- şiirler - Yayın Tarihi: 05.05.2017 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir.
Dem. Ne çok söz söylemişim meğer, tek harf e kurşun atıyorum sustukça büyüyor gözlerimin yalnızlığı korkuyorum her akşam hayallerimi astığım bu boş duvarlar her akşam penceremde demlediğim sessizliğim yerin boş halâ, öylece sana bakıyorum kalkıp bir kahır koyuyorum kendime demlenince hüznü gecenin koynuna derin bir gözyaşı çekiyorum her gece bu aynı işkence her gece intihar bir hece ne çok şey istemişim meğer ruhun ruhuma değince o kadar vefasızlığı kaldıramaz bu beden ağlayarak intihar etsem ona da inanmaz kimse uçunca ellerimden koca bir bilinmezlik suskunluğum eceli öldürecek bir gün biliyorum...
Korku. Gecenin esaretinden kurtardığın kadarı hayat... boyayabildiğin kadar gökyüzü boya ellerine kirlenmiş resimlerini yırt acıların, sus/unut yalınayak ruhlara karış.. cinnete meyil gidiş toprak unutunca baharı sen hatırlat haykır deliresiye tüm kapılarına rüyaların korkmak en basit hilesi iblisin/yak nefs-i nasılda tenhasında kalmışsın kendinin korktuğun kadar öl / uyandırma kendini...
Telaş. Sığamadığın dünya ne kadar da küçükmüş meğer. indirilince beyaz bir çarşaf doğuma beklemekmiş arafı bekler gibi ölmek merhumu nasıl bilmezdiniz -(o) bizi bilir miydi!... toğrağında koca bir ömrün yükü dağılmış, dağıtılmış, ağlatılmış çok uzaklardan bir ses duydu göz çukurlarında ölü çocuklar ellerinde ecel bakışlı karıncalar aklımın tenhasında bir mahşer yeri gibi hislerim bir meczup rüyası yerdeyim zaman kayıp akıl küs bu benim masalım şimal atlıkarıncalar senin olsun senin olsun heybene doldurdukların kalbimi gömdüğüm bahçeler bana yeter...
Yağmur ve deniz. Yağmur olmak isterdim, yağmak denizlere bir kayıkçı teknesine sereserpe... ağlarına takılmak isterdim kaderin balıklarla tek dostum olsun deniz yıldızları, mavi yosunlar alabora olunca tüm şarkılar gecenin çığlığında bilmediğim başka yerlere yelken açardım bak yine başladı yağmur bak yine yağıyor denize yağmur olmak isterdim sereserpe yağmak delice sevgiliye, göklere, mavilere...
Yalnızlık bu kadar ucuz mu. İşportaya düşmüş siyahbeyaz bir film di bizimkisi pembe panjurlu gözlerine yalan sürülmüş bir allık senaryosu deliliğe vurulmuş bir hayat şarkısı sen, bir sokak lambası sessizliğinde figüran çıkmaz bir sokak tedirginliğine bulaşmış sevgisi hükmünü yitirmiş sözlerine, imge vurulmuş bir kaçak başıboş hayallerine sahte gülüşler asılmış bayram yeri ben, vurdumduymaz renklerin paletsiz fırçasında rüya tenimden söküp atmaya çalıştığım bir gölge bizimkisi viran olmuş bir şehrin kaldırımında kalmış gözyaşları çekilmiş ve patlamamış bir silah gibi gözlerin biz, soyunup kendimizden yalnızlığa kat kat giyinmiş bir mahşer yeri...