ne cadde, ne sokak, ne ýþýk, ne lamba, ne taþýt... her yer yol verir, üzerinden seni aþýrýr... orada kendimi bir koyundan, bir aðaçtan farklý görmem... oranýn sesleri seni hiç yormaz... hiçbirþey seni orada üzmez... sana hainlik etmez... ben daðlara sevdalýyým... iki sevdam var biri daðlar biri berfin... zaten o da daðý örten karla birlikte yaþayan bir çiçek... belki de beni daðlara onun sevdasý çýkarmýþtýr. Abdulbaki'nin sekizi ayný anneden on üç kardeþi varmýþ. Mezralarýndaki konaklarý yakýlýnca beþi kente göçmüþ. Üçü gözaltýna alýnmýþ, dönmemiþ. Ýkisi tutuklanmýþ. Mezradayken daðdan sýk sýk gelip zorla erzak alýrlarmýþ. Biri ihbar edince gelip götürmüþler. Ýki kardeþi yardým ve yataklýktan hâlâ tutukevinde. Bir buçuk sene oldu diyor, hâlâ mahkeme devam ediyor. Babasý beyin kanamasýndan ölmüþ. Kahrýndan gitti diyor, kayýp kardeþlerimin derdi götürdü. Nasýl olur dedim, avukat tutmadýnýz mý, gözaltýna alýnýnca gidip araþtýrmadýnýz mý? Acý acý güldü. Sen ya safsýn ya da buralarý hiç bilmiyorsun, dedi, beyim benim tanýdýðým yedi çoban öldürüldü iki sene içinde. Nasýl oldu? Bir ara koruculara daðdakilerin kellesi için elli milyon lira ödül konmuþtu. Çobaný boðazlayan getirdi kelleyi terörist diye... Böyle böyle bu yörede yüz - yüz elli çoban gitti. Ama bu akýlalmaz birþey, bu imkansýz... böyle bir vahþeti kim yapabilir? Beyim insan çaresiz kalýrsa, hain olmamasý için, kan içmemesi için bir sebep var mýdýr? Bana asýl acý veren amcamoðlunun durumudur. Ona noldu? Bir sigara daha sardý, yaktý, bir zaman koyu bir sessizliðe gömüldükten sonra, o da benim gibi erken askere gitmiþti. Evliydi, onun dört çocuðu vardý giderken. Neyse yaptý Hariçten Gazel 08

geldi. Bunun büyük eniþtesinin oðlu daða çýkmýþtý. Babayý aldýlar, kayboldu, bir hafta sonra cesedi harman yerinde bulundu. O zaman gönüllü bir avukat grubu gelmiþti, bu da eniþtesinin davasýný anlattý, insan haklarý derneðindenmiþ avukatlar, bunlar bunu mesele yapýp da takip edince... tabi davayý baþlattýlar ama bir hafta sonra çekip gittiler. Bizim amcaoðlunu bir hafta sonu gelip götürüyorlar, sen yardým ediyorsun diye. Meðer köyden biri muhbirlik yapýyormuþ. Beyim burada erzak için gelince mecbursun, vermezlik edemezsin. E onlar gelip senin yiyeceðinin yarýsýný götürüyorlar, ertesi gün jandarma geliyor sen þöyle yapýyorsun böyle yapýyorsun, iki ateþ arasýnda kalýyorsun tabi. Amcaoðlunu da alýp götürüyorlar. Tam iki ay sorguda iþkence görüyor. Bunun niþanlý bir bacýsý vardý, onu da alýyorlar. Onun da güya niþanlýsý iþbirlikçi diye. O da yalandýr, çocuk önce çobanlýk yapýyordu, sonra býraktý, demiryolunda geçici iþçi olarak çalýþýyordu, mevsimlik yani... Amcaoðlunun bacýsýna tacizde bulunuyorlar gözü önünde, o zaman þuurunun yarýsý gitmiþ tabi. Bir de buna dýþkýsýný kaldýðý yere, açýkta yaptýrmýþlar, birkaç gün birikmiþ, ayaklarýndan sallandýrmýþlar, baþý dýþkýsýna deðiyor... Birkaç saatte bir bunu tekrarlýyorlarmýþ. Ne bileyim iþte bunu soyup elektrik vermiþler, afedersin makatýna cop sokmuþlar, bunu da bacýsýnýn yanýnda yapýyorlar. Hatta tecavüz de olmuþ da onu bacýsý anlatmýyor. Doktor rapor verdi ama onu da babasý saklamýþ diye duyduk. Derken bacýsýnýn niþanlýsýný da getiriyorlar. Bunlarý birbirine tacizde bulunmasý için zorlamýþlar. O zaman amcaoðlunun aklý tam gitmiþ. Zaten getirdiklerinde mecnun olmuþtu. Çok uðraþtýlar, doktora götürdüler, hastanede yattý, hocalara þýhlara okutturdular epeyi uðraþtýlar hiçbir geliþme olmadý. Bu gitgide kötüleþti. Nihayet bir gün kendini astý. Bizim ahýra ben hayvanlarý çýkarmaya gitmiþtim, orada gördüm. Yüzündeki ifade gözümden hiç gitmiyor. Böyle çok þeyler oldu. Bizim aile de daðýldý gitti... Anthony, Abdulbaki'nin sesi bir yerde erimeye baþladý. Kulaklarýma boþ, anlamsýz bir uðultu dolmaya baþladý. Burada þimdi sempozyumdan ayrýlmýþ, havaalanýnda uçaða binmeyi beklerken, Abdulbaki gibi onlarca kiþiden dinlediðim yüzlerce öykü beynimi bir yangýn yerine çevirmiþ durumda. Onlarý hatýrladýkça, bu bana hâlâ fantastik görünen iþleri yapanlarýn, yaptýklarýný bir meslek olarak gördüklerine daha çok inanýr oldum. 09 Hariçten Gazel

sýrtýmý bir aðaca yaslamýþ gülümsüyorum gürkan gür Þimdiki Zaman Sýrtýmý tepemizde iyiden iyiye yükselmeye baþlayan öðlen güneþinin ýsýttýðý bir aðacýn gövdesine yaslamýþ oturuyor, bir yandan bu kelimeleri karalarken bir yandan da sararmýþ çimenlerin üzerinde bir o yana bir bu yana koþuþturup duran karýncalarý seyrediyorum. Ararlarýndan bir tanesi yolunu þaþýrýp ayaðýma týrmanýyor. Pijamamdan içeriye süzüldükten sonra bacaðýmýn üzerinde gezinmeye baþlýyor. Kýpýrdamadan duruyorum, gözlerimi kapatýp sýska bacaðýmýn üzerinde dolaþan karýncayý düþlüyorum. Onun gözleriyle görüyorum, kokluyor, ýsýrýyor, koþuyorum. Bir süre devam ettirdikten sonra bu oyunu, tek bir hamleyle son veriyorum karýncanýn hayatýna. Ardýndan yeniden gömülüyorum defterimin içine. Bahçenin etrafýný bir çember þeklinde saran, rengarenk taþlarla süslenmiþ yürüyüþ yolunda ayaklarýný sürüye sürüye ilerleyen kadýnlý erkekli kalabalýðýn gürültüsü geliyor kulaðýma. Ellerim ve gözlerimle yazarken kulaklarýmla da onlarý seyrediyorum. Beþ metre kadar ötemde dolanýp duran adamýn görüntüsü düþüyor zihnime. Yaklaþmakta olan ile birinci dereceden alakasý olmayan her parçayý silip attýktan sonra yeniden bakýyorum adama. Aralarýnda onlarca metre mesafe olan iki dudaðý ve bilmem hangi sebepten yamulmuþ çenesinin üzerini kaplayan ak düþmüþ sakallarýndan ibaret bir görüntü var zihnimde. Adam aðýr aðýr ilerlemeye devam ediyor. Dudaklarýnýn arasýndan süzülen salyasý çenesine doðru ilerliyor, tel tel olmuþ sakallarýn hepsini teker teker ýslattýktan sonra tek bir damlacýðý zemine doðru düþmeye baþlýyor. Plastik kaplý terliklerden yayýlan gürültüyü duyuyor, kahredici bir yavaþlýkla ilerleyen damlacýðý görüyorum. Düþüyor, düþüyor, düþüyor ve bum! Milyonlarca parçaya ayrýlan tek bir damlacýðýn bakýþlarýnýzdan u- zakta kopardýðý kýyameti görüyorum. Mutluyum, bir yandan sýrýtýyor bir yandan da tahmin edebileceðiniz gibi yazmaya devam ediyorum. Ben her zaman gözlerinizin ulaþamadýðý yerlerde meydana gelen mucizelere þahit olmuþumdur. Beyaz önlüklülerden bir tanesi yanýma geliyor. Elinde tuttuðu ilaçlarý boðazýmdan içeri týkmaya çalýþýrken bir yandan da nasýl olduðumu sormayý ihmal etmiyor, gözlerimi kocaman açýp becerebildiðim kadar gülümsemeye çalýþýyorum. Elini aðzýmdan çýkardýktan sonra görevini yapmýþ olmanýn verdiði rahatlýkla yanýmdan uzaklaþýyor. Eldivenlerinin tadýný sevmiyorum. Zihnimde dönüp duran düþüncelerin, büyük bir açlýkla beyin hücrelerimi kemirdiðini zannediyor. Ýzin veriyorum ona, bomboþ olduðumu bilmiyor nasýl olsa. Kendimi akýntýdan kurtardýðýmý, üzerimden damla damla süzülen anýlarýmý kuraklýktan çatlamýþ topraðýn nasýl emdiðini de bilmiyor, kocaman açýlmýþ cansýz göz bebeklerinin içinde kendi suretini görmenin nasýl bir þey olduðunu da. Ya da zemin kattaki odamýzýn duvarlarýna sinmiþ yapýþtýrýcý kokusunun nasýl keskin olduðunu. Gerçek Boþluðun Ne Demek Olduðunun Öyküsüdür Bu! Otuz iki daireli bir apartmanýn zemin katýnda oturuyoruz ve bütün bina üzerimize pisliyor. Tavandaki ampulden yayýlan sarý ýþýk parçacýklarý leke içindeki pencere camýna vuruyor. Tüm manzaramýz beþ metrekarelik havalandýrma boþluðundan ibaret ve sokaðýn karþýsýndaki barýn travesti þarkýcýsýnýn sesi, önüne çýkan her engeli aþýp kulaklarýma çarparken yedi kat dolusu insanýn pisliði tepemizden geçen, duvarlarýn içine gömülmemiþ, yosun kaplý borularýn içinde kaynaþýp duruyor. Odanýn üçte ikisini iþgal eden çuha kaplý masanýn üzerine emaneten yerleþtirilmiþ televizyonun içinde ateþ edip duran askerler var. Siyah beyaz kareler sessizce akýp duruyor gözümün önünden. Yanýmda oturan adam, kafasýný elinde tuttuðu torbanýn içine sokup derin derin solumaya baþlýyor. Bir buruþup bir açýlan poþetin içinden adamýn hýrýltýlý nefesini duyabiliyorum. Paketteki son sigarayý yakýp arkama yaslanýyorum. Ayaklarýmý masanýn üzerine koyup iki yana doðru açýp kapatmaya baþlýyorum. Sahne sýk sýk deðiþiyor, bir an televizyonun Hariçten Gazel 10

içindeki karargahlarýnda tartýþýp duran siyah beyaz kurmaylara bakarken bir saniye sonrasýnda, çorabýmý delip dýþarýya fýrlayan baþparmaðýmý incelerken buluyorum kendimi. Sigaramý her geçen gün biraz daha yükselen çöp yýðýnýn üzerine çýrparken boþta kalan elimle þakaklarýmý ovmaya baþlýyorum. Odanýn havasý iyiden iyiye aðýrlaþmýþ durumda, poþetten yükselen kokuya bilmem hangi marka çikolatanýn alev almýþ rengarenk ambalajýndan yükselen koku karýþýyor. Çöp yýðýnýný üstünkörü karýþtýrýyor fakat yanan parçayý bulamýyorum. Sigaramý önümdeki fincanýn içinde söndürüp ayaklarýmý masadan indiriyorum, baðdaþ kurup yanýmdaki adamý izlemeye baþlýyorum. Elindeki poþet þaþmaz bir düzenle þiþip þiþip sönüyor ve komþular baðýrsaklarýný boþaltmaya devam ediyorlar. Oda her geçen saniye biraz daha ýsýnýyor. Gözlerimi kapattýðýmda tam da oturduðumuz kanepenin altýnda büyük bir gürültüyle çalýþan kalorifer kazanýný hayal edebiliyorum, metal bloklardan yayýlan ýsý dalgalarýný ve yukarýya doðru ilerleyen borularýn içinde fokurdayan tonlarca kaynar suyu. Adam burnumun dibine uzattýðý poþet ve ikiþer saniye aralýklarla omzuma çarpýp duran parmaðýyla sýranýn bende olduðunu anlatmaya çalýþýyor. Tüpün dibinde kalan son parçayý da torbanýn içine boca ederken bir yandan da adamý seyrediyorum. Ýyiden iyiye sarkmaya baþlamýþ ýslak dudaklarýna, çenesindeki sakallara karýþmýþ salyasýna ve burnundan süzülen yoðun kývamlý sümük yýðýnýna inat, ýþýl ýþýl parlayan gözleri var. Göz bebeklerinin etrafýný saran kan deryasýnýn içinden fýrlayýp gelen ýþýn parçacýklarý. Vücudundaki bütün enerjiyi gözlerinde toplamýþ gibi. Sanki onlarla yiyor, onlarla içiyor, onlarla konuþup onlarla gülüyor. Borulardan yükselmeye baþlayan yeni gürültü dalgasý adamýn bakýþlarýndan kurtulmamý saðlýyor. Gözlerimi sýmsýký yumup poþetin üzerine eðiliyorum, derin derin içime çekiyorum ilacý. Elimdekini býrakýp arkama yaslanýyorum. Amma da sýçtýlar diye homurdanýyorum, adam gülüyor. Bence borularýn içinde dolanýp duran fareler var diyor, bütün bu gürültüyü onlar çýkartýyor! Dönüp adama bakýyorum, elleriyle vücudunu sarmalamýþ oturuyor, boþ bakýþlarla televizyon seyrediyor. Çocukluðumda gördüðüm fareler geliyor aklýma, durmadan titreþip duran býyýklarý, nemli burunlarý ve ýþýl ýþýl gözleriyle cýyaklayýp duran pis kokulu laðým fareleri. Anlýyorum, dýþarýdan gelen berbat müziðin de, üzerimizde koþuþturup duran farelerin de, odanýn içindeki cehennem sýcaðýnýn da sorumlusu belli. Gözlerim kararýyor, kara kutunun içindeki askerler önlerine çýkan her þeyi yok ede ede ilerliyorlar, baþým dönüyor ve parmaklarýmla cebimde duran býçaðý yokluyorum. Akýþ yavaþlýyor, çevremdeki her þey büyük bir hýzla netliðini yitirmeye baþlarken adam gözlerinden yayýlan ýþýkla kýpýrtýsýz oturmaya devam ediyor. Omzundan tutup sarsmaya baþlýyorum, cevap vermiyor. Ýnceden bir tebessüm yayýlýyor adamýn dudaklarýna. Yakaladým seni diye haykýrýyorum, sesim kilometrelerce uzaktan geliyor, elimi cebime sokup býçaðýmý çýkartýyorum, tavandan yayýlan ýþýk bir an için parlatýyor keskin çeliði. Yolun karþýsýndaki dönme yeni bir þarkýya baþlarken, bakýþlarýmý mümkün olduðunca adamýn gözlerinden uzak tutmaya çalýþarak harekete geçiyorum. Býçak aðýr aðýr ilerliyor, zaman kavramý önemini yitiriyor. Saniyeler mi sürdü yoksa aradaki bir metrelik mesafeyi aþýp elimdekini adamýn karnýna daldýrmam yýllarýmý mý aldý bilemiyorum. Sokuyor, sokuyor, sokuyorum. Adamýn gözlerindeki ýþýk sönene kadar, dirseklerimden çeneme kadar kana bulanana kadar sokuyorum. Bütün bir dünya yavaþ yavaþ normale dönerken adamýn göz bebeklerinde kendimi görüyorum, gerçek boþluðun ne demek olduðunu kavrýyorum. Metrelerce yüksekte kollarýmý açmýþ serin sabah rüzgarýnýn terli vücudumu okþamasýna izin veriyorum sanki, akýþ sona eriyor, hareket sona eriyor, rahatlýyorum! Yeniden Þimdiki Zaman ya da Geri Dönüþ Artýk zararsýzým, freni boþalmýþ bir kamyonun duvara tosladýktan sonraki hali kadar zararsýzým. Ölmüþ bir fare kadar, bahçedeki adamýn dudaklarýndan süzülen firari salya kadar zararsýzým, bacaðýmdaki kýllarýn üzerine yapýþýp kalmýþ karýnca leþi kadar zararsýzým. Ben boþluðun ne demek olduðunu biliyorum, sýrtýmý bir aðaca yaslamýþ gülümsüyorum ve her gün sizin gözünüzden kaçan baþka bir mucizeye tanýk oluyorum. 11 Hariçten Gazel

yedi hikâye murat ali seven 1Gözleri bir kapanýp bir açýlýyor, uykulu, otobüsün rahatsýz edici koltuklarý, cama dayasa baþýný, zangýr zangýr, daha beter, ama cam kenarýný almasý iyi olmuþ, suratýný camdan dýþarý çevirip bir ferahlýk, bir rahatlýk yaþayabiliyor, mesela yavaþ yavaþ elindeki tepsiyle yaklaþan hostu bekleme stresinden ancak camdan dýþarý bakarak uzaklaþabilir, o da öyle yapýyor, elektrik direklerini sayýyor, tarlalara bakýyor, çay kahve meþrubat, çoktan gelmiþ dikilmiþ baþýnda, yan tarafý boþ, sadece ona soruyor, kahramanýmýz cevaplýyor, çay lütfen, içinden de kahve mi deseydim yoksa kola mý isteseydim diye geçiriyor, boþ pet bardaðý alýyor ve bayat keki, adý Salih, kekin deðil kahramanýmýzýn adý, günlerdir yollarda nerden geliyor nereye gidiyor bir bilse, bir bilsek, geçenlerde bindiði otobüsle yükseklerden, daðlýk yerlerden, kurdun kuþun yuvasýný bozmadan, sakince, ufak hýrýltýlarla geçerken yanýnda keçi sakallý bir adam oturuyordu, anlat bana hikâyeni dedi keçi sakallý, Salih yok benim hikâyem diye yanýtladý, herkesin bir hikâyesi vardýr dedi keçi sakallý, peki o zaman dedi Salih, daha fazla üstelemene gerek yok, madem öyle konuþalým nereden geliyoruz nereye gidiyoruz anlatalým da yollar kýsalsýn deðil mi, keçi sakallý gülümsedi, önce sen dedi Salih, keçi sakallý anlatmaya baþladý, Salih dinliyormuþ gibi yaptý, sonra birden sustu keçi sakallý, bu kadar dedi, iþte hepsi bu kadar, o ýþýklý þehre varýnca ineceðim ve sana anlattýklarýmý yapacaðým, peki sen nereye gidiyorsun, Salih güldü, ýþýklý bir güzelliðin peþindeyim dedi, Mehlika'nýn derdindeyim, eski karým, evden kaçtý, keçi sakallý daha þimdiden anlamýþtý uydurulmuþ bir hikaye dinleyeceðini, ama olsundu, uydurulmuþ hikâyeler, gerçeklerden daha eðlenceliydi, Salih kesik kesik anlattý, keçi sakallý heyecanla dinledi, sonra otobüs durdu bir yerde, indiler, çay içtiler, Salih tekrar binmedi, baþka bir otobüs bekledi, beklenen otobüsler hep gelirdi, trenler bile gelirdi, sevgililer gelmezdi, Mehlika þimdi neredeydi, Salih baþka bir otobüse, oradan baþka bir otobüse, baþka bir otobüse, nereden geliyor nereye gidiyor bir bilse, bir bilsek, hani biliyoruz da aslýnda, Salih'in bu zayýf yüzünün, bu týraþlý, bu sivri çeneli, bu uzun burunlu, bu alný açýk yüzünün çizgileri çok þey anlatýyordu, tüm yüzlerdeki tüm çizgiler gibi, saçlarý ölü bir kahverengi, gömleðiyle ayný renk, peki ya Mehlika neredeydi, bir kadýn geldi oturdu yanýna, ama ben bayan yaný diye rica etmiþtim, sus ulan diye boðazýný sýktý Salih, arýza çýkarma, fazla gürültü istemem, bu gerçek deðildi, bu Salih'in kafasýnda, gerçek olan hostun kadýna yapma bir nezaketten koptu kopacak bir dille artýk düzeltilmesi için çok geç olan bir yanlýþýn özürüydü, kadýn iyi iyi diye Salih'i þöyle bir süzüp oturdu, camdan yana oturmasý iyiydi, yollara bakýyor, elektirik direklerini sayýyordu yine, kadýn mýzmýzlandý, sýkýldý, konuþacak bir þeyler arýyordu, beni dinlersen sana hikâyemi anlatýrým dedi, Salih hiçbir þey demeden kadýna döndü, kadýn konuþmaya baþladý, yýllarca konuþtu, yüzyýllarca, milyonlarca elektirik direðini geçiyordu otobüs kadýn hâlâ konuþuyordu, evli misin dedi birden, Salih cevap verdi, hiç evlenmedim, en güzeli aslýnda diye bir yüzyýl daha konuþtu kadýn, o yüzyýlý kapatýp yeni bir yüzyýlý açan olay ise kadýnýn Salih'in elini tutmasý oldu, Salih kadýnýn eline týrnaðýný batýrdý ve çocukça güldü, kadýn beni taciz ediyor diye baðýrdý, Salih'i dövdüler, otobüsten attýlar, Mehlika Hariçten Gazel 12 "seneler geçti, henüz gelmediler" Mehlika Sultan, Yahya Kemal

neredeydi, baþka bir otobüs geldi 2 Küskün bir çiçek. Mehlika. Tek tek asýyor elleriyle yýkadýðý çamaþýrlarý balkondaki ipe; deterjan kokusunu içine çekiyor. Tek tek asýyor en sevdiði kazaðý silkeliyor sular yüzüne çarpýyor Elif'in önlüðü silkeliyor gülümsüyor çarþýya pazara giderken giydiði eteði Elif'in minik ayaklarýnýn minik çoraplarý Nedim'in çizgili beyaz gömleði silkeliyor kollarýndan tutup Nedim'i asýyor sanki. Her gün her an yaptýðý gibi. Mesela birazdan içeri geçecek, yardým etseydim diyen kocasýna deniz gözleriyle bakacak, onu içine alacak, bir kez daha boðacak. Ölümlerin en acýsý Mehlika'nýn mavi gözlerinde her gün her an boðulmak küskün bir kadýndan daha çok acý veren ne olabilir þu hayatta? On iki yýl önce. Nedim, Mehlika'ya tutkun. Mehlika, Kadir'e. Nedim biliyor bunu, tüm mahalleli gibi. Bu yüzden sinirli. Bu yüzden çýraða, kalfaya sövüp sayýyor dükkanda. Yaptýðý mobilyalara kinini kusuyor. Çay getiren çocuða çýkýþýyor dükkanda, evde vazgeç bu olmaz iþten diyen annesine. Kahveye giriyor, tüm yüzler ters dönüyor yüzüne. Kadir, seviliyor lakin. Kadir, temiz çocuk diyor herkes, Kadir delikanlý; iki yýl oldu olmadý mahalleye geleli, baþta bu tek çocuða, hýrlý mýdýr hýrsýz mýdýr diye baksa da herkes, tez zamanda sevdirdi kendini. O yýl sözü, niþaný yapýyorlar Mehlika'yla. Mehlika bir yetim kýz. Tek oda evde annesiyle bir baþýna. Günü iki sokak yukardaki tekstil atölyesinde geçiyor. Akþam dönüp yemek piþiriyor. Kadir'in sevdasý yüzünü güldürmeye yetiyor, mektubunu okuyup sarýlýyor annesine. Niþandan hemen sonra askere gidiyor Kadir. "Bekle beni Mehlika'm." Nedim, yine ayný. Mektuplar yazýyor Mehlika'ya. "Vazgeç þu inadýndan, Kadir denen çulsuzla ne iþin olur senin, bugün askerlik der, yarýn baþka bi þey, ömrün beklemekle geçecek, güzelliðin solacak, gençliðin bitecek, yazýk etme kendine." Yarým yamalak okuyup yýrtýp atýyor Mehlika. Kadir'in mektuplarýnýysa defalarca, aðlayarak okuyor. Ve sonra bu sefer herkes okuyor gazetelerden. Kadir'in adý þehitler arasýnda. Hani daðlar oynuyor yerinden. Sen say kýyametler kopuyor Mehlika'nýn içinde. Gece gündüz dinmiyor gözünde yaþlar. Annesi onu görünce mahvoluyor. Mahalle yasta. Bilmiyoruz, belki Nedim bile üzgün. Genç ölüm zor geliyor insana. Lakin her þey gibi unutuluyor, hani o meþhur laf hayat devam ediyor, Kahveci Mustafa yine çaylarý demliyor, çocuklar tek kale maçlarýný yapýyor. Bir Mehlika unutmuyor, unutturmuyor da. Konuþmuyor kimseyle, yüzüne bakana ölümü hissettiriyor. Nedim de Mehlika'yý unutmuyor, inadý inat, günaþýrý haber salýyor, varsýn bana diye. Bir gün nasýl oluyor da oluyor iþte tamam diyor Mehlika tamam. Düðün dernek Nedim'e bayram ay oluyor dokundurtmuyor kendine Mehlika. Yemeðini piþiriyor, çamaþýrýný yýkýyor; ama yüzüne gülmüyor, kendine dokunturtmuyor. Nedim çaresiz, olsun diyor, akþamlarý meyhanelerde alýyor soluðu. Sonra bir bakýyorlar Mehlika'nýn karný þiþmiþ. Nedim farkedince çýlgýna dönüyor, baðýrýþ çaðýrýþ Mehlika'dan týk yok. Açmýyor aðzýný, tek kelime etmiyor. Nedim küfürleri basýp kapýyý çarpýp çýkýyor. Sabaha karþý sarhoþ dönüyor eve. Kapýyý yumrukluyor. Mehlika mahmur gözleriyle açýyor. Daha kapýnýn önünde yediði tokatla yerde buluyor kendini. "Söyle lan kimden bu piç?" Aðlýyor Mehlika, tek kelime etmiyor. Nedim üzerine üzerine gidiyor, saçlarýndan tutup sürüklüyor, küfürler, tekmeler, tokatlar en sonunda yarým yamalak dökülüyor kelimeler Mehlika'nýn kanayan dudaklarýndan. "Kadir'den, duydun mu Kadir'den." Küskün bir kadýndan daha fazla acý veren ne olabilir þu hayatta? Yýllar geçtikçe, eriyor Nedim. Çocuk doðuyor, ama sakat. Saðýr,dilsiz. Elif diyor baðrýna basýyor Mehlika. Bir onla konuþuyor, bir ona yüzü gülüyor. Nedim, televizyon karþýsýnda sessizleþen bir adam oluyor, sabah erken kalkýyor, kahvaltý hazýr hep, biraz atýþtýrýp çýkýyor evden. Mobilyalar yapýyor akþama kadar, mobilyalarýn meneviþlerinde Mehlika'nýn ellerini buluyor, dokunuyor, seni çok sevdim lan ben diyor, gözlerinden yaþlar günler birbirinin ayný. Geçip gidiyor. Akþamlarý, sessizliðin esir aldýðý, yalnýzca televizyonun konuþtuðu eve dönüyor, nasýl dönüyorsa dünya. 3 O yýl çok sert bir kýþ yaþanmýþ. 1965. O yýl doðmuþum. Pamukova'da. O yaz büyük bir kavgaya karýþmýþ babam. 1978. O yýl taþýnmýþýz. Ýstanbul'a. O gün rüyalarýma girer gibi girdi dükkandan içeri. Perþembe. Adýný söyledi: Mehlika. 13 Hariçten Gazel

O gün ellerimi tuttu, ellerimi sevdim.salý. Akþamüstü. Kadýköy. O akþam baktýðýn gökte bulut olayým istedim. Bahar akþamý. O an anladým gideceðini. Son gün. Gözleri dolunca. O adam benim. Hâlâ onun peþinde. Nerede olduðunu bilmeden. Gezen. 4 Kuþlar gibi ürküyor insanlardan. Garýn o devasa kapýsýndan baþý önde çýkýyor, korkma Ýsmet korkma diyor kendi kendine. Elleri bomboþ. Elleri cebinde. Yaralar sarmaktan çok yaralar açan elleri. Baþý önde çýkýyor, garýn o devasa kapýsýndan. Yýllar sonra geldiði þehir vapurlarýn düdüðü ayný martýlarýn uçuþu içindeki sýzý ayný. Daha durup bir nefes alamadan þiddetli bir yaðmur baþlýyor birden. Nedir bu bulutlarýn öfkesi? Ýnsanlar koþuþturuyorlar, ellerinde poþetler. Sevgililer gülerek, çocuklar zýplayarak, koca adamlar somurtarak kaçýþýyor yaðmurdan. Bir Kemal kalýyor orta yerde, bir de simitçi. Kemal, yaðmur damlalarý düþtükçe olduðu yerde dönmeye baþlýyor; o döndükçe eski püskü ceketinin etekleri ýþýldýyor. Simitçi þemsiyesini açýp sigarasýný yere atýyor. Ýsmet durup kalýyor kapýda. Elinde küçük bir çanta. Siyahlar içinde, ceket, kazak, pantolon. Üç günlük sakal. Þakaklarý aðarmýþ, gür saçlarý. Yýllar sonra döndüðü þehir yaðmurun düþüþü ayný karýsý ölünce hayattan emekli olan Kemal denizin cazibesi insanlarýn telaþý içindeki sevda ayný. Hikâyesi duruyor, ayný. Hikâyesi, evet, içerdeyken defalarca çevirip çevirip yazdýðý hikâyesi. Önceleri soranlarý terslerdi, sonradan, hayatta elinde kalan tek þey bu hikâyesi olduðundan belki de, uzun uzun anlattý herkese. Kendine anlattý, duvarlarýn ruhunu iþkenceye çektiði gecelerde. Anlattýkça rahatlarým sandý, anlattýkça gizli gizli aðladý. Þu yaðmurun delisi Kemal gibi, gözlerindeki yaðmurun delisi oldu. Durdu altýnda, döndü yýllar boyu. Onu o gün orada, bir masalýn içinde gülümserken görmeseydi onca þey olmayacaktý elbet. Ama bir hikâyesi de olmayacaktý. Bir masalýn içinden gülümsemiþti. Dikiz aynasýndan izlediði bir masal. Uzun, siyah saçlarý, geceler gibi uzun. "Hoþgeldiniz." Dudaðýnýn kenarýndan düþecek sanki gülüþü, çocukluk sevinçleri gibi masum. "Merhaba, Fatih lütfen." Bakýþýndaki umursamazlýk. Sesindeki naðme. Dikiz aynasýndan izlediði bir masaldý. Radyonun sesini kýstý. "Tabii efendim." Kadýn çantasýndan bir sigara çýkardý. "Bir mahsuru var mý?" Tutuþundaki incelik. "Rica ederim, keyfinize bakýn." Arabadan indi kadýn. Ýsmet'in gözleri bir rüyadan uyandý. Anlamsýzca saða sola bakýndý. Bagaja yaslanýp bir sigara yaktý. Gökyüzüne baktý. Gitti yemek yedi, Halim'in lokantasýnda. Arkadaþlarýyla kavga etti. Ellerini cebine sokup saatlerce umarsýz dalgalarý seyretti. Martýlara kýzdý. Akþam oldu, raký içti. Bol bol sigara içti. En sonunda çekti arabayý, kadýný býraktýðý evin önüne. Bu ne terbiyesizlikti, yakýþýyor muydu oðlum Ýsmet sana? Ýçindeki sesi susturup radyonun sesini açtý. Orhan Gencebay'dan tüm sevenlere geliyordu. O gece sabaha karþý uyuyakaldý orada. Sabah geldi kadýn, cama vurdu. Masal baþladý. "Günaydýn." Çocukluk sevinçleri gibi masum bir gülüþ. Sustu Ýsmet. Gözlerini ovuþturdu. Kadýn arka kapýyý açtý, geçti içeri. "Ne iyi oldu. Sabah sabah bu soðukta taksi bekleme derdinden kurtuldum." Uyanýyor sanki Ýsmet yavaþ yavaþ, uyanýyor ama baþka bir rüyaya yatýyor. Dikiz aynasýndan baktý. Gülümsüyor. "Biraz daha beklersek iþe geç kalabilirim." Neden konuþamýyorsun Ýsmet? "Hadi durma, iþten kovulursam iyi bir müþterini kaybedeksin." Daha sonra o iþten kovuldu kadýn, geç kalmayacaklarý bir iþe baþladý. O akþam adýný baðýþladý: Mehlika. Ýsmet ona ömrünü baðýþladý. Þu dinmek bilmeyen yaðmurun damlalarý üzerine düþtükçe aþkla dönen Kemal gibi pervanesi oldu Mehlika'nýn. Gözleri onun sokaðýna açýlan bir pencere oldu, nereye baksa Mehlika. Hariçten Gazel 14

Gel zaman git zaman yýllar geçti. Geçen günler aþk olup iþlendi Ýsmet'in yüreðinde. Mehlika'nýn umarsýzlýðýysa güzelliðine yaraþýr þekildeydi. Ýsmet olsun diyordu, bozmuyordu keyfini, hep yanýndayým ya, gözlerim onu görüyor ya, varsýn dokunmayým, diyordu. Fakat içinde de umudunu damla damla büyütüyordu. Mehlika'nýn aþkýna karþýlýk vereceði günü bekliyordu. Ýþte tam Mehlika, umarsýzca þarkýlarýný söylerken, Ýsmet masasýnda oturmuþ rakýsýndan yudumlayýp gözlerini Mehlika'dan ayýrmazken, garsonlar masalarýn arasýnda gidip gidip gelirken, kahkalar yükselip sazlarýn sesini bastýrýrken, hasýlý Menekþe'de yine felekten bir gece çalýnýrken olan oldu. Cengiz huysuzluk çýkarýp gelmeyeceðini bile bile Mehlika'yý masasýna çaðýrttý. Mehlika da garsonlar da alýþkýn böyle arsýzlýklara. Üstüne gitmediler olayý kapatmak istediler. Ama Cengiz çýðýrdan çýkmýþtý o gece. Kalktý sahneye yürüdü. Sazlar sustu. Mehlika'nýn kolundan asýlmaya baþladý. Bir taraftan da küfürler savuruyordu. Ýsmet çoktan bir hýþýmla kalkmýþtý masasýndan. Önce itti Cengiz'i. "Yürü git lan" Cengiz, sallanýyordu. "Sen de pezengesindin di mi bunun, söyle ulan kaç para, ha kaç para?" Ýsmet, birden belinden çýkardýðý sustalýnýn sustasýna basýp Cengiz'in koca göbeðine Sonrasý malum. Mehlika ne aradý ne sordu. Tam yirmi iki yýl. Ýsmet þimdi dönüyor yeni baþtan hikâyesine. Gözleri hâlâ Mehlika sokaðýna açýlan iki pencere. Garýn o devasa kapýsýndan baþý önde çýkýyor, korkma Ýsmet korkma diyor kendi kendine. Elleri bomboþ. Elleri cebinde. Yaralar sarmaktan çok yaralar açan elleri. Baþý önde çýkýyor, garýn o devasa kapýsýndan. Aldýrmýyor yaðmura. Yaðmura karýþýyor. 5 Saçlarýný belik belik ören annemin, o güzelim yemekleri yapan annemin, çamaþýrdan bulaþýktan elleri buruþ buruþ olan annemin, gözleri hüznün tarifini yapan ama yine de durmadan gülümseyen annemin, tutamadýðý yaþlar hüznü tarif eden gözlerinden süzülürken kimseye belli etmeden tülbendinin ucuyla nazikçe silen annemin, sesinde hep bir buðu olan annemin aðlayýp sýzlanmalarýna aldýrmadan Bu yýl doksan iki yaþýna basmýþ ve hiç ölmeyecekmiþ hissi veren dedemin, her geçen gün huysuz bir ihtiyara dönüþen dedemin, ellerinde, yüzünde benekler olan dedemin, sesindeki cýlýzlýða zaman zaman güldüðüm dedemin, Osmanlý doðup Türkiyeli ölecek bu sinirli, geçimsiz, küfürbaz dedemin, babaannemi ve ondan sonra evlendiði iki kadýný gömen dedemin ardýmdan ettiði küfürleri duymadan Gününü rakýsýz geçirmeyen babamýn, hovardalýðýný tüm mahallenin bildiði þakaklarý aðarmýþ babamýn, sokaðýn sonundan ana caddeye çýkýnca hemen sol tarafta kalan bankanýn müdür yardýmcýsý babamýn, çocuklarýnýn hiçbirinden memnun olmayan, bu yüzden içip içip yýkýlýn karþýmdan eþþek herifler diye mütemadiyen bizi azarlayan babamýn bu kapýdan çýkarsan bir daha giremezsin lafýný umursamadan Çocukluktan beridir arkadaþým olan Bekir'in, kavgalara girip ayný kýzý sevip ayný okuldan ayný zamanda atýldýðýmýz Bekir'in, askerlik dolayýsýyla ayrýlýnca deðerini daha çok anladýðým Bekir'in, þu beyaz eþya dükkanýný açma fikrini kafaya koyup beni de kendine ortak ederek adam olmamý saðlayan Bekir'in içimi parçalayan bakýþlarýný görmeden Ablalarýmýn, yýllar yýlý canýmý sýkan ablalarýmýn, gidip hem çulsuz hem huysuz heriflerle evlenen ablalarýmýn, beni her zaman kýskanan ablalarýmýn samimiyetsiz nasihatlerini duymadan ceketimi alýp çýktým. Yürüyorum. Durmadan. Evler, sokaklar, kaldýrýmlar, dükkanlar, bir bir ardýmda kalýp silikleþiyor. Þehir ardýmda kalýyor. Yollarý, tarlalarý, daðlarý, bayýrlarý geçiyorum. Baþka þehirleri, ýþýklarý, adamlarý, kadýnlarý ve çocuklarý geçiyorum. Hepsi geçiyor ömrümden, zaman geçiyor. Ben geçiyorum kendimden. Yürüyorum. Neredesin Mehlika? 15 Hariçten Gazel

6 Mehlika öldü diyorlar. Aptallar. Beni de bunak bir ihtiyar sanýyorlar. Hepsi çýldýrmýþ bu insanlarýn. Hepsiyle de kavgalýyým. Komþularýmla, esnafla. Çünkü hepsi Mehlika'nýn öldüðünü söylüyor. Ulan Mehlika ölür mü? Aþk biter mi? Aþk hiç biter mi? Aptallar. Anlamýyorlar. Uzun zaman oldu, onlarla uðraþmaktan býkýp evime çekildim. Bu koltukta oturuyorum günlerdir, aylardýr, yýllardýr belki. Bilmiyorum. Sabahlarý bakkalýn aðzý her daim soðan kokan çýraðý uðruyor, yiyecek bir þeyler, ekmek yumurta býrakýp gidiyor. Mehlika gelir belki diye iki kiþilik hazýrlýyorum kahvaltýyý. Gelmiyor. Akþama gelir belki diye akþam yemeðini bolca yapýyorum. Yine gelmiyor. Olsun, ama bir gün gelecek. Çünkü söyledi bana, bekle dedi, bekle döneceðim. Hadi gelsene be Mehlika'm. Bak dün geceyarýsý birdenbire sýrtýma bir aðrýdýr saplandý. Merhemim var dolapta, biliyorsun. Aldým ama süremedim. Kolum yetiþmiyor. Sen olsan yumuþacýk ellerinle ova ova sürer, aðrýmý alýrdýn. Çok geciktin, belki de bu yüzden sana öldü diyorlar. Kavga etme kimseyle derdin, kavgalarýmýn yüzünden suratýný asar, yüzüme bakmazdýn. Ama Mehlika'm bu aptallarla kavga etmemek mümkün mü? Önünü ardýný düþünmeden konuþuyorlar, dedikodunu ediyorlar. Sen ölmüþmüþsün Aðzýmý bozduracaklar benim. Neyse. Neyse. Dediðim gibi zaten uzun zamandýr bakkalýn aðzý her daim soðan kokan çýraðýndan baþka kimseyi görmüyorum. Kulaklarým aðýr iþitiyormuþ artýk. Ben yalnýz senin sesini duyuyorum. Gözlerim yalnýz seni, ellerim yalnýz seni bekliyor. 7 Yerlerde kurumuþ yapraklar. Adamýn elleri ceplerinde. Kadýn gidiyor. Yapraklarýn hýþýrtýsý. Karþýda açýk hava çaycýsý. Yanýnda birkaç kiþi. Her yanda aðaçlar. Masalar. Adamýn elleri ceplerinde. Kadýn gidiyor. Yapraklarýn hýþýrtýsý. Gök mavi. Bulutlar, güneþin önüne geçiyor. Hava bulanýk. Birkaç kuþ umarsýzca kanat çýrpýyor. Masalara tünüyor. Tatlý bir rüzgar belli belirsiz esiyor. Adamýn elleri ceplerinde. Kadýn gidiyor. Kadýnýn saçlarý çok güzel. Buradan bakýnca, yani kadýnýn ardýndan saçlarý daha güzel görünüyor. Dalga dalga. Kývrým kývrým. Simsiyah. Üstündekiler gibi. Kadýn hiç dönüp bakmýyor. Adam gözünü kadýndan ayýrmýyor. Bulutlar güneþin önüne geçerken kadýn da gözden kayboluyor. Adam cebinden sigara paketini çýkarýyor. Son kalan tek sigarayý yakýp pakedi buruþturup yere atýyor. Yapraklara tekmeler savuruyor. Bunu bir oyunmuþçasýna yapýyor. Hýþýrtýlardan keyif alýyor. Tüm bu yapraklarý, aðaçlarý ve açýk hava çaycýsýný ve üzerine isimler kazýnmýþ kahverengi piknik masalarýný, üzerinde beraberce üþüdüklerini bile ve yürünmüþ yollarý, söylenmiþ sözleri ve tutulmuþ elleri ve gülünen þeyleri, geçen günleri, güzel günleri bile ve geçmeyen dertleri ve bitmeyen umutlarý ve bir güzelliðin yüzündeki çukurlarý, gözlerdeki masumiyeti ve buruþturulup atýlmýþ sigara paketlerini, buruþturulmadan atýlmýþ sigara paketlerini ve saðdan soldan sesleri gelen arabalarý, otobüsleri ve kamyonlarý, týrlarý, uçaklarý ve trenleri bile ve parkýn diðer tarafýnda olduðunu bildiði kokan adamý, onun köpeðini ve sokak lambalarýný yakmak istiyor. Bunun yerine çakmaðýný içi kurumuþ yapraklarla dolu havuza fýrlatýyor. Masalara tüneyen o birkaç kuþ ürküyor. Kadýn gitti. Adam sigarasýndan derin nefesler çekiyor. Diðer eliyle gözüne kaçan saçlarýný kulaklarýnýn ardýna itiyor. Sanki uçmak istiyor kuþlar gibi. Sanki en çok istediði þey kuþ olmak. Uçmaktan baþka bir þey düþünmüyor gibi. Gibi deðil öyle. Bundan eminim. Çünkü o adam benim. Sigaram bitince rüzgar tekrar Mehlika'nýn gittiði yönden yavaþça, tatlý tatlý esene kadar yüzümü buruþturup o bankta oturacaðým. Hiçbir aþka, hiçbir söze, hiçbir acýya, hiçbir gerçeðe, yalana, sokak lambasýna, kahverengi masaya, coðrafya atlasýna, kapýya, pencereye, yapraklarýn hýþýrtýsýna, hiçbir kirpiðe, hiçbir göze, bakýþa, yaðmura, rüzgara inanmayacaðým. Gidenin ardýndan öylece kalýp yüzyýl daha yaþadýðýmý sanacaðým. Unuttuðumu, umursamadýðýmý, bana koymadýðýný sanacaðým. Mehlika. Gitti. Her þey yavaþça akýp gitti avuçlarýmdan, elleri kalsaydý bir tek avuçlarýmda. Hariçten Gazel 16

Bitmeyen Pazar Enver Behim Titreyerek uyandým. Aralýk ayýydý ve kuru soðuk þehrin sokaklarýnda donup kalmýþtý. Günlerden pazardý sanýrým. Aslýnda ipin ucunu kaçýrmýþtýk. Bir süre gazetelerden takip etmeye çalýþsak da sonunda pes edip her günü pazar ilan etmiþtik. Doðal gaz alacak parayý bulmamýz lazýmdý; ama bunun için bir þey yapmýyorduk. Ölü topraðý serpilmiþti sanki üzerimize. Tanrý hareket etmemizi istese koltuk ve kanepeleri yaratmazdý. Bir de televizyonu ve sündükçe sünen dizileri. Tanrýyý bu seferlik hoþ görebilirdik; ne de olsa günlerden pazardý. "Çay demlendi" diye baðýrdý içeriden. Kalkýp aynada suratýmý inceledim. Seyrek sakallarým uzamýþtý. Geçenlerde girdiðim kavgada açýlan kaþým iyileþmeye baþlamýþtý. Kahverengi yeþil bulamacýydý gözlerim. Çapaklarý aldýðýmda rahatsýz edici bir bilinçle parýldadýlar. Ýnsan olmaya hala alýþamamýþtým. Mutfaða girdiðimde öpüþüyorlardý. Etraflarýndan dolaþýp iki koca bardak su içtim. Her günün pazar olmasýnýn garip bir sonucu her gecenin cumartesi olmasýydý. Çeliþkili bir durumdu ama en azýndan neden her sabah akþamdan kalma olduðumu açýklýyordu. Tezgaha dayanýp bir sigara yaktým ve öpüþmelerini izledim. Aþk güzel bir þeydi ve bunu aklýmda tutmalýydým. Çay suyuyla buðulanmýþtý camlar. "Kahvaltý?" dedim. Dudaklarýný ayýrýp gülümsediler. "Günaydýn" dedi G. "Günaydýn" dedi H. "Günaydýn" dedim. Uzun zamandýr içindeki döküntülerle beraber kiraladýðýmýz bu terasta beraber yaþýyorduk. Sanki birileri daha vardý ama asla emin olamýyorduk. G. buzdolabýndan peyniri çýkartýp masaya koydu. H üç bardak duruladý. Bense ekmeði inceledim. Sanki her gün daha da küçülüyordu ekmekler. Havalar ýsýnsa güzel olabilirdi. "Geçen gün adamlara derslerini iyi verdik" dedi. "Atma, anamýzý bellediler iþte..." dedim. Bunun dün gece gördüðüm rüyayla ilgisi olabilirdi belki. O gelmiþti, yanýnda kocasý vardý. Ýçeri girdiðimde salonda oturmuþ neþeyle konuþuyorlardý. Kahkahalar. Y. elimi bir çocuðun elini tutar gibi tutmuþtu ve beni affettiðini söylemiþti. Kocasý kucaðýndaki koca bir sýçaný okþuyordu. Sýçan gözlerini bana dikmiþti ve bir köpek gibi hýrlýyordu. 17 Hariçten Gazel

"Doktorunla konuþ bunu" dedi G. "Doktorum yok" dedim. "Hemen kendine bir doktor bul"dedi H. Güldük. Ekmeði üçe bölüp daðýttým. Kendi payýmýn içine peynir ve çilek reçeli doldurdum. Devletin delileri tedavi etmek gibi bir adeti yoktu ve sýcak bir týmarhane odasýnda kafamý dinleyebilecek kadar da deli deðildim. Þansýma küstüm. "Yer çekimi ýþýktan hýzlýdýr, Einstein yanýlýyor" dedi. Zeytin çekirdeðini köþeye doðru tükürdü. Bunu neden yaptýðý hakkýnda hiç bir fikrim yoktu ama masadan kalkýp geri döndüðümüzde çekirdeði orada bulamayacaðýmýzý bilmemiz daha da garipti. Birisi zeytin çekirdeklerimizi çalýyordu. "Evrenin herhangi bir yerindeki kütle ne kadar uzak olursa olsun diðer kütleleri etkiler. Iþýk hýzýný salla. Öyle olmasa evren darmadaðýn olurdu." Viþne reçeli ekmeðimin arasýndan masanýn üzerine damlamýþ ve kazaðýmýn koluna bulaþmýþtý. Bundan nefret ediyordum. Çilek reçeli yediðime yemin edebilirdim. "Y. de kim?" dedim. Hatýrlayamýyorduk. G. kalkýp boþalan bardaklarýmýzý yeniden çayla doldurdu. Sigaralarýmýzý yakýp dumaný savurduk. "Eskiden Pazar günleri TRT'de kovboy filmleri olurdu" dedim, "Kovboy filmlerini seviyordum, artýk hiç yayýnlamýyorlar." "Sevdiðimiz her þey özlediðimiz þeylere dönüþüyor" dedi H, "yaþlanýyoruz sanýrým." H. kalkýp giyindi, tam iþ aramak için dýþarý çýkacakken günlerden pazar olduðunu anýmsayýp geri döndü, kanepeye gömülüp bulmaca çözmeye baþladý. G. Çekirdeklerin sýrrýný çözmek için mutfak kapýsýnda pusuya yattý. Üzerindeki kurumuþ domatesi týrnaðýmla kazýdýðým bir kaðýda öykümün ilk cümlesini yazmaya niyetlendim. "Aklýndan bile geçirme, bugün yapacaðýn çok iþ var" dedi sindiði yerden. "Sigara içip duvarý izlemekten baþka?" diye cevapladým. "Dün gece beraber geldiðin kadýn sabah sývýþýrken telefonlarýmýzý araklamýþ" dedi. "Dün gece bir kadýn mý vardý" diye sordum. " Kesinlikle... Kalk kadýný bul ve telefonlarýmýzý geri al." Nem kokan karanlýk merdivenlerden inip sokaða adýmýmý attým. Bir sigara yakýp koyu gri gökyüzüne baktým. Kar yaklaþýyordu. Bir an için yaþamanýn güzel bir þey olabileceði hissine kapýldým. Telefonlarý satýp doðalgaz alacaktým. Hariçten Gazel 18

mahkûmuz dinçer apaydýn Mahkeme tarafýndan, kirpik parmaklýklarla örülmüþ, nemli ve renkli hücresinde bir ömür boyu akacak sellerin içinde yaþamaya mahkûm edilmiþ sanýk, ayaða kalktý ve hâkime doðru þu sözleri hýçkýrmaya baþladý: "Beni mahkûm ediyorsunuz; ama buna o kadar çok üzülmüyorum. Bu bir kabul meselesidir benim için artýk. Ýnsan, yaþamý boyunca ne kadar çok þeye mahkûm bir bilseniz! Hiç zýplayýp, uçmak; uzaya, fezâya dokunmak istemediniz mi? Ya da yýldýzlara? Bakalým gerçekten birilerinin âh'ýndan mý yanmýþlar, yapýþmýþlar oraya? Yapamazsýnýz efendim; çünkü yerçekimine mahkûmsunuz. Kütleniz bu yuvarlak dünyanýn yüzeyine çivi gibi çakýlmýþ. Ýsteseniz de bir yere gidemezsiniz. Ancak uçaklara binersiniz, gittiðinizi sanýrsýnýz, oysa dönen ve size gelen biraz da dünyadýr. Ha unutmayýn, her uçaðýn bir de yakýt deposu vardýr." "Hiç ben olmak istemediðiniz olmadý mý? Uyuyup da bir daha uyanmamak olarak hayal ettiniz hep bunu; çünkü "ben"den kaçamazsýnýz. Ben'e mahkûmsunuz. Etten ve kemikten örülmüþ küçük bir odanýn içinde hapissiniz hepiniz. Üstelik kan, yað, organ ve ifrazât ile birlikte. Bana verdiðiniz ceza -düþününce- bunun yanýnda hafif kalmaz mý? Bir düþünün efendim! Ýnsanlar "ben"lerinden kaçmak için neler yapýyorlar! Kimisi saðýný solunu kesip, kolundaki izleri kendi "ben"i ile verdiði savaþýnýn onur madalyalarý gibi taþýyor, kimisi midesindeki ilaçlarla hastaneye yetiþtirilirken yüzünde bir tebessüm ile kameralara "hey, ben! 1-0 öndeyim!" yapýyor. Bu insanlar sadece dýþarý çýkmak istediler umarsýzca; ancak kan çýktý dýþarýya. Fazlasý deðil." Artýk tescilli bir mahkûm olan sanýk, bu sözleri sarfederken sað kolunu bileðinden dirseðine kadar sývazladý. Bir þeyler hatýrlarcasýna gözünü uzaða dikmiþ, düþünüyordu. Yavaþça yere eðildi ve çorabýnýn içine sakladýðý sigarasýna uzandý. Hâkim ona göz ucuyla bir baktý. Bir duruþma önce alkolü, iki duruþma önce de sigarayý yasaklamýþtý ona. Þimdi daha aðýr bir ceza verdiðini düþünüyor olmalýydý ki artýk umursamýyordu onun sigara içmesini. Mahkûm bir sigara yaktý ve uzaða bakan gözlerini çevirerek sözlerine devam etti: "Mesela bir paket sigaraya mahkûmsunuz kimi zaman. Ciðerine çektiðin dumana, zehire, ölümüne mahkûmsun. Ýsteyerek ve keyifle mahkûmsun, zorlamayla deðil. "Ýnsan en büyük kötülüðü kendinden görür bu hayatta" denir. Kim demiþ, bilemiyorum efendim... Hem mahkûmiyet sonradan kazanýlan bir alýþkanlýk 19 Hariçten Gazel

deðil ki ondan kurtulasýn! Daha annenin karnýna ilk düþtüðünde onun besinlerine mahkûmsun, dünyaya geldiðinde ilk gözyaþýný ömrünün sonuna kadar mahkûmu olacaðýn bir þey için dökeceksin. Nasýl da istemiyordun o gün nefes almayý, deðil mi? Ne güzeldi anne gibi bir þefkat ve merhamet süzgecinden geçen havayý kullanmak... Havayý kendi baþýna solumak, biraz acý deðil mi? Aynen filitresiz bir sigarayý solumak gibi..." Hakim bu noktada söze karýþtý: "Ýþte seni cezalandýrmamýn nedenlerinden biri de bu..." Sanýk ilgisiz görünüyordu, konuþmasýna devam etti: "Bir kadýnýn yalanlarýna göz yummaya mahkûmuz mesela. En önemli mahkûmiyetlerimizden bir tanesi bu. Bunu söylerken hâkime sert bir bakýþ fýrlattý sanýk. Ortada suç var mý? Tartýþýlýr. Sevmek ve baðlanmak hakedildiðinde, vermekten çekinmek daha aðýr bir suçsa, severmiþ gibi görünerek, yüzümüz maskeli, fazla yatmayýz deðil mi? Bu sorunun cevabýný siz daha iyi bilirsiniz sayýn hâkim, efendim..." "Kimi zaman da arkadaþ muhabbetine mahkûmuz; ama bu belki de mahkûmiyetlerin en güzeli. Kitap gibi, þiir gibi, su gibi bir mahkûmiyet. Okunmalý, söylenmeli ve içilmeli doya doya. Mahkûm oldukça ruhlar bir diðerine, düþünecekler: Ölüm geldiðinde onu yalnýz karþýlayacaðýz. Bir adada tek baþýmýza otururken. Etrafta kimse olmayacak. Ne var ki þöyle çýkýp baktýðýmýzda adanýn etrafýndan, diðer yanlardaki adacýklarda da tek baþýna ölümü bekleyenlerin olduðunu göreceðiz ve o zaman "yalnýz deðiliz" diyeceðiz. Bunun cezasý olmamalý..." diyip hâkimin yüzüne baktý. Hâkim bu noktada son kez olmak üzere söze karýþtý: "Ýþte seni cezalandýrmamýn bir baþka nedeni". Sanýk'ýn süresi doluyordu. Birazdan gelecek taksi -ki çaðrýlmýþtý- bu duruþmayý bitirecekti. Son sözlerini söylemek için her zaman bir fýrsat olurdu. Hâkimlere ya da dinleyicilere karþý: "Salýncaktan aþmaya çalýþan bir çocuk tepetaklak düþmeye, evinde oyuncaklarýyla oynayan çocuk kendi yalnýzlýðýna mahkûm. Bir genç kýz, koparmadan soyup omzunun üstünden fýrlattýðý elma kabuðundan, evleneceði adamýn adýnýn baþ harfinin "O" veya "S" olduðunu öðrenmeye mahkûm. Bir genç oðlan, rüzgârda eteði açýlan kýzýn bacaklarýna bakarsa heyecanlanmaya mahkûm. Yüzme bilmeyip suya giren, boðulmaya; uçma bilmeyip tepeden atlayan düþüp parçalanmaya mahkûm. Bir hafta, yedi günde geçmeye ve yedi gün de bir haftada bitmeye mahkûm. Kýþ, kendinden sonra baharýn gelmesine, yaþlý söðüt fýrtýnada yapraklarýnýn yere serilmesine mahkûm. 360 / 4 = 90'a; üçgenin iç açýlarýnýn toplamý 180'e mahkûm. Mahkûm olan kiþi ise bir gün aldanmaya..." "O yüzden bana vereceðiniz cezaya saygýyla boyun eðiyor ve itiraz etmiyorum. Özgürlüðüm bir parça topraðýn altýnda saklýysa; bundan sonra ancak oraya gideceðim günü bekliyor olacaðým. Her ne kadar o topraktan çýkacak bitkiler de bazý þeylere mahkûm doðacak olsa da yapraktan ve özünden baþka gösterecek bir þeyi olmayan zavallýnýn korkacaðý bir þey yoktur bu dünyada... Kandýrýlmak adýna..." "Sahi, seçme ve cezalandýrma yetkisini size kim verdi? Þu hýzla uzaklaþan sarý taksi mi?" Hariçten Gazel 20